GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Ahtapot, köpekbalığını böyle yuttu.
Karanlık suların en tehlikeli yırtıcısı köpekbalığının, bir ahtapotun kolları arasında can çekişmesi nasıl olur hiç merak ettiniz mi? İşte o anın video görüntüsü.. İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN Kaynak: Stevan Hogg " 2 min 24 sec "
-
9. CUMHURBAŞKANI DEMİREL'DEN AÇIKLAMALAR
*** Söylenecek daha fazla söze, ifade edilecek başka bir cümleye gerek kalmamış sevgili 'gelincik' , Yaşanan bu olaylarda, propagandist, kışkırtma ve dalaşmaya yönelik yaklaşımları kısaca özetlemişsin... Bir insanın, Duyu organlarının hepsi sağlam ve işlevini yerine getirirken, Göremeyenlerden daha kör, İşitemeyenlerden daha sağır olması.. Ona bir omirilik yeterli olacakken, nasıl olduysa kullanamadığı bir beyne sahip olması, onu, insanlık vasıflarını gösteremeyen, zavallı bir yaratık olmaktan öteye götüremiyor neyazıkki... *tna ***
-
HATATTAN KESİTLER...
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler...
-
9. CUMHURBAŞKANI DEMİREL'DEN AÇIKLAMALAR
*** 9. CUMHURBAŞKANI DEMİREL'DEN TARTIŞMAYA YOL AÇAN AÇIKLAMALAR Türban gericiliktir Demirel, "Anayasa ile türbanı çözemezler. Başı bağlı olarak okunabilen yerlere, Arabistan'a gidin. Türban özgürlük değildir" dedi. Hükümetin, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'na atanmasını engelleyemeyeceğini belirten 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "İsterlerse atamayabilirler, yetkileri var, ama böyle hilelerle bunu engellemeye kalkmayı fevkalade ahmakça bir şey bulurum" dedi. Demirel, önceki gün Habertürk TV'de özetle şöyle konuştu: • Cesur kararlar almak isteyen bir Başbakan düşünür: "Acaba yarın ben bu kararı aldığım için beni asarlar mı?" korkusundan kurtulmuş değil. • Bugün kurumlar arasında bir sürtüşme olduğu kesindir. Bu sürtüşmenin daha ileri gitmesi durumunda bu bunalım demektir. • Yüzde 26 ile Tayyip Erdoğan bu Meclis'te cumhurbaşkanlığına seçilirse, bu rahatsızlık yaratır. • Cumhurbaşkanının eşinin başı sarılı diye ordu harekete geçmez. Ama eşi siyasi bir simge olarak sarılı, Türkiye'de de türban tartışması var ise... Önemli kurumlar bundan hoşnut olmaz... Bir rahatsızlık yaratacaktır. Türban sorunu icat edilmiş bir sorundur. • AKP'nin içinde de bir ahenksizlik var. Sorsanız yok derler. • (TBMM Başkanı Bülent Arınç'a) Anayasa değişikliğiyle türbanı çözemezler. Çünkü, Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın, AİHM'nin kararı var. Hadi aş bakalım bunları da görelim? Orası üniversite, oranın kuralları var. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. Kaynak: ANKARA Milliyet * 02.005.2006* © 2006 Milliyet *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
*** Sevgili 'Su DaMLaSı' , İletinden bana kırgınlığını, üzüldüğünü anlayabiliyorum... Ama biraz sakinleştikten sonra iletileri tekrar gözden geçirince ifadelerimin taraflı olmadığını anlayacağını biliyorum... Bir insanın özür dileyebilmesi, Eğer, gerekli kültür ve insani değerleri özümseyemediyse çok zordur... Sen doğru olanı yaptın, kültürlü ve Forumdaşlarına saygı duymanın onurlu davranışını gösterdin bizlere... "Kendisinin bu hassasiyeti göstereceğine inanıyorum..." dedikten sonra, senin bu örnek davranışı göstermen, senin hakkında yanılmadığımı görmekten ben kendi adıma mutlu oldum ama, Esas olan senin bu kişiliği, sağlam ayaklar üzerinde duran davranışının, forum var olduğu sürece örnek olarak duracağıdır. Taraflı olma konusuna gelince elbette benimde bir görüşüm var, kendim ve yaşam üzerine.., Hatta size duruşunuzdan ötürü taktirlerimi ifade ederken; diye kendi görüşlerimi dile getirmiştim... Ama hiç kimse benim bu sayfalarda kimseye öyle inanıyor diye eleştirimi, inançlarına saygısızlık ettiğimi söyleyemez... İnsanlar nasıl hissediyorlarsa, nasıl mutlu oluyorlarsa öyle inanıp öyle davranmaya hakları var... Ben yaşama böyle bakıyorum.., Benim karşı duracağım tek nokta kendi inançlarını üstün görüp diğer inanışları yok sayan dayatmacı zihniyetler olur. Bunun dışında tabiki herkes, inanışlarını,görüşlerini, bildiklerini, eleştirilerini uygun üslupla dile getirecektir... Burası bir fikir platforumu, dinsel inanış çatışmalarının değil, görüşlerin sergileneceği ortamlar... O nedenle ne kimse kimsenin inanışlarıyla alay etme, yok sayma hakkına.., Ne de hiç kimse bir diğerinin inanışlarını açıklama, karşı görüşünü ifade ederken eleştirel bakışını, inancına hakaret olarak görme hakkına sahip değil... Formun bu bölümü değişik fikirlere açılırken, olması gereken karşılıklı düzeyli ilişkiler..., diye açıklanmış,herkes bu başlığa girerken bunu okuyarak bunu bilerek giriyor... Bu kurallar ve değerlerin dışındaki hiç bir yaklaşım ve davranış elbetteki seninde benimde, ve bunun bilincinde olan diğer arkadaşlarında hoş göreceği bir durum değildir. Bu formu kullanan onun sahipleri olan bizler, bu kurallara sahip çıktığı ölçüde formun ve inançlarımızın saygınlığı artacaktır... Eğer yam yam'ın var olması ve bu eleştirileri yapmasının, seni ve diğer arkadaşlarla birlikte hepimizi araştırma yapmaya yönlendirmesini görebilirsek zaten sorun ortadan kalkacaktır... Aynı şey yam yam için ve diğerlerimiz içinde geçerli değil mi... Bunun dışında tutumlarda olan kişilerin inancını savunacağım derken, ne çatışmalara neden olduğunu, kendi inançlarını kendi davranışlarının, nasıl hırpaladığına yaraladığına hepimiz şahit olduk... *** Ben yine yazarken konuyu uzattım, her seferinde iki satır yazamak amacıyla oturuyorum, uzadıkca uzuyor... Sıkıcı olabileceğinin farkındayım... o nedenle başa dönüp kırgınlıklarımız ve üzüntülerimizi hatırlarsak, Seni istemeden de olsa üzmüş olmak beni rahatsız etti... Dediğim gibi ifadelerimi daha rahat ve sakin bir anında ele alırsan, eleştirimin sana değil o resimlere olduğunu göreceksin... *** "Sanırım 'Su DaMLaSı' istemiyerekte olsa" ifadesini kullanarak, "Bu rahatsızlığı verdiği için centilmence hepimizden özür diler.." dedim... Yine de yanlış anlaşılmada olsa seni kırmış yada üzmüş olmanın, En az senin olduğun kadar benide rahatsız ettiğini ve buna neden olmaktan üzüldüğümü belirtmek istiyorum... Sevgiyle ve sağlıkla kal.. *tna ***
-
Şöyle diyordu, Afrikalı Siyah insan…
*** Şöyle diyordu, Afrikalı Siyah insan… “Sen beyaz adam, beni derimden ötürü bu güne kadar hep horladın… Kölen yaptın beni.., Sorgusuz sualsiz öldürdün… Rengimden ötürü aşağıladın.., Yaşamımı her koşulda sınırlamak için olmadık şeyler yaptın…" Bak Beyaz Adam Ben Doğarım; Siyah… Büyürüm; yine Siyah.., Güneşlenirim; Siyahım… Üşürüm; Siyahım.., Korkarım; yine Siyah… Hastalanırım; Siyahım…, Ölürüm; hala Siyah... Oysa sen beyaz adam Doğarsın; Pembe.., Büyürsün; Beyaz.., Güneşlenirsin; Kızarırsın… Üşürsün; Morarırsın.., Korkarsın; Yemyeşil olursun… Hastalanırsın; Sararırsın.., Ölürsün; Grileşirsin… Ve sen Beyaz adam, sen bana hala UTANMADAN, Renkli diyorsun…" *tna ***
-
Dilimiz, İnancımız, Irkımız ne olursa olsun ...
*** Kendimi ve çevremi algılamaya başladığımdan bu yana farklılıklarımın neler olduğunu sorgulamayı öğrendim… Sonra kızmayı öğrendim yapamadıklarıma ve yaptıklarımın anlaşılmamasına… Daha sonra gereksizliğini öğrendim kızmanın… Bir şeyleri değiştirmediğini.., Anlaşılmazlığı arttırdığını gördüm… Daha sonra hoşgörüyü öğrendim .., Farklılıklarımızdan dersler almayı.., Yeni farklılıkları kavradıkça yaşamı daha iyi algıladığımı öğrendim… Anladım ki en sonunda; farklıda olsak, aynı acılar göz yaşlarımızı akıtıyor.., Aynı şeylere gülebiliyoruz.., Farklıda olsak her birimiz bir anadan doğuyoruz… İnançlarımız farklıda olsa… Yâda yok oluş nedenlerimiz, Bir hastalık, bir savaş yada kaza sonrası düşünmeyi yitirince bedenimiz.., Gördüm ki hepimiz ölebiliyoruz… Bütün farklılıklarımıza rağmen farklı olmadığımızı öğrendim… Sonunda kavradım ki; Dilimiz, İnancımız, Irkımız ne olursa olsun bizler birer insanız… Ayrımların yanlış, hastalıklı düşüncelerin ürünü olduğunu anladım… Sonra bir gün bir Afrikalının şu yazdıklarını okudum bir yerde.., Şöyle diyordu, Afrikalı Siyah insan… “Sen beyaz adam, beni derimden ötürü bu güne kadar hep horladın… Kölen yaptın beni.., Sorgusuz sualsiz öldürdün… Rengimden ötürü aşağıladın.., Yaşamımı her koşulda sınırlamak için olmadık şeyler yaptın…" "Bak beyaz adam ben ..; Doğarım; Siyah… Büyürüm; yine Siyah.., Güneşlenirim; Siyahım… Üşürüm; Siyahım.., Korkarım; yine Siyah… Hastalanırım; Siyahım…, Ölürüm; hala Siyah Oysa sen beyaz adam ; Doğarsın; Pembe.., Büyürsün; Beyaz, Güneşlenirsin; Kızarırsın… Üşürsün; Morarırsın.., Korkarsın; Yemyeşil olursun… Hastalanırsın; Sararırsın.., Ölürsün; Grileşirsin… Ve sen Beyaz adam sen bana hala UTANMADAN Renkli diyorsun…" *** Güneşin aydınlık yarınlara doğduğunu gördüm, iyice açınca gözlerimi… İnsan sevgisinin, ayrımsız olmanın, Canlı cansız her şeyin değerini bilebilmenin, günlük çıkarlarımızın üzerinde olduğunu.., Sevgilerimizde çoğalmanın, farklılıklarımızda olgunlaşmanın en büyük değer.., Kim olursak olalım mutluluklarımızın, birbirimiz de arttığını öğrendim… *** Ve bütün bunları en içten, duygusal bir anımda yazıyorum içimden geldiğince.., Ve ben bu ruh halinden çıkıp ta gerçek yaşamın acımasızlığıyla karşılaştığımda.., Üzdüğümüzü, kırdığımızı, hırpaladığımızı.., İnanç, dil, ırk ayrımlarını öne çıkararak yok etmeye çalıştıkça birbirimizi Ben gördükçe bütün bunları.., Yüzümü hep aydınlığa döneceğim.., Kör olasıya güneşe bakacağım bütün inadımla… Hiç aklımdan çıkmayacak bütün bunlar, Hatırlayacak ve Hatırlatacağım... *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
*** Sevgili DİL BÖCEĞİ göndermiş olduğun mesajını aldım; Sana sadece mesaj yazabilirdim ama içimde hissettiklerimi herkesle paylaşmak istedim... *** Çok değerli DİL BÖCEĞİ; Kendimi ve çevremi algılamaya başladığımdan bu yana farklılıklarımın neler olduğunu sorgulamayı öğrendim… Sonra kızmayı öğrendim yapamadıklarıma ve yaptıklarımı anlaşılmamasına… Daha sonra gereksizliğini öğrendim kızmanın… Bir şeyleri değiştirmediğini.., Anlaşılmazlığı arttırdığını gördüm… Daha sonra hoşgörüyü öğrendim, farklılıklarımızdan dersler almayı… Yeni farklılıkları kavradıkça kazançlarımın arttığını… Anladım ki en sonunda; farklıda olsak, aynı acılar göz yaşlarımızı akıtıyor.., Aynı şeylere gülebiliyoruz.., Farklıda olsak her birimiz bir anadan doğuyoruz… İnançlarımız farklıda olsa… Yâda yok oluş nedenlerimiz, Bir hastalık, bir savaş yada kaza sonrası düşünmeyi yitirince bedenimiz.., Gördüm ki hepimiz ölebiliyoruz… Bütün farklılıklarımıza rağmen farklı olmadığımızı öğrendim… Sonunda kavradım ki; Dilimiz, İnancımız, Irkımız ne olursa olsun bizler birer insanız… Ayrımların yanlış, hastalıklı düşüncelerin ürünü olduğunu anladım… Sonra bir gün bir Afrikalının şu yazdıklarını okudum bir yerde.., Şöyle diyordu, Afrikalı Siyah insan… “Sen beyaz adam, beni derimden ötürü bu güne kadar hep horladın… Kölen yaptın beni.., Sorgusuz sualsiz öldürdün… Rengimden ötürü aşağıladın.., Yaşamımı her koşulda sınırlamak için olmadık şeyler yaptın… Bak beyaz adam.., Ben Doğarım Siyahım… Büyürüm Siyah.., Güneşlenirim siyahım… Üşürüm siyahım.., Korkarım yine siyah… Hastalanırım Siyahım…, Ölürüm hala siyah Oysa sen beyaz adam Doğarsın pembe.., Büyürsün beyaz, Güneşlenirsin Kızarırsın… Üşürsün Morarırsın.., Korkarsın yemyeşil olursun… Hastalanırsın Sararırsın.., Ölürsün grileşirsin… Ve sen Beyaz adam sen bana hala UTANMADAN Renkli diyorsun… *** Güneşin aydınlık yarınlara doğduğunu gördüm, iyice açınca gözlerimi… İnsan sevgisinin, ayrımsız olmanın, Canlı cansız her şeyin değerini bilebilmenin günlük çıkarlarımızın üzerinde olduğunu.., Sevgilerimizde çoğalmanın, farklılıklarımızda olgunlaşmanın en büyük değer.., Kim olursak olalım mutluluklarımızın birbirimiz de arttığını öğrendim… *** Ve bütün bunları en içten, duygusal bir anımda yazıyorum içimden geldiğince.., Ve ben bu ruh halinden çıkıp ta gerçek yaşamın acımasızlığıyla karşılaştığımda.., Üzdüğümüzü, kırdığımızı, hırpaladığımızı.., İnanç, dil, ırk ayrımlarını öne çıkararak yok etmeye çalıştıkca birbirimizi Ben gördükçe bütün bunları.., Yüzümü hep aydınlığa döneceğim.., Kör olasıya güneşe bakacağım bütün inadımla… Hiç aklımdan çıkmayacak bütün bunlar hatırlayacak ve hatırlatacağım... *** Bilmiyorum anlatabildim genç arkadaşım… Daha yaşamın başında ,ortasında bile değilsin.., Bir gün elbet sende öğreneceksin Üzmeye çalışmanın anlamsızlığını… Başkalarına kına yaktırmanın gereksizliğini… Gençsin heyecanlısın anlıyorum seni.., her şeyin merkezinde kendinin olduğunu düşünüyorsun… Hata yaparsan eğer ve bu hatanı birileri sana hatırlatırsa…, Başka nedenler aramak kolayına geliyor anlayabiliyorum seni… Ve bu kendine olan utancına, utandırıldığına kızdığının anlaşılması için.., Hakarete uğradığını düşünüp hakaret ettiğinin anlaşılmasını istiyorsun… Şimdi elbette “Ben gerçekten başkalarının inandıklarına saygı duyarım” diyerek.., Yinede Senden farklı düşündükleri için hakaret ettiğimin anlaşılmasını isterim diyeceksin… Ve bir gün gelecek sende benim gibi.., “yaşamın baharının heyecanı ve düşüncelerini taşıyan” genç bir kardeşine benim bu yazdıklarımı yazacaksın… Ne olursa olsun sen bir değersin, bir insansın, sen bu yaşamın geleceğisin… Ürettiğin değerler ve katkıların ölçüsünde geleceğe senin ve benim torunlarımıza.., Onlar için en iyisi ve güzelini miras bırakacaksın… Eğer varsa hakaretlerini Hoş gördüğüm ölçüde üzüntülerim az olacak…, Ama bu üzüntülerim artarsa bu benim acılarım.., Fakat asla senin kazancın değil maalesef zaafların olacak… Ve ben buna daha çok üzüleceğim… Ve inançlı, Allaha inanan bir insan olan sana Onun kullarını sevmeni, değer vermeni, senin gibi olma salarda.., Onları incitmemenin, yüceltmenin Allah katında senin kazancın olacağını… “Yaratılanı yaratandan ötürü sevmen gerektiğini” sana hatırlatmak istiyorum… Umarım seni daha çok kızdırmamışımdır… Sen her ne kadar her seferinde iyi günler …Selamlar yada sevgiler demekten uzak durmaya çalışsan da… Ben bir büyüğün olarak sana örnek olmak adına bunu bir gurur sorunu yapmadan, sana… Mutlu ve başarılı bir yaşam dileyip ve sevgiler göndererek… Sağlıcakla kal diyorum… *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Bu noktada son derece haklısın...O resimleri gördükten sonra uzun süre kendime gelemedim... Midelerim kalktı...Bence o linklerin kalkmasında yarar var... Sanırım 'Su DaMLaSı' istemiyerekte olsa hatayı yapan kendisi olduğuna göre Admine başvurup linklerin ve adreslerin silinmesini istemeli... Bekide bu rahatsızlığı verdiği için centilmence hepimizden özür diler... Kendisinin bu hassasiyeti göstereceğine inanıyorum...
-
BELEDİYE KİTABINDA ŞERİAT PROBAGANDASI
*** Belediye kitabında şeriat propagandası Önü arkası bitmiyor yapılanların, daha birinin etkisi geçmeden diğeri ortaya çıkıyor… Yaptıkları ortaya çıktıkça savunma hep aynı haberleri yokmuş… Yazıklar olsun kişilikten uzak takkiyeci zihniyetin her türlü davranışı… Nasıl bir zihniyettir anlayamıyorum, yapıyorsan, yaptığın doğruysa,yaptığının arkasında sonuna kadar durursun… Yok yaptıkların yanlışsa daha baştan yapmaman gerektiğini bilir, insan olmanın, doğru insan olmanın, onuruyla yapmazsın… Her türlü Sinsi davranışı, yalanı dolanı, yap sonra takkiye… Kişilik işte, bu kişilik yapısının kendilerini götüreceği yer aşağıda yeni evlenenlere dayattıkları şeylerde görünüyor… Bunun Adı inanç değil, bunun adı çağa ayak uydurmak değil, bu topluma hiçte iyi niyetli yaklaşım değil… Bunun adı …. Söylemeye dilim varmıyor… Okuyun adını sizler koyun… Okuyun yapıcı eleştirilerinizi ve tepkilerinizi ortaya koyun…. Toplumun dini inancının Müslümanlık olması, bu adamlara bunu yapma hakkı vermiyor… Peki nerede hükümet.., toplumu ileriye , toplumsal huzuru sağlamak adına iktidara gelenlerin bütün bu olanlara tepkileri… Aldıkları yada alacakları önlemler… Ama onlar, Rejimin temel ilkelerini eleştirmekle, yıpratmakla meşguller, işleri başlarında aşkın… Peki nerede bu topluma sorumluluk duyan din adamları,sorumlu bilim adamları... Oysa bu toplumu ileriye götürecek bilim adamımız yazıyor bu kitabı imza onun ...Yazıklar olsun... İnanıyor olmak, bu yapılanlara bizi köhnemiş toplum yapısı içinde mahkum etmeye çalışanlara tepkisiz durmak değildir.. *** Yazıklar olsun…Başka ne diyebilirim ki… Yazıklar olsun… Gözünüze dizinize dursun… Bu toplumu geriye götürmek isteyen zihniyetlerin hakkından Allah gelsin… Eğer varsa benim Bu toplumda biraz hakkım… Bu insanlara hakkımı asla helal etmiyorum… Haram olsun… *** *tna ***
-
1 Mayıs'lar ve Türkiye
1 mayıs İşçi bayramı kutlu olsun... Solcular, sağcılar, bölücüler ..... kavramlar çok.... söylemler herkesin dilinde farklı... Yorumlar herkese göre değişiyor... Ama ya herbirimizin ne iş yapıyorsak yapalım birer emekçi olduğumuz gerçeği... Ne biz bunun farkındayız...Ne de işçi farkında... EMEĞİN BAYRAMI herkese kutlu olsun....
-
TANRI TÜRKÇE BİLMİYOR MU?... (Duayı Arapça değil Türkçe okumanın ne gibi sakıncası olur ki diye düşündüm ve ''Tanrı Türkçe bilmiyor mu? diye bir sor.)
*** ''Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur Köylü anlar manasını namazdaki duanın Bir ülke ki okulunda Türkçe Kuran okunur Büyük küçük herkes bilir buyruğunu Hüda' nın Ey Türk oğlu işte orasıdır senin vatanın!..'' Elleri diline sağlık sayın Ziya Gökalp'in ne güzel dile getirmiş, anlamak adına gerceği göstermiş... Sonrada, İktidar olmanın, erki ellerinde tutmanın büyüsüne kapılanlar, nasıl bir yanlış ve hataların içine düştüklerini anlayarak Diye hatalarını ifadettiler, dile getirdiler ama artık çok geçti... O günlerden bu yana yıllar geçti, Türkiye Cumhuriyetinin bir anayasası olduğuna, ve siyasi seçimlere dayandığı gerçeğine dayanarak iktidara gelenler Hepimiz adına ülkeyi yönetmek yerine, demokrasinin bütün nimetlerinden yararlanarak, Cumhuriyetimizi "İSLAM CUMHURİYET" ine dönüştürmek yolunda adım adım ilerliyorlar... Şu anda gelinen noktada daha da geç olmadan, "yaşam kurallarının temelinin Kuran olduğu noktasından yola çıkarak" iktidarı ellerinde tutanların "Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız millette olacaktır; duvarda değil!" diyen Erdoğan'ın bu sözünü; "Laiklik elden gidiyormuş... Millet isterse elbette gidecek!" anlamına geldiğini, "Ben kafamın arkasında neler olduğunu önüne getiriyorum ki, görüp herkes anlasın." Diyerek artık sonun başlangıcına gelindiğini, Daha da çok geç olmadan ''Tehlikenin Farkında mısınız?'' sorusunu, Duyarlı ve sorumlu yurttaşların bu uyarıyı dikkate alarak, Laik Cumhuriyetimize sahip çıkmak için daha çok gayretli olup tüm Türkiye'de birlik ve beraberliği sağlamalı. Bunun çocuklarımız ve torunlarımız için bir sorumluluk, Atatürk'ün emaneti olan Cumhuriyetimizi korumak gibi vazgeçilemez görevimiz olduğunu hatırlayarak, Gelecekte NEDEN BU HATALARI YAPTINIZ, NEDEN GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMADINIZ diye sorduklarında, Sonradan başımızı elleimizin arasına alıp ne yaptık biz dememek için, ''Tehlikenin Farkında mısınız?'' sorusunu, Başımızı önümüze eğmeyen vicdani rahatlık ve doğrudan kendimize ve çevremize sorarak, cevaplamamız gereklidir... *tna ***
-
İngilizce Kelime Oyunu:
Bence başarılısın, bakalım rekoru kim kıracak...
-
İngilizce Kelime Oyunu:
*** İngilizce Kelime Oyunu: WORDMASTER Nasıl oynayacaksınız? * EASY: KOLAY * MEDIUM: ORTA * DIFFICULT: ZOR Öncelikle, hangi kategorideki oyunu oynamak istediğinizi seçmeniz gerekiyor. Bu üç seçenekten birisine tıkladığınızda, 10 sorudan oluşan yarışınız başlayacak. Unutmayın zamana karşı yarışıyorsunuz. Her soru için 90 saniye süreniz ve 10 hakkınız var. Amacınız, en kısa sürede en fazla soruyu yanıtlayabilmek. Karşınıza çıkan ekranda bilmeniz gereken bazı özellikler var. Kalan sürenizi (1) , kaç denem daha yapabileceğinizi (2) ve kaçıncı soruda olduğunuzu (3) tüm oyun boyunca görmeniz mümkün. Size sorulan sorunun yanıtını bilmiyorsanız, ya da emin değilseniz ipuçlarından (4)yararlanabilirsiniz. Ama unutmayın alacağınız her yardım sürenizin azalmasına neden olacaktır. Bulmanız gereken kelimeler, sorunun altında mavi kutular (5) olarak gösterilmiştir. Bilgisayarınızın faresini kullanarak, klavyedeki (6) harflerin üzerine tıklayarak yanıtınızı vermelisiniz. Arzu ederseniz bilgisayarınızın klavyesini de kullanabilirsiniz. Eğer aradığınız kelimede aynı harf birden fazla kez kullanılıyorsa, o harfe bir kez tıklamanız yeterli olacaktır. Doğru yanıt verdiğiniz her sorudan sonra puanınız hesaplanacak. OK tuşuna bastığınızda ise karşınıza iki yeni tuş çıkacak. LISTEN tuşuna basarak ekrandaki cümlenin okunuşunu dinleyebilirsiniz. Bunun ardından bir sonraki soruya geçmek istiyorsanız NEXT tuşuna basmalısınız. Oyuna başlamak için tıklayın ***
-
İrtica Küfrün Takiyyesidir
*** Şimdi yıl 2006-04-30…Kurt dumanlı havayı severmiş.. "Bu çağın en sinsi takiyecileri" diyen Fethullah Gülen, "Bu çağın en sinsi takiyecisi" olarak Adını taşıyan internet sitesinde, "Yıllardır fuhuş, edepsizlik peşinde koşanlar ilerici addediliyor" "İrtica küfrün takiyesidir; gericilik yaygaraları dinsizliğin maskesidir" Diyerek inciler döktürmüş; Bir de geçmişe dönüp bakalım FETTULLAH GÜLENDEN NE TAKİYYE’LER VARMIŞ… Sonra Soruşturma açıldı, Ya sonra Ver Elini Amerika CIA Kardeşlerinin yanına Gitti... Ama gitmeden ve Soruşturma açılmadan önce zamanın Cumhurbaşkanı Demirel'e Aşağıdaki Mektubu gönderdi.. Mektupta onu kurtaramadı...Soruşturma açıldı... Herşey ortaya çıkıncada ben Türkiye aşığıyım dediğini unutup, Amerikan çıkarlarının savunucusu olamanın güvencesiyle Amerikaya kaçıverdi... Birde güncel haber... Demirel'e Yazdığı mektupta ne takkiyeler yapmış okuyalım bakalım... *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
*** Sayın ve çok sevgili 'Su DaMLaSı'; Yazdıklarınızı büyük bir zevkle ve yararlanarak okudum... Tartışmalarınızda, kullandığınız düzeyli üslubunuz ve kendi görüş ve inanışlarınızdaki tutarlılığınızı kutluyorum... ' Yam yam' la olan tartışmalarınızda ikinizin de karşılıklı saygı ve inançlarınızı sonuna kadar bilinçli olarak savunma yaklaşımlarınızın örnek teşkil ettiğine inanıyorum... Bu açıdan sizleri takdir ediyorum... Sizin bu yaklaşımla gayet yerinde örneklerle yapmış olduğunuz açıklamalar diğer Teist arkadaşlara yararlı ve her açıdan doğrulara yönlendirici olduğunu düşünüyorum... Ben Agnostik bir bakış açısıyla konuyu değerlendiren bir kişi olarak, Bu yaklaşım inanış ve duruşunuza son derece saygı duyuyorum... Maalesef her Teist arkadaş, çoğu iletinizde göstermiş olduğunuz bu bilinç, yaklaşım ve tutarlı duruşu sergileyemiyor... Aynı şekilde Teizm karşıtı salt inkârcı zihniyete sahip kişilerde aynı yanlışların içinde olabiliyorlar... Sizinde belirttiğiniz gibi… cehaletlerinden kaynaklanan bakış açılarıyla, " inan ve inanmayan reddedici zihniyet ", seviyesiz yaklaşım, bilgi birikiminden uzak bakış açılarıyla sırf kendileri gibi düşünülmediği için anlamsız ve yararsız iletişim içinde olabiliyorlar... *** Şimdi size sormak istediğim şeye gelirsek, Yukarıda da iletinizi ilgiyle dikkatle ve yararlanarak okuduğumu belirtmiştim... Okuduktan sonra son satırınızda ifadeniz biraz kafamı karıştırdı... Orada şöyle demişsiniz Bu söyleminize "yaratılmamışsa" ve “inançsızlar” ifadelerine itirazım yâda farklı bakışım dışında aynen katılıyorum... Anlayamadığım kafamı karıştıran yada daha doğrusu sizi anlamak açısından karar veremediğim cümle ise.., deyip, cümleyi... diye bağlamanız... Burada bu deneyleri yapanları, yâda toptan bilimsel araştırmalar yapanları inançsız olarak mı değerlendiriyorsunuz... Çünkü cümlenin son kısmından bu anlam çıkıyor... *** Bir sonraki iletinizde de yaptığınız bazı genellemeler de bizi ister istemez farklı noktalara götürüp, yazılarınızın bütünündeki anlamın kaybolmasına kabul edilebilir doğru tespitlerinizi de ortadan kalkmasına neden oluyor… Yukarıda aldığım cümlede olduğu gibi… Yani Av ruhsatı almış namazında, niyazında bu kadar insan varken, bütün bunları inançsızlar yapıyormuş anlamının çıktığı bu son ifadeler.., hele… Diyen Cümleleriniz çok şaşırtıcı… Tam olarak kendi görüş ve inanışlarınızdaki tutarlılığınızı bozmasa da, tartışmalarınızda kullandığınız düzeyli üslubunuzu biraz yaralıyor… Bu ifadelerinizin sizin görüşleriniz mi yoksa maksadını aşan cümleler mi olduğumu öğrenmek istiyorum… Bu konuda beni aydınlatmanızı rica ediyorum... *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
*** *** " Bu ne seviyesiz üsluptur böyle..." Bu iletiyi geç fark edip, O (********) engellenen kelimeleri okumamış olmakla kendimi çok şanslı olarak görüyorum... Senin inanıyor olman, bir başkasına inandığı yada inanmadığı için bu kadar ön yargılı ve seviyeden nasibini almamış Yaklaşım içinde olma hakkını sana asla vermez... Ortaya çıkan şey, senin gizlemeye çalıştığın gerçek kişiliğinin açığa çıkması olur... Senin türünden, senin gibi düşünen insanların bu düşünceleri öyle bir aydır başını örterek oluşmaz... Kendini gizlemeye çalışarak, masum ve haksızlığa uğramış gibi göstererek, çeşitli maniplasyonlar yapman, Kendini kandırmaktan öteye gitmez... Sana karşı hissettiğim iyi ve olumlu düşüncelerimi, bu davranışınla bir kalemde silip attın... Bu senin için pek önemli olmayabilir, benim yâda başkalarının senin hakkında olumlu düşünceler içinde olması, Sana saygı duyması, seni sevmesi, seni örnek alınacak bir kişi olarak görmesinin bir anlamı olmaya bilir... Bu tür sosyal ilişki ve etkileşimlerin önemli olmadığını düşünebilir, Kendince inanıyor olmanın yeterli olduğunu kabul edebilirsin... Ama böyle düşünüp, böyle davranarak kaybeden başkaları değil sen olursun... Öyle sanıyorum ki inançlı olmakla kazandığın bu katı tutum ve bireysel yaklaşım tarzı, Kendi inancında olup ta farklı düşünen kişilere de aynı seviyeden uzak ve yargılayan bir üslupta olacaktır... Örneğin, Müslüman olup ta başını örtmeyenleri günahkar ilan etmek..,gerçek Müslüman olmamakla yargılamak gibi... Bu bakış açısının sonuçta varacağı yerde ... Aynı inanca sahip kimselerin bile senin gibi düşünmeleri ve davranmaları için dayatmacı yaklaşım olacaktır... Sonuçta senin cennete, senin gibi düşünüp davranmayanların da cehenneme gideceğinden kesin olarak emin olabilirsin... Unutma ki; herkesin düşünceleri kendi doğrularıdır, başkaları için yada gerçekte doğru olduğunu göstermez... Söylediklerinin doğru kabul edilip diğer insanlar tarafından benimsenmesi, Tutarlı duruş, davranış ve örnek bir kişiliği gerektirir... Senin hakaret içeren bu söylemin ve sergilediğin kişisel duruşun örnek bir kişilik olarak görünmüyor... Bu yaklaşımını takdir edecek tutumlarda, sırf işlerine geldiği seni kullanan davranışlardan öteye gitmez .., ve bu yaklaşımındaki kişiliğin onlar tarafından bile saygı görmez.İçten içe onlarada öyle davranacağını düşünürler... Üstelik bu tür eleştirilerin, insanların araştırıp daha doğruya ulaşma, Olaylara farklı yönlerden de bakıp gerçekleri tespit etme, inançlarının doğru yönlerini tespit ederek onları uygulama, Eksik yönlerini bularak tamamlama, daha iyiye güzele makbule doğru yönlendirmesi gibi faydalarda var... Sen, inançlarını ele alıyor diye onların önünü keser, yok edersen, at gözlüğü takıp kör olursun, Çevrende ve dünyada olan bitenlerden o gözlüğün izin verdiği kadarını görürsün... Bu da sana sana dar bir düşünce ve çevre içinde yaşamaktan öte bir şey vermez... Ve her şeyi inançlar kavramıyla açıklamak gibi 'sapkın bir görüşün' içinde hapis olup kalmanı sağlar... LÜTFEN; Biraz hoşgörü.., Biraz sağduyu..., Biraz nezaket..., Gelecekte, çağdaş, iyi ahlaklı, bu dünya için iyi şeyler yapacak, yararlı, inançlı çocuklar yetiştirmeye aday bir genç kızımız, Bir anne adayı olarak kendinize ve çevrenize daha olumlu bakmalısınız... Çünkü insan yetiştirmek ciddi bir sorumluluk ister, Ve bunu salt başınızı örterek, dünyayı sadece inançlarla yorumlayarak, Sizin gibi olmayanları yok etme mantığıyla, hakaret eden bir üslup ve düşünce tarzıyla yapamazsınız... Sonunda varacağınız yer o yetişen çocukların, Diğer ana ve kız kardeşlerine reva gördükleri, kişi hakları ve özgür yaşamdan uzak, baskıların uygulandığı İran İslam Cumhuriyetinden başkası olmayacaktır... Siz böyle "kişi hakları ve özgürlüklerden uzak" bir yaşamın içinde olmayı inançlarınız gereği kabul edebilirsiniz ama Bunu kabul etmeyecek genç kız ve erkeklerinde olabileceğini, anlamak ve kabul etmek zorundasınız... Kabul etmediğiniz sürece inaçlarımızı huzur mutluluk ve rahatlık içinde yaşayamayacak ve yukarıda bahsedilen hurafelerle yaşamaya devam ederek sıkıntı, kahır, ızdırap, kan ve göz yaşları içinde boğulacağız... Bir aydır başını örterek yaşamış olduğun mutluluğu anlıyorum da.., Senin gibi düşünmeyen ve olmayanlara (*) hakaret etmek ve onları yok sayman sana nasıl bir mutluluk veriyor... İşte Bunu Pek Anlayamıyorum... (*) Not: "Daha önceki iletilerinden birinde de bir Nasrettin hoca fıkrası anlatıp, karşındaki kişiyi ince bir lisanla bir hayvana benzetmeni sürçü lisan kabul etmiştim. Ama bu iletinle gerçek kimliğin ve kişiliğini iyice ortaya serdin... " Bir insana, genç bir kıza yakışmayacak bu tutum ve davranışlarını değiştir ve bir daha yapma istersen... Çünkü insan olanlar her zaman hatalarını görür öğrenir ve iyi bir kişi olmak için sürekli çaba harcarlar, İnsan olmayı beceremeyenler " Allah " Katında da makbul değildir... *tna ***
-
Arınç ve Erdoğan'ın REJİM KAVGASI
*** Yok yok sen son derece haklısın sevgili arkadaşım, bizler son derece akılsısız, onun içindir bu kavga... Dedediğin gibi "Akılsız olanlar, o sözün ne anlatmak istediğini anlayamayanlar..." Bak şimdi seni son derece haklı çıkaracak bir güncel haber, Hemde bizden de değil dışarıdan konuya dahil olan tarafsız, Almanya'nın demokratik ilkelerini, anayasal düzenini ve laik niteliğini koruma amacını güden, Senin dediğn gibi akılsız olmayan birinin tespitleri... Almanya'da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Dairesi'nin (BfV) Başkanı Heinz Fromm, sözleri... *** Görüyorsunuz ya, Anayasayı Koruma Dairesi'nin Başkanı , "Almanya'nın demokratik ilkelerini, anayasal düzenini ve laik niteliğini koruma amacında olduğu için" ne kadar akıllı Ama bizim Cumhurbaşkanımız; "Türkiye'nin demokratik ilkelerini, anayasal düzenini ve laik niteliğini koruma amacıyla" aynı şeyleri söyleyince, Tarafınızdan nasılda akılsız ilan ediliyoruz öyle değil mi.? "Ülkemizde büyük çoğunluğun, dinlerini barışçı şekilde icra ettiğini ve bunu aşırı dinci emeller için kullanmadığını" Ama Milli Görüş teşkilatı gibi radikallerin içinden yetişen kişilerin iktidara geldiklerini ve o kişilerin "Milli Görüşün esas olarak dini kurallara göre hareket etmek isteyen düşünceleriyle yetiştirildiklerini, Bu düşüncelerle yetişip "yaşam kurallarının temelinin Kuran olduğu noktasından yola çıkarak" algıladığı için; "Gelecekte egemenlik duvarda değil, millette olacak" deyip, devlet gücünün halkın hâkimiyetine, Türkiye Cumhuriyetinin bir anayasası olduğuna, ve siyasi seçimlere dayandığı gerçeğini kabul etmeyen, yanlış ve kasıtlı söylemler içinde olduğunu söylediğimizde, dediğiniz gibi ne kadar akılsızız (!) Biz söylenen o sözün ne anlatmak istediğini anlayamıyoruz değil mi?... Fakat siz o sözün ne demek istediğini anlamanıza rağmen bir türlü ne anlama geldiğini bize söylemiyor.., "Akılsız olanlar, o sözün ne anlatmak istediğini anlayamayanlar..." deyip akılsızlığımızı yüzümüze vuruyorsunuz... Böyle yapmayın, ne anlama geldiğini söyleyin artıkta biz de anlayalım... Çünkü anlayamayıp, siz aptallığımızı yüzümüze vurdukça biz çok üzülüyoruz... ***
-
KEŞKE EN BÜYÜK DERDİMİZ TÜRBAN OLSAYDI...
*** Keşke en büyük derdimiz türban olsaydı Baştan söyleyeyim, üniversite öğrencilerinin türbanına karşı değilim, tam tersine üniversite çağına gelmiş insanların kendi kıyafetlerini istedikleri gibi seçebilmeleri gerektiğine inanıyorum. Ama yine söylemiş olayım, kamu görevlilerinin, işçi statüsünde çalışıyor dahi olsalar belediye çalışanlarının veya belediyelerin taşeronu şirkette belediye adına vatandaşla yüz yüze gelen bir statüde çalışanların sakal dahil dinsel inancı yansıtır biçimde giyinmesine izin verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yani ölçüm şu: Devletten veya belediyeden maaş alan, devlet veya belediye adına biz vatandaşlarla yüz yüze gelinebilen pozisyonlarda çalışan kişilerin bir dini inancı veya siyasi görüşü yansıtır biçimde görünmeleri engellenmelidir. Bu ölçünün dışında kalan her durum insanların özel hayatıdır, devletin özel hayata karışmaya hakkı olmamalıdır. * * * Görüşlerimle ilgili olarak bu özeti yaptıktan sonra konuya girebilirim. Maalesef son bir haftadır Türkiye türban konulu bir siyasi gerilimin içinde. Mesele, adı üzerinde siyasi. O yüzden siyasi sonuçları olacak bu gerilimin. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel seçimde aldığı yüzde 35 civarındaki oyun tamamının bu partinin kurucu ve yöneticilerinin İslamcı siyasetçiler olmasından ötürü verildiğine inanmıyorum. Elbette Türkiye'de salt dini hassasiyetlerle veya dini hassasiyetleri ön plana alarak oy veren bir kitle var ve o kitlenin önemli bir bölümünün (tamamına yakınının demek daha doğru belki) Ak Parti'ye oy verdiğine kuşku yok. Ama o insanların sayısı hiçbir zaman yüzde 35 olmadı, olmayacak. Bana soracak olursanız o dini hassasiyet oylarının miktarı yüzde 10'u ya bulur ya bulmaz. Yani AKP'ye oy verenlerin ezici bir çoğunluğu bu partiye dindar olduğu için değil siyasette bir çıkış aradığı, diğer partilerden bekleneni bulamadığı için vs. oy verdi. Şimdi AKP'nin toplumu din bazlı bir konuda germesi acaba bu partinin oy tabanına nasıl yansır? Türban tartışmalarının kesintisiz biçimde sürmesi AKP'nin oyunu arttırır mı, azaltır mı? Bence bu tartışmaların bu dozda sürüyor olması, özellikle eğitimde dinsel gelişmelerin her gün gazete sayfalarına yansıması, esasen ekonomi ve dış politikada başarılı bir iktidar dönemi geçiren AKP'nin oy potansiyelini sınırlıyor. Bu partiyle ilgili unutulan korkular yeniden canlanıyor çünkü. * * * Bakın dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi sıfatıyla Emine Erdoğan da türban tartışmasına girdi. Benim bildiğim kadarıyla ilk kez Emine Erdoğan herkesin önünde bu denli siyasi içerikli bir konuşma yapıyor. Emine Erdoğan'ın kapalı toplantılarda, AKP'nin kadın kollarında vs. siyasi konuşmalar yaptığını, milletvekili ve bakan eşlerini bir genel başkan gibi veya AKP'ye paralel kadınlar partisinin lideri gibi yönetip yönlendirdiğini hep biliyorduk. Ama ilk kez kamuoyu önünde böyle sert sayılabilecek mesajlarla görülüyor Emine Erdoğan. Hadi hayırlısı. Emine Erdoğan'ın konuşması aslında hiç de ilginç değil. Türkiye'de kadınların önündeki engellerden söz ederken en büyük önemi türban konusuna vermiş Emine Erdoğan ve bu ayrımcılığın sona ermesini istemiş. Evet ayrımcılığın sona ermesini ben de istiyorum, başta da yazdım ama şu iki soruyu sormadan da edemiyorum: 1. Ülkemizde kadın sorunlarını en önemliden önemsize doğru sıralayacak olsak acaba türban kaçıncı sırada gelir? 2. Ülkemizde kadınların eğitimiyle ilgili sorunları sıralasak, kadınların eğitiminin önündeki engeller arasında türban kaçıncı sırada yer alır? Yanlış anlama olmasın, bu soruları türban sorununu küçümsemek için sormuyorum, kaldı ki bu sorunu çözmemiz gerektiğini düşündüğümü de zaten söylüyorum ama bana öyle geliyor ki özellikle AKP çevrelerinde türbanla ilgili bir fetişleştirme, türbanı bir takıntı haline getirme hali mevcut. Başbakan kendini ve kendisi gibi olanları 'zenci' sayıyor, toplumun geri kalanını 'beyazlar' olarak görüp onlara diş biliyor. Başbakan'ın eşi, başka sorunları arka plana atıp türban meselesini takıntı haline getiriyor. Bu psikoloji sağlıklı değil... *** Kaynak: İsmet Berkan… 29.04.2006 [saat 0116 itibariyle…(4309 kişi okudu) ] *** Bu Konuyla ilgili diğer haber linkleri: * "İrticai kadrolaşma' MGK'da görüşüldü" ** "İlköğretimde hutbe yarışması " *** " Bahçede türbana inceleme " **** " Sahte laik davası' reddedildi " ***** " Kadınlara stadyum izni İran'ı karıştırdı." ***
-
TÜRBAN SORUNU VE DEMOKRASİ
*** Tabiî ki yanlış anlamışsınız... ("AKP iktidarının, bir rozet olarak türbanı kullanmaktan” vazgeçmesi gerekiyor… ) Diyor... Ayrıca; ("demokratik rejimi İslamileştirme projesinden" vazgeçtiğini açıkça belirtmesi, gerekiyor… )Diyor Siz yukarıdaki anlatılanlardan, bir dolu satırın içinden çıkara çıkara bu sonucumu çıkardınız.? Evet, yanlış anlamışsınız... Aslında "anlamak istediğinizi anlayıp" bu yanlış çıkarımda bulunmuşsunuz... Sorunun çözümü için başörtüsü kullanımından vazgeçmek gerekmiyor... Çözüm üretmek için "Sayısal çoğunluğa sahip AKP iktidarının gerekli yasaları çıkartarak, "türban sorununu çözmek" gibi bir yaklaşım içine girmesi gerekiyor... *** Toplumu, geleceğe taşımak, Ekonomik, Sosyal ve günlük sorularımıza çözümler üretmek adına ülkeyi yönetmeye talip olanların… Bizi, Çağdaş ve gelişmiş bir çizgiye taşımak yerine toplumu geri kalmışlığa sürükleyen ve toplumsal ilişkilerimizi germekten başka işe yaramayan yaklaşım ve politikalar üreten, AKP iktidarının bundan vazgeçmek, Sayısal çoğunluğa sahip olmalarına rağmen gerekli yasaları çıkartarak, "türban sorununu çözmek" gibi bir niyetleri var mı dersiniz? Diye soruluyor... *** Lütfen yazıları biraz daha dikkatli okurmusunuz.. İnsanların anlatmak, ifade etmek istedikleri şeylerden sadece anlamak istediğinizi anlamak, Sonra yanlış çıkarımlar üzerinden tartışma yaratmak ne size nede başkalarına hiç bir şey kazandırmaz... Bunun adı demagojidir, konuyu saptırmaktır, Bizi götüreceği sonuç ise boş ve kısır çekişmelerdir... Doğru çözümlerden, sonuçlardan, yeni kazanım ve bilgilerden uzaklaştırmaktır... ***
-
AKP'Lİ EYÜP BELEDİYESİ'NDEN SKANDAL BROŞÜR
*** Üslubunuzdaki seviyesizlik kişiliğinizde ki eksiklikleri ortaya çıkarıyor... Önce inanıp sonra anlamaya çalışan mantığınızla ortaya çıkan bu yaklaşımlarınızı kınıyorum... Kolayca kısır çekişme ve polemiğe dönen tartışma, yaklaşım ve üslubunuz... Bana ve başkalarına yarar sağlamadığını, Düşünmeye ve yeni şeyler öğrenmeye yönlendirmediğini artık iyice anladığım için Saygıdan nasibini almamış üslubunuzu düzeltmediğiniz sürece sizinle diyalog içerisinde olmak istemiyorum... Son olarak cevapsız kalmasının yanlış olacağını düşündüğüm için şunları söylemek istiyorum... Bunları yazmamda ki amaç sizin bana cevap vermeniz değil, sadece sizin ve bu yazıyı okuyan herkesin dikkat çekmek istediğim şeyler üzerinde biraz düşünmesini istememdir.. *** Toplumu, geleceğe taşımak, Ekonomik, Sosyal ve günlük sorularımıza çözümler üretmek adına ülkeyi yönetmeye talip olanların… Bizi, Çağdaş ve gelişmiş bir çizgiye taşımak yerine, toplumu geri kalmışlığa sürükleyen ve toplumsal ilişkilerimizi germekten başka işe yaramayan yaklaşım ve politikalar üreten, AKP iktidarının bundan vazgeçmek, Sayısal çoğunluğa sahip olmasına karşın gerekli yasaları çıkartarak "türban sorununu çözmek" gibi bir niyetleri var mı dersiniz? Bu sayısal çoğulukla çok kolayca gerekli yasaları çıkarıp bu sorunu otadan kaldırabilecekken... Neden bunu yapmak gibi bir niyetleri yok.? Yasama ve yürütme organı olarak bu onların görevi değilmi ki, siz bana "Bunun için çaba sarfediyormusunuz?" gibi bir soru yönlendiriyorsunuz... Bunu yasaları çıkartarak "türban sorununu çözmek", O gençlerimizin bu ızdıraptan kurtulmalarını sağlamak varken.., Bunu bir sorun olarak sürekli gündemde tutup, neden Onların üzerinden siyaset yapmaktadırlar... Ve ben bu yaklaşımların, aslında "türban sorununu çözmek" olmadığını, amacın din esaslarına dayalı bir yönetim olduğuna dikkat çekip bunu hepimizin bir kere daha düşünmesi gerektiğini ifade ettiğimde, Neden bunu saptıracak yaklaşımlara giriyor ve seviyesiz bir üslup kullanıyorsunuz.?... *** Size bir kere daha önemle ve özellikle belirtiyorum... Bu son yazdıklarım bana cevap yazmanız için değil, sadece birde bu açıdan düşünmeniz içindir... Bu nedenle, Lütfen Yazdıklarımın içeriğini tam kavramadan, üslubunuzun düzeyini yükseltmeden bana cevap yazmayınız... Böyle olduğu müddece sizi muhatap almıyacağımı belirtiyor, bunu dikkate almanızı tekrar önemle rica ediyorum... Size en samimi dileklerimle; Yaşamınızda, sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum... ***
-
TÜRBAN SORUNU VE DEMOKRASİ
*** Eğer ülkemizdeki toplumsal ve siyasal değişmeleri, dünyanın endüstrileşme sürecine girdiği dönemlerden itibaren ele alırsak, Ülkemizde bu toplumsal ve siyasal değişmelerin “değişimci ve tutucu cepheler arasındaki savaşımla biçimlendiğini ” görürüz… Oysa batıda toplumsal ve siyasal değişimleri, “klasik toprak ağası, köylü”, “burjuvazi ve işçi sınıfı” arasındaki ilişkiler belirlemiştir. Biz de ise; feodal toplumdan endüstriyel topluma geçişi sağlamak için reformlar yapmaya çalışan "Devletçi-Cumhuriyetçiler" ile bu değişmeye karşı direnen ve dış güçler tarafından da desteklenen "Gelenekçi-Liberaller" arasında ki çekişmeler belirlemiştir. Osmanlı dönemindeki Batılılaşma çabaları ile başlayan bu cepheleşme, ne yazık ki bugün bile klasik sınıfsal tabana oturamamış, endüstrileşme sürecini hala tamamlayamadığımız için, sınıfsal yapılaşma ve bunun toplumsal bilinci tam olarak oluşmamıştır. İmparatorluk döneminde, bu cepheleşme daha keskin ve belirgin çizgilerle birbirlerinden ayrılırken. Cumhuriyet'in kuruluş döneminde iki cephe arasındaki çatışmalara karşın batının uzun yıllara yaydığı reformlar bu kısa süre içerisinde yapılmaya çalışılmıştır… Cumhuriyet'in kuruluş dönemi tamamlandıktan sonra, 1945'ten başlayarak günümüze geldiğimizde, Demokrat parti iktidarıyla başlayan, bugün AKP ile devam eden bu son dönemde cepheleşmenin daha keskin ve belirgin çizgilerle ortaya çıktığını görüyoruz.. Cumhuriyet'in kuruluş dönemi ile başlatılan ilerleme, feodal toplumdan endüstriyel topluma geçişi çabaları 1945’li yıllarda Soğuk Savaş döneminde yavaşlamış, değişimden yana tavır koymaları beklenen işçi sınıfının önemli bir bölümü, köylülükten kurtulamadıkları ve dinci-milliyetçi ideolojilere bağlılıkları sürdüğü için "Gelenekçi-Liberal" cephe içinde yer almışlardır. " Devletçi-Cumhuriyetçi " cephe içinde değişmeye önderlik eden aydınların bir bölümü ise Soğuk Savaş dönemine, anti-komünizmin yaklaşımını benimseyerek, Amerikancı bir görüşle, "Gelenekçi-Liberal" cepheye destek verdi. Günümüzde Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra bu etkileşim bir kez daha nitelik değiştirdi. "Gelenekçi-Liberaller", Gelenekçi, Liberal, Küreselleşmeci, Amerikancı, İslamcı nitelikleri birleştirerek, Bugünkü AKP iktidarına destek veren İslamcı cephe olarak "Küreselleşmeci-Amerikancı-İslamcı" çizgiye yerleştiler. " Devletçi-Cumhuriyetçiler " ise, demokrasinin "olmazsa olmaz" koşulu olan "laiklik" ve "devletin üniter yapısı ve bütünlüğü" çerçevesinde "Ulusalcı-Laik" çizgide saf tuttular. *** Bütün bu tespitleri sıraladıktan sonra konumuza döner, “TÜRBAN SORUNUNU” anlamaya çalışırsak, "Gelenekçi-Liberaller"in , kamu alanı dahil, toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında "türban yandaşı" olarak ortaya çıktığını, " Devletçi-Cumhuriyetçiler "in ise, kamu alanında ve yüksek öğrenimde "türbanın yasaklanmasından" yana bir görüntü verdiğini görürüz. Sorunun çözülmesi için tavır alarak, Bu iki grubu buluşturacak ve "türban sorununu çözecek bir ortak nokta yok mu? ’’ diye bir soru yönelttiğimiz de, vermemiz gereken doğru yanıt şu olur…Var evet; Demokrasi… " Devletçi-Cumhuriyetçiler " ile "Gelenekçi-Liberaller" demokrasi üzerinde anlaşırlarsa, türban sorunu da çözülür. "Gelenekçi-Liberaller" mevcut demokratik rejimi "İslamileştirme" projelerinden vaz geçerlerse, bu projenin rozeti haline gelmiş olan türban sorunu da gündemden düşecektir. Bunun için "Gelenekçi-Liberaller" AKP iktidarının, "demokratik rejimi İslamileştirme projesinden" vazgeçtiğini açıkça belirtmesi, “kadının ikinci sınıf vatandaşlığını vurgulayan, erkek egemen, feodal bir simge ve şeriat özlemlerini işaret eden bir rozet olarak türbanı kullanmaktan” vazgeçmesi gerekiyor… Toplumu, geleceğe taşımak, Ekonomik, Sosyal ve günlük sorularımıza çözümler üretmek adına ülkeyi yönetmeye talip olanların… Bizi, Çağdaş ve gelişmiş bir çizgiye taşımak yerine toplumu geri kalmışlığa sürükleyen ve toplumsal ilişkilerimizi germekten başka işe yaramayan yaklaşım ve politikalar üreten, "Gelenekçi-Liberaller", "Amerikancı-İslamcı" AKP iktidarının bundan vazgeçmek, Sayısal çoğunluğa sahip olmalarına rağmen gerekli yasaları çıkartarak, "türban sorununu çözmek" gibi bir niyetleri var mı dersiniz? ***
-
Amerika sen kimi kandırıyorsun?
*** illuminati' yi okudunuzmu arkadaşlar... Onu okursanız bu olaylara birde orada anlatılanlarla farklı bir açıdan bakabilirsiniz... İsteyenlere e_kitap versiyonunu gönderebilirim... ***
-
Arınç ve Erdoğan'ın REJİM KAVGASI
*** Güzel provokasyon... Aklı olmayana... Sayın ÇOK AKILLI bayım; Biz akılsızların anlayabilmesi için yukarıda o koskoca yazıdan aldığın ufacık bir alıntı yetmez... Senin o Süper Algılama Yeteneğin, Geniş Ufkun, Aklınla bizimki bir mi? Yazılarını okuyarak anlayamadığım(!) kadarıyla, Hem AKP'li sin , hem değilsin, Hem atatürk'cüsün hem değilsin... Hem laiksin hem değilsin, Hem Cumhuriyetcisin hem değilsin, Hem millet diyorsun hem ümmetcisin... Bana kızma ben senin yalancınım yazdıklarının birinde böyle, birinde şöyle diyorsun, hem benim aklım ermez biliyorsun... Bu kadar çok şeyi bir arada olabildiğine göre, biz olamıyan akılsızlara göre sen. Anlatılmak isteneni ve ülkede oynan oyunları upuzun yazıdan cımbızla çekip çıkardığın bir satırlık yazıya bakıp şip şak anlayabilirsin, ama biz akılsızlar için yetmez. Birde ardından şunları da ilave etmeliydin ki, daha iyi anlıyalım provokasyona gelmiyelim... Çok akıllı dostum,biz akılsızlara bunlarda yetmez sen biraz daha araştırıp anlamamız ve provokasyona gelmememiz için bir de şunları ilave etmeliydin… Buda yetmez biz aklı kıtlara şunlarıda söylemelisin ki daha iyi anlıyalım... Bizim gibi akılsızlara işte böyle açık seçik anlatmalısın ki anlayalım… Provokasyona da gelmeyelim… Ne bilelim biz… Hem sizin gibi, sizin kadar akıllıda değiliz... Öyle değil mi ? ***
-
ANKARA ÜNİVERSİTESİNDEKİ OLAY
*** Teşhisin çok doğru 'erdogan' Her tavrı, her yazısı, dediklerini onaylıyor... Bİr tek iletisinde bile,Hem Atatürk'cü olabiliyor ardından "iki yüzlü,riyakar da denebilir" diyor, sonra devam ediyor "ama ben buna inanmıyorum"... Aynı yazısında bir bakıyorsunuz,laikliğin yılmaz savunucusu ve Cumhuriyetçi, ardından hemen ümmetci olabiliyor... Mubarek kılıktan kılığa giriyor... Sonunda döndüğü yer hep şu saydıkların... VAKİT Hizbut-tahrir Hizbullah Hilafet ***