politika tarafından postalanan herşey
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Aslinda,Atatürk ve Cumhuriyet karsitlarinin kimleri referans alarak tartistiklari,yorumladiklari bilinmektedir cünkü onlarin tek kaynaklari SEVR yandaslarinin,Ermeni yandaslarinin,Türk karsitlarinin ileri sürdükleri ve tamami kisisel görüsten öteye gecemeyen bir sürü abuk subuk iddialarin kitaplastirilarak piyasaya sürülmesi ve belirli cevreler tarafindan da bu kitaplarin okunabilmesi icin müthis bir cabanin verilmesi ile ortaya cikan iftiralardir. Sevan Nisanyan da bu yöntemle meshur olmus,Islam,cumhuriyet ve Atatürk karsiti görüslerinin belirli ve hedefleri bilinen cevreler tarafindan ayetlestirilerek kendisine "aydin"maskesi taktirilmis birisidir. Özellikle,Atatürk ve Cumhuriyet karsitligi yaparak yikici faaliyetler icinde olan ve bunlarida fikir özgürlügü kapsamina sokmaya caiisanlarin önemli cogunlugunun Ermeni veya soylarinin Ermenilikle iliskisi olanlarin olmasi cok ilginctir.Bunlar her firsatta cumhuriyete,Atatürke karsi akil almaz saldirilarla gündeme otururken arkalarinda bir goygoycu takiminida peslerinde tasirlar. Adina ister Ermeni düsmanligi densin,ister baska sey önemli degil ama 90 yildir,din simsarlarinin yani sira bazi Ermeni ve Kürt ismin cumhuriyete ve Atatürke karsi nasil bir yikici calisma icinde oldugunu olaylar ortaya ciktikca ve kisiler tanindikca daha iyi anlasiliyor. Türk ulusu'nun Istiklal Marsi icin "irkcilik iceriyor nasil saygi duyayim"diyen kisi ile,"Muhammed denen kisi,Allahi kullanarak maddi ve cinsi menfaat sagladi""Türkiye Cumhuriyeti gayri mesru bir devlettir"diyen kisiler bence ayni hedefe yönelmis ve hedeflerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin yikilmasi olan kisilerdir. saygilarla
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Ne demistik,hic kimse bir digerinin inanclarina hakaret etme hakkina sahip degildir.Hakaret fikiri özgürlügüde degildir.Simdi isimize gelmedigi zaman yapilan hakaretleri fikir özgürlügü kilifina sokusturmaya calisiyor ama bize yapilan hakareti cezasiz kaldi diye elestiriyoruz. Bakan Bagis'in soykirim adi altinda TÜRK ULUSUNA giydirilmeye calisilan bu insanlik sucu icin kullanmis oldugu sözcük adaba aykiri olabilir ancak hakli oldugunu da kimse inkar edemez.Tarihi carpitarak,birtakim sinsi emeller ugruna birtakim ne idügü belirsiz ismi satin alarak bir soykirim yalani ile ortaya firlamak bir millete yapilacak en büyük hakarettir bu na kimsenin hakki olmamalidir ve bu fikir özgürlügü degildir. Kültür Bakanina gelince onun anlatmis oldugu fikra kimlerde rahatsizlik yaratmistir,Isa'ya inananlarda.Demek ki rahatsizlik yaratan bir söz fikir özgürlügü degildir.Fikir özgürlügü kisinin kendi görüsünü özgürce aciklamasidir,hakaret ise bir inanc sisteminin temel diregine yapilan saldiridir.Sevan Nisanyan bunu yapmistir.Fazil Say insanlarin inanclarini sömürenlere karsi Ömer Hayyam'in yazmis oldugu bir siirden alinti yapmistir yani kimsenin dinine inancina hakaret etmemistir.Bu önemli ayrintiyi görmezden gelerek Fazil Say ve onun gibi haksizca cezalandirilmis olanlari kasitli olarak inananlara hakaret edenlerle bir tutmak cok yanlis bir adimdir. saygilarla
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Fazil Say ile Sevan Nisanyan'i ayni kategoride görmek dogru degildir. Fazil Say insanlarin inanclarina hakaret etmemistir.900 yil önce yazilmis olan ve tamamen din istismarcilarina yönelik misralari tekrarlamistir.Bu dine hakaret degildir.Sevan Nisanyan milyonlarca insanin inancinin temel diregi olan peygambere hakaret etmistir.Listede isimleri olanlarin genelinde Ermeni ve Kürt kökenli olanlarin zaten amaclari bellidir. saygilarla
-
Ankara’da gericiler şeriat bildirisi dağıtıyor
Aslinda bu cahil cühelanin ve de art niyetli cemaatlerin Laiklige karsi,mücadele vermeleri yeni degildir bu 90 yil boyunca hep vardi.Ancak bunlar zayif buldugu bir delikten cikan su hesabi hep ülkenin karisik ve gücsüz dönemlerinde ortaya cikmis güclü oldugu dönemlerde toprak altina girip kis uykusuna yatmislardir.Bunlar aslinda ayrik otlaridir kökleri kazimakla bitmez topraga zehir verilmesi gerekir ayrik otlarinin kökünü kurutablmek icin. Milli Bayramlara ait ileri sürdükleri iddialarin aksine aslinda Türkiye'de yobazligin ortadan kaldirildigi tarihlerdir.Dini insanlari sömürmek icin kullananlara yobaz denir veya dim simsari,din bezirganlari da denebilir. Milli Bayramlardan konu acilmisken bir hatirlatma yapmak gerekir:Dikkat ederseniz,ülkenin basbakani bu milli gurur günlerinde hep bir bahane ile bu bayramlara katilmamaktadir.Artik bu katilmama durumu öyle bir konuma gelmistir ki,basbakan yemin bile etse artik inanilmayacak kadar acik ve secik olarak kasten katilmadigi biliniyor.Bence,o sarikli salvarli din bezirganlarinin dagittigi bildirilerdeki milli bayramlara ait uyarilara basbakan uymaktadir,diyebilirim ki basbakan bu milli bayram karsitlarinin safindadir.Sadece o mu,tüm AKP ve onun pesinden gidenler ve hatta Genelkurmay bile. Bir ülkenin basbakani,bu tür radikal güclere karsi ülkenin rejiimini korumakla mükelleftir.Bu normal calisan demokrasi olan ülkelerde hep böyledir.O ülkenin milli günlerinde devlet erkani gövde gösterisi yaparak dosta düsmana karsi bir birlik olundugunu vurgularlar. 28 Subat'in gerekceleri iste bunlardi.Bugün eger 28 Subat'cilar diye birtakim subaylar tutuklandiysa bunlar suc isledikleri icin degil,bugünkü rejim düsmanlarinin o günlerde yollarina tas koyduklari icindir.Aslinda bu tutuklu subaylarin hepsinin alkislanmasi gerekir.Eger o subaylar alkislanabilseydi,sarikli cüppeli din bezirganlari posta kutularina SERIAT GELSIN diye bildiri atamazdilar. Demokrasi var herkes istedigi görüsü savunabilmelidir diyenler tabii ki cikacaktir.Ama o zaman da Türkiye Laiktir laik kalacaktir diyenlerin karsisinada polis ordusunun cikarilmasi demokrasinin ihlalidir. saygilarla
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Sevan Nisanyan müslüman olmadigina göre ya hiristiyandir ya da Ateisttir ancak hickimsede kendi gibi olmayanlarin inanclarina kutsal degerlerine saldiri hakki yoktur.Muhammed'i kabul etmeyebilir,onun getiridigi inanc prensiplerine inanmayabilir bu onun ve de herkesin en dogal hakkidir ancak saygi ve adabi unutarak söylenen sözler kisilerin yapilarini anlatir.Seval Nisanyan Ermeni veya degil önemli degil öenmli olan onun milyonlarca insanin kutsal degerlerine hakaret etme hakkini kendinde bulabilmesidir.Düsünün ki sözleri sarfederken birisi onun ERMENI oldugunu ona farkli bir sekilde ifade edebilirdi ama kimse etmemis demekki onu dinleyenler ondan daha saygiliymislar.Seval Nisanyan'in calistigi gazete Türk düsmanligi ile taninir. saygilarla
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Seval Nisanyan,sadece Islam karsiti degil ayni zamanda Türkiye Cumhuriyeti karsiti birisidir.Yani bu soykirim yalanlarina ortak olan bir isimdir.Herkes tabii ki birseyleri özgürce düsünme hakkina sahiptir.Ancak Isa'yi Tanri'nin oglu olarak kabul eden Sevan Nisanyan'in Peygamber Muhammed icin o sekilde konusmasi yakisiksizdir.Nisanyan eger o kadar cesursa önce kendi inancindaki saplantilara karsi savas acmalidir.cünkü o bir hiristiyandir önce kendi inancindaki sacmaliklara karsi mücadele vermeli ve sonra sira Muhammed'e gelmelidir.Ben böyle düsünüyorum. Yani Tanri'yi Meryem'le izdivac yaptirip Isa'yi dogurtanlarin Muhammed'e dil uzatmaya haklari yoktur.Cam köskte oturanlar baskalarina tas atmamalidir. saygilarla
-
Kürtlesen TÜRKLER
Türkler'in kaderinde mevcut olan bir degismez var o da kendi kurduklari devleti yikma hobisi ve de asimile edilebilme kolayligidir.Acin tarih sahifelerini ,kurduklari devletleri yikan Türkleri okuyun,ayni zamanda asimile edilmis olan Türkleri okuyun.bakin hepsi ayni kaderi paylasir. Kürtlestirilmis Türkler ve yine Araplastirilmis Türkler,Kürtlestirilmis Türkmen Alevileri. Bunlar birtakim siyasi oyunlarin figuranlari tarafindan sahnelenen komplolarin cok basarili bir sekilde hedefi bulmasindan öte degildir. Son yapilan nüfus arastirmalarinda özellikle Kürt nüfus dogal cizgisinden saparak önemli artislar gösteriyor.Birileri bilincli olarak Kürt nüfusu yüksek gösterme gayreti icersine girmis. 1927 yilinda Türkiye'nin nüfusu;yaklasik 14 MILYON'du.Bu 14 milyon'un 1,1 milyonu Kürt'tü.Bu oran ayni sekilde devam etseydi bugün Kürt nüfus yaklasik 6 milyon olacakti fakat arastirmalara baktigimizda bugünkü Kürt nüfus orani 1927'ye bakarak 10 kat artmis durumda.Ilginc degil mi? 1927 yilinda Diyarbakir'da 56 bin Türk yasiyordu,bu da nüfusun yüzde 30'u eder. 1927 Güneydogu Anadolu'nun nüfusunun yüzde 25'i Türktür. Bugün Diyarbakir'in nüfusu 1,4 milyondur,eger ayni oran devam etseydi Diyarbakirda bugün 393 bin TÜRK olacakti. Urfa'da 1927'de 82 bin Türk vardir. Eger ayni oran devam etseydi bugün Urfa'da 575 bin Türk olacakti. Bu rakamlar,iskembeyi Kübra'dan atilan rakamlar degildir. Bugün Kürt nüfusun 1927'ye bakarak 10 kat artmis fakat buna karsin Türk nüfusun ayni oranda artmamis olmasi o bölgede yasayan TÜRK'lerin zaman icersinde asimile edildiklerini ve Kürtlestirildiklerini bize anlatir. Bu konuda cok önemli belgeler iceren MACIT GÜRBÜZ'ün Kürtlesen Türkler isimli eseri cok faydali olabilir. Her firsatta,Türkler bizi asimile etmek istedi basaradi veya basardi diye ortaya firlayan Kürt irkcilarin yalanlari tarihin sahifelerinde tokat gibi durmaktadir. Ayni sekilde,bugün kendilerini Kürt diye niteleyen bazi Aleviler var. .RIza Zelyut Alevilerin nasil yavas yavas Kürtler tarafindan eritildigini ve Kürtlestirildigini bize en iyi anlatan bir degerli yazardir. Kürt nüfusun böyle dogal olmayan bir tarzda göstermis oldugu artis cok manidardir.Bu yöntemle elde etmeye calistiklari bir siyasi kazanim var.Bu da TÜRKIYE'nin bir MOZAIK ülke oldugunu ispatlamaktir. Bilimsel olarak bir ülkenin MOZAIK olabilmesi icin,o ülkede ki etnik nüfusun genel nüfusa oraninin yüzde 30 ve üstü olmasi gerekir.Kürt Irkcilarin ve yandaslarinin Kürt nüfusu yüksek gösterme cabalarinin altinda bu gercek yatar.Cünkü etnik nüfusun genel nüfusa oraninin yüzde 30 ve üstü olmasi durumunda o devlette birtakim siyasi degisiklikler yapilmasi sart olmaktadir.Iste Kürt nüfus hikayesi budur. saygilarla
-
"Ateistler Yok Edilmeli!" Mahmut Macit
Sayin Dennise,önce bir tespitte bulunalim.Bakin ben de kendime göre inancli biriyim.Ancak inancim geregi asla baska inanc sahiplerine ve de inanmayanlara hakaret etmem ve hatta onlari tehditte etmem. Bunu neden yazdim:Dindarlar baskalarinin inanclariyla ugrasmazlar,onlar sadece kendilerinden sorumludurlar.Dindar olmayan fakat dini Allahin özel yaverimis gibi kullanan bazilari var ki Allahtan talimat almiscasina,kendi gibi olmayanlara saldirir,hakaretlerde bulunur ve yukaridaki haberde gördügümüz gibi "yok etmekle"tehdit ederler.Kendilerinde Ateistlere hakaret etme hakkini görenler kendilerine yapilan hakaretlere karsi cok hassastirlar.Özellikle son 12 yilda yasadigimiz dinsellestirme yöntemleri bize bu gercegi acik acik belli etmektedir. Anayasasinda Laiklik olan bir ülkenin yöneticileri yani basbakani ve cumhurbaskani ve diger sorumlular;özel hayatlarinda kendi inanclari dogrultusunda her seyi yapma hakkina sahiptirler ancak devlet yönetimi eger o devlet Laik bir devletse yöneticilerinde bu özellige göre hareket etmeleri siyaset yapmalari gerekir.Laik bir ülkenin basbakani halkin dini inanclarini sömürmek icin etrafinda yüzlerde koruma ile cuma namazina gidiyorsa,bu bir anayasa ihlalidir.Basbakanin müslüman olmasina kimse karisamaz ama Laiklige uymayan davranislar art niyetlileri cesaretlendirir.Nitekim Mahmut Macit ve onun zihniyetinde olan bircok isim Müslüman ve hatta Sunni olmayanlara karsi agir hakaretlerde bulunma hakkini kendilerinde görmektedirler.Türkiye Laik bir ülke olmaktan cikarilmis seriat dogru emin adimlarla yürüyen bir ülke durumuna getirilmistir. AKP'li yönetici ve sorumlularin kendileri gibi düsünmeyenlere karsi takindiklari tavirlar etik degildir.Bir yönetici konustugu lafi bilerek konusmalidir.Böyle tehditkar,hakaretamiz sözler terbiyeli insanlara yakismaz.Bu tarz konusanlarin nerede yetismis olduklari tartisilabilir.Ve genelde AKP'de bu terbiye disi daveranis ve konusma tarzi cok yogun bir sekildedir.Konusmalar argo sözler icerir.Basbakanin "ananida al git,"demesi,Bülent Arinc'in "seyini sey ettigimin"sözleri,"Ateistler yok edilmelidir"diyen kafalar,Lisede okuyan kizlar "fa...dir"gibi ahlaka uymayan ve kisilik haklarina yapilan saldirilar bu ülkede AKP ile baslamistir.Ne CHP'li,Ne MHP'li milletvekillerinde ve daha önceki iktidarlar dönemin de bu tarz ahlaka aykiri sözler sarfedilmiyordu.AKP milletvekili Zeyit Aslan'in Kamer Genc'e karsi kullandigi galiz küfürler sonunda o nun derhal partiden ihrac edilmesi ve hatta acilen dokunulmazliginin kaldirilip yargilanmasi gerekirken hicbirsey yapilmamis Zeyit Aslan sadece bir özürle bu ahlak disi davranisindan kurtulmustur. Konu,bir AKP'linin Ateistler yok edilmelidir demesiyle ilgiliydi.Demokrasi ile yönetilen devletler de herkes istedigi sekilde inanir.Ne Allaha inaniyor diye birisi hor görülebilir ne de inanmiyor diye tehdit edilebilir.Bence asil fasizm,kisilerin özgürlüklerine saldirmaktir,Ateistler yok edilmelidir diyenler bence hem fasist hem de ruh hastalaridir. saygilarla
-
Türkiye'deki Kürt nüfusu açıklandı
Herkes cok iyi bilmektedir ki bugün Kürt Fasistlerin vermis oldugu mücadele özgürlük mücadelesi yani yukarida bahsedilen bir özgürlük mücadelesi degildir.O kadar ilginc ki insanlari bilincsiz diye etiketlerken bilincli olarak bölünmeye alkis tutulmaktadir. Bugün herkes cok iyi biliyor ki verilen bu mücadele ne dil ne kültür mücadelesidir bu bir TOPRAK mücadelesidir.Evet sizler bu özgürlük mücadelesini savunur alkislarken aslinda bilincli olarak da TOPRAK mücadelesini destekliyor ve alkisliyorsunuz.Bunun adina da evet bölücülük denir.Hic saga sola cekeleyip perdeleme gayreti icine girmeyin.Hic kimse bana 100 yildir verilen Kürtcülük mücadelesinin sadece dil ve kültür özgürlügü mücadelesi oldugunu anlatamaz. saygilarla
-
SVOBODA KIMDIR?
Necati Doğru: Swoboda’nın Kılıçdaroğlu Kemal’e fırlattığı bilardo topu! Yazıya bugün şifre başlık koydum. Şifreyi açıklayacak olaylar zincirinin hepsi belgelidir. İsimler, olaylar, verilenler, alınanlar mahkeme kayıtlarında var. Soruşturma 2006’da başladı. 2008 yılında sonuçlandı. Bir dava görülüyordu. Davayı Alman savcı açtı. Çünkü Alman adalet sisteminde; “Yurt dışında faaliyet gösteren Alman firmalarının rüşvetle iş almalarını yasaklayan” kanun (Foreign Corrupt Practices Act) vardı. Dava edilen dünya devi Alman şirketi Siemens’ti. Siemens suçunu kabul etti. Türkiye dahil 20 ülkede 2000-2006 yılları arasında politikacılar ve karar sahibi üst düzey bürokratlara 2.1 milyar Euro rüşvet dağıtarak, çok kârlı işler almıştı. Kazancını katlamıştı. * * * Rüşvet tablosu açıktı. Türkiye’de de 57 milyon Euro rüşvet yedirilmişti. Gerçi Siemens rüşvet dağıtmaya 2000 yılında başlamıştı ama 2006 yılına kadar rüşvet musluğunu açık tutmuştu. 2002 ile 2006 yılları arasında iktidarda AKP vardı. Rüşvet yiyenler arasında Türkiye’den bir bakan da var mıydı? Alman yargıç, rüşvet yiyen sefil kişiler üzerinde durmuyordu. O, Alman şirketinin “ahlaksızlığını” Alman adaleti ile yargılıyor ve mahkum ediyordu. Tesadüfe bakın! Simens’in rüşvetle devlet görevlilerini yemleme davası Almanya’da görülürken Türkiye’de Mavi Hat Operasyonu davası sanıklarından işadamı Rubil Gökdemir, BOTAŞ ihalelerinde Siemens’in ürettiği çok pahalı ekipmanların kullanılması için “dayatma yapıldığını” öne sürdü ve “Benim firmam Siemens ekipmanları kullanmadığı için linç edildi… Türkiye’de Siemens’in dağıttığı 57 milyon Euro rüşvet kimlere gitti, araştırmalı” dedi. * * * Dinleyen olmadı. İşadamı Rubil Gökdemir’in “Siemens’ten rüşveti kimler yedi araştırılsın” sözleri duymazdan gelindi. Şike şartname yapılmıştı. Mavi Hat istasyonlarında Siemens’in ürettiği ekipmanların kullanılması isim vermeden tarif edilmişti. İhaleye fesat girmişti. İşadamı Rubil Gökdemir, birçok ayrıntı da anlattı. BOTAŞ üst yönetiminden isimler de verdi. Türk savcılar, soruşturma başlattılar ancak AKP’li bakan soruşturmanın derinleşmesine izin vermedi. Savcılar da Danıştay’da itiraz etmeyince “Siemens’ten rüşvet yiyip ihalelere fesat karıştıranlar yargılanmaktan” kurtuldu. Ey sabırlı okurum! Senin anlayacağın; Alman devi Siemens “ben Türkiye’de iş almak için devletin önde gelenlerine 57 milyon Euro rüşvet yedirdim” derken Türkiye’de “devlet ve devleti elinde tutan iktidar rüşveti kimlerin yediğini hiç merak etmemiş” oldu. Ey okur hatırlayacaksın! Bu iktidar “hortumları keseceğiz” diyerek seçilip başa geçmişti. * * * Gelelim Swoboda soyadına! Şu anda Siemens’in yönetim kurulu üyeleri arasında Swoboda soyadını taşıyan bir hanım bulunuyor. Brigitte Ederer Swobada, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda’nın nikahlı eşidir. Hannes Swoboda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “Tayyip Erdoğan Reyhanlı’da ölen 51 kişinin katilidir…. Otoriterlik açısından Esad’la arasında derece farkı vardır” diye konuşmasını bahane edip Brüksel’e davetli gelmiş CHP lideri ile görüşmedi. Hannes Swoboda’nın tavrı, Türkiye’de iç siyasete Kılıçdaroğlu’nu karalama malzemesi oldu ve Tayyip Erdoğan’a sempati üretme yağcılığına dönüştü. Tıpkı bilardo oynar gibi..! Öndeki topa vur. Arkadaki topla puan kazan. Hannes Swoboda, Kılıçdaroğlu’na vurarak, Tayyip Erdoğan’a puan kazandırma peşinde. Eşinin yönetim kurulu üyesi olduğu Siemens de önümüzdeki yıllarda büyüyecek Türkiye enerji piyasasından pay alma peşinde… SÖZCÜ(ILK KURSUN'DAN ALINTIDIR) saygilarla
-
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI
Reyhanli katliaminda verilen yanlis rakamlar birseylerin halktan saklandigini bize anlatmistir.AKP daha dogrusu basbakan Erdogan umdugunu bulamamanin vermis oldugu psikolojik korku ve baskinin telasi ile vatandasinin yanina kosmak yerine ,Obama'sina kosarak hem onun desteginin devam edip etmedigini test etmek hem de yeni talimatlar alarak kendisine dikte edilecek yeni görevi ögrenmek istemistir. Bu arada basbakan vatandasinin yanina kosmayarak hem Türk milleti'nin basbakani olmadigini ispatlarken,Milletin 19 Mayis Atatürk'ü anma ve Genclik Bayramindan da kacarak bu milletin hicbir degerine saygisi olmadigini belgelemistir. Yabanci Medya Organlari ki bunlar öyle bizdeki gibi müsvedde medya degil ciddi medya organlaridir.Bunlarin ortak yanlari attiklari mansette ölü sayisinin 100'ün üzerinde oldugu ve de iktidarin komik davranislarla olayi saptirmaya calistigini ve yayin yasagi ile de halktan gercekleri saklamaya calistigini haber yapmislardir. Diger bir gercek ise,Hatay'lilar bile ölü sayisinin 50'nin cok üzerinde oldugu noktasinda birlesmektedirler. Hani derler ya bu ne perhiz bu ne lahana tursusu? Gecen milli bayramlarda halka kan kusturan iktidar sanki günah cikarirmis gibi bu bayramda melek olmustur sadece o mu;yandas medya bile melekleri oynamistir.Atatürk'e küfreden medya birden Atatürkcü olmustur.Peki NEDEN??? Bu nedeni biz yine Reyhanli Katliaminda arayacagiz.Reyhanli katlimanindan sonra,basbakan sandi ki;Millet Esad'a kin kusacak,yumruk sallayacak ve Esad'a ölüm cigliklari atacaktir.Halbuki böyle olmadi.Peki ne oldu;ne oldugunu anlamak icin önce sunu sormamiz gerekir:polis neden protestoculara zulmü reva gördü. Görmesi gerekiyordu cünkü iktidar halktan korkmaktadir.Halkin ayaklanmasi demek basbakan Erdoganin hükmünün sona ermesi demektir,o zaman acimadan halka karsi zulüm hak olmustur AKP'nin gözünde ve bu nedenle rejimin polisi tarafindan halk zehirlenmistir. Not:Özak zehirlenmedi ama Türk halki zehirleniyor...! Basbakan,halkin bu Reyhanli galeyani karsisinda paniklemis ve ABD'ye kacmistir.Bu galeyanin daha ileri boyutlara yükselmesini önlemek icin cemaatin polisi görevlendirilmistir.19 Mayis'a gelince:yandas medya ve iktidar halkin zivanadan cikmamasi icin 19 Mayis'ta hicbir siddet yoluna basvurmadan tamamen yaniltmaya yönelik bir dümen cevirmistir. Basbakan ve onun akil hocalari herseyin farkindadirlar.Ergenekon'a,Balyoz'a,Casusluk davasina,TARAF'a,fasizme,diktaya ülkeyi ele gecirme cumhuriyeti yikma laikligi seriata yönlendirme cabalarina ve ellerindeki güce ragmen milletin Atatürk,Bayrak,Cumhuriyet,Bagimsizlik,üniter yapi sevdasindan vazgecmedigini vazgecmeyecegini sonuna kadar direnecegini anlamislardir.Yani Türk'ü köseye sikistirma ezme,alt yapiya indirme cabalarinin sonuc vermedigini anlayan basbakan ve iktidar yeni yeni yöntemler gelistirmek icin sevgili Obama'larinin huzuruna varmislardir.Bakmayin Obama'nin yaninda 32 disini gösterek siritmasina,bacak bacak üstüne atarak aynalama hareketlerine.ABD ona gereken uyariyi yapmistir.Yandas medyanin Svoboda-Kilicdaroglu üzerinden gündemi degistirme cabalari bosunadir.Takke düsmüs kel görünmüstür. saygilarla
-
Artık Herşey Kitabına Göre Yapılacak!
Orhan Gencebay demis ki;"Bana bu görevi devlet verdi bizde elimizden geleni yapmaya calisacagiz." Benim aklimin erdigi bir sey var o da,Demokrasi olan bir ülkede,devletin görev vermesi dogaldir da bu görevin verildigi kisi HAYIR istemiyorum deme özgürlügüne de sahiptir.Eger devlet verdi bizde yapiyoruz deniliyorsa bunun adina devlet verdi denmez DIKTATÖR EMRETTI denir.Yani Orhan Gencebay'a bu görev diktatör tarafindan dayatilmistir.Öyle ise Türkiye demokrasi ile yönetilmiyor demektir.Demokrasi ile yönetilmeyen bir ülkede DIKTA vardir. Basbakanin hanimina böyle bir kitabin verilmesi cok anlamlidir.Ve adres dogrudur. Söyle ki;Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde eger medya 24 saat basbakandan bahsediyorsa birseyler dogru degil demektir.Eger siradan bir is icin,basbakanin talimat vermesi gerekiyorsa bakanlara ihtiyac yok demektir.Eger talimat bir kisinin iki dudagi arasinda ve buna ragmen bakanlar varsa bu da göstermeliktir.Bakanlarin oldugu bir devlette basbakan en son konusacak kisidir.Ilk konusan basbakansa o ülkede DIKTA vardir. saygilarla
-
Reyhanli'da Patlama
Yukaridaki haberlerin iki ortak yönü var.Birincisi;Halkin Öfkesini disa vurmasi ve bu öfkeyi eyleme dönüstürmesidir ki bu iyi ye isarettir,yani Türkiye'nin pazarlanmasini,Türk askerinin ihrac edilerek onun kani üzerinden hesaplar yapilmasini,sömürü güclerinin cikarlari ugruna Türkiye'nin bir mezhep savasina sahne olmasini istemeyen onurlu,namuslu,serefli insanlarin tek yumruk olmasi ve siddete karsi dik durabilme cabalaridir bu alkislanmalidir. Ikincisi;Fasist uygulama.Burada fasist iktidarin fasist polisi bu onurlu,serefli,namuslu insanlari engelleyerek kölesi olduklari fasist iktidara karsi eylem yaptirmama cabasidir.Tabi ki bu cabayi sadece polise degil,polise emir veren Icisleri Bakani'na,Emniyet Müdürüne ve vali veya kaymakama da yüklemek gerekiyor cünkü onlarda fasist iktidarin taseronlaridir. saygilarla
-
Reyhanli'da Patlama
Sahenk grubu basbakan Erdogan'dan ihale alan bir is adamidir.Haliyle AKP'yi incitecek,basbakanin imajini karartacak hicbir habere yer vermez.NTV'nin vermis oldugu haberler veya programlar AKP'ye asla olumsuz bir bakisa yer vermeyecek sekilde hazirlanir.Yani Yikilan bir evden bahsederken,müteahhitten degil yikilmayi gerektiren nedeni verir.Müteahhit korunur.Yani örnegin rüzgar cok siddetliydi bina yikildi diye haber yapar.malzemeden calinmisti diye haber yapmaz. El konulan Shov TV da aynen NTV gibi bir kanaldi.tam degilsede yandasti iktidari zor durumda birakacak hicbir habere yer vermezdi.Simdi tamamen kontrol altina alindi. Reyhanli katliami,aynen 11 Eylül olayi gibidir.Amac bellidir.Amac Suriye'ye karsi cephenin güclenmesidir.Bu katliamda devletin parmagi vardir.Olmasaydi,bu olayi protesto etmek isteyenlere karsi polis zulmünü reva görmezlerdi.Reyhanli'da,Istanbul'da Reyhanli katliamini protesto etmek isteyenlere karsi fasist devletin polisi tarafindan zulüm uygulanmistir.Bu olayin protesto edilmesini istemeyenler suclu olanlardir yani iktidardir.Halktan korkmaktadirlar,halkin birlik olarak gövde gösterisi yapmasina siddetle karsi cikilmasi ancak fasist yönetimlerde olur. saygilarla
-
Ortadogu Turkiye'si
Türkiye’nin en uzun sınırını paylaştığı, ortak tarihimizin olduğu Suriye’deki gelişmeler yalnızca bizim değil, sınırın iki yakasındaki gelecek nesillerin de kaderini çizecek. Ceyda Karan’ın ardından sınırın öte tarafını çok iyi bilen, o toprakları, bölge insanını ve idari yapıyı, hatta eleştirilen rejimi çok yakın takip eden araştırmacı gazeteci yazar Hüsnü Mahalli ile Suriye’yi konuştuk. Arap Baharı Suriye’nin bugünün şekillenmesinde ne derece etkili? “Arap Baharı” şeklinde nitelendirilen süreç tamamıyla bölgesel bir projeden ibaret… Suriye’de toplumsal eleştirinin bir anda silahlı mücadeleye dönüşmesi, Dera’da ortaya çıkan tüneller ve bu tünellerdeki silahlar hep gösterdi ki hepsi planlı programlı bir sürecin hamleleri. 12-13 yaşındaki çocukların duvar yazıları yazarak başlayan bir isyan ateşi söz konusu değil. Bu I. Dünya Savaşı’nda Avusturya Macaristan veliaht prensinin öldürülmesi gibi sembolik vakalardı. Aslında bir isyan ateşi yakılıp rejimin el değiştirmesini istiyorlardı. Bunu isteyenler Batı yanlısı politika izleyen ve Arap Baharı projesinin destekleyicileri. Peki, neden Dera? Olayların Dera’da başlaması tesadüfi değil.. O bölge coğrafi açıdan Golan tepelerine yani İsrail’e yakın. Orada Durziler de var peygamber torunları Seyitler de… Ancak trajikomik olan şu ki Faruk El Şara dâhil olmak üzere birçok üst düzey bürokrat, siyasetçi, asker de Deralı… Türkiye neden bu süreçte taraf olma ihtiyacını hissetti? Türkiye iktidarı Müslüman Kardeşlerle paylaşması fikriyle Esad’a gittiği iddia ediliyor. Hatta direk bunu Esad dile getiriyor. Yani demokrasiyi kurgula, reformlar yap demekten ziyade bir dayatma söz konusu. Ancak Esad bu noktada Hem Davutoğlu’na hem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bu hemen yapılacak bir iş değil diyor. Hatta şunu dile getiriyor; “Türkiye demokrasisini 90 yılda anca oturtabildi. Benden 5 yılda demokrasi getirmemi istiyorsunuz.” Esad sınırları açtığında, ortak bakanlar kurulunu topladığında ve reformlara başladığında isyanlar olmasaydı Türkiye gibi olabilirdik diye dert yandığı iddia ediliyor Türkiye neden bu kadar acele etti? İşte film aslında bu sorunun cevabında kopuyor. Türkiye büyük bir yanılgı içerisinde… 1-Türkiye bölgesel bir projenin uygulayıcısı konumunda ve bu projenin işlemesi için tüm şartları zorluyor. Libya’da Tunus’ta Mısır’da başarıya kısmen de ulaştı ama Suriye karşı çıkınca elindeki tüm kozları sunmaya karar verdi. 2-Batının oyununa geldi. Batı merkezli bir düşünce içerisinde hemen kısa yoldan sonuca gitmeyi düşündü. 3-Suudi ve Katarlı şeyhler Türkiye’yi yine kandırıyor. Tarihte olduğu gibi bugün de yine Türkiye üzerinden oyun oynuyorlar. Suriye bataklığına çekip Türkiye’nin zor durumda kalması için finansal olarak desteklerini esirgemiyorlar Türkiye Müslüman Kardeşlerin şekillendirdiği bir Ortadoğu’yu neden istiyor? Liderlik için mi? Şartlar Türkiye’nin istediği gibi gitse dahi Türkiye’nin bölgesel bir lider olma ihtimali yok. Düşünün tüm bölgelerde Müslüman Kardeşler iktidara gelse bile Mısır bu sefer sahne alır. Müslüman Kardeşlerin kurulduğu topraklar olarak kendi sözünün Ortadoğu coğrafyasında hüküm sürmesini ister. Suriyeli muhalifleri Türkiye’nin örgütlediği iddiaları söz konusu? Suriyeli muhalifler bölge için iyi bir müttefik mi? Suriyeli muhalifler denilen yapı bölgede güvenilmesi en son oluşum. Türkiye bu insanlara inanarak bir dış politika yürütüyor ve bu yanılgının bedellerini de ödüyor. Düşünün “Esad 2 aya gider, Esad yazı görmez, Esad Mayıs’ta bırakıyor” diye diye Türkiye’yi de kandırdılar. Suriyeli muhaliflerin verdiği bilgiler yalan. Kandırılıyor Türkiye Texas senatörü Charlie Wilson’ın SSCB’yi zayıflatmak adına Afgan mücahitlere silah yardımı yapması ve bunu Amerikan dış politikasına dönüştürmesi filmlere bile konu olmuştu. Buradan da bir El Kaide türemişti. Şimdi Suriye’ye gelelim Suriye’deki muhaliflere silah yardımı yapılması ne derece doğru? Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler… Hatta bu konuyla ilgili en güzel sözü Milli şairimiz Mehmet Akif dile getirmiş; “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? ‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” 1950’lerde başlayan Amerikan yakınlaşması Türkiye’nin yarım asırlık tarihini oluşturdu. 1950’ye kadar 1 tane ABD üssü olmayan Anadolu toprağında 60 sonrasında 160’tan fazla ofis, üs, dinleme tesisi ortaya çıktı. O dönemde Suriye sınırına 1 milyon mayını Adnan Menderes dizdi. ABD’nin Ortadoğu konusundaki dış poltikası Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasının temelini oluşturuyor. Hatta dönemin ABD’ başkan yardımcısı Nelson Rockefeller bu tespiti “Türkiye oltadaki balık” şeklinde özetleyebiliyor. Suriye’yi ne bekliyor? Esad gitmeyecek. Esad’ın gitmesiyle ilgili politika üretenlerin bunu bilmesi gerekiyor. Ama olur da giderse hem bölgede hem de tüm ortadoğuya yayılacak bir iç savaşa herkesin hazırlıklı olması gerek. Reyhanlı saldırısından bir iki gün önce inanılmaz bir Suriye diplomasisi vardı. Bir hafta içerisinde Obama, David Cameron, Putin, François Hollande görüşmeleri yapıldı. Rusya ve Amerika’nın hem fikir olmasıyla 30 Mayıs’ta Suriye konferansı düzenlenecek. Bu konferans Suriye meselesini çözecek bir konferans olacak. Kısacası 30 Mayıs Suriye meselesi için bir milat olacak. VATAN
-
Reyhanli'da Patlama
12 Mayıs 2013 ZAHIDE UCAR Ana-Vatan kan ağlıyor. Reyhanlı kan ağlıyor. Amerika, İsrail dünyaya terör ithal ediyor. Obama’ya “sesini özledim” demekten utanmayan Başbakan, ABD ve İsrail’in ihraç ettiği terörü “İTHAL” ediyor. Erdoğan sıkılmadan olayı barış denilen ihanet sürecine bağladı. Süreçle ne ilgisi var? 65 vatandaşımızın vahşi bir şekilde öldürülmesini bile ranta çeviriyor. Milletin önüne barış süreci diye koyduğu idam fermanına meşruiyet arıyor. Yazıklar olsun!!. Olaydan 6-7 saat sonra “Suriye Devleti ve El Muhaberat” suçlandı. Madem 6 saatte işi çözecek istihbaratınız vardı(!).. O zaman daha önce niye önlem almadınız? Reyhanlılı vatandaşlarımız “bomba yüklü araç var haberlerini biz bile duyduk, önlem alınmadı” diyor. Askeri bir hata olsaydı, satılmış medya linç ederdi? MİT nerde? Ne iş yapar? Ülkeyi bölmekle meşgul oldukları için başka işlere zamanları kalmıyor mu? Yoksa MİT’iniz Kandil, İmralı arasında kayboldu mu? Vicdan yok, insanlık iflas etmiş. Ulusal Kanal’a bağlanan bir vatandaşımız; “Dün bir bakan gelecekti, iptal etti. Nedeni belli değil” diyerek farklı bir noktaya işaret etti. Pek Sayın Erdoğan, Suriye hava sahasında uçağımız düşürüldü. Apırdınız, köpürdünüz. Sonra sustunuz. Neden? Putin uçağımızı düşüren ülkenin İsrail olduğunu belgeleri ile önünüze koyduğu için olmasın sakın(!)? İsrail daha önce de Suriye’ye girmiş, uçağın yakıt tankını ülkemize “suç unsuru olarak” bırakmıştı. Emniyet İstihbarat Dairesi Pakistan ve Afganistan’da eğitim alan 2 binin üzerinde El Kaide üyesinin Türkiye’de olduğunu bildirdi Türkiye terörist ve ajan kaynıyor. Suriye sınırı silindi. Terör bağıra bağıra geldi. Davut’un oğlu Ahmet oturmuş, Tayyip Recep Televizyonunda milleti kandırıyor. Karşısına iki parti sözcüsü yağdanlık almış. Boş potaya atıyor da atıyor Sığınmacıları biz mi çağırdık diyor. Evet, siz çağırdınız. Suriye’yi kana bulamak için dünyanın dört bir tarafından kiralanmış katillere ülke sınırlarını siz açtınız. Dünya basını yazıyor. Silahları siz veriyorsunuz. Eğitimi siz verdiniz. O katillerin silahları ile girip, silahları ile çıkmasına siz izin verdiniz. Daha Suriye’de olaylar başlamadan kamplar kuran siz değil miydiniz? Davutoğlu; sen akşam evine gidince çocuklarının yüzüne utanmadan nasıl bakıyorsun? Müslüman maskeli Müslüman katilleri sizi… Suriyeli masum sığınmacılar diyor, “Suriye Özgür Katillerini” saklıyorsunuz. Bir de çıkmış eleştirenleri suçluyorsunuz. 10 parmağınızda 10 kara, hemen başkalarına sürüyorsunuz. Davut’un oğlunun “masum insanlar” dediği “Özgür katiller”in vukuatlarını hatırlayalım: 12 Şubat 2013 Cilvegözü sınır kapısında bombalı aracı patlattı. 4’ü Türk 14 ölü, 26 yaralı 02 Mayıs 2013 Akçakale’de Gümrük koruma memurlarına, asker ve polise saldırdılar. Uzun namlulu silahlarla ateş ettiler. Bir polisimiz şehit oldu. 1 Polis, 5 asker, 4 sivil yaralandı. 03 Mayıs 2013 Gaziantep’te evlere ve arabalara saldırdılar. Gençleri bıçakla tehdit edip, kızlara-kadınlara sarkıntılık yaptılar. 03 Mayıs 2013 Hatay’da Ehl-i Beyt Derneği Başkanı’nın evine girdiler, eşyaları tahrip edip camları kırdılar. “Seni öldüreceğiz, yakacağız” notu bırakıp gittiler. 06 Mayıs 2013 Halep’in Kuzeyinde bulunan Kocali Türkmen Köyünü basıp 3 Türkmen öldürdü. 07 Mayıs 2013 Reyhanlı’da bir genci tartakladılar. Polislere saldırdılar. Lokantalarda yemek yiyip ödemediler. Tayyip ödesin dediler. Halkın evlerinde güvencesi kalmadı. Bahçeli evlerin balkonlarına girip evleri gözetlediler. Alevi kardeşlerimizi “sizi öldüreceğiz” diye tehdit ettiler. “Biz Hatay’a gitmek için gelmedik, burası zaten bizimdi” diyerek halka meydan okudular. İşte Devidoff’un masum dediği katiller bunlar. Hakikaten çok masumlar Devid Efendi(!).. En az sizin kadar masumlar(!).. Terörist görünce dayanamıyorsunuz. Çünkü hükümetiniz de 11 yıldır Türk Milletine karşı terör uyguluyor. Barzani’de, El Beşir’de, Öcalan’da, Karayılan’da kendinizi görmeseniz, bu kadar sevgi-muhabbet besleyebilir misiniz? Dünyaya terör ihraç eden AB-D ve İsrail’e ayakçılık yapmanızın bedelini millet ödüyor. Reyhanlı saldırısını ÖSO, El Kaide yapmış olabilir. Suriye Devlet Başkanı özenle Erdoğan ve AKP hükümetini Türk Halkından ayırıyor. Türk Halkının Suriye’ye yapılan terör saldırılarını desteklemediğini biliyor. Suriye ile savaşa “hayır” dediğini biliyor. Esad Türk Halkını karşısına alıp bir cephe açacak kadar salak değil. Putin uçağımızı düşüren İsrail ile ilgili bilgileri Erdoğan’ın önüne koydu mu? Güneydoğu ajan kaynadığına göre… MOSSAD’ın Suriye gizli servisi Muhaberat içine gömüldüğü bilindiğine göre… İngiliz, Amerika ve İsrail istihbaratının bu işin içinde olması göz ardı edilemez. Teröristleri kullanmakta en mahir ülkelerdir. Erdoğan Reyhanlı’da 25 bin Suriyeli var diyor. Doğru değil. Orada çok vahim bir durum var. Reyhanlı’nın nüfusu kaç? 25 bin 517 Peki kaç Suriyeli var? 70 bin olduğu ifade ediliyor. Hatay üzerinde gizli bir proje yürütülmüyorsa, bu bir aymazlıktır. Askeri dışlayıp, Amerikan patentli danışmanlarınızla iş tutarsanız, tuzağa düşmeniz kaçınılmazdır. İyi niyetli, aklı, öngörüsü olan hiç kimse bir ile-ilçeye kendi nüfusundan fazla yabancı yerleştirip o il ve ilçeyi işgal ettirmez. Anlaşılan o ki, bu patlamalar “BARIŞ” dedikleri apışma sürecinde, Hatay’ı Yahudi Kürdistan’ına katma çalışmasıdır. Demirtaş denilen PKK sözcüsü ne buyurmuştu? “Güney boydan boya Kürdistan olacak” demişti değil mi? Kurmayı planladıkları Yahudi Kürdistan’ının denize açılması gerekiyor. Obama’nın sesini bile özleyen Erdoğan gibi birini bulmuşlar… Meşruiyetini kaybetmiş bir mecliste oturan ve terör yuvasına dönmüş meclisi meşrulaştıran, iktidar olmaktan şiddetle kaçan muhalefeti de bulmuşlar. Bu fırsatı sonuna kadar değerlendireceklerdir. Erdoğan Osmanlıcılığı da, dini de sadece kullanıyor. Neden mi? “İradesi elinden alınmış bir zatın, kendine ait hiçbir hedefi olamaz da ondan.” Beyzbol sopası nereyi gösteriyorsa, oraya yürüyorlar. Erdoğan; Osmanlı’nın yasını tutmaktan elinde olana sahip çıkmayı akıl edemeyen zavallılara, dinini yaşayamadığını sanan aymazlara Osmanlı kılıflı, din etiketli bir elma şekeri uzattı. Yalamaktan şeker bitti, sapı ellerinde kaldı. Türkiye Devid’in stratejik derinliğinde boğuluyor. Savaş Türkiye’ye taşındı. AK Cinayet Ortadoğu bataklığına saplandı. Teröristle yatan teröristle kalkar, terörist doğurur. Kılavuzu “küresel çete” olanın burnu boktan kurtulmaz. Sizden istifa etmenizi isteyen saflar var ya? Ben istifa etmenizi isteyecek kadar saf değilim. Biliyorum ki; İstifa “erdemli insanların” yapacağı bir eylemdir. Not: Reyhanlı saldırısı üzerine Necdet Özel bir kınama yayınlamış(!).. Sayın Özel; bu millet sizi “kınama yayınlayın” diye beslemiyor. Kınamayı Sivil örgütlerde yapar. Biraz sıkılır insan. Sınır silinmiş. Türkiye teröriste “üs” yapılmış. Vatandaş kaderi ile baş başa bırakılmış. Siz kanarya severler derneği başkanı mısınız? Yazıklar olsun. O ordu mensupları yüreklerinde sizi Genel Kurmay Başkanları olarak kabul ediyor mu acaba? Ben vatandaş olarak kabul etmiyorum da. İLK KURŞUN saygilarla
-
1 Mayis ve Devlet Teroru
Sehre Konstantin'in ruhu mu geldi Evet,bence de Taksim-anlasilir sembolik önemine ragmen-1 Mayis kutlamalari icin uygun degildi...Sendikalar diretmemeliydi,pekala Kazanci Yokusu'nda bir anmadan sonra Kazlicesme'de diledikleri gibi bir miting,bir bayram,gösteri her neyse düzenleyebilirdiler.Gecmis yillarda Taksim'deki bankalarin,magazalarin camini cercevesini indiren yüzü maskeli gruplarin ellerinde taslar ve sopalarla zuhur edecegi ve kitleleri galeyana getirecegi belliydi... Ama el insaf! Sabahin köründe Besiktas'ta ilk tazyikli su-gaz müdahalesinin yapildigi CHPkorteji de mi marjinaldi? Üc bes kisinin yanyana yürürken zorlandigi Besiktas Carsi gibi kapali sayilabilecek bir alani saatlerce gazli kusatma altinda tutmak neyin nesiydi?bir an olsun oradaki apartmanlarda yasiyan insanlarin halini hesap ettiniz mi? Yüzlerce orantisiz güc örnegi siralanabilir, Velhasil özetle: Taksim'e eylemci sokmayacagiz diye milyonlarca insanin yasadigi bir metropolde hayati durdurmaya kalkismak nasil bir aklin bir mantigin eseri! Hele o köprüleri kaldirma fikri yol bulamiyorsaniz gemileri karadan yürütün de deseydiniz bari. Istanbul'u yeniden fethetmeye mi calisiyorsunuz diyecegim ama örtüsmüyor;o sicak asfalt dökmeler,insanlari telef (!)etme gayreti hep Bizans yöntemleri!Konstantin'in ruhunu mu cagirdi acaba birileri! Ha bir de hastaneye bile gaz siktirdiktan sonra hangi yüzle halkina zulmeden diktatör Esad diye baslayan cümleler kuracaksiniz bundan sonra? Selcan Tasci saygilarla
-
''Bazı 'Akil'leri Öcalan önerdi''
Cikin artik "MILLET"ile "CUMHURIYET"in arasindan Akil insanlar heyetinden Ahmet Tasgetiren gittikleri sehirlerde kendilerine tepki gösteren kitlelerden yükselen Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganlari ile Ya Allah bismillah Allahüekber seslerinin icice gecmesini yadirgadigini yazmis. Bu zihniyetin ruh köklerini bilenler icin sasirtici olmamakla birlikteasil yadirganmasi gereken Mustafa Kemal'in askerleriyiz ile Allahüekber'i yanyana getirememe hali degil mi? Velev ki bu iki slogan,sizin tabirinizle icice gecti,Mustafa Kemal'in askerleri ile Allahüekber'in birlikteligi sizi neden bu kadar rahatsiz etti? Siz ki,Akiller'e dahil oldugunuza göre,Anti-emperyalist,anti-siyonist.anti-komünist müslüman ögrenci hareketleri(!)nin icinden gelip de.hayatlarini emperyalizm,siyonizm ve komünizme hizmete adamis isimlerle icice gecmeyi pekala yadirgamamis,hazmetmis birisiniz... Siz ki: Bir Imam Hatipli,bir Yüksek Islam Enstitülü biri olarak toplumun yanlis islam anlayisini tashih etmeye calisan ideolojik sorumlulugunuza ragmen yari ciplak sahnelerle,carpik iliski örnekleriyle bezeli filimlerini evde esiniz ve cocuklarinizla yanyana gelipte zinhar izleyemeyeceginiz sizin mahallenin deger yargilarina göre taslanacak kadin olarak seytanlastirilmis bir ekole mensup sayilan Lale Mansur'la icice gecmeyi yadirgayamamissiniz. Siz ki: Milli ekonomimizin beynelmiler Yahudiligin tezgahladigi kapitalist sistem vasitasiyla tahrip edildigini savunan biri olarak,Yahudi asilli ABD'li borsa spekülatörü George SOROZ'un siyasileri sivil darbeyle devirmek üzere kurdugu Acik Toplum misyonunun Türkiye Danisma Kurulu Baskanligini yapmis,yani Yahudi sermayesiyle Türk toplumunun zihinsel dönüsümünü gerceklestirme onu milli degerlerden koparma projelerinde yer almis Can Paker ile icice gecmeyi yadirgamamisssiniz... Siz ki: Yasasin Milli Ordu,Yasasin Mili Devlet diyen bir gelenegin temsilcisi olarak eski bir Yeniden Milli Mücadeleci olarak Milli Ordu'nun,Milli Devlet'in tasviyesi operasyonunun temel aktörlerinden biri haline gelmis TARAF Genel Yayin Yönetmenligini üstlenen (akil oldugunda o görevdeydi) Kanli Pazar hasminiz Eski 68'li Oral Calislar'la icice gecmeyi yadirgamamissiniz... Siz ki: Allah ve Ümmet icin calismis biri olarak,Müslüman Türk cocuklarini süngüye geciren,onlari koyun gibi bogazlayan,diri diri derilerini yüzen,Müslüman Türk kadinlarina iskencde ve tecavüz eden,evladi anne-babasinin,anne-babayi evladinin gözü önünde katleden,cocuklari kizartip etlerini ailelerine yediren insalari kaziklara oturtan,uzuvlarini kesen,gözlerini oyan,akillarini kaybettirecek derecede zulme reva gören Ermeni katilleri,mazlumlastirma cabasindaki Baskin Oran'la,Etyen Mahcupyan'la icice gecmeyi yadirgamamissiniz... Siz ki: 40 bine yakin insanimizi katleden canilerin avukatligina soyunanlarla icice gecmeyi yadirgamamissiniz... Sehit ailelerine,gazilere,bu ülkenin milliyetci,muhafazakar,cumhuriyetci,vatansever,yurtsever,ulusalci adina ne derseniz deyin ama hain olmayan Milli Mücadeleci insanlarina karsi gögsünüzü PKKterör örgütüne taviz verenleri korumak üzere Abdullah Öcalan,Murat Karayilan'la pazarlik yapanlara zeval gelmesin siper etmissiniz bunu kendinize yakistirmis yadirgamamissiniz... Karada Ya Allah diye hücum eden,ilk emri Vira Bismillah olan donanmasinin bütün gemilerinde bütün denizaltilarinda orta diregin en üst noktasinda Kuran-i Kerim tasiyan Mustafa Kemal'in askerleriyle,Allahuekber'i yakistiramiyorsunuz da yadirgiyorsunuz ha! Cikin artik Türk Milleti ile onun kurdugu Cumhuriyet'in arasindan Allah askina, Cikin artik bu ülkenin dindar insanlari ile onlarin dualarini almis Atatürk'ün arasindan... SELCAN TASCI saygilarla
-
Reyhanli'da Patlama
Tabi ki bu faciayi yapilan ihaneti perdelemek amaci ile saptirma girisimleri aninda basbakan tarafindan baslatildi. Basbakan,kendisine verilen talimat geregi mikrofonlarin karsisina gecti ve;Acilim sürecini hazmedemeyenler olabilir,bu güzel özgürlük havasini! bozmaya calisanlar olabilir diye ilk carpitmayi yaparak,42 kisinin ölümünü ihanet sürecine karsi cikanlara yüklemeye calisti.Ancak yüzündeki ifade onun nasil bir batagin icinde oldugunu anlatmaya yetiyordu. Bu katliam,Türkiye'yi Suriye batagina cekmek icin planlanmis bir eylemdir.Ve ilk akla gelmesi gereken odaklar;öZGÜR SURIYE ORDUSU denilen terörist sürüsü ve Israil'dir.Amerika'dan ümidi kesen ÖZGÜR SURIYE ORDUSU Türkiye'de böyle bir eylem uygulayarak korkunc bir provakasyona imza atmistir.Israil bu patlamanin uzaginda degil bizzat icindedir ve de planlayandir.Basbakanve onu yönlendirenler telasla ama bilincli olarak hedef carpitmakta ve PKK ile yapilan pazarliga karsi cikanlari bu korkunc katliamin sorumlusu olarak göstermeye calismaktadirlar. Hicbir Türk böyle ahlaksiz ve insanlik disi eylemi yapmaz planlamaz.Bu eylem gözünü kan bürümüs,emperyalizmin kölesi olmus müslüman kani akitmak icin Hacli'larla isbirligine gitmis olanlarin hüneridir.Irak'ta 1,5 milyon müslümanin katline,binlerce Irakli kadinin irzina tecavüze,camilerde insanlarin kursunlanmasina göz yuman,Amerikan askerlerinin sag salim ülkelerine dönmeleri icin duaci olan,BOP Esbaskanligi gibi ABD'nin cikarlarina hizmet ve bölgeyi kana bulama planlarina evet diyen bir yapinin eseridir. Esad'i deviremeyip planlari bozulanlarin kameralar karsisinda nasil köpürdüklerini gördükce emperyalizmin usakligina soyunmus olmanin nasil bir akil tutulmasi oldugunu görmekteyiz. saygilarla
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
Eski Türklerde Yazin müjdecisi olarak kutlanan 6 Mayis ritueli,Yahudi inanclariyla birlestirilerek dini bir kimlige sokulmustur.Ilyaz VE Hizir Israilogullari'nin peygamberleridirler bunlara Veli'de denmektedir. Islami sitelerde Hidirellez tamamen dinsellestirilerek kutsal bir konuma sokulmakta ve halkin o gün eglenmesi,piknik yapip neselenmesi de Bid'at olarak nitelendirilmektedir. saygilarla
-
1 Mayis ve Devlet Teroru
Bakin bu sirke sisesi molotof kokteyli olayi aslinda iktidar ve onun valisi icin kapanmis bitmistir.cünkü kamuoyu yandas medyanin verdigi haberlerle Dila'nin bir terörist oldugu konusunda psikolojik olarak inandirilmistir.Yani simdi sirke sisesi diyerek zaten Dila'nin terörist olmadigini bilen bizler tatmin oluyoruz ama büyük kitle maalesef yandas propagandanin avuclarindadir. Bakin bütün yandas sitelere hep Dila'nin molotof kokteyli tasidigini yazmaktalar ve yapilan yorumlarda Dila'nin aleyhinedir.Dila'nin yandas hastahaneden taburcu edilmek istenmesi lincin baslangicidir.Suc duyurusu bunlar hikayedir cünkü savci ya bu suc duyurusunu kabul etmeyecektir ya da takipsizlik karari verecektir bunu adimiz gibi biliyoruz. Ben kisisel görüsümü hem aciklamisimdir tekrar acikliyorum:Türkiye Cumhuriyeti Devleti artik kagit üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'dir.Konulan hedef tarihi olan 2023 yili Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmen lagvedilecegi tarihtir.Bu tarihin sasmasi, karsi bir direnisle mümkün olabilir ancak böyle karsi bir direnisin mümkün olamayacagini anlamak icin kahin olmaya gerek yok.Cünkü gördügümüz kadariyla kaderci milletimiz buna da kader diyip gececektir. Özet olarak SEVR 2023 yilinda yeniden uygulanmaya baslanacaktir hem de iktidar tarafindan. saygilarla
-
''Bazı 'Akil'leri Öcalan önerdi''
Cumhuriyet Halk Partisi - CHP AKP’nin stratejik liderliğinin (Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu) Fetullah Hoca cemaati ve bazı yabancı istihbarat kuruluşlarının desteği ile Türkiye için hazırladığı 2030 master planı... Bu plana göre Türkiye Cumhuriyeti’nin 2030 yılına kadar üç parçaya ayrılması öngörülüyor: merkezi bir İslam cumhuriyeti, Doğu Anadolu’da bir Kürt cumhuriyeti ve Boğazlar ve İstanbul’u kapsayan uluslarası serbest ticaret bölgesi. AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana, master planın gerçekleştirilmesi için, ilk etapta, laiklik karşıtı Fetullahçı kadroların başta içişleri ve milli eğitim olmak üzere, TC’nin tüm kurumlarına ve devlet bürokrasisine sızması ve yerleştirilmesi gerçekleşti. Daha sonraki etapta yargı, basın, üniversitelerin ele geçirilmesi ve en son olarak ordunun etkisizleştirilmesi adımları uygulamaya konuldu. En önemli adım olan ordunun nötralize edilmesi operasyonu, önceleri AB’ye uyum ve demokratikleşme adı altında yürütülürken, AKP’nin beyin takımı son zamanlarda daha agresif bir tutumla Ergenekon soruşturması bahanesiyle, doğrudan Genelkurmayı ve ordunun üst kademelerini hedef tahtasına yerleştirdi. Fetullah liderliği ise ordunun etkisizleştirilmesine etken destek vermekte. Dış devletlerin Türkiye’deki bu kökten değişime sessiz kalmaları karşılığında, AKP liderliğinin Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın ve İstanbul’un Hong Kong ve Dubai türü uluslararası ticaret ve ulaşıma açık bölgeler olarak bir “Boğazlar Komisyonu” yönetimine bırakılmasını kabul ettiği, fakat Boğazların idaresinde Anadolu’da kurulacak İslami devletin de söz sahibi olmasında ısrar ettiği belirtiliyor. 1924′te kaldırılan İslam hilafeti de İstanbul merkez olmak üzere diriltilecek. Halifeliğin yeninden tesisinin, özellikle Fetullah liderliğinin TC’nin çöküşü sonrası planlarında en önem verdiği konu olduğu belirtiliyor. 2030 Master Planı’na göre kurulacak bağımsız Kürt cumhuriyeti Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin tamamını kapsayacak. Bunun dışında, Kürtlerin Akdeniz’e çıkışını sağlamak amacıyla Hatay ili ve İskenderun limanı da bu cumhuriyete bırakılacak. Türkiye Kürtleri ve Kuzey Irak Kürtleri arasındaki derin zihniyet ve demokratik gelenek farkları nedeniyle, Türkiye Kürdistanı’nın Kuzey Irak’taki oluşumdan ayrı bir yapı olarak varolması gerektiği ve böylece birbirinden bağımsız iki tane Kürt devletinin mevcut olması planlanıyor. Özetle, Türkiye’yi yakın gelecekte bekleyen durumları şöyle özetleyebiliriz: Ordunun tam olarak ele geçirilmesi ve AKP’nin emir ve komutasına alınması, CHPnin susturulması, MHP liderinin ektizileştirilmesi, Anayasadaki Türk milli devletinin özelliklerinden arındırılması ve bölegesel otonomiye geçilmesi konusunun kolaylaştıtılması, Anayasada Kürtlere özgürlük verilmesi ve Halifeliğin yeniden ihdası için uygun değişikliklere gidilmesi, İstanbul ve Trakya bölgesinin idaresine ekonomik önem bazında uluslararası bir nitelik kazandırılması için zemin hazırlaması. Bu planın harfiyen uygulanabilmesi için CIA tarafından icraatçı olarak vaftiz edilen AKP-Cemaat ittifakının görülebilir gelecekte Türkiye’nin başında kalması gerekmektedir. Hülagü saygilarla
-
1 Mayis ve Devlet Teroru
Benim kafama takilan baska bir soru var:Sampiyon eger Fenerbahce olsa idi,Vali yine Taksim'de kutlanmasi icin izin verirmiydi?Bence HAYIR vermezdi cünkü katil Fenerbahceli degil,Galatasaraylidir! saygilarla
-
1 Mayis ve Devlet Teroru
AKP'nin polisinin 1 Mayis'i kutlamak isteyenlere karsi baslattigi saldirida,atilan gaz bombalari baslarina isabet eden DILAN ve MERAL'in hayati tehlikeyi atlatmis olmalarina ragmen her ikisininde birer kulaklarini kaybetme riski oldugu aciklandi. AKP'nin valisi Mutlu,17 yasindaki Dilan icin:Örgüt üyesidir,bizde kaydi var diye sarfettigi ve tamamen demagojiden öte gecmeyen ve kendini kurtarma hezeyanlari bu devlet terörünün nasil bir boyuta ulasmis oldugu ve de ulasabilecegini gösteriyor. AKP iktidari özellikle son birkac yildir acikca milleti tehdit etmektedir,iktidara bagli emniyet gücleri ve valiler bu tehditin gerceklesmesi yönünde müthis bir caba sarfetmektedirler.Sadece fasist ve komünist diktatörlüklerde görülebilcek bu tehdit ve zulüm her gecen gün daha agir ve vahim bir duruma gelmektedir.Agzini acanin agzinin kapatilmasi,iktidari korumak amaciyla olusturulan emniyet gücleri,güvenlik görevlisi ordusu ve jandarma bu tehditin ve zulmün pratigini yapan unsurlardir. AKP'ye karsi yapilan en masum protestolara bile tahammül edemeyenlerin demokrasiden bahsetmeleri kadar gülünc bir sey olabilir mi,eger bu zulüm ve tehditler demokrasi ise birisi lütfen cikip fasizmin ne oldugunu bize anlatsin. Sivil toplum kurulusu FREEDOM HOUSE'un (ÖZGÜRLÜK EVI) 2013 Dünya Basin Özgürlügü Raporu'nda Türkiye daha da geriledi.Türkiye,gectigimiz yil 55 puanla 117.sirada iken bu yil,üc adim geriye giderek 56 puanla 120.nci sirayi,Kongo,Fiji,Liberya,Makedonya ve Seyseler ile paylasti.2011 yilinda aciklanan raporda ise Türkiye 54 puanla yine 117.siradaydi.Raporda ,Türkiye bulundugu bölgede sira disi olarak nitelendirildi ve önceki yillarda oldugu gibi "Kismi özgür ülke"siniflamasina dahil edildi. Bu gercegin yanisira daha baska örgütler Türkiye'nin notunu düsürmüslerdir. Yani simdi bu raporlara bakarak,yurt disina resmi veya özel seyahatlere giden iktidar üyeleri,yargi mensuplari,askerler hic mi yüzleri kizarmadan gittikleri ülkelerde piskin piskin dolasabilmekte ve görüsmeler yapabilmektedirler?Bir de utanmadan hala,bizde gazeteci oldugu icin mahkum olan kimse yok onlar terör örgütü üyesi diyebiliyorlar.Kimi kandiriyorlar?AKIT,ZAMAN,STAR,YENI SAFAK vb gazetelerin okuyucularindan baska kim kanar bu yalanlara? 1 Mayis'ta devletin terörünü tüm dünya yasadi.Sanki isgal güclerine karsi bir polis ordusu konulmustu cepheye.Ellerinde,silahlari,altlarinda insanlari islatan araclari ile tam bir savas verdiler silahsiz insanlara karsi.PKK'ya karsi bugüne kadar polis böyle bir savas vermedi.PKK'ya duyduklari sempatiyi Türk milletine duyamadilar.Halbuki o insanlar orada bayramlarini kutlayacaktilar.Ne hakla,milletin bayramini kutlamasina karsi cikiyorlar, KIM BUNLAR? Bunlar korkanlardir,bunlar toplumsal etkinliklerden korktuklari kadar Allahlarindan korkmazlar.Korkanlar ancak suclulardir.Suclularin korkmak icin cok nedenleri vardir.Hele de suclari IHANET olanlarin korkmalari bambaskadir. saygilarla
-
İstanbul'da 1 Mayıs yasakları
PKK'ya tutunan radikal sol 1 Mayis'ta yasananlar bir gercegi yeniden dogruladi.Türkiye'de ki radikal sol örgütler ve sendikal hareketler büyük bir hizla yutuluyor...Evet,etnikci hareket,o örgütleri bölecek zannedilirken,durumun daha da vahim oldugu,söz konusu örgütlerin "YUTULMA"riski tasidiklari her gecen gün daha iyi anlasiliyor...Örgütlerin icinde var olan Kürtcü potansiyelin daha da diri bir kimlik tasimasi,yapilari PKK'nin güdümüne sokuyor... Dikkat edilirse,dilleri,propaganda bicimleri,öncelikleri,hedefleri degisiyor...Büyük bir memur sendikasi'nin yillardir PKK taleplerini kendi talebiymis gibi gündeme getirmesi,bu yolda "kapatilma" tehlikesine hic aldirmadan kararlilikla devam etmesi bir gercekti... Radikal sol,dünyadaki genel erimeye paralel bicimde Türkiye'de de kücüldü...Inkar edilemez bu olgu karsisinda,Kürtcü Harekete tutundu...Kürtcü Hareket,onlara göre daha dinamik ve genis tabana sahipti...Gecmiste Alevi Gencligi istismar ederek,bu tabandan militan devsirmeyi basariyla gerceklestiren Marjinal solun,artik o kaynagi ayni derecede kullanamiyor olusu,etnik bölücülerle dayanismayi daha mecburi hale getirdi...Zaten var olan Marksist temelli ideolojik akrabalik 70'lerin yadigari yoldaslik,bu isbirligine ve karsilikli gecislere bir anlamda mesruiyet de kazandiriyordu..."Halklarin kardesligi'ni Örgütlerin kardesligi"olarak okumak gerekiyordu... Fizyolojinin ilgi sahasina giren bir tür 'simbiyotik 'iliskidir bu...Yani her iki organizmanin karsilikli yarar sagladigi durumdur...Bu iliskide birlikte yasamak sarttir...Bugün legal-illegal bir cok sol örgüt ,bölücü organizmalarla 'mutualizm'denilen simbiyotik iliski türevi ortakliktan beslenmekte ve hayatta kalma mücadelesi vermektedir...Marksist solun bu ortakliktaki payinin günden güne azalmasi,bir tedbir arayisina veya uyanisa degil tam tersine daha fazla bagimliliga yol aciyor.Ayakta kalmasi icin PKK'nin diri unsurlarindan daha fazla faydalanmayi mesru gördükce aslinda biraz daha yok oldugunu fark edemiyor ya da devlete olan 'düsmanca'tutumdaki ortaklik,zaten sinirli olan objektif düsünme yetenegini köreltiyor... Secimlerde olusan blok'lar,emek gibi itiraz edilemeyecek ama gercek niyeti gölgelemeye yarayacak faaliyetler,radikal solu itibarsiz bicimde PKK'nin kucagina itiyor... 60'larda ve 70'lerin ilk yarisinda solun himayesinde varligini koruyan etnik bölücülük'le Marksist sol arasindaki iliski bugün tersine dönmüs durumda...Artik onlara semsiye olan,gerektiginde Meclis'e tasiyan,dün korunmasi,bugün ise korumasi gereken yoldaslari var...Üniversitelerde gelisen terörizme baktiginizda,bu iliskilerin ne boyuta ulastigi cok belirgin sekilde görülmektedir...Yine PKK terörünün siddeti taviz koparma yöntemi olarak acilim adi altinda siyasi iktidara tescilletmis olmasi temelde siddeti esas alan sol örgütler icin PKK'yi cezbedici bir model konumuna yükseltmistir... Karsilikli yararlanma iliskisi ancak bugünü izah eder,yarin icin garanti anlami tasimaz...Bu örgütler,memur ve isci sendikalari,dernekler,meslek odalari,simaran ve büyüyen bölücü dalga karsisinda ortaklik'tan marabalik düzeyine evrildiklerini,karsilikli bagimliligin tek tarafli hizmet'e dönüstügünü fark ettiklerinde belki de cok gec kalmis olacaklar...Bölünmeyle kurtulamayacaklar,yutulmus olacaklar... Kendisini sol olarak niteleyen radikal legal-illegal örgütlerin PKK lehine itiraf edilemeyen seyrini ciplak gözle bile teshis edebilirsiniz...Devletle kalan eski hesabi görme saplantisi ve sözde emek dayanismasi,söz konusu örgütlerin,hem mücadele yöntemini,hem de dilini PKK'ya ciro ettirmis gibi...Elbette istisnalari var ama büyük cogunlugun ve özellikle sivil toplum kuruluslari'nin bölücülüge nasil lojistik sagladigi artik gizlenemeyen bir gercek...Legal örgütlerin yönetim kademelerinde PKK egilimli olanlarin gittikce agirlik kazanmasi yutulma'nin derecesini gözler önüne seriyor...Radikal sol ,yararlanayim derken yutuluyor... SERVET AVCI saygilarla