GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Anı Defteri
Çok sevgili ve değerli arkadaşım; Foruma üye olmadan önce ve olduktan sonra da seni dikkatle ve ilgiyle takip ediyorum... Bu açtıktan sonra Bloğun içinde geçerli... Bloğunu da aynı beğeni ve ilgiyle takip ediyorum... Ve gün geçtikce artan bir değere ulaşarak çok farklı bilgilerle donanmaya başladı... Devamında daha da yararlı ve çok daha iyi olacağından eminim... Sana şimdilik bu çalışmalarında başarılar dileyerek sonlamak istiyorum... Sevgiler..Dost selamlar... *tna
-
Yürü be aslanım...
Sevgili boheme; Verdiğin alıntı çok dikkatimi çekti... Tam kaynağı iletirsen bütünüyle incelemek istiyorum.. Eğer forumdan alıntıysa kaçırdığım bir yazı olmalı konunun tüm detaylarınıda okumak istiyorum... Şimdiden teşekkürler.. *tna
-
Baykal bu anketi sevmeyecek
Değerli kardeşim...; Bu iletinizde yukarıda belirttiğiniz ifadenize bende yürekten katılıyorum... Sizi ve yazılarınızı gözlemliyen biri olarak geldiğiniz bu olumlu nokta da sizinle hem fikirim... Ancak...İfade edilenler ne kadar geçerli olursa olsun arkasında yatan gerçek düşünceyi kavramamızda gerekiyor... O nedenle izninizle, Bu cümlenin tarafınızdan söylenirken anlatmaya çalıştığınızı daha iyi kavramamazı sağlıyacak bir kaç soru yöneltmek istiyorum... 1- Tek yürek olmalıyız derken kimlerin tek yürek olamaları gerektiğini kastediyorsunuz... Daha öncek iletilerinizi de hatırlarsak ; Din kardeşlerinin mi ? Yoksa bu ulusu oluşturan bireylerin herbiri yani hepimizin mi? 2- İnançlarımız ne olursa olsun Ulus olmak temelinde mi tek bilek olmalıyız? Eğer inançlarımız ve kökenlerimiz nedeniyle ayrışacaksak... Bu ülkeyi oluşturan insanlar olarak, nasıl olacakta bu ülkenin geleceği için birlikte hareket edebileceğiz? *** Başka başlıklardaki, daha önceki yazılarınızda devrimlerin gereksizliğinden bahsediyordunuz... Şimdi; gibi iddialı bir söz ettiğinize göre, fikirlerinizde bazı değişmeler oldu sanırım... Ama bu kadar kısa süre içerisinde değiştiğinizi düşünmek aşırı iyimserlik olur diye düşünüyorum... Galiba siz devrim kelimesini, anlamı dışında başka Ajitasonları desteklemek amaçlı kullanıyorsunuz... Çünkü ardından kullandığınız cümle dikkat çekici... Muhalif olduğunuz kişilere ve onların temsil ettiği siyasi görüşlere karşı, Hemde Atatürkü örnekleyerek desteklemeye çalıştığınız ifadeler ve yazınızın sonunda kulandığınız ifade dikkat çekici... Yazınızın tümünü değerlendirdiğimde, Kendi içinde sapmalar ve kulaktan dolma bilgilerle yapılan ithamlar hemen dikkat çekiyor... Demeniz bile bunları oratadan kaldıramıyor... O nedenle "neden bahsetmiyorsun.." ifadesinin geçtiği paragrafta anlatmak istediklerinizin kanıtlarını bize göstermelisiniz... Elbette hepimizin karşı olacağı şeyleri kullanarak, söylentilere dayalı ajitosyanlar yapmak... Bizleri kendi amaçlarınız ve düşünceleriniz doğrultusunda kışkırtmak olur... Çünkü gerçek,tutarlı ve ortak değerlerde tek yürek ve bilek olabilmemiz için ajitasyonlarda değil... Söylentilerden uzak, doğruları ifade eden yaklaşımlar içinde olmamız gerekiyor.... Yazdıklarınızı eleştiriyor olsamda itirazlarım sadece bu noktalarda.... Yazımın başında da belirtiğim gibi, Ülkemizin gelecegi için... Ayrımsız hepimizin birlik olmasına yürekten katılıyorum... *tna
-
Baykal bu anketi sevmeyecek
Önce BEYİNLERiMİZDE, yaşamı kader kabul etmeyip, İnsanca bir yaşam için, tüm sosyal hakların sağlanabileceği, ekonomik ve sosyal DEVRİM gerek.
-
özeleştiri
Doğrudur; yazılanlardaki mesajlar cuk yerine oturmuş... Ayrıca bir diğer arkadaşımız bakarmısınız ne diyor... Bir de merak etmiş nedense... Diyelim ki açıkladı ne demesini bekliyorsun... "hep Din''de reform " ... "çözümü LAiklikmidir hiç sanmıyorum.." Söyletilmek istenen, "Devrim din karşıtıdır." denilmeli çıkarılan sonuç bu ... Neyse geçelim... *** Ancak üzerinde durmamız gereken bir nokta var ... Din kardeşliğimiz var ya yeterlidir bütün insanlar arasındaki sorunları çözmek için.!..? Aslında ırk temeline dayalı kör düşüncelerden de beter bu düşünce yapısı... Bu ülke insanlarının tümüne değil, din kardeşlerine arka çıkmalıdır bakış açısı... Ulus kavramı yerine konulmaya çalışılan ümmet kavramı... Ve nasıl da birbirlerinin arkasında duruyorlar... Forumdaşları arasında bile din kardeşliği ayrımı yapabiliyorlar... Dediğiniz gibi bırakın, ...... her neye ne olursa olsun... Nasılsa din kardeşliğimiz varya... Çözeriz nasılsa... " Arabı, persi, kürdü...Filistinlisi, lübnanlısı..." Tıpkı Ortadoğu Coğrafyasında ki sorunları çözmeye çalışan Din kardeşleri gibi... Birde kanıtmış gibi...Kurtluş savaşı örneklenmiş... Çarpıtmışlar beyinlerinde bir çok gerçeği... Es geçmişler osmanlı'da yaşayan başka dini inanışları olanları... Kurtuluş savaşında mücadele eden herkes gibi... Bu Vatan, bu Cumhuriyet için gözlerini kırpmadan canlarını veren bu vatan evlatlarını,bu insanlarımızı... Bu topraklar için savaşanlar...Yaşasın ümmet, "padişahım çok yaşa " diye ölmediler... Yaşasın Vatan..."Ya istiklal Ya ölüm diye " Verdiler canlarını... İzmir'de Yunana ilk kurşunu atan kimdi ?... Din kardeşliği altında toplanmış Ümmetcilerden biri mi..? Bilgi için kısacık bir not: "Asıl adı Osman Nevres Receb’di. 1888’de Selanik’te doğdu. İlk kurşunu sıkan Teşkilatı Mahsusa’nın fedaisi gazeteci Hasan Tahsin’di... Mondros Mütarekesi sonrası Hukuki Beşer (insan hakları) gazetesini çıkardı. Sert muhalefetti ve milliyetçi yazılarından ötürü gazetesi kapatıldı. " Eh anlaşılmaması normaldir... Gözlük kördür göremez gerçekleri...
-
Yürü be aslanım...
Birde bunu izleyip ortamın gerginliği biraz ortadan kalksın istedim... Kim AB’ye girmek ister? ... İzlemek için tıklayın...
-
AGNOSTİSİZM
" Bu ileti ; Her nekadar bazı bilgiler yukarıda verilmişsede bazı noktaların biraz daha açılması amacıyla yazılmıştır... " *** Agnostisizm, tanrinin varliginin "bilinemez" oldugunu savunur. Dinlerin tanrıdan gelmedigini söyler, tüm dinleri ve dolayısıyla onların tanrılarını kesin olarak reddeder Ancak baska bir tanrinin, bir yaraticinin varolup olmadiginin hiçbir zaman bilinemeyecegini söyler. Bu bakimdan agnostisizm kendini, "kesinliklikle tanri vardir" diyen teizmden de "kesinlikle tanri yoktur" diyen ateizmden de ayri tutar. *** Agnostiklere göre tanrının varlıgı meselesi insan aklının ötesinde bir konudur. O halde böyle bir varlık hakkında konuşmak ve hüküm vermek de imkansızdır. Dolayısıyla agnostikler Tanrı inancı konusunda tarafsız kalmayı tercih etmişlerdir. Çünkü onlara göre herşeye rahmen tanrının yokluğunu kanıtlıycak bir delil mevcut değildir. Her hangi bir kanıt sunulana kadar tanrıya inanmamayı seçmişlerdir... *** Agnostisizm, bilimin denetiminden yoksun insan düsüncesinin düstügü büyük yanilgilara bir tepki olarak ortaya çikmistir. Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz. Ateist ve körü körüne inanmak arasında bir fark olmadığını. iki düşüncenin de dogmatik olduğunu... Insanin, kendi deneyimleriyle elde ettigi olgularin ötesinde hiçbir seyin varligini bilemeyecegini ileri sürer bu ögreti. *** Agnostik kelimesi hem "tanrının varlığı asla bilinemez" diyenler için, Hem de tanrının varlığı konusuyla hiç ilgilenmeyenler için kullanılır. Bilimin tanrı konusundaki geçerli tutumu ve çoğu bilim adamının tavrı da agnostiktir. Agnostisizm'in Doğu'daki karşılığını ise tasavvufun hemen her kolunda bir miktar bulmak mümkündür. ***
-
ATEİSTLER ÖNYARGILIDIR
Yazınızda İnsanlardan bahsediyorsunuz sayın "GıLgaMeŞ"; Dinsel inanışları olan ve olmayan insanlardan... Sizin deyişinizle, " istisna kabilinden kıyıda köşede kalmış bir iki ateistten başka, kimse islama saldırmayan , tenkit etmeyen bir ateist gösteremez!" ifadesi ne kadar doğruysa... " istisna kabilinden kıyıda köşede kalmış bir iki teistten başka, kimse ateiste saldırmayan , tenkit etmeyen bir teist gösteremez!" cümeside o kadar doğrudur... Ve yine final cümlenizdeki ifade şu şekilde de aynen geçerli olacaktır... " Bir testin ateizme kesinlikle önyargılı baktığına inanıyorum. Bu konuda ( azı müstesna) tamamına yakını böyledir.aksini söyleselerde, patlasalarda kimseyi inandıramazlar..." Neden böyle diyorum... Çünkü;" Ateizm, dinsizliktir, dinden kurtuluştur, dinden çıkıştır. Teizm ve Ateizm birbirlerine en uzak iki noktadadır." İşte bu nedenledir ki...Sizin ifadelerinizle yukarıdaki ifadeler aynen şu .. "Dinsizlik bir dinse, sağlıklı olmak bir hastalıktır" ifadesinde olduğu gibi birbiri içinde tutarlı ve geçerlidir... "ateism=islama saldır demekte biz mi bilmiyoruz?" diye espirili bir yaklaşım gösteriyorsunuz... Aslında Ateizm=Dinlere saldırı değildir... Ateizm , dinden sıyrılıştır. Tabulara, dogmalara, hurafelere karşı bir sorgudur... Dinsel inanışları olanlar, inançları sorgulandığı için bunu bir saldırı olarak algılarlar ve bu da çok doğaldır... O nedenle "yerinden kalkan her teist inançlarını forumlarda yazmakta kendini özgür, haklı ve bunu doğal görürken"... Bir Ateist de kendi inanışlarını ifade ettiğinde... "yerinden kalkan her ateist soluğu islama saldıran sitelerde yazmakta alıyor" acaba neden? denilebiliyor... Oysa;Bir teist neden yazıyorsa, Ateist de ondan yazıyor olamaz mı?... Bir Ateist Yaşama dair, inanışlarına dair felsefesini bu sayfalarda açıkladığında ona ön yargısız ve saldırgan olmayan bir tavırla, en hafinden "kafir" bile demeden katlanabiliniyor mu?.. İnsanlardan bahsediyoruz Sayın "GıLgaMeŞ"; Dinsel inanışları olan ve olmayan insanlardan... Sorduğunuz soruların cevabı sanırım aşağıdaki şu satırlarda saklı... Ateizm; Tabulara, dogmalara, hurafelere karşı bir sorgudur, dinden sıyrılıştır.... Teizm; Tabulara, dogmalara, hurafelere karşı sorgusuz, dinsel inanıştır... Her ikiside birbirini reddederek her anlamda eleştirerek kendi içinde haklılıklarını savunurlar... Çünkü..." Dinle, ateizm birbrlerine en uzak iki noktadadır." O nedenle sadece kendi pencerenizden bakarak... ve inançlarınızdan yola çıkarak vereceğiniz cevaplar sadece sizin doğularınz olacaktır... Sizin reddettiğiniz karşı düşünceyi,"önyargılı" olmakla suçlarken, bu yaklaşımlarda sizin ön yargılarınız olacaktır... Çünkü; Farklı görüş ve düşüncede olan... İnsanlardan bahsediyoruz sayın "GıLgaMeŞ"; Dinsel inanışları olan ve olmayan insanlardan... Siz görüşlerinizi yazmışsınız...Bende sizden farklı olan görüş ve düşüncelerimi dile getirdim... Hem de size karşı hiç bir ön yargı taşımadan.sizin doğrularınıza karşı benim doğrularımı... Bu böyle sürüp gidebilirde... Ben sizi... siz beni, birbirimize hak vermesekte anlamak çabası içerisine girebilirsek eğer... Dediğiniz gibi Ön yargısız ve saldırgan olmadan görüşlerimizi ifade edebilirmiyiz dersiniz.? Sizden, benden ve diğer forumdaşlardan bahsediyoruz sayın "GıLgaMeŞ"; Dinsel inanışları olan ve olmayan insanlardan... Saygılar... *tna
-
SADECE MERAK..
Oysa ben sizden bahsetmemiştim ... Okuyup araştırıp doğruları bulanlardan değil... Okuyup, anlayamayıp, ufacık beyinleriyle düşünüp yorum yapma gafletinde bulunan... Konu saptırdıklarına dair uyarılar alanlardan bahsetmiştim... Siz üstünüze alınmayın lütfen... Saygılar...
-
SADECE MERAK..
** ** Evet çok haklıyız... Öyle bazı konular vardır ki... Onlardan uzak durmak gerekir... Hiç konuşulmamalıdır... Aklımıza bile getirsek hata yapmış olabiliriz... Böyle yaparsak Hata arayıp konu saptırmış oluruz... Sessizce içimizden bile düşünmemeli... Hatta kafamızı ceza olsun diye kuma bile gömmeliyiz... Afedersiniz arkadaşlar birden bire böyle şeyler düşünüp... Birde üstüne üstlük İçinde tutup sessiz kalmak yerine buralara yazdığım için... Özür dilerim...
-
Çocuk Po*nosuna Hayır Diyenler (yerli)
Bütün insanlık için utanılacak bir kavramdır...Ondan da öte insanlık dışı ... Çok yararlı bir etkinliği bizlerle paylaştığın, bizleri bilgilendirdiğin için kutluyorum seni arkadaşım ...
-
SADECE MERAK..
Sayın politika... Yanlış olduğu iddalarına karşı başka yanlışları örnek gösteren bir savunma içinde olmanız... Sizi haklı bir konuma getiremez... Ancak hiddetinizi hafifletir, Heyt savulun bre yaklaşımlarıyla biraz sakinleşebilirsiniz... Ama bu yaklaşımların sonuçları sizi ve çevrenizdekileri germekten öte işe yaramayabilir... Büyük bir olasılıkla sizin ve muhataplarınızın varacağı nokta bu olacaktır... Hiç böyle değildiniz ama; Kuşku, Güvensizlik, Abartılı gurur, Bencillikle belli olan bir ruh hali içinde görüyorum sizi... ***
-
Sabetaylık
aramızda hiç sabetay var mı..?... Soru şöyle olmalıydı Taurus, Asimile olmayan kaç sebetay kaldı ülkede... *** Üst kimliğimiz olan "İNSAN" kavramı, kim olursanız olun, hangi amaç yada yöntemle beyinler yıkanmış olursa olsun... Bir gün gelir o kişi İNSAN olduğunu hatırlar... İnsan sevgisi ve kardeşlik kavramı her zaman ağır basar... İnsanın her zaman İnsana ihtiyac duyduğunu, yararlı olduğunu anlar... Hatırlayamayacak kadar tutucu ve İnsan olma vasfını taşımayanlar ise öldükleri anda etkileri ortadan kalkar... Ayrıca her kavramında bir yaşam süresi vardır... Doğar, büyür, gelişir, gerçekliği ve yararı ölçüsünde ömrünü sürdürür ama yine de eskir... ve yerini daha yeni şeylere bırakır... Hele de zararlıysa yaralar da açsa, Hepimize dersler vererek insanlık tarihindeki yok oluşların arasında yerini alır... Yok olmayacak bir kaç olgudan biri Sevgi diğeri ise çıkarlara dayalı ilişkilerdir... *** Evet Sebetaylık yaşamış,yaşanmış, parçalanmış kollara ayrılmış ve halen kökleri çok derinlere indiği için varlığını sürdüren bir olgudur... (Sebetay olan yada olmayan) İnsanlara yararı ve sağladığı çıkar ölçüsünde devamını sürdürecektir... Sanırım senide bu konuda ki bazı gerçekler sarsmış... Konunun derinliklerine indikce seninde ağzının benim gibi bir karış açık kalacağına... Kuşatılmışlığın ve yönetilişimizin gerçekleriyle karşılaştıkca kafanın dahada karışacağına eminim... Ama sana tavsiye bu konuda tek taraflı araştrma ve yayınlarla yetinme... Bunu kendi örgütlenme ve çıkarları için, ülkeye yararlı olmuş yada olan insanlar için çamur atma ve önlerini kesme amacıyla kullananlarda var... Örneğin, Atatürk'e Selanik doğumlu olduğu için ima etmek amaçlı "Efendi" yakıştırması yapanlarda var... Emperyalizmin ve çıkar guruplarının hala en yoğun olarak kullandıkları, ihtiyaç duydukları bu tür dinsel ve cemaat kökenli örgütlenmeler sadece bizim değil bütün toplumların gerçeği... Bir tarafta Musevi kökenli Sebetaylar...Diğer tarafta Müslüman kökenli Nur cemaati... Her ikiside ülkemizin gerçeği...Ve kökleri çok eskilere, derinlere iniyor... *** Gelelim Erdoğana...Evet köyünde hala ölenlerin tabutla gömüldüğüne dair söylentiler var... Ama bu gerçekte olsa bir şeyler söylemeden önce, Araştırmak, kanıtlarını görmek ve ne yaptığını, yapmaya çalıştığını kavramak gerekir... Çünkü yaşamı ve icraatlarıyla göz önündedir... Bundan ötesi, gerçeklere dayanmıyan söylemler ve haksızlık olur diye düşünüyorum... *** *tna
-
SADECE MERAK..
Değerli forumdaşım; Zamanınızı harcıyarak verdiğiniz bilgileri ve sizin pencerenizden değerlendirmeleri yararlanarak okudum... Yazdıklarınızı onaylamak veya itiraz etmek anlamında görüş belirtmem için daha erken olduğunu düşünüyorum... Ancak, belirtmem gerekirse... Oğluna kız istemeye giden her babanın, Hz. Muhamed'in bu evliliğini ve belirttiğiniz bu gerekceleri örnek kabul ederek, gelinlerini nikahlarını almak gibi bir sonuç çıkardıklarında aklımıza gelebilecek her anlamda nasıl bir kaos yaşanacağı kafamda bir soru işareti olarak duruyor... Hz.Muhammed'e toz kondurmak istemediğim içinde hele onunla aynı yatağı paylaşmış olabileceği düşüncesini aklıma getirmemek ve buna ihtimal vermemeye çalışmak içimi bir ölçüde rahatlatıyor... O nedenle, bu konu hakkında yapacağım kişisel araştırmalarım yada araştırma yaparak yorum belirtecek kişilerin görüşlerini değerlenirdikten sonra gerçekten yararlı olacağına inanrsam bir yorum yada görüş belirtebilirim... Sevgili Tan'ın...Sevgili Yam yam'ın...Sevgili Bilimselci ve konunun yararlı ve düzeyli açılımına katkıda bulunacak diğer forumdaşların görüşlerini ve yorumlarını okumayı bilgilenmek adına merakla bekliyorum.... Size, çok eşlilik ve Hz. Muhammed'in evlilikleri ve eşleri hakkındaki bilgi ve düşüncelerinizi iyi niyetli bir emek harcıyarak benimle paylaştığınız için teşekkür ediyor... Bende en içten saygılarımı yolluyorum... *tna
-
..vahh....vahh..!
** Bilmemek değil ayıp, yanlış olan bilmediğini bilmemektir asıl... ** düşünsel gelişimime katkı sağlayacak insanlar aradım ben... ** arkadaşını cinsiyetinden önce insan kimliğiyle farkedebilenleri... "Seviyorum seni arkadaşım... Cinsiyetinden önce kalbini ve beynini..." Çicekler için teşekkürler... *tna
-
SADECE MERAK..
Çok Sevgili Tan ; Alıntılayarak bizlere aktardığın bilgileri yararlanarak okudum... Senin bir erkek olarak geçmiş dönemlerde kalmış çok eşli evlilikleri bu gün desteklemediğini bilsemde, inanan biri olarak savunmaya çalışmanı anlamaya ve sana hak vermeye çalışıyorum... Ama anlayamadığım ve mantıklı bir açıklaması gelirse elbetteki kabul edeceğim bir nokta var kafama takılan... İletinde ; Diye bize bilgi aktarıyorsun ve ben O dönemde gelişen olay ve eylemlerin savunması olarak bu yorumu yapanın düşünce tarzını ve bu bakış açısının kendi içindeki haklılığını algılayabiliyorum... Fakat hangi " özel sebep ve hikmetin " evlatlığının eşiyle evlenmesine gerekçe olabileceğini anlayabilmiş değilim... Yine iletinin bir bölümünde belirttiğin; ifadesinde Hz. Peygamber'in çok evlenmesine bu gerekçeler gösterilirken... Hayatta olan bir erkeğin, hele ki oğul evlatlığının dul ve bakıma muhtaç olmayan eşiyle evlilik yapmanın, yukarıda ifade edilen gerekçelerden hangisiyle bağdaştığını, İslamiyetin hangi ahlaki değeriyle örtüştüğünü ( Hangi dinî, siyâsî, hukûkî, sosyal sebebin bu evliliğe gerekçe olduğunu )... Bu evliliğin ardında ( bir hikmet mi?) ... ( Yoksa topluma örnek olma zorunluluğu mu?) haklı bir gerekçe olarak duruyor algılayamıyorum... Kafamdaki bu soru işaretlerinin açıklığa kavuşması için bana aydınlatıcı bilgileri aktarmanı rica ediyorum senden... Ama lütfen sorunun çeçevesi içinde dışına taşmadan... Birde belirtmek istediğim.... Karşısındakilere "Münafık" yaftası yapıştırma kolaycılığına kaçmayan, doğru bildiklerini, inançlarını seviyeli yaklaşımlarıyla çevresine aktarmaya çalışan sizler gibi forumdaşlarımın olması hepimiz için büyük bir kazanç diye düşünüyorum... İnanışları ve dünya görüşleri ne olursa olsun...Bunun farkında olamayanların farketmeleri dileğiyle... Tan'a ve Sardunya'ya Sevgiler... Selamlar... *tna
-
Sabetaylık
Soner Yalçı'nın Efendi Kitabından alıntıdır... Bence Herkesin bu kitabı okuyarak yakın tarihimizde ve günümüzde nasıl kuşatılıp yönetildiğimizin anlaşılmasında yarar var... *tna
-
SADECE MERAK..
Sevgili Sardunya; Cümlesi seni denemek, sınamak anlamında düşünülerek yazılmadı... *** Elbeteki senden farklı düşündüğüm ve karşı durduğum noktalar var... Örneğin, bir erkek olarak, gerek iç güdüsel gerek erkek hakim toplumsal yasaları göz ardı ederek, birden fazla kadınla beraber olmanın her türlü kazanımını hangi inanç ve haklı gerekce olursa olsun Karşı durmak,reddetmek gibi bir sıkıntım var... Sen benden daha objetif bakarak geçmiş dönemde bunların hoş görülebileceğini vurguluyorsun... Ama ben yinede bunu anlamakta zorluk çekiyorum... *** Samimi olarak ifade etmek gerekirse erkeksel iç güdülerimin ağır basacağı, evrensel ahlaki değerlere karşı gerek dinsel inanış, gerekse toplumsal tasviplerin beni haklı bulacağı ortam içerisinde hele ekonomik şartlarda yeterliyse aşağıdaki cümlede anlatılmak istenen ( Ahlaki, adaletli ve tutarlı ! ) nezaketli kişiliği ister 1400 yıl önce ister bugün bir erkek olarak bende gösterebilirim... Cümlesindeki kadınsal iç güdü ve ahlaki haklı duruşunuza hak vermekle birlikte... Yine de bazı koşullar öne sürülerek, Kimine göre "İnsani iç güdüler" kimine göre "Ahlaki" değerler üzerine bir yanlış algılamanın... İster geçmişin zor koşulları, ister dinsel öngörü ve öneriler öne sürülerek Erkekler tarafndan kadınlara yapılan bu dayatmanın ne gerekçeyle olursa olsun savunulmaya çalışılmasını... Peygamber de olsa ( konum ve kişilikler kayırlarak ) hoş görmeyi anlamakta zorluk çekiyorum... *** Sevgili sardunya; Cümlesinde vurguladığın gerçekler, yine benim görüşüme göre insanlar arasında bu konudaki tartışmaların temelini oluşturuyor... Her kişi, cemat yada toplum kendine ve çıkarlarına uygun yorumları diğerlerine dayattığı ölçüde itirazlar ve sorunlar kaçınılmaz oluyor... Bu son tartışmanın içeriğide bunlardan biri... Bu tartışmanın içinde benim yapmaya çalıştığım, katılmadığım, itirazlarımın olduğu noktalarda olsa karşı duruş ve savunmalarda haklı olabilecek noktaların var olup olmadığını anlamaya ve kavramaya çalışmak.... Bunun ötesinde kırıcı ve haklı olmaya çalışmak gibi bir çaba içerisinde olmadığımın bilinmesini istiyorum... Yine kadınsal iç güdü ve duygusal hassasiyetinizle bunu böyle değerlendireceğinizi umuyor ve rica ediyorum... *** Konu aslında daha da derin ve açılabilecek daha bir çok noktası var... Ama buna girdiğimize ne zamanımız nede forumun sayfaları yetmez... Zaten bir sonuca ulaşmak anlamında varabileceğimiz yer bundan fazlası olur mu bilemiyorum.?... Bence birbirimizi anlamaya çalışmamız, kendi doğrularımızda karşı tarafın haklılıklarını kavramamız, Kendimizi tatminden öte bir işe yaramayacak körü kürüne yapılacak dayatmalardan daha önemli... Bu anlamda hem fikir olduğumuzu bilmenin rahatlığı ve huzurunu taşıyorum... Sana sevgilerimi ve dost selamlarımı yolluyorum.. *** *tna
-
SADECE MERAK..
"(şu ana kadar..)" O andan sonra ne değişti sevgili sedat... böyle bir ifade kullanıyorsunuz... *** Samimi olarak ittaf etmem gerekirse cevaplama anlamında sizin hızınıza yetişemesemde iletilerin hepsini okuyorum... Ben verilen bu cevabı yeterli bulmadığımı üstü kapalı ifade etmeye çalıştım... Verdiğiniz ayetle sizin "Birinci eşin rızasını almakta yine bu şekildedir.."yorumunuz arasında farklılıklar görüyorum... Benim aradığım, iddia ettiğiniz gibi "ancak ilk eşin rızası olması halinde mümkün olacağını"net olarak ifade eden ayet olup olmadığını merak ediyorum... "Bu arada önceki iletilerde sana yöneltilen bir sorunun cevabını bilgilenmek adına merakla bekliyorum..." dememdeki amaç sizin yorumlarınız değil... "Zira böylesine mühim bir şartın, kutsal kitapta yazılmamış olması beklenemez..." Sorusuna ilgili ayetle cevaplamanız idi... Çünkü;Herkes okunandan farklı anlamlar çıkaracaksa işin içinden çıkılamıyacağını ve bu türden tartışmaların hiç bitmeyeceğini düşünüyorum... selamlar...
-
SADECE MERAK..
Benim sözünü ettğim soru buydu...
-
SADECE MERAK..
Bu soruna kendi adıma bir cevap vermem gerekirse... "Daha tam olarak değil" demem gerekiyor sevgili sardunya... Aşağıya alıntıladığım 'xlark tades' 'in iletisine vereceğin cevabı okumak istiyorum,seni tam olarak anlayabilmek için... Kimse hakkında bir art niyet ve olumsuz ön yargılar taşımadığımı bilirsin... O nedenle vereceğin yanıtlar Çağdaş ve islamiyete inanan bir türk kadının hangi olumlu yerde olduğunu bana gösterecek ve seni biraz daha anlamamı sağlayacak... *** Sevgili sedat; "Müslüman kadın ve erkekler islamın hükümlerinden gayet memnunlar.." derken kendi adına değilde neden kendi düşüncelerini tüm müslümanlığa inanmış topluma genelliyorsun... Sence Hükümlerdeki ve onların yorumlarındaki yanlışları körü körüne savunmak için müslüman olmak mi.? Yada bu yanlışları dile getirmek için müslüman olmamak mı gerekiyor..? "çünkü müslüman değilsiniz." gibi bir yaftayı insanların boynuna asmak bence çok iddaalı ve karşında tartışan kişileri sindirmeye yönelik hatalı bir yaklaşım.!.. Bu arada önceki iletilerde sana yöneltilen bir sorunun cevabını bilgilenmek adına merakla bekliyorum... Sevgili sardunya ve sedata sevgiler...
-
‘Soykırımı tanıyın’
Sayın 'KesKiNkAleM'; Bana kalırsa, dünya tarihinde bu türden yaklaşımlar her dönem yaşanmış... Tarih,edebiyat, öykü ve efsane kitapları ve çeşitli dönemlere dair söylentiler bunları hep anlatıyor... İşin aslı bir ileri bir geri insanlık tarihi hep olumlu noktaya doğru ilerliyor... Bu türden yaşanan olumsuzluklar gerçekleri bulmamızda olumlu etkilerde yapıyor... Fransız devrminde döneminin ve günümüzün en önemli bilim adamlarından birini de döneminin gerçeklerini haykırdığı için giyotine göndermişlerdi... Her dönem kraldan çok kralcılar ve popilist yaklaşımlar oluyor ve olacakta... Bence burada bize düşen kendimiz, ulusumuz ve tüm insanlık için doğru çıkarımları bulabilmemizde... Avrupa birliğine elbetteki ihtiyaımız yok... Ama Avrupa birliğinin insanlığa kazandırdığı doğru çıkarımlara sadece bizlerin değil tüm ulusların ihtiyacı var... Ben bu pencereden bakmaya çalışıyorum... Birilerini, ( onların konumunu,yaşamını, ve elde ettikleri kazanımları ) ulaşılmaz görüp, tavizler üzerine günlük politika ve yaklaşım gösterenleri anlamak bir yana hiç tasvip etmiyorum... Sevgili 'KesKiNkAleM'... Yazılarınızı dikkatli , ilgili ve önemsiyerek takip ediyorum... selamlar
-
SADECE MERAK..
Sevgili sedat; İletine cevap yazana kadar iletinin içeriği değişmiş...Eklemeler yapmışsın ... Yukarıda ki bölümünde ifade ettiklerine aynen katılıyorum... Ayrıca yazımın bir yerinde "kanunlardan da öte" diye bir cümle kullanarak evrensel yasaları hatırlatmaya çalıştım... Bence herkes kendinide karşıındakini yerine koyarak bırakın hakaret etmeyi üslubuna dikkat ederek konuşmalı ve yazmaya dikkat etmeli... Ama ne yazık ki yaşamın içinde her zaman etik değerler bazı yaklaşım ve kişiliklerde yerine oturamıyor... Bu gerçeğide göz önünde bulundurarak tartışma konularını ve kişileri seçerek davranmakta da yarar var... Elbetteki doğru bildiklerimizi her an ve her şartta ifade etmeliyiz... Ancak tartışmalar polemik noktalara kaydığında ve anlamsızlaştığında yapılabilecek pek bir şey kalmıyor... Aynı bataklığın içinde doğruda eğride çamura bulanıveriyor... Bence önemli olan o bataklığın içine girmemek.... *** Sonradan ilave olan bu bölüm üzerine ise...; Kastetdiğim hiç kimse yok... ve cümlenin öncesindeki kelimeleri de ele alırsak... "gerçeklerin ortaya çıkmasının önünde en az Dogmatik felsefeye inanmışlar kadar zararlı oluyorsun" cümlesi bir hakaret ve kasıt cümlesi değil... Eğer öyle düşünseydim,(...ki düşünmezdim) cümlemi özellikle dikkat ederek, bir kışkırtma ve yanlış anlaşılmaya neden olmamak için - Senin çıkarımda bulunduğun gibi (Allaha inananlar) demek yerine - "Teist inanışlar kadar zararlı oluyorsun " derdim.... Ve ayrıca din olgusundan değil,yaşamın gerçeklerini algılarken "Dogmatik felsefeyle " bakanlardan bahsediyorum... *** Sevgili Sedat; umuyorum ki, Çümlelerimi değerlendirirken bulunduğun çıkarımlarda ki gibi - Ki inançlara bir eleştiri yoktu ( Yazı bir diğerinin yaklaşım ve üslubu üzerineydi) - İnançlar konusunda görüş, inanış ve fikirlerini beyan eden herkesi senden farklı inanışlar, ifadeler ve eleştiriler getirdiklerinde o görüşleri hakaret olarak kabul etmezsin... Yoksa Sonu baştan belli.."Eğer inançlar konusunda beni eleştirireniz hakaret edersiniz noktasına ulaşırız her zaman" Böye bir durumda da karşılıklı olarak tartışmalara girmenin hiç bir anlamı yok... Aslında hiç bir yararıda yok ya... çünkü genelde karşılıklı görüşler sunularak farkı bakış açılarıyla değerlendirmeler yapmak yerine bazılarımız sadece kendi doğrusunu pazarlama ve kabul ettirme çabasında *** Bence yine de, inaçlar konusunda bile olsa düzeyli olarak, farklı görüş ve ifadelerin tartışılması yararlı... Ama yanlış anlaşılmasın farklı görüş, algılama,değerlendirme ve eleştirilerden bahsediyorum.... Az gelişmiş kültürleri ve beyinleri sonucu "Karikatür krizinde oduğu gibi" ilkesiz basit yaklaşımlar içinde olanlar ve bu yaklaşımları aynı mantaliteyle tasvip eden şımarık ve küstah yaklaşımlardan değil... Bir de bu yaklaşımdan farklı görmediğim inançlarını bir diğerine yobazca dayatanlardan değil... saygılar...
-
SADECE MERAK..
Sana bu yazdıklarınla aynen katılıyorum sevgili dip not... *** Bu arada la_bohéme; İşine geldiğinde benim, işine gelmediğinde senin kanunların diyerek tartışmayı sürdüremezsin... Eğer hepimiz aynı dünyada yaşıyorsak ve insan olmanın gereklerini yerine getireceksek evrensel yasalara bağlı olduğumuzu unutmamalıyız... Konu kanunlardan da öte... en önemliside duruşumuzda her an tutarlı olabilmemiz... Bence bu tartışma mantığınla gerçeklerin ortaya çıkmasının önünde en az Dogmatik felsefeye inanmışlar kadar zararlı oluyorsun... Benim de savunduğum felsefeleri ifade ederken bir önceki ve bir sonraki söylediklerin arasındaki farklılıklar inadırıcılığını zayıflatıyor, savunulan fikirlerin doğruluğu üzerinde ister istemez kuşkular yaratıyor... Ve bu durum senin gibi düşünenleri, düşünmeyenlerden daha çok rahatsız ediyor...
-
‘Soykırımı tanıyın’
“Hepimize çağrı..." Fransa'nın başını çektiği ve Hollanda'nın da katıldığı Soykırımı İnkar Yasa Tasarısına karşı Türkiye'nin koyacağı tepkinin tarzı, ülkemizin demokratik kimliği ve AB yoluna ilişkin önemli kazançlar sağlamaya aday. İşe, bir de bu yönünden bakmak, öfkeyle kalkıp zararla oturmak yerine, serinkanlı ve Türkiye'nin demokratik açılımlarını güçlendirici yönde, bu saçma sapan girişime karşı koymak gerekiyor. *** Aslında, tam da bu bakımdan, Fransa'nın cumhurbaşkanı adaylarından, Nicolas Sarkozy gibilerine müteşekkir olmalıyız. Fransa ve Hollanda'nın, çifte standartları daha iyi ortaya konulamazdı; Türkiye'nin demokratik açılım yapması için daha uygun bir fırsat yaratılamazdı. *** Soykırımı İnkar Yasası yani Hayır, Ermeni soykırımı olmamıştır diyeceklere hapis cezasını öngören bir hukuki düzenleme peşinde koşan iki ülkenin, Fransa ve Hollanda'nı n AB Anayasasını referandumda reddederek, AB'yi büyük bir çalkantının içine sokan ve özellikle Türkiye'yi etkileyecek genişlemenin önünü kesen iki ülke olduğunu unutmamalıyız. Dolayısıyla, bu iki ülkeye karşı verilecek mücadele, hem Türkiye'nin hem de AB'nin kendisi için verilecek bir mücadele olacaktır ve Türkiye, bu aptalca yasa tasarısı sayesinde manevi üstünlük sahibi olabilecektir. Nitekim, Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan'ın ve ondan da önemlisi soykırım olduğuna inanan Türkiye Ermenisi vatandaşımız Hrant Dinkin Fransa'ya gidip bu suçu işleyeceklerini açıklamaları çok çarpıcıdır. Bu tavır -özellikle Hrant Dinkinki- Türkiye'nin eline, tüm Avrupa'da ve ötesinde yankılanacak anlamlı bir koz veriyor. Ama, mesele, bu tasarının Fransa ve Hollanda'da yasalaşıp yasalaşmamasının ötesinde... AB'nin ileri gelen ülkelerinin faşizan sapmalara uygun siyaset ortamında, Bu gibi ülkeler, böyle yasalar peşinde koşarlarsa, düşünce ve ifade özgürlüğü nerede kalır? Türkiye'den bu yönde talepte bulunmaları ne derece haklı olabilir? *** Türkiye'nin kendi tarihiyle yüzleşmesi isteniyor. Kendi tarihiyle yüzleşmeyen bir ülkenin, AB'de yerinin olamayacağı vurgulanıyor. Ama, tarihiyle yüzleşmekten kasıt, acaba Ermeni soykırımını kabul etmekle eş anlamlı olmuyor mu? Tarihimizle yüzleşirken, ya birçoğumuz, buna soykırım denemeyeceği sonucuna varırsak ne olacak? Dolayısıyla, tarihinizle yüzleşin demek, bir dayatma halini almış oluyor.Böyle bir durumda, tarihimizle yüzleşmemize gerek kalmaz. Bazı Avrupalılar, bizim yerimize bizim tarihimizi akıllarınca yazsınlar, bize sunsunlar, biz de kabul edelim. Bu saçmalığın başka bir anlamı yok. *** Nicolas Sarkozy, Başbakan Tayyip Erdoğan'a partisinin yasa tasarısından desteğini çekmesi için şartlar koşuyor: 1. Ermeni soykırımı iddiasının araştırılması yönünde kurulmasını önerdiğiniz komisyona tarihçilerden başkaları da katılsın; 2. Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan 301. maddeyi kaldırın; 3. Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasını sağlayın. Peki, bunların, bu şartların Ermeni soykırımı ile ne ilgisi var? Bu şartlar yerine getirildiğ i takdirde, şayet soykırım olmuşsa olmamış sayılarak, Fransa'da soykırımı inkar ceza tehdidinden çıkarılacak mıdır? Demek ki, soykırım konusu bir tarihi olgu ya da ilke konusu olmaktan ziyade bir siyasi pazarlık konusu. Bu kadar mankafa bir siyaset adamının Fransa'nın cumhurbaşkanı adayları arasında yer alması, Fransa için çok talihsiz bir durum sayılmalı. Sarkozy'nin danışmanı milletvekili Patrick Deveciyan ise tasarıda değişiklik yapılmasının mümkün olduğunu, akademisyenlerin muaf tutulabileceğini söylüyor. Yani, doçent, profesör gibi bir sıfatınız varsa soykırım olmamıştır derseniz, ceza yemeyeceksiniz; ama yazar, düşünür, romancı, berber, şoför vs. iseniz, aynı şeyi söylerseniz Fransa'da hapsi boylayacaksınız. Böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? *** Şimdi, isimleriyle uluslararası planda Türkiye namına önemli yankılar yaratan değerlerimizin, örneğin Orhan Pamuk'un, Elif Şafak'ın ve hatta Legion d'honneur sahibi Yaşar Kemal'in çıkıp Ermeni soykırımı olmamıştır diye ilan etmelerinde yarar var. Olmadığına inanıp inanmamaları önemli değil; Fransa'ya ve Avrupa'daki takipçilerine bu tür bir düşünce ve 'kanaat' suçu işleyerek ders verilmesi için. Hrant Dinkinki gibi yapmalılar. Türkiye'nin AB ufkundan yana olan tüm önde gelen isimlerin de bir ortak çıkışla bu suçu işlemeleri, böyle bir ortak davranış, hele yukarıdaki isimlerin katılımıyla beslenirse, AB içinde Fransız parlamentosundan daha güçlü bir iz bırakacaktır... Ancak, Türkiye'nin kendi kamuoyunda bu konunun özgürce tartışılmasını tehdit altında tutan tüm anti-demokratik ceza kanunu hükümlerini ayıklaması da şart. Türkiye'yi demokratikleştirdikçe ve Fransa ve Hollanda gibilerine benzememeye başladıkça, bu mücadeleyi Avrupa sathında kazanır... Alıntı: Özcan SOYSAL