-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI-Öğrenmenin Üç Seviyesi-Öğrenmenin En İyi Yolu
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Eğitim ve Öğretim
Peki;yine de bir yerden başlamamız gerekmiyor mu? Peki; yaşadığınız bu berbat koşulların sizin çocuklarınızın da yaşaması... Bu koşulların onlarla da devam etmesi içinizi parçalamıyor mu?... Bizler gibi çocuklarınızın da kötü yetişecek olmaları uykularınızı kaçırmıyor mu?... O zaman düzelmek adına bir yerlerden önce kendimizden başlasak sizce yararı olur mu acaba? Var olan iyi değerlerimizi geliştirmek adına kendinizden başlamamıza ne dersiniz...? Yukarıda ip uçları var. Bence değerlendirmeyi denemelisiniz... Yoksa dediğiniz gibi. İleride yine sizin çocuklarınız başkalarına "Bu millet adam olmaz " diye yazmak zorunda kalacaklar... Ve birileri de "Bu milletin adam olması için önce kendimizden başlamalıyız" diye yazacaklar onlara... "Cahillik Diz Boyu... Yanlışmıyım Ama... " diye soruyorsunuz... Çok haklısınız, çözümsüzlüğü kabul ettiğinize göre bence de yanlış değilsiniz.(!)... *tna -
Yok yeni falan değil çok eskilerden kalma...taa.. osmanlılardan... diyerek...Espritüel olmaya çalışan -ama bu tür Soğuk Esprileriyle- insanın kanını donduran bu foruma yeni katılan bir arkadaş ... Ne diyelim...Hoş geldi sefalar getirdi.(!)
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
GeceKuşu şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
:clover: Sevgili 'Tengeriin boşig'.., Sevgili 'BrainSlapper'; Her ikinize en içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum... Konun açılımını öylesine yararlı ve anlaşılır bir noktaya getirdiniz ki... Lütfen devam edin... Ve sevgili boşig ilkbaşlarda tarihsel anlamda konunun açılımı için -Eğitim ve İhtisasın - nedeniyle senden daha derinlemesine bilgi aktarımını rica etmek amacıyla bir şeyler yazmayı düşünmüyordum... Ama görüyorum ki Brain de bu konulardada oldukca birikimli olduğunu gösterdi... ve ben her ikinizin açılımlarını bu konudaki eksiklerimi gidermek adına taktir ve teşekkürle izliyorum... Lütfen konun açılabileceği son noktasına kadar devam etmenizi, olabildiğince eksikler kalmaması adına rica ediyorum... her ikinizede sevgiler...selamlar... *tna- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili Sardunyam... İki insan yaşama aynı pencereden bakarken nasıl olurda birbirini anlamakta zorlanır..? Elbette ufak nüans farklılıklarımız var... Örneğin siz bir kadınsınız ben erkek bu farklılığımız duygusallıklarımız anlamında düşünce yapımızda farklılıklar oluşturuyor... ikinci olarak inanç algılamamızda kesin çizgilerle ayrıldığımız bir gerçek.. Ama bunların aramızda çelişkiler üretecek ve çatıştıracak şeyler olmadığını düşünüyorum... Neden düşünmüyorum.? Çünkü insanlara verdiğimiz önem ve değer yargılarımız birbirine çok yakın... Çünkü çağdaşlık çizgisinde -(Demokrasi-ülke sevgisi-vatandaşlık bilinci-Vb...)- değer yargılarında uyum içerisindeyiz... Bütün bu ifadeleri yazan bir kişi olarak, nasıl oluyor da aynı şeyleri ifade etmemize karşın inanç kavramında ayrılıyoruz diye benim üzerime çelişkiler üretiyorsunuz… Nedeni Kurban kavramı arkasında yatan mantığa karşı olmam mı? Yazılarımın bütün içeriği bu son satır… "siz benim takılmış olduğum noktaları düzeltebilirsiniz." diyorsunuz… Bunu yapabilirim ama bunu yapmadan önce sizden rica ediyorum… Lütfen eğer vaktiniz olursa bu başlıkta yazdıklarımı –(inançlarımızı bir kenara bırakarak bildiğiniz ben olarak)- bir kez daha değerlendirir misiniz? O zaman ne kadar da aynı şeylere üzüldüğümüzü… Ne kadarda aynı şeyler için kaygılandığımızı… Ne kadarda duruşlarımızın birbirine yakın olduğunu… İnanç kavramlarımızın işin içine girdiği zaman nasılda çelişkilerimiz varmış gibi göründüğünü… Beni kırmaz ve bu bakış açısıyla bir kez daha değerlendirirseniz, bana hak vereceksiniz… *tna
-
Sevgili 'sardunyam' Beni ve kişiliğimi o kadar iyi tahlil etmiş olmalısınız ki... Yukarıda yazdıklarınız bu tahlillerinizin sonucu kesin tanılarınız olmalı... Oysa ben bu ithamlarınızda hiç beni ve kişiliğimi göremiyorum... Bence yaptığınız şu olmalı... Yazdıklarımı okudunuz... kendi bakış açınızla değerlendirdiniz... size görüşlerinize uymayan yerlerde benimle ilgili varsayımlar ürettiniz... Benim yerime benim çelişkilerimi siz üreterek kafanızda varsayımlar oluşturmuş ve dile getirmişsiniz... Oysa okuduklarınızdan çıkaracağınız anlam ve değerlendirmelerin neticesi bu ithamlar olmamalıydı... Çünkü Ben, itham ettiğiniz bu kişi değilim...Ve kendimi de çok iyi tanıyorum... "ithamlar olmamalıydı..." diyorum çünkü yazdıklarınız benim ifadelerime karşı görüş değil... Yazdıklarımı görüşlerimi değerlendirek yapmaya çalıştığınız kişilik tahlili... Oysa Ben,kesin tanılarınızla ifade ettiğiniz bu kişilik değilim...Ve kendimi de çok iyi tanıyorum... Ayrıca Sedelina'nın ona yazdıklarımın yanıtlarını çok rahatlıkla verebileceğini de biliyorum... *tna
-
Nasıl olduysa ben algıladım... Ve biliyorum ki benim gibi yararlanmak amaçlı takip eden bir çok kişi de anlıyor... Niçin böyle diyorsunuz.? Anlaşılır olamamak gibi bir kaygınız mı var? Yoksa bu forumu kullananların sizin yazdıklarınızı anlayamaz gibi önkabulleriniz mi var ? Galiba hem kendinize hem de bize haksızlık ediyorsunuz.(!)
- 170 cevap
-
- DÜNYA GÖRÜŞÜ NEDİR
- DÜNYA GÖRÜŞÜ
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kuran da “ evrenin genişlemesi ” iddiası zorlama bir yorumdur… Her yeni bilimsel bir gelişmenin ortaya çıkmasıyla… Kuranda var olduğunu iddia ettikleri... ve ne hikmetse Onları yüzyıllar sonrası yeni fark eden akıllıların yaptıkları bu yorumlarının Spekülasyondan öteye bir anlamı yoktur… Aslında çoğu kez ayetin orijinalinin anlamı o yapılan meallerdekinden farklıdır. Birçok mealde birçok ayet farklı bir şekilde yorumlanmaya çalışılmıştır. Bunun nedeni meali yapan insanın o ayeti anlamlandırmaya çalışırken kendi anlayışına göre bir sonuç çıkartma gayretidir. Farklı meallerde farklı çeviriler bulmaya çalışmak bir anlam taşımaz. Çünkü meal o kişinin anlayışının bir sonucudur. Ayetler üzerine yapılan zorlama yorumların, spekülasyondan öteye bir anlamı yoktur. Bilimsel gerçeklerin ortaya çıkmasıyla geçmişte yapılan yorumlar terk edilip, Ne hikmetse (Eskiden anlıyamadıkları) yüzyıllardır farklı anlamlar ifade eden ayetlere, Yeni zorlama yorumlarla yeni ve farklı anlamlar kazandırılmaya çalışılmaktadır… *** Yukarıda yaptığımız tespit üzerine “Kuran da evrenin genişlemesi” iddiasını ele alırsak; Gerçeklerin ve zorlama yorumların daha iyi farkına varabiliriz… Örneğin… .(Elmalı’ nın yorumu): 51:47- “Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz” Ve (Y.N. Öztürk’ün yorumu)…51:47- “Göğe gelince onu biz ellerimizle kurduk, hiç kuşkusuz biz genişleticileriz” … Bu ikisi gibi birçok mealin ifadelerini buraya sıralayabiliriz… Göreceğiz ki… aynı ayet için değişen zamanlarda yapılan yorumlar farklılıklar göstermektedir.. *** Bilimsel bir teoriye göre “evrenin genişlemesi” konusu gündeme gelmeden önce Adı geçen ayetin bütün çevirilerine baktığımızda hepsinin “geniş kudret sahibiyiz” şeklinde çevrildiğini görüyoruz.. Ama ne zaman bu konu gündeme gelmeye başladı (!)… Esnek Arap dilinin olanakları kullanılarak ilgili ayet “biz evreni genişletmekteyiz” şekline dönüştürüldü (!)… Sonuç olarak; Kuran’daki ilgili ayetin orijinal Arapça ifadesi zorlama yöntemlerle “evreni genişletiyoruz” şeklinde saptırılsa bile Kuran’ın orijinal bir düşünce getirdiği söylenemez… Bu ayetin bilimsel olarak kesinlikle “evrenin genişlediğinden” söz ettiği %100 iddia edilemez… İlgili ayet ile evrenin bilimsel olarak genişlemesi arasında bir bağ kurmak son derece güçtür… *tna
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
GeceKuşu şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
Ne de güzel ifade etmişsin değerli arkadaşım... Benim de düşünce ve duygularıma tercüman olduğun için teşekkür ediyorum sana... İnsan sevgisine dair...Kardeşce yaşamaya dair... yada İnsana dair... herhangi bir şeyin milliyeti olur mu? Sevgiyi çıkarsız yüreğinde taşıyanlar için olmuyor ama... Oluyor işte be 'BrainSlapper' (!)...Olması için bazılarımız çaba harcıyabiliyor... *tna- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sizinle yukarıda ki ifadeler bağlamında aynı görüşteyim... Bence bilim ilgi alanına giren herşeyi açıklar... Dinleri, söylemlerini ve buna bağlı olarak insanların inanç kavramlarını soyut anlamda ele alırsak... Bilimin ilgi alanı dışında kalacaktır..Ve bilimin böyle bir çabası olamaz... Ama kişilerin inançlarını düşünsel ve sosyal anlamda davranışlar olarak ele alırsak bilim bununla ilgilenir... Ve bu inançlara bağlı davranışlarının nedenlerini açıklar... Sosyologlar ve psikologlar bu anlamda bir çok yakalaşım,davranış ve ifadelerin yanıtlarını arar ve anlamlandırırlar... Bir gerçek var ki o da insan baktığı şeye ne görmek istiyorsa öyle anlam katıyor... Sertlik anlamında dikkatli olmama, bu yazıyı yazarkende önceden tekrar tekrar gözden geçirmeme karşın ... Belirttiğiniz anlamda bir eksiklik görmemiş olmalıyım ki...Yazıyı bu şekilde gönderdim... Siz bunu belirttikten, uyarınızdan sonra yazımı bir kez daha gözden geçirdim... Ama dedim ya insan hangi düşüncelerle yazdıysa onu görüyor tekrar.. Çünkü kızgınlıkla yada birilerine kızmak yada kırmak amacıyla yazmadığım için bana yinede masum, sert değil ama kesin ifadelerle görüşleri belirten bir yazı olarak göründü... Gerçek olan şu ki, gerek Sedat, gerekse frozen, forumda duruşları ve usluplarıyla her zaman örnek olmuş arkadaşlarımız.. Onları kırmak, onlara kızmak ve kötü bir davranışla üzmek istemem...Aklımdan bile geçiremem... Bunu yapmıyacağımı onlarda bilirler... Frozenle değil ama Sedatla farklı görüşlerimiz açısından çok kez karşılıklı yazıştık... Birbirimize hiç katılmadığımız noktalarda bile sert olmak bir yana yıpratıcı bile olmamaya dikkat ettik... o nedenle ben her ne kadar sertlik anlamında bu amaçlı bir düşünceyle yazmamış olsamda... Böyle anlaşılmaması için böyle bir amacım olmadığını belirtmek istedim... Böyle anlaşılmasının önüne geçmesi açısından uyarınız için teşekkür ederim... *tna
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İkinizide anlamakta zorluk çekiyorum... Biriniz somut örnek ("nörolojiden yada psikolojiden falan bilgiler ") vermekten söz edip, Metafizik düşüncenin yarattığı kafasındaki soyut kavramları bilime ispatlatmaya çalışıyor... Diğeriniz bu ifadelerin önünü arkasını düşünmeden sırf yakın algılamalara sahip olduğu için çiçek uzatmaya çalışıyorsunuz... Sanki nörolog ve psikologlar (metafizik ve) ruh denen soyut kavramlarla uğraşırlarmış gibi... Onları ruh bilimci yerine koyarak üstelik... Dinsel algılama ve öğretilerin etkisiyle akılı ruha endeksleyip, akıl hastalıklarını, halk arasındaki ruh hastası ifadesiyle birleştirip... "bilimsel olarak somut kanıt budur.." diyerek konuyu bağlmak istiyorsunuz... Peki gerçek... gerçekten bu mudur.? Gerçekleri doğru algılamak için tarafsız, -doğruları, gerçekleri öğrenme hakkımıza kendimiz için saygı duyarak-... Ön kabül ve dogmalarımızdan arınarak yanıtlar aramak ve tek bir kaynakla yetinmeden araştırmamız gerekirken... Ne yazık ki (!) ...Ön kabullerimiz dinsel inançlarımız... Kaynaklarımız ise dogmalarımızı desteklediği için sadece HY siteleri olursa .. Düşüncelerimizde ulaşacağımız nokta...Hem de bilimsel olduğunu da kabul ederek... "Özetle akıl ruhtadır.." gibi varsayımlar olacaktır... Siz özetle diyerek düşüncenizde varsayımlara dayalı soyut kavramlara ulaştığınızda da "Somut örnek", "İşte ispatı budur" gibi laflar etme hakkınız olamaz... Çünkü öne sürdükleriniz gerçekliği kanıtlanamamış varsayımlardır... somut değil soyut kavramlardır... Eh.. Siz yinede bu hakkı kendinizde görürseniz ... Siz kendinizi her seferinde haklı ve bir bilen olarak görüp kabul edebilirsiniz ama yalnızca varsayımlar üretip, gerçeklerin yanına bile uğramaktan uzak kalırsınız... Çünkü sizin doğrularınız her zaman sizin inaçlarınızdır... Yaşamın doğal ve bilimsel gerçekleri farklı da olsa… Siz ön kabullerle yola çıktığınız için düşüncelerinizi bilimle desteklemeye çalışıp… Ulaştığınız kavram karışıklıklarını doğru kabul etmeniz yalnızca sizin varsayımlarınız olur… Dinsel ön görülerinizle "Akıl ruhtadır" varsayımını öne sürüp Ardından da kalkıp somut örnek istiyorsunuz… Bunu isterken hiçbir somut örnek verme sorumluluğu ve kaygısı duymadan… Soyut kavramları (bu budur! Diye) dayatmaya kalkıyorsunuz.? Bilimsel dayanaklar arıyorsunuz da “Akıl ve düşünce neyin sayesinde var olur?” Diye sordunuz mu kendinize ?... Yada sordunuz da “akıl ruhtadır..” Sonucuna mı ulaştınız… O zaman yöntemlerinizi ve bakış açınızı tekrar gözden geçirmeniz gerekir… İnsan; gözleri sayesinde görür, gözleri olmadan göremez... Kulakları sayesinde duyar, kulakları olmadan duyamaz... Burnu sayesinde koku alır, burnu olmadan koklayamaz... Dili sayesinde tad alır, dili olmadan tad alamaz... Yukarıdaki anlamlandırmalar, soyut, metafizik kavramlar değil… Yapısı ve işleyişini her gün sınadığımız somut örneklerdir… “Akıl ruhtadır” diyen bir varsayım değildir… İnsan "beyni" sayesinde düşünür ve akıl sahibi olur, beyni olmadan düşünemez! Beynin yapısı ve işleyişi, bilim için bir "sır" olmaktan çıktığı her dakika, Metafizik varlıkların yokluğu daha da fazla kuşku götürmez bir gerçek olmaktadır. Peki, akıl ve zekâ sahibi oldukları iddia edilen bu metafizik varlıklar, Örneğin “Ruh”, "beyin" denen organa yada bu organın yerine geçecek başka biyolojik yapılanmalara sahip midirler? *tna
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Aslında belki de "Deniz Baykal Cumhurbaşkanlığı konusunda ne yapıyor" diye sormak gerekirdi; çünkü CHP'de parti içi demokrasinin zavallı hali malum. Soruyu nasıl sorarsanız sorun, yanıt "Fazla bir şey yapmıyor" olacaktır. Cumhurbaşkanlığı konusunda TÜSİAD'ın ne diyeceğini soran ve bekleyen Baykal, bu tavrı ile zaten CHP'nin bu konuda herhangi bir belirleyici tutumu olamayacağını açıkça ortaya koymuştur. Aslında AKP'nin TBMM'de sahip olduğu üçte ikiye yakın çoğunluk düşünüldüğünde, CHP'den fazla bir şey istemek de çok gerçekçi değildir. Ama yine de kamuoyu, CHP'den daha kararlı ve daha enerjik bir tutum beklemekte, bunu göremeyince de düş kırıklığına uğramaktadır. *tna
-
Öğrenmenin Üç Seviyesi İnsanlar, problemleri üç seviyede çözerler. Birinci seviyede sadece problemi çözerler ya da problemin belirtisini ortadan kaldırırlar. İkinci seviyeye çıkmayı başaracak olurlarsa, problemin kök nedenini bulur ve onu ortadan kaldırırlar; olasılıkla bir kural değişikliği yaparlar. Üçüncü seviyede ise söz konusu probleme yaklaşımlarını gözden geçirirler ve söz konusu probleme olan yaklaşımlarının başka hangi alanlarda yaygın olduğunu ve soruna yol açtığını araştırıp bu konuda harekete geçerler. Bunun ne önemi var diye düşünebilirsiniz. İnsanlar, genellikle problemleri birinci seviyede çözerler; böylece o problemler sürekli tekrar ederler ve insanların yaşamları problemden geçilmez. Örneğin, İnsan grip olursa, doktora gider ve ilaç alır. Bu "birinci seviyede öğrenme"dir. “Hasta olursam, doktora gider, ilaç alır ve iyileşirim.” "İkinci seviyede öğrenme" ise şöyledir: “Beni grip yapan neden nedir?” “Ben ince giyiniyorum; onun için çabuk hasta oluyorum.” “Öyleyse bundan sonra hava koşullarına uygun giyineyim.” "İkinci seviyede öğrenme"de, insan problemin nedenini araştırır ve kalıcı bir çözüm alır. "Üçüncü seviyede öğrenme"de ise, problem olan yaklaşım gözden geçirilir. Kişi sorunu yaratan anlayışını ve sorunu çözme yaklaşımını irdeler... “Ben niçin ince giyiniyorum?” “Çünkü gençler üşümez diye bir genellemem var.” “Bu doğru olmayan bir genelleme, uygun giyinmeyen gençler üşüyebilirler de terleyebilirler de...” Ve şimdi esas soru: “Peki, acaba aklımdaki hangi başka genellemeler, farkında olmadan birçok soruna yol açıyor?” Bunun önemini daha iyi kavramak için; İnsanların hem kafasının içinde dolaşalım; hem de sorunlarını yine üç aşama açısından inceleyelim. (Birinci seviyede öğrenme). Öğrenci, matematikten zayıf alır. Anne, babası ona öğretmen tutar ve O'nun sınıfını geçmesini sağlar... (İkinci seviyede öğrenme). Peki,Öğrenci, neden matematikten zayıf alıyor? Çünkü, O'nun matematik hocası, farklı bir oturma düzeni uyguluyor. Matematik dersinde O, en arka sırada oturuyor ve tahtayı göremiyor; çünkü gözleri bozuk. Öyleyse Öğrenci, göz doktoruna gitsin (Üçüncü seviyede öğrenme). “Öğrenci’nin gözleri bozuk, niçin bozuk?” “Çünkü, evde televizyonu yakından izliyor.” “Niçin, yakından izliyor; çünkü evin yerleşim düzeni bozuk.” “Hımmm... Öyleyse, evin yerleşim düzeni başka sorunlara da yol açıyordur.” “Acaba evin yerleşim düzenini nasıl değiştirirsek, yaşamımızdan birçok sorunu çıkarabiliriz.” "Üçüncü seviyede öğrenme"nin bir boyutu da, sorun çözme yaklaşımını gözden geçirmektir. Genel olarak,yukarıdaki sorunlara benzeyen birçok sorunu çözme yaklaşımımızdaki temel model, yangın söndürme yaklaşımıdır. Yangın çıkar ve biz onu söndürmeye çalışırız. Hasta oluruz ve ilaç alırız. Sınıfta kalırız ve ders alırız. Arabayı çarpar, tamire götürürüz. Evde bir şeyi kaybederiz ve ararız. Eşimizle kavga eder, barışmaya çalışırız. Yemek yerken üstümüze döker ve temizlemeye çalışırız. Fazla kilo alır, onları vermeye çalışırız. Çocuğumuz evi terk etmeye karar verir; onu durdurmak için ikna edici konuşmalar yapmaya başlarız. "Birinci seviyede öğrenme" ile çözdüğümüz binlerce problem söz konusu olabilir. "Üçüncü seviyede öğrenme", bir sorunun kök nedenin başka alanlardaki yansımalarını da önlemeye çalışmakla birlikte, bir taraftan da sorunlara çözüm getirme yaklaşımımızı da sorgular. Örneğin, çocuğumuz evi terk ediyorsa ve biz ona “gitme evladım, her şey düzelecek” diyerek problemi çözmeye çalışıyorsak niye böyle diyoruz da, başka türlü bir eylem yaparak problemi çözmeye çalışmıyoruz? Bizi bu problemi bu şekilde çözmeye iten ne? Nickeledeon isimli çocuk kanalındaki Küçük Bill isimli çizgi dizide, Küçük Bill evi terk etmeye kalkınca, anne hiç karşı çıkmıyor. Anne, baba ve kardeşi de bavullarını hazırlıyorlar ve Bill’e diyorlar ki: “Biz de evi terk ediyoruz.” Çocuk şaşırıyor ve evi terk etmeyi anlamsız bularak evde kalmaya karar veriyor. Küçük Bill’in ailesi problemi bu türlü çözmeyi akıl edebilirken, biz niçin sadece klasik ikna konuşması yapıyoruz? *** İşte "üçüncü seviye"de öğrenmenin bir boyutu da, problemi çözme yaklaşımımızın arka planını araştırmak ve bu zihniyeti değiştirmektir. Türkiye’de yaygın olarak birinci seviyede öğrenmeye dayalı bir problem çözme yaklaşımı kullanıyoruz; Dolayısıyla çevremiz sorundan geçilmiyor. Uygar bir toplum olmak, sorunları "üçüncü seviyede öğrenme" ile çözmek demektir. *tna
-
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI-Öğrenmenin Üç Seviyesi-Öğrenmenin En İyi Yolu
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Eğitim ve Öğretim
SINAVLARA NASIL HAZIRLANMAK GEREKİR... *** Sınava Girmeden 1 Hafta Önce • Sınav sözcüğünün sizde yarattığı olumsuz ve kötü çağrışımların yerine, sınavın sadece bir değerlendirme yöntemi olduğunu ve başarısızlığınızın hayatınızın sonu olmadığını düşünün. • Bu hafta geçmiş konulara dair tekrar ve deneme sınavları yapın fakat son üç gün mutlaka çalışmayı bırakın. • Bu hafta boyunca yediklerinize dikkat edin, enerji veren sizi zinde tutacak yiyecekler tüketin fakat bunu yaparken hiç yemediğiniz veya sevmediğiniz yiyecekleri tüketmeyin. • Mümkünse alkolden uzak durun. • Sınav günü zinde olmanızı sağlayacak uyku düzeninizi önceden oluşturun. Son hafta günde ortalama 8 saat uyuyun. • Fazla yorucu olmayan egzersizler, derin ve dinlendirici nefes açma hareketleri yapın. • Bu dönemde heyecanlı ve gergin olmanız normaldir. Unutmayın ki bu heyecan ve gerginlik sadece sizde değil sınava giren tüm öğrencilerde vardır. • Sınav yerini gidip görün, mümkünse orda birkaç soru çözün. • Sınavdan önceki günü sevdiğiniz kişilerle, mümkünse açık havada geçirin. *** Sınav Günü • Önceden ayarladığınız saatte kalkın. • Mümkünse ılık bir duş alın. • Her zaman yaptığınız gibi bir kahvaltı yapın. Alışık olmadığınız yiyecekler tüketmeyin. Çok fazla çikolata yemeyin. • Eğer sabahları kahvaltı yapma alışkanlığınız yok ise kendinizi kahvaltı yapmak için zorlamayın. Hafif bir şeyler atıştırın. • Bir parça çikolata yiyin. • Kendinizi rahat hissettiğiniz kıyafetler giyin. • Eğer marka giyinince kendinizi rahat hissettiğinizi düşünüyorsanız marka giyinin. • Daha önceden ayarladığınız evrakları yanınıza alın. • Trafik riskini de düşünerek yola erken çıkın. • Evden çıkmadan evrakları tekrar kontrol edin. • Yanınıza su, şeker, kolonyalı mendil alın. • Sınavda gerekli olacak iki adet yumuşak uçlu kurşun kalem, yumuşak ve kaliteli bir silgi, kalemtıraş yada yeterince kurşun kalem ucu, saat almayı unutmayın. • “Lavabo” ihtiyacınızı sınavdan önce mutlaka giderin. *** Sınav Anı • Sınav salonuna girdikten sonra öncelikle soğukkanlı olunuz, telaşlanmanıza gerek yoktur. • Sınavda gerekli olan eşyalarınızı sıranızın üzerine yerleştiriniz. Dökülebilecek gıda maddelerine dikkat ediniz. • Kimlik kontrolü sırasında vakit kaybetmemek için kimliğinizi masanın üzerine bırakınız. • Bildiğiniz sorulardan başlayın. • Her sorunun bir süresi olduğunu düşünerek soruyla inatlaşmayın. • Soruları ve işaretlediğiniz yeri kontrol edin böylelikle kaydırma riskini azaltırsınız. • Cevap anahtarını asla buruşturmayın. • Sınavda süre bitene kadar bekleyin, zamanınız artarsa cevaplarınızı kontrol *** Hafızanızı güçlendirecek öneriler Yaşlılıkla birlikte hafızanın zayıfladığı biliniyor. Ancak uzmanlar alınacak önlemlerle hafızanın zayıflamasının geciktirilebileceğini belirtiyor. Vücudun bütün organları gibi beyin de sağlıklı bir şekilde gelişmek için egzersiz, vitamin ve mineral içeren besin maddelerine ihtiyaç duyuyor. Hafızayı kuvvetlendirmek için beyne ihtiyaç duyduğu malzemelerin sağlanması gerekiyor. Hafızayı güçlendirdiği bilimsel yolla kanıtlanan besin maddeleri ve yöntemleri daha yakından tanıyalım: 1. Soya: Soyadaki doğal östrojen hafızayı hem kuvvetlendiriyor hem kıvraklaştırıyor. 2. Hafıza mineralleri: Vücutta demir ve çinko azlığı, belleği zayıflatıyor, çünkü azalan hemoglobin nedeniyle beyne yeterince oksijen taşınmıyor. 3. Kahve: Kafein zihin performansını, hafıza ve yoğunlaşmayı (konsantrasyonu) artırıyor. 4. Zihin egzersizi: Zihnini aktif tutanlarda bellek daha kuvvetli. 5. Vücut egzersizi: Haftada üç kez yarım saatlik egzersiz, hafızayı zayıflatan stresi azaltıyor. 6. Sakız çiğnemek: Sakız çiğnerken beynin ‘hippocampus’ bölümü daha iyi çalışıyor. 7. Gingko Biloba: Aynı adlı ağaçtan elde edilen madde, damarları açıp beyne daha fazla oksijen taşıyor. 8. Yağlı balık eti: Haftada üç kez yağlı balık veya üç gün 330 mg. balık yağı hapı, hafızayı güçlendirecek ‘Omega 3’ yağ asitlerini almanız için yeterli. 9. Adaçayı: Zihin yorgunluğu için en iyi çare. Adaçayı familyasından limonun yağından elde edilen esansın da yoğunlaşmayı arttırdığı keşfedilmiş. 10. B vitamini: Beyni serbest radikallerden koruyup beyne daha fazla oksijen gelmesini sağladığı için Niacin, B3, B13 vitaminleri bellek için çok önemli. *** Kaynak:www.dersizle.com *tna -
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI-Öğrenmenin Üç Seviyesi-Öğrenmenin En İyi Yolu
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Eğitim ve Öğretim
Öğrenmenin En İyi Yolu Bir öğretmenle öğrencisi arasında geçen şu hikayeciği okumak ister misiniz.? Bence okumalısınız...Hem Öğrenciler...Hem de öğretmenler... *** - Öğretmenim, dün gece sınavdan önce ne kadar tekrar ettiysem de, bir türlü konuları kafama yerleştiremedim. - Tekrarlayarak öğrenilenler kolayca unutulurlar. - İnşallah üniversite sınavında hatırlarım!.. - Üniversite sınavında ve benim sınavlarımda hiç tekrar yapmadan başarılı olman mümkün ama... - Nasıl yani, hangi yolla yapabilirim hocam? - Bak, bir arkeolog düşün. Bir arkeolog önce kendine bir kazı yapacak yer seçer. Diyelim ki, Pamukkale yakınlarındaki antik Afrodisyas kenti, henüz ortaya çıkmamış olsun. Arkeolog önce birkaç değişik noktada kazı yaparak şehrin gömülü olduğu yeri belirler. Daha sonra tarihî eserler zarar görmesin diye, çay kaşığı büyüklüğünde gereçlerle kazı başlar. Gün be gün, tarihî taşlar, amforalar, sütunlar, duvarlar ve diğer tarihî eserler ortaya çıkar. Tarihî eserler kayıtlara geçtikten ve bir kısmı da müzelere aktarıldıktan sonra şehir turistik ziyaret amaçlı, tarihî dokuya zarar vermeyen bir restorasyona tabi tutulur. Şimdi sorayım sana, bu arkeolog, taşların yerini hatırlamak ya da sütunların, duvarların hikayelerini anlatmak zorunda kalsa, bunlarla ilgili metinleri yeniden okumaya ihtiyaç duyar mı? - Duymaz, öğretmenim. - İşte tekrara ihtiyaç duymayan bu öğrenme tipi, arkeolog tipi öğrenmedir; diğer bir deyişle tek defada öğrenmedir. Hikayeye devam edelim. Söz konusu arkeoloğun bulduğu şehir turistik ziyarete açıldı. Rehberler, arkeoloğun şehirle ilgili yazdığı bir kitabı ezberleyerek, gelen turistlere anlatıyorlar. Turistler, bir yarım saat rehberi dinleyerek şehri tanıyorlar. Şimdi bu turistleri, Afrodisyas'la ilgili bir sınav yapacak olsak, turistlerin ne yapması gerekir? - Rehberlerin anlattıklarını tekrar etmesi gerekir. - İyice netleştirmek için soruyorum, arkeoloğu sınav yapacak olsak? - Elini kolunu sallayarak sınava gelir hocam. - İşte senin sınavlardan önce tekrar yapmana yol açan şey, derslere ilişkin bilgiyi, kendine ait bir araştırma sonucu öğrenmemen. Okula bir turist gibi gidip geliyorsun. Acıklı olan şu ki, ben de bir turist rehberi gibiyim. Ben de, size anlattıklarımı üniversitede turist gibi öğrendim, çok tekrarlayarak sonunda turist rehberi modelinde öğretmen oldum. - Peki hocam ne yapmalıyız? - Sanırım, hepimiz öğrenilecekler karşısında turistlikten çıkarak, kendi yaşamlarımızda birer arkeoloğa dönüşmeliyiz. Arkeolog örneğine dikkat edecek olursan, arkeolog hayatını bir öğrenci olarak geçiriyor; bir öğretmen ise "öğretmen" olarak. Sanırım, benim ihtiyaç duyduğum şey, öğrencilerimin "öğrenme ortağı"na dönüşmem. Yani sürekli arkeolojik kazılar yapar gibi birlikte ekip olarak araştırmalıyız. Bir arkeoloğu geceli gündüzlü çalışmaya yönelten şey, onun duyduğu öğrenme heyecanıdır. Eğer ben bir konuyu öğrenme ya da keşfetme konusunda heyecan duysam, yani öğretme tavrından vazgeçip sizinle birlikte bir ekip olarak araştırma yapıyor olsam, tahmin ediyorum sizin de tavrınız olumlu yönde değişirdi. - Hocam ama, bir arkeolog da turist gibi yetişmez mi, kazı yapacak uzmanlığa gelinceye kadar o da okuldan bilgi almıyor mu ya da kazıyı yaparken başkalarının hazırladığı kaynaklara bakmıyor mu? - Elbette bakıyor; ama bir farkla o kendi kafasındaki soruların cevabını bulmak için bakıyor. Diğer bir deyişle, kazı bölgesinde toprağı kazarak taşları, sütunları bulurken, kütüphanede de kitapları kazarak bilgiye erişiyor. Birileri sınav yapacağı için değil, kendi merak ettiği için öğreniyor. - Peki, okuldan diyelim ki, arkeoloji bölümünden mezun olması, turistik bilgi alması sayılmaz mı? - Bir ölçüde evet, bir ölçüde hayır. Arkeoloji bölümünden mezun olan herkes arkeolog olmaz. Tahmin ediyorum, okulda arkeoloji projelerine hocalarının öğrenme ortağı olarak katılan az sayıda genç arkeolog oluyor; turistik ezber yaparak mezun olanlarsa, yaşamlarına turist olarak devam ediyorlar. *** - Peki öğretmenim, benim bir öğrenci olarak arkeoloğa dönüşmem neye bağlı? - Sanırım, benim her dersi size bir kazı projesine dönüştürebilmeme bağlı. Sahi, neden öyle yapmıyorum?!! Bu son satırlar forumdaki değerli öğretmenlerimizin bilgilerine ... *tna -
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI-Öğrenmenin Üç Seviyesi-Öğrenmenin En İyi Yolu
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Eğitim ve Öğretim
Öğrenmenin Üç Seviyesi İnsanlar, problemleri üç seviyede çözerler. Birinci seviyede sadece problemi çözerler ya da problemin belirtisini ortadan kaldırırlar. İkinci seviyeye çıkmayı başaracak olurlarsa, problemin kök nedenini bulur ve onu ortadan kaldırırlar; olasılıkla bir kural değişikliği yaparlar. Üçüncü seviyede ise söz konusu probleme yaklaşımlarını gözden geçirirler ve söz konusu probleme olan yaklaşımlarının başka hangi alanlarda yaygın olduğunu ve soruna yol açtığını araştırıp bu konuda harekete geçerler. Bunun ne önemi var diye düşünebilirsiniz. İnsanlar, genellikle problemleri birinci seviyede çözerler; böylece o problemler sürekli tekrar ederler ve insanların yaşamları problemden geçilmez. Örneğin, İnsan grip olursa, doktora gider ve ilaç alır. Bu "birinci seviyede öğrenme"dir. “Hasta olursam, doktora gider, ilaç alır ve iyileşirim.” "İkinci seviyede öğrenme" ise şöyledir: “Beni grip yapan neden nedir?” “Ben ince giyiniyorum; onun için çabuk hasta oluyorum.” “Öyleyse bundan sonra hava koşullarına uygun giyineyim.” "İkinci seviyede öğrenme"de, insan problemin nedenini araştırır ve kalıcı bir çözüm alır. "Üçüncü seviyede öğrenme"de ise, problem olan yaklaşım gözden geçirilir. Kişi sorunu yaratan anlayışını ve sorunu çözme yaklaşımını irdeler... “Ben niçin ince giyiniyorum?” “Çünkü gençler üşümez diye bir genellemem var.” “Bu doğru olmayan bir genelleme, uygun giyinmeyen gençler üşüyebilirler de terleyebilirler de...” ve şimdi esas soru: “Peki, acaba aklımdaki hangi başka genellemeler, farkında olmadan birçok soruna yol açıyor?” Bunun önemini daha iyi kavramak için; İnsanların hem kafasının içinde dolaşalım; hem de sorunlarını yine üç aşama açısından inceleyelim. Öğrenci, matematikten zayıf alır. Anne, babası ona öğretmen tutar ve O'nun sınıfını geçmesini sağlar... (Birinci seviyede öğrenme). Peki,Öğrenci, neden matematikten zayıf alıyor? Çünkü, O'nun matematik hocası, farklı bir oturma düzeni uyguluyor. Matematik dersinde O, en arka sırada oturuyor ve tahtayı göremiyor; çünkü gözleri bozuk. Öyleyse Öğrenci, göz doktoruna gitsin (İkinci seviyede öğrenme). “Öğrenci’nin gözleri bozuk, niçin bozuk?” “Çünkü Ali, evde televizyonu yakından izliyor.” “Niçin, yakından izliyor; çünkü evin yerleşim düzeni bozuk.” “Hımmm... Öyleyse, evin yerleşim düzeni başka sorunlara da yol açıyordur.” “Acaba evin yerleşim düzenini nasıl değiştirirsek, yaşamımızdan birçok sorunu çıkarabiliriz.” (Üçüncü seviyede öğrenme) "Üçüncü seviyede öğrenme"nin bir boyutu da, sorun çözme yaklaşımını gözden geçirmektir. Genel olarak,yukarıdaki sorunlara benzeyen birçok sorunu çözme yaklaşımımızdaki temel model, yangın söndürme yaklaşımıdır. Yangın çıkar ve biz onu söndürmeye çalışırız. Hasta oluruz ve ilaç alırız. Sınıfta kalırız ve ders alırız. Arabayı çarpar, tamire götürürüz. Evde bir şeyi kaybederiz ve ararız. Eşimizle kavga eder, barışmaya çalışırız. Yemek yerken üstümüze döker ve temizlemeye çalışırız. Fazla kilo alır, onları vermeye çalışırız. Çocuğumuz evi terk etmeye karar verir; onu durdurmak için ikna edici konuşmalar yapmaya başlarız. "Birinci seviyede öğrenme" ile çözdüğümüz binlerce problem söz konusu olabilir. "Üçüncü seviyede öğrenme", bir sorunun kök nedenin başka alanlardaki yansımalarını da önlemeye çalışmakla birlikte, bir taraftan da sorunlara çözüm getirme yaklaşımımızı da sorgular. Örneğin, çocuğumuz evi terk ediyorsa ve biz ona “gitme evladım, her şey düzelecek” diyerek problemi çözmeye çalışıyorsak niye böyle diyoruz da, başka türlü bir eylem yaparak problemi çözmeye çalışmıyoruz? Bizi bu problemi bu şekilde çözmeye iten ne? Nickeledeon isimli çocuk kanalındaki Küçük Bill isimli çizgi dizide, Küçük Bill evi terk etmeye kalkınca, anne hiç karşı çıkmıyor. Anne, baba ve kardeşi de bavullarını hazırlıyorlar ve Bill’e diyorlar ki: “Biz de evi terk ediyoruz.” Çocuk şaşırıyor ve evi terk etmeyi anlamsız bularak evde kalmaya karar veriyor. Küçük Bill’in ailesi problemi bu türlü çözmeyi akıl edebilirken, biz niçin sadece klasik ikna konuşması yapıyoruz? *** İşte "üçüncü seviye"de öğrenmenin bir boyutu da, problemi çözme yaklaşımımızın arka planını araştırmak ve bu zihniyeti değiştirmektir. Türkiye’de yaygın olarak birinci seviyede öğrenmeye dayalı bir problem çözme yaklaşımı kullanıyoruz; Dolayısıyla çevremiz sorundan geçilmiyor. Uygar bir toplum olmak, sorunları "üçüncü seviyede öğrenme" ile çözmek demektir. *tna -
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI-Öğrenmenin Üç Seviyesi-Öğrenmenin En İyi Yolu
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Eğitim ve Öğretim
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER * Çalışma odası mümkün olduğunca fazla sıcak ve ya soğuk olmamalıdır. * Çalışma odası düzenli olarak havalandırılmalı ve sessiz olmalıdır. * Çalışma masası ve yüksekliği çalışan kişinin boyuna uygun olmalıdır. * Ders çalışırken müzik televizyon vs dinlenmemelidir. * Ders çalışma ortamında, dikkatin dağılmasına yol açacak resim, afiş gibi malzemeler olmamalıdır, * Çalışma masası ders faaliyetinin dışında kullanılmamalıdır. * Çalışmaya başlamadan önce, çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el altında bulunması, dikkatin dağılmaması açısından önemlidir. ZİHNİN DAĞILMASINI ÖNLEME * Zihnin dağılması herkesin karşılaştığı bir durumdur. Buna yol açan sebepler içten ve dıştan gelir. * Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler; hayal kurmak ve endişe etmektir. *Hayal kurmaya başladığınızı fark ederseniz ya hayal kurmayı kendinize ödül olarak vererek, bunu dinlenme aralığınıza erteleyin yada hayalinizi kurmaya devam edin ve tamamlayınca da dersinize dönün. * Hayalinizi bir türlü bitiremiyorsanız kalkıp dolaşın veya hafif fizik egzersizi yapın. * Zihnin dağılmasına yol açan dışsal sebepler; odada asılı posterler,yatarak ders çalışmak, müzik dinlemek, televizyon izlemek, bir şeyler atıştırmak ve gezinmektir. AMAÇLARIN VE ÖNCELİKLERİN BELİRLENMESİ * Zamanı kontrol etmek hayatı kontrol etmektir. * Başarılı olabilmek için enerjinizi, günlük olayların peşinde harcayarak geçirmek değil,amaçlarınız doğrultusunda kullanmak önemlidir. * Zamanı öncelikleriniz doğrultusunda kullanabilmek için uzun,orta ve kısa dönemli amaçlarınızın belirlenmesi gerekir. (Örnek; kısa dönemli amaç;okul derslerinde başarılı olmak, orta dönemli amaç;lise diploması almak,uzun dönemli amaç;üniversiteye girmek.) * Listenin en üstünde yer alan hayat amacınızı büyük harflerle bir kartona yazıp,çalışma masanıza asın. Bu daha iyi motive olmanızı sağlayacaktır. * Bir çok amacı bir arada gerçekleştirmek kolay değildir. Bu nedenle seçim yapıp en önemli ve kendinizi en güçlü hissettiğiniz amaca yönlendirin. * Amacınızı gerçekleştirmek için her gün belli bir süre ayırın ve bu süreye kesinlikle uyun. ZAMANI DÜZENLEMEK VE PROGRAM YAPMAK * Zamanın etkili bir şekilde kullanılması günlük programın düzenlenmesiyle mümkündür, * Zamanı iyi kullanmak için geçmişte zamanın nasıl ziyan edildiğinin bilinmesi gerekmektedir. * En iyi ders çalışma yöntemi; çalışmak, tekrarlamak ve dinlemektir. * Zaman tasarrufu için televizyon uzak durun ve programlarda seçici olun. * Boş geçen her süreyi tekrar yaparak geçirin, ÇALIŞMA VE TEKRAR PROGRAMI * İnsan öğrendiğini çok hızlı unutur. * Başta ve sonda öğrenilen daha çok akılda kalır. * Uzun bir listeyi öğrenmeye çalışmak yerine, listeyi daha küçük parçalara bölerek öğrenmek daha kolaydır. * Yapılacak çalışmada en iyi verimi almak için öğrenmeyi 20-40 dakikalık aralıklara ayırmak gerekmektedir. * Problem çözerken çözüme ulaşıncaya kadar ara vermemek gerekir. * 20-40 dakika arası ders çalıştıktan sonra 10 dakika tekrar yapmak gerekir, * Her çalışma aralığı sonunda 10 dakika dinlenmek gerekmektedir, * Hiç tekrar yapılmazsa öğrenilenlerin % 80’i unutulur, * Notların tekrar yazılması ve ya çalıştıktan sonra notların tekrar, hızla gözden geçirilmesi, hatırlamayı pekiştirir, * Öğrenilenlerin düzenli aralıklarla tekrarlanması gerekir, * Gece yatmadan önce gün içinde öğrenilenlerin 10 dakika süreyle hızlı bir şekilde tekrarlanması, sabah kalkınca da gözden geçirilmesi bilgiyi pekiştirir. ETKİN DİNLEME * Konuyla ilgili ön okuma yapın. * Sorular çıkarın, konunun fikirleri üzerinde yorum yapın, * Hızlı okuma yavaş okumadan daha iyi anlaşılır. Bu nedenle hızlı okumaya çalışın, * Dudakları kıpırdatarak okuma, okumanın hızını düşürür. Yapılması gereken kelime gruplarını okuyacak şekilde dikkati toplamaktır. ÖĞRENMEK İÇİN OKUMA (ETKİN OKUMA) * İzleme, sorma, okuma anlatma ve tekrarlama basamaklarından meydana gelmektedir. * İzle; genel fikir edinme ve ana fikri anlamak için bölüme 3-4 dakika göz atmaktır. * Sor; bölümün hangi amaçla okunacağı konusunda sorular hazırlamak ve neleri öğrenmek istediğinizi belirlemektir. * Oku; hazırlanmış sorulara cevap alacak şekilde okumaktır. * Anlat; sadece notlara bakarak önemli noktaları anlatmaktır. * Tekrarla; bütünüyle hafızadan yapılan tekrarlar 4-5 dakika sürer. Unutmamak gerekir ki öğrenmek için ders başında çok vakit geçirmek değil, çok sayıda tekrar yapmak gerekir. *tna- 89 cevap
-
- 1
-
-
Saygı Duyduğum...Kişiliğini bu nedenlerle hep önemsediğim...CYRANO bu işte... 'Bilimselci'nin dediği gibi; "Devam et cyrano kolay gelsin..." 'by_x_man'in dediği gibi; "Lütfen hiç susma ve bizi aydınlatmaya devam et..." 'karçiçeği_m'in dediği gibi; "herşey gönlünce olsun.." Sevgiler "CYRANO" iyi ki varsın... *tna
-
Sana katılıyorum Darknes; Geçenlerde TV'de Sakarya'da bu etkinlikleri ve gelişmeleri aktaran bir program izlemiş ve aynı duygulara kapılmıştım... Nuri Okutan'ı, ona destek olanları ve çabalarını taktirle ve saygıyla karşılıyorum... *tna
-
2006 yılındaki en acayip haberler ! :)
GeceKuşu şurada cevap verdi: darkneseyes başlık Güncel Konular
Vay Canına...(!)... Bence en ilginç olaylardan biri de... AB...Aile planmlaması uzmanının 3 karılı vatandaşımızın dört düzine çocuğu olduğunu görünce... "Şoktayım...Biraz yanlız kalıp...kendime gelmem lazım" demesi olabilir... Adamın bu kadar doğal bir şey karşısında şoka girip şaşırması ne kadar ilginç değil mi? *tna -
İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ: İDAM YANLIŞ Uluslararası Af Örgütü, acele idamın yanlış olduğunu vurguladı ve Saddam rejimi altında acı çeken Irak halkının kendisine adil yargılanma hakkının verildiğini göremediği belirtti. İnsan Hakları İzleme Örgütü ise, tarihin hem Saddam Hüseyin’in ölüme mahkum edildiği Duceyl katliamını hem de bu idamı acımasızca yargılayacağını duyurdu. ŞİİİLER KUTLADI SÜNNİLER PROTESTO ETTİ Saddam Hüseyin’in idamı, Irak’taki bölünmüşlüğü bir kez daha gözler önüne serdi. Bağdat’taki Sadr semtinde yüzlerce kişi sokaklara dökülerek sevinç gösterileri yaptı. Şiiler, sokaklarda dans ederek havaya ateş açtı. ecef ve Basra’dan da benzer görüntüler yansıdı. Sokağa dökülen Şiiler, şeker dağıttı. Sünni direnişinin kalelerinden Ramadi kentinde ise, yüzlerce idamı protesto etti, direnişçilerle ABD askerleri arasında yer yer çatışmalar çıktı. Saddam Hüseyin’in doğum yeri Tıkrit’te de, yandaşları havaya ateş açtı. Beyci’de protesto gösteriler vardı. Irak’ın kuzeyindeki Musul’da da çatışmalar yaşandı. Bakuba, Samarra ve Felluce’de ise, alınan yoğun önlemler ve uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle durumun sakin olduğu belirtiliyor. Irak Başbakanı Nuri El Maliki ise, şiddet olaylarına karışan Baasçılara seslenerek taktiklerini değiştirerek siyasi sürece katılmaları çağrısında bulundu. ABD’de sürgünde yaşayan yüzlerce Iraklı da, Saddam Hüseyin’in ölüm haberi üzerine sokaklara dökülerek kutlamalar yapmaya başladı. Fotoğraflarla Saddam Hüseyin tıkla ve izle *tna
-
Saddam’ın idamına tepkiler Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in idam edilmesi ABD ve İngiltere’de memnuniyetle karşılandı. İnsan hakları örgütleri ise infazı kınadı. Şiiler idamı sevinç gösterileriyle karşılarken, Sünnilerin yoğun olduğu bölgelerde protesto gösterileri vardı. NTV-MSNBC VE AJANSLAR Güncelleme: 00:04 TSİ 31 Aralık 2006 Pazar İSTANBUL - ABD Başkanı George Bush, Saddam Hüseyin’in idamının Irak’ın kendi kendisini yönetebilen ve savunabilen bir demokrasi olma yolunda önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Ancak Bush idamın Irak’taki şiddete son vermeyeceğini de belirtti. İngiliz Dışişleri Bakanı Margaret Beckett ise Saddam Hüseyin’in Irak halkına karşı işlediği suçlardan dolayı cezalandırıldığını belirtti. Beckett, “Saddam Hüseyin’in işlediği korkunç suçlardan dolayı bir Irak mahkemesinde yargılanması ve suçlu bulunmasından memnuniyet duyuyorum” dedi. AHMEDİNEJAD: İDAM İŞLENEN SUÇLARIN ORTAYA ÇIKMASINI ENGELLEDİ İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin, sırların ve işlenen suçların ortaya çıkmasını engellediğini söyledi. İran devlet televizyonu, Ahmedinejad’ın, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’yle bugün geç saatlerde telefonla görüştüğünü duyurdu. Ahmedinejad’ın Talabani’ye, “bu idamın, Saddam’ın zalim yönetimi sırasında işlediği suçların ve sırların ortaya çıkmasını engellediğini” iletti. Mahmud Ahmedinejad, Saddam’ın ölümüyle ve Irak hükümetinin güçlenmesiyle, Irak’ta halk için tam bir güvenliğin hakim olmasını umduğunu belirtti. İran devlet televizyonu, Saddam’ın ölümünü, “İnsanlığa karşı en korkunç suçları infaz eden Saddam idam edildi” şeklinde duyurmuştu. Bu arada, İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hamid Rıza Asefi, İran’ın cezanın infazından memnun olduğunu açıkladı. İran’ın resmi ajansı İRNA’ya göre, Asefi, Saddam Hüseyin’in asılmasını, “Iraklılar için bir zafer” olarak nitelediği açıklamasında, “Tıpkı Saddam Hüseyin iktidarını kaybettiğinde olduğu gibi, şimdi de Iraklılar kazanmıştır” dedi. Saddam Hüseyin, 1980’de İran’a saldırmış, 8 yıl süren savaş bir milyon civarında kurban vermişti. İsrail de Saddam Hüseyin’in idamına sevinen ülkelerden biri oldu. Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey İsrailli bir yetkili, Saddam Hüseyin’in idamıyla adaletin yerini bulduğunu belirtti. İsrailli yetkili, “Ortadoğu’yu birçok kez ateşe veren ve kana boyayan, kendi halkına kimyasal silah kullanan ve binlerce insanın ölümünden sorumlu olan bir adamdan söz ediyoruz. Saddam Hüseyin kendi sonunu hazırladı. Kendi halkına çok kötülük yapmış ve İsrail’i tehdit etmiş biriydi” dedi. İsrail ordusu 7 Haziran 1981’de, Bağdat yakınlarındaki Temmuz’da bir nükleer reaktörü vurmuştu. Körfez Savaşı sırasında da Irak İsrail’e Scud füzeleriyle saldırmıştı. Saddam Hüseyin tarafından 1990’da işgal edilen Körfez ülkesi Kuveyt’in Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Sabah El Haledi El Sabah da, Saddam’ın insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü idam edildiğini söyledi. El Sabah, “Kuveyt, Saddam rejiminin elinde çok acılar çekti” ifadesini kullandı. Mısır’da başlıca muhalif grubu temsil eden Müslüman Kardeşler de, Irak’ın ABD tarafından devrilen devlet başkanı Saddam Hüseyin’in Duceyl davasından aldığı idam cezasının infaz gününün kötü seçildiğini açıkladı. ABD Başkanı George Bush, infazın, Irak’ın kendi kendini yönetebilen ve savunabilen bir demokrasi olma yolunda önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Ancak Bush, infazın Irak’ta şiddeti önleyemeyeceğini kabul etti. ABD’nin en yakın müttefiki İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Margaret Beckett da “Saddam Hüseyin’in işlediği korkunç suçlardan dolayı bir Irak mahkemesinde yargılanması ve suçlu bulunmasından memnuniyet duyuyorum” ifadesini kullandı. Avustralya ve Japonya, karara saygılı olduklarını duyururken, Fransa Dışişleri Bakanlığı, Irak’ı bundan sonra “geleceğe bakmaya” çağırdı. İran Dışişleri Bakanlığı’ndan “Iraklılar için bir zafer” değerlendirmesi gelirken, İsrail infazdan mumnuniyet ifade eden ülkeler arasında yer aldı. AB’DEN İDAMA TEPKİ AB Komisyonu’nun kalkınmadan sorumlu üyesi Louis Michel, Reuters’e yaptığı açıklamada, Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin barbarca olduğunu ve onu bir “şehit” haline getirebileceğini söyledi. “Barbarca hareketlerle barbarizmle mücadele edemezsiniz” diyen Michel, ölüm cezasının demokrasiyle bağdaşmadığını ifade etti. Ölüm cezasının AB’nin değerlerine aykırı olduğunu belirten Michel, Irak’ın devrik lideri hangi suçları işlemiş olursa olsun, AB’nin ilke olarak idama karşı olduğunu kaydetti. AVRUPA KONSEYİ’NDEN KINAMA Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis, yaptığı yazılı açıklamada, “Saddam Hüseyin cezalandırılmayı hak eden acımasız bir suçluydu ama öldürülmemesi gerekiyordu. Saddam Hüseyin, suçlarının hesabını vermedi, sadece öldü, oysa Irak halkı her gün şiddet ve kaosla karşı karşıya yaşamaya devam ediyor” ifadesini kullandı. Davis, Iraklıların adam asmaya ya da misillemeye değil adalete, uzlaşmaya ve barışa ihtiyacı olduğunu da belirterek, “Irak, medeni dünyaya katılma fırsatını kaçırmıştır. İdam cezası zalimce ve barbarcadır” dedi. ARJANTİN VE PERU’DAN TEPKİLER Arjantin, Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in idam edilmesini kınadı. Arjantin Devlet Başkanı Nestor Kirchner, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, Saddam Hüseyin’in idam edilmesini kınayarak, bunun “barış sürecine katkısı olmayacağını” belirtti. Arjantin hükümetinin idam cezasına karşı olduğunu belirten Kirchner, Irak’ta mezhepler arasında diyalogla ülkede barışın sağlanacağına, Irak’ın bütünlüğü ve egemenliğinin korunacağına olan inancını dile getirdi. PERU Peru Devlet Başkanı Alan Garcia da Saddam Hüseyin’in “en ağır cezayı hak etmesine rağmen, Irak’ta yabancı birliklerin olması nedeniyle idamın meşru olmadığını” belirtti. Garcia, düzenlediği basın toplantısında, Saddam Hüseyin’i “tarihin en büyük suçlularından biri” olarak nitelendirerek, “Tek karşı olduğum konu, cezanın ülke işgal altındayken infaz edilmesi. Suçları yüzünden mi yoksa yabancı güçlerin baskıları nedeniyle mi asıldı. Yabancı güçler bir ülkedeyken gerçek adalet olmaz” dedi. FAS’TA GÖSTERİLER Öte yandan Fas’ın başkenti Rabat’ta yaklaşık 200 kişi Saddam Hüseyin’in idam edilmesini protesto etti. Sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla Rabat’taki BM temsilciliği önünde toplanan göstericiler Saddam Hüseyin’in idamını “siyasi cinayet” olarak nitelendirerek, “İdam uluslararası hukuka aykırı” sloganları attı. Fas İnsan Hakları Derneği de oturma eylemi sırasında dağıttığı bildiride “Amerikalı liderlerin ve başlarındaki George Bush’un uluslararası mahkemede yargılanması” çağrısında bulundu. Başka bir dernekse yayımladığı bildiride Saddam Hüseyin davasını “işgal güçlerinin kurduğu mahkemenin kepazeliği” olarak nitelendirdi. Kazablanka’da ise ABD Konsolosluğu yakınında toplanan, mum ve Saddam Hüseyin’in posterlerini taşıyan 100 kadar kişi “Bush katil, Blair onun köpeği” sloganları attı. Bu arada Fas Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı bildiride, Saddam Hüseyin’in idamına ilişkin açıklama yapmadı ancak Iraklılara barış içinde yaşama çağrısında bulundu. Bildiride, Irak’ta mezhepler arasındaki uzlaşmanın kardeş ülkenin Arap-Müslüman dünyasındaki yerini yeniden bulmasını sağlayacağı ifade edildi. MALEZYA ENDİŞELİ İslam Konferansı Örgütü’nün dönem başkanlığını yürüten Malezya’nın Dışişleri Bakanı Syed Hamid Albar, Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin Irak’taki şiddeti artırabileceğini, bu yüzden de hükümetin bir an önce güveni tesis etmesi gerektiği söyledi. Bakan, “Saddam çok sayıda kötülük yaptı, ama uluslararası kurallara göre yargılanmalı ve dolayısıyla da temyiz sürecine saygı duyulmalıydı” dedi. Avustralya ve Japonya ise karara saygılı oldukları yönünde açıklamada bulundu. Fransa’dan ise Irak’ın artık geleceğe bakması gerektiğine dair bir açıklama geldi. İtalya Başbakanı Romano Prodi, Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin Irak’ta gerilimi tırmandırmasından endişelendiğini söylerken, Almanya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Gernot Erler, Saddam Hüseyin’in suçlu olduğu konusunda Alman hükümetinin şüphesi olmadığını belirterek, “Ancak ölüm cezası nerede uygulanırsa uygulansın biz buna karşıyız” dedi. İspanya Dışişleri Bakanlığı da ciddi insan hakları ihlallerine rağmen, Saddam Hüseyin’in asılmasından üzüntü duyulduğunu açıkladı. LİBYA’DA YAS Libya’da ise 3 günlük yas ilan edildi. Libya’nın resmi ajansı Jana’daki haberde, Kurban bayramı dolayısıyla öngörülen bütün etkinliklerin iptal edildiği ve kamu binalarındaki bayrakların yarıya indirileceği belirtildi. Afganistan’daki Taliban militanlarının komutanı ise Saddam Hüseyin’in idam edilmesine sert tepki gösterdi ve cihadın yoğunlaşacağı tehdidinde bulundu. Vatikan da idamı trajik bir olay şeklinde niteledi. İnsan hakları örgütlerinden de idamı kınayan açıklamalar geldi. Saddam Hüseyin’in ölümünden üzüntü duyan Rusya da idamın Irak’ta yeni bir şiddet sarmalına yol açabileceği uyarısında bulundu. *tna
-
Saddam’ın idamı dünya basınında Independent gazetesi yazarı Robert Fisk, devrik liderin ABD ve İngiltere’yi ele vermemesi için apar topar idam edildiği görüşünde. Tüm gazeteler, Irak’tan idama gelen farklı tepkilerin ülkenin bölünmüşlüğünü gözler önüne serdiği konusunda hemfikir. NTV-MSNBC VE AJANSLAR Güncelleme: 14:20 TSİ 31 Aralık 2006 Pazar LONDRA - Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in idam edilmesi, dünya basınının manşetlerindeydi. İngiliz Independent gazetesi yazarı Robert Fisk, “Sırlarını mezara götürdü. Suç ortaklığımız da onunla öldü” başlıklı yazısında, idamdan ABD ve İngiltere’yi sorumlu tuttu. Fisk, “Batı, Saddam’ı silahlandırdı, düşmanlarıyla ilgili istihbarat verdi, zulümleri için teçhizat verdi, sonra da suç ortaklarını ele vermesini önledi. Tüm gerçek, Bağdat’taki infaz odasında Saddam’la birlikte öldü. Washington ve Londra’da birçokları onun sonsuza kadar susmasıyla rahat bir nefes aldı” diye yazdı. Independent’ın başyazısında da, Saddam Hüseyin’in uluslararası bir mahkemede yargılanmaması eleştirildi. Devrik liderin idamının hiçbir olumlu sonucu olmayacağı vurgulanan başyazıda, “Devrik liderin apar topar asılması ABD’nin Saddam Hüseyin’le geçmişteki işbirliği konusundaki spekülasyonları artırmaktan başka bir işe yaramadı” dendi. İngiliz Sunday Times ise başyazısında, “Bu sürecin tek olumlu yanı suçun cezasız kalmayacağını göstermesi” yorumunu yaptı. Gazetede çıkan bir başka yazıda da, ittifakın haklı bir gerekçe olmaksızın Irak’ı işgal etmesi gibi idam edilmek üzere devrik lideri Iraklılara teslim etmesinin de hata olduğu belirtildi. İngiliz Sunday Telegraph gazetesinin haberinde, Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin Irak’ta mezhep çatışmalarına son vereceğini düşünmenin safça olduğu yer aldı. Amerikan New York Times gazetesi de , devrik liderin ölümüne ilişkin farklı tepkilerin Irak’ın parçalanmışlığını ortaya koyduğunu yazdı. ‘IRAK SOYLULUK FIRSATINI KAÇIRDI’ İspanya’nın El Pais gazetesi, Irak’ın sadece ihtiyacı olduğu soyluluğu gösterme fırsatını değil, aynı zamanda Saddam’ı insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle yargılama olasılığını da kaçırmış olduğu yorumunda bulundu. Alman Bild am Sonntag gazetesi, Saddam’ın ölümünün hiçbir sorunu çözemeyeceğini yazarken, Fransız Le Journal Du Dimanche gazetesi ise ilk sayfada verdiği haberde “Ya sonra? Saddam Hüseyin’in idamı Irak’ta hiçbir şey değiştirmiyor” ifadesini kullandı. Birçok İtalyan gazetesi ise, Saddam Hüseyin’in kameralar önünde idam edilmesini barbarca bir gösteri olarak nitelendirdi. ‘BARBARCA VE AŞAĞILAYICI’ Yunan Kathimerini gazetesi de, Saddam’ın idamının yayımlanmasının barbarca ve aşağılayıcı olduğunu belirterek, “Körfez’de iç ve genel bir savaş tehlikesi” başlığını kullandı. Ethos gazetesi, “Irak’a kurşun, ABD iç savaşa körükle gidiyor” başlığını kullanırken, Eleftherotypia gazetesi idamın diktatörü şehit yaptığını yazdı. *tna
-
Saddam'ın idamı siyasi bir cinayettir... Çağımızda siyasal hesaplaşmalar hala ne yazık ki öldürerek ve yok ederek devam etmektedir... Gün boyu Tv'lerde ve forumda izlediğim görüntülerde insanlara yönetimiyle acı çektiren bir despotun... Ölümüne onurlu duruşuyla gittiğini gördüm... Saddam yapmış olduğu hatalar ve kendi ulusuna karşı işlediği suçlardan tam olarak yargılanamadan Emperyalist güçler ve onların işbirlikcileri tarafından, Emperyalist düşünce ve kaygıların bir sonucu olarak ... Eksik ve hatalı bir yargılama sonucu bu cezaya çarptırılmış ve idam edilerek siyasi bir cinayet işlenmiştir... *** İnsanların ve bütün canlıların insan eliyle yok edilişine ve "idama" karşı olan bir kişi olarak... İdam cezasının kaldırılması için bizlere baskı yapanların, Saddam'ın idam edilmesini alkışlamalarını... Ve yaşadıkları acıları bir insanın ölümüne sevinc gösterileriyle katılan bir ülke halkının... İçinde bulunduğu trajik durumu acı bir tebessümle izledim... *** *tna
-
Saddam'ın idamı siyasi bir cinayettir... Çağımızda siyasal hesaplaşmalar hala ne yazık ki öldürerek ve yok ederek devam etmektedir... İzlediğim görüntülerde insanlara yönetimiyle acı çektiren bir despotun... Ölümüne onurlu duruşuyla gittiğini görüyorum... Saddam yapmış olduğu hatalar ve kendi ulusuna karşı işlediği suçlardan tam olarak yargılanamadan Emperyalist güçler ve onların işbirlikcileri tarafından, Emperyalist düşünce ve kaygıların bir sonucu olarak ... Eksik ve hatalı bir yargılama sonucu bu cezaya çarptırılmış ve uygulamasıyla siyasi bir cinayet işlenmiştir... *tna