Zıplanacak içerik

politika

Φ Süper Üye -
  • Katılım

  • Son Ziyaret

politika tarafından postalanan herşey

  1. Siyasi Tarafsizlik benim kanimca"Devlet islerine son zamanlarda acikca karismaya baslamis olan Diyanet'in mümkün oldugunca siyasi tarafsiz olmasi"anlamina gelir. Cumhuriyet Tarihinde emsali görülmemis bir sekilde özellikle son aylarda;Diyanet Isleri Baskanligi tarafindan yapilan bazi aciklamalar müdahale izlenimi vermektedir.Hazirlanan;anketler,bu anketlere cevap verme zorunlulugu ve bunun cezai müeyyidesinin olmasi,Izmir hakkinda Diyanet Isleri Baskani'nin sasirtici aciklamalari,Fetulahci bir Müftü'nün abuk subuk bir gerekceyle Izmir'e atanmasi,Hutbelerden Atatürk'ün adinin cikarilmasi ve bunlara benzer daha bircok siyasi tarzda aciklamalar bana Türkiye'de zaten yarim aksak yürüyen Laikligin yerine siyasete karisan Diyanet'in mümkün oldugunca Siyasi Tarafsiz olmaya dikkat ederek Laikligin rafa kaldirilmasi calismalaridir. Hani söyle de denebilir:Hükümet dini dayali kararlar almiyor ve Türkiye de laiklik devam ediyor.Ancak Tarim Bakani Eker'in,Polis Teskilati'nin 168'inci Kurulus Yildönümünde Diyarbakir'da Protokol Masasina oturtulmus olan Mollalari görünce Türkiye'de laikligin rafa kaldirilmasinin arefesini yasadigimizi anliyorum.Hatirlayin;Basbakan Erbakan Meclis'e cemaat liderlerini yemege davet etmisti.Erdogan neden ondan ayri bir adim atsin ki? Laiklige 60 yildir saldiriliyor asil önemli saldirilar Özal döneminde baslamisti.Ciller ve Erbakan'in iktidari döneminde bu saldirilar yogunlasmis ancak 28 Subat bunu engellemis (veya degil)ve kilik kiyafet yasasi uygulamaya konmustu.Bugün özellikle PKK'nin dinci kesiminden olan Ertugrul Kürkcü'nün Kilik Kiyafet ve Sapka,Tekke ve Zaviyelerle ilgili önerileri iktidarin türban yaklasimi bize Türkiye'de laikligin yok edilmesinin yakin oldugunu gösteriyor. Iste tam da bu noktada,"SIYASI TARAFSIZLIK"yasasi devreye sokuluyor ve diyanet siyasilesiyor. Paradoks ise,TSK'nin siyasete karismasina karsi olanlardan,Diyanetin siyasete karismasina alkis geliyor.O TSK'ki irticaya karsi laikligin kalesi olarak görevini yerine getiriyordu,iste o görevi yerine getiren TSK lagvedimis ve yerine hem siyasete karismayan ve hem de irticaya göz yuman bir güc olusturulmustur.Emniyet Teskilati'nin Erdogan döneminde dincilestirilmesi laikligin kalesi olan TSK'ya karsi bir denge unsuru yaratma amacliydi. saygilarla
  2. Ortadoğu’da Neler Oluyor? Erol Manisalı Libya’da Kaddafi linç edildi, geriye eskisini aratmayacak bir kaos hâkim oldu. - Mısır’da Müslüman Kardeşler ve ordu egemenliğinde karma bir totaliter rejim kuruldu. - Tunus’un yarını belli değil. - Esad’ı ve rejimini devirmek isteyenler Suriye’yi hallaç pamuğu gibi savuruyorlar. - S. Arabistan ve Katar uslu çocuklar olarak istenenleri yerine getiriyorlar. - Lübnan her zaman olduğu gibi Ortadoğu’nun bir aynası gibi dalgalı kaoslarını yaşamakta. - Kuzey Irak’ta ise operasyon çoktan tamamlandı. Petrol, gaz, Müslümanlık, Hıristiyanlık, tarikat çatışmaları iç içe geçmiş durumda; kısacası Ortadoğu yeniden yapılandırma sürecini yaşamakta. Hem de bedeli Ortadoğu insanının kanı pahasına. Irak-İran savaşı dahil o günden bu yana Ortadoğu’da ölen Arapları, İranlıları, Türkleri, Kürtleri, Hıristiyanları toplasanız inanılmaz sayılar ortaya çıkıyor. Bugün de Ortadoğu’da sıcak savaşlar ve iç çatışmalar var gücüyle sürüyor. İşin kötüsü, bu savaşların sona ereceğine ve ölümlerin duracağına dair görünürde hiçbir belirti yok. Demokrasi mi? - Bugün Mısır’da ve Libya’da demokrasiyi konuşan, tartışan var mı? ABD mi, AB mi, Çin ya da Rusya mı? Yoksa Hindistan mı? - S. Arabistan’da, Katar’da, Bahreyn’de demokrasiye geçilsin diyen bir Allah’ın kulunu duydunuz mu? - Arap Baharı’nın bir paravan olduğunu söylemeye başlayanlar ne kadar ileri gidebiliyorlar? - İsrail’in Suriye’ye son saldırısı nasıl bir tepki aldı? - Halkın dediği olsun demek yetmiyor; başkaldıranlar faşizmi de, nasyonalizmi de, El Kaideleri de getirmedi mi? Bunlar da kendilerine göre halk hareketleriydi. Ancak hedefte ne demokrasi ne de çağdaş küresel değerler vardı. Baskıcı ve insanlık dışı rejimler geldi. Demokrasinin gelişmesini engelleyecek yeniden yapılanmalar sonucunu doğurdu ve doğurmakta. - İşi somuta indirgeyip nesnel öğeleri açık açık söylememiz gerekir. Neler mi? - Çağdaş demokrasinin öğelerini hedef almamız kaçınılmaz olur. Toplumsal özgürlükler, insan hakları, kadın erkek eşitliğinden başlayarak ardını getirmemiz gerekir. - Gücün demokratik paylaşımından gelirin adil dağılımına kadar tek tek hedefleri ortaya koymak zorunlu hale gelir. - Katılımcı demokrasinin ne olduğunu, ne olmadığını anlatmak zorundayız. - Bilim, akıl, vicdan ve ahlak zemininde bulunmamız kaçınılmaz hale gelir. Kapalı Çarşı’da 45 yıllık dostum Nik’in çayını içiyordum; yaptığı nadir yapraklara işlettiği hat sanatının örneklerini gösteriyordu. Birinde eski Türkçe bir yazı vardı; Erol Hoca ne yazıyor, biliyor musun dedi. Yazı şuymuş: “Bir saat adaletle yönetmek, bir yıl ibadet etmekten daha makbuldür”. Ve bu söz Hz. Muhammet’e aitmiş. Ortadoğu’da olan bitenleri düşündüm; bu coğrafyadan gelen son semavi dinin peygamberinin dediğiyle yaşanan zıtlıklar şaşırtıcıdır. Acaba şaşırtanlar kim diye sormak gerekiyor. Bugün yaşanan kaos bir kader olmamalı, insanlar ve insanlık adına... saygilarla
  3. Atatürk ve Cumhuriyet düsmanligi tescil edilmis dinci ve Osmanlici Internet sitesinden alinmis olan bu carpitilmis bilgiler sizin tezinizi güclendirmek adina basvurdugunuz yöntemlerden biridir. Yazilarinizda adlari gecen daha dogrusu Mustafa Kemal'in Ingilizlerle isbirligi yapmis oldugunu ispatlamanizda kaynak olarak almis oldugunuz isimlerin kimler oldugunu ve Mustafa Kemal'le ilgili yazip söylediklerini,kitaplarini bilmis olsaydiniz sanirim böyle bir yanilgiya düsmez ve carpitilmis sahte bilgilerle ulu önderi karalama girisiminde bulunmazdiniz. Ne diyorduk;Aydinlarin görevi gercekleri anlatmaktir,eger birisi Aydinlik iddiasinda bulunuyor ama yalan yanlis bilgilerle donanmissa ona Aydin degil KARANLIK denir. Size tavsiyem:DAGOBERT VON MIKUSCH'un Mustafa Kemal üzerine yazmis oldugu kitaplari okuyun.Kont Sforca'nin Atatürk'le ilgili sözlerini iyice ögrenip biraz bilgi sahibi olun.Bu bir dost tavsiyesidir. Son olarak gerek Ingiliz arsivleri gerek Osmanli arsivleri gerek Türk tarihi ve gerekse vicdan sahibi tarihcilerin verdigi bilgilerin icersinde Mustafa Kemal Atatürk'ün Ingilizlerle isbirligi yapmis olduguna dair hicbir belge yoktur.Genelinde Dr.Riza Nur'un Atatürk'e duymus oldugu hazimsizligin onun hakkinda yalan yanlis bilgileri ortaliga yaymis olmasindan öte hicbir gercek yani yoktur bu iddialarin. saygilarla
  4. Mondros mütarekesi 30 Ekim 1918'de imzalandi,31 Ekim 1918'de Liman von Sanders görevden alinip onun yerine Yildirim Ordulari Kumandanligina Tuggeneral Mustafa Kemal getirildi. Mütarekeden 5 gün sonra,5 Kasim 1918'den itibaren Harbiye Nezaretinden Mondros Mütarekesi geregince ordulara terhis emri gelmeye baslamisti. Atatürk ayni gün,Adana'dan Sadrazam Ahmet Izzet Pasa'ya ilk ikaz telgrafini cekti: "Ciddi olarak arzederimki gereken tedbirleri almadikca orduyu terhis etmeyiniz.Sayet ordulari terhis edecek ve Ingilizler'in her dedigine boyun egecek olursak düsman ihtiraslarinin önüne gecmeye imkan kalmayacaktir" Atatürk'e karsi yikici ve zehirli iddialar ileri sürenler Osmanlici ve dinci kesimdir.Bunlar Kurtulus Savasina karsi olarak hem isgal güclerinin yaninda yer almis hem de isgale karsi olanlari Ingiliz ajani diye yaftalama gibi bir ahlaksiz tutum icine girmislerdir.Bugün Atatürke karsi yapilan bilincli veya bilincsiz saldirilarin kökeni bu isgal gücleri yandaslari olanlarin yikici propagandalaridir.Bakin asagida Ingiliz Arsivlerinden bazi notlar alintiladim.Bu notlarda Mustafa Kemal'in kim oldugu acikca belirtiliyor. İŞTE WİKİLEAKS BELGELERİ’Nİ GÖLGEDE BIRAKAN İNGİLİZ BELGELERİ Belge 1 : İngiliz Karadeniz Orduları Komutanı Milne, 17 Şubat 1919’da İngiliz Hükümeti’ne gönderdiği raporda : "Ordu Komutanı Yakup Şevki’yi attırdım. Yardımcısı Ali Rıfat Bey’i yakalattım. Batum Tümen Komutanı Mürsel Bey’i tutuklattım" demiş. Belge 2 : İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Webb, İngiltere’deki bir dostuna 19 Ocak 1919’da gönderdiği bir mektupta : "Görünürde memleketlerini işgal etmediğimiz halde valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan özgür bırakıyoruz. Demiryollarını sıkça denetimimizde tutuyor ve istediğimiz herşeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor... Halife elimizin altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına sahibiz... Bildiğiniz gibi Padişah (Vahdettin) bizi buraya yerleştirmeyi diliyor." demiş. Belge 3 : Anadolu’da Mustafa Kemal’i takip eden İngiliz Gizli Servisi’nden (MI6) Yüzbaşı Hurst, 12 Haziran 1919’da Samsun’dan İngiliz yetkililere gönderdiği bir raporda Mustafa Kemal’in çalışmaları hakkında : "Çevrdeki kasabalar ve ötesiyle kurduğu telgraf iletişimi öylesine büyük boyutlu ki, neredeyse telgraf haneyi tekeline almış gibi görünüyor. Yanındaki subaylarsa onun etkisiyle uzlaşmayan komşu köy ve kasabalarda sık sık görülüyorlar. Yunanlılara karşı bir direniş hareketini düzenlemekte olduğundan eminim..." demiş. Belge 4 : İngiliz Yüksek Komiseri Calthrope, 23 Haziran 1919’da İngiliz Dış işleri Bakanlığı’na gönderdiği bir raporda : "Gelibolu çarpışmalarında büyük bir ün kazanan Mustafa Kemal’in artık ulusal ve yabancı karşıtı duyguların merkezi haline geldiğini" belirtmiş ve Calthrope, bu raporun kenarına, "Mustafa Kemal Malta’ya sürülmelidir" diye de bir not eklemiş. Belge 5 : İngiliz Yüksek Komiser Vekili Webb, İngiliz Sir R. Graham’a, 28 Haziran 1919’da gönderdiği bir mektupta : "İzmir’e çıkışa kadar işler iyi gitmekteydi. Yavaş yavaş kötü (ulusalcı) vali ve komutanları işten attırıyorduk. Şimdi işler değişti. Mustafa Kemal, Samsun bölgesinde çalışıyor ve şimdiye kadar yola gelmeyi reddetti." demiş. Belge 6 : İngiliz Başbakanı Lloyd George, 5 Mart 1920’da Lordlar Kamarası’nda : "Mustafa Kemal Paşa, Maraş’ta, bizim müttefikimize (Fransa) saldırsın, biz hiçbir harekette bulunmayalım. Bu olamaz. Hemen en enerjik tedbirleri almalıyız. İlk iş olarak Mustafa Kemal Paşa’nın atılmasını istemeli. Sonra da Müttefik kuvvetlerle İstanbul’u işgal etmeliyiz." demiş. Belge 7 : 20 Haziran 1922’de İngiliz Kabinesi’nde yapılan gizli görüşmelerde : "Mustafa Kemal’e bir darbe indirmenin zamanı gelmiştir". "Ona hiçbir biçimde merhamet edilmemelidir". "Bolşeviklerle Kemalistler arasında bir çıkar çatışması yaratılmalıdır". "Bir Yunan birliği Bandırma’ya gönderilip Mustafa Kemal arkadan sarılmalıdır". "Türkleri akıllandıracak en iyi yol Mustafa Kemal’i cephede yenmektir" denilmiş. Belge 8 : İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Rattigan, 24 Temmuz 1922’de Lord Curzon’a gönderdiği bir yazıda : "Kemalistlerin yenilgisi gerçekten kesin ise Anadolu’da bir Antikemalist hareket olasılığı çok kuvvetlidir... İstanbul’da Sultan’ın Dışişleri Bakanı Ahmet İzzet Paşa, bana Anadolu’daki ordunun yüzde 65’i ile Meclis’in yüzde 65’inin desteğini garanti etmiştir. Kemal devrilecektir. Kazım Karabekir Paşa da Sultana sadakat ve bağlılık telgrafı çekmiştir. Bu anlamlıdır". demiş. İngiltere Büyükelçiliği Baştercümanı Ryan’ın, 7 Şubat 1922’de Londra’ya gönderdiği "Mustafa Kemal’i Devirme Plan"ına göre, Mustafa Kemal, dışardan Müttefiklerin askeri gücüyle değil, içerden saltanatın gücüyle devrilecektir. Bunun için "daha makul" bir barış anlaşması yapıp sultana (Vahdettin’e) imzalatılacaktır. Bunun üzerine sultan milliyetçilerin bir kısmını kendi yanına çekip otoritesini yeniden kuracaktır. Arkadan da Müttefiklerce de desteklenecektir. Müttefikler, Türk halkının "milli amaçlarına istekli gözüküp" Sevr Antlaşaması’nda yapılacak bazı değişiklikleri "tantanayla" ilan edecekler ve bunları kabul etmeyenleri ezeceklerdir. Böylece Mustafa Kemal ve Milliciler kendiliğinden etkisizleştirilecektir. Yüksek Komiser Rumbold, 15 Ocak 1922’de kabineye başka bir plan sunmuştur. Onun plana göre ise barış teklifi Vahdettin’e yapılacaktır. Barış şartlarını kabul eden padişah Türk halkına bir çağrıda bulunarak milleti kendine çekecektir. Bu şekilde "Misak-i Milli" diye direten Kemalistler azınlıkta bırakılıp iş başından uzaklaştırılacaktır. Bu planı uygulamak için Rumbold, Padişah Vahdettin’le anlaşmıştır. 7 Ağustos 1922’de Vahdettin’le bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Vahdettin, Rumbold’a, "Millici liderlerin isyancılar topluluğu olduğunu, İttihat Terakki’yi canlandırdıklarını, onların Bolşevik olduğunu" belirterek, "İngiltere’nin barışı kendisiyle yapmasını, Yunan işgalindeki toprakların boşaltılıp kendisine verilmesini ve ’Kemalist asileri ’ temizlemede’ İngiltere’nin kendisine destek olmasını" istemiş. Belge 9 : Erzurum’daki İngiliz Kontrol Subayı Yarbay Rawlinson, İngiltere’ye gönderdiği bir raporda "Mustafa Kemal’in gelecekte bir İslam Cumhuriyeti kurmayı planladığını" belirtmiş. Belge 10 : General Milne, 16 Aralık 1918 tarihli raporunda : "Padişah Vahdettin’in, Sami Bey’i Ordu Genel Karargahı’na gönderdiğini ve Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için İngiliz Hükümeti’nden istirhamda bulunduğunu, barışın beklenilmesi halinde geç kalınmış olacağını söylediğini, İngiliz memurlarının kontrol amacıyla memleket içine gönderilmesini ve bu sayede İngiliz subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etmiştir." demiş. Belge 11 : İstanbul’daki İngiliz temsilciden 10 Ocak 1919’da Bolfour’a gönderilen özel bir mektupta, "Padişah Vahdettin’in iyi bir İngiliz dostu olduğu, İngiliz Yüksek Komiserliği ile ilişki kurmak için herhangi bir yol olup olmadığını merak ettiği ve İngiltere’nin kendisine ’halifelik’ makamında destek olup olamayacağını sorduğunu" belirtmiş. Belge 12 : Padişah Vahdettin, Sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 30 Mart 1919’da İngiltere’ye bir barış projesi sunmuştur. Bu projeye göre : "1. İngiltere gerekli gördüğü yerleri 15 yıllığına işgal edebilecek, 2. Sultan, Osmanlı Bakanlıklarında gerekli görülen yerlere İngiliz müsteşarlarının tayinine izin verecek, 3. Her vilayete birer İngiliz Konsolosu tayin edilecek, 4. Bu konsoloslar 15 yıl süreyle Valinin yanında müşavirlik yapacak, 5. Türkiye’deki seçimler İngilizlerce kontrol edilecek, 6. İngiltere Türk maliyesini kontrol edecek, 7. Doğu halkının anlayışına göre anayasa sadeleştirilecek" İngilizler, bu anlaşma teklifini kabul etmeyince Vahdettin, yine sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 8 Eylül 1919’da İngilizlere bir barış daha teklif etmiş, ancak bu seferki teklifte, 30 Mart teklifindeki şartlara bir de Doğu’da "Bağımsız bir Kürdistan" kurulmasını kabul ettiğini eklemiştir.İngilizler bu teklifi kabul etmiş ve İngilizlerle bir gizli antlaşma imzalanmıştır. Belge 13 : İngiliz Siyasi Müşaviri T.B. Hohler, İngiltere’ye gönderdiği 4 Kasım 1919 tarihli raporunda : "Sultanlık idaresi şimdi bayağı ve boş bir tavır takınmış bulunmaktadır.... Sultan (Vahdettin) ise zayıf karakterli olup... Yıldız’da titreye titreye oturmaktadır... Belki de bazı olayların kendisini taht ve tacından yoksun bırakacağından korkmaktadır. Osmanlı hanedanı artık kuvvetten düşmüş gibi görünüyor. Bu hanedana mensup hiçbir prens, halkını idare edebilecek yetenek ve enerjiye sahip görünmemektedir." demiş. Belge 14 : İngiliz temsilcisi Amiral de Robeck, 21 Ağustos 1920’de Vahdettin’le görüştükten sonra İngiltere’ye gönderdiği raporda : "Vahdettin, Türkiye’nin ölüm fermanı demek olan Sevr Anlaşması’nın imzalanması için emir verirken gelecekte İngiltere’nin yardımına dayanacağı ümidi beslediğini... Yaşayacak olduğu takdirede bir dost yardımına ihtiyacı olduğunu... belirtmiştir." demiş. Belge 15 : İngiliz Yüksek Komiserliği’nden Tom Hohler, 5 Aralık 1918’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası Şefi George Kidston’a yazdığı bir mektupta. "Burasının (İstanbul) Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için şimdiki koşullardan yararlanılmazsa çok yazık olacaktır. Bu kenti, sözünü edebeileceğimiz herhangi bir yönetim altında görmeye hazırım ; yeter ki bu Türk yönetimi olmasın ; çünkü bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte değillerdir. Türkler büsbütün yenilmiş olduklarını iyi biliyorlar. Örgütleri parçalanmış, bozguna uğramıştır. Kendileri ise sefalet içindedir. İstanbul işgal günleri yaşıyor. Buradaki yönetim her İngiliz tiksindirecek kadar aşağıdır." demiş. Belge 16 : Vahdettin, 23 Mart 1921’de sırasıyla İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerle görüşmüştür. O gün Padişah’la görüşen İngiliz temsilcisi Rumbold, Lord Curzon’a gönderdiği yazıda görüşmenin detaylarını şöyle anlatmıştır : "Salonda, ben ve yardımcım Andrew Ryan’dan başka kimse yoktu. Sultan kendi tercümanını salıverdi ve Ryan’ın tercümanlık etmesini istedi. Sonra da Londra’da yapılmakta olan konfernasla ilgili Mustafa Kemal’den Tevfik Paşa’ya gönderilmiş olan üç telgrafa değindi ve Ankara’nın kendi tahtını tehlikeye düşürmek ve kendi yetkisini kırmak amacı güttüğünü söyledi. Şunları ekledi : ’Anadolu’daki durum şöyledir : Bir avuç haydut orada erki ele geçirmiştir. Sayıları azdır, ama tam olarak halkın boğazına ilmiği geçirmişlerdir. Halkın iteatkar, korkak ve yoksul olmasından yararlanmaktadırlar. Onların gücü, tek kaygıları kendi çıkarları olan 16.000 subayın desteğine dayanır... Ankara önderleri, bu ülkede gerçek çıkarları olmayan, ülkeyle kan veya başka ilişkileri bulunmayan kişilerdir. Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyalı bir asidir. Onun kanı Bulgar, Yunan ve Sırp kanı olabilir. Türk olmayan, Arnavut, Çerkez olan hepsi de birbirlerine benzemektedir. Onlar arasında tek bir gerçek Türk yoktur. Buna rağmen ben ve hükümetim onların önünde güçsüzüz. Onların kıskacı o kadar etkindir ki, propaganda vasıtasıyla bile Türklere ulaşmak olanaksızdır. Gerçek Türkler merkeze sadıktır, ama tehdit ediliyor ve aldatılıyorlar. Bu adamlar bana boyun eğdirmeye çalışıyorlar ve dıştan Bolşeviklerden yardım sağlamaya uğraşıyorlar. Bolşevikler şimdi Türk hududuna yaklaşmıştır. Ankara önderleri onlarla entrika çeviriyor". Belge 17 : İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, 10 Aralık 1921’de İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği yazıda : "Kendi görüşümce, Padişah, durumu oldukça umutsuz bir evreye gelinceye kadar görevinde kalmalıdır.Şu anda pek az gücü vardır.Ankara’daki önderler ondan hoşlanmıyor, halk arasında da pek popüler değildir." demiştir. Belge 18 : Mustafa Kemal, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki bir heyeti Londra’ya göndermeye karar vermiştir. Yusuf Kemal Bey, Londra’ya gitmeden önce İstanbul’a uğrayarak 23 Şubat 1922’de Padişah Vahdettin’le görüşmüştür.İngilizci Padişah Vahdettin, bir taraftan Yusuf Kemal Bey’le görüşürken, diğer taraftan bir ajanını Yusuf Kemal Bey’in kaldığı eve göndererek, Yusuf Kemal Bey’in çantasındaki "gizli belgelerin" suretlerini çaldırıp bir mabeyncisiyle suratle İngiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold’a göndermiştir. İstanbul’daki İngiliz Yüzksek Komiseri Sir Rumbold, Vahdettin’in, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’in çantasından çaldırtarak kendisine verdiği belgeleri, 7 Mart 1922’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na göndermiştir.Belgeler, İngiltere Dışişleri Bakanlığını çok sevindirmiştir. Bakanlık yetkililerinden Francis Osborne, bu belgelerle ilgili olarak 14 Mart’ta şu notu yazmıştır : "Padişah, Yusuf Kemal’in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle (İstanbul’la Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor" İNGİLİZ BELGELERİNDEN ÇIKAN SONUÇ Elimizde, Kurtuluş Savaşı yıllarına ait yüzlerce GİZLİ İNGİLİZ BELGESİ vardır. G. Jaeschke, S. Sonyel, E. Ulubelen, B. Şimşir gibi bilim insanları, İngiliz Arşivlerinde yaptıkları araştırmalar sonunda WikiLeaks Belgeleri’ni gölgede bırakacak kadar önemli İngiliz Belgeleri’ne ulaşmışlar ve bunların tamamını yayınlamışlardır. Yukarıda örneklendirdiğimiz İngiliz Belgeleri ; Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’nin karşısındaki gerçek gücün Yunanistan değil İngiltere olduğunu, dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nın "buz gibi" bir antiemperyalist mücadele olduğunu, İngiliz emperyalizminin Kurtuluş Savaşı’nın önderi Mustafa Kemal’i etkisiz hale getirmek için çok çaba harcadığını ve Kurtuluş Savaşı boyunca İngilizlerin oyuncağı haline gelen Padişah Vahdettin’in "su katılmamış bir hain" olduğunu gözler önüne sermektedir. Ancak, bütün bu belgelere karşın, "kadim yobazlarımız" ve "dönme liboşlarımız", ya bu belgeleri görmezden gelerek veya bin dereden su getirerek tarihi gerçekleri tersyüz etmeyi başarmışlardır... İngiliz Belgelerindeki "açık gerçeklere" rağmen bugün bu ülkede, Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist bir mücadele olmadığını, Mustafa Kemal’in İngilizlerle ortak hareket ettiğini ve Padişah Vahdettin’in "hain" değil "kahraman" olduğunu düşünen yüzbinlerce insan vardır... WikiLeaks Belgeleri’nin Türkiye’de "taşları yerinden oynatacağını" ve "çok şeyi değiştireceğini" düşünenlere, "İngiliz Belgeleri neyi değiştirdi ki ?" diye sormak isterim... Mesele belgeler değil, mesele, o belgelere bakan gözlerin ne kadar gerçeği gördüğü, o belgelerin muhasebesini yapan vicdanların ne kadar nasırlaşmamış olduğu ve o belgeleri analiz eden beyinlerin ne kadar analitik düşünme yeteneğine sahip olduğudur... Sinan Meydan
  5. Bu devrime karsi cikanlar maalesef baska baska adlarla aniliyorlar. Aydin olmak halkin önünde gitmeyi öngürür bu Aydin'in görevlerinin en önemlisidir diger görevleride halka öncülük yaptigi gibi yönetenlerede uyarilarda bulunur bu da Aydin olma özelliklerinden biridir. Isim vermiyorum,ülkede özellikle iktidar kesiminin gözünde Aydin olarak görülen isimler birakin halkin önünden gitmeyi iktidara yaranabilmek yarisina cikmislardir.Bunlarin kimler oldugunu biliyoruz.Onlar da zaten AKIL diye secildiler,gercek aydinlar ise sürece karsi olduklari icin yandaslar tarafindan hain ilan ediliyorlar. Ergenekon,Balyoz Senaryosunu hazirlayip milletin gündemine sokanlar, destekleyenlerin hepsi AKIL adamlar listesinde yer almistir. Komprador Sol AKP'nin degirmenine su tasiyor.Diger sol örgütler ideolojik catisma halindeler.Sag ise birlesmis durumdadir.Cünkü bugün AKP'nin gittigi yol tüm sag kesimin arzuladigi bir yoldur,bu nedenle birlesmekte güc oldugunun bilincedirler.Sol icin bunu söyleyemeyiz,Sol AKP'nin dümen suyunda Atatürkle ugrasmaktadir. Evet gün birlesme günüdür ancak birlesebilenler icin. saygilarla
  6. Basbakan bu insanlari böyle aldatiyor,camisinde ,kahvesinde,kösebasinda birileri insanlari beyin yikama ameliyesine tabi tutarak cobanin kavalini dinleyenler hesabina döndürüyor. Cemaatlerin ve milletin parasi ile satin alinmis yandas medya ki bunlarin basinda SABAH,ATV,TRT,STAR,YENI SAFAK,ZAMAN vb kiytirik gazeteler ve TV kanallari gelir.SABAH Gazetesi Erdoganin akrabasi tarafindan satin alinmis ve yandas olsun diye devlet bankalarndan görülmemis bir kredi verilerek hükümetin kucagina oturtulmustur.Diger gazeteler de Fetulah cemaatinin parasi ile cikarilan gazetelerdir bunlar satilmaz cünkü kimse almaz alanlarda basbakana tapanlardir.AVM'ler de bedava dagitilarak AKP adina propaganda yaptirilir.Bu gazetelerde Allah bir degil diye bir yazi ciksa okuyanlar inanir cünkü dedik ya kaval dinleyen hesabi. Bu gazetelerin isleri gücleri AKP'yi hep basarili gösterip iplerini elinde tutanlari saklamaktir.Halbuki gercekleri yazan gazetelerde var cok sükür ki var.Hasan Cemal'i sevmem ama onun yazdigi yazilari yandas medyada kolay kolay kimse yazamaz.AKP'nin ne oldugunu anlamak isteyenler Sözcü filan okumasin sadece Hasan Cemal'in "BASBAKAN ZALOGLU RÜSTEM GIBI"yazisini okusunlar yeter. Gelelim Türkiye'nin bölgesinde lider olma durumuna;bu tamamen hamaset ve yandaslik kokan bir iddiadir iddia diyorum cünkü gercekle uzaktan yakindan bir ilgisi yoktur.Ortadogu'nun lider ülkesi Türkiye degil Israil'dir,Türkiye Israil'e bile taseronluk yapmakta ve Israil'in güvenligi icin Iran'a karsi patriotlar ve füze kalkani getirtmistir ülkeye.Bu füze kalkanini Türkiye disinda hicbir ülke istemedi.Türkiye'ye dayattilar.Aynen Nato Genel Sekreterligi gibi.Hatirlayin:Peygamberin karikatürü nedeniyle ve ROJ tv yayinlari nedeniyle Danimarka ile aramiz gerilmisti.Basbakan atip tuttu ama sonra ne oldu Danimarka Basbakani'nin Nato Genel Sekreteri olmasina onay verdi,yani bu onay ona dayattirildi. Libya konusunda da ayni seyler oldu.Nato Libya'ya müdahale etsin dendi;BASBAKAN gürledi "Nato'nun Libya'da ne isi var"dedi ,sonra ne oldu?IZMIR LIbya'ya saldirmak icin NATO'ya karargah olarak verildi.yani Erdogan'a dayattirildi.Türkiye tarihinde Osmanli disinda hicbir iktidar Haclilarla birlik olarak müslüman bir ülkede kan dökülmesine taseronluk yapmadi AKP gibi,sadece Libya'da mi?Misir,Irak,Suriye bunlara birer örnektir.Afganistan'da Amerikan cikarlari icin müslümanlarin öldürülmesine ortaklik yapan kimdir?Türkiye. Türkiye asla lider olamamis bir devlettir.Olamaz da cünkü ordusu esir alinmis bir devlet lider devlet olma sansini harcamis demektir.Lider ülkeler baskalarinin hesabina kendi ordusunu tutsak almaz.Uyduruk hikayelerle cemaatin savcilarinin vicdansizligina birakilmis yargidan ancak art niyet beklenir. Ekonomi,tamamen yabanci sermayenin elindedir,Türkiye sicak para ile ekonomisini yürütmeye calismaktadir bu sicak paranin hizli bir sekilde Türkiye'den kactigi an Türkiye iflas edecektir.Milli bir ekonomi yoktur,milli olan bütün kuruluslar yabancilara peskes cekilmistir.AKP iktidara geldigi günden bu yana cumhuriyet tarihinde yapilmis olan ne varsa satarak borc ödemis ve utanmadan da bizden öncekiler hicbirsey yapmadi diye halki aldatma yoluna gitmistir. Cumhuriyetin kuruldugu ilk 17 yil icinde yapilan 4078Km demiryolu, Yabancilardan satin alinan 4200Km demiryolu ile Atatürkten sonra ki dönemlerde üzerine bir Km dahi eklenmeden bugüne kadar gelmis Erdogan yaptirdigi 1o85km demiryolu icin yüzü bile kizarmadan Cumhuriyeti kuranlara dil uzatarak sen ne ördün biz örüyoruz demistir.Gercekler bu kadar inkar edilebiliyor. Türkiye lider bir ülke degildir ve 2023 yilina kadar Türkiye bölünmüs olacak ve Türkiye adi ve bayragi degistirilerek baska bir ad verilip baska bir bayraga sahip olacaktir. saygilarla
  7. Halbuki,Kurtulus Savasi döneminde meshur "INGILIZ MUHIPLERI"diye bir kurulus vardi ve bu kurulusun üyelerinin tümü Osmanli ve yandaslariydi.Onlarin torunlari da milleti Inglizler olmasaydi devlet kurulmazdi diye aldatmaya calisiyor ama yobaz zihniyet disinda bunlara kanan pek yok.Cünkü millet her her nekadar cahilse en azindan vicdansiz degildir bunlar gibi. Ingiliz ucaklarindan halka;"Kemalistlerin yaninda olanlar padisahin düsmanidirlar onlara kanmayin"diye bildiri atanlarin basinda,SAIDI NURSI,Seyhülislam Mustafa Sabri Efendi yani Kürt Teali Cemiyeti'nin kuruculari vardi. Ingiliz muhipleri,Mustafa Kemal ve arkadaslarinin kurmus olduklari Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hazmedemediler ve bu hazimsizligi,Ingilizler devlet icin yardim etti yalaniyla örtbas ederek aslinda kendi ihanetlerini perdelemeye calisiyorlar.Seriatcilar yani kökten dinciler dün Hacli'larla omuz omuza Türk'ü esir etmeye calismistilar bugünde yine HACLI-AKP isbirligi ile ayni yolu takip ediyorlar yani Türk milleti'ni esir etmeye calisiyorlar.Agababalari AB/D'dir. saygilarla
  8. Dünya üzerinde henüz millietsiz bir devlet yoktur,bütün devletler milliyet üzerine kurulmustur. Bu milliyetsizlik mücadelesi Komprador Sol'un mücadelesidir ve Leninist olmaya calisirken Wilson'cu olmak demektir. Türkiye'de SOL,ulus devletin düsmanidir.Savasini ulus devletin yikilmasi icin vermektedir. Ve bu savasi milliyetsiz bir iktidarin yaninda vermektedir.Yani SOL Ulus devlete karsi AKP'nin yaninda yer almistir. Ezilen bir Ulusun Solcusu,dogal seciminin emperyalizme karsi milliyetcilik olmasi gerekirken,komprador sol milliyetsizligi secmistir ve bunun adi da Enternasyonalizm olmustur.Aslinda bu,burjuvazinin kozmopolitizminin aynisidir.Sonucu ise milliyetsizliginde ötesinde kendi milletine dolayisiyla da devletinin bir numarali düsmani olmaktir. Komprador sol icin Türk Devleti nedir sorusuna tek bir karsiligi vardir."Türk Devleti Kürtleri ezen mekanizmadir"Türklere emperyalizme karsi milliyetci mücadele vermek yasaktir ama Kürtlere her türlü irkcilik serbesttir. Milliyetsiz solun benzer sekilde devlet düsmanligi ile daha da solcu olmaya calisirken vardigi yerde Küresellesmecilerin ulus devleti gericiligin kökeni ilan eden tezlerin esliginde Amerikanci Kürt Isbirlikcileri ve seriatci AKP'nin yaninda yer alirken Türk devletine düsmanlik yapip Amerikan Devletini ve uzantilarini savunma olmustur. Bugün icin genel bir degerlendirme yapilmak gerekirse görünen tablonun ana unsuru,esir edilmeye calisilan bir Türk milleti,onun tasfiye edilmeye calisilan devleti ve terhis edilip bir kenara atilmak istenen silahli gücü yani ordusu olacaktir.Bunun adini da "YENI MONDROS-YENI SEVR SÜRECI"olarak koyabiliriz. Türk devleti'nin tasfiyesi ve TÜrk milleti'nin esir edilme calismalari,Komprador sol ve seriatci AKP isbirligi ile yürütülmektedir. saygilarla
  9. politika şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Gölgesinden korkan adam!27 Mayıs’ı gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi’nin üyesi Suphi Karaman Ağabeyden dinlemiştim. Devrim sonrası Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel, her Pazar günü yalnız başına Çankaya Köşkü’nün yakınındaki parka gider, bir banka oturur ve yanına gelen yurttaşlarla sohbet edermiş. Suphi Ağabeyin annesi bir gün tutturmuş; “Beni de parka götür, Cemal Paşa’yı görmek, konuşmak istiyorum” diye. Çaresiz, götürmüş, ama Gürsel’in kendisini görmesini istememiş, annesi Cemal Paşa’nın yanına giderken bir ağacın arkasına saklanmış. Gene de görmüş kendisini “Cemal Aga”. Etrafındaki yurttaşlara şaka yollu; “Bu MBK üyelerinden burada da kurtuluş yok” diye takılmış. *** *** *** Koruma ordusu! Bu anekdotu, 1 Nisan günü Cumhuriyet gazetesinden Fırat Kozok’un, Tayyip Erdoğan’ın nasıl korunduğu ile ilgili haberi dolayısıyla hatırladım. Erdoğan’ın bilindiği üzere 200 kişilik bir özel koruma ordusu var. Habere göre, Başbakanlığa giriş çıkışlarda memurların koridora çıkışlarına bile izin verilmiyormuş. Toplantılarına katılanlar iki güvenlik kapısından geçerek içeri girebiliyorlar. Açık hava toplantılarında yüz tarayıcı kimlik aracı ile herkes tek tek izleniyor. Geçen hafta Eskişehir’e yaptığı gezide helikopteri, Skorsky ve Kobra helikopterleri tarafından korundu. Mitingde bütün binalara keskin nişancılar yerleştirilirken, havada bir helikopter sürekli dolaştı. vb. vb. Ama bütün bu tedbirler Tayyip Erdoğan’ın rahat etmesine yetmiyor. Hatırlanacağı üzere geçen sene yakın korumalarının hepsini değiştirdi. Korumalarına bile güvenmiyor. *** *** *** Türkiye tarihinde benzeri yok! Türkiye tarihinde hiçbir devlet adamı, böylesine koruma tedbirlerine başvurmak ihtiyacı duymadı. Cumhuriyetin ilk dönemini söz konusu bile etmiyoruz. Atatürk ve arkadaşları her zaman halkın içindeydiler. Biliyorlardı ki, eğer bir tehlike olursa, en başta halk göğsünü siper eder. Son dönemlerin yöneticileri; Demireller, Ecevitler, Erbakanlar ve diğerleri. Hiçbiri göze çarpan koruma tedbirlerine başvurma ihtiyacı duymadılar. Peki, Tayyip Erdoğan’ın bu göze batan, çevreyi aşırı ölçüde rahatsız eden koruma tedbirlerinin açıklaması nedir? Çünkü korkmaktadır. Suç işlediği için korkmaktadır. İşte o suçlardan bazıları: *** *** *** 1. Cumhuriyet yıkıcılığı! Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin de 2008 yılında saptadığı üzere “Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı” olan bir Partinin Genel Başkanıdır. 90 yıllık Cumhuriyeti “kapatılması gereken bir parantez” olarak görmektedir. Osmanlı özlemcisidir. Cumhuriyetin laik-demokratik bütün değerlerine düşmandır. Hazırlamakta olduğu Anayasa ile, Cumhuriyeti yıkma eylemine son noktayı koymak istemektedir. *** *** *** 2. BOP Eşbaşkanlığı! Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir Başbakan, yabancı bir devletin projesinde görev aldığını açıkladı. “BOP Eşbaşkanıyım” dedi ve Diyarbakır’ı ABD’nin düzenleyeceği yeni Ortadoğu’da “bir merkez” yapacağını söyledi. *** *** *** 3. Bölücülük! Tayyip Erdoğan, 11 yıllık iktidarının sonunda toplumumuzu Türk-Kürt, Alevi-Sünni olarak bölmüştür. “Türk” adını Anayasa’nın dışına sürmek için gösterdiği çaba biliniyor. Eyleminin adı millî devleti, milletsiz bırakmaktır. *** *** *** 4. Türk Ordusuna düşmanlık! Ergenekon, Balyoz ve Casusluk tertipleriyle Türk Ordusunun binlerce subayı tasfiye edilmiş, yüzlercesi hapse atılmıştır. Türk donanması, tarihindeki İnebahtı ve Navarin gibi en ağır yenilgilerle kıyaslanabilecek bir darbe almıştır. En önemlisi, Ordunun vatanı savunma iradesi tahrip edilmektedir. *** *** *** 5. Komşu ülkelere düşmanlık! Tayyip Erdoğan, Suriye’ye yönelik terör faaliyetine yataklık yapmaktadır. Barzanistan’ın Irak’tan kopmasını teşvik etmekte, bu ülkedeki mezhep ayrılığına oynamaktadır. Suriye ve Irak politikaları dolayısıyla, Türkiye’yi, İran ve Rusya ile karşı karşıya getirmiştir. *** *** *** Sonuç : Bu listeyi uzatabiliriz. Ülke kaynaklarının yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekilmesini, yabancı ülkelerdeki milyar dolarlık gizli hesapları ve çocuklara alınan gemicikleri saymıyoruz bile. Bütün bunlar suçtur; ülkeye, millete ve Cumhuriyete karşı işlenmiştir. Bu kadar ağır suçları işleyen bir kişinin kendi gölgesinden bile korkar hale gelmesi son derece doğaldır. Tayyip Erdoğan Millet’ten korkmaktadır. Mehmet Bedri GÜLTEKİN - 05 Nisan 2013 - Silivri saygilarla i
  10. Kahve muhabbetleri ile hüküm vermek ancak cahillere uyar. Ergenekon diye bir örgüt mevcut degildir.Belgeler sahtedir,bu belgelerin sahte oldugu gizli taniklarin kimliklerinden anlasilmaktadir.Sabikali kisileri gizli tanik olarak dinleyen onlara soru sorulmasina bile izin vermeyen bir mahkeme hukuka aykiridir suc islemektedir ve bu suc bariz bir sekilde ortada durmaktadir. Onca bilirkisi raporuyla belgelenmis olan CD'lerin sahteligi,bu sahtelige ragmen onlari delil kabul eden savci ve mahkeme heyetinin tek amaci vardir,o da kendilerine verilmis olan talimat geregi karar vermektir.Bunu ben suna benzetiyorum:PKK pacavralari serbestce acilirken,Apo'nun posterlerine güvenlik gücleri müdahale etmezken,Türk bayraginin acilmasi yasaklaniyor.Milli Bayramlarin kutlanmasi yasaklaniyor.Cünkü vali ve polis böyle bir talimat almistir.Türk olan ne varsa yasaklansin diye. Mahkeme de ayni böyle calisiyor.Tutuklanan isimler AKP'nin ihanetine karsi cikabilecek isimlerdi onlari ortaliktan toparladilar ve dikkat edin polis bir yere baskin yapip 10-15 kisiyi gözaltina aldiginda hep ayni gerekce gösteriliyor.Terör ve hükümeti cebren yikma gerekcesi cünkü bu gerekce önemli bir gerekcedir bu nedenle böyle bir sucu islemis olanlarin tutuklanmalari dogaldir ve affedici yani yoktur.Bu gerekce ileri sürülerek insanlar tutuklanmis ve yillaryili hapislerde yatmaktadirlar.Gazetecilerede ayni suc yüklendigi icin,basbakan her defasinda gazetesi oldugu icin tutuklanan gazeteci yok bizde diyor.Bir basbakan bunu diyorsa o da o savcinin suc ortagi oldugunu itiraf etmis olmaktadir.Cünkü o gazeteciler sadece AKp KARSITI yazdiklari icin tutuklanmislardir.Yani gazetecilik görevi nedeniyle. Böyle bir terör örgütü yaratip kendine muhalif olan kim varsa Ergenekon Terör Örgütü üyesi suclamasiyla iceri atmak AKP'nin baski yöntemidir.Korkutma ve sindirme cabalaridir.Bu korku ve sindirme cabalari ile halk susturulmus ve ülke bölünme sürecine sokulmustur.Bu sürecte TSK'ya verilen Nato Ordusu görevi cok ilginctir.TSK Türk Milleti'nin ordusu olmaktan cikarilip ABD'nin hizmetinde calisan Nato'nun bir ordusu haline getirilmistir.Genelkurmay Baskani ve Kuvvet Komutanlari Türkiye'nin bölünme sürecinde ortak bir rol oynamaktadirlar yani isbirligi halindedirler. Deniz Feneri yolsuzlugu,Mavi Marmara Gemisi'nin cihat icin Gazze'ye gönderilmesi ve Israil'in onca uyarisina ragmen bile bile insanlari ölüme gönderen Recep Tayyip Erdogan hakkinda hicbir savci görevini yerine getirmemistir.Bölücülerle Oslo'da pazarlik masasina oturan,Kürdistan Haritasinin ayrintilarini görüsen Hakan Fidan hakkinda acilan inceleme dosyasini korku ve panikle örtbas etmeye calisan ve Hakan Fidan'a özel koruma yasasi cikartan basbakan Hakan Fidan'in savciya verecegi ifadeden ürkmüs ve kendini kurtarma operasyonu düzenlemistir.Yani yargi gercek anlamda engellenmis ve görevini yapmasina mani olunmustur.PKK ile pazarlik veya müzakere masasina oturup anlasma imzalamak vatana ihanettir.Bunun sorgulanmasi ve cezanin verilmesi gerekirken bu ihanet bir özel yasa ile koruma altina alinmistir. Ergenekon senaryosunu sahneye koyan gücler Türkiye'nin bölünmesi icin canla basla calismaktadirlar. Recep Tayyib Erdogan kendi derin devletini kurmustur. saygilarla
  11. Atatürk zamani Türkiye'nin en kalkinmis dönemidir,bunu AKP'liler bilmez cünkü onlara baska asi siringa edilmistir o siringa da cumhuriyet ve Atatürk karsitligidir. Türkiye'de ucak sanayiinin,Oto sanayiinin,Demiryolu sanayiinin,bankalarin,Silah Fabrikalarinin temelini atip isletmeye acan,Danimarka'ya ucak satan Atatürk dönemi inkarcilarin lügatinda mevcut degildir.Onlarin tek dogrusu vardir.Atatürk din düsmanidir cünkü yobaz seyhülislam öyle söylemistir.Ayni Seyhülislam Yunan Ordusu icin"Yunan Ordusu halifenin ordusu sayilir kim karsi cikarsa halifeye karsi cikmis olur"demistir.Ama AKP'liler bunlari bilmez cünkü islerine gelmez. Cumhuriyet kuruldugunda Türkiye'de ki nüfusun yüzde 99,u okuma yazma bilmiyordu,ama sorun Atatürk düsmanlarina;"Millet bir gecede cahil oldu" derler. Adamin biri Atatürk'ün harf devrimine dil uzatmak icin ölmüs dedesinin mezarindaki Eski Türkce yaziyi okuyamamaktan sikayet etmekte ve Yeni Alfabe olmasaydi simdi o mezar tasindaki yazilari okuyabilecektik diyecek kadar kin ve nefretle doldurulmustur. saygilarla
  12. Almanya'da yasanan rezalet kendinden baska irki tanimama,saygi göstermeme rezaletidir.Yani Alman acikca irkciligini savunur.Ben Alman'im der,Türkiye'de Türk denince irkci damgasi vurulmaya baslandi.Ülkeyi bölmek icin daglara cikan eskiya kahraman ama onunla mücadele edenler Ergenekoncu oldular. Alman Milli Marsinda "DEUTSCHLAND DEUTSCHLAND ÜBER ALLES"ALMANYA ALMANYA HERSEYIN ÜSTÜNDE dendiginde kimse irkcilik damgasi vurmaz ama bizim milli marsimiz icin Hrand Dinkler, irkci diyebilimektedirler. Türkiye'de mezhep savasi vardir bu savas aynen Ortadogu ülkelerindeki savas gibidir ve bu savas iktidari elinde tutan gücler ile yönlendirilmektedir.Ayni iktidar Türkiye'yi bölme cabasi icindedir. saygilarla
  13. AKP'nin TEKLIK ve TEK ADAMLIK yolunda ilerledigine hayiflanip AKP'nin izledigi yolu izleyerek ülkeyi bölünmenin esigine getirenleri hak ve özgürlük ariyorlar diye savunmak tam bir paradokstur.Hak ve Özgürlük kavgasi vererek ülkenin bölünmesini deve yapacak kadar önemli görmeyenlerin AKP'nin TEKLIK VE TEK ADAMLIK savasini elestirme haklari olamaz.Cünkü o teklik ve tek adamlik savasla TÜrkiye'yi bölmektedir sizde bu bölünmeden yanasiniz.Bunu evirip cevirmenin bir anlami yoktur,bu sadece kendinizi temize havale etme cabasi olur. Hep ayni terane;Farkliliklar.Halbuki sizin farkli dedikleriniz Istanbul'un göbeginde bey gibi yasiyor,ben yasayamiyorum!O zaman demek ki ben farkliyim ve benim farkliligim inkar ediliyor,öyle ya siz Kürdleri farkli diye Türklere karsi savunurken bende Türk olarak kendimi Kürdlere karsi savunuyor ve farkliligimin kabul edilmesini istiyorum. Türklestirme iddialari sadece,havanda su dögmekten baska birsey degildir.Bu ülkede bir ulus yaratilma cabasi verilmis ve bu ulusun adina da Türk ulusu denmistir.Bunun bilimsel olarak hicbir yanlis tarafi yoktur.Yanli olanlar bu gercegi inkar edenlerdir. TURGUT ÖZAL KÜRD'tü ama cumhurbaskani olmustu,Basbakan Gürcüdür ama basbakan olmustur ve ülkeyi bölme cesaretini görmüstür kendinde. Cumhurbaskani'nin soyunun ne oldugu az cok bilinmektedir ama cumhurbaskani olmustur. Bu gercekleri inkar ederek hala farkliliklarin taninmamasindan sikayetci olanlar yüzlerini Amerika'ya cevirip siyahilere baksinlar.Ayni restaurantta siyahilerle yemek yemeyen,ayni otobüse binmeyen beyazlar henüz daha evcillesmemislerdir.Buna ragmen o siyahi asla kimlik savasi vermez ve hicbir bilimselci de hak ve özgürlük hikayeleri anlatmaz onlara. saygilarla
  14. Yukaridaki yaziyi okuyan eger sizin nickinizi görmemis olsa bunu basbakan Erdogan yazdi der.Cünkü bu kadar bentzerlik ancak kopya ile olur.Pireyi deve yapmak basbakanda aynisini diyor;"Pireyi deve yapiyorlar alt tarafi eyalet sistemine gecip KÜRDLERE ÖZERKLIK verecegiz"diyor.Yani Türkiye'nin bölünmesi deve olacak kadar önemli degil bu pireyi deve yapanlarin hicbirseyden haberleri yok.Kimin haberi var bundan:Basbakan Erdogan ve avanesi ile Evrensel-Insan'in bu konuda müthis bilgileri mevcut.Digerleri sadece pire ve deve ile mesguller! Yangina Körükle gitmekte yine basbakan ve avanesinin sözlerinin tipkisinin aynisi,yani Türkiye'nin bölünmesi,Kürtlere özerklik sonra da bagimsizlik verilmesine karsi cikmak yangina körükle gitmek oluyormus!Bu konuda da Evrensel-insan ve basbakan disinda kimse hicbirsey anlamiyor.Zaten kimse birsey anlamadigi icin Akil Insanlar secildi.yani akillilar akilsizlara ögretecekler Türkiye'nin bölünme planlarini. Bir milleti bu kadar asagilamak,bir millete fasist,emperyalist,irkci,milliyetci damgalarini vurarak o milleti biribirinden ayirmayi hüner sayanlar emperyalizme verdikleri hizmeti inkar ederek ülkenin bölünmesine karsi cikanlari emperyalistlere hizmet etmekle sucluyorlar,yavuz hirsiz hesabi! Damat Ferit,isgal edilen Türkiye topraklarindaki isgalcileri halka iyi göstermek icin bugünkü "Akil Insanlar"benzeri bir komisyon olusturup milleti aldatmayi denediler.Bugün de aynisini basbakan yapmaktadir yani ülkenin isgal edilmesini,bölünmesini halka iyi diye anlatacak bir takim art niyetli insanlari secip milleti kandirin emri ile Türkiye yüzeyine yayacaklar. Türkiye SEVR anlasmasi geregi isgal edilmisti,simdi de IMRALI ANLASMASI ile isgal edilip bölünecektir. Ama hic hiddetlenmeye gerek yok,pireyi deve yapip yangina körükle gitmenin ne alemi var ki!? saygilarla
  15. Cünkü bu devleti kuran Türklerdir ve zaten Türk karsitligi her gerekceyi hakli cikarmaktadir.Bu nedenle sizinle daha fazla bu konuyu tartismayacagim cünkü ben Türk dogdum Türk olarak yasadim,vatan olarak bu topraklari benimsedim ve Türk olarak ta ölecegim icin Türkiye'nin bölünmesi beni yaralasada Türk oldugumdan asla taviz verdiremez bana. Bu topraklari vatan yapmak icin yüzbinlerce insan hayatini feda etti demek ki bosunaymis.SEVR bu anlamda sizler icin tam bir basari olacakti ancak bir Mustafa Kemal cikti bu basariyi Türkiyeyi Türklestirerek basarisizliga dönüstürdü..Simdi ise arzulariniz yerine geliyor.Mustafa Kemal tarih basbakan erdogan kahraman oluyor. Bu anlamda size farkliliklarinizla basarili gelecekler dilemekten baska birsey gelmez elimden. saygilarla
  16. Bana Kürdistan'in nerede oldugu sorulmus ve bölündük diye neden pireyi deve yaptigim elestirilmis yani demek ki bölünmek deve olacak kadar önemli degildir! Kürdistan'in neresi oldugu artik kundaktaki bebeler tarafindan da ögrenildi,sayenizde ve AKP sayesinde yani aslinda Siyonistlerin basbakana ikinci bir cesaret ödülü vermeleri artik farz olmustur.Cünkü bugüne kadar basbakan gibi bir cesaret sahibi!cikmadi Türkiye'de bu anlamda hak ve özgürlükcülerin sevinmeleri ve nihayet bir Federasyon daha sonra da Konfederal bir yapiya gececegimiz icin mutlu olmalari gerekmektedir.90 yillik özgürlük mücadelesi artik basari ile sonuclaniyor,terörist apo serefli apo,vatansever asker terörist olarak adlandiriliyor. Bir tarafta Türkiye'yi 200 yildir bölmeye calisan ve bu ugurda köle olmadigi emperyalist güc kalmayan Kürd Fasistler,diger yanda Cumhuriyet'in,Laikligin,bagimsizligin düsmani olan yalanci müslümanlar,bir diger tarafta,dünkü Marksist Devrimci ayaklarinda gezip bugün liberallesmis Sorozcu taseronlar var,Ve bunlari yöneten derin dis gücler. Herkesi kucaklayacak isimlerden bahsettiler Akil Adamlar icin,anacak baktigimizda milleti filimleriyle,türküleriyle yillar yili sömürmüs isimler,bölücüler,TSK karsiti isimler,bayrak karsitlari yani acikcasi AKP'nin dümen suyunda yelken acanlar oldugunu görüyoruz. Evet gün bayram etme günüdür,hergün böyle bayram edemezler o nedenle bu firsati degerlendirmemek gaflet olur bence. Bu yaziyi kimseye sitem etmek anlaminda yazmadim sadece sahipsiz kalan bir devletin nasil parcalanmaya calisildigini belirtmek istedim.Türkiye sahipsizdir artik. saygilarla
  17. Bu kahve olayina benzer bir olayi kendim yasadim Italya'da,karakollk falan olmaya gerek yoktu ancak bu olay beni hem etkilemis hem de cok düsündürmüstü. Bir kafeye girip kahve icmek istedim.Garsonla aramda gecen konusmalar aynen söyle oldu: Garson:Buyurun ne istediniz, Ben:Bir Amerikan kahvesi rica ediyorum(listede Amerikan kahvesi diye geciyordu) Garson:(Yüzü degiserek ve Italyan sivesi Italyanca-Almanca karisik)Was Amerikan kafe muss italyan kafe, Ben:sasirdim ve kahve icmeden ciktim. Bu olay aslinda Türk denince irkci avcisi kesilenlere ithaf olunacak bir olaydir. Türk kahvesi istedi diye insanlari irkcilikla suclayanlar,Amerikan kahvesi isteyen bir yabanciya Italyan kahvesi ic diyen Italyan'a ayni tepkiyi koyamazdilar cünkü birakin karakolluk olmayi sag cikarmazdilar onlari o kafeden. saygilarla
  18. Fena mi iste bakin herkes Türk kelimesine karsi ayni duygulari hissetmeye basladi ve Türk denince öcü görmüs gibi oluyorlar.Avusturya'lilar cocuklarini uyutmak icin "uyu bak Türkler gelir yoksa"diye korkutuyordular. Basbakan "ben baldiran zehirini icecegim"dedi.Bu sözü Türkiye'de ki insanlari birbirine düsman etmeye kararli oldugu,Türkiye'yi bölmeye azmettigi icin söyledi.Basbakan'a;Siyonistler,"CESARET ÖDÜLÜ"verirken bugün olacaklari biliyordular.Biz de az cok biliyorduk veya anliyorduk cünkü bunlardi "NE MUTLU TÜRK'ÜM DIYENE"sözünü irkci ve ilkel olarak takdim edenler.Bunlarin amaclarinin ne oldugunu bizler az cok tahmin edebiliyorduk ve tahmin ettigimiz gibi de cikti hersey. saygilarla
  19. Osmanli,matbabayi icad edildiginden 300 yil sonra aldi.Rasathaneyi bulanlar, Allahin isine karisilmaz diyerek kelleleri ucurulurken Osmanli Padisahi sarayda cariyelerle yatarken. Atatürk Sayanora'da hasta yatti keyif sürmedi,yobazlarin yalanlarini tekrarlamaniz sizin aslinda ideolojinizide ispat etmektedir.Atatürk bu millet icin calisiriken isgal güclerinin yandaslari ona eskiya diyorlardi bugün de dünkü isgal güclerinin yandaslarinin torunlari ayni yolu takip ediyorlar.Atatürk'e dil uzatanlarin en büyük gafleti bugüne kadar kimin sayesinde hür ve bagimsiz yasadiklarini bilememekten kaynaklanir.Bu da müslüman olmayanlarin insan vicdanina sigmayan kin ve nefret duygularinin artik rahatca ifade edilmesidir. saygilarla
  20. Dün Yunanistan ve Güney Kibris,Suriye PKK'yi barindirip besliyordu,Türkiye'ye karsi.Bugün bile Yunanistan'da egitim alan PKK teröristleri var.AB Ülkeleri acik acik PKK ile Türkiye'ye karsi ittifak etmis gibiydiler.Sadece PKK ile mi,hayir dinci terör örgütleriylede iliski icindeydiler örnegin:Kaplancilar,11 Eylül saldirisindan sonra Kaplan Türkiye'ye iade edldi. Bugün se,Türkiye Suriye'ye karsi teröristleri destekliyor,sadece logistik degil ayni zaman da finanse de ediyor.Bugüne kadar 725 Milyon TL bu teröristlere harcanmistir.Türkiye yine Rusya'ya karsi CECEN teröristlerini desteklemistir. Gerek AB ve ABD gerek Türkiye'yi 11 yildir yöneten AKP iktidarinin nihai hedefi Kürdistan'in kurulmasidir.Terörün destekleyenlere karsi misilleme amacli desteklenmesi etik olmasa da bir haklilik payi olusturur.Ancak ülkeleri bölmek icin eger terör destekleniyorsa buna ihanet denir.Ihanet kavramini AB veya ABD icin kullanamayiz ama AKP icin kullanmamiz kacinilmazdir. saygilarla
  21. Türkiye ile Yugoslavyayi ayni kefede gösteren zihniyet gercekci degil Türk karsiti zihniyettir.Bunun lami cimi yoktur.Tarihten ders cikaramayanlar diye de ayrica bir ahkam kesme olayi durumu var ki tam bir komedya! Tekrar edelim;Türkiye birkac devletin birlesmesiyle olusmadi.Hamiligine soyundugunuz Kürdler asla bir devlet ve de Millet olamamis aksine hep taseron olmus ve ihanet etmistir,siz bu ihanete Hak ve Özgürlük yakistirmasini yaparken aslinda gercek hak ve özgürlük mücadelesi veren milletlere de hakaret ediyorsunuz.Cünkü zihniniz tek birseye calisiyor "BÖLMEYE"!Siz Fidel'in verdigi özgürlük mücaledesiyle,Filistinlilerin verdigi özgürlük mücadelesiyle Kürdlerin bölücülügünü ayni görmekle;BAGIMSIZ VE ATATÜRKCÜ TÜRKIYE diye Amerikan Filosu'na karsi mücadele veren Deniz'lere de hakaret ediyorsunuz.Bence sizin biraz daha gerceklere objektif bakmaya kendinizi alistirmaniz gerekiyor. AKP'nin Türkiye Cumhuriyeti karsiti bir siyaset takip etmesi sizin amaciniza uygundur.Siz sözümona AKP'yi elestirirken aslinda AKP'yi alkisliyorsunuz.Dünya üzerinde bir elin parmak sayisini gecmeyen federal devletlere karsi ulus devletlerin ideal devlet modeli oldugunu görmezden gelip Türkiye'de devletciklerin olusacak olmasina gizli gizli sevinenlerin dertleri hak ve özgürlük degildir. saygilarla
  22. 8 Nisan'da askerle halki karsi karsiya getireceklerdir ki bu da cok tehlikeli bir yaklasimdir,Ancak basbakan Erdogan her türlü kiskirtici siyaseti yapmaya kararli oldugu icin ne pahasina olursa olsun askerle halki karsi karsiya getirmekten müthis bir zevk alacaktir.Cünkü 8 Nisan'da Silivri'ye gidecek olan halk AKP'secmeni olmayacaktir.Bu nedenle askerle oraya gidenlerin karsi karsiya gelmesi basbakan icin tam bir zafer anlamina gelecek ve nihayet.ordusundan baska hicbirseye güvenmeyen halki ordusuna karsi düsman hale getirmis olacaktir. Askerle halkin karsi karsiya gelmemesinin cözümü Genelkurmay Baskanligindadir.Ancak Genelkurmay Baskani'nin ikbalden baska bir düsüncesi olmadigi ve iktidarin güvenilir adami oldugu icin bu cözüm gerceklesmeyecektir.Jandarma'nin son dönemlerde ki davranislari cok kritik bir asamadadir.Halka biber gazi ile müdahale etmek jandarmanin bu yönde kesin emirler aldigini gösteriyor.Jandarmaya halka karsi acimasiz olun emrini verenlerin herhalde AKP'den bir cikarlarinin olmasi gerekiyor.Yoksa halkinin güvenligi icin var olan jandarma biber gazi ile polisi taklit etmez.Polis iktidarin satin alinmis polisidir ondan hersey beklenir ama jandarma biraz farklidir polisten. saygilarla
  23. Türkiye AKP ile garabetler ülkesine döndürüldü. Bugün Icisleri Bakanligi'nin bütcesinin dörtte biri belkide dörtte ikisi,basbakan Erdogan'in korunmasi icin heba ediliyor.Koruyanlarin ihanet etmemesi garanti altina alinmak icin onlara kat kat fazla paralar ödeniyor.Bir ülkede ekmek parasi bulamayan,parasizliktan evlenemeyen,issizlikten coluk cocuguna bir cikolata götüremeyenler varken,basbakanin korunmasi icin resmi ve sivil 2000'in izerinde bir koruma ordusu hazir tutuluyor. Osmanli'da ki Yeniceri Ocagi,Padisahin güvenligi icin kurulmustu,sonunda neler oldugunu tarihlerden ögreniyoruz.Cünkü Türklere metelik vermeyip güvenmeyen Padisah Yenicerileri devsirmelerden seciyordu.yani Türk olmayanlardan.Bugün Ankara'da bakanliklarda calisan yüzlerce yabanci danisman ve Türkiye'de cirit atan yabanci ülke gizli servislerinin elemanlari aynen o devsirme Yenicerilere benziyor.Cünkü bunlar ait olduklari devletlerin Türkiye üzerindeki cikarlarini savunan basbakan Erdogan'in korummasinda da istihbarat görevi yapmaktalar. Suriyeli teröristler icin ögrencilerin harcliklarina göz diken Vali belli ki basbakanin gözdelerindendir cünkü o da basbakani gibi Suriyeli teröristlerin iyi yasamalarini arzuluyor. saygilarla
  24. Türkiye'li lik bir oyundur bir tezgahtir.Türk'ü silme tuzagidir.Bu tezgah yeni degildir.Özellikle 1908 sonrasi Ikinci Mesrutiyet Dönemi sürecinde buna benzer bir emperyalist proje sahneye konmustur.Buna göre emperyalisler yani Bati,Osmanli Milletleri Birligini öne milletlere,sonra kavimlere cözüp ayristirmak icin yani kozmopolit ne idügü belirsiz ,ucube bir Ittihad-i Anasiri Osmaniye (OSMANLI UNSURLARI BIRLIGI)kavramini öne sürdüler. Türkiye'lik,Türk devletini ortadan kaldirarak,hem bu devleti kuranlardan intikam almak hem de SEVR'i yeniden yasatmak icin BOP Esbaskani ve Türkiye'nin basbakani tarafindan yönetilen bir projedir.Zaten o da bunu saklamiyor.Acik acik söylüyor. Ne Mutlu Türk'ün Diyene söylemini kendi kirli zihniyetinin karanlik dehlizlerinde camura batirarak carpitmis ve tüm ulusu kucaklayan bir kimlige karsi siyasete baslamistir.Bu bir intikam savasidir bu savas Mustafa Kemal Atatürk'e karsi verilen bir savastir ve sonucu cok karanliktir bu savasin.Mehmet Akif Ersoy,"Allah bu millete bir daha Istiklal Marsi yazdirmasin"diye dua etmistir.Cünkü o Istiklal Marsi bir namus savasinin sonunu olarak ortaya cikmisti.Namuslarini ABD'nin ve dünkü isgalcilerin vicdanina emanet etmis olanlarin NE MUTLU TÜRK'ÜM DIYENE sözünden rahatsiz olmalari dogaldir.Aslinda bu sözden Türkiye'de sahte müslümanlar,liberaller,bölücü Kürd fasistler ve eski Komünist artiklari rahatsiz olmaktadirlar.Yoksa helal süt emmis bir Türk vatandasi bu sözden asla rahatsiz olmaz gurur duyar.Savas Türk Milletine karsi veriliyor.Bu savasin sonunda yine Türkler kazanacaktir cünkü bu ALLAHIN EMRIDIR;Erdogan bu savastan maglup cikacaktir. Basbakan yalan söylüyor.oylarimizi arttiriyoruz derken aslinda para ile satin aldiklari bazi arastirma sirketlerinin manipülasyonlarini millete yutturma gayreti icindedir.Böyle oldugu ve kaybetmemek icin Apo'ya sarilmis ve önünde diz cökmüstür.Apo tutanaklarda herseyi itiraf etmis ve ona baskanlik yolunu ancak kendisinin acabilecegini ama onunda birseyler yapmasi gerekitgini acik acik vurgulamistir.Yani Apo basbakan acikca ya benim dedigim olacaktir ya da baskanligi rüyanda görürsün demek istemistir.Zaten böyle oldugiu icin BDP milletvekilleri cüretkar konusmalar ve teklifler yapmaktadirlar. GERCEK OLAN :AKP'nin müthis bir oy kaybettigidir.Bunun ilk sarsintisini basbakan Erdogan 2014 yilinda yapilacak olan yerel secimlerde hissedecektir.AKP düsüstedir ve onu APO'da kurtaramiyacaktir. saygilarla
  25. Ben Türk'üm eger Kürdistanda yasiyor ve vatandaslik kimligimde Kürt yaziyorsa yasalara uymakla yükümlü olurum.Ancak ben Türkiyede yasiyorum ve kimligimde Türk kimligi olmalidir. Bölünme zaten gerceklesmistir yani bizim atip tutmalarimiz en azindan benim yazdiklarim birseyi savunmak filan degildir.Türkiye bölünmüstür bu bir gercektir sadece ilan edilmesi belirli bir zamani alacaktir herhalde o zaman sizde bayram eder zilgit cekersiniz.cünkü müthis bir mücadele veriyorsunuz. Ilk paragraftan bahsetmissiniz,benim yazdigimda dogru olani yazdim celiski size göredir bana göre degil.Bir ulusta bir kimlik olur birkac kimlik degil.Bunun celiskisi nerededir? Caresizlik diye bir durum yok ortada.Care hep vardir ancak olmus bitmis birseyin artik geri getirimesi mümkün olamaz cünkü geri getirecek olan gücler elimine edilmistir.Halk bölünmüstür.Birbirine düsmandir ancak hernedense kimse cesaret edip bir digerine saldirmiyor buna da basiret diyoruz.Bunda caresizlik veya savunma diye bir durum mevzubahis degildir. Iman durumuna gelince bölücülüge iman etmis olanlarin baskalarinin imanlariyla takintili olmalari gercekten traji-komik bir psikolojik vakadir.Benim imanim Türkiye Cumhuriyeti'ne sonuna kadar bagli olmaya ant icmis olmamdir,sizin imaninizda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karsi bir imandir.Savundugunuz küresel emperyalist degerler Türkiye Cumhuriyetine karsi bir savunmadir.Yani Türk kimligine karsi.Etnik bölünmeyi hak ve özgürlük olarak kabul eden ve bunu imanlastiran bir savunmadir. Siz benim yazdiklarima hicbir yanit vermeden ayni minval üzere gidiyorsunuz.Ben diyorum ki bir ayagi Batida bir ayagi doguda özerklik istemek olmaz.Özerklik isteyen gider özerklik istedigi topraklarda hayatini devam ettirir benim yanimda duramaz.Benim yanimda ancak kardeslerim durabilir. Bu ülkede Kürt-Türk yoktur Türk milleti vardir. saygilarla

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.