sardunyam tarafından postalanan herşey
-
diloş...
kapıyı Kevın açarsa, Bruce açarsa, Mel açarsa, Tom açarsa, Antonio açarsa, George açarsa... Tepkilerimiz çok daha başka olur değil mi iğdem... badygardlara göre tepkimiz değişkendir...
-
BİR MİLLET UYUTULUYOR...
Sevgili Gloria emeklerine sağlık çok güzel bir tespit yapmışsın... DIŞ POLİTİKA Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturunca,bürokratları çağırmış ve 'Bana, ülkelerin dış politika anlayışları hakkında bir rapor hazırlayın' demiş. İki gün sonra bir dosya getirmişler önüne. Bakmış,içinde tek bir yaprak ve üzerinde 10-15 satır yazı. Şaşırmış önce ve 'Bu ne?' der gibi dudaklarını büzmüş, sonra okumuş. 'Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde, farklı ülkelerden gelen bir turist grubu, bir dinlenme yerine giderek buz gibi kola ısmarlamışlar. Kolalar gelince bardaklarında birer karasinek olduğunu farketmişler. İNGİLİZ, başka bir bardakta yeni bir kola istemiş. İSVEÇLİ, aynı bardakta yeni bir kola istemiş . FİNLANDİYALI, sineği bardaktan çıkardıktan sonra kolayı içmiş . RUS , kolayı sinekle birlikte içmiş . ÇİNLİ, sineği yemiş, kolayı içmemiş . YAHUDİ, sineği yakalayıp Çinli'ye satmış. JAPON, değerlendirilmek üzere, sineği Tokyo'ya göndermiş. YUNANLI, kolanın yarısını içtikten sonra itiraz ederek yeni bir kola istemiş. NORVEÇLİ, kolayı içtikten sonra bardaktaki sineği balık yemi olarak kullanmış . İRLANDALI, sineği ezip kolayla karıştırmış ve İngiliz'e içirmiş. AMERİKALI, 5 milyon dolarlık tazminat davası açmış. Arabistan hükümeti, özür dileyerek, 10 milyon dolar tazminat ödemiş. Bakan , bıyık altından gülerek rapordan hoşlandığını belirtmiş. 'İyi, güzel de, bu turist grubunun içinde bizden biri yok muymuş?' diye sormadan edememiş. 'Varmış efendim' diye cevaplandırmışlar. Bakan devam etmiş, 'Peki, o zaman, O ne yapmış?'. Bürokratlar biribirinin yüzlerine bakmışlar. İçlerinde en tecrübeli olanı, bir adım öne çıkıp, cevap vermiş , 'TÜRK, olayı şiddetle kınamis. Gerçi artık kınamamızdan bile rahatsız olanlar var...
-
galeyan kardeşliği
Ahmet Hakanlar, Zamancılar, Yeni Şafakçılar, Kürdistancılar, Kürtçüler... Türkün haklı tepkisinden ve bayrağından rahatsız olanlar çabalayın bakalım, bütün birikmiş nefretinizi ve korkunuzu boşaltın... terörle mücadele eden bir orduya ve onun milletine demediğinizi bırakmayın... TSK'ya alternatif bir başka ordu hayali kuranlar korkunun ecele faydası yok... Bayrağımızı asmamızdan rahatsız olanlar o bayrak size ne hatırlatıyorda rahatsız oluyorsunuz... Dua edin çok sabırlı bir millet karşınızdaki... Uzun yıllar beklenen ve akılları sıra nihayetlendi sandığınız o hayal kursaklarda kalacak... bakıyorum da şehit askerlerimiz için söyleyecek bir sözleri yok kaçırılan askerlerimiz için yok, pkk terör örgütü için tek kelime yok ama TSK, VE ULUSALCILAR, VATANSEVERLER birilerinin merceği altında... hadi bakalım... VATAN, NAMUS VE AHDE VEFA DİYENLER BUNLARI UNUTMAYACAK...
-
Şehitler'de ölür, Vatan'da bölünür...!
Önümdeki ekranda sürekli Roj TV açık… Programın adı Roj Aktüel… Bir erkek spiker Türkçe konuşuyor. Basbayağı televizyon… Düzgün bir dekor, araya vtr’ler giriyor, canlı telefon bağlantıları oluyor… Adamlar bayağı haber kanalı gibi yayın yapıyor. Bir anda bir bağlantının anonsu ile sarsılıyorum. Spiker diyor ki…”Sayın seyirciler şu anda PKK’nın elindeki esir askerlerden Özhan Şabanoğlu’nun babasına bağlanıyoruz. Baba Bahattin Şabanoğlu’nun telefonda sesi ağlamaklı… Diyor ki…”Oğlumun sesini duymak istiyorum. Ona zarar vermeyin.” Baba konuşurken altta “Esir asker Şabanoğlu’nun babası” yazıyor! Adamcağızın kalbi fazla dayanmıyor, kriz geçiriyor! Tüm bunlar PKK’nın yayın organı Roj TV’nin yayınında oluyor! O anda ajansa RTÜK’ün radyo ve televizyonlara terörist saldırılarla ilgili getirdiği yasağın haberi düşüyor. Halkını çok düşünen hükümetin RTÜK’ü bu kez de haberlerin halkı olumsuz etkilediğini düşünüyor! Ve yayınları jiletliyor! Tam da o anda Roj TV’de bir klip yayınlanıyor… Görüntülerde ardarda patlayan bombalar var, sloganlar atılıyor, ekranı alevler kaplıyor, aralara kırmızı harflerle yazılar girip çıkıyor, birdan ekran simsiyah oluyor . Kocaman kırmızı harflerle “Bu savaşın ve acının sorumlusu tezkeredir” yazısı beliriyor. Tüm bunlar PKK’nın yayın organı Roj TV’nin yayınında oluyor! Bu yayın uydudan her yerde rahatlıkla izlenebiliyor! Ve sonunda RTÜK’ün yasağını isteyenin hükümet olduğu ortaya çıkıyor. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in RTÜK’e gönderdiği yazıya göre hükümet haberlerin halkın moralini bozduğunu düşünüyor! Benim derdim PKK’nın elindeki 8 asker olduğundan gözümü Roj TV’den ayırmıyorum. Korktuğum sonunda oluyor! Roj TV Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun 3 gün önce rehin alınan 8 askerinin görüntülerini yayınlıyor. Özel görüntü diye, reklamlarını yapmak için ekranın ortasına kocaman logolarını basmışlar, 8 Türk askeri o logonun ardından bize bakıyor! Görüntünün altında esir Türk askerleri yazıyor! Tüm bunlar PKK’nın yayın organı Roj Tv’de oluyor! Bu yayın uydudan her yerde rahatlıkla izleniyor! Olan biten benim cidden kanıma dokunuyor! Şimdi soruyorum. Gücünüz bir tek Türk televizyonlarına mı yetiyor? Medyayı dört koldan kuşattığınız, her yeri ve ne acı ki herkesi ayrı ayrı satın aldığınız yetmedi de şimdi sıra bir emirle ses kesmeye mi geliyor? Farkında mısınız uğraşıp da yayınını bir türlü durduramadığınız Roj TV sizinle nasıl açıktan dalga geçiyor! Farkında mısınız Türkiye tarihinde hiç yaşamadığı şeyleri sizinle yaşıyor! Farkında mısınız Türkiye sizinle rezil oluyor!
-
İSRAİL OLSA NE YAPARDI?
ASLA OLMAMASI GEREKEN.... (ceyda görk) ABD ile yapılan kapalı kapılar ardı pazarlıklarda bu konuların gündemde olduğu, imzalandığı ve yürülüğe konduğu bizim paranoyamız değildi... Bakın... 3 Kasımda , Türkiyeye kedi bile teslim etmeyecek olan Talabani efendi, devlet töreni ile karşılanıp ağırlanacak...ABD, koskoca Türkiye Cumhuriyetini basiretsiz beceriksiz durumunda bırakıp, siz dokunmayın biz hallederiz PKK yı diyecek, sonra da, "Biz sizi bu beladan kurtardık, sizde şimdi buyrun oturun masaya da şu işleri bir konuşup anlaşalım, bağımsız Kürt devletine he deyin , güneydoğudaki yerel idarelere özerklik verin...daha çok o daha çok bu....tanıyacaksınız artık Kürdistanı…Şu kırmızı çizgileri silin bakalım" denilecek... Sonuçta, verdiğimiz bunca şehitler, gaziler neyin kimin uğruna canlarını vücutlarını ortaya atmış olacaklar... Gidip ABD ye "biz beceremedik buyrun siz haklarından geliniz" mi diyecek bu millet ??? Asla... Bin kere hayır... Bunu istemek bu Millete yapılacak en büyük aşağılamadır... Bunu yapmayın...yaptırmayın... Tez vaz geçin.... Bakınız; The Daily Telegraph gazetesi'nde yayınlanan bu haberde “Talabani'nin göründüğü kadar hantal olduğunu düşünmek hata olur. Irak Cumhurbaşkanlığı yapan Kürt lider, sınır ötesi operasyon sorununu kendi nihai amacı için kullanması sürpriz olmayabilir” yorumu yapıldı. "Talabani'nin PKK'yı etkisizleştirerek bağımsız Kürt devleti için ABD'den onay alabileceğini" belirtildi. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin, PKK'yı etkisizleştirmesi halinde bağımsız Kürt devleti için ABD'den onay alabileceği öne sürüldü. İngiliz The Daily Telegraph Gazetesi, Celal Talabani'nin, her zaman hesap yapan biri olduğunu savunarak, Talabani'nin Türkiye ile yaşanan PKK krizinin avantajına kullanabileceğini iddia etti. ABD’nin bağımsız bir Kürdistan’a karşı olduğu konusunda kuşkularının bulunmadığını kaydeden gazete, buna karşın Talabani'nin PKK’yı etkisizleştirerek ABD'den ödün koparabileceğini ve bağımsız Kürt devleti için Washington'dan onay sağlayabileceği görüşünü dile getirdi. "PKK’nın bürolarını kapatmak ise ilk adım olabilir" diye yazan gazete, "Eğer, Talabani'nin yönetimindeki Irak Kürtleri, Türkiye'nin işgalini önleyecek adımları atarlarsa Washington, Kürtlerin Irak'tan ayrılmasını hazmedecek kadar minettar olabilir ve sayın Tabalani, her zaman istediği ulus devletine kavuşur" yorumunu yaptı... Bu millet bu dış yardımları hele ki askeri harekatları ve bağımsızlığı konusunda,iradesini asla bir başka ülkeye teslim etmedi. Aracı kullanmadı...Ayrıca bu girişim de kara gözlerimiz için olmayacak...Ardından gelecek her türlü yaptırımın hesabını kim verecek? Talabani nin oğlu Türkiye yi ateşe vereceklerini söylüyor salyaları akarak… Şaşarım ve gülerim…Ey milletim, askerim bu çapulcu takımı kendilerini fasulye gibi nimetten sayarak, Türk Hükümeti ile pazarlıklar yapmaya kalkıyor…Aynı masaya oturmak hevesleri hiç bitmeyecek… Ve biz bunu yapmayacağız… Bunu yapmak heveslisi olanları da biliyoruz…Unutmuyoruz…Unutmayacağız…O çok hümanist ve yumuşacık kalplerini kırıyoruz ama !!! kusura bakmasınlar…Biz o kadar iyi değiliz !!! Hele bu bahiste hiç değiliz !!!
-
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
Teşekkür ederim Zates, senin yazdıklarında bir başka güzel... Cüzdanımın içinde bir sarmaşık yaprağı saklıyorum... Bir caminin avlusunda seni beklerken oturduğum duvar dibinde yetişen sarmaşıktan koparmıştım... Ne kadar tuhaf değil mi bu zamanda böylesi kaldımı diyorsundur... Evet belkide son örneği... O yaprak şimdi elimde sararmış biraz tabi oldu epey dalından koparalı... Hani sen gelmemiştin o gün, gelememiştin sonra ben avludan ayrılmak üzereyken telefon etmiştin gidiyormusun diye... Biran gözlerim seni aramıştı etrafta acaba geldide beni uzaktan izliyormu dedim... Buda tuhaf bir kuruntu olabilir... Evet dedim gidiyorum... Ve görüşemedik... Aradan geçen zaman zarfında uzun uzun düşündüm neden gelir insanın başına böyle şeyler diye... Bunlar bizim tercihlerimiz aslında... Düşüncede tıpkı yerçekimi yasası gibi ne kadar yükselsede bulunduğu yere geri dönermiş... Benimkide o hesap... Şuan anlayamasamda birgün anlarım diye umut ediyorum... Düşünmekteyim hala ve neden düşündüğümüde düşünmekteyim... Belkide bir bumeranga takıldım fırlatıyorum ama geri geliyor... Üzülmüyorum artık kalbimse nasırlaştı... Gizli bir acı var içinde ama dışarı yansıtmıyorum... Üzerini örttüm başka şeylerle... Çok altlarda kaldı boş ver kanayıp dursun bir gün kurur kendi kendine... Seni en çok geceleri düşünüyorum şimdi nasıldır ne yapıyordur diye... Karnı acıkmışmıdır, yemeği varmıdır diyorum... Uyumuşmudur üstü açılmışmıdır diye düşünüyorum... Sonra kendime gülüyorum... Bırak bu düşünceleri diye... Özür dilerim bu kadar tuhaf olmayı ben istemedim... Hiç hoş şeyler değil aslında bunlar... Oysa ayrılıklarda sevdaya dahil değilmiydi... Kabullenmeyi zor beceriyorum... Senin nedenlerinle benim nedenlerim örtüşmedi... Ve o duyarsız sözlerin kanıma dokundu... Sahiden sen sevemezmisin? Bir keresinde hiç ağlayamamda demiştin... Çok zor olmalı sevememek ve ağlayamamak... Taşlaşmış olmalısın... Bu kadar duyarsız olabildiğine göre... Nasıl becerdin bunu herkesden dahamı çok yanmıştı canın... Yoksa herkesten daha çok acı çektiğini mi sandın? Bilemem ama unutma sayende senin kadar acı çekmiş biri var şimdi... Eşitledin beni kendinle bu hayatta... Yo yo öyle can acısı, ten acısı değil bu sen ruhumu acıttın sevmeyi bilmeyen adam yine kendinden yana tarafsın... Neyse bunları hak etmiş olmalıyım... Yoksa bu dünya zevk ve neşe dünyası değil... Öyle sevmeklede kurtulamıyorsun acı çekmekten... Hatta aksine ne kadar çok seversen o kadar çok yanıyor canın... Bütün sevdiklerin başka yaralar açıyor içinde... Belkide en iyisi senin yaptığın ne yapacaksın aşık olupta, bu sayede daha dayanıklısın... Sıkı giyin, atkını almadın ama havalarda soğudu neyse geldiğin zaman sararsın boynuna... Şimdi masal vakti kendime masal anlatıp uyutacağım...
-
Türkce baska ülede resmi dil olabiliyor ama Türkiye'de baska bir dil konusuldugunda bölücülük oluyor
Elmaları armutları çoktan karıştırdılar... Priştinede Türkçe eğitim veriliyorsa orada ki Türkler azınlık olduğu içindir... Türkiye'de ki Kürtler kendilerini azınlık olarak gördükleri sürece ve bu onlara empoze edildiği sürece bunun adı hak arama aslında özünde kandırmaca olacak... Kürt asıllı arkadaşlar size soruyorum kendinizi azınlık olarak mı görüyorsunuz? Okullarda Kürtçe eğitim almak sizin için ne ifade ediyor? Türkçe'nin yanında ikinci bir resmi dil olarak Kürtçenin gelmesi size ne kazandıracak? Yada Türkiye'ye ne kaybettirecek? Dünyanın hiç bir Cumhuriyetinde iki resmi dil olmaz...
-
SESSİZLiKTEN BiR SES
Bu yazı bunu yazanlar için ne ifade ediyor tam olarak bilemem ama içinde yazanlar kısım kısım değerlendirilmeli... Mesele evlere asılan bayraklar neden rahatsız etti, sokaklarda protesto etmemiz neden rahatsız etti? Şimdi sevgili Zedan, bir Kürt genci olarak diyorsun ya işte bu bizi başkalaştıran sihirli kelime... Bu ülkenin vatandaşlarına ne deniyorsa öyle ifade etmeni beklerdim kendini... Ama sanırım bu sizin için size dayatılan "öteki" olma çabanız için zor... Çünkü yıllarca bunun siyasetini yapıp ve ardından dağlara çıkıp ve yine siyasetini yapıp meclise girenler alt kimliği baskın kimlik yapma derdinleydiler... Bunun Kürt asıllı insanlarımıza ne faydası olmuştur tartışılır... Ben Kürdüm dediğinde diğeride ben Türküm diyecek ben Türküm demenin iki farklı şekli var biri ırkçı diğeri milliyetçi... Biri etniğine bakar diğeri millet oluşuna... Yoksa nereden geldiğimizle bu işin içinden çıkamayız... Terör Türkiye'nin 80 küsur ilinde her etnik kökenten askerimizi şehit etti... Karadenizlisi, Akdenizlisi, Marmaralısı, Güneydoğulusu... Eskiden böyle tanımlamazmıydık kendimizi nerelisin Karadenizli, nerelisin Güneydoğulu... Bunlar bizim renklerimiz, tatlarımız, kültürümüzün zenginliği değil miydi? TSK üniforması içinde çarpışanların etnik kökenine bakmıyor terör... Asker Türkiye Cumhuriyetini temsil ediyor çünkü... Ve ona sıkılan kurşun bütün bir millete sıkılmıştır... Bunu asla unutmayın... Sen ben kavgasına girmeyelim... Bunun bize hiç bir faydası olmayacak... Devlet eleştirilebilir, eleştirilmesi zaruridir... Çünkü onun yönetimine talip olanların kimlik numaralarına bakılmıyor herkes talip olduğu görevi layıkıyla yerine getirmekle sorumludur, sorumluluğunu yerine getirmeyen kim olursa olsun eleştirilmeli, gerekiyorsa yargılanmalıdır... Kimse Türkiye Cumhuriyetinden büyük değil... Ama bu ucu keskin bıçak kötü niyetlilerin ellerine geçtiğinde devleti eleştirmenin adıda tarzıda değişiyor... Resmen bölücü söylemler ifade edip adını hak arama koyabiliyorlar... Haksızlıklarla birlikte mücadele etmezsek bölgelere ve etnik farklılıklara göre hak ararsak terör ve bölücülük bundan beslenir... Yani sonuçta Kürt halkı teröre karşımı yoksa değilmi iyi düşünmeli... Bunun en ağır bedelini ödeyen ve ödeyecek olan zaten onlar... Sokaklarda Kürt avına çıkmış kendini bilmezlerde var evet görüyoruz onları... Teröre ne kadar karşıysam terörü bahane edip ırkçı kavga çıkarmak isteyenlerede o kadar karşıyım... Her ikiside tüylerimi diken diken ediyor ve gördüğüm manzaradan rahatsız oluyorum... Ama lütfen Türkiye'nin hangi bölgesinden olursak olalım haklı tepkimizi sokakta yada demokratik diğer alanlarda göstermemizden kimse rahatsız olmasın... Demokratik haklar ancak bu yolla alınır... Ayrışarak değil... Sen bana omuz vereceksin ki birlikte mücadele edelim... Yoksa ? Bizi bu şekilde karşı karşıya getirmek isteyenler amacına ulaşmış demektir... Askeri harekat bölge halkının huzuru ve refahı için ve hızla gelişmesi için yapılacak ve yapılmalı... Bölge halkıda bu konuda askerine yardımcı olmalı... Yoksa barış o topraklara daha uzun süre gelmeyecek...
-
Okulda şehit denilmeyecek !
Artık bakanlıkların amblemlerinde TC yazmayan ülke burası... (bakınız milli eğitim, maliye, enerji v.s. bakanlıkları ve bunlara bağlı kurumlar/okullar) Mümkün olsa şehit sözcüğünü lugatlardan çıkaracaklar... Geçen yıl bir şahsiyet terörle mücadelede şehit düşen askerlerimize şehit kelimesini kullanmamamız gerektiğini ifade etmişti bu bizim damarlarımızda olan şehadet merakını ortaya çıkarıyormuş savaşçı ruhumuz canlanıyormuş... bunu söyleyen şahıs bir Akp'li... Ve terörle mücadelede şehit olanların şehitliğini bile tartışılır bulanlar var... Çocuklar etkilenmesin değilmi okullarda şehit kelimesi yasaklansın... Hatta tüm ülkede yasaklansın şehit aileleride ziyaret edilmesin...
-
ENEL HAK..........
Elbette herkes anlayabildiği kadar yorumlar ne kadar anlatmaya çalışsada karşıdakinin anladığı kadar anlatır aslında... Yani eksik şeyler ifade ediyor olabiliriz bu konu bir iki kelime ile ifade edilebilseydi 12. Yüzyıldan bu yana çok daha iyi anlamış olmamız gerekirdi... Ama Mevlana'ların, Yunus'ların o çağlarda anladıpını biz bugün anlamakta zorlanıyoruz... Bu bu mudur yoksa şu mudur dememiz bundan... Çünkü biz öğrenegeldiğimiz ve kabullendirildiğimiz öğretilerle birde başka türlüsü ile karşılaşınca ikisini birbiriyle uyuşturamıyoruz... Aklımızdaki kavramlar karışıyor... Hz. İsa'nın tanrı edinilmesi konusunda Kuran yorum yapmıyor Allah'a oğul isnat edildiği için yorum yapıyor... Ve Allah üçtür demeyin diyor... Bakara Suresi (253) İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah'ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar. Nisa Suresi (171) Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "(Allah) üçtür" demeyin.Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter. İnsanın ölümü tadarak Allah'a döndürülmesi ise insanın Yaratıcı Kudret tarafından halden hale döndürülmesidir... Yani Hakk'tan olduğu halde insan acizdir ölümlüdür oysa Allah ölümsüzdür... Ete kemiğe bürünmesi ve insan suretinde görünmesi tamamen Allah'ın dilemesidir... Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım... (halife/temsilci) Diliyor ve yaratıyor... Ve ona kelimeleri öğreteceğim... Yani hikmet sahibi ancak O... Ve ona nurumdan üfleyeceğim (kendimden bir enerji vereceğim) Bütün bunlar insanın Allah tarafından kendisinden bir nur taşıyacak şekilde yaratıldığını anlatan ayetler... Allah'tan olmak ile Allah olmak hem aynı hem değil... Tekliğin içinde düşündüğünde görünen herşey ve görmediklerimiz Hakk... Yaşam ve ölüm ise bir tecrübe ve deneyim vesilesi... Kendimizi tanıma ve Hakk'ı bulma yerindeyiz... Bu çok kutsal bir vazifedir... Ve Cyrano çok güzel ifade etmiş kendi adıma büyük faydalar çıkardım teşekkür ederim...
-
Gece Yağmuru
valla orasını mevlam bilir artık beşmi verir onmu verir ben karışmam bencede annayan annamıştır annayışlı olmak lazım
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Gecem bi zahmet geliver şuracığa kulağını çekmek hatta burnunu ısırmak istiyorum evet ücret konusunu konuşalım bi ara artık çok geç canavar uyandı onu kimse tutamaz artık savulun
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
iyi işte bende demeden söyleyim dedim aklından bile geçirmezsin artık sen bana beceriksiz mi demek istiyorsun bak reklamını yapmak için sayfamı kullanıyorsun dikkatini çekerim... sende çok şekersin içimdeki canavarı uyandırıyorsun
-
Gece Yağmuru
valla gülme komşuna gelir başına birgün sende beş canlı olursan görürsün bu kadar düşünceli olma demedimmi ben sana düşün düşün iştir işin...
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
bazen en yakınında duran senden en uzağa düşüyor konuşuyorsun ama anlaşılmıyorsun... kör olsan belki daha iyi görürdün beni... dilsiz olsan belki daha çok konuşurdun... saydınmı kaç yıl geçmiş üzerinden, susuyorsam unuttummu sanıyorsun...
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
bize bizden daha büyük engel varmıdır? ben ile sen arasında duran senden başka kim kaldı? söylediklerinde söylemediklerinde aldanmışlımla kalsın... kabulleneceğim herşeyi, herşeyi ve herşeyi... verilmeyenleri bile... ama bir şey var ki onu kabullenemiyorum,
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Giderken ardına bile bakmadan, Bir an dur , dinle . Kulaklarında yankılanan sesimi. Yarım kalmış şiirlerim var sana. Ve daha yakılmamış türkülerim, Seni sana anlattığım; “Sen sevgili, Varlığına eremeyip, Yokluğuna dayanamadığımsın. Kalbimin en büyük sırrı, Dudaklarım yanmadan anamadığımsın. Her an yanımda taşıyıp, Elimi uzatınca tutamadığım. Yaz yağmuru gülüşünü beynime kazıyıp, Bir busesini alamadığımsın. Savururken hayatımın ihtiraslı yıllarını, Bir yangın alevi loşluğunda. Yüklemlerimin içindeki tek öznem, Yağmur bulutları ardına saklanmayan son yıldızım, Ve umudun peşinde koşup duran kelebek telaşımsın.” Şimdi dön ve git , Bırakalım yarım kalmış şiirler Ve yakılmamış türküler boynu bükük kalsın
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
İKİ BEN YAŞAR İÇİMDE İki ben yaşar içimde, Biri; denizleri mesken edinmiş, Bu şehrin her sokağına hüzün yazan ben. Diğeri; Hala sırılsıklam sen.
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
ben kendime tembel diyebilirim ama bir başkasına dedirtmem hadi gel bekliyorum söz sana su böreğide alıcam... şekkerim değilmi bak bir başkasına şekker dedirtebilirim o kadarda mütevasiyimdir... çok önemli dipnota cevap: ne reklamını yapıyon napalım yane
-
Gece Yağmuru
kankin belkimde üç canlıdır ne biliyosun? hadi bayramlaşalım canem pekte düşüncelidir kendisi
-
Param Bitti Borç mu Alsam
Ajitasyona değil gerçeklere ilgi duyuyoruz biz... Açın halinden anlamak için aç kalmak gerekmiyor açları görmek yeter... dünyaya bir bakın kendini bilen zenginler kişisel imkanlarıyla Afrika'nın aç insanlarına gıda yardımında bulunuyorlar... onlar açlığı bilmiyorlar üstelik... Bu ülkedede açlık sınırında yaşayan insanlarına sadaka yardımı yapan ve bunuda siyasi malzeme olarak kullanan iktidarlar var...
-
Şehitler'de ölür, Vatan'da bölünür...!
Sevgili Gece Yağmuru +1 Bütün ifadelerine yürekten katılıyorum aynı şüpheleri bende sürdürüyorum... Yani şehit sayımız hakkında... Ve hala ve dahada Amerikadan icazet bekleyen milleti oyalayan, profesyonel asker olmalı diye yeni bir kavram getiren başbakan yalan konuşuyor... Cenazelere gidemeyecek kadarda vatanperverler işte... Ayrıca seninde belirttiğin gibi teröristleri destekleyen ve uydudan yayın yapan bir sürü kanal var bunlar bütün dünyaya yayın yapıyorlar... Neler gösteriyorlar bizi dünyaya nasıl tanıtıyorlar? Ama bizimkiler ne yapıyor ulusal kanallarımıza sansür getiriyor... Neden? Çocuklar etkileniyormuş, vatandaş galeyana geliyormuş gelecek kardeşim, çocuklarda etkilenecek bize bunları düşündükleri yalanını anlatacaklarına gerçek korkularını anlatsınlar... Çocuklar ölmesin, ocaklar sönmesin diye çığlık çığlığa bu millet... Hangi asker ailesine acı haber gelecek diye bekleyen insanların yüreğine su serpin ve şehitlerin kanları helal değildir bu hükümete... Bizi sakinleştirmeye çalışacaklarına çözsünler bu meseleyi ne gerekiyorsa onunla daha kaç sene çekeceğiz bu çileyi...?
-
BURASI NERESİ BİLİYORMUSUN?
Fırsatçılar her zaman her yerde olacaklar en iyisimi onlara prim vermeyeceğiz... Aklı başında olan insan düşünür bazı kendini bilmezler sokaklarda Kürt avına çıkmaya başladığında onlara sorulacak soru şudur: Şehit olan Hakkarili, Şanlıurfalı, Mardinli etnik kökeni farklı olan insanlarımız kimin şehidi.? Ve aklı başında olan Kürt kökenli Türk Vatandaşlarımızda bunlara prim vermesinler... Eğer tek millet ve tek yürek olacaksak nereden geldiğimize değil nereye gideceğimize bakmak zorundayız... Ben muacirim ama Türk asıllıyım oralardan göçmüş olmamız benim Türk olduğum gerçeğini değiştirmez annem de karadenizli ama laz değil... Benim etniğindede aslındada ötesindede kendimi ifade edeceğim bir başka kimliğim yok TÜRKÜM... hepiniz gibi...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
hayırlara çıksın inşallah Gecem... Fekaaat bende bu su böreğine takıldım canem sen beni su böreği açarkenmi hayal ettin canem becerikliyimdir ama tembelimdir ben... evet çok şakacıyımdır 365 gün şaka yaparım 6 saatinde şakalarımı sayarım... kahve demişken hadi gel kahve içelim yanında eti tutkuda var içinde muhteşem yapışkan çikolatasıda var...
-
NATALİA
Bidenecik Natalia, neredesin yoksun bir süredir iyimisin? Ruhsatsız ruhsatsız bir tutkuymuş gelip geçen üç mevsimi yitik koynunda örseledi en güzel anları yarınlarından emanet düşlerle saflığımın girdabında boğulurken üryan bir gecenin kollarına sarılıydı yıldızlar içimdeki aşkın sıratında boğulurdu ruh eşim sandığım bir düşün peşine takılmış kuyruklu yıldıza yüklemişken dünyayı sadakat ipi çözülmüş parmak uçlarından tutulmuş bir kere kıyısında batırırken her seferi acı yükü yüreğimi belki dünden kalan bir izdir dört yanı sarılı günahlarla boğazına kadar batmış elleri içimi kemiren sadece anlamsız bir boşluk güneş şehrimi terk ederken ruhsatsız bir tutkuymuş gelip geçen üç mevsimi yitik