GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Sayın 'Tengeriin boşig' ; Bence kendinizi, düşünce ve görüşlerinizi gayet iyi anlatabiliyorsunuz... Ve sizin gibi Dili, uslubu, entellektüel birkimi olan, karşısındakini anlamaya çalışarak inançlarını dayatmadan görüşlerini dile getirmeye çalışan inançlı arkadaşlarla karşılaşmak oldukca zor... O nedenle sizinle Yaşamı yorumlarken inançlar kavramında aynı şeyleri paylaşmıyor... yada ben farklı yorumlar getiriyor olsamda ... Yazdıklarınızı,anlatmak istediklerinizi ve sizi kavramak için gereken önemi ve dikkati gösterdiğimi ifade etmek istiyorum... Ancak bulunduğunuz yerin yada düşünsel olarak ulaştığınız noktanın çok riskli bir yerde olduğunu düşünüyorum... Çünkü, inançlarınız da vardığınız noktada aynı inancı paylaştığınız kişilerden onların dogmalarından uzakta yorumlar getirebildiğiniz için inançsız olarak değerlendirdikleri kişilere göstermiş olduklarından daha ağır yaklaşımlarla karşılaşma ihtimaliniz oldukca yüksek... Ama ben inancınız ve düşünceniz ne olursa olsun benden farklıda bakıyor olsanız... Şu ana kadar algılamalarımda yararlı bir insan olduğunuz düşüncesine sahibim... Sahip olduğunuz inanca ait insanlar arasında sizin gibi düşünebilen insanların artması, sizin, benim, ve dünyada ki herkesin daha olumlu ve birbirini anlayan, çatışmalardan uzak, insanlığın gelişmesi anlamında katkıları arttıracağını düşünüyorum... Farklılıklarımızda daha iyiye, bizler için doğrulara ulaşabilmenin anahtarı bir tek bu olmasada birinci sıralarda yer aldığına inanıyorum... O nedenle aramıza hoş geldin diyor... Dayatmacı ve tebliğci olmayan yaklaşımınızı takdirle karşılıyor.. Her zaman aynı noktalarda buluşamayacak olsakta, Birçok forumdaşımızla yararlı paylaşımlar da ve katkı da bulunacağınıza inanıyorum... *** Bu arada beilrtmek istediğim bir nokta daha var... oda sizi takip ederken seçmiş olduğunuz yazı karakteri nedeniyle oldukca zorlanıyor olmam... biraz görme bozuklukları birazda seçtiğiniz karakter, uzun süreli okumalarda gözleri yoruyor ... Umuyorumki bu konuda istemimi hoş karşılar, sizi daha iyi anlamamız için okumalarımızı kolaylaştırırsınız... Saygılarımla... *tna
-
ATATÜRK SUÇLU... (Neden mi?... Çünküüüü...........................................)
Benim de merak ettiğim "zübeydenin oğlu " ifadesi bir espirimidir... Yoksa gerçek bakış acınız ve ifade tarzınız mıdır?. Bunu anlamadan size vereceğim yanıtın çok ağır kaçabileceğini bildiğim... Hata çok kırıcı bile olabileceğimi düşündüğüm için önce sorup öğrenmek istedim... *tna
-
KAN GRUBU 0 RH +
Babanıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor... Sizlerle birlikte, ailecek rahat ve huzur dolu daha uzun bir yaşam diliyorum... *tna
-
HİÇBİRŞEY BİRDEN BİRE OLMADI... ("Önce ezanı Arapçaya çevirdiler, Dinlediniz... Sonra 'Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz' dendi... Demokra.)
Sayın aslan; Bu anlattıklarınızı başlık yazısında gelişmelerin sıralaması olarak verilmiş... Gelişmeler ...önce ...sonra...şeklinde alt alta sırlanmış... Szi bunları dünya görüşünüze bir eleştiri olarak algılamış ve savunma anlamında kendi görüşlerinizi yazmışsınız... Ancak kabul edersiniz ki bu yazdıklarınız sizin pencerenizden algıladıklarınız... Birde bu gelişmelerin perde arkası gerçekleri de var... Neyse bu gerçekleri tartışmayı bir kenara bırakalım... Konunun bu yönde açılımıyla anlaşılabilir bir noktaya varılamama ihtimali daha yüksek... *** Benim dikkatimi çeken nokta şu... ""Önce ezanı Arapçaya çevirdiler.."...buna yanıt vermişsiniz... ""Sonra bir çığ gibi Kuran kursları, imam hatip okulları açıldı...Din dersleri anayasal zorunluk oldu.." buna da yanıt vermişsiniz... ""Tesettür arttı, cami sayısı okulları geçti.." bu da yanıtlanmış... iyide ...bunları neden yanıtlamadınız... Yukarıda yanıtladıklarınız bu toplumun yaşanan gerçekleride bunlar önemsiz birer olay mı? Yukarıda yanıtladıklarınız sizce savunulması gereken şeylerde... Bu insanlık dışı eylemler üzerinde konuşulmaya bile değmez, önemsiz şeyler mi? O yanıtları üretecek hassasiyeti gösterebilirken... sizi hangi bakış açısı insanların yok edilmesine neden olan olayları kınamaktan uzak tutuyor... Neden okuduğunuz bir kaç satırda bile işinize gelenleri görüp yanıtlıyor da... Bazılarını görmemezlikten gelip...Göz ardı etmeye çalışıyorsunuz? Üstelik başlık yazısının anlatmak istedikleriyle sizin algılayıp yanıt üretmeye çalıştığınız ifadeler çok farklı... Siz ilgilendirir ilgilendirmez noktasına varmışsınız... O zaman o insanların öldürülmesi sizi niye ilgilendirmiyor.? Neden kınayamamak gibi bir zorluğun içine düşüyor... Öldürülen insanların ardından bir rahmet bile dileyemiyorsunuz... O yanıtları üretebildiğinize göre bunların da yanıtını verebilecek durumda olmalısınız... Galiba onlara da yanıt verilebilmesinin yada görmemezlikten gelinmesinin sırrı... Objektif..tarafsız..iyi niyetli ...samimi...ve hangi görüş ve düşüncede olursa olsun insanlara sevgi duymakta, onlara değer verebilmekte gizli... *tna
-
Da Vinci Sifresi Gercek mi?
evet sürükleyici bir kitap...
-
Allah varsa nerdedir?
İletinizde ifade ettiklerinize tamamen katılıyorum... Bu gerçeğin görülmemezlikten gelinmesi... Gözümüzü açtığımız andan sonrasına bu durumu umursamıyor olmamız kısır döngü, çekişme ve çelişmelerin temelini oluşturuyor...Bencede... *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
TAKDİR VE ÖVGÜDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR BÖYLE DAVRANACAĞINIZA, Yine ters giyiyorsun! Biraz dikkat etsene... BÖYLE DAVRANIN, Aferin bugün kollarını daha çabuk giyebildin! Bir daha sefer başını geçirirken ön tarafın önde olmasına dikkat et, olur mu? Tenkitler insanın hevesini kırar. Hep olumsuz davranışlara tepki göstereceğimize... Olumlu davranışları vurgulamak daha etkilidir. Takdir heveslendirir. Yalnızca olumsuz davranışlara tepki göstermek alışkanlığından kurtulup, olumlu davranışlara da dikkat ve tepki göstermeyi öğrenebiliriz. OLUMLU DAVRANIŞI TAKDİR EDİN!.. (Odanı ne güzel toplamışsın. Doğrusu çok hoşuma gitti.) (Bugün tabağında hiç yemek bırakmamışsın çok memnunum.) gibi Ancak önemle dikkat edilmesi gereken; Çocuğun olumlu davranışlarını beğendiğimizi göstermek için övgü, takdir sözleri kullandığımız zaman dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır: Övgü ve takdir, çocuğun kişiliğine değil de çabasına, becerilerine, yani davranışına veya neticelerine ilişkin olmalıdır. Örnek Davranışlar: Bunun yerine, anne Sen çok tertipli bir çocuksun gibi Emre’nin kişiliğini niteleyen bir övgüde bulunsaydı, Emre, şimdiye kadar odasını bu şekilde toplamamış olduğundan bu övgüyü haketmediğini düşünecek, annesinin övgüsünün ne derece samimi olduğundan şüphe edebilecek, hatta annesinin kendisine bazı işleri yaptırmak için bir dolaylı yol mu seçtiği hakkında şüpheye düşebilecekti. Aynı şekilde. Sen çok uslu bir çocuksun gibi nitelik ve sıfatlar, çocuğu uslu algısıyla çerçevelendiğinden, çocuğun hareket özgürlüğünü kısıtlar, ona atfedilen sıfat veya niteliğin asılsız çıkabileceği korkusuyla çocuk ya sürekli uslu rolünü oynamaya, veya içinden yapmak istediği yaramazlığı gizli yapmaya yönelir, bu da çocukta huzursuzluk ve kaygı duyguları yaratır. Bunun dışında, bu niteliği yersiz kullanan anne veya babasının çok akıllı olmadıklarını da düşünebilir. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Yaşanmış örnek hikâyecik 3: Canan Hanım oğlu Can’ın (yaş 31) kendini hiç aramadığını, ziyarete gelmediğini, Telefon dahi etmediğini anlatırken çok içerliyordu. Bu duygusunu defalarca oğluna ve gelinine açıklamıştı Zaten ben sizi aramasam, siz hiç aramayacaksınız. Can’cığım, bari bir telefon et sor, ölümüyüm diri miyim? Bir arasan, anne nasılsın desen, 1 dakika bile sürmeyecek (olumsuz davranışlara olumsuz tepkiler). Bütün bu ikazlara rağmen durumun Canan Hanım’ı epeyce tedirgin ettiği belliydi. Buna karşılık Can bir gece saat 10’da telefon edip: Anne evde misiniz? Gelmek istiyoruz dediğinde, Canan Hanım Oğlum bu saatte yorgun olursunuz, hiç gelmeyin, size acıyorum, İkiniz de işten dönmüşsünüz, beni görmek için bunca yol yapacaksınız dedi. (Olumlu, beklenen davranışa olumsuz tepki) Pek tabii, Can ve eşi o gece gelmediler. Canan Hanım’a bütün olumsuz uyarı, ikaz ve hatırlatmaları kesmesi ve sadece beklenen davranış olduğunda (Can’ın araması veya gelmesi) olumlu tepki göstermesi önerildi. O hafta içinde, Can telefon ettiğinde Cana Hanım şöyle dedi: Can sesini duymak beni öyle mutlu etti ki anlatamam.. (Olumlu davranışa olumlu tepki). 3 hafta aynı şekilde bir uygulamadan sonra, Cana Hanım, Can’ın günün ortasında, işinden ayrılıp, Aniden evin kapısını çaldığını Anne, seninle biraz oturmaya geldim dediğini müjdeliyordu. Acaba Can’mı değişti? Yoksa annesi mi? Veya ikisi de mi? *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
910 KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Kademeli yaklaşmalarla, aslında yapmak istediğimiz, Çocukların olumlu yönlerini ve davranışlarını görebilmek ve onlara devamlılık kazandırmaktır. Zaten hiçbir çocuk, hiçbir kimse de, dopdolu bir bardak, yani sadece olumlu ve mükemmel değildir. Önemli olan, onun güzel yanlarının da farkına varıp öyle olduğu için memnun olabilmek Ve bunu fark ettiğimizi çocuğa ifade etmektir. Bu şekilde anne-babasından takdir gören çocuk daha iyi yapmaya, anne-babayı memnun etmeye Ve onların gözünde yaratmış olduğu güzel algıyı kaybetmemek için çaba sarf etmeye ve söz dinlemeye başlar. Olduğu gibi kabul edildiğini hissetmek çocuk ve kişi için en büyük hediyedir. Yaşanmış örnek hikâyecik 2: Emine Hn. Onur’u (4 yaş) kesinlikle yemek yemeyen ve bu nedenle evde sürekli sorun yaratan bir çocuk gibi tanıtmıştı. Yemek saatleri bitmez tükenmez kabuslar haline dönüşüyor, anne sürekli Onur’a yemek yedirmeye uğraşıyor, Onur ise kesinlikle ağzını kapatıyor, veya ağzındaki lokmayı çiğnemeden öylece tutuyordu. Yemek saatleri anne ile çocuk arasında bir güç kavgası haline gelinişti. İlk olarak Emine Hanım’a artık Onur’u kendinin yedirmemesi ve Onur’un tek başına yemesine müsaade etmesi (beklenen davranışa olanak sağlamak, çocuğa güvenildiğini belirtmek) Hatta tabağına kendi istediği kadar yemeği kendi koyması (önceden sözsüz olan şu kadar yemeği yiyeceksin olumsuz mesajını kaldırmak) Ve çocuğun yediği kadarına bir müddet göz yumup hiç ikaz etmemesi (Hadi oğlum ye. gibi olumsuz tepkileri askıya almak) önerildi. Olumsuz tepkilerin, Bu çocuk hiçbir şey yemiyor gibi söylenmelerin iptalinden başka, Onların yerine Unur’un kendi başına yemek yeme çabalarını takdir etme (olumlu tepki) Yediği kadarına memnuniyet ifadesi (olumlu tepki) konuldu. 10 gün sonra Emine Hanım’ların evinde yemek sorunu ortadan kalkmıştı. Acaba Onur’mu değişti? Yoksa annesi mi? Veya ikisi de mi? *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Kademeli yaklaşmalarla, aslında yapmak istediğimiz, Çocukların olumlu yönlerine ve davranışlarına daha çok tepki göstermektir. Bütün bu durumu şu şekilde simgeleyebiliriz: Yarısına kadar dolu bir bardağa bakarak Neden bu bardak dolu değil? Keşke dolu olsaydı! diye hayıflanmak yerine, dikkatimizi bardağın dolu kısmına yöneltip, İyi ki bardağın yarısı dolu, daha da boş olabilirdi diye düşünerek Çocuğun olumsuz eksik yönlerine bakacağımıza zaten mevcut olan olumlu yönlerini görmeye başlamak, Ve olumlu yönlerini takdir edip, memnuniyetimizi ifade etmek. Yaşanmış örnek hikâyecik 1: Ayşe Hanım sürekli Zeynep’i (5 yaş) şikayet ediyordu. Neyi yapma diyorsam onu yapıyor. Kızım öyle yapma diyorum, sanki dememişim gibi... Birkaç kez söylüyorum, sonunda tekrar edince dayanamayıp bir güzel dövüyorum... Ama o da fayda etmiyor... Ne yapacağımı şaşırdım. Ayşe Hanım’a yapmaları, ikazları kesip Zeynep’in özellikle olumlu davranışları üzerine dikkatini yoğunlaştırması ve onları sözel ve davranışsal olarak takdir etmesi önerildi. Yani Zeynep annesinin hoşuna giden en ufak bir davranışta dahi bulunduğunda (örneğin: Annesi yemeğe çağırdığında 5 kere çağırmadan gelmeyen Zeynep, ikinci çağırışta gelince) annesi Aferin, bu sefer beni çok çağırtmadan gelmen çok hoşuma gitti, ben de yorulmadım gibi memnuniyetini ifade edecekti. Veya davranışsal olarak Zeynep’in olumlu davranışlarından sonra ona gülümseyecek, Bakışları ile takdir ettiğini belirtecek, başını okşayacak, çok memnun olunca onu kucaklayacaktı. Uygulamadan 15 gün sonra, anne Zeynep’in daha fazla söz dinler olduğunu, doğru davranışları yapmaya başladığını belirtti. Acaba Zeynep’mi değişti? Yoksa annesi mi? Veya ikisi de mi? *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI BİLİNÇLENME ALIŞTIRMASI: 1) a- Bu hafta içinde kendinizi izleyin. Çocuğunuza ne kadar sıklıkta Yapma, elleme gibi ikazlar veya Şöyle yap, böyle yap gibi yönlendirmelerde bulunuyorsunuz? b- Bunların hangilerini kaldırabilir veya azaltabilirsiniz? (Hangilerini çocuğunuz siz ikaz etmeden zaten yapabilir?) ... 2) Bu hafta içinde dikkatinizi çocuğunuzun sadece olumlu davranışlarına yöneltin. Çocuğunuzun yaptığı, söylediği hangi davranışları, hangi tutumu beğeniyorsunuz? ... 3) Bunları beğendiğinizi hiç çocuğunuza belli ettiniz veya söylediniz mi? ... 4) Bu hafta çocuğunuzun hoşunuza giden, beğendiğiniz iki davranışını açıkça takdir edin: Davranışı açıkça belirtin ve olumlu duygularınızı açıklayın… (örneğin: Bu akşam yemekte bana zorluk çıkarmadan yediğine çok sevindim…) ( Bir şey sorduğum zaman yalan söylemeden cevap vermen çok hoşuma gidiyor, sana güvenim artıyor ) (Derslerini kendi başına yapman çok hoşuma gidiyor. gibi.) ... 5) Takdirlerden sonra çocuğu izleyin: Davranışı tekrarlıyor mu?... İlişkinizde değişiklik var mı? ... *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Biz insanlar ve tüm canlılar hazza yönelik varlıklarız. Haz duydukça, o hazları tekrar duymak için o davranışları tekrarlarız. Bir hayvana, kuşa, kediye yemek versek, tekrar bize geleceğinden emin olabiliriz. Onu okşasak, bizi her gördüğünde gelip kendini okşatmak için bize yaklaşacağından, Peşimizden geleceğinden (dolayısıyla davranışını değiştireceğinden) de emin olabiliriz. Çocuklara tatlı sözlerle hitabeden, onlarla konuşan, onları güldüren büyükler eve geldiğinde, Çocukların oyunlarını bırakıp onlara doğru hemen gittiklerini biliriz. Buna karşılık sert, haşin, aksi büyüklerden kaçtıklarını, onlara yaklaşmadıklarını da... İşte, kademeli yaklaşmalar teorisi bu haz ilkesi üzerine kurulmuştur. Şimdi diyeceksiniz ki, hiç olumsuz davranışları düzeltmeyecek miyim? İkaz etmeyecek miyim? Tabii ki edeceğiz, Ama sadece olumsuz davranışlara yönelik tepkiler, Sürekli ikazlar, neticede anne-babanın dırdırcı olmasına, Çocuğun bir süre sonra duyarsızlık geliştirip uyarıları duymamasına, Veya bıkkınlık, kızgınlık tepkilerinden dolayı söz dinlememesine neden olur. Kademeli yaklaşmalar ve olumlu tepkilerle davranışları pekiştirilen çocuklar, Olumsuz davranışlarına ikaz ve uyarıları da daha iyi duymaya yöneliktirler. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Şimdi, yaşamı öğrenmeye çalışan çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğini inceleyelim: 1) Çocuğa güven duyup ona güvenimizi belirtmeliyiz: Tabii ki yapabilirsin. Neden olmasın? (Çünkü güven başarılı olabilmenin çok önemli bir öğesidir) 2) Yapılması gereken davranışı (adımları) örnekleyip açıklamalıyız. 3) Yapılan her olumlu hareketi (doğru adımı) hemen takdir edip desteklemeliyiz. (Evet... Evet... Çok güzel... Aferin...) 4) Cesaret kırıcı, olumsuz tepkide bulunmadan yaklaşım göstermeliyiz. (Aman, dikkat et... Düşeceksin... Olmuyor... Dikkatli ol gibi…) 5) Yapmış olduğu olumlu davranışlarını açıkça belirterek desteklemeliyiz… Bunun çocukla uygulaması şu şekilde olabilir: 4 yaşındaki çocuğumuzun akşam yatarken soyunup pijamasını tek başına giymesini istiyoruz. (Aslı artık büyük bir çocuk oldun, akşamları tek başına soyunup pijamanı giyebileceğine inanıyorum. Bu akşamdan başlayarak deneyelim mi?) Çocuk Beceremem, ben yalnız soyunamam gibi tepkilerde bulunursa; (Ben senin yanında olup sana yardımcı olacağım diye güven veririz. ) Çocuk soyunmaya başlar Evet, çok güzel, kollarını çıkardın, (davranış açıklaması) Şimdi başını çıkarmak istiyorsun, baş bazen insanı zorluyor değil mi? (duygudaşlık) Evet, şimdi de pantolonunu çıkardın... aferin.. Şimdi pijamayı giyerken ön tarafını giymeye dikkat et... tamam.. Güzel... Evet, tek başına giyinebiliyorsun... Aferin sana. Yaşı için yeni olan bir davranışı deneyip başarabilen çocuk kendinden gurur duyar Ve bu duyguyu kendisine hissettirme olanağını yarattığı için de annesine, babasına yakınlık hisseder. Başlangıçta açık bir dille belirttiğimiz davranış ve sözel takdiri, Daha ileriki aşamalarda davranış daha güzel ve uygun oldukça, Gözlerimizle takdire çevirebilir veya gülümseyerek fark ettiğimizi belirtebiliriz. Ancak başlangıçta ve özellikle küçük çocuklarla, Takdir ve teşvik sözlerimize hangi davranışın takdir gördüğü açıklamasını getirmemiz çok faydalıdır. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
KADEMELİ YAKLAŞIM TARZI Psikolojide "Kademeli yaklaşmalar" terimi ile açıklanan bir yaklaşım tarzı vardır. Kademeli yaklaşmalarda, önce; yapılması istenilen, beklenen davranış belirlenir. Örneğin çocuğun yalnız başına kaşıkla yemek yemesini amaçlıyorsak. Çocuğa istenen davranışta bulunabileceği ortam hazırlanır, (örneğin yemek yerken yerleri ve masayı kirletebileceği bir yer-mutfak) (Çocuğun ağzına götürebileceği boyda bir kaşık) Çocuğun davranışları gözlemlenir, izlenir veya davranış örnek olarak gösterilir ve açıklanır. İstenilen, beklenilen davranış veya ona çok yakın ama Henüz mükemmel olmayabilen davranış yapıldığı anda pekiştirilir, yani takdir edilir, Önemli olan çocuğun yapamadığı, beceremediği zamanlarda hemen olumsuz-eleştiri, Olumsuz tepki göstermeyip, yaklaşık bile olsa yapabildiği her davranışı ve çabayı desteklemektir. (Evet, çok güzel... Bravo... Bu kez çok iyi becerdin gibi.. ) Böylelikle, çocuğun çabası, yaklaşık davranışları ve ileride istenilen davranışları takdir sözleri ile pekiştirilir. Bu şekilde çocuk takdir duymak için daha iyi ve daha güzel yapmaya çalışır, çabalar ve bir süre sonra gerçekten becerir. Şimdi, burada aslında ne yaptık? Çocuğun yapmaması gereken davranışlarına tepki göstermedik, (kaşığı ağzı yerine burnuna getirmek, tabaktan yemek alırken tabağın dışına dökmek, gibi) Yani olumsuz tepkileri kaldırdık. Pek tabii, burada söz konusu davranışlar, göz ardı edilebilecek davranışlardır. Örneğin, çocuk püresinin içine kaşığı ile vurup etrafa sıçratıyorsa Tasvip etmediğimizi kızmadan gösterir, beklenen davranışı tekrar örnekleriz. Demek ki, esas yaptığımız, Dikkatimizi sadece çocuğun yapmaması gereken davranışları üzerine yöneltmek yerine Özellikle olumlu, beklenir ve istenir davranışlarına yöneltmektir. İstenmeyen davranışlara hemen tepki göstermek yerine, istenir, beklenir davranışlarına hemen tepki göstermektir. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
888 ÇOCUKLAR NEDEN SÖZ DİNLEMEZ YAPLAR VE YAPMALARLA YAŞAMAK Hiç sözümü dinlemiyor... Yapma diyorum yine yapıyor. Kızım elleme diyorum, sanki inadına gidip elliyor... Ne yapacağımı şaşırdım... Sonunda bağır bağır bağırıyorum, ama ne fayda? O yine bildiğini okuyor... Bu gibi yakınmaları ne çok işitmiş, belki de ne çok yapmışızdır... Gerçekten çocuklar neden söz dinlemezler acaba? Evet, onu yapma... Bunu yapma... Şöyle yap... Böyle yap... Sürekli bu uyarıları duyan kişi ne hisseder acaba? Ne yapması gerektiği sürekli söylenen, yapmaya çalışırken yanıldığı Veya yapmayı unuttuğu zaman hemen kızılan, bağırılan kişi, hele sürekli yaşadığı yerde, Yani kendi evinde ise ne hisseder acaba? Bıkkınlık mı? Yoksa yaşam hevesini kaybetmek mi? Öfke mi? Bu hele bir çocuksa, çocukluğun getirdiği doğal merakını yitirme mi? İsyan mı? Bu olumsuz tepkilere karşı zamanla bir bağışıklık, bir savunma geliştirmez mi? Yani, bunları artık duymaz, dinlemez olur, yaşamını sürdürmeye çalışmaz mı? Genellikle, eğitimi hep yapılmaması gereken davranışları düzeltme (Elleme, yapma ) veya yapılması istenen davranış yapılmadığı zaman, hatırlatma, Uyarma (ders çalış, yemeğini ye)... Olarak algılarız. Diyeceksiniz ki, Şunu yapma... Böyle yap demeden çocuğa iyiyi, kötüyü, doğruyu yanlışı nasıl öğreteceğiz? *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
858 ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? İncelememizin tam bu noktasında "Önemli bir hatırlama": yapmamız gerekiyor Disiplinde özdenetim sağlamak için: 1) Kuralları çocuğun yaşına, kişiliğine, ve özel durumlara göre ayarlayın. 2) Çocuğa kuralların nedenini izah edin. 3) Kendisinden beklenen davranışı açık bir dille ayrıntılı olarak çocuğa anlatın. 4) Çocuğa kuralların uygulanmasında aktif rol ve sorumluluk verin. 5) Çocuk beklenen davranışı gösterdiği zaman hemen takdir edip memnun olduğunuzu belirtin. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
858 ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? YAPTIRIMDAN ÖZDENETİME GEÇİŞ... Sürekli dış kontrollü bir disiplinle ve yaptırımla yürütülen evlerde anne veya babanın aniden tavır değiştirerek iç kontrollü disiplin (özdenetim) tarzına geçmeleri çocuklarda bir bocalama yaratabilir. Devamlı bağırılmaya, ikaz edilmeye alışmış bir çocuk, aniden bağırmayan veya aşırı tepki göstermeyen bir anne veya baba ile karşılaşınca şaşırabilir. Grup çalışmalarından sonra, bu şekilde tavır değiştiren bir anneye çocuğu şöyle bir soru sormuştu: Peki anne, neden artık bağırmıyorsun? Diğer bir anne ise çocuğu ile kendi arasında şu hoş olayı aktarmıştı. Tartışmalı bir ilişkiden ve sürekli ikazlardan sıyrılıp farklı bir yaklaşımla çocuğuna hitabeden anne, Burağın artık kendi söylemeden bazı görevlerini yerine getirmesi Ve yapmaması gereken şeyleri kendiliğinden yapmaması üzerine, Bir gün oğluna: Biliyor musun Burak, sen çok paşa bir çocuk oldun. dedi. Burak ise annesine şöyle bir yanıtta bulundu: Aslında sen çok paşa bir anne oldun. Anne-babanın tavır değiştirmesi karşısında şaşıran çocuklar bazen bu durumdan istifade etmek isteyebilirler. Bu durumda, önemli olan, aile büyüğünün tavrında sebat edip, hemen eski alışkanlıklarına (kızma, bağırma, vb.) dönmemeye özel çaba göstermesidir. Yeni tavır ve yaklaşımında sebat edip devamlılık gösteren anne-baba Bir süre sonra çocuklarının bu duruma uyum gösterdiklerini göreceklerdir. Yeni edinilen davranışları bir saatin pandülüne benzetebiliriz. Saat başları, saat çaldığında pandül bir sağa, bir sola doğru kuvvetle gider gelir, birkaç gidiş gelişten sonra pandül ortada dengesini bulur. Yeni edinilen davranışlar da böyledir. Önceleri bağırıp kızan, sürekli azarlayan aile büyüğü (pandül sağda) yeni edindiği tavır çerçevesinde susar, sabreder, anlayış gösterir (pandüf solda) çocuksa bu duruma şaşırıp uyum gösteremediği için aile büyüğünün sınırlarını zorlar Ve onu sanki eski tepkilerine döndürmeye çalışır, ne kadar ileri gidebileceğini bilmek ister. Bu durumda aile büyüğü artık dayanamaz ve eski davranışına dönerek (pandül sağda) kızmaya başlar, hatta çocuğu dövebilir. Ben bu kadar sabrettiğim halde hala devam ediyorsun. Ancak burada önemli olan, aile büyüğünün bu kadar ileri gitmemesi,yani pandülü çok da sağa kaydırmamasıdır. Pandül gibi, eski ve yeni davranışlar da gide gele dengesini bulacak, Yeni tavır ve davranışlara hem aile büyüğü hem de çocuk uyum sağlayacaktır. Burada önemli iki unsur: Aile büyüğünün Olmuyor her şeyi denedim olmuyor deyip eski alışkanlıklarına dönmemesi, sebat etmesi Ve yeni tavır ve davranışının hemen çocukta olumlu değişiklik yaratacağını düşünüp, Olmuyor diye umutsuzluğa kapılmamasıdır. Her yeni davranış, eğitim ve alışkanlığın yerleşmesi için biraz zamana ihtiyacı vardır. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? 5) Çocuğun beklenir davranışları ve çabası takdir edilerek pekiştirilmelidir. _ Bu gece hatırlatmadan yatağa gittiğine çok sevindim. Artık yatma zamanını kendin ayarlayabiliyorsun. ... _ Aferin, odanı çok güzel toplamışın. Doğrusu çok memnunum. ... _ Bugün sokakta benden hiçbir şey istemediğine çok sevindim. Böylece boş yere üzülmemiş ve kavga etmemiş olduk. ... _ Tartışmadan sokağa çıkmak çok keyifli oluyor. ... _ Sabahları hadi Emir demeden kendinden kalkıp hazırlanman beni çok rahatlatıyor, devamlı peşinden koşmuyorum, daha az sinirleniyorum. ... _ Artık ben söylemeden salata yemeniz çok hoşuma gidiyor. Hem de her yemekte kavga etmiyoruz. ... _ Eve gelir gelmez derse oturup ve dersini bitirdikten sonra oyun oynamandan çok memnunum.. Gerçekten bu konuda başka evlerde olduğu gibi, bizim hiçbir sorunumuz yok. Dağınık bir odayı toplamak kendi gözümüzde nasıl büyürse, çocuğun gözünde de büyür. Emirlere de direnir. (Çabuk oyuncaklarını topla, her şeyi yerine koy!) Diyerek KIZACAĞINIZA, ÖĞRETİN, (Gel odanı beraber toplayalım. Sen küpleri kutuya koy ben de kalemleri toplayayım.) Disiplin ve alışkanlıkları uygulatacağımıza öğretirsek daha etkili oluruz. (Tabaktakileri bitirmeden sofradan kalkmak yok!) Diyerek YAPTIRIM UYGULAYACAĞINIZA, ÇOCUĞU İŞE KATIN, (Ispanaktan yiyebileceğin kadarını kendin tabağına koy, ama hepsi bitecek tamam mı?) *** Çocuğu aktif olarak uygulamaya katmak daha iyi sonuç verir. ÇOCUĞA SORUMLULUK VERİN, (Pijamalarını kendi giysin.) OLUMLU DAVRANIŞI PEKİŞTİRİN, (Aslı, bu akşam pijamanı hiç yardımsız giydin! gerçekten büyüdün artık.) Sorun bittikten sonra arada bir olumlu tepki göstermek alışkanlığın kalıcı olmasını pekiştirir. İKAZ YERİNE NOT ASIN, (Not: Ali paltonu kapının önüne bırakma.) OLUMLU DAVRANIŞI TAKDİR EDİN, (Çanta ve paltonu artık hep içeri götürüyorsun, çok hoşuma gidiyor.) Bazen devamlı tekrar ederek dırdır yerine, değişik hatırlatma ve ikaz yöntemleri daha etkili olabilir *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? 4) Çocuğa kuralların uygulanmasında aktif rol ve sorumluluk verilmelidir. Örnek hikâyecik1: Emir’in sabah kalkmaları bir sorun haline gelmişti. Emir bir türlü yataktan çıkmıyor, annesi birkaç kere çağırmadan kalkmıyordu. Sonunda beraberce (Anne ve Emir) bu soruna bir çare düşünüldü ve Emir yanına bir çalar saat istedi. Çalar saat çaldığında, Emir kalkacak ve anne Hadi Emir demekten kurtulacaktı. Gerçekten de çalar saat sistemi ile Emir daha kolay kalkmaya başladı. Anne de dış uyarıcı (yaptırımcı) rolünden kurtuldu. Örnek hikâyecik2: Pınar Hanım çocuklarının hergün çiğ sebze yemelerine çok önem vermekteydi. Ancak çocuklar şiddetle karşı koyuyorlar ve tabaklarına konan havuç salatası veya domatesleri kesinlikle yemiyorlardı. Çocuklarına sorumluluk vermeyi Pınar Hanım şöyle gerçekleştirdi: Bakın çocuklar, ben her gün çiğ sebze, havuç salatası veya domates yemenize çok önem veriyorum. Ancak artık bunları tabağınıza ben koymayacağım. Masanın ortasında olacak ve siz istediğiniz kadarını tabağınıza koyacaksınız. Anlaştık mı? Gerçekten de çocuklar bu şekilde bir teklife daha az direndiler. Başta kaşığın ucu ile alınan salata bir hafta sonra birer kaşığa doğru yükselmişti. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? 3) Beklenen davranışlar açıklanmalıdır: Örnek hikâyecik: Her akşamüstü Alper’in odası darmadağın bir haldeydi. Emine Hanım bu duruma müthiş içerliyor ve Alper’i bayağı azarlıyordu. "Bir daha bu halde görürsem, bütün oyuncaklarını çöpe atacağım." Gerçekten de bir gün bütün oyuncakları en üst rafa kaldırdı. Sonuç: Ağlamalar tartışmalar, Alper’in sürekli huzursuzluğu. Aslında o odayı her akşam toplamak müthiş bir külfetti. Grup çalışmasında, Emine Hanıma, Alper’e oyuncaklarını toplamasını öğretmesi önerildi. Bir kere bütün oyunları birden açmayacak, biri bittiğinde toplayıp diğerini açacaktı. Ayrıca, Emine Hanım odayı toplarken Alper’de beraber toplayacak ve yerine yerleştirecekti. Odayı toplama oyun haline dönüştürülebilirdi. Akşam yemeğinden önce Alper’in odası mutlaka yerleşmiş olacaktı. Emine Hanım, ertesi gün Alper’e oyuncaklarını geri vereceğini, Ancak oynadıktan sonraki toplama koşullarını açıkladı. 3-4 gün beraberce topladılar. Emine Hanım’ı Alper’le toplamak aslında çok zorluyordu. Kendi başına toplasa daha çabuk bitirecekti. Ama, Alper’in öğrenmesi ve alışması için başta biraz zaman kaybetmesi gerekliydi. Aslında başta kaybedilen biraz zaman, sonradan tartışmalardan kazanılacak olan zamana bedeldi. Bir süre sonra, Alper oyuncaklarını daha iyi toplamaya başladı. Oda eskisi kadar karışık ve dağınık değildi. Şöyle yap, Böyle yapma yerine;hangi davranışın ne zaman beklendiği çocuğa açık bir dille anlatılıp, öğretilmelidir. Bunların yeri burası mı? Sana kaç kere söyledim?..Diyerek AZARLAYACAĞINIZA, ( Bağırarak söylenen eleştiri ve yönlendirmeler etkili değildir. Zamanla duyulmaz hale gelirler. ) Ali, çanta ile paltonu kapının önüne bırakma kalabalık oluyor. Hemen içeri götür tamam mı?..Diyerek AÇIKLAYIN, ( Beklentinin açıklanması suçlamadan daha etkilidir. Ancak beklentiler bazen tekrar ister.) Öğretilmeden uygulanan disiplin yaptırımdır, Özdenetime dönüşebilmesi için açıklanması, öğretilmesi gerekir. Açıklama verildiğinde, çocuklar ne yapılıp yapılmaması gerektiğini daha iyi anlarlar. Burak, hadi yatağa yerine TV’de haberler biter bitmez yatma vakti oluyor, tamam mı? demek, Çocuğun ne zaman yatması gerektiğini daha açık anlatır. Yatarken önce pijamanı giyip dişlerini fırçalarsın. Ben de sana iyi geceler demeye geleceğim, gibi bir davranış açıklaması da Çocuk’tan yatma zamanı ne gibi davranışlar beklediğimizi anlatır. Çocuğu yanlış bir davranışta bulunurken yakalamak yerine (Neden hala yatmadın? Neden dişlerini fırçalamadın?), Çocuğa iyi davranma şansını tanımak daha etkili ve kalıcıdır. Ayrıca, açıklama alan çocuk kendini adam yerine konulmuş sayar ve aile büyüğü ile daha kolay işbirliğine girer. *tna
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
834 ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? 2) Çocuğa kuralların nedeni izah edilmelidir. Küçük çocuklar uyumayı çok sever ve isterler. 3 yaşına kadar olan çocuklar bu böyle yapılır veya bu yapılmaz diyerek fazla açıklama yapmadan bazı davranışları yaptırmak daha kolaydır. Ancak, 3-4 yaşından itibaren, çocuklar her şeyin nedenini öğrenmek isterler. Özdenetim sağlamak için, çocuklara kuralların nedenini izah etmek çok yararlıdır. Böylelikle çocuk kural uygulayıcının karşısında olmayıp, onun safına geçerek kuralı daha kolaylıkla benimseyebilir. Örnek hikayecik: Erez bütün çocuklar gibi Koka-kola içmeye bayılır. Sözden anlayacak yaşa geldiğinde bir gün Erez’e Koka-kolanın mide ve karaciğere çok zararlı olduğunu anlattım. Sadece Pazar günleri veya bir arkadaş davetinde içebileceğini söyledim. Diğer günlerde Koka-kola içilmeyeceğine karar verdik. Erez sık sık komşumuz Nadiye Hanım’ın oğluyla buluşur ve beraberce oynarlar. Nadiye Hanım’larda Koka-kola çok sık içilen bir içecektir. Nadiye Hanım bir gün Erez’e Koka-kola ikram ettiğini, ancak Erez’in o gün Pazar olmadığı gerekçesiyle Koka-kola içmediğini anlattı. Erez ise birkaç gün sonra olayı şöyle yorumladı: Anne, biliyor musun? Feritler hafta arası da Koka-kola içiyorlar. Ama ben içmedim: Hem Ferit’in karaciğeri hasta olacak, benimki değil. *tna
-
ATATÜRK SUÇLU... (Neden mi?... Çünküüüü...........................................)
atatürk gerçekten suçlu çünkü.... DAVASı ALLAH İN DAVASİ Değildi arkadaşımıza göre... Atatürk suçlu neden mi..? gerisini buradan okuyabiliriniz...>>>>>>>>>>>>>>>>> Bu yazıda eksik kalanları arkadaşımız yukarıda ki yazısında iki ilave daha yaparak tamamlamış...
-
BÜTÜNCÜL DÜŞÜNMEK
Sayın enkas; size hitaben yukarıdaki yazı yazılmış olsa nasıl değerlendiridiniz bu yazdığınızı? Ama sanırım Forumdaşlarınıza hitaben yazmış olduğunuz bu yazı aslında eğer farkedebiliyorsanız ayrımcılık içeriyor... (yaw) sözcüğüde bir garip sırıtıyor kelimelerin arasından... Alıntınızı daha yeni okudum...Yazılan yazıdan hiç de huylanmadım Yazarın baktığı pencereden yaşamı bu şekilde görüp yorumlamasını da hiç yadırgamadım... Çünkü tespitler önceden belli olduğuna göre varacağı sonuçlar elbetteki bunlardan başkası olamaz... ama el sallayış tarzınız, parmağınızı uzatış şeklinizin hiç hoş gelmedi...yazacağım varsada vazgeçtim... Sonuçta tartışmayı başlatma tarzınızdan varacağı yer belli... Buradan şu anlam çıkıyor... Siz baştan kendinizden, düşünsel olarak vardığınız noktadan çok emin olmalısınız ve artık düşüncelerinize katacağınız yeni bir şeyler de yok... Belli ki bu alıntıyıda önümüze koyduktan sonra artık başkalarına huylanmaktan başka yapacakları bir şey kalmamış size göre... Karşınızdakilerin böyle düşüneceğinizden Öylesine emin olmalısınız ki... Sanki zaferinizi ilan eder gibi diliniz alaycılığa bile kaymış... Bence huylanmayan bir kişilik olarak önce siz görüşlerinizi yazın millet bir görüp yararlansın... Hem nerden biliyorsunuz bu yazının başkalarında huylanmaya neden olacağını yada olduğunu... Galiba kendinize aşırı güven sizde bu tür ön yargılar yaratıyor... size de selametle...
-
AYYAŞ ATATÜRKÇÜLER
Çarpıtmayalım lütfen...yakalanan her fırsatı çarpıtarak değerlendirme hafifliği hiçte hoş durmuyor... Atatürk!ü işin içine katan başlığı açan kardeş... orada protesto yapanlar biz Atatürkcüyüz içki içeriz falan demiyor... yaptıkları sadece içki yasağı provakasyonuna alet olup bir garip protesto yöntemini uygulamaları... Yasaklara karşı tepki göstermelerinde sonderece haklılar ama eylemin tarzı ve sunuluşu sonuçlarını pek düşünmeden alelacele bir reaksiyon... sonuçlarıda ortada... provakasyona gelirseniz...bu şekilde sizde dahil bazı kardeşler gözümüzün içine baka baka konuyu saptırılar... Hele hele ülkemizin en değerli insanlarının başında gelen kişiliği yıpratmak amacı güderek bu tür yaklaşımlarda bulunulması hiçte hoş değil.. İnancınızın içinde, bazı gerçekleri gerçek dışı çarpıtığınızda günaha girmiş olur musunuz?... Yoksa bu tür yalana yakın davranış ,ifade ve yaklaşımlar sevap hanelerini mi büyütüyor..? Bir garip... buruna hoş gelmeyen bir koku... işte öyle yüz buruşturtup, burun tıkatıyor bu yaklaşımlar... vesselam..
-
BENİ DUYUYOR MUSUN? Leyla Navaro
780 ÖZDENETİM NASIL ELDE EDİLİR? Özel durumları göz önünde bulundurarak onu kavrayabilmek: Kural ve beklentilerin uygulanmasında özel durumları göz önünde bulundurmak çok yararlıdır. Örneğin: Kural adına, hiçbir özür tanımaksızın, çocuğa her yemeği yedirme disiplinine girmek, yemek olayını bir güç kavgasına ve sorun haline dönüştürür. İnsanların gıda ihtiyaçları o günkü fizyolojik durumlarına göre değişebilir. Çocuk hastalık geliştiriyorsa, veya o gün bir şeye üzülmüşse, iştahı kapalıdır. Bazı çocuklar belirli besinleri (süt, yumurta, ıspanak gibi) yiyemezler. Bunları zorla yedirmek, her şeyi yemesini öğrenmeli veya çocuk süt içmelidir kuralı adına zorlamak, daha çok nefret etmelerine ve aile bireyi ile de aralarının bozulmasına neden olur. Verilmek istenen besin farklı hazırlama ve sunma şekilleriyle de yedirilebilir. (Örneğin: Süt ihtiyacı için: muhallebi, sütlaç, yoğurt, ayran, peynir gibi; ıspanak ihtiyacı için: börek, yoğurtlu ıspanak, vb...) Örnek hikayecik: Tülin Hanım her sabah Can’a kahvaltı hazırlamaktan çok hoşlanırdı. Yıllardan beri Can sabahları güzel kahvaltı etmeden okula gitmezdi. Ancak son günlerde, Can (17 yaş) kahvaltı etmeden okula gitmeye başladı. Bu durum Tülin Hanım’ı çok tedirgin etmekteydi. Birkaç kere konuşup tartıştılar, ancak Can kahvaltı etmemekte ısrar ediyordu. Anneciğim, çok güzel kahvaltı hazırlıyorsunuz, ama sabahları iştahım olmuyor diyordu. Tülin Hanım iyice üzülmeye başlamış, olay sorun haline dönüşmüştü. Bir gün Can’la konuşmaya karar verdi. Arkadaşça yapılan bir konuşmadan sonra, Can’ın sabahları derse girmeden, hoşlandığı bir kız arkadaşıyla okul kantininde buluşmaya çok önem verdiğini anladı. Can’ın yaşı ve özel durumu nedeniyle eskisi gibi kahvaltı etmesinde ısrar etmek, Can’la Tülin Hanım’ın gereksiz yere aralarının açılmasına neden olabilirdi. Tülin Hanım, Can’ın sağlıklı beslenmesine çok önem veriyorsa, Can’a sabahları okula götürmek üzere bir sandviç hazırlayabilir veya arada bir kantinden bir tost yemesine müsaade edebilirdi. Nitekim öyle oldu, ve Can bir süre evde kahvaltı etmedi, ama aile içindeki sorun ve anlaşmazlık da halledilmiş oldu. Bu gibi durumlarda, kendimize şu soruyu yöneltebiliriz: şimdiye kadar bu kural ve beklentime uyan çocuğum, acaba neden bu günlerde uymak istemiyor? Özel bir durumu mu var? Demek ki, çocuğa özdenetim kazandırabilmek için, ev içi kural ve beklentileri yaptırım gibi görmeden çocuğun yaşı, yapısı ve özel durumlarını göz önüne alarak uygulamamız daha yapıcı olur. *tna