-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
DIŞ KONTROLLÜ DİSİPLİN SÖZEL OLUMSUZ DİSİPLİN YÖNTEMLERİ: Çocuğun davranışlarını kontrol etmek ve istediğini yaptırabilmek için kızma, bağırma, azarlama, tehdit, beddua, sözle hor görme, sevgiyi esirgeme gibi yöntemlerdir. Bunlara kısaca değinelim: Kızıp, bağırma: Çocuk olumsuz bir davranışta bulunduğu an, aile bireyi kızarak, bağırarak yapmamasını ikaz eder. “Ben sana ayakkabılarla eve girme demedim miiii? Ne laf anlamaz çocuksun?” veya bağırarak “Niçin dersini çalışmıyorsun? Söyle bakiim, niçin çalışmıyorsun?” Bu tür yaklaşımlar aslında aile bireyinin kızgınlığını boşaltmasını sağlar; sık sık azarlanan çocuklar bir süre sonra alışkanlık geliştirip bağırmalara artık aldırmazlar ve bağırdığı için aile bireyini suçlar, ondan uzaklaşırlar. Tehdit etme: Olumsuz davranışı yapmaması veya beklenen davranışı yapması için, çocuk, gerçekten hoşlanmayacağı, korktuğu bir şeyle tehdit edilir: Bir daha ellersen ellerini kırarım. Geberteceğim seni. gibi tehditler çocuk küçükken korkutucudur. Korku konusunda çok hassas olan çocuk bunları gerçek sanabilir ve inanır. Ancak büyüdükçe sürekli kullanılan tehditlerin etkisi geçer.Çocuk artık aldırmaz. Bunun yanında, daha gerçekçi tehditler “Bir daha kırık not getirirsen, hafta sonu sinemaya paydos” “Akşama babana söyliyeyim de gör.” yerine getirildiği zaman, çocuk korkunun etkisiyle davranışını değiştirmeye yönelebilir. Ancak bu tür bir disiplin şeklinin getirdiği olumsuz etkiler çok önemlidir. Sözle hor görme: Çocuğu aşağılayıcı, küçük düşürücü, güvenini sarsıcı, kırıcı sözler sarfederek istediğini yaptırma: Geri zekalı n’olacak. Karneye bak. Utan, utan... Komşumuz Ali her sene iftihara geçiyor, bizse senin gibi salaklarla uğraşıyoruz. Aşağılanmak herkes gibi çocuk için de çok onur kırıcıdır. Çocuğun kendine güvenini sarsar, zamanla çocuk gerçekten geri zekalı, beceriksiz olduğuna bile inanır. Beddua etme: Allah belanı versin. Bana çektirdiklerinin cezasını bir bir göresin... Gözün çıksın emi, bu da kızıp bağırma gibi bireyinin kızgınlığının boşalmasından başka bir işe yaramaz. Çocuk zamanla bunlara karşı alışkanlık geliştirir ve davranışını değiştirmesine pek etkili olmaz. Sevgiyi esirgeme: Çocuk beklenilen davranışı göstermediği zaman “ Seni artık sevmiyorum, Git, benim çocuğum değilsin, git komşunun çocuğu ol, bizim evde böyle çocuğa yer yok...” gibi sözler çocuğu çok sarsar, zira çocuk anne-babanın sevgisine çok muhtaçtır. Çocuk söylenenlerin gerçek olduğuna inanır ve kendini aile dışına itilmiş hisseder. Bunun gibi; çocuğa olumsuz davranışından dolayı küsmek, aldırmaz görünmek, hiç konuşmamak ta çocuğa aslında davranışını değiştirmesi için bir şans tanımaz, ancak onu dolaylı olarak yaptığı davranıştan dolayı cezalandırır. BİRAZ DÜŞÜNELİM: Acaba siz bu yöntemlerden en çok hangilerini kullanıyorsunuz? ... Çocuğunuzun davranışını değiştirmesinde etkili oluyor mu? ... Siz çocukken bunların hangileri size karşı kullanılırdı? ... Neler hissettiğinizi anımsıyor musunuz? ... Davranışlarınızı isteyerek ve inanarak değiştirdiğiniz oldu mu? Nasıl bir yaklaşımdı? ... *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
703 Şimdiye kadar disiplinin ne olup olmadığını tartıştık, Disiplin kavramındaki değişik anlamları ve yanlış tutumların getirebileceği sonuçları inceledik. Şimdi de, disiplinin uygulama tarzlarını ele alarak nelerin yapılabileceğini gözden geçirelim. Yani nasıllara bakalım. Nelerin hatalı davranışlar olduğundan yola çıkarak, Doğru çözüm ve davranışların neler olduğunu kavramaya çalışalım… *** Uygulama tarzına göre, disiplini 2 bölümde ele alabiliriz: 1) Çocuğa uygulanacak olan “Dış kontrollü” disiplin; Onun uygulama yöntemleri olarak ta A- sözel (Bağırıp, Kızarak, sözlü uyarılarla yapılan) disiplin B- fiziksel ( Şiddet uygulayarak yapılan ) disiplin 2) Çocuğun kendi kişisel gelişimini sağlayacak-*İç kontrollü disiplin*- (Özdenetim) *** İlk bakışta da göze çarptığı gibi… 2. şıkta ele alacağımız çocuğun kendi içsel değerlerini ortaya çıkarmayı amaçlayan yaklaşımda… Ev içindeki kural ve beklentiler katı ve değişmez değildir. Kurallar çocuğun yaşına, kişilik ve yapısına ve özel durumlara göre düşünülerek uygulanır. 1. şıkta ise ilk bakışta göze çarpan ise olumsuz sonuçlara gebe disiplin yöntemleri... Biz yinede önce olumsuz sonuçalara neden olacak davranışları ele alıp... yanlıştan doğruya ulaşarak doğru davranışları kavramaya çalışalım... *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
686 HER DİSİPLİN BANA UYAR-MI? Genellikle evdeki kural ve yasaklar, nasıl bir disiplin uygulanacağı, Anne-babanın özellikle fazla düşünmeden bu böyle yapılır diyerek uyguladıkları yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlar ya kendi ailelerinden gördükleri, ya eş, dost, arkadaşa danışarak öğrendikleri, ya aynı yaşta çocuğu olan diğer ailelerin yaptıklarına özenerek uyguladıkları veya da okuyup beğendikleri yaklaşımlardır. Ancak, önemli olan, bu yaklaşımların ne kadar kendi evlerine, kendi kişiliklerine Ve özellikle uygulamak istedikleri çocuğun kişilik ve yapısına uygun olduğunu bilerek yapmaktır. Örneğin, yeni bebeği doğan bir genç anne, kitapta okuduğu için çocuğunu her 4 saatte bir beslemeye karar verir. Bu çocuğun beslenme disiplinidir. 4 saat dolmadıkça çocuk ağlasa da yemek vermez. Ancak 4 saat dolduğunda, çocuk uyusa da, uyandırır ve besler. Bu disiplin, çocuğu tanımadan, onun bünyesini bilmeden uygulanan katı, otoriter, düşünülmüş bir rejim uygulamasıdır. Buna karşılık bebek her ağladığında ağzına memeyi dayayan ve 24 saat bebeğin emrinde hayatını geçiren anne ise hiç disiplin, uygulamamaktadır. Bunun üçüncü alternatifi, çocuğun bünyesini, yapısını, acıkma ve uyku saatlerini tanıyıp Ona göre bir beslenme düzeni kurmak ve böylelikle hem çocuğun, Hem annenin rahat edebileceği bir düzene oturtmaktır. Kurallar ve uygulanacak olan disiplin, bu böyle yapılır veya başkaları böyle yapıyor diye alıntı olarak değil de, Çocuğun ve ailenin yapısına, bünyesine göre düşünülerek uygulanırsa, daha kalıcı ve verimli sonuçlar almak mümkündür. *tna -
Ne mi olur...? Kendi isteklerimiz..Beklentilerimiz...Cevremizden yapılan ajitasyon ve öngörme ve yönlendirmelerden kurtulamayıp... Gelişmelere objektif bakamadığımız sürece .... Herşey bittiğinde başkalarının istediklerini gerçekleştiği... Bizimde beklenti ve istediklerimizin tam tersi sonuçların ortaya çıktığı durumla karşılaşacağız... Ve yine biraz dargın ,biraz kızgın, daha çok da şaşkın şöyle diyeceğiz... "Bu memleket adam olmaz..." *** Yine ülke gerçeklerine yakın olmak yerine, birilerine taraf olmayı vatandaşlık bilinci olarak görenlerde... ileriye sürülebilecek görüş ve yorumları..."Yenilgiye hazımsızlık olarak" görecek... *** Yada ihtimalleri ardı ardına sıralayacak yorumcuları ağzı açık dinleyeceğiz... Bize hoş gelecek bir kaç tanesini işte budur denerek destekleyecek... umutlarımız arttırmayı başaracağız... İhtimallerle beklentiler üst üste çakışınca da bayrak elde taraftar konvoylarına katılacak... İhtimallerle beklentileri örtüşmeyenlerde bu sevinç gösterilerine dudak bükerek... Sesli yada sessiz söylenerek içimizi dökeceğiz... Vatandaşlık bilinci ile taraftar bilincinin sapması bazılarımızı üzecek yada sevindirecek... *** Oysa seçimlerin amacı nedir.? Birilerinin gidip yerine diğerlerinin gelmesi midir...? *tna
-
Evet... Başlığı açan değerli arkadaşım; Başlığı açarken içinde yaşattığın ön yargılarına, Sübjektif bakış açına yine en net ve doğru cevabı "Ne düşünürseniz, ne yaparsanız yapın ama bırakın yahu Atatürk'ün yakasını." diyerek kendiniz vermişsiniz… Seni kutluyorum… *** Çünkü birlerinin yaptıklarını doğru bulmazken… Onları aslında farklı birçok başka nedenlerle hoş görmezken… Ve " bu tür kışkırtıcı tezgâhlara karşı " daha pozitif yaklaşımlar üretemediklerinde… Fırsat bu fırsat Onların ipliğini pazara çıkarmalıyım yaklaşımıyla… Önünü arkasını düşünmeden yapılan bu işaret etmeler ve ortaya çıkan sonuçları daha çok sizi bağlıyor… Çünkü bu protesto girişiminde bulunanların arasında, Atatürkçü düşünceyi benimsediğini söyleyenlerin olması Size Ayyaş ve Atatürk kavramlarını bir arada kullanmak amaçlı başlık açma hakkını vermez… Eğer bunu yapıyorsanız yaptığınızda art niyet aranabilir… Ve gecikmeden buna, bu yaklaşımlara hassas arkadaşlardan eleştiriler hemen geldi… Ve dikkat ederseniz yine gecikmeden, bu kavramları bir arada kullanılmasını destekleyen kafalar da Kendilerini ifade etme fırsatını yakalamışlarken, bu fırsatı kaçırmadılar… *** Yine öyle sanıyorum ki; Konuyu yine siz yaptığınız hatayı fark ederek satır arasında ifade ederek bağladınız… Dediniz ki; “Ne düşünürseniz, ne yaparsanız yapın ama bırakın yahu Atatürk'ün yakasını.” “ilk başta buna sebep olmanıza karşın”… Bu tespitinizle, Gereksiz yıpratmaları ortadan kaldırmaya yönelik yaklaşımınızı kutlamak gerektiğini düşünüyorum… Görüyorum ki, insanlar hata yapabiliyorlar, ama hatalarını anladıklarında satır aralarında da olsa… Bu hatalarından dönebilmek gibi doğru davranışları da gösterebiliyorlar… Evet, haklısınız; “Kim olursa olsun… Ne düşünürse… Ne yaparsa yapsın…” "Kendini ifade ederken, ya da birilerini eleştirmek isterken Atatürk'ün yakasını bıraksın…" *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
656 sevgili 'la_bohéme' ; samimi ve içten paylaşımların için bende sana içten teşekkürlerimi yollamak istiyorum... bizler ebeveynler olarak o gözlükle bakmak durumunda kalıyor ve senin ulaştığın tesbitlere o kadar kolay ulaşamıyoruz... o nedenle senin yorumların kısa ve öz olarak bizlere yol gösterici oluyor.... bölüme katkıların için sonsuz teşekkürler... *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
(DİSİPLİNDE TUTARLILIK) Tutarsızlığın diğer bir şekli de hayırların gerçek hayır olmamasıdır. Örnek hikâyecik 6; İpek Hanım Aslı’ya, sokağa çıktıklarında devamlı bir şey istememesini defalarca tembih etmişti. Benden hiçbir şey isteme, çünkü almayacağım demesine rağmen, Aslı her gördüğü şeyi istemeye devam ediyordu. Yol boyunca onu bunu istemesine sürekli karşı koyan İpek Hanım, artık dönüş yolunda Hadi peki, şu kalemi alalım dedi. Ancak bütün yol boyunca hayır deyip direnmesine rağmen en sonunda kabul edip bir şey almanın, aslında Aslı’ya ne öğrettiğinin farkında değildi İpek Hanım. Aslı, Devamlı ister ve annemi bıktırırsam ona istediğimi aldırırımı yaşayarak öğrenmekteydi. *** Tutarsızlığın diğer bir şekli de hayırların gerçek hayır olmamasıdır. Yani, yasaklanan bir şeyin herhangi bir nedenle sonradan vazgeçilmesidir. (çocuk çok ağladığı için, o gün evde çok misafir olduğundan, anne-baba o gün uğraşmak istemediğinden, vb.) (Hadi peki, ama bu seferlik, Al, al da sus artık, Aman, peki...) Yani hayırların sonradan peki’ye dönüşmesidir. Aslında hayırlarımızın gerçek hayır olduğuna çocuğu inandırmak ve bu tür yıpratıcı oyunlara girmemek için, (Ben ne biçim anneyim, aslında küçük bir şey alsam ne olur? veya Çocuğu da çok ağlattım, acıyorum gibi) o anda duygularımıza kapılarak tutum değiştirmememiz gerek çocuk, gerek kendimiz için daha sağlıklıdır. Çocuk nasıl olsa elde edemeyeceği bir şey için boş yere enerji tüketip yıpratıcı bir davranışa alışmaz, Anne veya baba bu yıpratıcı oyunu oynamayarak sınırlarını açıkça belli ederler. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
(DİSİPLİNDE TUTARLILIK) Disiplinde başarısızlığın diğer bir nedeni de, kuralların keyfi olarak değiştirilmesidir. Örnek hikâyecik 4; Her cumartesi öğleden sonra arkadaşlarıyla buluşmasına izin verilen Ayşe’ye (15 yaş), o hafta cumartesi günü babası izin vermedi. Nedenini sorduğunda, Osman Bey; Bugün keyfim yok. Bir hafta da çıkmayı ver dedi. Ayşe direndi, ağladı, ancak Osman Bey daha da katılaşarak; Böyle devam edersen hiçbir zaman çıkamazsın dedi. Bu şekilde keyfi olarak değiştirilen kurallar, Çocukta direnç, kırgınlık, karşı koyma, asilik gibi tepkiler yarattığı gibi, Evdeki diğer konulara da sirayet eder. Tartışmalar bitmez, tükenmez. Örnek hikâyecik 5; Zeynep’in (4 yaş) hergün saat 2 ile 4 arası yatması beklenmektedir. Ancak, Esin Hanım bazı günler saat 3’te ziyarete gitmek istediğinden, Zeynep’i de beraberinde götürmekte, o günler Zeynep öğle uykusuna yatmamaktadır. Sokağa çıkılmadığı günler ise, mutlaka yatması beklenmektedir. Ancak bazen, bir komşu veya çocuklu bir misafir geldiğinde, annesi Zeynep’e; Bugün öğle uykusuna yatmasan da olur demektedir. Pek tabii, sonuçta Zeynep yatması gerektiği günler de yatmamakta direndi, bahaneler buldu, ağladı ve öğle uyku konusu evde sorun haline geldi. Keyfi değiştirilen kurallar devamlılık gösteremez ve sürekli tartışma konusu olur. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
585 (DİSİPLİNDE TUTARLILIK)....ÖNCE HAYIR SONUNDA BIKIP EVET Evde disiplinin yürümemesi ve çocukların söz dinlememesinin en önemli nedenlerinden biri disiplin uygulamasındaki devamsızlık ve tutarsızlıktır. Tutarsızlığı 3 değişik şekilde tanımlayabiliriz: 1-Devamsızlık, 2-Keyfi değiştirmeler ve 3-Hayırların gerçek hayır olmaması. *** Örnek hikâyecik 3; Orhan’ın (6 yaş) her akşam saat 8.30’da yatması kararlaştırılmıştı. 2 akşam her şey çok düzgün gitti, Orhan saat 8.30’da yatağa girdi. Çarşamba akşamı, Orhan’ın babası geç geldiğinden, yemek saat 8.30’da bitti, Orhan’ın yatması 9.20’yi buldu. Perşembe akşamı Orhan saat 8.30’da yatmamakta direndi. Fevziye Hanım da o gece çok yorgundu. Peki, TV’deki diziyi izleyelim, öyle yatarsın dedi. Cuma akşamı Orhan, ertesi gün okul yok diyerek 8.30’da yatmak istemedi. Ertesi hafta artık Orhan’ı saat 8.30’da yatırmak tekrar bir tartışma ve kavga haline dönüşmüştü. Devamsızlık gösteren kuralların kalıcı olması çok zordur. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
EVİN DİSİPLİN KURALLARI NEREDE YAZAR? Örnek hikâyecik 2; Okula yeni başlayan Emre, ilk günler eve döndüğünde hemen derse oturacağına kız kardeşiyle oyuna dalıyordu. Annesi Emre’ye; Dersini yaptın mı? Neden dersini bitirmeden oynuyorsun? diye çıkıştı.. Emre ağlamaya başladı, direndi... Emine Hanım’a; Daha çocuk okula yeni başladı. Eve gelir gelmez ders yapması gerektiğini belki de bilmiyor dendiğinde, Emine Hanım gayet emin bir tavırla, Bilmez olur mu? Bilmesi lazım. Okuldan gelince ilk işi ders yapmak. Bunu bilmeyecek ne var dedi. Peki, bunu Emre’ye hiç anlattınız mı? Bunda anlatacak ne var? Bilinen bir şey... Okul dönüşü her öğrenci derse oturur... Acaba Emre’ye ders çalışma disiplinini kim öğretti? Emre’nin çevresinde başka okul çocuğu yoksa; yani böyle bir davranışın yapıldığını görmemişse, Ona da kimse bunu öğretmemişse, gerçekten eve gelir gelmez derse oturması gerektiğini bilebilir mi? Birkaç gün önce oyun çocuğu iken birdenbire okul çocuğu olan 6 yaşındaki bir çocuğun yapılması gereken davranışlara vakıf olması beklenebilir mi? Biz büyükler, bazı davranış ve beklentileri o kadar doğal karşılarız ki, Açıklamaya bile neden görmeyiz. Ancak yapılmazsa da kızarız… Emine Hanım, okul açılmadan önce Emre’ye; Bak yakında okul açılıyor. Sen artık okullu bir çocuk oluyorsun. Sabahları erken kalkmamız ve hemen hazırlanmamız gerekecek. Okuldan döndüğünde de sana kahvaltını hazırlayacağım. Yer yemez hemen ev ödevine oturman lazım. Ödevini bitirdikten sonra istediğin kadar oynarsın diyebilirdi. Emre okula başlayınca kendisinden beklentileri daha açık olarak bilir, Ne yapıp yapmaması gerektiğini önceden düşünebilir, böylelikle azar işitmekten kurtulurdu. Bu gibi açık olmayan beklenti ve kuralların aniden uygulanışını Ve bu nedenle oluşan sorunları sürekli duyarız: Akşam saat kaçta yatılması gerektiği açıklanmadan; “Haydi, çabuk yatağa kumandası” ve direnişler; Arkadaşlarıyla sokağa çıkan çocuğun saat kaçta evde olması gerektiğini söylemeden Geç kalırsa çıkışmalar. “Ama saat 6’da döneceğini bilmen gerekir”; Evde misafir olduğunda, çocuk oturma odasına gelmişse; “Misafire merhaba dedin mi? Ne kadar ayıp... Çabuk teyzenin elini öp bakiyim” gibi utandırmalar... Başarılı disiplin uygulanmaz, öğretilir. Çocuğun günlük yaşamıyla ilgili beklentilerin neler olabileceğini ona açıklamak, Ondan nelerin beklenildiğini söylemek, ona öğretmek, çocuğu boşuna azardan korumaktır. BİRAZ DÜŞÜNELİM: (vaktinde ne demek?) - ( Geç sizce kaçtır’?) Acaba evinizde yapılması ve yapılmaması gereken davranışlar açık olarak dile getiriliyor mu? Örnek: (Akşam, vaktinde yatmak lazım gibi açık olmayan öğüt yerine; Akşam TV’deki Uykudan Önce programından sonra da yatmaya gideriz, tamam mı?.. Gibi.) (Eve geç kalma yerine Saat 7’den geç kalma, olur mu?.. Gibi.) Söylemeden beklemek ve olmadı diye kızmak kişiye gerçek bir haksızlıktır. Beklentilerimizi, ev kurallarını, yapılması ve yapılmaması gerekenleri Önceden biraz zaman ayırarak, çocuğa açık bir dille anlatıp, Ona doğru davranma şansı tanırsak, sorunlarımızı büyük ölçüde azaltmış oluruz. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
464 DİSİPLİN VE YAŞAMIN TADI Gerçek disiplinin belirgin olmadan uygulanan, Ama mevcut ve yaşamın tadını kaçırmayan disiplin olmalıdır... Çok belirgin, çok ortalıkta otoriteye, hayatın tadını kaçıran disiplinine karşılık, Belirgin olmayan ama mevcut, işleyen, sevgi ve yaşam dolu disiplin yaratılabilmelidir... Aslında, toplumumuzda da disiplin, Genellikle, kayıtsız şartsız bir yaptırım olarak algılanır. Otoriteni kullanmazsan tepene binerler. Çocuklar sıkı bir disiplin içinde büyütülmelidir. Yoksa bir yere varamazsın, Eğer disiplinden bir gün fire verirsen, tepene çıkarlar diye düşünülür. Ancak, ev bir okul veya karargâh değildir. Çocuklar da mutlaka sindirilmesi gereken asiler... Ev aslında, küçük büyük herkesin mutlu ve sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebileceği bir ortamdır. Salt disiplin adına evi yaşanmaz hale getirmek ve yaşamın tadını kaçırmak çok acıdır. Sağlanmak istenen düzen, bir güç kavgasına, o evde kimin sözünün geçtiğinin ispatına dönüşürse, sonuçlar disiplin değil, korkuyla uygulanan yaptırımlar olur.. Gerçek disiplin sevgi ve anlayış ister. Disiplin uğruna o evde yaşamın tadı kaçıyorsa, Evde disiplin değil yaptırım uygulanıyor demektir. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
DİSİPLİN YALNIZ ÇOCUKLAR İÇİN DEĞİLDİR İşin garibi, evlerinde disiplin sağlanamamasından yakınan birçok yetişkin, Disiplini sadece çocuklara uygulanması gereken bir yaptırım olarak görürler. Sanki disiplin sadece çocuklar içindir. Çocukların davranışlarını kontrol eden bir mekanizmadır. Sanki yetişkinlerin disipline ihtiyacı yoktur, çünkü onlar büyüktür... Anne/baba çocuklarının sigara içmelerini kesinlikle yasaklar Ve bu konuyu sık sık gündeme getirir, Onların sigara içtiğini duyarlarsa çok fena kızacaklarını belirtirler. Ve bir gün çocuğun sigara kullandığı anlaşıldığında yer yerinden oynar. Çocuk: “Ama baba siz de içiyorsunuz...” demeye kalkıştığında, Ben büyüğüm, içerim diye kükrenir. Disiplin kural ve yasaklarının inandırıcı olması için uygulayıcının da onlara uyması gerekir. Aslında gerçek disiplin kişinin kendiyle başlar. Anne/baba sigaranın zararlarına gerçekten inanıyorsa, sigarayı kendi de bırakır, Hiç değilse çocuklarına sigarayı bırakmaya çalıştığını, buna güç sarfettiğini, Ancak şu sıralarda pek başarılı olmadığını, Fakat hiç değilse onların buna alışmasından çok endişe ettiğini açıklayabilirdi. Böylelikle hem sigara konusunda daha inandırıcı olur, Hem de çocuklarının korkusu yerine saygısını kazanırdı. Evde disiplinin yürümemesinin en önemli nedenlerinden biri, Yetişkinlerin dediğimi yap, yaptığımı yapma felsefesiyle yaptırımlara girişmeleridir. Yetişkinler içki, sigara içerler,.. çocuklarının yanında kıyasıya kavga eder,.. kötü sözler sarf ederler,.. çocuklarına veya birbirlerine el kaldırırlar,.. verdikleri sözü tutmazlar,.. Ama eğer çocuklar bunlardan birini yapmaya kalkarsa, çok kötü kızarlar... Eğer baba sürekli çocuklarını veya anneyi döverse,.. Kardeşini dövdü diye dayak yiyen çocuk ne düşünür acaba? Kardeşini dövmemesi veya kendini kontrol etmesi istendiğinde ne kadar inanabilir? Eğer yalan söylenmez, yalan söylemek çok kötüdür denilen bir çocuk, Kapı çaldığında "evde olmadığımı söyle" durumuyla karşılaşırsa yalan konusunda ne düşünür acaba? BİRAZ DÜŞÜNELİM: (Örnek: Çocuğun dersi vaktinde yapması, ertelememesi istenirken, kendi işini devamlı ertelemek; çocuğun eve vaktinde gelmesi istenirken, kendi sürekli geç kalmak, gibi...Vb...) Acaba siz de çocuklarınızdan beklediğiniz disiplinli davranışları ne kadar kendiniz de yapıyorsunuz? Bunlardan hangilerini tekrar gözden geçirebilir veya değiştirebilirsiniz?.. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
NASIL BİR DİSİPLİN? DİSİPLİN NEDİR? ( Evde katı bir disiplinin olması şart… Yoksa insanın tepesine çıkarlar... Kesinlikle söz geçiremiyorum… Bir türlü disiplin kuramadım… Ne kadar uğraşsam, akşam yatmaları kabus gibi... Disiplin yoksa hiçbir şey yürümez... Hiç derse oturmuyor... ) Bu gibi tartışma, konuşma ve yakınmaları ne kadar sık duymuş ve yaşamışızdır... Sahi, şu onca sözü edilen disiplin nedir? Disiplinin sözlük anlamı: Bireylerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümü olarak geçer. Bu açıklamayı ev ortamına uygulayalım; Bireyler aile bireyleri,.. İçinde yaşadıkları topluluk ise aile ve evin kendisidir. Alınan önlemlere gelince disiplin, o evin ve ailenin değer, düşünce ve davranışlarına uygun, yapılması ve yapılmaması gereken davranışları içeren bir önlem sistemi, yani bir davranış düzenidir. Örneğin; Eve giriş çıkış saatlerinin bir düzene oturtulması,.. Yemek saatlerinin düzeni,.. Her gün diş fırçalama disiplini, Yemek yeme şekli veya disiplini Ders çalışma düzeni,.. TV seyretme,.. Herkesin kendi eşyasını toplaması, Akşam yatma saatlerinin düzeni,.. gibi, Ailenin günlük yaşamını düzenleyici bir sistem; veya, her bireyden, beklenen davranışları içeren bir düzen. Demek ki, disiplin aslında düzendir… Düzenli bir yaşam sistemidir… Disiplinli bir insan dediğimizde, yaşamını bilinçli bir şekilde ele almış, ne yaptığını bilen, Günlük yaşamını bilinçli ve düzenli bir şekilde gerçekleştiren bir kimseden bahsederiz. Disiplinli yaşam da, rasgele olmayan, bilinçli, düşünülmüş, sağlıklı ve düzenli yaşam demektir. Bu anlam çerçevesinde, evde ve ailede disiplin, aile bireylerinin günlük yaşamlarını bilinçli ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmelerini sağlayan bir düzen veya yaşam tarzıdır. Her evin düzeni (disiplini) ve düzen (disiplin) anlayışı kendine aittir. Kimi evin disiplin kuralları daha katı, kimininki ise daha esnektir. Ancak önemli olan, hangi kuralların, ne tür bir disiplinin uygulandığı değil, Bu kuralların nasıl uygulamaya konulduğudur. Her zamanki gibi önemli olan “neyin yapıldığı değil, nasıl yapıldığıdır.” *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
450 İncelememizin tam bu noktasında "Önemli bir hatırlama": yapmamız gerekiyor OLUMSUZ DAVRANIŞLARA CEZASIZ NASIL ENGEL OLABİLİRİZ? A.) Çocuk davranışı yapmadan evvel: 1) Önleyici açıklamada bulunmak, beklentilerin açık dille önceden çocuğa söylenmesi; 2) Çevreyi değiştirmek, çevreyi çocuğa uygun hale getirmek 3) Örnek olmak, beklenen davranışlara anne-babanın örnek olması; 4) Çocuğun iyi alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olmak, yol göstermek ve yaptığı zaman takdir etmek. B.) Sorun olan davranış sırasında: 5) Olumsuz davranışın nedenini düşünmek; 6) Yapıcı bir çözüm yolu, alternatif göstermek;. 7) Aile bireyinin duygularını ve olumsuz davranışın kendi üzerindeki etkilerini açıklaması C.) Sorun olan davranıştan sonra: 8) Olumsuz davranışın etkilerini göstererek pişmanlık duyurmak; 9) Çocuğun olumsuz davranışının sonuçlarını yaşamasına müsaade etmek. *tna -
Hiç kimse söylemedi sevgili Sedat... Tabiki dinsel inançlarını bilimin verileriyle açıklamaya çalışanlar hariç... yada bilimsel verilere dinsel inanışlarındaki dogmaları eklemeye çalışanlar hariç... Bilim dogmaları kabul etmez, o mantıkla yola çıkmaz, çıkarsa bir sonuca ulaşamaz, o zaman buluşları bilimsel veri, adı da bilim olmaz zaten... Ben bu güne kadar hiç bir bilimsel makalede, bırakın bilimsel araştırmalar yapanlar arasında, üniversitede, en basitinden orta okul yada lisede okutulan fen dersleri kitaplarında dahi böyle birşeyi söyleyene yada ima edene bile rastlamadım... Tartışmanın özüde bu ya zaten... İnançlarımızı mistik anlamda, manevi dünyamızda.... Yaşamın gerçeklerini anlamaya çalışırkende bilimsel gelişmeleri bilimsel gerçek ve kanıtları kabul edebilmeliyiz... Bu kavramlar birbirine karıştığı anda kafalar karışıp tartışmalarda alevleniyor... Bu güne kadar ısrarla inançlarınızı bilimsel gerçeklerle açıklayamazsınız diyen eleştirilerimin altındada bu yatıyor... Resime bakıp yanlışmı görüyorum diyorsun... Hayır aynı resime bakıyoruz yanlış görmüyorsun... Ama resime tersten bakıp bilmsel verileri ön kabullerle değerlendirmeye kalkılıyor... Bence yanlış burada ...Algılama ve değerlendirme hataları yapılmış oluyor... saygılar *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
406 C- SORUN OLAN DAVRANIŞTAN SONRA: 8) Etkileri göstererek pişmanlık duyurma: Çocuk olumsuz davranışının sonucunda ortaya çıkan zararın ne olduğunu görmeye başlamalıdır. Bu şekilde çocuk, çevresi ve diğer kişiler hakkında yavaş yavaş bilinçlenir, sebep-sonuç (yani bu davranış böyle bir sonuç doğurur, gibi) ilişkisini kurar ve davranışının başkalarında yaratabileceği etkileri ve tepkileri öğrenir. Başkasının üzüntüsüne, rahatsızlığına ve acısına sebep olduğu düşüncesi, çocuğu yaptığı davranıştan ötürü kendini suçlu hissetmeye ve pişmanlık duymaya yöneltir. Böylelikle çocuk iç-denetim (vicdan) geliştirmeye başlar. _ Bütün ikazlarıma rağmen yine kazaklarımı giyip kirletmişsin. Bugün tam sokağa çıkacakken mavi kazağımı giymek istedim, baktım ki sende ve kirli. O sırada acele giyinmekte güçlük çektim ve sonunda gideceğim yere de geç kaldım. Bu durumda hem çok sinirleniyorum, gittiğim yere de asabi gidiyorum, hem de sana kızıyorum ve güvenim azalıyor. _ Anlaşmamıza rağmen oyuncaklarını yine salonun ortasına getirmişsin. Bunları bu saatte toplamak beni çok yoruyor ve belim ağrıyor. Ayrıca da misafir neredeyse gelecek diye telaşlanıyorum ve sinirleniyorum. Anlaşmamızı bozduğun için de sana güvenemiyorum artık... 9) Çocuğun olumsuz davranışının sonuçlarını yaşamasına müsaade etme: Bütün yaklaşım ve ikazlara rağmen, çocuk olumsuz davranışta ısrar ederse, davranışının sonuçlarını artık yaşamalıdır. Ancak bu, suçla aynı anlamda ve eşit ağırlıkta olmalıdır. Örneğin; Bütün ikazlara rağmen salonda top oynamaya devam eden çocuğun elinden topu bir süre için alınır. Veya annesinin kazaklarını sürekli giyip kirleten genç kıza artık kazakları giymesi yasaklanır veya kazağı kendi yıkaması veya temizleyiciye kendi götürüp, kendi alması ve temizleyici bedelini haftalığından karşılaması gibi zararı telafi edici bir yöntem uygulanır. Şöyle ki, uygulanan yöntem, suçu, olumsuz davranışı hatırlatmalıdır. Çocuk, olumsuz davranışının olumsuz sonucunu yaşarken davranışı üzerinde düşünebilmelidir. Örneğin; ikazlara rağmen duvarı boyayan çocuğun duvarı silmesi, böylelikle annesine gereksiz yere iş çıkartmaması istenir. Çocuk duvarı silerken hem olumsuz davranışı üzerine düşünebilir, hem de davranışını düzeltmek için ona bir imkân tanınarak suçunu telafi etmesi, kendini affettirmesi ve ileride suçluluk duyguları duymaması sağlanır. Sizlerde, evinizde olumsuz davranışlara ceza vermek yerine kullanabileceğiniz bir iki tedbir veya yöntem düşünüp. Çocuğunuzun sizi en çok sinirlendiren olumsuz iki davranışlarını ele alabilir. 1) Olumsuz davranış nedir… Neler olabilir? Bu davranışlara, ceza ve bağırmaktan başka hangi yöntemle engel olabileceğinizi düşünüp önceden düşünsel araştırmaları yapabilirsiniz. 2) Hangi yöntemleri kullanabilirim? Bu ön değerlendirmelerinizi pratikte uyguladığınızda “Çocuğunuzun tepkisinin nasıl olduğunu” gözlemleyerek ortaya çıkan yeni gelişmelere göre kendinizi ve onun olumlu yöndeki davranışları kazanmasını sağlayabilirsiniz… *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
B- SORUN OLAN DAVRANIŞ SIRASINDA: 5) Olumsuz davranışın nedenini düşünmek: Çocuk olumsuz davranıyorsa yaramazlıktan başka nedenleri de olabilir. • Yemek yemiyorsa, nedenini düşünmek; belki çok yorgun, uykusuz veya bir hastalık başlangıcı olabilir, çocuğun iştahı kesilmiştir. Veya bir derdi var; anneye kızgın, mahsus yapıyor. O anda davranışı zorla yaptıracağınıza (zorla yemek yedirmek) nedenlerini düşünüp çocukla konuşmak Bugün pek iştahın yok sanki. Bir derdin mi var? Bana mı kızdın? • Sürekli kardeşinin odasında oynuyor, onun eşyalarını alıyorsa nedeni kıskançlık olabilir. Çocuğa bu durumda ceza vermek veya kızmak olayı daha sorun haline getirir. Böyle bir durumda, çocuğa özel ilgi ve şefkat göstermek, sorunu mümkünse konuşmak, Belki de kardeşini daha çok sevdiğimi zannediyorsun, onu kıskanıyorsun şeklinde duygularını kabul etmek, çocuğu rahatlatabilir. • Gece sürekli anne-babanın yatağına gelen çocuğun sorununun nedeni korkudan başka nedenlere dayanabilir; çocuk anneyi fazla görmüyorsa yakınlık, beraberlik sağlamak istiyordur; odasında yalnız yatmaktan hoşlanmıyorsa yanına sevdiği bir oyuncağını vermek, annenin beraber yatmaktan rahatsız olduğunu, uyuyamadığını açık bir dille anlatmak, ancak gündüz saatlerinde çocuğun özlediği beraberliği sağlamak (beraber kitap okumak, bir yere gezmeye gitmek, konuşmak) genellikle yardımcı olur. Aslında çocuklar laf olsun diye olumsuz davranmazlar. İyice bakıldığı zaman bunun arkasında giderilmemiş bir ihtiyaç vardır. Onun nedenini düşünerek çocuğa yardımcı olmak, hem sorunu daha etkili bir şekilde halletmeye, hem de anne-çocuk ilişkisini zedelemeden güzel bir düzeyde korumaya yardımcı olur. Bu gibi durumlarda, çocuğa kızmak, bağırmak, cezalandırmak sorunu halledeceğine, onu daha büyük ve önemli hale getirir. Örneğin anneye içerlediği için yemek yemeyen çocuğa kızıp bağırmak, anneye daha çok içerlemesine neden olur. Kardeşinin eşyalarını alan çocuğa kızmak, cezalandırmak, onun daha fazla itilmesine, kardeşini kıskanmasına neden olur. Aynı şekilde, anneyle yakınlık sağlamak için odaya gelen çocuğa engel olmak için kapıyı kilitlemek, darılmak çocuğun gereksinimini daha büyük, daha önemli kılar. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta, anne-babanın nedenleri düşünürken çocuğa danışması, onunla fikir birliğine varmasıdır. Çünkü daha evvel de söylediğimiz gibi, çocuklar bizden farklı yapı ve düşüncede olabilirler ve anne/babanın neden sandığı nedenler çocuk için geçerli ve gerçek olmayabilir. Örnek: Gece yatağa gitmek istemeyen çocuğun karanlıktan korktuğunu zanneden anne/baba aslında çocuğun ilgi beklediğini gözden kaçırabilir. 6) Alternatif sunmak: Olumsuz davranışın yerine yapabileceği olumlu bir davranışı göstermek, yani sadece yapma dememek ama onun yerine neyi yapmasını beklediğinizi açıklamak veya seçim yapmasına yol göstermek: • Giysi dolaplarını karıştırıyorsa, oynayabileceği, giyerek eğleneceği birkaç eski eşya vermek; • Süpermarkette her şeye elliyorsa, satın almak istediğiniz eşyaları, yiyecekleri ona gösterip, onun sepete koymasına müsaade etmek; • Ağabeyinin, ablasının defter ve kalemlerine elliyorsa, ona da bir defter, kalem vermek; • Ne yapacağını bilememekten, veya can sıkıntısından sürekli aile bireyini rahatsız ediyorsa, yapma diyeceğine, yapabileceği birkaç seçenek göstermek, örneğin; bir oyun hamuru(1) yapıp oynaması için vermek, o saatler için saklanılan özel oyunlardan birini vermek, aile bireyine yardımcı olmasına müsaade etmek (5 yaşından itibaren çocuklar masa kurmak, halıyı ufak gırgır süpürgesiyle süpürmek, çiçekleri sulamak, karşıdan karşıya geçmek sorunu yoksa ve bakkal yakınsa, alışveriş etmek gibi küçük görevleri zevkle yerine getirirler) • Oyuncaklarını salona getiriyorsa, salonda anneyle beraberken oynayabileceği bir köşe göstermek. 7) Anne-Babanın duygularını belirtmesi: Olumsuz davranıştan dolayı annenin duyduğu olumsuz duyguları ve olumsuz etkiyi belirtmesi (bu, kızmak, beddua etmek, bağırmak, küfür etmek anlamına gelmez). Duygularını ifade etmek kişiyi rahatlatır, sakinleştirir ve aynı zamanda kızgınlığını biriktirmesine engel olur. Ayrıca, çocuk olumsuz davranışının karşı taraf üzerinde bıraktığı olumsuz etkiyi anlamış olur. • Oyuncaklarını salonun ortasında bıraktığın zaman sürekli toplamam gerekiyor ve yoruluyorum (etki) ve hele ben topladıktan sonra tekrar getirirsen, bu sefer de kızıyorum artık (duygu). Buna bir çare bulmalıyız. • Kazaklarımı giymek istediğim zaman yerinde bulamayınca çok sinirleniyorum (duygu), üstelik senin dolabında bulup da kitli olduklarını görünce felaket kızıyorum (duygu) ve istediğim kazağı da o gün giyemiyorum (etki). Bayağı içerliyorum bu olaya... • Ben evde yokken dersini yapmadığın zaman çok içerliyorum (duygu), bu hem benim sokağa çıkmama engel oluyor, hem de sana güvenim azalıyor (etkiler). Bunlar sorun olan davranış sırasında yapılan yardımcı yaklaşımlardır. Çocuğa yalnızca Yap diyerek iyi alışkanlıklar yerleşmez. (Ne pis çocuksun! Çabuk git elini yüzünü yıka öyle gel!) diyerek; SUÇLAYACAĞINIZA, (Yemekten önce ellerin temiz olması lazım.) diyerek; YOL GÖSTERİN, İyi alışkanlıkların yerleşmesi için çocuğa yol gösterip yardımcı olmak gerekir. Yalnızca yapma demek soruna engel olmaz, hatta büyütür. Yapma yerine, çocuğa yapabileceği bir alternatif sunmak soruna engel olabilir. (Beni rahat bırak! İşim var görmüyor musun?) diyerek; KIZACACINIZA, (Ben yemeği hazırlarken sen de bunlarla yemek yap, olur mu?) diyerek; ALTERNATİF VERİN, Karşı tarafı suçlayarak sarfedilen sözler dinlenmez, savunuculuk ve kırgınlık yaratır. BÖYLE SÖYLEYECEĞİNİZE, (Yeter artık! Kes şunun sesini demedim mi?) BÖYLE SÖYLEYİN. Sesi bu kadar açtığın zaman gazetemi okuyamıyorum ve sinirleniyorum. Karşı tarafı kırmadan, suçlamadan açıklanan kişisel duygular daha çok duyulur daha etkilidir. *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
OLUMSUZ DAVRANIŞLARA CEZASIZ NASIL ENGEL OLABİLİRİZ? A- ÇOCUK DAVRANIŞI YAPMADAN EVVEL: 1) Önleyici açıklama: Beklentilerinizi önceden konuşarak davranıştan önce açıklayın: Sorun sırasında verilmek istenen eğitim genelikle etkili olmaz. Örneğin; (Sana sokakta bir şey isteme demedim mi?) diyerek; OLAY SIRASINDA KIZACAĞINIZA, ÖNCEDEN ÖNLEM ALIN. • ( Sokağa çıktığımızda bir şeyin alınması için ağladığın zaman çok sinirleniyorum. O zaman seninle çıkmak artık keyif olmuyor. Sokakta benden bir şey isteme, anlaştık mı?) • Salonun her zaman temiz olmasını istiyorum. Oyuncaklarını oraya getirdiğin zaman çok dağınık oluyor, misafir geldiğinde de mahcup oluyorum. Nasıl yapsak dersin? • Kazaklarımın temiz olması benim için çok önemli. Bir de aradığım zaman dolabımda bulmalıyım. Bu konuya dikkat edersen arada bir alabilirsin. 2) Çevreyi değiştirme: Çocuğa kızmamak için önceden tedbir alın: Sorun yokken veya sorun çıkmadan önce önlem alıp beklentilerin açıklanması soruna engel olur. Örneğin; Çocuk akşamları zor yemek yiyorsa (o saatte yorgun olabilir) yemek yemiyor diye kızacağınıza, yemek saatini daha öne alabilir, veya çocuğa daha önce yemek verebilirsiniz. Akşam geç saatte sofrada düzgün yemek yemek küçük çocuklar için çok zordur. ( Çabuk tabağındakini bitir. ) diyerek; OLAY SIRASINDA KIZACAĞINIZA, ÇEVREYİ DEĞİŞTİRİN, Yemeği önce yememiz iyi oldu. İstersen sonra sofrada bizimle oturabilirsin. Bazı sorunlara çevreyi değiştirerek çözüm bulabiliriz. • Küçük kardeş büyüğü ders saatlerinde rahatsız ediyorsa, büyüğün ders yaptığı saatte küçüğe özel bir oyalayıcı bulmak (komşuya küçükle gitmek, alışverişi küçükle birlikte o saate bırakmak, o saatte verilmek üzere küçüğe özel boya, kağıt, yuvarlak uçlu makas vermek, küçüğü mutfakta anneye yardıma çağırıp eğlenmesi için bir iki kapta mercimek, kuru fasulye vermek, gibi). • Çocuğun özellikle yiyemediği bir yemek (örneğin ıspanak) varsa, bir müddet o yemek için zorlamamak, veya değişik bir şekilde sunmak (ıspanak böreği, ıspanak dolması gibi). • Annenin dağınıklığı görüp de sinirlenmemesi için oturma odasında bir oyun köşesi hazırlaması (bir evvelki oyuncak örneği için). • Annenin kızının dolabına yazılı ikaz asması veya kazakları beraberce kullanmaları (bir önceki kazak sorununda) 3) Örnek olma: Anne-baba çocuğundan beklediği davranışlara önce kendi örnek olmalıdır. • Ben sana küfür etme demedim mi, geri zekâlı, diyen anne herhalde pek inandırıcı olmaz. • Niye kardeşine vuruyorsun? Gel bakalım buraya, uzat elini... deyip vuran baba da inandırıcı olmaz. Dolayısıyla anne-baba çocuklarından bekledikleri davranışlara öncelikle kendileri örnek olmalıdırlar. Çocuklar öğrendiklerinin çok büyük bir kısmını taklit ederek öğrenirler. Örneğin, anne-baba düzenli olmaya önem veriyorsa, kendi evinde düzenli olmalı, dakikliğe önem veriyorsa, kendi dakik olmalı, sözünü tutmaya önem veriyorsa, kendi sözünü daima tutmalıdır. 4) Çocuğun iyi alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olmak: Çocuklar kendilerinden beklenen davranışların neler olduğunu ve nasıl yapılacağını büyük çoğunlukla bilemezler. Odanı topla dediğimiz çocuk, küçük yaşta nasıl toplayacağını bilemez. • Odan çok dağılmış, gel beraber toplayalım, bak kitapları şu rafa kaldıralım, arabalarını da şu tarafa yerleştirelim, şu köşe de kutulu oyunların yeri olsun, diyerek bir iki kere beraber yapmasına yardımcı olmak çocuğa neyi nasıl yapacağını gösterir ve çocukta bir alışkanlık başlangıcı olur. • Ders alışkanlığı: Çocuk okuldan gelince, Gel, elimizi, yüzümüzü yıkayalım, sana kahvaltını hazırladım, sonra derse oturursun diyerek yol gösteren anne; çocuk ders yaparken gerekiyorsa kısa bir müddet için (burada kısa bir müddet çok önemlidir, yoksa çocukta sürekli anne yanındayken ders yapma alışkanlığı gelişir) dersi nasıl yapacağını göstermek. • Üst baş alışkanlığı: Gel gömleğini pantolonunun içine sokalım, burnunu da silelim, ne güzel çocuk oldun şimdi... • Temizlik alışkanlığı: Yemeğe oturmadan eller yıkanmalı.. Gel beraber elimizi yıkayalım. Ellerimiz ne güzel oldu değil mi? Ve bütün bunlarda en önemli unsur, TAKDİR, TAKDİR, TAKDİR. Beğendiğiniz her güzel, olumlu davranışı takdir etmek, onun tekrar edilmesi için vazgeçilmez bir etkendir. Bugün ben hatırlatmadan elini yüzünü yıkayıp derse oturdun. Öyle memnun oldum ki. Artık büyük çocuk olduğunu anladım. Bu sefer kazağımı çok temiz kullanmışsın, hem de yerine koydun. Çok hoşuma gitti. Odanı çok güzel toplamışsın, neredeyse tanıyamayacaktım. Bu yöntemler çocuğa kızmamak, cezalandırmamak için önceden alınabilecek tedbirler, önlemlerdir. Eğitimin inandırıcı olması için önce kendimiz uygulamalıyız. Çocuklar öğrendiklerinin büyük bir kısmını taklitle öğrenirler _“Bana bu şekilde konuşma demedim mi ukala! Kendini ne zannediyorsun?” _(Ama siz de bana öyle konuşuyorsunuz?..) _(“Sana kaç kere kardeşine vurma dedim.”) _(Ama sen de bana vuruyorsun.) *tna -
İleime yanıt olarak gönderdiğiniz yazınızı okuduktan sonra sizin sadece kendi inandıklarınızı karşınızdaki insanların yorum ve düşüncelerine karşı son derece saygıdan uzak bir üslupla dayatmacı yaklaşımlar içinde olduğunuzu düşünüyorum... İlk yazımı yazarken ön kabulümde iyi niyetli olabileceğinizi düşünmeme karşın öyle olmadığınızı "Yukardaki saçma kişisel yorumlarla değil." ifadeniz açıkça ortaya koyuyor... Ayrıca yaptığınız alıntıda da görüldüğü gibi kendi çarpıtmalarınıza temel oluşturmak için Koyu olarak belirginleştirdiğim satırı eksik olarak alıntılayıp bir bütünlüğün anlamını ortadan kaldırmaya çalışarak kendi mantığınızın doğruluğuna temel oluşturmaya çalışıyorsunuz... Siz burada futbol maçı yaptığınızı düşünerek bu tür çeşitli taktikler uygulamak isteyebilirsiniz ama sizin dışınızdakilerin bilgi paylaşımı içinde olduklarını hiç olmazsa arada hatırlamaya çalışın... Üstelik bu yaklaşımlarınız size "algılama derecesi son derece düşük bir insan" görünümü veriyor... eğer öyle değilseniz anladığınız halde "Siz bana demirin ortaçağda gökten indirildiğinin bilindiğini söylemeye mi çalışıyorsunuz?" diye çarpıtabiliyorsanız o zaman son derece tehlikeli bizleri yanlışlara yönlendirmeye çalışan biri olmalısınız... Her iki durumda da artık sizin yazılarınızın takip ederek bir şeyler öğrenilemeyeceğini çünkü kendinizi ve düşüncelerinizi önemli olarak görüp sadece kendinizi pazarlama kaygısı içinde olduğunuzu düşünüyorum... Karşınızdakilerle tepişmek, laf çatışması yaratmak yerine diyalog içinde olmayı ve onun yararlarını göz ardı etmemelisiniz... Bence bu sefer kendini haklı çıkarmak ve düşüncelerimi nasıl dayatırım kaygılarından uzak kalarak yazımı tekrar okumalısınız... Eğer Karşımdaki ne yazmış ne anlatmak istiyor gibi iyi niyetli bir çabayla okuyabilirseniz Orada "Hz. Muhammed’in yaşadığı çağın ortaçağ olduğunu kolaylıkla anlayabiliyoruz..."cümlesinin geçtiğini devamında o çağda insanların yaşadıkları çevrede yapmış oldukları yüz yıllarca süren gözlemlerinin artık olgunlaştığı bugünkü bilimsel veriler olmasa da bir çok şeyin nedeninin açıklana bildiği yıllardır...” ifadesiyle birleştirirseniz " demirin İlk çağlardan buyana ortaçağda da uzaydan geldiğinin bilindiği " anlamının çıkacağını her normal zekâya sahip insan gibi sizde kavrayabilirsiniz... Evet, ben böyle düşünüyorum, siz kuranı referans alarak (indirildiğini) düşünebilirsiniz, buna bir itirazım yok bu sizin kabullenme tercihinizdir… Bende insanoğlunun yüz yıllarca süren gözlemlerini bilimin onayladığı andan itibaren bu bilimsel yaklaşımın doğruluğunu kabul ediyorum. Özetle bilimin söylediklerini kelime oyunları yaparak (indirildi) tesbitini yapmanızı ardından kuranı referans göstererek dayatmalarda bulunmanızı doğru bulmadığımı anlatmaya çalışıyorum... Ben nasıl size görüşlerimin sizden farklı olduğunu, konunun birde bu yönden ele alınması gerektiğini dayatmacı olmadan, saygıdan uzak olmayan bir üslupla ifade edebiliyorsam, sizde bunu becerebilmeli ya da bunun için çaba harcamalısınız… *** Bence "Tüm bunlarla beraber hakkımdaki telaşeli yorumlarınızı sadece pas geçiyorum..!" diyerek ileri derecede miyop camlarla okumaya çalıştığınız yazıdaki o yorumları anlamaya çalışarak harcayın enerjinizi.... Aşağıda alıntıladığım tekrarları yukarıda özetlemeye çalıştığım bu bakış açısıyla okursanız... Belki o zaman kendinize ve çevrenize olabilecek yararlarınız artabilir... *** Artık size daha fazla bir şeylerde yazmak istemiyorum... Cevabınızında yine yeni çarpıtmalarla dolu yaklaşımlar içerisinde olacağını bildiğim için hiçte merak etmiyorum... *tna
-
Yazdığından anladığım kadarıyla yazmayacağını belirtiyorsun... Yanlız yazmasanda bölüme girip okuyacak olman ve (okuduklarının arasında yanıtlaman yada açılmasına gerek duyduğun noktalarda ) sesiz kalmak konusunda kendini böylesine bağlayıcı bir yaklaşımla sınırlamış olman üzerinde nasıl bir etki yaratacak düşünmek bile istemiyorum... Herhalde yaşayacak ve denemiş olacaksın ama olumlu sonuçlar yaratmayacağınıda bilmen gerekiyor... Belkide bu şekilde kafaca rahat huzurlu olacağını düşünüyor olabilirsin...Belkide kendi açından haklı da olabilirsin...Ama ne olursa olsun özgürce düşünmek,ve bu görüş ve düşüncelerini gerçek yaşamda konuşabilmek,sanalda ise yaza bilmek asla vazgeçilmemesi, ne olursa olsun bu hakkımızın sonuna kadar savunulması gereken elimizdeki en önemli değerlerden biri ve sosyal ,çağdaş bir insanın göstermesi gereken bir duruş olduğunu düşünüyorum... seni böylesine kıran bir yaklaşımın ne olduğunu tahmin edebiliyorum...Aslında kırılganlığın yerine onun bu davranışının nedeninin onunda kırgılıkları olduğunu ve bu durumunun onda ( bir kaç aydır çevresinde ona değer veren insanları kırarak ) tepki göstermesine neden olduğunu gözlemlemiş olsaydın ...Sanırım kendini geri çekmek gibi bir karar almazdın... *** Burada var olma nedenlerimden birisi elbetteki senin ve diğer tüm forumdaşlarımın var olmaları...Ancak ne senin inancın ve senden farklı olduğum için eleştirilerimin olması benim var oluş ve yaratılış nedenim olamaz...Bence o cümlende belkide içinde bulunduğun ruh halin nedeniyle amacını aşmışsın...O nedenle o cümleni önemsemiyorum... Ayrıca bende yam yamın belirttiği gibi "(Benim ve birkaç arkadaşım hakkında söylediğin olumlu düşüncelerin için ayrıca teşekkürler)imi gönderiyorum... Birbirimize gerçekten değer verdiysek, önemsediysek,insani değerlerimiz ve duygularımızla kabullendiysek zaten uzaklarda kalamayıp, bu yerde ve bir yerlerde yine bulaşacağımıza eminim... O nedenle bu gibi durumlarda gitme kal gibi benim için anlam ifade etmeyecek yaklaşımlarda bulunmak istemiyorum... İfade etmeye çalıştığın iyi niyetli duygularının karşılıksız olmadığını belirtmek istiyor... Sevgi ve selamlarımı yolluyorum... *tna
-
TARİHİN BAŞLANGICI ve ÇAĞLAR M.Ö. 3200 yılında yazının bulunuşu ile o dönemlerin insanları hakkında bilgilerimiz hızla artmıştır . Bilim adamları da insanlık tarihini yazılı yazısız belgelere göre incelemektedirler . Bunun için yazının bulunuşuna kadar geçen döneme tarih öncesi devirler , yazının bulunuşundan sonraki döneme de tarih devirleri adı verilmiştir . Yazı, Mezopotamya'da Sümer şehir devletleri zamanında ( M.Ö. 3200 ) bulunmuştur . Tarih bilgilerimize hız kazandırmıştır . Bu nedenle yazının bulunuşu tarihçiler tarafından tarihin başlangıcı olarak kabul edilir. Şu an Lascaux, Fransa'da bulunan mağara duvarındaki bu resim M.Ö. 13.000 yıl önce yapılmıştır. İlkçağlardaki avcılar, duvarlara hayvan resimleri çizdiklerinde başarılı bir av geçirmek için sihirli güçlere sahip olacaklarına inanıyorlardı. Tarih öncesi devirler Tarih öncesi devirler , Taş ve Maden devri olmak üzere ikiye ayrılır . Taş devrinde insanlar yaptıkarı aletlerde malzeme olarak taş kullanmışlardır . Maden Devrinde de buldukları madenlerden araç yapımında faydalanmışlardır . Yontma Taş Devri Bu dönemde insanlar mağaralarda ve ağaç kovuklarında barınıyorladı . Yiyeceklerini avcılık ve toplayıcılıkla elde ediyorlardı ; çünkü henüz hiçbirşey üretmeyi bilmiyorlardı . Bu dönemdee yurdumuz Türkiye ‘de de insanların yaşadığını buluntulardan anlıyoruz . Buna en belirgin örnek ; Antalya yakınlarındaki Karain Mağarası ‘dır . Bu dönem insanlar çevrelerinde bol bulunan taştan el baltaları ile kesici kazıyıcı ve delici aletler yapmışlardır . Mağara duvarlarını hayvan resimleri ile süslediler . Devrin sonlarına doğru ateşi buldular . Ateş insanların soğuktan ve vahşi hayvanlardan korunmasını sağladı . Ateş ile yiyeceklerini de pişirip yemeye başladılar . Cilalı Taş Devri Bu devirde insanlar evler yapıp köyler kurdular . Ekip biçmeyi öğrendiler , yani üretici oldular . Topraktan çanak çömlek yapıp bunları ateşte pişirerek daha dayanıklı ve kullanışlı hale getirdiler .Bazı hayvanları evcilleştirdiler . Yurdumuzda Burdur yakınlarında Hacılar Köyü ‘nde , Konya yakınlarında Çatalhöyük te yapılan kazılarda Cilalı Taş Devrine ait buluntular elde edilmiştir . Maden Devri İnsanlar bu devirde doğada çok bulunan ve kolay işlenen bakır madenini kullandılar . Sonraları , bakır ve kalayın karışımyla tunç elde edildi . Tunçtan yapılan aletler bakırdan yapılan aletlerden daha sert ve dayanıklı oldu . Maden devrinin sonlarına doğru insanlar demir madenini kullandılar . **** Yukarıdaki şemaya bakığımızda hz. muhammedin yaşadığı çağın ortçağ olduğunu kolaylıkla anlayabiliyoruz... O çağda insanların yüz yıllarca süren yaşadıkları çevrede yapmış oldukları gözlemlerin artık olgunlaştığı bügünkü bilimsel veriler olmasada bir çok şeyin nedeninin açıklana bildiği yıllardır... Üstelik yazının bulunuşuda yukarıdaki bilgiler çerçevesinde M.Ö.3200 yıllara kadar inmektedir... Yani o güne kadar kulaktan kulağa aktarılan gözlem ve deneyimler mağaralarda resim olmaktan çıkıp yazıyada dönüşmeye başlamıştır... Ayırıca daha da geriler gidersek maden devrinin sonuna doğru insan oğlu "yaşasın demiride bulduk!" dememişlerdir herhalde...Büyük olasılıkla Demirin uzaya dağılması ile dünyaya gelişi sırasında insan oğlu bu doğa olayınıda gözlemlemiş ve (onu kullanmasını da öğrenerek) bu bilgileri ortaçağa kadar taşınmasına da yardımcı olmuştur... Yani evrenin, dünyanın,doğanın ve insanın anlaması ve yorumlaması ile ilgili gerçekler sizin iddia etiğiniz gibi kehanetlerle değil milayarlarca yıl öncesinden bu yana biliniyordu... Ve günümüzün bilimsel gerçekleri kuranda yazıyor diye değil yüzyıllarca insan oğlunun gözlem,araştırma, deneyimleri sonucunda günümüze kadar ulaşmıştır... işte yazıyor... "Herşey ortada değil mi, bunca gerçeklere hala birileri göz yumuyor," gibi bir yaklaşımı kimseye dayatamazsınız... Ne kadar iyi niyetli olursanız olun...Peşin kabullerinizle edindiğiniz inançlarınızı bizlere bilimsel verilerle ispatlama şaşkınlığı ve dayatmacılığından vazgeçmelisiniz... Bunun ardından, böyle absürt dinsel inançlarınızı tartışmaya açtığınız için size gelen eleştirel yanıtlardan sonra kalkıpta işte inancıma saygı duyulmuyor...küfür var gibi anlamsız yakınmalar yapmamalısınız... Hem kendiniz gereksiz ve anlamsız tartışmalar yaratıp ardından, işinize gelmeyen yanıtlar geldiğinde ve sıkıştığınızı anladığınızda bu şekilde feryatlarla kaçak güreşmenizin anlamı olmuyor çünkü... *tna
-
İkinizede bana göstermiş olduğunuz yakınlığa ve bazı görüşelerime katılıyor olmanızdan dolayı teşekkür ediyorum... Her iklinizinde anlaşılır dili, düzeyli üslubu, tutarlı olmaya çalışan davranışlarınızla, bilgiyi önemsiyerek yapmaya özen gösterdiğiniz tartışmalarınızı, yazılarınızı ilgiyle takip ediyor ve yararlanmaya çalışıyorum... ikinizede sevgi ve selamlarımı yolluyorum... *tna
-
BÜLENT ECEVİT: Mavi gömlek, siyah kasket, ilkeli siyaset ve zarafet
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
"anlayana!!" demişsinde 'halilim'...Ancak ben biraz anlamakta zorluk çeken biri olarak sormak zorundayım... Şimdi Nasreddin hoca ben mi oluyorum...Yoksa zatıaliniz mi?... *** "müslüman rahip nasıl oluyor bana bir açıklayıversen " ... "Aman Ya Rabbi ne çelişki " diyerek,Gülüp dil çıkararak sorduğunuz rahip benzetmesine, anlayışı kıt bir kişi olsamda yinede kendimce kavrayabildiğim kadarıyla bir açıklama getirmek istiyorum... Galiba hanımefendi rahip benzetmesini yaparak yanlış adreslerden öğrenme çabası içerisinde olduğunuzu, bu nedenle "nasıl bir inanç sahibi olduğunuzu da cümle aleme göstermiş olmanızı" hoş görmemiz gerektiğini anlatmaya çalışıyor... Rahipten müslümanlık öğrenilemiyeceğine göre galiba "acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz..." ifademe oda katılarak doğru kaynaklardan öğrenme çabası göstermeniz gerektiği konusunda bana hak veriyor... *** Bu arada ilk alıntınızdaki yazarın iki yüzlülükleri sergilemesi açısından yazısını bize katkı sağlamasına yardımcı olduğunuz için teşekkürler...Ama aynı çerçevede yazmasına karşın ikincinin başta sizin gösterdiğiniz ve eleştirdiğim tavrınızı taşıdığı için ona ve size hala katılamadığımı ifade etmem gerekiyor... Eğer beni hoş görürseniz; bu kez de size insanlara kişisel ön yargılarla değil de objektif olarak bakmayı acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz diye hatırlatmak istiyorum... *tna -
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Edebiyat Dışı Kitaplar Alt Forumu
Değerli 'sardunyam'... Yazdıklarının hiç birine itirazım yok... Ve bu belirttiğin çerçevede algılayarak ifadelerini destekler mahiyette farklı bir açıdan ele alarak görüşlerimi yazdım... " Bir not iliştirmiş olduğumu düşünmenizi isterdim " diyorsun...Zaten bende farklı bir şey düşünmedim ki... "sayın gecekuşu." diye bir hitap kullanıyorsun...Bence çok resmi ve soğuk duruyor... Gerçekten siz kadınları anlamak oldukca zor... Neden bu kadar çabuk kırılgan davranıp ve ifadelerimizde bir eleştiri olduğunu kabul ediyorsunuz... Şimdi bu yazdıklarıma da senden zehir zemberek bir yanıt geleceğinden korkmuyor değilim hani.. Neyse daha fazla uzatıp, daha da hata yapabilme ihtimalini yaratmamalıyım... Çünkü;artık nerede ve neye kırılacağını algılayamaz oldum... Konuyu değiştirmeyede çalışırsak... Yapmış olduğun ve bundan sonra yapacağın katkılarının, bir annenin gözü ve tecrübeleriyle bakış açımızı dahada açacağını biliyorum... O nedenle sana sonsuz teşekkürlerimi sunuyor... Seninle birlikte diğer bayan forumdaşlarımızın katkılarının devamını diliyorum... Ben çok resmi olacağını düşündüğüm için sana sayın demiyeceğim... Sevgiler selamlar değerli arkadaşım... *tna