Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BrainSlapper

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.691
  • Katılım

  • Son Ziyaret

BrainSlapper tarafından postalanan herşey

  1. Yazdığınız yazı cevap değil, konuya bile değinmemişsiniz. Sardunyam'ın verdiği cevap samimiydi. Sizin yazınızda ise, ahit var mı yok mu değinmediği gibi, insanın yorum yapmasını, soru sormasını bile varsayımla, kanaatle o ahit'e dayandırmışsınız. Ben dedim ki: "Bir Tanrı ile insan arasında bir ahit olduğunu ben hatırlamıyorum, sen de hatırlayamazsın, kimse hatırlayamaz. Sardunyam şöyle dedi: [ateistler] oysa bir zamanlar daha dünyaya gelmeden hangi alemde olduklarını bilmiyorlar, ha biz biliyor muyuz derseniz, biz bunu düşünüyoruz... Sardunyam "biz de bilmiyoruz, ama düşünüyoruz" diyor. Bu samimi bir cevaptı. Aynı netlikte cevap veriniz. Saygılar.
  2. Sayın Marcus, Kurtuluş Savaşı dindarların derin dini bilgileriyle de verilmedi. o zaman ateizm bugünkü kadar yaygın değildi. Ayrıca Kurtuluş Savaşını verenlerin beyin takımı "dinci" değildi. Zaten ikinci mecliste dincileri tasfiye ettiler. Doğru mu yanlış mı bu tasfiye tartışılır. Demokratik olmadığı kesin. Ama şu da kesin. Kurtuluş Savaşını veren beyin takımı dindar veya dinci değildi. Basit kim, basitlik yapan kim, dikkate alınan kim, alınmayan kim, buna okuyucular karar versin.
  3. Zaman kavramı yoksa Yaratmak eylemi de OLABİLEMEZ. "Ol" ifasxei başlıbaşına "zaman" ile bağlantılıdır. Süreç ifade eder. Tanrı katında zaman yok demek, Tanrı'nın yaratma eylemi yok demek gibi birşey. Tanrı katında "zaman birimi" yok derseniz, bunu tartışırız, ki Kuran zaman birimi de olduğunu söylüyor. Saygılar.
  4. Sayın kralx, "Mış" ekini ben koydum. belgeselle alakası yok. Akraba evliliğinden kolu kısa olan adam, yine akraba evliliğinden kolu kısa olan başka bir kadınla evleniyor. Bu kabile yüzyıllardır birbiriyle evlenmiş. Artık yamukluk had safaya varmış. Senin örneğindeki adam, muhtemelen akrabaıyla evlenmemiş. Aile dışından bir kadınla evlenmiş. Burada bir kuşaktan, iki kuşaktan bahsetmiyoruz. O kabileyi inceleyen adamlar, o zaman daha belirleyememişlerdi ne zamandan beri akraba evli liği yaptıklarını. Belki DNA testiyle çözerler. Saygılar.
  5. Sevgili sardunyam, ve sayın çiçekçiler, Verdiğiniz cevaplar tatminkar değilse ve ben verdiğiniz cevapların saçmalığını sergiliyorsam, bu benim taraf tuttuğum anlamına gelmez, cevabın henüz olmadığı anlamına gelir. Cevapların yanlışlığını, kendi içindeki çelişkilerden anlıyoruz. Cevap olarak bazen A, bazen B diyorsa, A cevabı doğru ise B yanlıştır. B cevabı doğru ise A yanlıştır. Doğru cevabını bilmediğin şeyin yanlış cevaplarını bilebilirsin. Bu konuyu kralx ile aylar önce tartıştık. Doğru cevabı bilmesen de, yanlış cevapları elindeki bilgilere dayanarak bilebilirsin. Ben Levhi mahfuz için sadece "yer" demedim. Ne olabileceğine ilişkin bir sürü soru sordum. Bunların arasında yer mi değil mi, maddi mi manevi mi vs.. diye gidiyor. Madem görmeye, duymaya, bilmeye takılıyorsun, geçtik onları... Levhi Mahfuz kitaptır diyorsun: Bu kitab'ın niteliği nedir, konumu nedir, Alla ile olan ilişkisi nedir? Hafıza illa ki unutmak/hatırlamakla mı ilgili? Memory, Data Storage Unit. Senin için yeniden, başka kelimelerle ifade edeyim. Allah'ın bilgisi'ne mi Levhi Mahfuz deniyor? Allah'ın bilgisine denmiyorsa, neye deniyor? Allah'ın bilgisinden ayrı mıdır? Ayrı ise, hem allah, hem de Levhi Mahfuz herşeyi bilmektedir. Zira herşeyin bilgisi Levhi Mahfuz'da vardır. Levhi Mahfuz'u anlamaya teşebbüs ettin mi ben soruncaya kadar da, bana anlamıyorsun diye ithamda bulunuyorsun? Böyle bir soru sormak aklına geldimi daha önce de bilesin? Yukarıda söyledim, çarpıtma. Sadece yer demedim ben. Sana birsürü olasılık sıraladım. Hangisini beğeniyorsan, hangisini rasyonelleştirebiliyorsan rasyonelleştir, seç, beğen, al. Ama yapamazsın, zira hepsi, senin Tanrı kavramınla biryerde çelişiyor. İslam gibi, toplama, uydurma bir tabirdir Levhi Mahfuz. İşte meydan, ipatla uydurma olmadığını. Öyle bir Tanrı var mı yok mu bilemeyiz. Kimse bilemez. Bilebileceğimiz tek şey, Muhammed'in tarif ettiği Allah o Tanrı değil. Herşeydeki ve heryerdeki Tanrı, Muhammed'in uçkuruyla uğraşmaz, Muhammed'in amcasıyla kavgasında taraf tutmaz, insanların bir kısmını bir kısmına köle ve cariye yapmaz. Öyle bir Tanrı megaloman olmaz, Buna gerek duymaz. Herşeye sahip Tanrı, insanları bana tapınsınlar diye yarattım "hihahohaha" diye naralanmaz. Sen çocuğunu seni sevsin diye mi yaptın? Saygılar.
  6. İnsanın bilinen tarihini dikkate alarak konuşuyorsun sayın kralx. Milyonlarca yıldan bahsediliyor. Bu sırada iklimde ne gibi değişiklikler oldu bilmiyoruz. Bir belgeselde görmüştüm. Afrika'da kapalı bir toplumdaki mutantlaşma (DNA yapısının değişmesi ve insan yapısının değişmesi) üzerine idi. Yüzyıllardır yakın akraba evliliği yapa yapa, hepsinde özellikle el ve ayaklarda bozukluklar olmaya başlamış. Hepsinin ayağı yamuk yamıktu ve işin ilginç yanı bu yamukluğu bir sonraki nesle aktarıyorlarmış. Milyonlarca yıl geçince aradan, neler olabilir, tahmin bile edemem. Saygılar.
  7. Olduğunu veya olmadığını ispata çalışmıyorum. Hangisi ispatlanırsa, gerçek odur. Taraf tutmuyorum. Ama yanlış cevaplara da kanmıyorum. Burada yaptığım itirazlar yanlış cevaplara. Yanlış cevapları çoğu da semitik din mensuplarından geliyor. Semitik dinlerin Allah'ı, görünmez bir puttan başka birşey değil. Ha Arapların Uzza'sı, ha Allah'ı, fark yok. Ha Yunanlıların Zeus'u, ha Hintlilerin B-RAHMAN'ı (İslam'ın ithal ettiği ilah ismi, Hint dinindeki büyük ilah). Fark yok. Hepsi put. Kimisi görünür, kimisi görünmez. Levhi Mahfuz denen yer bir uydurmadan ibarettir. Gören, duyan, bilen yoktur. Farazidir. Uydurma olduğunu anlamak için şöyle bir test yap. Levhi Mahfuz neresidir? Maddi Bir yer midir. Manevi bir yer midir? Varsayılan Tanrı'dan ayrımıdır, Tanrı ile bir midir? Levhi Mahfuz'un yapısı nedir? Canlı mıdır, cansız mıdır? Her bilgi varsa içinde, bir çeşit Tanrı mıdır? Bilgisi Tanrı'nın bilgisiyle boy ölçüşebilecek mahiyette midir? Yoksa Levhi mahfuz, Tanrı2nın hafızası mı demektir? O zaman neden Levhi Mahfuz denmiş de doğrudan Tanrı denmemiştir.... Bu sorulara vereceğin cevqaplardan sonra varacağın nokta şudur: Levhi Mahfuz uydurma bir tabirdir... Levhi Mahfuz, Tanrı'dan ayrı bir yer ise, tanrı ve o ayrı ise, sorunla karşılaşırsın, Tanrı mekan sahibi olur. Yani sonuç şudur: Ya Levhi Mahfuz var diyeceksin ve Tanrı'ya mekan tayin edip, onu bilgi yönünden Levhi Mahfuz adını verdiğin yer ile eşit konuma getireceksin, yani şirke gireceksin. Yada Levhi Mahfuz uydurmadır deyip, inancını koruyacaksın. Tercih senin. *** Kuran da Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib adlı şahsın kitabıdır, O kitap için eski Arap ilahlarının en büyüğünü totem seçmiştir. Kitabını ona atfetmiştir. Olay bundan ibaret. Saygılar.
  8. "Ol" ifadesi başlıbaşına zamanla alakalı bir fiildir. Ol denmeden önceki hal, ve sonraki hal. "Yarratmak" da zamanla alakalı bir fiildir Yaratmadan önceki hal ve sonraki hal. Bu isterse "an" dediğinin şeyin zentrilyonda biri kadar çnce ve sonra olsun, bu zamandır. Hiçbirşey yok. Ol dedi. Hiçbirşeyin yok olduğu an ile herşeyin var olduğu an arasında bir fark var değil mi? Yani yoklukla varlık arasında bir fark Ol demeden önceki ve ol dedikten sonraki anı düşünün. Ayrıca çabukluk da zamana göre ölçülür, hatırlayacağınız gibi. Sevgili sardunyam, ilk iletimde ne demek istediğimi iyi ifade edemedim. Sayın sarıgöl sordu, cevapladım. Buz, su ve buhar örneği. Biz şu anda tek bir boyuttayız. Madde boyutu. Ve bütün kurallar bu boyut dikkate alınarak hazırlanmış. Buz örneğine bakınız yukarıda... Saygılar.
  9. Hristiyanlığın bilimle kavgasında işin suyunu çıkarmasının nedeni "teşkilatlı" olmasındandır. Yoksa, bütün semitik dinler bilimle mücadele eder. Çünkü dinlerin "tek, değişmez, sorgulanmaz" doğruları vardır. Sorgulayan günahkar olur, zındık olur, kafir olur. Saygılar.
  10. Bilim ve din sözkonusu olunca, bütün semitik dinler aynı. Al birini vur ötekine. Saygılar.
  11. Sayın sarıgöl, şöyle anlatayım: Sardunyam dedi ki, "gözü ve kulağı düşünün gördüğünüz bütün evreni ve içindekileri acaba gerçek halleri ilemi görüyorsunuz? duyduğunuz sesler acaba orjinalinde çok daha farklı mı? frekanslara göre algılıyoruz, ama gerekli cihazlarla tespit edildiğinde ses kulağa olduğunda farklı gidiyor." Yani sesin başka boyutları da var. Ben de şunu söylüyorum. Başka boyutları işin içine katarsan, islamın iddia ettiği şeyler anlamsızlaşır. Şöyle örnekleyeyim: Su, bilebildiğimiz kadarıyla 3 halde bulunuyor: Buz, Su ve Buhar halinde. Buzu birisinin kafasına atarsan acıtır. Su acıtmaz, ama hissedersin, tazyikliyse rahatsız eder. Buhar en hafiifi ve bedene en az acı vereni. İslam şunun gibi birşey söylüyor: "Başkasının kafasını kıranm buzlar cezalandırılacak." Bu söz, bu iddia, maddenin tek bir boyutunu "buz" boyutunu dikkate alan bir sözdür. Çünkü buz eriyince, su ve buhar olunca kafa kırma olasılığı ortadan kalkar. Kafa kırmaktan bahsedemezsin artık. Dolayısı ile hüküm ortadan kalkar. İslam da maddenin tek bir boyutu ile ilgili kurallar, kanunlar öneriyor. Yani maddenin, hayatın tek bir boyutu üzerine kurulu bir sistem. Ses ve görüntüler acaba bizim gördüğümüz gibi mi diye sorduğun an, İslam'ın hüküm alanını geçersiz kılarsın. Yukarıda anlatmak istediğim buydu. İslam materyalist falan demek istemedim. Saygılar.
  12. Gayb konusunda felsefe yapmak istiyorsan, aç bir konu yapalım. Ben bu başlıkta, Kuran'daki bir çelişkiye dikat çekiyorum. O çelişki hakkında lafın vara söyle. Lafın yoksa, konuyu saptırma, Kuran'ın konu saptırma metoduna başvurma. Git Allah gaybı bilir diye bir konu aç, orda vaaz ver. Yada git bir camiye yazıl, orada vaaz ver. Bu vaaza hüngür hüngür ağlayacak çok adam bulursun. Sonuna bir iki de "Ey melun, kendini bilmez falanca!!!!" diye ciyakla, o cemaaten birkaç gönüllü de çıkartırsın o melun dediğin şahsı temizleyecek. Bu konunun başlığı, Gayb'ı sadece allah mı bilir? Llafın vara söyle. Saygılar.
  13. Zaman birimi ile zaman'ı karıştırmayın lütfen. "Ol" tabiri, Tanrı katında, zamanın yokluğunun değil, varlığının delilidir. "Ol" demeden önceki an vardır. "Ol deyince olur" ifadesindeki gibi, bir de daha önce olmayan birşeyin, ortaya çıktığı bir an vardır. Yani "Ol" tabiri Tanrı katında zamanın varlığının delilidir. Güzel bir yazı. Çünkü dinlerin ve inanç sistemlerinin de anlamsızlığını ileri süren bir yazı aynı zamnda. Neden mi? Başında belirtmişsiniz. Bu durum inananlar için de geçerli. Çünkü İslam dininin imtihan mevuzusu, insanlığın varlığının gerekçesi olarak kabul ettiği mevzu, sadece görülen, duyulan, inanılan ve hissedilenlerle sınırlı. Yani tek boyutlu bir "an"ın resmi üzerine kurulu bir inanç. Ses konusunda verdiğiniz örnekteki gibi, sonsuz sayıdaki alternatiflerden sadece İnsanın madde+ruh varlığını esas kabul eden bir düşünce sistematiği var dinlerde. Bunu ötesine ve gerisine gitmez. Tek boyutlu, tek olasılıklı düşünce sistemidir. Saygılar.
  14. Sevgili evrensel, Baştan sona güzel bir yazı. Kamuya malolmuş din, ideoloji, kanun vs gibi şeyler herkesçe, her şekilde savunulabilmeli. Bundan kimsenin alınmaya hakkı yok. Saygılar.
  15. Bunu kimse iddia edemez. Herkesin canı tatlıdır. Keskinkalem adlı arkadaşa cevaptır... Tanrı ile insan arasında bir sözleşme olduğunu ne ben hatırlarım, ne de birbaşkası. Ateistler de bilir yaşamın sonlu olduğunu. Hiç ölmeyecekmiş gibi tapınmaz maddeye. Bütün inançların ortaya çıkmalarının ve milyonlarca taraftar bulmalarının nedeni bu cümlede gizli. Ateistler için de vatan toprağı çok önemlidir. Düşünsene, tek hayatları var ve bu tek hayatlarını sürdürecekleri yer de bu toprak ve birileri ona kastediyor! Bu tür dindarlık için en iyi inanç sistemi Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik, Budizm gibi tasavvufi, Vahdet-i Vücutçu inanç sistemleri sanırsam. Saygılar.
  16. Olmadığına ilişkin kanıtı da ben getiremem. Benim metafizik konulardaki iddiam tutarlıdır. Tanrı'nın varlığı veya yokluğu bilinemez. Ruh'un varlığı veya yokluğu da bilinemez. Ben burada kanıtsız olarak ruhun var olduğunu idia edenlerin tezlerine karşı yazıyorum. Çünkü ruhun var olduğunu söylemek kanıt değildir. Falanca kitapta ruhun var olduğu yazıyor demek de kanıt değildir. Çünkü o kitabı yazan da sallamış. Ruhun varlığını tespit eden bir cihaz geliştirilirse, ruhun olduğunu bilirim. Bu tartışma da biter. Saygılar.
  17. Ben saadece Tanrı konusundaki gerçek nedir onu öğrenmek istiyorum. Beni rahatsız eden durum yok. Sadece Tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini düşünüyorum. Bilebilen biri var mı, bir işaret var mı onu merak ediyorum. Bu merakım size benim rahatsızlığım olarak görünüyor olabilir. Birileri çıkıp Tanrı'nın şöyle, böyle olduğunu söylüyor, ben de neden öyle, böyle olmadığını söylüyorum. Çünkü verilen cevap merakımı gidermiyor. Tanrı'nın var olduğunu iddia edenlerin başlıcaları semitik dinler. Bütün okumalarımda vardığım sonuç, bu forumda bana cevap yazan herkesin cevabının özeti şu benim için: Eğer bir Tanrı varsa dahi, bu Tanrı semitik dinlerin Tanrısı değil. Semitik dinlerin Tanrısı sahte bir Tanrı, kendisine Tanrı süsü verilmiş bir put, onun ilerisi değil. Rahatsızlığım bu olabilir, haklısın. Sahte ilahın kendini Tanrı imiş gibi sunması rahatsızlığım olabilir. Cevap yokken, cevapmış gibi ortaya sürülmesi beni rahatsız eden şey olabilir. Burada siz değil, Hristiyanlar olsaydı da durum değişmeyecekti. İnanmadığım din ve Allah sadece İslamiyet değil. Benim için Hristiyanlık da aynı, Musevilik de, Bahailik de, İbrahimilik de, Zerdüştlük de. Hiçbiri cevap sunmuyor, cevap varmış nurmarasına yatıyor. Saygılar.
  18. Yanılıyorsunuz bence. islam öyle demez. "Allah'a inananlar cennete, inanmayanlar cehenneme" der islam. İyilik & kötülük değildir kıstas. İnanmak ve inanmamaktır. İyilik ve kötülük üzerine yargılanma evrenseldir. İlk dönem Mısır inancıdır. Bu kurala ilahlar ve firavunlar da dahildir. İnanma ve inanmama üzerine cennete veya cehenneme gitme son dönem Mısır inancıdır. Ayrıca islam inancıdır. Saygılar.
  19. Doğru. Ebu Leheb'in aşırı beyaz/parlak bir cilde sahip olduğu, bu nedenle güneşten çabul kızardığı söyleniyor. Ebu Lehep kızıl veya parlak, parlaklık nedeniyle oluşan kızıllık, kısaca "pörtlek", sonuçta hakaret için kullanılmış. Fiziki bir kusurla dalga geçilmiş. Ebu Leheb hakkında anlatılan rivayet/rivayetler şu: Muhammed nereye gider İslam'ı tebliğ ederse, o da aynı yere uğrayıp, Muhammed'in tebliğinin yanlış olduğunu söylemiş. Bunun neresi kötü? Dövmüş mü? Kafasına sopa mı vurmuş? Söze bak, cezaya bak, adalet bu işte. Daha Kuran'in ilk sureleri. İlk ayetler. Adam baştan dışlanmış. Bak güzel bir noktaya temas etmişsin. Belki de kavga nedeni buydu. Din değil. Yani Muhammed kızlarının boşanması üzerine -şahsi-yani sadece ailesini ilgilendiren bir hususu- Kuran'a koydu belki de. Bu olasılık aklına geliyor mu hiç? Muhammed'in dini düşüncelerinin yanı sıra, şahsi arzu, istek ve kavgalarını da Kuran'a sokuşturduğuna daha sonra da şahit oluyoruz: Zeyd-Zeynep olayında olduğu gibi. Buna sadece çocuklar inanır. yetişkin insanların yola konan çalının üstüne basmaycağını, çevresinden dolaşacağını her aklıbaşında insan bilir. Ayrıca çöl ikliminde, rüzgar kum ve çalı çırpıyı sürekli uçuşturur ve kuytu yerler yıgar. Belkide öyle oldu, kabak Ebu Leheb'in karısının başına patladı. Burda da suç olarak tanımlanan şey ile ceza da orantılı yani. Çalı koy, cehennemi boyla. Adalete bak çay demle denir buna. Ben sadece gerçeği arıyorum. Abdulmuttaliboğulları arasındaki "aile" kavgasının inanç kavgası olarak yansıtılmasının yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum sadece. İslam alimleri elbette islamı savunacak. Muhammed'in kötülediği adama iyi demek ne hadlerine. Muhammed beyaza siyah demişse, beyaza beyaz bile diyemez o islam alimleri dediğin şahıslar. Bu kadar özgür düşünürler yani. Ayet uydurulmuş desek daha doğru olur. Kuran'ın henuz 6.suresinde ve 151.Ayetinde Ebu Leheb ve Karısı Cehennemlik ilan ediliyor.Oysa İslam'ın tebliğinin tamamlanması için daha yıllara, 108 sure ve 6.200 küsür ayet'e ihtiyaç var. Bu acele idamın altında başka bir neden olmalı! O kadar emin olma dini bilginin bizden fazla olduğuna. Derinlemesine de araştırdık, sonuç yine aynı. Ancak, yukarıdaki sözünle , Kuran'ı inkar edip, küfre giriyorsun. Saygılar.
  20. Önemli değil. Canın sağolsun. Ben de kırdıysam, kendi adıma özür dilerim. Tartışmanın harareti içinde insan amacını açan sözler sarfedebilir. Önemli olan, bunun farkına varmak ve tekrarlamamaya özen göstermek. Kamuya malolmuş kavramlar (din, siyaset, ideoloji, kanunlar vs.) tartışılırken, hepimizin az veya çok düştüğü hata konuyu kişiselleştirmek. Herhangi birisi örneklerle buraya gelip, "ateizmin sapıklıklıktır" diyebilir, tek bir şartla: neden sapıklık olduğunu göstermek, örneklemek zorundadır. Sadece gelip "ateizm sapıklıktır" der ve bu iddiasının arkasını doldurmazsa, o zaman sadece hakaret etmiş olur. Birisi buraya çıkıp, "hiçbir ateist vatan toprağı için namus için ölmeyi göze almaz." derse, bunu örneklemek zorundadır. Örneklendirse, tespit yaptı deriz, vakanın adını koydu deriz. Örneklendirmez ve iddiasını desteklemez ise hakaret etmiş olur. Saygılar.
  21. Sevgili suheda, Eğer ben Muhammed şöyledir diyorsam, bu söylediğimi ispatlayan, bir kanıt getiriyorum. Öncelikle, Kuran'dan, sizin kitabınızdan. Eğer ben Ebu Leheb merhametsiz değildi diyorsam, merhamet var mı yok mu anlayabileceğimiz örnek getiriyorum, İslam tarihinden. Ebedilik sadece Tanrı'ya mahsus değil diyorsam, yine Kuran'dan ayet getiriyorum. Sadece Tanrı bilmez gayb'ı diyorsam, yine bu iddiamı örnek ayetle desteklikyorum. Allah katında zaman vardır diyorsam, sana göre Allah'ın sözü olan kitaptan ayet getiriyorum. Senin çiçek gönderdiğin arkadaş napmış? Bakalım: ebu leheb ve karısı her ikiside tanrıtanımazdı, örnek vaka nerde? (ayrıca bu suç değil) ahlak ve merhametten yoksunlardı, örnek vaka nerde? insanlara kötülük ederlerdi, örnek vaka nerde? kendilerine yandaş bulmak içinse müslümanları yalancılıkla suçlamışlardı, örnek vaka nerde? (ayrıca bu suç değil, yanlış değil, kendi düşüncelerini savunup, Muhammed'in düşüncesi yalan ve yanlış demişler, bundan doğal ne var?) karı koca her ikiside insanlıktan nasibini almamış, örnek vaka nerde? Ben iddiamı örnek vakalarla destekledim. iddiama kanıt, örnek vakalardır. Aynı şeyi senden ve çiçek gönderdiğin arkadaştan bekliyorum. *** Bazı kişiler, inanmadığın Kuran'ı neden kanıt olarak gösteriyorsun diyorlar. O örnekleri/kanıtları sunmamın nedeni, Kuran'daki çelişkileri göstermek ve onun bir Tanrı sözü olmadığını kanıtlamak içindir. *** Saygılar.
  22. Çiçek vermekle, kanıt getirme sorumluluğuna ortak oluyorsun. Bekliyorum. Saygılar.
  23. Ölünün ağzına gıda sokmakla, o gıda, kana, hücrelere ulaşmaz. Akciğerine hava basmakla, bu hacva vücuda gitmez. Sistem çökmüştür. Numunelik olarak tek bir kanıt getir ruhun varlığına dair. Bir tane. Başka değil. Saygılar.
  24. Olmayan birşey hatırlanmaz. Sen de hatırlamıyorsun! Ancak bir insanın beynini yıkarsın doğduğu andan itibaren, o zman sınav avrdı sanır, ama yine hatırlamaz. Sendeki durum bu. Eğri yaşamıyorum ki, beni dünyaya gönderin doğru yayayaım diye yalvarayım. Öyle biryer yok. Farzedelim var: Burada nasıl mertçe bu saçmalığa itiraz edebiliyorsak. Orada da ederiz. Eğilmek, yalakalık yapmak, yalvarmak, bizim işimiz değil. İşimi de yaparım, eğlencemi de yaparım, sevdiklerime zaman da ayırırım, buraya yazı da yazarım. Hepsine yetiririm zamanımı. (Not: 1997 yılından bu yana tv seyretmiyorum. Bu da bana acaip zaman kazandırıyor) İyi hatırlattın, bakıim bi bankaya bu ayki hizmetlerimin bedelini yatırmışmı talimat aldığım kafirler. Saygılar.
  25. İnsanların karakterine eylemleri ile karar verilir. Eylemlerime şahit olmadan hakkımda karar vermek sizin kitapta mı yazıyor? Doğru ya, kader inancı var. Daha insan eylemlerini gerçekleştirmeden cezası ve ödülü verilmiş zaten. Ben Muhammed'in 1400 yıldır müslümanlara öğretilen eylemlerine bakıyorum. Sen neye bakarak hakkımda şthamda bulunuyorsun? Hakaretin ne olduğunu anlamak isteyen arkadaşlar, yukarıdaki cümleyi okusunlar. "ateizmi benimseyenler" ifadesinin yerine "müslümanlar" ifadesini koyun ve kararınızı verin. tespit yappıyor desek, tespit de değil. Zira arkadaşın söylediğin şeyin hiçbir kanıtı yok. Birileri ona öyle bir yutturmaca sallamış, bu da yutmuş. Yukarıdaki değişikliğini yaptıktan sonra ortaya çıkacak "müslümanların pek çoğununun aklı şehvetle doludur" cümlesinin ise kanıtı var maalesef. Göğüsleri tomurcuklanmamış yaşıt kızlar. Tüysüz, inci gibi beyaz Huriler. Huri haremi. Gılmanlar. Kimin aklı şehvetle doluymuş?? Tanrıtanımazlık suç değildir. Kötü birşey de değildir. Ancak Ebu Leheb tanrıtanımaz değildi, yanlışın var. Adına bak: Abd-ul-UZZA! Muhammed doğduğu zaman, Ebu Leheb'in, sevincinden Süveybe adlı cariyesini azat etmesi ve ondan Muhammed'e süt annelik etmesini istemesi mi insanlara kötülük etmek, merhametsizlik? Muhammed hicrete çıkarken, öldürüleceği endişesi vardır. Bu nedenle yatağına Ali'yi bırakıp "hala yatağında yatıyor" imajı verip gitmiştir. Muhammed'i öldürmek isteyenler, onun yatağında Ali'yi bulmuşlar ve yakapaça götürüp, bir yere hapsetmişlerdir. Ali'yi, "Müslüma olduğunu bildiği halde", hapisten Ebu Leheb çıkarttırmıştır. Bu mu merhametsizlik? Ebu Leheb, insanlıktan nasibini almamış da, neden iki kızını da Ebu Leheb'in oğlanlarına verdi Muhammed? Kaynana ve kayınbaba şirret insanlar olsalar, birinci kızdan sonra ikincisini de vermezdi heralde!! İnsanlıktan nasibini alamamışlık nerde? Kanıt göster, benim gösterdiğim gibi. Çamur at izi kalsın taktiğiyle gitme! Sana "Ebu Leheb" insanlıktan nasibini almadı diye öğrettiler ve "neden öyle? neler yapmış ki?" diye sormak hiç aklına gelmedi mi yoksa? Pardon soru sorulmaz, inanılır islamiyette. Pardon, pardon... Saygılar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.