Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayin mavi olmayan gökyüzü' Siz katiliyormusunuz hersey bir kanal icindi kendini tv den telafüz edebilmek icindi..siz hic doguda sahit oldunuzmu bir eyleme kendi dilimizde kanal istiyoruz diye..hak vermeyenlerden hak istenirse oda verir tabiiki kendi hilafeti icin! bilmiyorum burdan bir ders cikarmi? Zülfü Livaneli aydinsa bende Nazim hikmetim
  2. Örgüt gibi hareket eden bu toplumdan duyarlilik beklemek umudun ötesinde hayaldir.. Sayin GeceKuşu' bunlar dünyanin her kösesinde örgüt gibi hareket ederler ve her kösede financial agirliklari vardir dünya basindada söz sahibidirler bu demektirki dünya basininda büyük yatirimlari vardir bunu ya gözlemliye bilirsin yada gözlemliyemezsin! ama öyle ama böyle vardir.. Bugün bu dünya basini bombardimanda ölen üc bebege kilitlenmezken.. ölen üc israil askerine kilitlenir vede bu askerlerin yanlislikla kendi askerleri tarafindan vuruldugu onurunla savasirlar..
  3. Apologize - Timbaland http://youtu.be/ePyRrb2-fzs Mr Rock And Roll - Amy Macdonald
  4. Şöyle bir geriye dönüp bakalım. Onur ÖYMEN- Şimdi bir kere birincisi Türkiye’nin öncelikli hedefi kendisine yönelik terörist saldırıları durdurmaktır ve bu saldırıların kaynağı Kuzey Irak’tadır. Şimdi bir taraftan bazı ülkeler özellikle Irak’ta askeri varlık bulunduran, mevcudiyet bulunduran Amerika sizin Kuzey Irak’ta kendi ülkenize yönelik teröristlerle mücadele etmenize razı değil, bunu engelliyor. Onları bertaraf etmiyor, sizin de müdahale etmenize engel oluyor. Fakat aynı Amerika sizin askerlerinizi Lübnan’a göndererek İsrail’e koruyucu bir kalkan oluşturmanızı istiyor. İşte burada büyük bir çelişki var. Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bizim öncelikli hedefimiz kendi ülkemize yönelik tehdidi önlemektir. Türk Silahlı Kuvvetleri bu görevi yapmakta zorlanırken, engellenirken ‘bizde asker çoktur efendim onu da yaparız, bunu da yaparız, büyük devletiz’ yaklaşımıyla Lübnan’a asker göndermek hatalı, bu bir. İki; bu askeri niçin göndereceksiniz? Belli değil. Şimdi Birleşmiş Milletler kararlarını dikkatli okursanız, önümüzde var 1559 sayılı kararı, 1701 sayılı kararı. Bunun özü oradaki Hizbullah’ın tasfiyesidir ve silahsızlandırılmasıdır. Şimdi hiçbir ülke açıkça buna yanaşmıyor. Lübnan hükümeti buna yanaşmıyor. Hizbullah silahı bırakırım demiyor ve orada siz gittikten sonra oluşacak şartlarda diyeceklerdir ki, siz Lübnan askerleriyle birlikte Hizbullah’ı silahsızlandırın, sizin göreviniz bu. Çünkü metinde böyle yazıyor. Taif Anlaşmasından bu yana, 1559’da, 1701’de esas amaç budur. Şimdi bunu yaptığınız zaman orada siz çatışmaya gireceksiniz ve Türk askerleri için çok büyük risk oluşacaktır. Bakın Angajman Kuralları dedikleri hangi şartlarda silah kullanacağına ilişkin Birleşmiş Milletlerin metnini inceleyiniz ve orada çok açık bir şekilde ‘yalnız saldırıya uğradığı zaman değil, saldırı tehdidine maruz kaldığı zaman da silah kullanır’ diyor. ‘Bulunduğu bölgede tehlikeli bir durum olursa silah kullanır’ diyor. Hangi silahı kullanacak? Ağır silahlar. Bu orada yalnız tabanca filan değil, tüfek değil, orada havanlar vs. de bulunduracaksınız. Yani orada muhalif güç isteniyor. İsrail Başbakanı Olmert açıkça söyledi, ‘buraya çarpışacak güç lazım’ dedi. Peki Amerika gönderiyor mu? Hayır göndermiyor. Niçin? Çünkü daha önce Lübnan’a gönderdi bir günde Hizbullah saldırısı sonucunda 238 kayıp verdiler. Fransa 58 paraşütçüsünü kaybetti. Şimdi böyle bir ortama, mayın tarlasına askerinizi süreceksiniz. Niçin? Bizim görebildiğimiz bir tek gerekçe var. Amerika sizden bunu istiyor ve siz Amerika’nın istediğini reddedecek durumda değilsiniz. Sayın Başbakanın başdanışmanı Amerika’ya gittiğinde açıkça söyledi, “aman bizi 6-7 sene iktidarda tutun’ diyor. ‘Başbakanımızı delikten aşağı süpürmeyin bizi kullanın.’ İşte adamı böyle kullanırlar. Kendinizi kullandırmaya hazır olursanız sizi böyle kullanırlar.
  5. İsrail HAMAS´a ne yapar? Beklenen oldu;Gazze"yi, içinde yaşayan insanları ve camileri günlerdir havadan bombalayan İsrail, karadan da girdi. İsrail bunu niye yaptı? İlk ihtimal, Hamas"ı bitirmek için gibi gözüküyor. İşin aslı bir kaç gün sonra belli olur. Tartışılması gereken asıl konu; askeri güç dengesi, harekatın biçimi ve dünyanın tepkisi. Rusya"nın tepkisizliği. (Rusya"nın hiç ses çıkarmaması gerçekten çok tuhaf.) Kara harekatı başladığında en ilginç tepkiyi AB dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti verdi. İsrail saldırısı savunma amaçlıdır! Sonradan bu ifadeyi yumuşattı ama macun tüpten çıktı bir kez. Aslında bu tepki sürpriz değil. Bir zamanlar Yahudi soykırımı yapmış bir Almanya bile İsrail"i destekledi. Televizyonları açıkça İsrail"e destek çıktı. Kara harekatı başlamadan bir gün önceki akşam, Alman RTL televizyonunda bir haber program. RTL muhabiri, İsrail"de yer altında olduğu söylenen bir çocuk kliniğini geziyor. Yakın plan çocuk görüntüleri veriliyor. Kuvözlerde bebekler, bir annenin kucağında bebek ve muhabir ropörtaj yapıyor. Mesaj: HAMAS"ın roketleri yüzünden bu zavallı bebekler yer altında yaşamak ve tedavi olmak zorunda; HAMAS"ın ilkel ve güdümsüz;sallama roketlerinin bir çocuk kliniğine isabet etme ihtimali, yılbaşı piyangosunun bana çıkmasıyla ayni. Yani yapılan, psikolojik propagandanın en kabası. Ama inanın AB kamuoyu buna inanır. Gözleri İsrail bombalarıyla Parça parça olan yoksul Arap çocuklarını görmez, İsrail çocuklarını görür. Aslında HAMAS, eylemleri nedeniyle Arap dünyasında bile sevilmeyen bir örgüt. İsrail kentlerine yönelik intihar eylemleri bazı Arapların bile tepkisini çekmişti. İsrail; savaş uçakları hariç, tüm askeri teknolojisini kendisi üretir. Bazı detaylarda Amerika"dan bile daha ileridir. Amerika"ya da hatırı sayılır miktarda savunma teknolojisi satar. Bazı noktalarda Amerikan ve İsrail savunma şirketleri iç içe ve ortaktır. Örneğin Arrow füzesavar füze sitemi. Demek istediğim, ortada çok açık bir dengesizlik var. Ancak bu tür savaşların tabiatı çok ilginçtir. Ev sahibi yani HAMAS, bazı konularda avantajlı konumdadır. Kent savaşında dışarıdan gelen hiç bir güç, o bölgeyi o sokaklarda büyüyen çocuklar kadar iyi bilemez. Uydu görüntüleri, ya da çok gelişmiş istihbaratı bile işgalci gücü öne geçirmeye yetmeyebilir. Bu iddiamın en tipik örneği; ABD"nin Irak ve Afganistan, İsrail"in ise Lübnan"da Hizbullah karşısında düştüğü durumdur. Ne dediğimi daha iyi anlamak için şu an vizyonda bulunan;Body of lies; adlı filmi seyredin. Film; insan istihbaratının, elektronik ve uydu istihbaratından çok daha önemli olduğu anlatıyor. Filmde Irak"ta yapılan bir gizli operasyon anlatılıyor. Ürdün istihbaratı, ABD istihbaratını madara ediyor. Ünlü yönetmen Ridley Scott, Amerikan istihbaratını eleştiriyor. Konumuza dönersek, İsrail saldırısı kendi aralarında çatışan Arap örgütlerini birleştirebilir. İslami Cihad, El Fetih, Hizbullah İsrail karşısında tek bir güce dönüşebilir. Bu da İsrail"in işini hayli zorlaştırır. Söz Hizbullah"tan açılmışken, onlar da bir cephe açarsa bu savaşın nerede ve nasıl biteceği belli olmaz. Nitekim İsrail"in HAMAS"a saldırdığı ilk günlerde, Hizbullah lideri Nasrallah;biz hazırız; mesajını vermişti bile. İran"ın bu gelişmelere nasıl tepki vereceği, İsrail"in buna yanıtı, savaşın boyutu ve ömrünü de tayin eder. **** NOT: İsrail Ordusu"nu kara, hava, deniz kuvvetleriyle 2002"de çektim. Savunma sanayiini de... İsrail Ordusu hakkında en çok doküman da bende mevcut. Bu görüntülerin bir kısmını İsrail Ordusu" adlı bölümde izleyebilirsiniz. Şimdilik bu kadar... tuncer.bahcivan Söz Hizbullah"tan açılmışken, onlar da bir cephe açarsa bu savaşın nerede ve nasıl biteceği belli olmaz. Nitekim İsrail"in HAMAS"a saldırdığı ilk günlerde, Hizbullah lideri Nasrallah;biz hazırız; mesajını vermişti bile.
  6. İsrail saldırısında sekiz Türk devrimci can verdi Gençtiler. İdealisttiler. Romantiktiler. Namluya sürülmüş kurşun gibiydiler. Filistin'e gitmek, gerilla eğitimi almak, yepyeni bir dünya kurmak düşleriydi. 25 yıl önce, bir gece yarısı Trablusşam sahilindeki Nahr El Bared kampında saldırıya uğradılar. Kampta bulunan on bir gençten sekizi öldü. Kalan üç kişi hayatlarına nasıl devam etti? Oğlunun öldürüldüğü annesinden on yıl nasıl saklandı? İşte İsrail vahşetinin darmadağın ettiği on bir genç devrimcinin trajik hikáyesi. TARİH, 21 Şubat 1973. Yer, Lübnan Trablusşam şehri yakınlarındaki Nahr El Bared kampı. Saat 01.00'e geliyor. Nöbetçi komutan Bora Gözen, arkadaşlarının uyuduğu barakaya girdi. Sessiz olmaya, bir yerlere çarpmamaya özen gösterdi. Kampın genel kuralıydı; olası bir İsrail saldırısına hedef olmamak için akşam karanlık bastırınca tüm ışıklar söndürülüyordu. Gün boyu ölesiye koşan, yakın dövüş eğitimi alan arkadaşları derin uykudaydı. Bora Gözen, kampın deniz kıyısında nöbeti devralacak arkadaşı Faik Bulut'u dürterek uyandırdı. Arkadaşının uyandığını görünce geldiği gibi sessizce kampın nizamiye kapısındaki görev yerine gitti. Kampın deniz kıyısındaki nöbetinin son dakikalarını geçiren Ali Kiraz elindeki silahıyla, gözünü denizden ayırmadan sahilde bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Denizde tek bir kıpırtı yoktu. Kampta on bir genç devrimci kalıyordu. Hemen hepsi Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) mensubuydu. Örgüt 1970'li yıllarda Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi ile temasa geçmiş, Filistin'e gönderilecek militanlarının askeri eğitim görmeleri hususunda anlaşmaya varmıştı. Örgütün Nahr El Bared dışında ayrıca Golan Tepeleri ve Reşadiye olmak üzere iki kampı daha vardı. Bugünün ünlü bazı isimleri, o günlerde bu kamplardaydılar: Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Ömer Özerturgut, Atıl Ant, Sabetay Varol, Ercan Enç gibi... Saldırı başlıyor Faik Bulut da birçok arkadaşı gibi kaçak yollardan Kamışlı-Şam-Beyrut yolunu takip ederek kampa ulaşmıştı. 01.00-03.00 nöbeti onundu. Çarçabuk giyindi. Barakadan çıktı. Gecenin serinliği yüzüne çarptı. Gökyüzünde ne çok yıldız vardı. Nöbet yerine doğru birkaç adım atmıştı ki, ardı ardına patlamalar oldu. Kamp deniz tarafından havan topuyla dövülüyordu. Kendini pis suların bulunduğu arka attı. Silahsızdı... Silaha alışmak için gece gündüz silahlarıyla yatıp kalkıyorlardı. Ancak eğitim sürecinin sonuna gelmişlerdi. Kampı bir iki gün içinde boşaltıp Almanya'ya Türk işçilerini örgütlemeye gideceklerdi. Filistinli komutanlar ve eğitmenler kamptan ayrılmışlardı. Bu nedenle kampta pek silahları, cephaneleri de yoktu; sadece dört uzun menzilli silahları ve bir mitralyözleri vardı. İlk ölenler, kamp komutanı Bora Gözen ile deniz kıyısında nöbet tutan Ali Kiraz oldu. Karşılık bile vermeye fırsat bulamamışlardı. Deniz açıklarında bulunan İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait savaş gemisi, kampa ve çevresine bomba yağdırıyordu. İsrail'in tek hedefi, Türk devrimcilerin bulunduğu kamp değildi. Kampın doğusunda bulunan Filistin mülteci kampı da bombalanıyordu. Mülteci çocukların gittiği okul ve sağlık ocağı binaları da hedefler arasındaydı. Mitralyöz kurulamadı Barakada sekiz kişiydiler. Bomba sesleriyle yataklarından fırladılar. Şarapnel parçalarından kurtulmak için önce barakadan çıkmayı düşündüler. Ama dışarısı cehennem gibiydi. Yatakları pencerelere yığdılar. Önce bunu Lübnan ordusu ile Filistinlilerin çatışması sandılar. Ancak genelde onların çatışmaları gündüz başlayıp gece bitiyordu. O halde?.. İsrailliler miydi yoksa? Bu arada ellerindeki mitralyözü kurmaya çalıştılar. Telaştan ve heyecandan tüm öğrendiklerini unutmuşlardı sanki. Tecrübesizdiler. Oysa, onca öğrenci gösterilerinde bulunmuşlar, polislerle taşlı sopalı çatışmışlar ve Filistin'e gelip askeri eğitim almışlardı. Ama bunlar şimdi yaşadıklarından çok farklıydı; böylesiyle ilk kez karşılaşıyorlardı. Bıyıkları terleyeli kaç yıl olmuştu ki; hepsi gencecikti. Büyük olan sadece düşleriydi... Yarım saattir süren bombalama durdu. Baraka isabet almamıştı. Türk devrimciler kurtulduk sevincini tam yaşayacakken bu kez baraka yaylım ateşine tutuldu. Savaş gemisi atışı bırakmıştı. Çünkü İsrail komandoları, kampın çevresine sokulmaya başlamıştı. Ellerindeki otomatik silahlarla barakayı delik deşik ettiler. İçeriden artık ne ateş ediliyor, ne de bir ses çıkıyordu. İki İsrailli komando barakaya yaklaşıp ellerindeki el bombalarını fırlattılar. Sonra içeridekilerin öldüklerinden emin olup barakadan uzaklaştılar. Bu ağır saldırıya rağmen barakadan iki kişi kurtulmayı başaracaktı. Ancak... Cafer Topçu, Kerim Öztürk, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Gürol İlban ve Şükrü Öktü can verecekti. Bir kişi esir alındı Faik Bulut'un kafasında tek düşünce vardı; silah bulmak. Bombalama bitince kendini koruduğu dalgakıranların arkasından sürüklenerek, emekleyerek sağlık ocağı binasına gitti. Buraya da iki top mermisi isabet etmişti. Duvarlarının yarısı çökmüştü. Kimsecikler yoktu. Sağlık ocağının arkasındaki sokaklara daldı. Yollarda birkaç ölü Filistinli milis gördü. Sokaklarda ölüm sessizliği vardı. Bir-iki evin kapısını çaldı. Kimse cevap vermedi. Bu sırada sokakta G3 makineli tüfek buldu. Şarjörü doluydu. Silahı kapıp kampa doğru koşmaya başladı. Tam o anda... 1520 kişilik İsrailli komandoların kendine doğru geldiklerini gördü. İsrailli askerler onu fark etmemişti. Yaklaştıkları sırada tetiğe basıp şarjörü boşalttı. Kaç kişi öldü, kaç kişi yaralandı bunu hiçbir zaman öğrenemedi. Kaçmaya çalışırken iki kurşun yedi. Düşmedi. Arkadaşlarının bulunduğu kampa doğru koşmaya çalıştı. Bir yandan da aklına bin bir türlü soru geliyordu. Bir iki gün içinde kampı terk edeceklerini İsrailliler nereden biliyordu? Kendilerinden bir önce kampta bulunan ve kendilerine "Kuvayı Milliye" adını veren devrimci grup Türkiye'ye girer girmez silahlarıyla birlikte yakalanmıştı. Onları kim ihbar etmişti? Kafası allak bullak olmuştu... Barakaya ulaştığında, daha birkaç saat önce sohbet edip güldüğü arkadaşlarının vahşet görüntüleriyle karşılaştı. Kiminin başı yoktu, kiminin ayağı, eli. İsrailli askerler öldüklerinden emin olmak için hepsini karınlarından süngülemişti. Faik Bulut enkaz içinde silah ararken üç kurşun daha yedi. Yığılıp kaldı. Artık kaçacak gücü kalmamıştı. Yanına iki İsrailli asker yaklaştı. Kafasına yediği iki dipçik darbesiyle kendinden geçti. İsrail'in sabaha kadar süren saldırısında sekiz Türk devrimci öldü. "Öldüler" denilerek bırakılan barakadan iki kişi kurtulmayı başardı. Faik Bulut ise İsrail'e götürüldü ve 7 yıl 2 aya mahkûm edildi. Ölen sekiz Türk devrimci, Filistin'deki "Enternasyonalizm ve Halkların Kardeşliği Mezarlığı"na defnedildi. Ve yıllar içinde; Lübnan iç savaşı ve İsrail bombalarıyla bu mezarlık da tahrip oldu. Türk devrimcilerinin mezarlarının nerede bulunduğu bilinmez hale geldi. Oğlunun öldürüldüğü annesinden saklandı NAHR El Bared kampının sorumlusu Bora Gözen öldürüldüğünde 30 yaşındaydı. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi mezunuydu. Çocukluğundan beri babası gibi mühendis olmak istiyordu. Başarmıştı. Ancak artık yeni düşlerinin peşinden koşmak istiyordu. Fahriye Gözen, oğlunu kaybettiğinde 51 yaşındaydı. Ankara Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu'nun müdiresiydi. Biricik oğlunun Filistin'de öldürüldüğünü yaklaşık on yıl sonra 1982 yılında öğrendi. Ona, Bora Gözen'in yurtdışında kaçak yaşadığı söylenmişti. Ne yapacağını, bu gerçekle nasıl yaşayacağını bilemedi. "İnanamadım" adlı şiirini yazdı: "Ama o günden beri, Yedi Temmuz Sekseniki Ben, ben değilim. Seni bir yerlerde sanmak, düşünmek, ummak, beklemek, inanmak, inanmaktı yaşamak... Şimdi ben, neylerim?" Fahriye Gözen yine bir şiirinde dediği gibi oğlunun "yokluğunu yudum yudum yüklendi". Ancak yakın çevresi, "Örgüt gizliliği vardır, şimdi askeri darbe dönemi, kaçak yaşadığı bilinmesin diye bunu belki de mahsus söylüyorlardır" diye avutmaya çalıştılar. İçinde küçük de olsa bir "acaba" sorusu doğdu. Fakat 1989 yılında acı gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı. Eşini kaybetmişti ve mahkeme veraset ilamı istiyordu. Artık gizlilik de, örgüt de kalmamıştı. Ölüm gecesinden kurtulan Faik Bulut'la buluştu. Tüm gerçeği bütün yalınlığıyla anlatmasını istedi. Faik Bulut anlattı. Hiç ağlamadı. Kendine söz vermişti; nice acılar çekmiş oğlunun yakın arkadaşlarının yanında dimdik duracaktı. Ardından Faik Bulut aracılığıyla Ankara'daki Filistin Büyükelçiliği'yle temasa geçti. Evet, artık emindi; biricik oğlu İsrail komandolarının baskınında şehit düşmüştü. Ve ne yazık ki Fahriye Gözen, evlat acısına dayanamadı, 2001 yılında vefat etti. Ardında oğluna yazdığı şiirler bıraktı: "Adına dizeler, destanlar yazdım. Yittiğin toprakları bir bir aradım. Toyluğuna, gençliğine doyamadığım özgürlük diye diye namerde mi çattın? Dağ, taş, ova, bayır bugün gezerim. Derdime acılar, dertler eklerim. Dostlar, aklın yiter gel, etme derler. Sensiz aklı, fikri gayrı neyleyeyim." Kurtulan üç kişinin hayatı nasıl değişti BARAKADAN iki devrimci ağır yaralı olarak kurtarıldı. Günlerce hastanede kaldılar. Bunlardan "Küçük Ali" iyileştikten sonra Almanya'ya gitti. 1974 genel affından sonra Türkiye'ye döndü. Ankara Üniversitesi'nde yarım bıraktığı hukuk öğrenimini tamamlayarak avukat oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra önce milliyetçi, sonra dinci oldu. Eşini tesettüre soktu. Daha önce içinde bulunduğu sol hareketler hakkında Prof. Aydın Yalçın'ın çıkardığı "Forum" adlı dergiye muhalif yazılar yazdı. Halen Ankara'da yaşıyor. Avukatlık yapıyor. Ölüm tarlasından kurtulan "Kayserili" de 1974 genel affından sonra Türkiye'ye döndü. Malatya-Sivas-Kahramanmaraş yöresinde köy köy dolaşıp saz çalarak hayatını kazandı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra o da hidayete erip İslamcı oldu. Sazı bırakıp kendini tamamen ibadete verdi. İstanbul'a taşındı. Grafiker oldu. Aynı yerde çalışan başörtülü bir kızla hayatını birleştirdi. Halen İstanbul'da yaşıyor ve aynı işi yapıyor. Ve kamptan yaralı olarak esir alınan Faik Bulut, İsrail zindanlarında, çoğu hücrede olmak üzere 7 yıl 2 ay hapis yattı. 18 Mart 1980'de Türkiye'ye iade edildi. Filistin'e gittiğinde 22 yaşında, Ankara Gazi Eğitim Fakültesi-Resim İş Bölümü öğrencisiydi. Döndüğünde 30 yaşındaydı. İstanbul'da gazetecilik yapmaya başladı. Ardından araştırmaya dönük kitaplar yazdı. Ortadoğu'daki İslami hareketler ve Kürt tarihi konusunda uzmanlaştı. Filistin kampında yaşananları "Filistin Rüyası" (Berfin Yayınları) adlı kitabında ayrıntılarıyla anlattı. Halen İstanbul'da yaşıyor; yerli ve yabancı basına makaleler yazıp belgeseller yapıyor. İnandığı yolda yürümeye devam ediyor. sonery
  7. iki çözüm senaryosu: Yeni adres Türkiye İki çözüm senaryosu: Yeni adres Türkiye New York Times'ta yer alan yazıda, Gazze'ye Türk-Arap barış gücünden söz edildi, Washington Post'ta ise Türkiye’nin aracılığıyla Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşma sağlanması üzerinde duruldu. İşte iki ilginç yazıdaki Türkiye'ya biçilen roller... 1) NEW YORK TIMES: TÜRK-ARAP BARIŞ GÜCÜ İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlara tepkiler tüm dünyada devam ederken, uzmanlar krize ilişkin tartışmalarını da sürdürüyor. New York Times gazetesine konuşan ABD’nin İsrail nezdindeki eski Büyükelçisi Martin Indyk de, İsrail’in üstünlük sağlaması halinde Filistin Yönetim Başkanı Abbas’ın Gazze üzerindeki otoritesinin yeniden tesis edilmesi amacıyla bölgeye Türk ve Arab kuvvetlerinden oluşan çokuluslu bir barış gücünün konuşlandırılmasını önerdi. İsrail ve ABD açısından "çok iyimser" senaryo New York Times gazetesi, Gazze krizine ilişkin geniş haberinde İsrail ve ABD açısından “Çok iyimser” senaryoda İsrail’in Hamas’a karşı “net bir zafer” sağlamasının, ve bu zaferin, Mısır, Ürdün ve daha uzaklardaki ülkelerin “İslami militanlar ve bunların bölgedeki en büyük sponsörü olan İran’a karşı ortak tutum ilan etmesi”ni kolaylaştırmasını içerdiğini yazdı. Gazete şöyle devam etti: Abbas'ın Gazze'de siyasi kontrolünü tesis etmek “Ondan sonra ve İsrail nezdindeki eski Amerikan Büyükelçisi Martin S. Indyk’in argümanına göre, Türk ve Arap kuvvetlerinden oluşan uluslararası barış gücü, El Fetih harekatına liderlik yapan, tüm Filistinlilerin Başkanı olup ancak gerçekte sadece Batı Şeria’nın zayıf lideri olan Başkan Mahmut Abbas’ın Gazze’deki siyasi kontrolünün yeniden tesis edilmesinin yolunu hazırlayabilir.” Aynı senaryoya göre, bunu İsrail ile Filistin arasında iki devlete ilişkin bir antlaşmanın izleyebileceğini ve İsrail ile Suriye arasında barış sağlanabileceğini belirten gazete, bunun sonucunda İran’ın izole edileceğinin düşünüldüğünü de kaydetti. 2) WASHINGTON POST: TÜRKİYE ARACILIYLA HAMAS-EL FETİH ANLAŞMASINI İSTEDİ Washington Post’un tanınmış köşe yazarı David İgnatius, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu ile ilgili “domino teorisi”ni anımsatarak “Domino taşları yanlış tarafa düşüyor” uyarısını yaptı. İgnatius, Türkiye’nin aracılığıyla Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşma sağlanması ve ABD’nin Türkiye’nin aracılı Suriye-İsrail görüşmelerine destek vermesi için Barack Obama’ya çağrıda bulundu. David İgnatius, “Çevrilmesi Zor bir Sayfa” başlıklı köşe yazısında 20 Ocak'ta ABD yönetimini devralacak Barack Obama’nın, yeni bir sayfa çevirerek Ortadoğu’da barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla Suriye ve İran gibi ABD’nin düşmanları ile bir diyaloğu açmaktan söz ettiğini ancak Obama'nın bu açıklamalarının, Ortadoğu’da birçok kişiye umut verirken tüm taraflardaki şahinleri kaygılandırdığı yorumunu yaptı. Obama neler yapmalı Nitekim, İran ve kendi aşırı ideolojinin dürtüklediği Hamas’ın, ateş kesi uzatmayı reddederek füze saldırılarını hızlandırdığını kaydeden İgnatius, İsrail’de seçim siyaseti ve öfkeli halkın ülkenin liderlerinin Hamas saldırılarına Gazze’ye ağır hava operasyonu ve bunun ardından kara harekatı ile yanıt verdiğine dikkat çektikten sonra şöyle devam etti: “Türkiye’nin başlıca dış politika stratejisti Ahmet Davutoğlu, iki hafta önce bana bölgenin siyasi seçenekleri, domino taşları gibi sıralandığını anlatmıştı. Son haftada bu taşlar yanlış tarafa düşüyor.” David İgnatius, Obama’ya nefret ve kuşku miras kaldığını vurgularken Obama’nın, Gazze çatışmaları öncesi var olan seçenek listesi üzerinde çalışması gereğini vurgularken de opsyonları şöyle sıraladı: "Barış görüşmelerinin 2009 yılında Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ın otoritesi altında sürebilmesi için Abbas’ın görev süresinin uzatılması amacıyla Türkiye’nin aracılığındaki Hamas ile El Fatih arasında bir anlaşma yapılması, -Gazze çatışmaları öncesi doğrudan müzakereler aşamasına geçilmek üzere olan Türkiye aracılı Suriye ile İsrail arasındaki barış görüşmelerine ABD desteğinin sağlanması, -Bölge için yeni bir güvenlik çerçevesi olanağını araştırmak üzere Tahran ile keşif amacıyla görüşmelerin başlatılması." David İgnatius, Obama'nın herşeyden önce çatışma bölgesine ilişkin "net ve bağımsız bir Amerikan vizyonu"nu koruma yolunu bulması gerektiğini savunurken savaş mantığının Ortadoğu'yu yok etmekte olduğu uyarısını da yaptı. İgnatius "Daha iyi bir yol olmalı ve Obama'nın görevi bunu aramaktır" ifadesini de kullandı. Davutoğlu'nun "Domino Teorisi" Ahmet Davutoğlu, Aralık ayında David İgnatius ile yaptığı söyleşide 2009 yılında Ortadoğu’nun önünde bir takım siyasi seçeneklerin bulunduğunu belirterek bu seçeneklerin iyi yapılması önemini vurgulamıştı. İgnatius’un, Davutoğlu’nun uyarılarını değerlendirdiği 21 Aralık tarihli köşe yazısında da Davutoğlu’nun adeta bir “domino sırası”nı anlattığını kaydederek şunları yazmıştı: “Eğer (domino taşları) doğru yönde düşerse iyi şeyler olur. Eğer yanlış yönde düşmeye başlarsa dikkat. Davutoğlu’nun domino teorisi, Ortadoğu stratejisini tasarlarken Barack Obama’nın ekibi tarafından dikkatle değerlendirilmeli. Türk yetkilisi dosyalarını iyi biliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olarak Türkiye’nin Suriye ile İsrail arasındaki başarısı aracılık çalışmalarının yanısıra dünyanın bu karışık bölgesinde başka hassas diplomatik girişimlerini de yürüttü.” İgnatius, Davutoğlu’nun analizinin Ortadoğu’daki gerçekleşmesi öngörülen seçimlere ilişkin olduğuna dikkat çekerken bu seçimlerin ilkinin Filistin’i ilgilendirdiğini kaydetmişti. Filistin Yönetim Başkanı Mahmut Abbas’ın görev süresinin 9 Ocak’ta sona ereceğini anımsatarak anketlerin El Fetih’in yüzde 42 oy ile, yüzde 28’lik bir destek alan Hamas’in çok önünde gösterdiğine dikkat çeken İgnatius “Ancak durum patlamaya hazır. Çünkü Hamas’ın İsrail ile ateşkes Cuma günü sona erdi” yazmıştı. Sonraki “siyasi domino”nin ise İsrail’deki seçimlerin olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Eğer şahinler kazanmaya başlarsa, mesele güvenlik olacak. Güvenlik barıştan daha önemli olacak” demişti.ANKA
  8. Şöyle bir geriye dönüp bakalım. 1701 sayılı karar BM Güvenlik Konseyi nihayet bir metin üzerinde anlaştı ve önceki gece 1701 sayılı kararı onayladı. Nihayet diyorum çünkü BM geç kaldı. Belki henüz tam farkında değiliz ama yitirilen süre ve içine düşülen acz durumu BM'nin güvenilirliğine ve etkinliğine ağır darbe indirdi. Somali, Bosna, Ruanda, Kosova, Darfur derken Lübnan, BM'nin kapsamlı bir reformdan geçirilmesinin gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu. Kendi personelinin öldürülmesini bile kınayamayan, 30 gün boyunca kendi ilkelerinin çiğnenmesine seyirci kalan, her gün sivillerin öldürüldüğü bir savaşa karşı ateşkes çağrısı yapamayan BM ya kendini yenileyecek ya da ağır ağır tıpkı öncülü Milletler Cemiyeti gibi tarihin çöp sepetini boylayacak. Gelelim karara. Kısaca özetlemek gerekirse: # Tüm çatışmalar duracak # Ateşkes ilan edilecek # Hizbullah, savaşı tetikleyen baskında kaçırdığı İsrail askerlerini derhal ve koşulsuz serbest bırakacak. Hizbullah'ın baskına gerekçe olarak gösterdiği İsrail hapishanelerindeki Lübnanlı esirlerin bırakılması ise zaman içinde halledilecek. # Lübnan hükümeti Litani Nehri ile İsrail sınırı arasında kalan bölgeye asker (15 bin-30 bin) konuşlandıracak. # Halihazırda aynı bölgede görev yapan 2 bin kişilik BM gücü 15 bin kişilik bir güce dönüştürülecek. Sorumluluk ve yetkisi de artırılacak. Hem Lübnan ordusunun güneyde hâkimiyeti sağlamasına yardım edecek hem de ateşkese uyulup uyulmadığını denetleyip uyulmasını sağlayacak. # Lübnan ordusu ve BM gücünün Güney Lübnan'da konuşlandığı süreçte İsrail birlikleri de bölgeyi terk edecek. # Hizbullah silahsızlandırılacak. # Lübnan'a hükümetin bilgisi ve izni haricinde hiçbir silah sokulamayacak. # Şeba çiftlikleri başta olmak üzere İsrail ile Lübnan arasındaki sınır anlaşmazlıkları giderilecek. Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Bu karar, Hizbullah'ı silahlı bir güç olarak tasfiye etme planının hayata geçirilmesini ve örgütün İran ve Suriye'yle lojistik bağının kesilmesini öngörüyor. Bir başka deyişle BM'nin 2004 yılında aldığı 1559 ve 2006 yılında aldığı kararları uygulayacak siyasi ve askeri bir irade ortaya koyuyor. Her iki karar da Lübnan'daki tüm silahlı grupların (yani Hizbullah'ın) silahsızlandırılmasını ve Lübnan hükümetinin Lübnan'ın tümünde egemenliğini sağlamasını (yani ülkedeki Suriye ve İran parmağının kesilmesini) öngörüyor, ancak çağrıda bulunmakla yetiniyordu. BM 1701 sayılı kararla bir adım öteye geçip hem Lübnan hükümetine hem de uluslararası topluma rol biçiyor, görev veriyor. Hizbullah şu tercihe zorlanıyor: Ya silahlı mücadeleyi sürdürecek ya da tamamen siyasi sahneye çekilecek. İsrail ve Lübnan biraz homurdansalar da kararı kuvvetle muhtemel ki kabul edecek. İsrail, istediğini büyük ölçüde almış durumda. Lübnan da karar tasarısına yönelik olarak dile getirdiği önerilerin kabul görmesinden memnun. Zaten iki ülke de kararı kabul edeceklerine dair mesaj vermekte gecikmedi. Ben bu satırları yazarken Hizbullah'tan henüz ses yoktu. Normal. Hizbullah stratejik bir kararla karşı karşıya. Örgütün geleceği açısından önemli bir karar bu. Kaldı ki bu önemde bir kararı hamileri Suriye ve İran'a danışmadan alamaz Hizbullah. Nitekim 1559 ve 1680 sayılı kararlara en şiddetli muhalefeti Hizbullah'ın yürüttüğü de malum. Ancak şunu söylemek mümkün: Örgüt, Lübnan yerle bir edilirken, her gün siviller ölürken, 1 milyona yakın kişi yerinden edilmişken, 'ateşkesi suya düşürmüş' taraf olmak istemeyecektir. Aksi takdirde, Hizbullah'ın özellikle İsrail bombardımanının başlamasından bu yana Lübnan ve bölge kamuoyunda topladığı artı puanlar silinip gider. Dolayısıyla Hizbullah'ın en azında karara 'Hayır' dememesi beklenebilir. Ancak iş uygulamaya geldiğinde, Hizbullah'ın tavrı bu kadar 'mülayim' olmayabilir. Çünkü, 1701 sayılı karar tam olarak uygulamaya geçirilebilirse, Hizbullah Lübnan ve bölge açısından bir 'güç' olmaktan çıkıp 'siyasi oyuncu'lardan biri haline gelecek. Bu, en az Hizbullah kadar İran ve Suriye'nin de işine gelmez. Ne de olsa Hizbullah'ın güç kaybetmesi İran ve Suriye'nin Lübnan, dolayısıyla da bölgedeki en önemli kozlarından birinin zayıflaması demek. Sonuç ne olursa olsun, BM'nin 1701 sayılı kararı da gösterdi ki Ortadoğu'da status quo ante'ye dönüş mümkün değil artık. Erdal Güven
  9. Şöyle bir geriye dönüp bakalım. Bilindiği gibi mevcut hükümet Bakanlar Kurulu kararıyla Lübnana’a asker gönderme kararı almış ve bu kararını meclis gündemine taşımıştır. AKP iktidarının Mehmetçiği göndermek istediği bugünkü Lübnan: 1- Çok sayıda dini, mezhepsel ve etnik grubun kırılgan bir koalisyonu olup, her grubun bölge üzerinde hesabı olan ülkelerin desteğine sahip silahlı gücü vardır. 2- Bu yapıdaki Lübnan’ın uluslar arası standartta bir ordusu yoktur. Böyle bir ordudan ülkenin herhangi bir bölgesini kontrol etmesi beklenemez. 3-Bilindiği gibi Lübnan’da etkin bir Ermeni nüfus vardır. Bundan dolayı Lübnan Sözde Ermeni Soykırımını tanıyan ilk ülkedir. Onlarca masum diplomatımızı katleden ve PKK’nın kanlı rahmi olan Ermeni Terör Örgütü ASALA’nın kuruluş yeridir. 4-Lübnan, bölgeye menfaatleri doğrultusunda yeniden şekil vermek isteyen AB,ABD-İsrail ile İran, Suriye – Hizbullah arasında yürütülen insanlık dışı savaşın yeni cephe ülkesidir. Bu durumdaki Lübnan'a , İsrail’in insanlık dışı saldırıları karşısında hiçbir etkinlik gösteremeyen Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın aldığı 1701 sayılı karar, barışı gözetleyen değil çatışmayı da gerekli kılan bir İstikrar Gücünü tanımlamaktadır. 1701 sayılı BM kararın 11. maddesinde BM'nin Lübnan'la ilgili daha önce almış olduğu 1559 ve 1680 sayılı kararlara atıfta bulunulmaktadır. 1559 sayılı karar Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını... 1680 sayılı karar Lübnan ordusu dışındaki bütün silahlı güçlerin bölgeden çıkarılmasını öngörmektedir. Bu durumda silah bırakmayacağını açıklamış olan Hizbullah'ı çatışmaya girmeden nasıl silahsızlandıracaksınız? Bölgeden nasıl çıkaracaksınız? Ricayla mı? Nasihatle mi? Her an saldırabileceğini söyleyen İsrail’i nasıl durduracaksınız? Yalvararak mı? Savaşarak mı? Bütün bunlara ek olarak.ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün iki hafta önce yaptığı basın toplantısında “1701 sayılı karar tamamıyla uygulandığında bunun Suriye ve İran için yenilgi olacağı açıktır” şeklindeki açıklaması Lübnan’da tezgahlanan olayların gerçek yüzünü bize açıkça ortaya koymaktadır. Böyle bir fotoğrafta Türkiye’nin milli menfaati nerededir? Yoksa “kayıt dışı politika” yapmayı alışkanlık haline getiren birileri Türk Milleti’nin haberi olmadan savaşan cephelerden birinin yanında olma kararı mı aldı? Diğer taraftan, bu ülkede aralıksız her gün şehit cenazeleri kaldırılırken, Irak’ın kuzeyinde beslenip eğitilen, donatılıp sevk edilen bölücü eşkıya saldırılarını kalleşçe sürdürürken, Küresel emperyalizmin BOP’unun nihai hedefinde Türkiye’mizin bulunduğu ABD tarafından hazırlanan haritalarla açıkça ilan edilirken, Sınırımızdaki kukla devlet projesi ete kemiğe bürünürken, Türk Dayanışma Konseyi olarak bizler soruyoruz? Binlerce yıllık Türk şehri Kerkük gözümüzün önünde aşiret ağalarına peşkeş çekilirken, Kahraman Türk Ordusu hangi gerçekçi ve haklı sebepten dolayı Kerkük’e değil de Lübnan’a gönderilmek isteniyor.? Biz kendi Teröristlerimizi temizledik de sıra Hizbullah’a mı geldi? Biz kendi evimizdeki yangını söndürdük de sıra Lübnan’daki yangına mı geldi? Kendi topraklarımızda verdiğimiz şehitler az mı geldi ki şimdi sayılarını arttırmak için Lübnan bataklığına gidiyoruz? Yoksa bu işin içinde başka hesaplar mı var? Mevcut iktidar 1 Mart teskeresi’nde kızdırdığı güç merkezlerinin gönlünü mü kazanmak istiyor? Bizler Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki; Türk Askeri şunun bunun projesinde kullanılacak Lejyoner değildir. Türk Askeri ancak Türkiye’nin milli çıkarlarının emrindedir. Türk Ordusu yabancıların menfaatinin değil Türk milletinin bekasının bekçisidir. Türk Ordusu illa yurt dışına gidecekse adres bellidir: Bu adres; KANDİL'dir, KERKÜK'tür, Bilinmelidir ki; Türk milletinin milli menfaatleri ancak Türkiye merkezli politikalarla sağlanabilir. Türk milletinin desteklemediği bir karar milli vicdanda ciddi rahatsızlığa ve hayırsız sonuçların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Milli menfaatlere ve milli vicdana aykırı kararları alanları Necip Türk Milleti affetmeyecektir. Henüz, barış gücünün görev şartları bile belli değilken iktidarın büyük bir telaşla adeta bir yerlere diyet ödeme gayretkeşliği içinde Lübnan bataklığına Mehmetçiği göndermeye kalkışması devlet ciddiyetine ve hükümet etme adabına uygun değildir Anayasamıza göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkumandanı sıfatını da üzerinde taşıyan Sayın Cumhurbaşkanımız Necdet SEZER Beyefendinin Lübnan’a Türk askeri gönderilmesine karşı çıkan görüş ve tavrını destekliyoruz, Yüce Meclisimizin değerli Vekillerinin de vicdanlarının sesini dinleyerek bu tavır doğrultusunda karar vermelerini bekliyoruz. 02.09.2006
  10. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    Günaydınn...Radya
  11. Sayin demirefe' ellerine saglik keske vaktim olsada bunlari yorumlayabilsem.. kisa hisseden Avrupaya gelen bazi vatandaslarimiz bu rolü cok iyi oynuyor. karsi cinsten gelen güler yüzlü her yaklasimi ask zannediyor
  12. OneRepublic feat. Timbaland - Apologize http://de.youtube.com/watch?v=O_3XRx8EnuI OneRepublic/Timbaland - Apologize (piano acoustic) on iTunes http://de.youtube.com/watch?v=7DOasai3_Vo
  13. My Man Is A Mean Man - Stefanie Heinzmann http://youtu.be/U7fZUEuz5k0 Alicia Keys - No One Nelly Furtado - All good things
  14. Erdoğan'ın barış planı israil gazetesine göre Mehmetçik, Gazze’de barış gücü olacak!.. GAZZE’YE yönelik İsrail operasyonunu durdurmak ve iki taraf arasında ateşkesi sağlamak için Ortadoğu ülkeleri arasında mekik diplomasisi yürüten Türkiye’nin 2 aşamalı bir barış planını Filistin sorununda arabulucu ülkelere sunduğu ortaya çıktı. Haaretz gazetesi Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan ziyaretleri sırasında bu üç ülkenin liderlerine sunduğu barış planını yazdı. Türkiye, Gazze için kalıcı bir çözümün, sadece Hamas ile İsrail arasında bir anlaşma değil, Arapların da barıştırılmasından geçtiğini savunuyor. Buna göre barış planı şöyle yürütülecek: İLK ADIM: Ateşkes sağlanacak... Planın ilk aşamasında Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün ortak girişimleriyle Hamas ve İsrail arasında çatışmalara son verecek bir ateşkes sağlanacak. İsrail’in Gazze’yi tekrar Hamas’a teslim etme niyetinde olmaması göz önünde bulundurularak buraya Lübnan’daki UNIFIL benzeri bir barış gücü yerleştirilecek. Barış gücü askerleri içinde Mehmetçik de yer alacak. 2’NCİ ADIM: Düşmanlar barıştırılacak İkinci aşamada ise Türkiye, S. Arabistan, Suriye ile Mısır arasında arabuluculuk yaparak Gazze’yi kontrol eden Hamas ile Batı Şeria’yı kontrol eden Abbas’ın El Fetih’i arasında barış için müzakereler yürütülmesini sağlayacak. Haaretz’e göre Araplar arasındaki krizin üstesinden gelinmesi için Türkiye, iki aşamalı planını kabul ettirmeye çalışıyor. Ancak gazetenin yorumu, “Türk planı, çatışmalar için hemen bir çözüm öneremeyen uzak bir vizyon gibi görünüyor” şeklinde oldu. vatan
  15. ‘Hükümet bir şirkete ayrıcalıklı davranıyor’ AKP, Türkiye’de içki üretimi yapan bir şirketten, yasa çıkacak diye özel tüketim vergisi almadı” Kılıçdaroğlu 'Her Açıdan'a çıktı CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu Star TV’de yayınlanan Her Açıdan programında bir yolsuzluk iddiasında daha bulundu. Gazeteci Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanlığı’nın bir yabancı içki firmasına ayrıcalık sağladığını ileri sürdü ve “Bu konuyu inkar etmeleri halinde belgeyi gidip alınlarına yapıştırırım. AKP, Türkiye’de içki üretimi yapan bir şirketten, yasa çıkacak diye özel tüketim vergisi almadı” dedi. Maliye Bakanlığı’nın bir yabancı içki firmasına ayrıcalık sağladığını ileri sürdü ve “Bu konuyu inkar etmeleri halinde belgeyi gidip alınlarına yapıştırırım. Sözkonusu şirkete Başbakan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ayrıcalıklı davrandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, örnek olarak, içkilere genelde fahiş oranda vergi getiren ve sanayiciden asgari ücretliden vergileri hemen toplayan hükümetin bu şirketi neden affettiğini mutlaka açıklamak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.
  16. Bunlardan her melanet beklenmelidir, evet beklenmelidir Sayin politika' kimlikleri o malesef.. bakin ne diyorsun samanyolunun yorumlari yani okurlarin kisa yorumlarinda yok yok.. Arkadasim biz burada onlarin gercek kimlikleriyle fiziksel hayatlariyla ic ice yasiyoruz! Ne diyor sayin demirefe; bir hata yaptı, içindek´gerce´yi disina vurdu.. demek ki sizler o gercegi yakalama pesindesiniz.. biz yakalamiyoruz onlarin gercekleriyle ic ice yasiyoruz iyi´ki bu ülkede nüfus oranina göre kum tanesiyiz yoksa cekilcek yanlari yok! iyi´ki ülkemde onlarda kabugunda yasiyor? yoksa yoksa gerisini düsünmek bile istemiyorum..
  17. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Mehter takiminin Hadise´yle ingilizce tanitimi diye mesaj göndermek lazim MHP Giresun ilçe başkanına.. Birde sormak lazim ayni baskana dünyada Türkce parcalarimizi dinleten Tarkan´i nasil bilirsiniz?
  18. Are You Afraid - Rooney http://de.youtube.com/watch?v=U5UeKy083nE
  19. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    Günaydin
  20. So Soll Es Bleiben - Ich + Ich
  21. Sayin politika' ben cok ilginc birsey anlatacagim bu bir izlenim ve bir gercek bunu yorumlamak benim boyumu asiyor bu tespite sizlerinde söyleyecekleri olacaktir..Senin tespitlerinide dogruluyor; Söyle anlatayim diyarbakir örnegiyle cikacak olursak bakin cevremde bircok Türk arkadasim var yani ermeni arkadasim bunlarin bir cogu aslen diyarbakirli ve kendileri burada tamamen Türk ve Türk.... Ama konuya derinlemesine girdinmi ermeni asilli? Diyarbakiri sorguladin mi Kürt, hisler o tarafa kayiyor??? bunu kisaca anlatmaya calistim.. yani ilginc olan Türkiyenin icinde Ermeni asilli KÜRT vatandasi ... öz kimligi benligiyle Türk ve hic taviz yok cok mu cok ilginc ben bunu cözemedim?
  22. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    ya arkadasim konudan konuya atliyorsun.. bakin ben sana carpici örnek vereyim bugün Avrupada couklarin isimlerine yeni konan isimlere baktigin zaman o ülkenin isimleriyle alakasi yok baska ülkenin lisaniylada alakasi yok..ama Türk adini koyuyorlar mi koyuyorlar bunlari gecelim..parcaya gelelim kim diyor burda illahin ingilizce olacak diye, sonra ingilizce olsa ne olur olmasa ne olur.. olan ne olur Dünya Müzik severlere daha iyi hitap etmis olursun; bunu inkar edebilirmisin. Türkçe yazan bir tişört arıyorum ve bulamıyorum diyorsun! Avrupalilar farkli mi diyorsun onlarda ariyor bulamiyor..bulduklarida che li tişört genclik öyle giymek istiyorsa öyle giyecek sanane!
  23. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    üzülme ya herkesin birseyi evrensel o kadar nükte gelmesin.. sonra ciplak kaliriz! arkadasim Müziğin kendisi evrenseldir adi üzerinde MUZIK herhalde calgisini kulagimiza sokmuyoruz sözlerinide.. kafa nereye döner ritme.. enstürüman ta degil öyle mi müzik bir milletin kimliğini oluşturan önemli hususlardan biridir.. yok degildir senin dedigin dilidir birde nüfus kagidi
  24. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Rua'şarkıyi begendigini sevindim bende hadiseyi begenmistim.. sakira yi hatirliyormusun gözüm onla acilmisti süper söylüyordu ne zaman ögrendim eskiden o kalcalara sahip degilmis cok sismanmis önceki hayatinda.. o günden sonra benim hayatimda bir saniye bile yeri olmadi: ama bizim hadise baska hadise sesi güzel kendisi güzel.. sms ler onun yaninda, patlama yasanacagina inaniyorum.. gencler hazir

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.