Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
bu zihniyet var diye ne yapalim.. bir ülkede tecavüzcüler var diye bütün kadinlari yakalim! bakin yukardaki yazdiklarim almanlarin en sirin yani Sonra herseferin de cevaplarin ormanin icine dalip islik calar gibi oluyor? ümmetciler cesaretlidir!
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
"Ne Mutlu Türk'üm diyene" demeyelim ne diyelim mesela? mesala ne mutlu Türküz burasi Türkiye mesala Almanlarin ülkelerinde yasadiklarina dedikleri gibi unutma burasi almanya sen almanyalisin sakin asla bunu unutmami diyelim.. Sonra Sizce Türk devleti adi degismelimi?
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Olur söyleriz dünyadaki devletleri adlarini degistirsin? mesala istediginiz islam devleti birde hiristiyan devleti olsun yeterli ortada ne Irkcilik kalir nede üstünlük. Nede o aradigimiz insanlik
-
Eylül 2008 Hak İhlalleri Raporu
Nasilda konulari carpitmak zevk veriyor anlamiyorum! bakin yunanistanda cikan olaylarin bu kadar yogunluk kazanmasi yunanistanin Avrupa birligine katildikdan sonra Euro yla cöküse gecmesidir maddi manevi ekonomik olarak bunun etkisi bu eylemi yogunluk kazandirmistir burda bizim yunanistanli bir arkadasmizin dedigi gibi kapitalizminin disleri arasindayiz artik tam anlamiyla farkina vardik kendimizi yakip yikiyoruz baska ne yapabilirsinki.. evet baska birseyde yapamazlar!!!
-
''Ya sev ya terk et'' ile taçlanan Korkunun Cumhuriyeti...
Her birey icin bir devlet slogani eksik kalmis? Nasilda bildiniz onun icin olacak´ki pkk nin en cok sivil halka saldirdigi dönemlerde! kürtcülerin ermenileri kovduklari onlari öldürdükleri yerde gerceklesmistir.. pkk yla o dönemin karsiligi verilmektedir.. ne ilginc ne ilginc? Her kürtcü milatanin arkasinda bir asala.. artik herkes bu gercegi bilmeli!
-
5,5 MİLYON SEÇMEN NEREDE ?
5,5 MİLYON SEÇMEN NEREDE ? kümeste
-
Eski Sevdiğiniz Geri Dönüyor
Degerli Arkadasim acele etme dönerler.. ayda bir dönenlerde var senelik olanlarda daha aradan bir ay bile gecmedi bekliyelim biraz..sen genede replerini sakli tut baskinin ne zaman olacagi belli olmaz Sonra Devleti araya sokma! yanarsin.
-
‘Günümüzde soy ağacı ancak DNA testleri ile geçerlik kazanır’
‘Günümüzde soy ağacı ancak DNA testleri ile geçerlik kazanır’ Sizce insanlarda DNA’ testi yapılmalımı? Arıtman'ın soyağacı Son çıkışlarıyla eleştiri oklarını üzerine çeken CHP'li Arıtman bu karikatüre çok kızacak! Mizah dergisi Penguen, bu hafta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “annesinin etnik kökenine bakmak gerek” diyen CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ı kapak yaptı ve Arıtman’ın “soy ağacını” çizdi. BU HAFTA KAPAK ARITMAN 1915 olayları için düzenlenen özür kampanyasını ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “annesinin etnik kökenine bakmak gerek” diyen, Gül’ün “Müslüman ve Türk’üm” açıklamasından sonra da, “DNA’sına bakmak gerek” diye karşılık veren CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman bu hafta Penguen Dergisi’ne kapağına yerleşti. ARITMAN SAÇMALADI “Abdullah Gül’ün annesinin Ermeni olduğunu öne sürerek etnik köken tartışması başlatan CHP’li Canan Arıtman, Cumhurbaşkanı Gül’ün 'Yüzyıllara dayanan aile geçmişimiz Müslüman ve Türk’tür’ açıklamasına ‘Önce Türk sonra Müslüman demesi gerekirdi’ şeklinde karşılık verdi. Hızını alamayan Arıtman, Osmanlı döneminden kalma nüfus kağıtlarına güvenilemeyeceğini ima edip ‘Günümüzde soy ağacı ancak DNA testleri ile geçerlik kazanır’ dedi. ____________________________________ Kalangos’un DNA’sında Türkiye yazıyor 25 Aralık 2008 Şefik DİNÇ / İSTANBUL Kalangos’un DNA’sında Türkiye yazıyor Yeşilköy’de yıllarca haftanın üç günü ihtiyacı olan hastalara ücretsiz bakan ve dört yıl önce yaşamını yitiren Dr. Konstantin Kalangos’un adı dün Bakırköy Belediye Meclisi’nin aldığı kararla sokağa verildi. "Dr. Kalangos Sokak" tabelasını, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, sevilen doktorun İsviçre’de yaşayan doktor oğlu Prof. Dr. Akhsentios Duri Kalangos ile birlikte çaktı. 1921’de Yeşilköy’de doğan Konstantin Kalangos, Rum asıllıydı ama ailesi Osmanlı Sarayı’ndan Süvari Birliği’ne kadar uzanıyordu. Onun DNA’sında Türkiye yazıyordu. Büyükdedesi, Sultan Abdülaziz’in Başhekimi ve saray doktoru Ksefanon Zoğrafos Paşa’ydı. Babası ise Aksenthios Kilisesi’nin papazıydı. 1878’de Berlin Kongresi’ne katılan heyetteki Kara Teodori Paşa ise annesinin kuzeniydi. Sultan Abdülhamid’in süvari birliği kumandanlarından Miralay Romilos Partharis Dr. Kalangos’un büyük yeğenlerinden biri. 31 Mart olaylarında şehit olan Miralay Romilos Partharis, büyük bir devlet töreniyle defnedilmişti. Dört yıl önce öldü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Konstantin Kalangos, kısa süre sonra "Yeşilköy’ün lokman hekimi" olarak anılmaya başladı. Fakirleri ücretsiz muayene ediyor, ilaç paralarını da cebinden ödüyordu. Askerliğinin bir bölümünü Ürgüp’te, bir bölümünü de Gülhane Askeri Hastanesi’nde yaptı. Askerliğini bitirdiğinde Yeşilköylüler’e hizmet vermeye devam etti. Her konuşmasında, kendisinden önce Yeşilköy’de uzun yıllar doktorluk yapan ve hastalarını, evindeki muayenehanesinde tedavi eden Doktor Sait Kurşuncu’yu anıyordu. Hatta son röportajında "Ben de onun çalışma ilkelerini kendime örnek aldım. Yüzlerce hastaya hizmet verdim. Yeşilköylüleri sağlıklarına kavuşturdum. Şimdilerde, büyük bir gönül rahatlığı içinde bunun mutlu sefasını yaşıyorum" demişti. Dört yıl önce 83 yaşında yaşamını yitiren Yeşilköylüler’in "Lokman hekimi" Kalangos’un adı, artık çok sevdiği Yeşilköy’de yaşıyor. Bakırköy Belediye Meclisi Dr. Kalangos’un adının Ermeni Kilisesi’nin bulunduğu Çardaklı Sokağı’na verilmesini kararlaştırdı. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Dr. Konstantin Kalangos’un oğlu Prof. Dr. Akhsentios Duri Kalangos’la dün sokağın tabelasını birlikte çaktı. Umarım ilk olmaz Törende konuşan Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Akhsentios Duri Kalangos, çok mutlu olduğunu belirterek, "Umarım bu bir ilk olarak kalmaz ve tüm Türk halkına hizmet eden insanların adları yaşatılır. Serbesti Sokak’taki evimizden bana kalan anılar, babamın tedavi ettiği insanlar oldu. Babam sadece hastalara bakmıyordu. Parası olmayanlara ilaçlarını da alıp veriyordu. O insanların tatlı tebessümleri hálá yüreğimde. İnsana insan olduğu için değer veren ve bunu başkalarına öğreten bir kişiydi. Babam bu insani değerleri de bana çok iyi öğretti" dedi. Prof. Dr. Akhsentios Duri Kalangos, 10 yıl önce bir yardım vakfı kurduğunu ve özellikle geri kalmış ülkelerde 10 binin üzerinde çocuğun kalp ameliyatına olanak sağladığını söyledi. Dr. Kalangos’un Yeşilköy’ün "Lokman Hekimi" olarak bilindiğini belirten Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de, "Yeşilköy’de 60 yıl hekimlik yapmış ve sayısız insanı tedavi etmiş. Biz yaptıkları hizmetler nedeniyle adını yaşatmak istedik" dedi. Herkese yardım ederdi Prof. Dr Akhsentios, "Babam sadece hastalara bakmıyordu. Parası olmayanlara ilaçlarını da alıp veriyordu. O insanların tatlı tebessümleri hálá yüreğimde" dedi.
-
BİZ TERÖRİST DEĞİLİZ!
"BİZ TERÖRİST DEĞİLİZ" Mehmetçiğe çapraz ateş: 3 şehit 25 Aralık 2008 CİZRE-DİYARBAKIR DHA Mehmetçiğe çapraz ateş: 3 şehit Şırnak'ın Cizre İlçesi'ndeki Hudut Taburu'na, Suriye sınırındaki nöbet değişiminden dönen askerler, ilçe merkezinden geçerken saldırıya uğradı. PKK'lı teröristlerin çapraz ateşe tuttuğu askeri araçta 3 asker şehit oldu, 4'ü ağır 9 asker yaralandı. Olay saat 17.50 sıralarında ilçenin en merkezi yeri Nusaybin Caddesi üzerindeki İpekyolu Camii yakınında meydana geldi. Suriye sınırındaki nöbet değişiminden Cizre Hudut Taburu'na dönen askerleri taşıyan araç, ilçenin en merkezi yeri Nusaybin Caddesi üzerindeki İpekyolu Camii önünde pusu kuran PKK'lı teröristlerin saldırısına uğradı. PKK'lı teröristlerin birkaç noktadan çapraz ateşe tuttuğu araçta bulunan 17 askerden henüz kimlikleri ve rütbeleri öğrenilemeyen 3'ü şehit oldu, 4'ü ağır 9 asker de yaralandı. Askeri araçtaki 4 asker ise saldırıdan şans eseri yara almadan kurtuldu. Yaralılar hemen Cizde Devlet hastanesi'ne kaldırıldı. Durumları ağır olan 4 yaralı, buradaki ilk müdahalenin ardından Sikorsky helikopterlerle Diyarbakır Asker Hastanesi'ne kaldırıldı. ŞEHİT ASKERLERİN İSİMLERİ BELLİ OLDU Şırnak'ın Cizre İlçesi'ndeki Hudut Taburu'na, Suriye sınırındaki nöbet değişiminden dönen askerlerin, ilçe merkezinde saldırıya uğraması sonucu şehit olan askerlerin isimlerinin Emrah Karataş, Zeki Yolcu ve Turan Damgacı olduğu belirtildi. CUDİ MAHALLESİ'NDE GECE YARISI OPERASYONU Cizre'nin Nusaybin caddesi üzerindeki İpekyolu camisi önünde dün akşam saat 17.30 sıralarında gerçekleşen saldırıdan sonra ilçe ölüm sesizliğine büründü. Şırnak merkezden gelen özel harekat timleri gece saat 01.30 sıralarında saldırının gerçekleştiği Cudi mahallesinin dar sokaklarına girerek büyük bir operasyon başlattı. Operasyonda, caddelere açılan sokak başlarında çevik kuvvet polisleri ellerinde makinalı tüfeklerle nöbet beklerken, özel harekat timleri ise tam teçhizatları ile dar sokaklardaki şüpheli evlere baskın düzenledi. Kapısı açılmayan evlerin kapılarını kırarak içeri giren özel harekat timleri bazı şüphelileri gözaltına aldı. Sabıhın ilk ışıklarına kadar süren operasyon kapsamında operasyonun yapıldığı cadde traiğe kapatıldı, operasyon bölgesine kimse yaklaştırılmadı. SALDIRGANLAR 20 MERMİ SIKMIŞ Yetkililer, saldırının muhtemelen 2 kişi tarafından gerçekleştirildiğini ve olay yerinde 20 boş kovan bulunduğunu belirterek, "İlk belirlemelere göre saldırganların terör örgütünün dağ kadrosundan geldiğini tahmin ediyoruz. Askerler kamyonet benzeri askeri araçta karşılıklı oturdukları için şehit olan askerlerin saldırganlara arkası dönükmüş. Olay ile ilgili çalışmalar sürüyor, opersyonlar devam ediyor.Şehitlerin kanı yerde kalmayacaktır. Faliller ve onlara yardım edenlerin yakalanması için güvenlik birimleri alarm durumundadır"diye konuştular. "BİZ TERÖRİST DEĞİLİZ"
-
kuran kendini yalanlıyor(ilahi değilim ben insan yazmasıyım!)
Şu an fizikçiler evrenin kapalı mı yoksa açık mı olduğu hakkında kesin bir yargıya sahip değiller. Evrenin açık ya da kapalı olması durumun da evreni üç farklı sonun beklediği düşünülmektedir. Bunlardan ilki eğer evren açık ise evrenin genişleme hızı kütle çekimini yenecek ve sonsuza kadar genişleyecektir. Bir diğeri ise evren açık ise üzerine çöküş gerçekleşmeyecek ama bir süre sonra evren mutlak sıcaklık olan 0 Kelvin de yani – 273,16 C (santigrat) derecede donmadan önce kara delikler bütün maddeyi yutacak ve daha sonrasında ise evren enerji halinde donacaktır. Evrenin kapalı olması durumunda düşünülen son ise su şekilde: Eğer evren kendi üzerine sonlu ama sınırsız olarak tıpkı bir küre gibi kapalı ise evrenin genişlemesi bir gün duracaktır. Ardından da kendi üzerine çökerek en sonunda da big-bang de olduğu gibi tek noktada başladığı gibi yok olacaktır. Buna da big- crunch (büyük çatırtı) adı verilmiştir. Evren açık ya da kapalı nasıl olursa olsun şu an endişeye gerek yoktur aslında. Çünkü bütün bu düşünceler yaklaşık yirmi milyar yıl sonra başlayacak. _______________________
-
Bu Yıl Neyi Kurban Edeceksiniz Hiç Düşündünüzmü...?...
Sayin 'demirefe' diyelim ki ABD´yle savasa girdik.. ABD nin bize karsi savasi kazana bilmesi icin Atom bombasi atmasi gerekir atmadigi takdirde bize karsi savasi kazanamaz bunu hepimiz adimiz gibi biliyoruz? atmadigi takdirde uzayan savasta kendide bitecek kariyeride bir daha dönmemek üzere! o zamanda bombayi attiginda bu görüsünüzde israr etmeye devam edecekmisiniz?
-
Eylül 2008 Hak İhlalleri Raporu
Helikopterden gerilla atiliyormusda... Olurda bu kadar sallama olmaz birkere o kadar iyi egitim almis üst düzeydeki Askerlerin helikopterden yakalanan teröristleri asagiya atmalari imkansiz.. bizde inandik.. teröristleri deseydi belki biraz daha inandirici olurdu. Gerillaya hizmet eden dergi..
-
Radyam...nice mutlu senelere....
Dogum gunun kutlu olsun
-
Radio.da Kulaklarda yer eden güzel parcalar
Reamonn -- Through The Eyes Of A Child TOP QUALITET http://de.youtube.com/watch?v=_PVihswOVNI
-
Sevdiklerin
Rihanna - Rehab - ft. Justin Timberlake
-
Bu Yıl Neyi Kurban Edeceksiniz Hiç Düşündünüzmü...?...
imzayla mi dost oldular? Bakin Irak savasinda kullandiklari silahlar: Atom bombasindan daha güclü silahlar kullanilmistir. karadan girmislerdir.. neden kullanmadiklarini daha detaylida yazabiliriz simdilik daha fazla vaktim yok görüsmek üzere Hoscakal
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Sayin 'dünyahepimizin' ben cok kisa örnek vereyim ve ciddiye alin! herhangi bir sehirimizde bir dogulu aile mizin evi talan edilse bu benim tahammül sinirlarimi asacagindan bu saldiriyi gecenlere karsi cephe olusturacagimi biliniz herseyin bir tahammül siniri vardir.. Savasin yan ürünü olan birtakim dönemin acilarini imzayla bu döneme tasimanin anlami yok bayramda karsilikli ziyarete gidersin olur biter.. Bakin bir hikaye anlatayim Burada araya girip bir not eklemeliyim: Paris'ten dönen Halil (Menteşe) Bey, Jean Jaures'in Ermeni meselesine ilişkin sözlerini başta Sadrazam Mahmud Şevket Paşa ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile paylaştı. Ve İttihatçılar reform yapmak için hemen adım atmak istediler. Bu konudan İngiltere'yi haberdar etmek için Londra Sefiri Tevfik Paşa'yı devreye soktular. Ancak ne oldu dersiniz: Rusya'nın (ve müttefikini kızdırmak istemeyen İngiltere'nin) muhalefetiyle karşılaştılar! Yılmadılar. Ermeni Cemaati'nin önde gelen isimleriyle ev toplantıları yaptılar; yıllardır birlikte siyaset yaptıkları Ermenilere Rusya'nın oyununa gelmemelerini rica ettiler. "Geliniz ıslahatı elbirliğiyle yapalım" dediler. Ermenilerin bazıları ikna olacakken bu kez ne oldu dersiniz; 1914 Mart ayında Kürtler ayaklanıp Ermenileri keserek Bitlis'in yarısını ele geçirdiler. Neyse, bu haftanın konusu bunlar değil. Merak edenler, "Halil Menteşe'nin Anıları" adlı kitaba bakabilir. Ancak sahaflarda bulabilirsiniz; artık bu tür kitapların yeni baskıları yapılmıyor!
-
Bu Yıl Neyi Kurban Edeceksiniz Hiç Düşündünüzmü...?...
Hiroşima´ya Düsünerek mi attilar?
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Bir hikaye okuyalim.. Dış politikada geçmişte bazı ciddi hatalar yaptık. Bilhassa Menderes döneminde Cezayir’e karşı izlediğimiz dış politikanın tutulur bir tarafı yoktu. Cezayir bir kurtuluş savaşı veriyordu, Cezayirli savaşçılar göğüslerinde Atatürk’ün resmini taşıyorlardı ve biz Birleşmiş Milletler oylamalarında hep Fransız tarafında yer aldık. O kadar ki bir defasında bir oy farkla Cezayir’in bağımsızlığının onaylanması mümkün olamadı. Cezayir bunu bizden bildi; “bir tek Türkiye oy verse bağımsızdık” dedi ve o yüzden savaşa devam etmek zorunda kaldılar. Bu büyük bir hataydı. O dönemde biz Fransızlara yardımcı olalım, destek olalım diye bunu yaparken, Fransızlar Cezayirlilere verdikleri pasaportlara “dünyanın bütün ülkeleri için geçerlidir, Türkiye hariç” şeklinde damga basıyorlardı. Bu yaşanan diplomaside vefa olmadığını gösteriyordu. Büyük bir hataydı, Senin verdigin örnek yabancilar yasasiyla ilgili bir ülkenin satilmasiyla ilgili degil?
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Olur gideriz Emlak ciya Türkiye satiliktir diye ilan veririz.
-
ATATÜRK SUÇLU... (Neden mi?... Çünküüüü...........................................)
Ülke kimler tarafindan istilaya tabii tutuluyor tekrarliyorum biraz cagdas biraz özgür okuyup arastirirsan göreceksin zaten. Ülke istilasının üzerini örtemezsiniz. Evet bu istila Seriatin kendisidir bu sevdayla geliyor Artik görün bunu.. bu sevda yi kullanmak milyarlarca insani ne hale getirdigini artik görmenin zamanidir..Sayin 'Evren Bakin Türkiye nasil Nato´ya girmistir.. herseyden önce Komünizm tehlikesi üzerine Nato´kurulmustur ilk basvuru bizimde Komünizm e olan hassasyetden dolayi 1 Agustos 1950. Adnan Menderes ve arkadaşları döneminde oluyor.. tabii bu ilk basvuru daha ortada basvurumuz kabul edilmis diye birsey yok! Bu arada neler oluyor bu basvurudan önce kisaca bakalim 12 Aralık 1950.. Hükümet, CHP Genel Merkez Binasına el koyarak Hazine´ye devrediyor.. 6 Haziran 1950 : DP hükümeti; Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve diger bazı generalleri görevlerinden aldı.. Şubat 1951 : Kırşehir'de ilk Atatürk büstü saldırıya ugradı. bu saldirilarin devami gelecektir.. 3 Mayıs 1951 : Demokrat Parti Meclis Grubu'nda din egitiminin genisletilmesi istendi.. 3 Aralık 1950: Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 gün ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırıldı ve böylece kuran kurslarına yeşil ışık yakıldı... 1 Ağustos 1951 : Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu çıktı. 16 Haziran 1950 : Demokrat Parti hükümetinin ikinci önemli icraatı, Arapça ezan okunma yasağını kaldırması oldu. (Türkçe ezan yasaklanmamıştır, yalnızca ezanın Arapça da okunabileceği belirtilmiştir. Ne var ki, bu karar 1932’den beri Türkçe okunan ezanın sonu olmuştur). VE BU OLAYLARIN KARSILIGI 18 Subat 1952 : NATO’ya katılma protokolünü 1951 yılında Londra’da imzalayan Türkiye, 18 Subat’ta örgüte resmen üye oldu. Bunun neticesi olarak topraklarımıza ABD askeri üsleri kurulmaya baslandı.
-
ABD vizesi için ’Fethullah Gülen’ sorusu!
ABD vizesi için Gülen sorusu! Amerikan Konsolosluğu'nun akıl almaz vize uygulaması 26 yaşındaki E.A., New York’a turistik amaçlı gitmek için ABD İstanbul Konsolosluğu’na vize başvurusunda bulundu. Vizeyi verecek yetkili kendisine ’Fethullah Gülen’i tanıyor musun? Kendisiyle görüşecek misin?’ sorularını sordu. ’Hayır’ cevabını aldığında ise vize başvurusu reddedildi. ABD İstanbul Konsolosluğu’na vize için yapılan bir başvuru, ilginç bir durumu ortaya çıkardı. ABD’li yetkili vize için başvuran kişiye ’Fethullah Gülen’i tanıyor musunuz?, ABD’ye gidince görüşecek misiniz’ sorusu yöneltti... Evet, bu olay bir şirketin bilgi işlem departmanında IT uzmanı olan çalışan 26 yaşındaki E.A.’nın başından geçti. Bir ay önce ABD’ye gitmeye karar veren A., yaşadıklarını “sanki bir şaka gibi” diyerek şöyle anlatıyor: “Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle uçak fiyatları da otel fiyatları da çok düştü. Yıllardır ABD’ye gitmeyi hayal ediyordum ve bu fırsatı değerlendirmek istedim. Ve 20- 24 Ocak tarihleri arasında New York’a gitme planı yaptım. Önce şirketime başvurdum ve ABD Konsolosluğu’ndan istenen evrakları toparladım. Arabamın ruhsat fotokopisi, çalıştığıma dair belge, kredi kartı bilgilerim, ailemin üzerine evlerin tapusu gibi bir çok belgeyi hazırladım. Daha sonra pin numarası için İş Bankası’na 20 dolar, Fortis Bank’a da 131 dolar vize ücreti yatırdım ve şirketim üzerinden 19 Aralık saat 11:00’e randevu aldım. Randevu saatinden 45 dakika önce de konsoloslukta hazır bulundum. İlk girişte bana iki numara verildi. Ardından pasaport, form ve yatırdığım para makbuzlarını bu numalardan biriyle birlikte benden aldılar. Bana ’Siz oturun biz sizi çağıracağız’ dediler. Ardından beni çağırarak parmak izimi aldılar. Yaklaşık 45 dakikalık bir beklemeden sonra beni vize işlemlerini yapacak görevli çağırdı.” ABD İstanbul Konsolosluğu’nda ABD’li yetkili ile Türkçe konuştuğunu anlatan A., aralarındaki diyaloğu bütün ayrıntılarıyla şöyle aktardı: ABD’li yetkili: Ne kadar süredir çalışıyorsunuz? A.: 3 yıldır çalışıyorum. ABD’li yetkili: Daha önceden yurtdışına çıktınız mı? A.: İngiltere ve Almanya’ya gittim. ABD’li yetkili: Nerede kalacaksın? A.: Otelde kalacağım. Uçak ve otel bilgilerim dosyamda. ABD’li yetkili: İngilizce biliyor musunuz? A.: İdare edebileceğim kadar. ABD’li yetkili: İngilizce olmadan nereleri gezebilirsin ki? A.: Otelime yakın olan her yeri gezmeyi planlıyorum. E.A. bu konuşmanın ardından ABD’li yetkilinin cam üzerine yapıştırılmış not kağıtlarından birini aldığını ve üzerinde Fethullah Gülen yazdığını söyledi. Daha sonra ABD’li yetkilinin bu yazıyı kendisine göseterdiğini belirtti. Aralarında geçen konuşmayı ise şöyle anlattı: ABD’li yetkili: Bu kişiyi tanıyor musunuz? ABD’ye gittiğinizde bu kişiyle görüşecek misiniz? A.: İsmen tanıyorum ama kişisel tanışıklığım yok. Ayrıca kendisiyle de görüşmeyeceğim. ABD’li yetkili: Orta parmağınızı parmak izi makinasına dokundurun. (Dokunduruyor) ABD’li yetkili: Başvurunuz red edildi. A.: Neden!!! ABD’li yetkili: ABD’ye gitmeye müsait değilsiniz. A.: Neden!!! ABD’li yetkili: Açıklama yapmıyoruz. ’Muhabbet olsun’ diye... Bu durumu anlayamayan A., hemen Ankara ABD Başkonsolosluğu’nu aradı. Yetkili bir kişiyle görüştüğünü söyleyen A., yaşadıklarını anlattı: “Beni Konsolos’un asistanına aktardılar. Durumu anlattım, başvurumu sistemde inceledi. Dosyamı incelerken yetkiliye Fethullah Gülen sorusu sorulduğunu söyledim. Bunun üzerine bana ’Sistemde böyle bir soru sorulduğuna dair bilgi yok. Ancak yetkili muhabbet olsun diye sormuştur’ dedi. Daha sonra ise bir açıklama yapmadı ve sadece ’Başvurunuz uygun görülmemiş’ demekle yetindi.” Altı aydır aynı uygulama var ABD’nin vize görüşmelerinde Fethullah Gülen sorusunu aylardır sorduğu ve rutin bir uygulama olduğu iddia edildi. İsim vermeden konuşan bir üst düzey turizm acentesi yöneticisi, Fethullah Gülen sorusunun altı aydan beri Amerikan konsolosluğunda vize almaya gelenlere sorulduğunu öne sürdü. İşlerinin etkilenmemesi için ismini gizli tutan a cente yöneticisi, şirketi aracılığıyla Amerika’ya gitmek isteyen İstanbullu bir ailenin başından geçenleri şöyle anlattı: “Kadının annesinin Green Card’ı vardı ve ABD’de yaşıyor. Ağabeyi de oturum izni ve çalışma izni var ve yıllardır orada ikamet ediyor. Geçen ağustos ayında tatil amaçlı iki çocuklarıyla birlikte gitmek istediler. Kadın çocuklarıyla birlikte daha önceden gidecek. Eşi ise belli bir süre sonra işlerini bitirerek onlara katılacaktı. Ağustos ayı başında Vize almak için İstanbul’daki Amerikan konsolosluğuna başvurdu. Vize görüşmesine Afrika kökenli bir Amerikalı girdi. Görevli, kadına nereye gitmek istediğini ve ne amaçlı gitmek istediğini sordu. Kadın annesinin ve ağabeyinin Washington’da yaşadığını ve onların yanına tatile gitmek istediğini söyledi. Kocasının da işlerini bitirerek daha sonra kendilerine katılacağını ifade etti. Vize görevlisi kadına ”Fethullah Gülen’i görmeye mi gidiyorsunuz“ diye sordu. Neye uğradığını şaşıran kadın ”Hayır biz sadece tatile gidiyoruz“ cevabını verdi. Bu sefer Amerikalı yetkili, ”Kocan Amerika’ya gelince mi Fethullah Gülen’i görmeye gideceksiniz“ diye üstelemiş. Kadın da ”Bakın deminden beri ısrarla bunu soruyorsunuz ama benim Fethullah Gülen’le hiçbir işim olmaz. Kendisini sadece basından tanırım ve hiç bir şekilde onunla bağlantıya girmek veya görüşmek istemem. Bu sorularla sadece benim rahatsız olmama sebep oluyorsunuz“ diye cevap vermiş. Görevlisi de bu sözlerden sonra görüşmeyi sonlandırarak kadına ve ailesinin diğer üyelerine ABD’ye girmeleri için gerekli olan vizeyi onayladı.”
-
ATATÜRK SUÇLU... (Neden mi?... Çünküüüü...........................................)
Atatürk e nefret duymanizi gayet normal karsiliyorum da.. Kizlari Türban´la hiristiyan örtüsüyle okadar erkegin arasina sokmaya calismanizi anlamiyorum? bakin bu süreyi okuyun belki nefretiniz azalir? "Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. " (ahzap 33) Atatürk ün görüslerini kimse satin alamadi alamayacagini bildigi icinde? kimlerin hangi imamhatip lilerin satin alindigi ortada biraz cagdas biraz özgür okuyup arastirirsan göreceksin zaten.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Türk soykırımı için özür dileyen Fransız solcu lider öldürüldü 21 Aralık 2008 Bir grup liberal aydının peşine takıldık ve neredeyse üç-beş ayda bir onların topladıkları imza metinlerini tartışmaktan yorulduk. Bu kez gündemde 1915 tehciri nedeniyle Ermenilerden özür dileme kampanyası var. Ben de bu fırsattan yararlanıp Balkanlar’da Türklere yapılan soykırımı anlatmak için Fransa’ya giden Osmanlı heyetinin yaşadıklarını anlatayım. Heyet hangi ünlü siyasi isimlerden oluşuyordu? Paris’te kimlerle görüştüler? Neler anlattılar? Ve heyetin anlattıkları karşısında şaşkınlığa uğrayan Fransa solunun efsanevi ismi Jean Jaures, Türk heyetine ne önerdi? Türk soykırımı için özür dileyen Fransız solcu lider öldürüldü Bu kez gündemde 1915 tehciri nedeniyle Ermenilerden özür dileme kampanyası var. Ben de bu fırsattan yararlanıp Balkanlar’da Türklere yapılan soykırımı anlatmak için Fransa’ya giden Osmanlı heyetinin yaşadıklarını anlatayım. Heyet hangi ünlü siyasi isimlerden oluşuyordu? Paris’te kimlerle görüştüler? Neler anlattılar? Ve heyetin anlattıkları karşısında şaşkınlığa uğrayan Fransa solunun efsanevi ismi Jean Jaures, Türk heyetine ne önerdi? YIL 1913. Osmanlı Devleti 1910'da başlayan Balkan Savaşı faciasını atlatamamıştı.Hâlâ camilerinde, dergâhlarında, vakıf binalarında, okullarında binlerce Rumelili muhacir kalmaktaydı. Yoksulluk yetmezmiş gibi salgın hastalıklara karşı bir şey yapılamıyordu. Özellikle küçük çocuklar, Ölüme karşı koyamıyordu. İstanbul'a kaçıp sığınan Balkan göçmenleri yine de kendilerini şanslı sayıyordu. Yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklardan hiç de iyi haberler gelmiyordu; kaçamayan Türkler katlediliyordu. Son yıllarda Balkanlar'da Osmanlı'ya karşı sistemli bir oyun oynanıyordu: Terör eylemi yapanlar, katliam gerçekleştiren Sırp, Bulgar, Yunan gibi bağımsızlıkçı milliyetçiler, Avrupa basınını etkileme konusunda da çok başarılıydılar. "Türkler barbar, Türkler bizi katlediyor" propagandasıyla Avrupa kamuoyunu yanlarına çekmişlerdi. Avrupa basını, araştırma zahmetine katlanmadan ayrılıkçı terör örgütlerinin verdiği her yalan bilgiyi gazete manşetlerine taşıyordu. Ayrılıkçı teröristlerin baltayla başını kopardıkları Türk köylülerinin fotoğrafları bile Osmanlı'nın vahşeti olarak gösteriliyordu. 1913 başında Babıâli darbesiyle tekrar iktidara gelen İttihat ve Terakki, hem kendi meşruiyetini hem de Balkanlar'daki gerçekleri anlatmak için bir heyet oluşturup Fransa'ya gönderdi. Üç kişilik heyet Osmanlı heyeti üç kişiydi: Şûra-yı Devlet Reisi Halil Bey, İzmir Valisi Rahmi Bey ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Önde gelen ismi Dr. Nazım. Dr. Nazım, Selanik 1912'de Yunanlılara geçtiğinde esir düşmüş ve daha yeni esaretten kurtulmuştu. Heyete dahil edilmesinin nedeni, İttihatçıların kaçak Paris döneminde çok fazla Fransız aydını ve gazeteciyi tanımasıydı. Keza Halil Bey ve Rahmi Bey de 1908 Temmuz Devrimi (II. Meşrutiyet) Öncesi Paris'te bulunmuşlardı. Ve samimi oldukları Fransız politikacılar vardı. Üç kişilik Osmanlı heyeti, daha birkaç yıl önce kaçak yaşadıkları Paris'e bu kez devlet görevlisi olarak gittiler. Heyeti Paris Büyükelçisi Mehmed Rifat Paşa karşıladı. Elçilikte kimlerle görüşüleceği planlandı. Gerekli randevular alındı. İlk görüşme, Fransız sosyalistlerinin yayın organı L'Humanite'nin kurucusu ve yazarı sosyalist Jean Jaures olacaktı. Jean Jaures'in tavsiyesi 55 yaşındaki Jean Jaures, Fransız sosyalistlerinin önde gelen ismiydi. Paris Komünü bastırıldıktan sonra dağınık durumdaki solun toparlanmasında ve eski gücüne gelmesinde büyük rolü vardı. Dr. Nazım İle yıllar önce Paris'te tanışıp dost olmuşlardı. Bu nedenle eski dostuna hemen randevu vermişti. Jean Jaures, misafirlerini Paris banliyösündeki ufak köşkünün büyük kütüphanesinde kabul etti. Hal hatır sorulduktan, konyaklar yudumlandıktan sonra Dr. Nazım önce Babıâli Baskını'na neden mecbur bırakıldıklarını, bundan sonra nasıl bir politika izleyeceklerini anlatıp sözü Balkan Savaşı'na getirdi. Avrupa basınındaki haberlerin aksine Rumeli'de Türklere soykırım yapıldığını; topraklarını bırakıp kaçan Türk köylülerinin yollarda katliamlara uğradığını belgelerle/fotoğraflarla göstererek anlattı. Jean Jaures söylenenlerden etkilendi; fotoğraflardan ve katliama uğramış binlerce Türk'ten ilk kez haberdar olduğunu söyledi. Daha önce yazdığı makaleler için özür diledi. Türklere yapılan soykırımın duyurulması için bundan sonra elinden gelen tüm çabayı göstereceğini söyledi. Ve bu arada şunu ekledi; "Bu gibi felaketler her millet için mukadderdir. Umutsuz olmayınız. Yalnız sizin için daha büyük bir tehlike belirmektedir. Ermenistan'da ıslahat propagandası başladı. Korkarım ki Ruslar son darbeyi vurmak için bunu ele almış olmasınlar. Kendiliğinizden oralarda esaslı ıslahatlara başlayın, belki tehlikeyi bu suretle önlemiş olursunuz." Burada araya girip bir not eklemeliyim: Paris'ten dönen Halil (Menteşe) Bey, Jean Jaures'in Ermeni meselesine ilişkin sözlerini başta Sadrazam Mahmud Şevket Paşa ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile paylaştı. Ve İttihatçılar reform yapmak için hemen adım atmak istediler. Bu konudan İngiltere'yi haberdar etmek için Londra Sefiri Tevfik Paşa'yı devreye soktular. Ancak ne oldu dersiniz: Rusya'nın (ve müttefikini kızdırmak istemeyen İngiltere'nin) muhalefetiyle karşılaştılar! Yılmadılar. Ermeni Cemaati'nin önde gelen isimleriyle ev toplantıları yaptılar; yıllardır birlikte siyaset yaptıkları Ermenilere Rusya'nın oyununa gelmemelerini rica ettiler. "Geliniz ıslahatı elbirliğiyle yapalım" dediler. Ermenilerin bazıları ikna olacakken bu kez ne oldu dersiniz; 1914 Mart ayında Kürtler ayaklanıp Ermenileri keserek Bitlis'in yarısını ele geçirdiler. Neyse, bu haftanın konusu bunlar değil. Merak edenler, "Halil Menteşe'nin Anıları" adlı kitaba bakabilir. Ancak sahaflarda bulabilirsiniz; artık bu tür kitapların yeni baskıları yapılmıyor! Başbakan Edouard Herriot Üç kişilik Osmanlı heyeti, gelecekte Fransa'nın başbakanı olacak Edouard Herriot gibi dönemin önde gelen solcu politikacılarıyla da görüştüler. Ancak kimse Balkanlar'daki Türk soykırımıyla ilgilenmiyordu. Gündemde artık sadece Ermeni meselesi vardı. Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar dün nasıl Avrupa kamuoyunu etkilediyse bugün de Ermeniler benzerini yapıyordu. Propaganda malzemeleri ve metotları birebir aynıydı. Yani, Türkler zalim ve barbar; Ermeniler ise alabildiğine masumdu! Avrupa'daki Ermeniler, çalışmaları sırasında bulundukları devletlerin sonsuz maddi ve manevi desteğini alıyorlardı. Bir başka ifadeyle Avrupa devletlerinin tamamına yakını Ermenileri, Osmanlı Devleti aleyhine desteklemekte ve hatta teşvik etmekteydi. Osmanlı Paris Büyükelçisi Mehnıed Rifat Paşa, İstanbul'a çektiği telgrafı konuğu Dr. Nazım'a gösterdi. Telgrafta; Paris'te bulunan Ermenilerin hükümete yakın çevrelerin yönlendirmeleriyle hareket ettikleri ve yine bunların teşvikleriyle Fransız gazetelerinde Osmanlı Ermenilerinin her türlü zulme uğradıklarını iddia eden makaleler yayınlattıkları ve Fransız hükümetinden zulmün durdurulması için gerekli girişimlerde bulunmasını istediklerini belirtmekteydi. Jaures'in son sözü Halil Bey, Rahmi Bey ve Dr. Nazım Bey Paris'e, Balkan katliamını anlatmak için gitmişlerdi, ama Ermeni meselesiyle karşılaşmışlardı. Lobi faaliyetlerinde yine geç kalınmıştı. Çaresiz yurda döndüler. Bu arada Osmanlı heyetinin anlattıklarından etkilenen ve Türklere yönelik insan hakları ihlalleriyle ilgili makale yazan barışsever-solcu lider Jean Jaures, aşırı milliyetçi Raove Villain tarafından 31 Temmuz 1914 tarihinde akşam yemeğini yediği Croissant adlı kahvede vurularak Öldürüldü. Ve bir gün sonra Fransa'da seferberlik ilan edildi; sebebi Jean Jaures'in suikasta uğraması değildi; Fransa Birinci Dünya Savaşı'na girmişti. Jean Jaures'in Öldürüldüğü haberini alan Dr. Nazım, sosyalist dostunun şu ünlü sözünü anımsamış mıydı acaba: "Yurtseverliğin azı, enternasyonalizmi zayıflatır, yurtseverliğin çoğu enternasyonalizmi güçlendirir; enternasyonalizmin azlığı yurtseverliği zayıflatır, enternasyonalizmin çoğu yurtseverliği güçlendirir." Türk solunun efsanevi ismi Mihri Belli, bu sözü çok sever ve her fırsatta söyler. Peki, bizim enternasyonalist imzacılar, sosyalist lider Jean Jaures'in bu sözünü anımsıyorlar mı acaba? Hiç sanmam. 93 Harbi: On günde 80 bin göçmen Savaş nedeniyle, sadece 15-24 Ocak 1878 tarihleri arasında, yani on günde Rumeli'deki katliamdan kaçıp İstanbul'a gelen Türk muhacir sayısı 80 bindi. Bu savaş, Ermeniler için neden milat oldu? RUMELİ'den sadece 20'nci yüzyılın başındaki Balkan Savaşları sonucu göçmen gelmedi. İlk büyük göç "93 Harbi" diye bilinen Osmanlı-Rus Savaşı'nda (Mayıs 1877-Mart 1878) oldu. Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi, "Tarihçe-i Vak'a-i Zağra- Hercümerc-i Kıt'a-i Rumeli" adlı eserinde Balkanlardan İstanbul'a akın akın gelen göçmenlerle ilgili şunları yazdı: "Rumeli'den boşanan yüz binlerce ahali araba ve hayvanlarla, trenle yahut yaya, gece veya gündüz demeyip İstanbul'a döküldüler. Son nefesteki canlarını, Payitaht-ı Saltanat'a ve İstanbulluların merhametine attılar. Sirkeci mevkii, Ayasofya, Sultanahmet, Yenicami, Nuruosmaniye ve diğer camilerle birçok mektep ve binaların avluları ve bütün meydanlar mahşere döndü. Trenler tasavvur olunmaz bir halde geliyordu. Vagonların içi ve üstü, erkek kadın, kucak kucağa istif olmuş, yanları hatta ön ve arkadaki zincirlerin üstleri insanla örülmüş idi. Soğuktan donarak düşenler, istasyonlarda hasta kalanlar hesapsızdı. Bunların çoğu hastalıktan ve soğuktan kırıldı. Allah'ın hikmeti, o günlerde şiddetli fırtınalar, kar ve yağmurlar durmayıp bu biçarelerin üstünden geçti. Vagonlardaki sıkışıklık ve ıstırap içinde lohusalar ve nice anneler yavrularıyla telef olup gittiler." Araştırmalara göre sadece 15-24 Ocak 1878 tarihi arasında, yani on günde İstanbul'a 80 bin muhacir gelmişti. 93 Harbi sonucu Balkanlar'dan yaklaşık 200 bini aşkın Türk muhacirin geldiği tahmin ediliyor. 1910-1914 arasında Balkanlar'dan kovulan, katliamdan kaçan Türk göçmen sayısının ise 645 bin olduğu söyleniyor. Peki ya kaçamayıp Öldürülen Türkler? Sayının kaç olduğunu bilen yok! Bilinen, Ermeniler 93 Harbi'nden sonra tarih sahnesine çıkıp, "Madem bazı milletler isyan edip bağımsız devlet oluyor, biz neden olmayalım" diyerek silaha sarılıp ayaklanmışlardır. Yani, 1915 Ermeni tehcirine bir günde gelinmemiştir. Türk aşuresinden Ermeni anuşuna GELECEK hafta muharrem ayı başlıyor. Muharremin 10. günü aşure günü. Aşure gününün her dine ve mezhebe göre anlamı var: 1-Allah, Hz. Musa'ya aşure gününde bir mucize verip, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömdü. 2-Hz. Nuh'un gemisi aşure günü karaya çıktı. 3-Hz. Yunus, balığın karnından aşure günü kurtuldu. 4- Hz. Âdem'in tövbesi aşure günü kabul edildi. 5- Hz. Yusuf, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarıldı. 6- Hz. İsa, o gün dünyaya geldi ve o gün semaya yükseldi. 7-Hz. Davud'un tövbesi o gün kabul edildi. 8-Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail o gün doğdu. 9-Hz. Yakub'un, oğlu Hz. Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başladı. 10- Hz. Eyyub, hastalığından o gün şifaya kavuştu. Oruç günü Hz. Peygamber, Medine'ye hicret ettiğinde orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını Öğrendi. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün Allah'ın Hz. Musa'yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa, şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. Yani, muharremin onuncu günü, Yahudilerin Yom Kipur, kefaret/günahlardan arınma gününe denk gelmektedir ve Yahudiler o gün oruç tutarlar. Aşure, İslam öncesi cahiliye dönemi Arapları arasında kutsal bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu. Hz. Ayşe şöyle demektedir: "Aşure, Kureyş kabilesinin cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirdi ve başkalarına da emretti. Fakat ramazan orucu farz kılınınca kendisi aşure gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." Türkiye'de muharrem ayında oruç tutanlar genellikle Alevilerdir. Bunun nedeni, Hz. Hüseyin'in muharremin onuncu gününde Kerbela'da şehit edilmesidir. Şiiler ve Aleviler için muharrem ayı, yas ayıdır. Muharrem ayının biri ile onu arasında oruç tutarlar. Et yemezler, yeni giysi giymezler, su içmezler, gülmezler, onuncu günü ağlayıp dövünürler. Yas bittikten sonra Hz. Hüseyin'in Kerbela'da yoldaşlarının getirdiği yiyeceklerin karışımıyla yaptığı aşureyi yapıp komşularına dağıtırlar. Yahudiler ve Müslümanlar için kutsal olan aşure günü, Ermeniler için de önemlidir. Ermeniler, 25 Aralık ile 6 Ocak arasında yaptıkları tatlı çorbaya "anuş" derler. Hz. İsa'nın doğumunu müjdelemek için yaparlar. Bu tatlı çorbanın malzemeleri, Hz. Nuh'un gemisinin karaya oturduğunda hayvanları kesmemek için bütün gıda artıklarından yaptığı gibi, her yiyecek karıştırılarak yapılır. Yani anuşun içindeki malzemeler ve hazırlanışı, aynen Müslümanların aşuresi gibidir. Ermeniler de komşularına ikram ederler. Rumların "koliva"sının hazırlanışı ve tadı farklı olmakla birlikte o da dinsel ritüelin bir parçasıdır. Ortak payda Demem odur ki; Anadolu'da farklı dinden olmalarına rağmen kültürleri bu kadar birbirine benzeyen halkların ayrılıklarını değil de birlikteliklerini ön plana çıkarmamız daha barışçıl olmaz mı? Neden hep geçmişteki kötü günler/olaylar anımsanıyor da, dostluklar-kardeşlikler yazılıp konuşulmuyor? 93 Harbi'nde Osmanlı'nın bir karış toprağının yitip gitmemesi için koşa koşa Ölüme giden Ermeni taburundan neden kimse bahsetmez? Ortak paydalarımız yerine iki halkı birbirine düşman edecek meselelerin üzeri neden hep kaşınmaktadır? Türkiye'yi sürekli geren bir avuç liberal aydının amacı nedir? Soner Yalçın
-
Radio.da Kulaklarda yer eden güzel parcalar
Tiesto vs Gigi Dagostino Vs Fedde le Grand Dvj Mvd remix http://de.youtube.com/watch?v=a3EPXme-rvw