Zıplanacak içerik

politika

Φ Süper Üye -
  • Katılım

  • Son Ziyaret

politika tarafından postalanan herşey

  1. Akil Adamlar'in gercek görevleri nelerdir? Neden sadece Türkiye Cumhuriyeti karsitlari,Atatürk düsmanlari AKIL INSAN olarak görevlendirildiler. Özellikle AKIT gazetesi gibi tam bir Atatürk düsmani gazetenin Genel Yayin Müdürü'nün Akil Insan olarak o gruba dahil edilmesi hic mi ilgi cekmiyor? "KARADENIZ TV "adli bir kanalda "GENCLIK MECLISI"adli programa davet edilmis olan bir Kürtcü Akil Insan'la yapilan söylesiye sahit oldum. Akil Adam,90 yillik bir zulümden bahsediyor ve Atatürk Milliyetciligine karsi sözler sarfediyor,program yöneticisi olan kisi de onu tasdik ediyordu. Rifat Hisarciklioglu,yapmis oldugu bir konusmada;"Biz Akil insanlarin görevi nabiz tutmaktir"dedi.Yani halka giderek halkin bu konuda ne düsündügünü anlamak amacini tasiyor verilen görev.Ancak bu Kürtcü Akil Adami dinledigimde AKIL INSANLARIN görevlerinin nabiz yoklamaktan ziyade nabiz atislarini yönlendirmek amacini tasidigini anladim.Yani Atatürk Milliyetciligine karsi bir görevi yerine getirerek Recep Tayyib'in bölücü planini cici göstermek. Bu isimlerin bosu bosuna Akil Insan olarak secilmelerinin gizli amaci böylece ortaya cikmistir.Bu gizli ve kirli amac,Atatürk ve onun Milliyetcilgini gözden düsürmek ve hak ve Özgürlük paravani altinda bölücü emellere hizmet vermek. "Ben Kürtlügümü yasayabilmeliyim"diyor du TV'daki o Akil Kürtcü! Ben kendimi bildim bileli bu ülkede tek bir millet vardi,son 10 yil icinde Türkiye'de bircok millet türetme cabalari basladi.Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olmaya evet ama Türk Milleti olmaya Hayir yaratildi.Yani 90 yildir,Türkiye Cumhuriyeti Kimligi ile dolasan,o kimlikle her kapiyi acan,her imkana kavusanlar aslinda o kimlige karsiymislar.Kürtlügümü yasayabilmeliyim diyen kisi Türkiye'de Türk milletine ait olmaktan memnun olmadigini ifade ederken Kürt olarak yasayip Türkiye'nin nimetlerinden faydalanmaya devam etmeyi amaclamaktadir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasin,Türkiyeli olalim ve Türkiyenin her tarafinda cirit atalim,keyfimizi yasayalim,her isi yapalim,ama Türk olmadan yapalim. Bunu Fransa'da bir Arap söylese tekme tokat onu o ülkeden atarlar.Arap zaten bunu söylemez,Cünkü Fransada yasayan Arap Kürt degildir ve ona kimse sen Arapsin ha,Arap kimligi iste demez.Bizde derler.Bizde bunu diyen ABD'dir,bizimkiler sadece taserondur.Yani emir alir emre göre hareket ederler.Onlara ülkeyi böl emri verilmistir ve bu emre göre planlarini yapmaktadirlar. Ulus Devlete karsi olduklarini inkar etmeyen BDP'liler artik AKP'nin siyasi yol arkadaslaridir.AKP Bölücülerle isbirligine gitmistir.Buna karsin Türkleri hedefine oturtmustur. saygilarla
  2. Israil askerlerinin Sivil Filistin halkina yaptiklari zulmün dün Istanbul Taksim'de provasi yapildi.Her firsatta Israil'i sivil halka zulmetmekle suclayan ABD yandaslari dün cemaatin polisi tarafindan Türk emekcisine karsi giristigi saldirilari savunmaktadir. Israil nasil ki silahsiz cocuklara,kadin ve erkeklere gaz bombalari,kaucuk kursunla saldiriyorsa dün AKP'nin poliside silahsiz emekcilere böyle saldirdi.Yüzlerce emekci hastahanelere kaldirildi,iki kisinin hayati durumu kritiktir.AKP'nin polisi Türk halkina karsi bitmez tükenmez bir kin icersindedir.Bu kin,basbakan ve onun emirerleri araciligi ile körüklenmekte ve ülkede tam bir devlet terörü hüküm sürmektedir. Evet,Türkiye bir devlet terörü ile karsi karsiyadir.Bunu inkar etmek veya farkli yönlere tasiyip örtbas etmek sadece günesin balcikla sivanmasidir.Türkiye ILERI FASIZM ile yönetilmektedir. saygilarla
  3. 1 Mayis bu iktidarin döneminde serbest birakildi diyenler nerededir,Yoklar ortada. Ülkeyi bölünmenin esigine getirmeyi demokrasi diye yutturanlara destek verenler nerede yoklar ortada AKP Türkiye'yi bölüyor dedigimizde "hadi canim sende"diyenler nerede yoklar ortada, "Yetmez ama Evet"demeyi demokrasi geregi diye savunup yargiyi basbakan Erdogan'in emrine verenler nerede,yoklar ortada Evet hep ayni olmustur,bir musibeti milletin basina musallat edip ortadan kaybolurlar hep. Milliyetciligi tukaka ederek bölücülügü demokratik olarak gösterme hastaligina kapilanlar bu yasanan sahneleri görüpte acaba neler uyduracaklar bu sefer? 1 Mayis dünyanin en geri kalmis ülkelerinde bile coskuyla kutlanmis,emekciler haklarini özgürce seslendirmis hicbir polis engeline takilmamislardir. Istanbul Taksim'de tamamen siyasi korkularin neden oldugu 1 Mayis yasagi keyfi bir yasakti.Basbakanin siyasi korkusunun vermis oldugu bir refleksin yasak olarak disa vurmasiydi bu.BIr mülki amir olarak,Istanbul Valisi'nin görevi sendikalara,Taksim'de 1 Mayis kutlamalarinin sakincali olabilecegini söylemesi ve uyarida bulunmasi cok dogal bir harekettir ve sorumluluk tasir.Ancak bir Vali "hayir biz orada kutlayacagiz,herhangi bir sakinca söz konusu degidlir"diyen sendikalara karsi Polis Ordusunu cikaramaz.Hele de oraya kimse gitmesin diye Istanbul'un diger yollarini kapatamaz,Vatandasin yürüme hakkina engel olamaz eger oluyorsa bunun adina SIVIL SIKIYONETIM "denir.Sonra da kalkipta özür dilemek ise hem kellik hem de fodulluktur.Bugün Taksim'de 1 MAYIS KUTLAMALARI basbakanin emriyle ve onun emireri Istanbul valisinin ve emniyet müdürünün katkilariyla yasaklanmistir.Bölücü örgüte gövde gösterisi yapma özgürlügü taniyan bu iktidar Emekcilere bu özgürlügü ciddi hicbir gerekce gösteremeden yasaklamistir. Yapilan aciklamalar yani;"Kadiköyde olaysiz kutlandi,Ülkenin diger illerinde de hicbir sorun yasanmadi"tarzi aciklamalar zevahiri kurtarma cabasidir ve Istanbul'da EMEKCILERE,MUHALEFET MILLETVEKILLERINE karsi iktidarin polisi tarafindan yapilan saldirilari yok etmez.Ayni polis 2007 yilinda silahsiz göstericilere acmis oldugu ates sonucu üc emekcinin ölümüne neden olmustur.1977 yilinda ayni polis 34 kisinin ölümünden de sorumludur.Daha acik bir ifadeyle,fasizmin emniyet gücleri emekcilerin demokratik haklarini dile getirmek icin yilda bir defa bayram seklinde kutlamak istedikleri 1 Mayis'a karsi müthis bir nefretle doludur,Polisin basindaki amirler bu yönde talimat almaktadirlar.Özellikle dinci kesimin karsi oldugu bu 1Mayis kutlamalari Türkiyede her yil farkli bir tarzda Polis engeli ile karsilasmistir.Küresel sermayenin kölesi olan komprador yandaslari emekcinin gücünden korkmaktadirlar.O nedenle bu masum bayrami sabote ederek emekcilere zehir etmektedirler.Fasizmin karsi oldugu sendikacilik Türkiye'de özellikle AKP iktidari döneminde daha cok güc kaybetmistir.Iktidar ve komradorlarin isbirligi ile isci haklari yok edilmektedir. Gercekten birakin Ilerisini normal bir demokrasi ve hukuk devletinde ,polisin,valinin,emniyet müdürünün,Ic isleri bakani'nin bu zorbaliga onay vermesi asla kabul edilemez.O devletin yargi organlari derhal harekete gecer ve sorumlular hakkinda gereken idari ve hukuki sorusturma baslatilir.Ama ne dedik normal demokrasi ile yönetilen devletlerde bu böyledir.Bir vali vatandasin 1 Mayis'ini yasaklaayamaz,yollari kapattiramaz kapattiririsa hesabinida verir MUZ CUMHURIYETLERINDE hesap verme sorumlulugu sadece siradan vatandaslarindir. . saygilarla
  4. 1 Mayis iktidarlarin öcüsü haline gelmis bir tarihtir. 1 Mayis'i kutlatmamak adina o na her lakabi taktilar.Bunlardan Komünist Bayrami ve Bahar ve Cicek Bayrami örnek olarak verilebilir. 1 Mayis 1886'da ilk defa Amerika'da baslayan bir isci hareketidir.sonradan tüm dünyaya yayilmis ve EMEKCI BAYRAMI olarak kabul edilmistir.Günde 12 saatlik calismaya karsi düzenlenen bir hak isteme hareketiydi. Her yil dünyanin asagi yukari tüm ülkelerinde coskuyla kutlanan bu gün ülkemizde maalesef bir türlü hazmedilememis ve düzgün kutlanan bir konuma getirilememistir.Aslinda 1 Mayis tüm Avrupa Ülkelerinde artik toplum tarafindan benimsenmis bir gündür.O gün calisanlar meydanlarda haklari icin konusmalar yapar ülkenin ve de bölgenin kamu yöneticileri ve muhalefeti de bu gösterilere katilmakta hicbir sakinca görmezler.Biz de birakin bir kamu yöneticisinin bu gösterilere katilmasini,gösteri yapmak yani kutlamak bile yasaklaniyor ve calisanlar zulüm görüyor. 1911 yilinda ilk defa Selanik'te kutlanan 1 Mayis,1912 yilinda Istanbul'da büyük bir katilimla kutlanmistir.Türkiye Cumhuriyeti olarak ilk defa 1 Mayis 1923 yilinda kutlanmis 1924 yilinda toplu kutlama olarak yasaklanmis,1935 yilinda Emekci Bayrami adi degistirilerek "BAHAR VE CICEK BAYRAMI"olarak kabul edilmistir. Komünist Bayrami olarak kabul gören bu kutlama günü bazi tarihlerde kanli olarak yasanmistir.Bunlarin icinde en önemlisi 1977 Kanli 1 Mayis'tir.Bunun disinda,1989'da 1,1996'da 3,2007 yilinda yine 1 kisi bu kutlamalarda polisin orantisiz saldirisi sonucu hayatini kaybetmistir. Istanbul'da 1 Mayis kutlamalarinin kutlama yeri Taksim Meydanidir.Taksim Meydani bir semboldür ayni zamanda.Ancak Taksim'de 1 Mayis kutlamalari hep farkli versiyonlarla yasaklanmistir.Halbuki emekcilere böyle bir yasak getirilmemis olsa onlar davul zurna ve halaylar esliginde bu bayramlarini kutlayip sessizce dagilacaklardir.Ancak 1Mayis'a allerji olanlar bu günü yasaklamak icin can atmaktadirlar.Nitekim bu yilda aynisi olmus ve Taksim'de insaat bahane edilerek 1 Mayis kutlamalari yasaklanmistir.Bu yasak aslinda 1 Mayis kutlama yasagi degilde toplanma yasagi olarak öngörüldügü kisa sürede anlasilmistir.Cünkü Taksim'de kutlama yasagi koymussan Taksim Meydani'na girisi yasakliyacaksin bunun önlemini alacaksin halbuki ta Besiktas'tan baslayan,tren ve vapur seferlerini kapsayan bir yasak getirilmis olmasi iktidarin kasti bir davranisi olarak ortaya cikmistir.Acikcasi Iktidar sendikalari polis zulmüyle kiskirtmak ve daha büyük olaylara kapi acmak amacini tasimistir.5-10 kisilik bir guruba gaz bombasi atmanin anlami budur. Benim kendi özgür düsüncem bana Iktidarin korktugunu söylüyor.Iktidar korkmaktadir,Neden korkmaktadir;halkin ayaklanmasindan korkmaktadir ve careyi poli gücünü kullanarak bu 1 MAYIS Kutlamalarini yasaklamakta görmektedir.Halkindan emekcisinden korkan bir iktidar yanlis yolda oldugunu kendiliginden kabul ediyor demektir.Hayatindan memnun olan mutlu olan insanlar neden ayaklansin ki,aslinda ayaklanma diye birsey de yok ortada ama korku daglari beklemektedir ve iktidar KORKMAKTADIR. Ülkeyi bölünmenin esigine getiren,teröristlerle kuzu sarmasi olanlarin,Türkiye Cumhuriyeti'ne karsi allerji duyanlarin,Ata'ya saygi geregi onun anitlarina celenk koymayi yasaklayanlarin,Milli Bayramlari yok etmek isteyenlerin korkmalari dogaldir.Bu millet belki saf görünür fakat yeri geldiginde ihanete en agir karsiligi verir.Iste iktidarin korkusu bu karsiligi alma korkusudur. saygilarla
  5. Dünyaca ünlü ve gercek bir TÜRK SANATCI'si olan Fazil Say,kendisini mahkum eden fakat "Hükmün aciklanmasini erteleyen"cemaat yargisina itiraz ederek "hükmün aciklanmasi ertelenmesin"dedi.Mahkeme kararinda israr edince,itiraz 29.Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.Mahkeme itirazi yerinde bularak Ünlü Sanatci'nin yeniden yargilanmasinin önün acti. 12 yildir AKP iktidari basbakan Erdogan liderliginde;adim adim hem bölünme sürecini gelistirmis ve hem de bölündükten sonraki Türkiye'ye Baskan olma gayreti icine girmistir.Bu anlamda,arada bir okuyup duydugumuz seriat cagristiran uygulama ve cikarilan yasalarla da Laiklik rafa kaldirilarak ülke dinsel bir yola sokulmaktadir.Diyanet Islerinden sorumlu Baskan kendisine Basbakan tarafindan verilen misyon geregi,olur olmaz kisilerle bulusup basbakanin siyasetinin reklamini yapmaktadir.Bu anlamda defalarca Türkiye Cumhuriyeti Devletine küfretmis olan Diyarbakir Belediye Baskani'ni da basbakanin talimatiyla ziyaret edip onun ve PKK'nin "onurunu"savunmustur.Ülkeye ihanet edenlerin,böyle üst düzey devlet yetkilileri tarafindan ziyaret edilmeleri ülkemizin hangi boyutlara getirildigini anlatiyor. Fazil Say,900 yil önce Ömer Hayyam'in yazmis oldugu ve cok hakli oldugu bir siirden alintilar yaparak kendi kösesinde yayinlamis,dini bütün! müslümanlar bundan cook rahatsiz olmuslar.Ayni müslümanlar peygamberin karikatürünü cizen Danimarka Medyasi ile kuzu sarmasiolmuslardir.Hatta Danimarka Basbakani bile Nato Genel Sekreteri olabilme imkanini cok dindar basbakandan!bulmustur. Yine ayni anlamda,yillardir müslümanlari birbirine kirdiran basbakan Erdogan'a bu dini bütün!müslümanlar ses cikarmazken,Fazil Say'in alintiladigi siir icin 10 ay hapis cezasi verebiliyorlar. At izinin It izine karistigi su günlerde Türkiye cok karanlik bir yoldadir.Türkiye Cumhuriyeti Devleti,birkac yönden ihanete ugratilmistir.Cumhuriyet Tarihi böyle bir saldiriyi yasamadi bu güne kadar.Müthis bir saldiri altinda vatansever bir avuc insan onursuzluga karsi onur savasi veriyorlar hepsini alkisliyorum. saygilarla
  6. PKK;Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni AKP ve ABD isbirligi ile dize getirmistir,bu sürece hala "BARIS SÜRECI"diyerek bunun devamini istemek bence PKK yandasligidir. Hangi baris ve hangi sürecten medet umuluyor.Hangi tavizler karsiliginda bu isbirligi yapiliyor.Bu sürecin devam etmesini arzulayanlar verilen tavizlerinde neler oldugunu bilenlerdir o zaman bize de anlatsinlar da bizde ögrenmis olalim. Hep sakiz gibi bir slogan uyduruldu bu son ihanet döneminde;"Kan akmasin,Analar aglamasin"Canakkalede sehit olanlarin analari yok muydu?Sakaryada sehit olanlarin analari yokmuydu?Neden biz o savaslari verdik.o savaslari veren yüce insanlar acaba isgalcilerinde "analari var"diye düsünmelerimi gerekiyordu? Kanin akmasini kimse istemez,ancak kan akmasin diye eger ülke pazarlaniyorsa o ülke icin akitilacak her damla kan o ülkeye can verecektir.Ne sandiniz yani:Öyle ucuza ve 3-5 kupona bu ülke kurulmadi.Yani sürec devam etsin derken kimin adina devam etsin diyorsunuz? En büyük temennim bu sürecin yarida kesilmesi ve akl-i selime dönülerek yapilan bu vahim hata demiyorum ihanet sürecinden vazgecilmesidir. saygilarla
  7. Osmanli Devleti'nin Ayakta Durmasi Korku,Kan ve Katliama dayandirilmisti. Bu gercekleri bilmeyenler ve de bildikleri halde inkar edenler de Osmanli'nin ayakta kalmasi adil olmasindandi derler. Bugüne uyarladigimizda AKP iktidarinin ayakta kalmasinin nedenleri ile Osmanli'nin ayakta kalmasinin nedenlerinin birbirine nasil benzerlik tasidigini anliyoruz. Kuyucu Murat Pasa,Halka Sert Davranmanin Devlet Yönetiminin Kurali oldugunu Söylerdi. Kuyucu Murat Pasa,güya yaptigi katliamlardan sonra aglardi.Bu "iyi"yürekli katil sadrazam ne yazik ki halka sert davranmak devlet yönetmenin geregi oldugunu sanirdi.Bu ilke ile zulmü haketmeyen halk bu düsünceden dolayi zulüm gördü,katledildi. Alphonse de Lamartine;Osmanli Tarihi,CILT1,sayfa 583'de: "Kuyucu zulümden sonra Kur'andan ayet okur zulmün büyüklügüne inanirdi.Kendi ifadesine göre;yaptigi her eylemden sonra gözyaslarini tutamayip aglardi.Fakat sert davranmanin vezirler icin Tanrisal bir buyruk olduguna inanmisti,her an moralini yüksek tutmak icin Kur'andan ayetler okurdu." Simdi Kuyucu'nun bu davranisi ile bugünkü gidisati karsilastirdigimizda nüans farki disinda hicbir fark olmadigini anlariz. Cuma günleri bir koruma ordusu esliginde,namaza gidip,her firsatta dini söylemleri kullanarak dindarlik maskesi arkasinda halkin inanclarini sömüren ama ayni halka zulmeden bir iktidar görüyoruz.Ve bu iktidar zorda kaldiginda;Egemenlik Milletindir diyerek hemen milletin arkasina saklaniyor ancak "DEVLET YÖNETIYORUZ YA"diyerek Kuyucu'nun yolundan gittigini belli ediyor. Korku,Osmanli'nin en büyk silahiydi,bugün farkli olan bir durum var mi;sabahin kör saatlerinde kapilari kirilarak baskina polis baskinina ugrayan insanlar korkmaz mi?Sahte belgelerle hayatlari gaspedilen insanlar zulüm alitnda degiller mi? Fazil Say'a verilen ceza korkutma ve baski amacli degil mi? Agzini acanin kafasina bine onlarca polis,sikilan biber gazlari,sirtlara inen coplar Osmanli'nin ayakta kalma nedenleriyle örtüsmüyor mu? Peki Osmanli'yi ilk okulda,Orta Okulda,Lisede, bize anlatan kitaplari yazan Osmanli Tarihcileri kime hizmet icin o sahte ve yalan dolu tarihleri yazmislardir ve de yazmaktadirlar? Bu millet kendisinden kesilen vergilerle olusan bütceden kesilen paralarla yazdirilan tarihlerle aldadilmiyor mu?Bu tarihleri yazsinlar diye devlet bu Osmanli Tarihcilerine üstelik maas ödüyor.Bu Osmanli Tarihcileri Osmanli'yi yalan yanlis anlatimlarla göklere cikarirken Cumhuriyet Tarihini tukaka etmektedirler.Osmanli döneminde ki tarihcilerde Osmanli'nin maasli memurlariydi.Yani Osmanli icin yazardilar. Peki Osmanli Tarihcileri ile bugünkü yandas medyanin farkini bana kim söyleyebilir?Yapilan ihaneti zafer havasinda veren yandas medya kime hizmet vermektedir?Millete mi AKP'ye mi? Basbakan Erdogan her firsatta Osmanli'dan bahseder.Osmanli bizim ecdadimizdir der.Gercektende bugünkü yönetim tarzina baktigimizda,Basbakanin Osmanli ile kan bagi oldugu nasil da anlasiliyor. saygilarla
  8. Aslinda Türkiye'de son yillarda özellikle bu son dönemde yasanan ve akil tutulmasi diye bazilarinin adlandirdigi sürec eger bask bir ülkede yasansaydi cok büyük bir halk ayaklanmasi olur ve hükümet alasagi edilirdi.Hükümet güclü diyenler olabilir ancak en güclü olan halktir halkin önünde hicbir güc tutunamaz,ne asker ne polis halk ezer gecer.Buna benzer örnekleri dünya ülkelerinde az veya cok görüyoruz.Dogu Bloku ülkelerindeki halk ayaklanmalarinda neler olabilecegini gördük.Birsey daha gördük ki bu Türkiye'de tam aksi yönde gelisiyor:Dogu ülkelerinde polis degilde askerin yani ordunun halkin tarafina gecmesi cok önemli asamalardi.Polis hükümetlere bagliligini devam ettirmistir.Türkiye'de ise hem polis hem asker yani ordu hükümetin emrinde ve halka karsidir.Halk derken ülkenin bölünmesine karsi olan Atatürk vr cumhuriyete sahip cikan halktan bahsediyorum polis ve asker bu halka karsidir ve bölücülerin safindadir. Onbinlerce sehidin kanlarini ellerinde tasiyan ABD'nin taseron örgütü PKK'nin katilleri basbakan ve katil istedi diye ellerini kollarini sallaya sallaya cekip gidecekler,bu ülkenin askeri bunu seyredecektir.Bu gercekten isyan edilecek bir durumdur.Ihanetin bu kadar derinlere inmis olmasi inanilacak bir durum degildir ama gercektir. Bu ülkede bu ülkeyi yikmak bu devleti ortadan kaldirmak isteyenlerin hep dillerinde sakiz ettikleri bir slogan vardi:DERIN DEVLET slogani.Herseyi bu derin devlete yüklediler.Ve derin devlet diye diye nihayet Türkiye Cumhuriyetine fatiha okutacak günlere geldiler.Aslinda derin devlet 10 yildir iktidardadir ve ayni derin devlet Türkiye'ye SEVR'i dayatanlarla omuz omuza calismaktadir. saygilarla
  9. Bu ülkede zaten etnik bir ayrimcilik söz konusu olmamisti.Marjinal olaylari genele mal etmek yanlistir.Etnik ayrimcilik 12 Eylül askeri darbesinin belirli bir kesimin önün acmasi sonucu baslayan ama bilmem pamuk balyasinin yanisini bilirmisiniz aynen öyle icin icin yana yana 2001 AKP iktidarina kadar geldi ve ondan sonra da ortaya gercek anlamiyla cikti.TSK'nin daglarda vermis oldugu mücadele Kürtlere karsi bir mücadele olmamistir.Dis güclerin taseronluk görevini üstlenmis olan kanli terör örgütüne karsi bir mücadele veriliyordu ve bu mücadele AKP'nin geldigi güne kadar basariyla yürütülmüs ve terör sifir gibi bir noktaya getirilmisti.Terörün yeniden azmasi AKP ile basladi,arsivler ortadadir.Bunun nedeni de AKP'nin bölücü siyasetini,terörü tirmandirarak yürütmesi olmustur.Yani AKP almis oldugu talimat geregi,Türkiye'yi bölme görevini terörü azdirarak yerine getirmis ve neler oldugunu artik hep birlikte görüyoruz. AKP;kamuoyunu bölünmeye hazirlamak icin AKIL INSAN diye bir ihanet mekanizmasini da devreye sokmustur. Inanc konusunda da bu ülkede asla kimse kimsenin inancina karismamis marjinal olaylar disinda herkes kendi inancinin gereklerini özgürce yerine getirmistir.Bakmayin müslüman gecinen bir takim Laiklik ve Cumhuriyet karsiti güclerin"Türkiye de müslümanlar baski altinda"diye yalan söylemelerine.Türkiye'de müslümanlar asla baski altinda olmamistir,baski altinda olanlar din devleti kurma gayreti icinde olanlardi.Bugün yargilananlar dün din devleti kurma calismalari yapanlara karsi olanlardir. CHP icinde olanlari görüyoruz.CHP'ye karsi müthis bir proje yürütülüyor.Gönülleri AKP'li olanlarin CHP icinde yuvalanmis olmalari bir tesadüf degildir.Yine ayni sekilde,cumhuriyet ve Atatürk karsiti bazi isimlerin CHP'nin icinde olmalari da rastlanti degil TRUVA ati hesabidir.Atatürk'ün kurmus oldugu bir partinin icinde Atatürk'e karsi olan birisinin olmasi demokrasi olarak adlandirilamaz.Hedef CHP ve MHP'yi yok etmektir. Bahceli'nin nasil tehdit edildigini hepimiz okuduk ve duyduk.Önce batik bankalarla basbakan Erdogan tehdit etti,arkadan Mehmet Ali Sahin "Akil Insanlarin birine birsey olursa sorumlusu Bahcelidir"diyerek basbakanin tehditini percinledi.Bahceli böyle tehditlere boyun egecek kapasitede birisimi degilmi bu nu zamanla anliyacagiz. saygilarla
  10. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar böyle bir ihanet yasamadi.Bu öyle bir ihanet ki;bu ihanetin icinde;TSK,Emniyet,Üniversiteler(birkaci disinda),Medya iktidar ve kismen muhalefet bu ihanet zincirinin halkalarini olusturuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu kadar acik ve cepheden saldiriya ugramamisti.En trajik yönü ise;bu cepheden saldiranlarin karsisinda müdafaa edecek bir güc yok.Bir avuc vatansever mücadele veriyor. Ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Kemalizm ve Atatürk ve cumhuriyet karsiti güc varsa isbirligi halinde ve ölmek üzere olan hastaya fatiha okumaya hazirlaniyorlar. Anlasildigi kadariyla,sessiz cogunluk olanlara karismak istemiyor,onlari icin hicbirseye bulasmamak en cikar yol olmaktadir.Ülke bölünmüs veya bölünecek,terörist basiyla pazarlik yapilmis veya yapiliyor,teröristler hesap vermeden cekilecek ve TSK bunlari seyredecek,Genelkurmay,basbakan Erdogan'dan aldigi talimat geregi BDP ile kucaklasacak,kucaklasmasi gerekiyor cünkü gelecegin Türkiye'sinde söz sahibi olacak olanlar bugün daglarda Mehmetcik kanini ellerinde tasiyanlar olacaktir. Sessiz cogunluk,daha ziyade,dizi filimlerden,afyonlama programlarindan daha bir zevk almaktadir,ihanet kanallari bu sessiz cogunlugu afyonlamak görevini üstlenmislerdir.Hem afyonluyorlar ama hem de para kazaniyorlar yani cift basli ihanet mekanizmasi calisiyor. Dünyanin hicbir normal milletinde böyle bir umursamazlik görülemez.Bu umursamazlik sadece kendine Türk denilen fakat Türklükle uzaktan yakindan hicbir ilgisi olmayan bu millette vardir.Alkislamayi,yaglamayi,usakligi seven bir millet millet olma özelligine sahip degildir.Devletinin yikilmasini seyreden bir millet onurlu bir millet olamaz. saygilarla
  11. Cumhuriyete ve Atatürk'e karsi olan iki partinin Anayasa önerisinden Atatürk'ün adini cikarmalari sasilcak birsey degildir.Bu,tam 90 yillik bir rüyadir ve bu rüyayi görenler bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini ellerinde tutmaktadirlar. Türkiye,kacinilmaz sona dogru hizla ilerlemektedir.Osmanli Mezarligina gömülecek ve Osmanli yeniden Türkiye'nin gündemine getirilecektir.Bugün yapilan protestolar,vatansever genclerimizin cabalari hicbir sonuc vermeyecektir cünkü karsilarinda cok büyük bir güc var.Bu gücü asmalari pek mümkün degildir.Tüm cemaatci,liberal,Osmanlici ve dinci kesim bu bir avuc vatanseverin karsisindadir. Türkiye Cumhuriyeti 2023 yilinda artik tarihin sahifelerine karisacak belki de yeni kurulacak olan devletin tarihinde yer bile almayacaktir. Büyük bir ihanet gerceklesiyor.Bu ihanet 90 yil önce de yasanmisti,tarihi tekerrür etmektedir. Bize oyun gibi gelen tabelalardan T.C.yazisinin kaldirilmasi 2023 yilina bir hazirligin denemeleridir.Bu yolla kamuoyunun refleksleri deneniyor. Mustafa Kemal'in silah arkadasi Ali Fuat Cebesoy,1956 yilinda diyordu ki:"Lider Mustafa Kemal'dir.Eser O'nundur.Önder O'dur.Biz O'nun emrinde calistik.Eger O olmasaydi biz biribirimize düserdik.Tevafük-ü Mülük (parcalanmak)olurduk. Bugün T.C.nin kaldirilmasi, Atatürk'ün yok edilmesi parcalanacagimizin isaretidir. Mustafa Kemal ve arkadaslari tarafindan kan dökülerek kazanilan Anadolu topraklarinda kurulan Cumhuriyetin kurulusunun 100.yilinda rövans alinmis olacaktir. HEDEF TÜRKIYE CUMHURIYETI. saygilarla
  12. Türk'ün akli sonradan basina gelirmis diye söylenir,bu bir atasözümüdür,esprimidir yoksa asagilama mi bilmiyorum ama aslinda birazda dogruluk payi var gibi..! Son günlerde bir AKIL INSANLAR furyasi baslatildi.Akil insan asagi Akil insan yukari.Görevleri bölünme sürecini kamuoyuyla paylasip milleti buna hazirlamak,ben bunu ölmek üzere olan hastaya selavat getirtmek diyorum. Son yillarda Türkiye'de yasananlara bakipta hic düsündük mü neler ve neden oluyor diye?Aslinda bende pek düsünmedim ,düsünmedim derken derinlemesine bir analiz yapmak yerine üstünkörü baktik olaylara. 1980 Darbesi öncesi hazirlanan siperler,darbeden sonra kullanilmaya baslandi.Bir ÖZAL geldi Türkiye'nin basina,hani bugün su mezari acilip ta kemiklerinde zehir var mi yok mu diye arastirilan ÖZAL!Eger böyle bir sey varsa ve gercekse ÖZAL Ailesi devletten müthis bir tazminat alacaktir.Bunu da yazmis olalim.Cünkü para suyunu cekti yeni kaynak bulunmasi lazim.o kaynakta cilekes Türk insaninin vergileridir. Ancak benim konum ÖZAL degil daha dogrusu Özal'in mezari degil.Arastirilsin karsi da degilim.Özal'i baska türlü inceleyecegim. Bilindigi gibi Federasyon sözünü ilk ortaya atan kisi ÖZAL'dir.Yani hemen darbeden sonra iktidarin basina getiriliyor ve sonra da Federasyon fikrini ortaya atiyor.Görüsülmelidir diyor.Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birlik ve bütünlügüne ilk resmi karsi cikis ÖZAL'la baslamistir. Tarihteki daha dogrusu,Cumhuriyetle birlikte baslatilan Kürdcülük isyanlari;hep din kisvesi altinda baslatildi.Laikligin gelmesiyle;Islam elden gidiyor teraneleri ile tescilli Kürdcülerden SEYH SAID,Türk kökenli SEYIT RIZA ve onun yoldasi Baytar Nuri,SEYH SAID'e lojistik ve düsünsel destek veren SAID-I KÜRDI ve digerleri.Bunlarin yanisira,cumhuriyete karsi olan asiretlerin baslattigi ikballerini kurtarma isyanlari gelir.Isyan edenler Kürd kardesler degildir,onlari isyan ettiren dinci ve ikbal düskünü asiretlerdir. Bu dinci isyanlarin perde arkasinda Kürdistan oldugu biliniyordu.Ingilizlerle yapilan isbirliginin belgeleri arsivlerde mevcuttur kimlerin isbirligi yaptigi.Yani din kisvesi altinda bölücü isyanlardi bunlar.Din adina yapiliyordu.Bugün PKK'yi kim destekliyor ülkemizde?Dinci kesim degil mi?Yani basini AKP'nin cektigi dincilik akimlari PKK'yi mesrulastirmaya calismiyor mu?Karargahini Pensilvany'da kurmus olan Fetulah Gülen ne adina mücadele veriyor?Naksi ve Nurcu tarikatlar Kürdcülerle birlikte bu mücadelede yer almiyorlar mi?Referans olarak Islami öne sürenler kimlerdir bu mücadelenin sona ermesi icin?Irak'in bölünmesi Kuzey Irak'ta bir Kürd devleti kurulmus olmasi AKP'nin eliyle olmadi mi?Suriye ile savasin esigine gelmemiz ve Esad rejimini devirmeye calisan teröristlere destek veren kim?Suriye'nin kuzeyinde bir Kürd olusumu icin planlar yapilmadi mi?Daha dün medyada:En cok Kürd Türkiye'de var diye bir haber ucurulmadi mi ve bu hangi amaclar dogrultusunda yapildi.Halbuki Türkiye'de ki Kürd nüfüs bilinmektedir.Genel nüfusun yüzde 10'u kadar Kürd oldugu bilinmiyor mu?Kürd oranini arttirmak icin hic alakasi olmayan etnisiteyi Kürd olarak gösterme cabasini kimler veriyor? Surasi acik ve net bir sekilde ortadadir ve biz bu gercegi yillardir göremedik.30 yildir devam eden ve 40 bin insanimizin hayatina mal olan bu kanli ve insanlik disi terörü destekleyenler DINCI KESIMLERDIR:AKP,FETULAH GÜLEN,NAKSI VE NURCU CEMAATI.Bunun yanisira yeni liberal denilen emperyalizmin usaklari yani Türkiye karsitlari. Simdi birkac defa Demirta konusmalarinda:"Basbakan verdigi sözleri yerine getirsin"diye nutuk atiyordu.Kandil'de ki Karayilan;"Her secimden önce bize gelip"Secime kadar terör yapmayin secimden sonra müzakere yapariz"diyorlardi,diye aciklama yapiyor muhalefet yarim agiz bunu dile getirirken Iktidardan cit cikmiyordu.Öcalan'la pazarlik edildigi ortaya cikinca;"PKK ile görüstügümüz ispat edemeyen serefsizdir"diye basbakan meydanlarda kükrüyordu.Sonunda ortaya cikti ki ooooh bunlar mercimegi coktaaan firina vermisler.Savci Hakan Fidan hakkinda inceleme baslatinca Basbakanin etekleri tutustu ve özel bir yasa ile Hakan Fidan'i kanatlari altina aldi,aynen Özel Yetkili SAVCI VE HAKIMLERI ALDIGI gibi.Ve Hakan Fidan incelemesi icin;Eger HAKAN FIDAN hakkinda inceleme baslatilsaydi bana kadar gelecektiler diyerek cok önemli bir gercegi dile itiraf etti ve Inceleme baslatan savci görevden alindi. Bakin bunlar böyle okunurken hikaye gibi geliyor ama hikaye degil bunlar,bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni cökertmek icin nasil calisildigini ifade etmektedir. TSK'ya karsi yürütülen ve PKK terörünü destekleyen dinci ve liberal kesim tarafindan da destek gören operasyonlar da bize isik tutmaktadir.Bir devleti yikmak isitiyorsaniz önce onun gencligini,ordusunu yargisini ele gecireceksiniz.Medyanizi kuracaksiniz.Iste Türkiye'de 12 yildir yapilanlar bunlardir.Gercekleri carpitmak icin,kamuoyunu manipüle etmek icin,PKK terörünü sanki TSK icinde birileri körüklüyormus gibi bir izlenim bir psikolojik beyin yikama calismalari da satin alinmis olan medya tarafindan gerceklestiriliyordu. Tekrar ediyorum:30 yildir devam eden ve 40 bin insanin hayatina malolan PKK Terörü dinci.liberal ve Marksist-Leninist artiklari tarafindan desteklenmistir.PKK terörü ile SEYH SAID ayaklanmasinin hicbir farki yoktur ikiside Türkiye'nin bölünmesi hesaplari üzerine insa edilen olaylardir.Ve dün din bahanesi ile bugünde hak ve özgürlük gerekcesi ile yapilmaktadir ve arkalarindaki gücler dinci güclerdir. Belki bu iddiami güclendirmeye katkisi olacaktir.Graham Füller (CIA ESKI ORTADOGU SORUMLUSU VE TÜRKIYE MASASI SEFI)ILIMLI ISLAM'a gecin diyen isimdir ve Graham Fuller Cankaya Noteri'nin cok yakin isbirligi icinde oldugu isimdir. saygilarla
  13. 1980 Anayasasi'nin yüzde 70'e varan bölümü degistirilmistir.Bugün AKP'nin Sivil Anayasa diye yaptigi dayatma sivil bir anayasa yapmak degil bölünme anayasasi yapma telasidir.Yüzde 70'i degismis olan bir anayasa artik askeri anayasa olmaktan cikmistir.Bu anayasayi sivillestirecegiz diyen basbakan Erdogan her ne hikmetse bu anayasa da yer alan YÖK maddesin hic dokunmuyor.Peki basbakan Erdogan'i anayasa yapmak istiyor ama muhalefet destek vermiyor diyerek savunmaya alanlar neden cikip ta ya Sayin Basbakan bu YÖK yasasini degistir veya YÖK'ü kaldir demiyorlar da anayasanin ilk üc maddesine takilip kaliyorlar? Anayasa'nin bu üc maddesi ülkenin bölünmez bütünlügünden yönetim tarzindan bahseder.Basbakan Erdogan'in israrla bu üc madde üzerinde yogunlasmasi cikarilmak istenen anayasanin sivil anayasa olmaktan cok bölünme anayasasi oldugunu anlatmaya yetiyor. Akil adamlar piyasaya sürüldü akabinde resmi kurumlardan T.C. yazisi kaldirilmaya baslandi.Halk tepki verince T.C. yine yerine takiliyor ama baska bir yerde yine T.C.sökülüyor.Ingiltere'de tuvaletlerin girisnde bile kraliyet armasi vardir.Ingiliz bundan gocunmaz ama bizi yönetenler ve birtakim Akil denilen devsirmeler T.C.
  14. Gecmise bakarak eger bugün karar vereceksek o zaman kimsenin onuru icin mücadele etmeye gerek yok demektir,o zaman birakalim bu zulüm düzeni devam etsin. Ben susayim,o sussun peki nereye varcak bunun sonu? Fazil Say'a verilen ceza cok acik ve net bir sekilde siyasi bir karardir.Daha dogrusu emsal teskil edebilecek bir karardir bunun anlami;yarin kim dine karsi,seriata karsi seriat rejimine karsi itirazda bulunur sikayet ederse olacagi Fazil Say gibidir.Bu hicbir itiraz kabul etmeyecek sekilde acik bir uyaridir hatta TEHDITTIR.Kime karsi tehidttir,Laiklere,baska inanc gruplarina,mezheplere karsi bir tehdittir ve bu tehdit direkt yargidan cikmaktadir,Ha arkasinda siyasi güc var veya yok. Ben Güler Zere ve Kuddusi Okkir örneklerini özellikle vererek cifte standarti belirtmeye calistim,yoksa carpittigim falan yok.Bakin ayni sekilde;Silivri'den tahliye edilen bir KCK'linin oradaki bir generale "OOOH SIZ DAHA YATACAKSINIZ ARKANIZDA KIMSE YOK "demesi gibi.(Saygi Öztürk-Sözcü Gazetesi) Atatürk'e agiza alinmayacak kadar galiz hakaretler yapanlarin hicbiri cezalandirilmiyor,Atatürk'ü koruma kanunu olmasina ragmen.Atatürk'e hakaret edenlerin cezalandirilmasi veya cezalandirilmamasi önemli degildir,ben cifte standarttan bahsediyorum.Bugün din adina ne ahlaksizliklar yapilmaktadir ancak ülkeyi yönetenler dinci yani Allahci olduklari icin bu ahlaksizliklar görmezden gelinmektedir. Kürtcülere gelince;Allahci ile Allahli'yi nasil ayni kefeye koyamazsak Kürtcü ile Kürd'ü de ayni kefeye koyamayiz.Marksci olmakla Kürtcü olmak ayri seylerdir.Marksci ile mücadele etmek düsünce özgürlügünün ihlalidir,Kürtcü ile mücadele etmekse Ülkenin birlik ve bütünlügü icin gereklidir.Bakin Akil Insan denilen Erdogan Öcalan'la-Abdullah Tayyib'in secmis olduklari kisiler dün KAYSERI'de,Nevsehir'de protesto edildi.Bu protesto edenlerden birisi §BEN KÜRD'ÜM VE BU ÜLKEYI SIZE BÖLDÜRMEYECEGIZ;BIZIM BIR SORUNUMUZ YOK"diye bagiriyordu o Akil denilen devsirmelere!Asirlardan beri Kürt-Türk bu topraklarda beraber yasamis,acisiyla tatlisiyla ayni duygulari hissetmis,bu ülkenin kurulusunda ellerini tasin altina birlikte sokmuslar ve bugün ülkeyi bölmeye calisan Kürdcülerin dünkü dedeleriyse Ingilizlerin kucaginda Kürdistan hayallleri kurup isyanlar cikariyordular.Bu konulari bu baslikta tartismayalim ben sadece bir örnek olsun diye verdim bunu. saygilarla
  15. Aslinda;Ömer Hayyam'in o siirinde,müslümanlara hakaret yoktur dine yani Islam'a da hakaret yoktur.Bazi Insanlar bazi seyleri anlamak istedikleri gibi anlama özgürlüklerini kullanarak baskalarini suclu konumuna getirme lüksünü yasarlarken olusan vaveyladan kimse neyin ne oldugunu arastirma geregi de duymaz. Fazil Say ikitdar ve yandaslarinin gözünde zaten bir dikendi,onu nasil cikartacaklarini düsünürken Fazil Say onlara bir tüyo verdi.Ömer Hayyam'in misralarini retweetledi olay budur.Gözlerindeki dikeni cikartmak icin gerekce arayanlar bu gerekceyi bulmustular,linc baslayabilirdi.Nitekim önce yandas medya sonra Iktidar sonra müsteki derken iktidarin artik laik olmayan mahkemelerinden Fazil Say'a hapis cezasi cikti.Hemde yillardir alisilmamis bir hizla.Bu karar verildi.Yilllardir sahte belgelerle Silivri Toplama Kampinda zulüm yasayanlar bu kadar hizli yargilanma sansina sahip olamadilar.Cünkü onlar zaten o toplama kampina alinirken cikmamak kaydiyla alinmistilar bu nedenle mahkeme uzayabilirdi dostlar alisveriste görsün hesabi.neyse ben simdi yine Ömer Hayyam'a döneyim. Ömer Hayyam o siirinde Islamiyete yani cennete ve de irmaklarina hakaret etmedi.Ya ne yapti? Ömer Hayyam cennette erkeklere su kadar Huri verilecek diyenlere "cennet-i ala .....dir diye yazdi ve de hakli olarak yazip sordu.Irmaklarindan sarap akar diyenlerede "cennet-i ala meyhanemidir"diye sordu.Aslinda bu mahkemelerde bir parca vicdan ve onur olsa Fazil Say'i degil onu ihbar edeni onu linc edenlere ceza yagdirirdi. Mehmet Ali Sahin,Fazil Say'in "ALLAHCI"sözüne takilmis belli ki bu sözden gocunmus.Allahci demek Allahi seven demek degildir,Allahi kullanan demektir.Mehmet Ali Sahin aslinda kafasi calismayan birisi degildir ancak popülizm yapmak yasak olmadigi icin o da kendince birseyle söyleyerek Fazil Say'a hakaret ediyor ve onun anasina babasina dil uzatma cüretini kendinde buluyor.Bu cüreti bulmakla aslinda Fazil Say'in ALLAHCI yorumunuda dogrulamis oluyor.Eger Mehmet Ali Sahin Allahci degilde ALLAHI seven birisi olsaydi Fazil Say'a o denli bir hakarette bulunamazdi. Fazil Say icin imza verip vermemek muhakkak ki kisilerin kendi bilecekleri bir keyfiyettir.Bazi Insanlar sevmedikleri kisilerin masum olduklarini bildikleri halde onlara yapilan haksizliklara göz yumarlar,sonucta bu bir yapi olayidir.Yani kisilerin linde olmayan bir durumdur.Yaratilis kimyasi diyelim buna.Eger bir örnek vermek gerekiyorsa,örnegin;Bir Güler Zere vardi.DHKP/C'li galiba.Tutuklanmisti terörden.Ve hasta idi.Onu sevenler ve yakinlari Güler hasta oldugu icin bir imza kampanyasi baslatmislar ve onun affedilmesi icin Abdullah Gül'e basvurmuslardi.Abdullah Gül artik vicdanen mi yoksa ideolojik olarak mi her neyse Güler Zere'nin affini imzalamisti.Ayni günlerde tam hatirlamiyorum belki de Güler Zere'den önceydi:Bir KUDDUSI OKKIR vardi Ergenekon tutuklusu.Bu Kuddusi Okkir öldü.Fazlasini yazmiyorum.Sadece su kadarini demeden gecemiyeceigim:Güler Zere icin yirtinanlarin hicbirisi Kuddusi Okkir icin yirtinmadi.Ben sadece bir örnek verdim.Fazil Say'a imza vermem diyenlere ithaf olsun diye. saygilarla Bu
  16. Türkiye'nin bir Kürd-Türk Islam Devleti'ne dogru gitmekte oldugu artik kesinlesmis gibi bir gercektir. Diyanet Isleri Baskani'nin bu yönde bir misyonla basbakanin hesaplari dogrultusunda calistigi da bir baska gercektir. Izmir'e atanan "IRFAN"sahibi!!! Müftünün Fetulahci kesimden olmasi,Dün Diyarbakir'da Türk Devletine defalarca küfür ve hakaret etmis olanDiyarbakir Belediye Baskani'ni ziyaret ederek,"Onuru zedelenmis bir kardesimiz kalmamali"slogani adi altinda AKP-BDP Koalisyonu'nu dolayli da olsa aciklamiscasina yaptigi konusma ile Diyanet Isleri Baskani cumhuriyet tarihinde hic görülmemis bir tarzda acik acik dini siyasete alet etmektedir.Bunun anlamida Türkiye'nin en gec 2023 yilinda Kürd-Türk Islami Devleti gibi bir rejimle yönetilecegidemektir. Jandarma Genel Komutani'nin dün yapmis oldugu "Türkiye parcalanabilir"aciklamasi bugün bilmiyorum ama yandas medyada mansetlere oturmadi.Birkac gazete disinda bu aciklamaya kimse yer vermedi.Bunun anlami da yandas medya komutanin aciklamalarini okuyucuya duyurmak istememesidir. Bugüne kadar olanlara seyirci kalan askerin böyle durup dururken böyle bir aciklama yapmasi,özellikle bu aciklamanin GENELKURMAY'dan degilde Jandarma Genel Komutani'ndan gelmesi ilginctir. Basbakanin dün grup toplantisinda "TÜRK SÖZÜ ANAYASADAN CIKMAYACAK"aciklamasi ile askerin aciklamasinin zamanlamasi da cok önemlidir bence. Son yillarda özellikle son bir yilda,Türkiye'de cok olaganüstü olaylar yasaniyor.Bu olaylar rüyamizda görsek inanamayacagimiz olaylardir. PKK'nin Milletvekili Sebahat Tuncel,2 yil önce Silopi'de polis müdür yardimcisini tokatlamisti.Dikkat edin PKK Milletvekili tokatlayan.Ayni milletvekili bu yil POLIS BALOSU'na Vali tarafindan davet edilmistir.Sebahat Tuncel adli PKK milletvekili bu tokadi atmadan önce Polis Müdür Yardimcisi'na agir hakaretlerde de bulunmustur buraya yazma geregi duymuyorum.Tokat yiyen polis bugün Sirnak'ta 4.Sinif bir Emniyet Müdürlügü yapiyor yani yardimciliktan sus payi olarak onu müdürlüge terfi ettirdiler,bu yil 3.Sinifa terfi etmesi bekleniyor.PKK Milletvekili'nin Polis Balosu'na davet edilmesi ise,attigi tokadin ödülü olmali saniyorum. Türkiye demokratiklesiyor,diyenlere bazen gülmem geliyor.Bunu bir AKP yandasi söylese aklim alir ancak akli basinda oldugunu sandigimiz bazilarinin böyle söylemesini ben yadirgiyorum. Izinsiz gösteri yapanlara karsi AKP'nin polisi nasil acimasizdir hepimiz biliyoruz.Masum insanlar coplaniyor,gazlaniyor yerlerde tekmelenip yumruklaniyor,Türk bayraklari bile yerlere atiliyor bu polis zulmünden.Ayni polisin AKP'den önce türban gösterileri yapan rejim düsmanlarinin Kur'ani gögüslerine siper ederek polisi nasil engelleyip kirli emellerini yerine getirmelerine yardimci oldugunu da biliyoruz..Yine ayni polis bugün Bitlis'te Kutlu Dogum Haftasi münasebetiyle izinsiz gösteri yapan kalabaliga ne yapti biliyormusunuz?O kalabaligi Gül suyu ile islatti.Iste Türkiye'nin hali budur. O günleri görmedim ama;12 Eylül askeri darbesinden önce Türkiye'de polisin bölün,üs oldugunu okudum.Yani sagci polis solcu polis diye ideolojik olarak ayrilan güvenlik gücleri.Eger bir ülkede o ülkenin güvenliginden sorumlu olan organlar siyasi ideolojilere sahipseler ve iktidardaki partiye göre veya baslarindaki amirlerine göre ideolojik saplantilar icine giriyorsalar o ülkeden artik bir hayir gelmez.Dün emniyet gücleri siyasi olarak bölündügü icin 12 Eylül askeri darbesi oldu.Bugün emniyet gücleri ve yargi ideolojilerinin tutsagi olduklari icin Türkiye bölünmektedir.Demokrasilerde bireyler düsüncelerinde özgürdürler.Kimse kimseyi kendi istedigi gibi düsündürmek hakkina sahip degildir.Atatürk hakkinda onca hakarete ve küfre varan saldirilara sessiz kalan yargi ne hikmetse dinle ilgili söylenen sözlere atmaca gibi atilmaktadir bu da yarginin bagimsiz olmadigini duygusal olarak calistigini gösterir ki bu demokrasi degildir.Fazil Say sadece bir örnektir. saygilarla
  17. Fazıl Say neden devrimcidir? Farkında mısınız bir sanatçı topluma devrimci önderlik yapıyor. Farkında mısınız bugüne değin sadece piyanosuyla tanıdığımız genç bir müzisyen, koca koca örgütlerin yapamadığını yapıyor. Kafasını kuma gömüp bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek toplumun yozlaşmasına, gerileşmesine arabeskleşmesine ses çıkartmayan entelektüellere inat putları birer birer yıkıyor. Farkında mısınız Fazıl Say cehaletle bilgisizlikle estetikten uzak sanatla tek başına savaşıyor. Hiçbir şeyi umursamadan, devletin yüzüne kapanması muhtemel kapılarını hesaba katmadan, eğilip bükülmeden. Okuyan düşünen her entelektüelin hislerine tercüman oluyor. Arabeskleşen popüler kültür ikonlarına saldırıyor, Twitter üslubuyla köşe yazdığını sanan lagara lugara yazarlara omuz atıyor, dirsek vuruyor. Farkında mısınız gencecik bir adam koskoca bir ülkeyi silkeliyor. Peki, nasıl oluyor da bir müzisyen tek başına devrimci bir ordu gibi savaşıyor? Fazıl Say'ın babası Ahmet Say'ı tanıyınca bütün bunların sebepsiz olmadığını anlayacaksınız... Ahmet Say, 1935 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Nüzhet Hanım felsefe, babası Fazıl Bey ise matematik öğretmeniydi. Fazıl Bey aynı zamanda İstanbul Erkek Lisesi'nin de müdürlüğünü yapıyordu. Her İstanbullu aile gibi onlarında evinde piyano vardı. Ahmet, ablası Ülker'den fırsat buldukça piyanonun tuşlarına dokunmaktan keyif alıyordu. Ama küçük yaşına rağmen bir ritim duygusu olduğu anlaşılıyordu. Yahudi bir müzik hocasından ders almaya başladı. Bu dersler Ahmet'i piyanoya ısındırmak şöyle dursun, gitgide soğutuyordu bile. Nüzhet Hanım müzik yeteneği olduğunu fark ettiği oğlunu Ferdi Statzer'e götürmeye karar verdi. Peki kimdi Ferdi Statzer? 2. Dünya Savaşı'yla Türkiye'ye sığınmak durumunda kalmış Avusturya Yahudisi bir piyanist ve aynı zamanda pedagogdu. İstanbul Belediyesi Konservatuarı'nda onlarca Türk sanatçıyı keşfetmiş ve onlara dersler vererek müzik dünyamıza kazandırmıştı. İlk eşi Lili Hanım'dan ayrılınca sahnelerimizin çapkınlığıyla ünlü sanatçısı Bedia Muvahhit'e gönlünü kaptırmış ve evlenmişti. Statzer, Ahmet'i yetenek sınavına sokmak istedi. Ama o yılın yetenek sınavı yapılmıştı. Ancak müzik kulağına ve ritim duygusuna güvendiği bu küçük çocuk için jüriyi özel olarak topladı. Sonuç şaşırtıcıydı. Nüzhet Hanım'a 'Hiç vakit kaybetmeye gerek yok' dedi. 'Hemen müzik eğitimine başlayalım' Ahmet Say, Ferdi Statzer'le çalışmaya başladı. Verda Ün'den piyano, Demirhan Altuğ'dan teori dersleri aldı. Babasının müdür olduğu İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olduktan sonra Almanya'nın yolunu tuttu. Bu kez basın-yayın tahsili yaptı. Pansiyoner olarak kalmak için tuttuğu yerin ev sahibi ünlü bir müzikologdu. Kurt Kohler. Onun teşvikiyle müzikolojiyle ilgilendi. Nasıl derleme yapılacağını öğrendi. Bu arada tüm dünyayı saran politik rüzgarlardan da etkilenmişti. Almanya'daki 'Alman Öğrenci Gençlik Birliği'nin üyesi oldu. Bu birlik Andreas Baader'leri bünyesinden çıkaran sosyalist bir yapıydı. 1960'da Türkiye'de döndü. Almanya'daki diploması kabul edilmediği için yedek subay öğretmen kadrosuyla hem askerliğini yapmak hem de öğretmenliğe başlamak için askerlik şubesine başvurdu. Tayini Bingöl'e çıktı. Merkeze bağlı Çevrimpınar Köyü ilk durağıydı. Ahmet Say için Bingöl tam bir müzikal laboratuvar oldu. Halk müziğinden birçok parça derledi. 'Berilo Berilo' adlı türkü Ahmet Say'ın en bildiğimiz derlemesidir. Halk oyunları ekipleri kurdu. Hem köy öğretmenliği yapıyor hem de halkın rehberliğini yürütüyordu. Bu kabına sığmayan halleri de valinin çok hoşuna gidiyor ona destek oluyordu. Bu arada askerliği bitmiş ama o görevine devam ediyordu. Valinin tayiniyle beraber o da soluğu Erzincan'da aldı. Bu sefer Erzincan köylerinde çalışmaya başladı. Kök boyalarıyla hazırlanan halıların dokunabileceğini ve kurulacak kooperatifle köylünün kalkınabileceğini düşündü. Birkaç maaş kendinden koydu, İstanbul'daki arkadaşlarından yardım istedi. Köylülere dokuma tezgahı aldırıp bir de kooperatif kurdurdu. Artık dokuma tezgahında çalışan her köylü emeğinin karşılığını alabilecekti. Ama bu fantastik rüya da çok sürmedi. Ucuza kalitesiz halı üreten birkaç esnaf durumdan rahatsızdı. Tehditler giderek arttı. Kooperatifin kurşunlanması Ahmet Say'ın Erzincan'dan gitmesi için yeterli sebep oldu. Vali 'Uğraşma bunlarla, iş büyüyecek' dedi. Ahmet Say Ankara'ya döndü. Bu kez onu dergicilik bekliyordu. Öğretmen Birliği'nin yayın organı olan 'Öğretmenler Gazetesi'ni çıkartmaya başladı. Birkaç yıllık bu deneyimin ardından 'Türk Solu' dergisini yönetmeye başladı. (Türk Solu dergisini bugünküyle sakın karıştırmayın.) Türkiye İşçi Partisi'ne kaydoldu. (TİP'in gerçekçi tarihi ne zaman yazılacak merak ediyorum. Türkiye'nin aydın pınarı olan 1.TİP'in kadroları üzerine bile başlı başına bir kitap çıkabilir) Bu arada Türk Solu dergisinde yazdığı ve sorumlusu olduğu yazılar yüzünden davalar da birikiyordu. CEZAEVİ GÜNLERİ 12 Mart Muhtırası'nın ardından bu davalar başına dert olmaya başladı. 6. Filo eylemlerinde olayları seyreden polise yönelik yazdığı 'Bu kimin polisi' başlıklı yazı yüzünden tutuklandı. Mamak Askeri Cezaevi'ne konuldu. Oğlu Fazıl henüz bir yaşındaydı. Mamak Cezaevi tam bir şöhretler kulübüydü. Onu diğer yazar ve fikir suçluları Uğur Mumcu, Erdal Öz'lerin değil, müebbet mahkumlarının olduğu koğuşa verdiler. Bu koğuşun Ahmet Say için özel bir tarafı vardı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına en yakın yer onunkiydi. Deniz'le seslenerek de olsa konuşabiliyorlardı. Masa tenisi oynamaları için hücrelerin arasına bir masa konmuştu. Ama 25 mumluk bir ampul ortamı yeterince aydınlatmıyordu. Karanlıkta görebildikleri kadar topa vurmaya çalışıyorlardı. Top bir gün duş kabinine kaçtı. Ahmet Say, oraya yöneldiğinde duştan yeni çıkan birinin parmakları arasında gördü topu. Heybetli yapısına rağmen sevecen yapısı ve gülümseyen ifadesiyle Deniz Gezmiş'ti. 'Bir kere öp vereyim' dedi. Ahmet Say dostlukla sarıldı Deniz'e... 14 ayrı davadan yargılanıyordu. Mamak Cezaevi'nde tam 17 ay yattı. Sonuçta beraat etti. Ama minik oğlu Fazıl, babasını belki de ilk kez demir parmaklıklar arasında hatırlayacaktı. 'FAZIL ONU DÜDÜKLE ÇALAR' Peki Fazıl'ı nasıl keşfetti? Onun da hikayesi tıpkı kendisi gibi oldu. Fazıl'ın doğuştan tavşan dudak rahatsızlığının tedavisi için annesi Londra'ya götürmüştü. Ardından dudaklarını eğitebilmek için düdükler vermişlerdi. Fazıl Türkiye'ye döndüğünde bu düdükleri çalıyordu. Ama iç sesleri duyması ve ayakta durmaya başladığı andan itibaren ritimle sallanması babasının dikkatinden kaçmamıştı. Ahmet Bey bir gün evlerine misafir olarak gelen obua sanatçısı Ali Kemal Kaya'ya takıldı, 'Obua da enstrüman mı Allah aşkına. Bizim Fazıl onu düdükle çalar.' Yıldızlı konyağına bahse girdiler. Minik fazıl dudak eğitimi için verilen düdüklerle harikalar yaratmıştı. Ali Kemal Kaya hemen her gün artık Ahmet Say'ın evindeydi. Ardından müzik pedagoğu Mithat Fenmen'in kapısı çalındı. Fenmen'de bu minik yeteneğin farkına varmıştı. Ama bir şartı vardı. Okuma yazma öğrenmeden nota öğretmeyelim. Fazıl henüz okuma yazma bilmiyordu ama parçaları çıkarabiliyordu. GENCEBAY HAYRANI Ahmet Say, halk müziğinin her şeyin temeli olduğuna inanıyor. Orhan Gencebay'a da bu yüzden hayran olduğunu belirtmeden geçmiyor. 'Muzaffer Sarısözen'in yurttan seslerinde vardı ve Gencebay oradan yetişmiştir, halk müziğini çok iyi bilir' diye de ekliyor. Ahmet Say, Cumhuriyet'in yetiştirdiği bir aydınımızdır. İlericidir, aydınlanmacıdır. En önemlisi müzik alanında yaptığı çalışmalarla öncüdür. En kapsamlı müzik sözlüğünü hazırlamış, onlarca müzik kitabına imza atmıştır. Edebiyat alanında verdiği eserlerle ödüllere layık görülmüş, kalemiyle, notalarıyla Türkiye'nin aydınlanması için emek vermiş bir fikir emekçisidir. Fazıl Say da işte böylesi bir Cumhuriyet aydını, bir sanat adamının oğludur. Dünyaya ancak 200-300 yılda bir gelebilecek yetenekte bir sanatçı olarak hem piyanosunun tuşlarına hem de yaşadığı toplumun bam tellerine birer birer dokunuyor. Çekinmeden korkmadan... ÖDÜLLÜ EDEBİYATÇI En kapsamlı müzik sözlüğünü hazırlayan Say,edebiyat alanında verdiği eserlerle de ödüllere layık görülmüş. Ahmet ve Fazıl Say'ın ilişkisi her zaman örnek gösterilmiş ÖĞRETMEN ANNE BABA Ahmet Say'ın annesi Nüzhet Hanım felsefe, babası Fazıl Bey ise matematik öğretmeniydi. Fazıl Bey aynı zamanda İstanbul Erkek Lisesi'nin de müdürlüğünü yapıyordu. Gürkan Hacır Gündemin degismesi gerekiyordu zamanlama olarak cok iyi ayarlanmis bir senaryo.Yillar süren mahkeme durusmalarina bakip ta Fazil Say'in bu kadar cabuk yargilanmis olmasi gercekten herkesin aklini basina getirmesi gereken bir olaydir.Hakim öyle demis:"Fazil Say'in sucu sabittir,pisman olmamistir"Halbuki Fazil S
  18. Peki ya,binalara konulan;HICRET,KABE,MEDINE,AKSA,VAHDET,UMRE ve buna benzer tamamen seriat cagristiran isimler icin herhangi bir yasa yokmuymus? Bugüne kadar bu isimler hep kullanildi,Milli sözücügüne karsi olan Refik Halid Karay bir dönmeydi.Ve Misak-i Milli icin "BIr de simdi bir milli daha uydurdular"diye milli sözcügünü elestirmisti. Inanilmaz hayaller gercek oluyor artik.Önceleri Türkce isimler olan sonradan Kürtlestirilen ve tekrar Türkcelestirilen isimlerin yerini Kürtce isimler aldi.Aliyor.Yani tarihte Türk olarak gecen bütün yer isimleri Güneydogu'da erozyona ugratilip Kürtcelestirildi.Simdi sira Cumhuriyet,Türk ve Milli sözcüklerine geldi.Eger yarin cumhuriyet sucugunun adina,Seriat sucugu koyulursa kimse sasmasin.Milli sözcügünün yerini,milliyetsiz sözcügü alirsa kimse sasmasin.Cünkü ülkeyi yöneten kadro bölücü bir kadrodur,cumhuriyet ve milli karsitidir. Ben bayragin bile degistirilcegine inaniyorum.Cünkü bu bayrak hernekadar orijinaline uygunsada sonucta Türk bayragi olarak bilinir ve Türkleri sembolize eder,temsil eder.Türk olmaya karsi olanlarin bu bayragi benimsemediklerini ötedenberi bilmekteyiz.Zaten Hilal Kaplan denilen dinci kadinda bu duygularini iyi bir zamanlamayla itiraf etmis ve "BAYRAKTA DEGISMELIDIR"demistir. Hemen bu konularla ilgili her yazimda belirttigim gibi;2023 yili yeni senaryolar icin bir milad olacaktir.Türkiye Cumhuriyeti tarih olmaya adaydir cünkü Türkiye Cumhuriyeti Devletini gayri mesru bir devlet statüsünde gören,seriatci-Amerikanci cephe böyle istemektedir. Tarihine,bayragina,devletine,milli kimligine sahip cikmayan,cikamayan bu ugurda mücadele vermeyen millet millet olma vasfini kaybetmistir. Etyen Mahcupyan'in Hrant Dink'in öldürülmesini bahane ederek Türkler icin sarfettigi "Türkler resit olamamistir"sözü simdi gercege dönüsmektedir.Kafasina vurulup elinden ekmegi alinan zavalilar gibi bir durumdadir Türkler.Elindeki ekmege sahip cikamayandan adam da olmaz. saygilarla
  19. Gördügümüz kadariyla böyle bir örgüt yok.Yani bu ic savasa dogru gidis belki yavas ama hedefe odaklanmis bir raket gibi yoluna devam ediyor. Bu ic savasi önlemek siyasi kararlilik,yani iktidar ve muhalefetin birlikte hareket etmesi ama asil önemlisi,iktidarin, baslatmis oldugu bu provakatif kararlardan geri adim atmasi ile mümkündür.Zülfü Livaneli yazisinda zaten dolayli olarak buna isaret ediyor.Yani tamam haksizliklara karsi hep birlikte mücadele edelim ancak Devleti kimseye yiktirmayiz yiktiran ve yikmak isteyenlerle birlikte olmayiz diyerek olmasi gerekeni söylüyor. Genclerin eylemleri bir ic savas kiskirticiligi degildir.Gencler demokrasi adi alitnda dikta rejimine karsi mücadele veriyor ayni zaman da cumhuriyeti,bayragi ve laikligi kimseye elletmeyiz diye de mesaj veriyorlar.Ic savas ancak bu genclere karsi ,karsi kesimden yani sistemi yikmaya calisan kesimlerden bir müdahale girisimi oldugunda patlak verebilir ve bu cok cok tehlikeli bir baslangic olur ki tüm Türkiye'yi bir anda atese bogabilir. Bahceli'nin,Ülkücülere onunda zamani var demesi bir yerde bu ic savasin önlenmesi acisindan saglikli bir davranistir.Ancak Bahceli'ye bugüne kadar hic kimse sunu sormadi:Siz ABD ile ne durumdasiniz diye.Yani Silivri'de hak ve hukuk ayaklar altina aliniyor,10 bin kisi haksiz ve hukuksuz yargilamalari protesto etmek icin Silivri Yerleskesine gidiyor,tam bir kararlilikla barikatlari yikiyor ama bir bakiyoruz ki;AKP'ye verip veristiren Sayin Bahceli ve sürekasindan tek bir kimse yok oralarda.Bu ne perhiz bu ne lahana tursusudur. Erdogan,Öcalan'in talimatiyla bir AKIL INSANLAR heyeti olusturuyor.Bunlar yedi bölgede görev yapip,Erdogan'in ve Öcalan'in planlarini halka anlatip bunun bir baris oldugunu yedirmeye calisacaklar.Bakiyoruz,muhalefetten bir karsi atak yok.Yani,muhalefet olarak sizde bir heyet olusturun bunlarda,AKIL INSANLARA paralel olarak millete karsi tezleri anlatsinlar.Bu da yok.Yani simdi soruyorum:Bu gidisin sonu nereye varir.Bayraga saldiri var,Milli kimlige saldiri var,Milli günlere saldiri var.Hükümet resmen teröristlerle pazarlik halinde.Hükümet Öcalan'a,Öcalan HÜKÜMETE muhtac.Yani birbirini agirliyorlar,iki tarafta belirli amaclar dogrultusunda bir satranc oynuyorlar.Basbakan yargidan kurtulmak ve hedefine ulasmak icin her yolu deniyor,bu yollarin icinde bölünme olasiligi cok yüksek,Öcalan,baris adi altinda hükümeti tuzaga düsürüp ondan tavizler koparmak pesinde,bu hedefe ulasmak icin müthis bir taktik uyguluyor.Biz hicbirsey istemiyoruz kardes kardes yasayalim diyor ama kimse demiyor ki madem birsey istemiyordun 40 senedir niye kan dökmek icin daglara ciktiniz. Ic savasin önlenmesi büyük bir özveri istiyor.Ancak bu özveri ülkenin parcalanmasi ve sistemin yikilmasina yol acmayacak bir sekilde olmalidir.Bu gidisle devam edildigi takdirde Türkiye büyük bir felaketin altindan kalkamaz..Milletin sessiz durmasi hayra alamet degildir.Sessiz atin ciftesi pek olurmus derler.Yalan veya dogru gidisat iyi degildir. saygilarla
  20. politika şurada cevap verdi: Radya başlık Güncel Konular
    Derin Merkez’in Türkiye’yi İmha Planı! ABD’nin ve AB’nin –daha doğrusu büyük küresel şirketlerin- Türkiye için geliştirdiği Büyük Tuzak “Osmanlı Milletler Topluluğu” veya “Yeni Osmanlıcılık” olarak karşımıza çıkmıştır. İstiklal savaşımızda olduğu gibi, sinsi bir plan, Türk devletini ve milletini imha planı uygulamaya konulmuştur. Bu bir zokadır ve ne yazık ki hükümet bunu yutmuş görünüyor. “Zoka”nın ne olduğunu önceki yazılarımda açıklamıştım, özetle şudur: ABD Türkiye Cumhuriyeti’ne, başından beri karşı olan bir devlet, düşman bir devlet… Lozan’ı kabul etmemiştir. Güçlü bir ulus devlet olarak Türkiye’nin varlığını küresel çıkarlarına -daha doğrusu küresel şirketlerinin çıkarlarına- aykırı buluyor. Aynı sebeplerle Ortadoğu’nun siyasal yapısından da memnun değil. Hedefi bu yapıyı değiştirmek, bölgedeki devletleri küçük, kişiliksiz, zayıf devletçiklere bölmek... Plana Atatürk Türkiyesi de dahil... Bir süredir bütün gayreti bu yönde… Türkiye’yi parçalama planı “ödüllendirir gibi davranma” taktiğine dayanıyor. Kulağa hoş gelecek laflar söyleyecek, ona değerli bir şey verecekmiş gibi hareket edecek. Gururunu okşayarak, bir üst konum, sözde patronluk, ağabeylik vaat ederek, amiyane deyişiyle gaza getirecekler AKP hükümetini... Büyük devlet olma, Ortadoğu’nun hâmiliği, bölgenin patronu olma havucunu sunacaklar. Büyütür gibi yapıp bir darbe ile küçültecekler, Türkiye, federasyonlaşmaya itilecek. ABD hükümeti bir yandan da o klasik “ordo ab chao” stratejisini kullanmakta, yani “istediğin düzeni kurmak için önce kaos yarat!” Yarattığı kaosta Ortadoğu ülkelerini bir bir parçalarken, Türkiye’yi de bölmüş olacak. Süreç içinde “Büyük Kürdistan”ı kurduracak, büyük bir olasılıkla “Ermenistan”ı da araya sokuşturmuş olacak. Bunlar sağlandıktan sonra da “Haddini bil, biz varken patronluk senin neyine, çekil bakalım köşene” denecek –ne yazık ki- bölünmüş, küçülmüş olan Türkiye’ye. Kürdistan projesi, dünyayı 500 yıldır sömüren Emperyalizm’in, onun dev küresel şirketlerinin asırlık projelerinden biri… Geçmişte İngiltere çok uğraştı üzerinde, bugünse Amerika BOP çerçevesinde gerçekleştirme yolunda. Irak’ta, ülke üç parçaya bölünerek çekirdek oluşturuldu. Sıra Türkiye ve İran’dan yapılacak eklemelere geldi. Planda Suriye de var. Irak’ın kuzeyinden Akdeniz’e ulaşan bir koridor açılacak. Dört parça birleştirilerek Büyük Kürdistan kurulacak. ABD bunu korumasına aldığı Mesut Barzani’nin patronajında gerçekleştirecek, tabiî AKP hükümetinin –en hafif deyimiyle- gafilce desteği ile!... Planla Kerkük petrol boru hattı güvence altına alınıyor. AKP hükümetinin de yardımıyla Suriye’deki Esat rejimine yüklenmelerinin asıl sebebi bu; demokrasi talepleri kılıftan, ambalajdan ibaret… Kitleleri böyle kulağa hoş gelen laflarla uyutuyor, harekete geçiriyor, savaştırıyorlar. Projenin Türkiye ayağı PKK elebaşısı ile açıktan görüşmelerin başlanması ile, hızlandırıldı. Yukarda belirttim, Türkiye büyüyormuş, bir şeyler kazanıyormuş izlenimi verilerek, elindekiler alınıp, cascavlak bırakılacak ortada; tıpkı ağzındaki peyniri kaptıran karga ile kurnaz tilki öykücüğünde olduğu gibi… Türkiye çok şey kaybedecek, ancak iş işten geçmiş olacak. *** *** *** Yukarda dediğim gibi, PKK elebaşısı ile pazarlık artık alenen yapılıyor, hem de birden koyulaşıverdi, neden acaba? Öyle ki gündeme oturtulan mesajlar bile yayınlıyor Öcalan. Neden birden böyle bir sürece girildi? Bir görüşe göre, çünkü, hesapta Irak petrolleri var! Son yapılan tahminler Irak’ı petrol serveti bakımından dünyada birinci sıraya oturtmuş bulunuyor: 350 milyar varil petrol ve trilyonlarca metreküp doğal gaz rezervleri… Bunların önemli bir bölümü de Irak’ın kuzeyindeki Özerk Kürt Yönetimi’nin kontrolünde olan topraklarda… Plan Kerkük başkent yapılarak bu geniş petrol kaynaklarının üzerine oturmak… Ancak Irak merkezî hükümeti buna şiddetle karşı… Ne yapmalı? Gelsin, Amerika’nın “Yeni Osmanlıcılık” planı!... Plana göre Türkiye, daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Barzani’nin hâmiliğine soyunacak. Peki, ne karşılığında?... Tabii, petrol karşılığında!... Antlaşmaya göre Barzani AKP hükümetine Kerkük petrollerinden pay verecek, yeter ki Irak merkezî hükümetine karşı, Türkiye onu koruması altına alsın. Peki, nasıl kotarılacak bu hâmilik? İşte, işin püf noktası burada, çünkü Türkiye’ye hazırlanan tuzak burada karşımıza çıkıyor: Amerikan planı Türkiye’nin hâmiliğinde petrol odaklı bir federatif yapı öngörüyor! Ancak gözden kaçırılan gizli ve nihaî bir hedef var: Büyük Kürdistan… Bütün bu adımlar Türkiye’nin güneyini boydan boya bir yılan gibi saracak olan Büyük Kürdistan’ın inşasına giden adımlar... ABD bütün bunları M. Barzani’nin, Kürtlerin kara kaşına kara gözüne âşık olduğu için mi yapıyor? Elbette hayır, küresel şirketleri hesabına zengin petrol ve gaz rezervlerini kapatmak için yapıyor; bölgenin stratejik konumu için, İsrail’in yanı sıra tam güven duyacağı bir müttefik devlet daha olsun diye yapıyor. Ancak menfaatleri gerektirdiğinde, onun da kıçına bir tekme vurmaktan çekinmeyecektir[ii]. *** *** *** Amerika’nın bu “büyüterek küçültme” stratejisini Sadi Somuncuoğlu’nun bir yazısında[iii] da buluyoruz, şöyle yazıyor: AKP hükümeti ile terörist başı arasında varılan mutabakatlar çerçevesinde yapılacak yasal düzenlemelerle, Türkiye Cumhuriyeti devleti iki ortaklı, iki dilli ve özerk bölgeli bir rejime dönüştürülecek. PKK bunları görüp emin olunca, bütün silahlı teröristler Suriye’ye kaydırılacak ve “Kürdistan”ın Akdeniz’e uzanan üçüncü ayağının inşasına başlanacaktır. Bu da sağlanınca ortaya, bir yanda “Türkiye ortaklık devleti”, öbür yanda “Irak ve Suriye federe devletleri” çıkacaktır. En sonra bu üç parçanın birleşmesiyle “konfederal” devlet kurulacaktır. İşte size İsrail’e dost olan yeni bir devlet: “Büyük Kürdistan!” Somuncuoğlu devam ediyor: Başbakan ve Davutoğlu’nun “Türkiye’yi büyütmek” dediği şey ile, teröristbaşının Nevruz mektubunda bahsettiği “Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Orta Doğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak’taki Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleştirmek” söylemi aynı anlama gelmiyor mu? İyi de dünyanın altını üstüne getirecek böyle bir projenin sahibi Erdoğan, Davutoğlu, teröristbaşı ve Barzani olabilir mi? Mümkün mü bu? Asla!... Konuyla ilgilenen herkesin bileceği gibi, Erdoğan’ın da en az 30 defa “Bize eşbaşkanlık görevi verildi” dediği “Büyük Orta Doğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi”nin (BOP’un) sahibi “Haçlı” emperyalistlerdir. Projeleri de, ABD’nin malum eski “büyüterek küçültme” tuzağından ibarettir! *** *** *** Ne var ki iş burada da bitmiyor. Aslında plan içinde plan var, Rus matruşkaları gibi desem yeri... Öyle hazırlanmış ki insana dehşet veriyor. Buna göre “Büyük Kürdistan” sadece bir başlangıç… Peki gizli olan nedir o zaman? Asıl proje “Osmanlı İmparatorluğunu yeniden kuracağız” örtüsü altında “Kürdistan”ı kurarken, Ermenistan’ı da kurmak, Yunanlıların “Megalo idea”larına da yeni kapılar açmak. Kısacası, bir Türkiye Cumhuriyeti’ni bütünüyle imha planı söz konusu! Bu korkunç komplonun kimi ipuçlarını Arslan Bulut’un bir yazısında[iv] buluyoruz: 7 Mayıs 2000… Fener Rum Patriği Bartholomeos konuşuyor: “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmasını düşünebiliriz.” 2009’un Mayıs ayı… Başbakan Tayyip Erdoğan: “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi.” 2008’in Eylülü… Emekli Büyükelçi, TÜSİAD’lı Volkan Vural: “Devlet, Ermenilerden özür dilesin, Ermeni ve Rumlar tekrar eski topraklarına dönsün, tekrar vatandaş olsun… Ölen ve tehcire uğrayan insanların torunlarına bir çağrı da yapılabilir. ‘Burası sizin de topraklarınız, gelirseniz size de yer var’ denilebilir. Gelenlere vatandaşlık da verilebilir.” Nihayet, 2013’ün ilk ayları… AKP’nin Kültür Bakanı Ömer Çelik, beklenen çağrıyı yapıyor: “Geçmişte yapılan bazı yanlışlıklar yüzünden ülkemizi terk etmiş Hıristiyan ve Yahudiler var. Hepsine ’Ülkenize geri dönebilirsiniz’ diyoruz.” Ve diğer meşum gelişmeler: “Vatandaşlık yasası ile, yıllardan beri Türkiye’de bulunan 60-70 bin Ermenistan vatandaşına ve onların burada doğan çocuklarına, ayrıca Akdeniz sahillerinde yerleşen diğer yabancılara, son olarak da sığınmacı Suriyelilere Türkiye vatandaşı olabilme imkânı tanınıyor. Yunanistan istihbaratı, uzun yıllardır gönderdiği turistler vasıtasıyla, bütün Anadolu’da Eski Rum mallarının envanterini kaydediyor! Tarih Vakfı da Rockefeller Vakfı’nın para yardımı ile Türkiye’nin 10 pilot bölgesinde “Yerel Tarih Grupları” kurarak, Hıristiyanlara ait eski gayrimenkul tapularını ve eski azınlık mezarlıklarını araştırıyor. *** *** *** Yurtseverler! Demokrasi ile, parti ile, barış teraneleri ile, şununla bununla oyalanacak zaman değil artık. Birleşin, duruma el koyun. Unutun, bütün farklılıklarınızı, Bir an önce bu korkunç planı parça parça edin. Yoksa, ne vatan kalacak, ne millet, ne de devlet! Cihan DURA - 28 Mart 2013 DIPNOT:Binmisiz bir alamete gidiyoruz kiyamete-CIHAN DURA saygilarla
  21. Baska bir sosyal medyada ayni görüsü paylastim.Tüm bu olanlar ve hükümetin herseye ragmen attigi adimlardan geri gelmemesi,sanki birilerine verdigi sözü yerine getirme cabasi icinde ki ruh hali,Akil insan dedikleri ve yarisindan fazlasinin,Atatürk,Cumhuriyet ve maalesef TÜrk karsiti gruba verilen misyon,Silivride yasanan ve cagdas hukukla hicbir alakasi olmayan fasist yargilamalar bu yargilamalara yapilan itirazlarin,sahte delillerin belgelenmis olmalarina ragmen bu yargilamayi yapan kisilerin "siz ne derseniz diyin biz bildigimizi okuruz"tarzi yaklasimlari,Türk adinin,TC adinin her yerden kaldirilma cabalari,Türk bayragina yapilan ahlak disi yakistirmalar ve bayrakta degismelidir deme cüreti yani bütün bu kiskirtmalar evet sanki ülkede bir ic savas kiskirticiligi yapildigi izlenimi vermektedir. Bakin birsey daha var.Bu cok vahim bir durumdur.Ülkücülerin acikca kiskirtilmasi ki bunu hükümet ve yandas medya yapmaktadir. Ic savasin cikartildigi ülkeleri gördük.Demokrasi adi alitnda organize edilen sahte muhalif gruplarin devlet karsiti gösterileri sonrasi yapilan dis müdahaleler.Örnegin:Libya modeli,Irak Modeli gibi.Türkiye'nin bir bölünme sürecinde oldugu kesindir.Ancak basbakan bunu yapacak cesareti kendinde bulamiyor.Yani korkuyor.Milletle,polisi jandarmayi karsi karsiya getirmelerinin nedeni bir ic savas kiskirticiligidir.Henüz demokratik eylemlere kalkisanlar genclerdir,yani halk henüz bu eylemlere yogun olarak katki vermiyor.Birde bu katkinin verildigini düsünürsek bu kitlenin karsisinda ne Erdoganin polisi ne jandarmasi ve ne de Genelkurmayi durabilir.Kan gövdeyi götürür ve dis müdahale kacinilmaz olur. Bir nokta daha var bu da cok önemlidir:Basbakan Erdogan gecenlerde:"TÜRKIYE'nin Nato topragi oldugunu söylemisti.Bu söz öyle siradan bir söz degildir.Bu sözün icerdigi anlam cok büyüktür ve dis müdahalede bu Nato Topragi sözcügü cok önemli bir gerekce olusturabilir.Erdogan,Türkiye'yi tek basina degil NATO ile bölmeyi planlamaktadir.Pentagonda yayinlanan haritalar bunun belgeleridir.Erdogan birtakim istekler karsisinda vermis oldugu sözleri yerine getirme misyonunu üstlenmistir bu misyon Türkiye'nin bir dis müdahale ile yeniden SEVR dönemine götürülmesidir. saygilarla
  22. Bunca iddialarda bulunuldu,delillerin sahte oldugu,CD'lerin üzerinde oynandigi belirlendi,Sanik avukatlarina yeterine söz hakki verilmedigi ileri sürüldü,Avukatlar mahkemede cok büyük hukuksuzluklarin oldugunu ileri sürdüler.Gizli taniklarin cogunun terörist ve sabikalilardan oldugu artik bir gercek.Zaten vicdani temiz hic kimse kalkipta sahte taniklik yapmaz.Bir teröristin ve de bir sabikalinin ifadeleri ile suc tespiti yapanlarin hangi vicdana göre hareket ettiklerini bilmiyoruz. Bu kadar olaya,iddiaya ragmen,hükümet yetkililerinin ve de HSYK'nin herhangi bir inceleme sorusturma baslatmamis olmalari özellikle iktidarin her iddia karsisinda hep "BAGIMSIZ YARGI"diye Silivri mahkemelerini desteklemeleri bende cok kusku uyandiran bir durumdur.Bir iktidarin görevi ülkedek adaletsizliklere karsi hukuksuzluga ugruyoruz diyenlerin haklarina halel gelmesini önlemektir.Hal böyle iken hükümet "yargi bagimsiz"diyerek iddialarin üzerine gitmemektedir iste bu da daha büyük bir tertiple karsi karsiya oldugumuzu ispatliyor.Ve artik cok iyi biliyoruz ki Silivri'de hak ve hukuk yoktur,sadece talimatla yargilama ve infaz vardir. saygilarla
  23. Tutuklu Yarginin Tutsaklaridir Silivri Toplama Kampinda cile dolduranlar.Yargi Amerikanci AKP örgütünün tutsagidir.Dün Silivride yasananlar bir halkin, tutuklu yarginin emirkullugu yaptigi iktidara karsi bir eylemdi.Barikatlarin yikilmasi cok manidardir.Iktidarin "bizim iktidarimizin önünde bizi koruyan barikatlarin da birgün yikilacagi"korkusunu yasadigi bir eylem yapildi dün. Cünkü,halk eger eyleme kalkisirsa karsisinda ne polis ve ne de iktidarin yeni koruma ordusu olan jandarma bu eylemleri engelleyebilecek gücte olamazlar.Olamayacaklarini dünya üzerinde yasanan HALK AYAKLANMALARINDA gördük.O ülkelerin iktidarlarida aynen Türkiye'de ki iktidar gibi fasist yöntemlere basvurmus,halka karsi zulüm uygulamis haksiz yere insanlari kendi yargilarina yargilatmislardir.Iktidarlarinin, ya Cavusesko gibi bir duvarin dibinde bir kursunla sona erdigini,ya bir baskasi gibi isyancilar tarafindan infaz edilerek son buldugunu gördük ve yasadik.Bütün bunlardan ibret almayan bazi iktidar sahipleri maalesef hep ayni yolu takip ederek milletine zulmetmeye devam etmektedirler. Silivri'de yasananlar gerektiginde ülkenin asil sahipleri olan halkin kendisine zulmedenleri nasil caresiz birakabildiginin ufak bir denemesidir.Zalimin,gazi vardir,biberi vardir suyu vardir ama halkin iradesi vardir ve iktidar sahiplerinin bu iradenin önünde cok dikkatli olmalari gerekir.Menderes,1954 secimlerinde oy kaybetmis bunu önemsemeyip kendisine oy verenlerin alkislarina ve tezahüratlarina kandigi icin 1957 secimlerinde cok müthis bir oy kaybina ugramistir.Ben AKP'nin gidisini DP'nin dönemine benzetiyorum.Menderes'e peygamber diyenlerin cocuklari simdi de Erdogan'a ayni yakistirmayi yapiyorlar.Menderes 27 MAYIS Askeri müdahalesiyle yikildi.AKP'yi asker degil ama halkin yikacagina cok inaniyorum.cünkü halk kendisini aldatanlari bir süre dener alkislar ama sonra da tekmeyi vurur.Umariz ki AKP'nin gidisi bir halk eylemiyle gerceklesir. Silivri'de olanlar hakkinda iktidar ve onun yandasi medya tarafindan söylenip yazilanlar hala birilerinin uyanmadigini gösteriyor.Köseye sikisanlarin hep ayni yöntemi kullandiklari denemelerle sabittir.AKP,karsisinda bir halk eylemi oldugunu artik anlamaya baslamistir,bu hergecen gün biraz daha büyüyerek devam edecektir.Buna karsi AKP'nin hala ajitasyon yapmasi cok ilginctir.Bazen kendi kendime acaba AKP bir halk ayaklanmasi olsun diye mi cabaliyor diye düsündügüm de olmaktadir.Ama neden böyle bir yolu takip etsin diye de soruyorum kendime. saygilarla
  24. Valla senin verdigin bilgiler sahte bilgilerdir carpitilmis bilgilerdir ve hangi sitede kimler tarafindan uyduruldugu bilinen bilgilerdir.Bak ben sana senin bilmedigin sadece o sitede adlarini duydugun kisilerin kitaplarini al oku ögren dedim.Ve göreceksinki o sitede yazilanlarin tam aksine Atatürk'ün kim oldugu ve neler yaptigini daha iyi anlayacaksin. Ayrica ben sana daha güclü belgeler verdim hem de Ingiliz arsivlerinden alinmis belgeler.Ne hikmetse onlara fazla ragbet etmedin Osmanlici sitede yapilan dezinformationlar kadar. saygilarla
  25. Hem müslüman hem laik olunmaz sözüyle basbakan zaten amacini ortaya koymustur.Bunun aciklanacak bir yani yok.Halbuki "dinde zorlama yoktur"senin dinin sana benim dinim bana"sözleriyle dini acidan da laiklik vurgulamasi yapilmistir Basbakan ve pesindekiler oldu bitti Laiklige karsidirlar ve laiklik karsiti eylemlerinde odagi olmusturlar. Laiklik dinsizliktir diyenlerin basinda basbakan ve cemaatler gelir.Yani devletin herhangi bir dine ait olmamasi bütün inanc kesimlerine ayni esitlikte yaklasmasi gerekirken Türkiyede belirli bir mezhebin sözcülügü yapilmaktadir.Insanlarin inanclariyla alay etmek,siyaset yapmak etik degildir.Laiklik hic degildir. "Laiklik halk isterse tabi ki gider"sözü de popülist ve kökten dinci yiginlara yönelik söylemlerden biridir.Adim adim toplumun büyük kesiminin inanclarini sömürerek laiklige karsi beyin yikama uygulamalariyla halki yönlendirip laiklige karsi büyük bir cephe olusturmak ve nihayet bu cepheden "laiklik kalksin mi ?EVET!" yanitini alacagina emin olan bir insan tabi ki halki kullancak ve laikligi rafa kaldirmanin sorumlulugunu ve sucunu halka yükleyecektir. saygilarla

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.