Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. Bu işin kolayı tazminatmıdır bu kadar mı yani? Japonya bu tazminatlarla mı kalkındı? sayın fft, Hiroşima'ya atılan bombanın yanında dünyanın bütün katliyamları hafif kalır... ama aklıma güzel bir düşünce getirdiniz... biz Mehmetçik anıtları ile doldurmalıyız her yanı... Mehmetlerimizin isimleri yazmalı orada... ve bu konu soğutulmamalı... münferit diyenlerin ağzının payı anında verilmeli... Nisandan bu aya kadar 130 şehit vermişiz 6 ayda... ve hala derdimizi anlatamamışız bazılarına... hala bizden 2/3 gün müsade isteyen Amerikan kuklalarıyle oyalanıyoruz... birileride demokrasi içinde çözüm arayışında... yollara mayın döşeyen, hain pusular kuran terörist demokratik davranıyormuş gibi...
  2. İkiye üç kala...Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma...Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda...? Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında...Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ''adıma'' çalardı rengini...Adım ''sen'' oldukça,adını ''ben'' sanardım... Şarkılar vardı sözlerinde...Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler...Ve dilimize pelesenk olmuş düşler...Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde...Birbirine karışsa tamamlanır(dı)...Karış(tı)...Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize...İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde...Mart'a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu... ''Sen'' beni gözlerimden sıkıca tutmuştun...''Ben''se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum... '' Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni...'' Derdin. * ...Ve eklerdin : ... * Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda...Ve aylardan ''Eylül''dü hatırlattığımda... ''Ortaköy''... Sarı kokuyordu adeta...Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu...Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler... ''Yaprağın kaderi düşmekmiş''...Belki de bu yüzdendi havadaki melodram... Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine...Gülümsüyordun belli belirsiz...Aniden bir kağıt çıkardın cebinden...Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle...''Teşekkürler''ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine...Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde...Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde... ''Aşk''... Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne...Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala...Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun... ''Sıra sende...'' Dedin. ''Aşk''ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda...Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ''O''na boylu boyunca... ''Kendim(den) daha 'az',sen(den) daha 'çok' sevmeler biriktirir...'' Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına...Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi...Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından... ''Hatırladım...'' *...Ve eklerdin : ''Bana sen hatırlattın...''* Unuttuğum çok söz var yaşamda...Yitirdiğim sayısız ecel...İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var...Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar... ''Sen'' ama bir ''sen'' daha ekleyemiyorum kaybedişlerime...Varlığın öylesine ''ben''ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma... Anlamıyor musun hala...?Sözcükler kadar ''fani'' değil hiçbir ''aşk''... Üç harfte üç defa daha öldürsem de ''sen'i... Geriye siyah'ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki...? Biliyorum artık küçük adam; Üç harf bir ''aşk'' etmiyor...Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor... İkiye üç kala...Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha...Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında...Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru...Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından...Bir gölge düşüyor cama...Ruhunu teslim eden firari bir buğu...Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine : *...Deli kızım uyan,söylenenler yalan... Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan...*
  3. şarkta hakikat aynasız anlaşılmaz... ayna tutmalı hakikatı göremeyenlere... ve ayna olmalı kendini görmeyi bilmeyenlere... ama nasıl? hala aynadan korkan bunca şarklı varken... aynaya bakmayı günah sayanlar varken... muhteşem bir şiir bu...
  4. Çay fincanları doldu boşaldı Üst aramaları başladı bitti Yol geldi, gökyüzü gitti Dilsiz suyun türküsüyle Sarnıca ölü kelebekler bıraktı bulut Dört beyaz yelkenin başı döndü Hava su ateş toprak dedi, su dedi biri Akşam otları beyazlaşırken Güneş kuşlarına sırrını söyledi ten Isın dedi diğeri. Yol geldi, gökyüzü gitti Boşluğa kondu ışıklar, denize esti Misk ü amberin ölü ürkekliği Dört yanı dağdan bir ovayı tırmandı Yaşam kılığında üç bin metre Yeryüzü kuşa boğuldu Öyle çok solundu ki soğuk Saçaklar buz tuttu Kuşlar vardı en son dizelerden düşen dallarda Bir de bir oyundan kalma dekor parçaları Hepsi buz tuttu.
  5. Irak'ta ümmet ümmeti kırıyor... pkk teröriristleri müslüman Türk evladını üstelik Kürt Türk demeden kırıyor... Pakistan'da müslümanlar diğer müslümanları ümmet oldukları halde katlediyor ve hepsi haince, hunharca, adice... vahşet durmuyor ve vahşet ümmet olduğunu iddia eden zavallılarda... bir millet millet olmayı beceremezse, ümmet olmayı hiç beceremez... ümmet olmak peygambere tabi olmaktır, kıyamet günü onun bayrağı altında toplanmayı umut etmektir... ama nafile... çünkü ümmet olduğunu sananlar mezhep kavgasından bile kurtulamıyor... o yüzden laik sistem diyoruz, o yüzden inanç ve ifade özgürlüğü diyoruz... o yüzden Mustafa Kemal çok önemlidir, iyi anlaşılmalı, doğru anlamalı diyoruz... bu ülkeye dışarıdan askeri bir müdahale yapılamıyorsa bu ülke içeriden çökertilmek isteniyorsa bunun en önemli nedeni LAİK VE DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ olduğu içindir... bir ülke bir başka ülkeye askeri müdahelede bulunacaksa bunun gerekçelerini ortaya koyması istenir bu nedende o ülkede demokrasi ve laiklik yani özgür ifade olmamasıdır... oysa Türkiye hem laik hemde demokratik tek müslüman ülkesidir... bunu 80 yıldır başarmıştır... Amerika'nın ılımlı islamı desteklemesi ve Fethullah Gülenleri beslemesi bundan sebebtir... önce laik ve demokratik sistemi çökert, dini devlet işlerine karıştır, özgürlük yerine dikta getir ki o ülkeyi işgal etmen kolaylaşsın... ve işte bugün bu kolaylaşmıştır... din mi cumhuriyet mi ayırımı yapılmak isteniyor... ümmetmi milletmi olacaksın diye soruluyor... ikisi arasında seçim yapmaya zorlanıyor manevi baskılar kuruluyor... hoş aklını kullanmayana ümmet olsanda fayda yok... kerbelada Hüseyin'i katleden yezitler de müslümandılar... ümmeti peygamberin torunlarını katletti... vahşete bak... oysa biz Kurtuluş Mücadelemizi müslümanı, hristiyanı, farklı farklı mezhebiyle birlikte vermiştik... ne uğruna MİLLET olma uğruna... sonra Damat Ferit'ler yine çıktı sahneye Allah diye aldattılar ümmeti müslümanı... bu işlerden nemalananlar avuçlarını ovuştururken zavallı müslümanlar neye uğradıklarını bile anlamadılar... Millet olmak için aynı dine, aynı mezhebe, aynı etnik kökene ihtiyacınız yok... Bizi bir arada tutan ve tutacak olan yegane anlayış LAİK, DEMOKRATİK, KEMALİST, MİLLİYETÇİ Türkiye Cumhuriyetidir... Ümmetçilik bu ile karıştırılamaz... o dini benimseyen herkesin özelinde saklı... Kimliklerimizde ise aynı şey yazıyor TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI... alevi, sünni, kürt, laz, çerkez, çeçen, gürcü, hristiyan, ermeni ne olursan ol... TÜRK'SÜN deniyor... 2+2=4
  6. Değerli arkadaşlarım Bize Kürt hakkı diye 30,000 kürdü öldürdünüz diyenlere, Ermenileri katlettiniz diyenlere neden soramaz bu hükümetler... Bosna'daki Türklerin, Bulgaristan'daki Türklerin, Yunanistan'daki Türklerin, Irak'taki Türkmenlerin, Çin'deki Uygur Türklerinin, Rusya'daki Çeçenlerin, Azerbeycan'daki Azerilerin, Kıbrıs'taki Türklerin... Hesaplarını? Japonya, Hiroşima'ya atılan bombanın hesabını neden sormaz Amerika'ya? Neden gündeme bile gelmez üstelik belgeli, belgeselliyken? Neden Rusya, Fransa, İngiltere, Amerika, Sırplar, Almanya ve bilimum Hristiyan zalimlerin dünyanın bütün fakir, *****, bilgisiz, belgesiz, saf müslümanlarına yaptıkları zulümlerin hesabı sorulamaz...? Neden yapmadığımız şeylerle itham edilen biz oluyoruz? Neden din bizi ***** bırakmakta araç olarak kullanılırda bir müslüman evladı çıkıp ya kendinize gelin bunlar sizi kullanıyorlar kafanızı şu kumdan çıkarın dediğinde hepsi birden ona çullanırlar? Dinin hayatımızın tümünde olması ya da olmaması bizim elimizdeyken bizim bir başkasının icazetine ihtiyacımız yokken 21 YY'da kitaplar, cd'ler, internet bu kadar bilgi ile doluyken hala neden bu kadar ******** bu müslümanlar? Neden kukla olmaktan ve birbirilerini kırmaktan kurtulamazlar? Hoca efendiler cuma hutbelerinde bağış toplamayı akıl ederde (!), gençleri evlendirin evlendirmek sevaptır, evlenmek sünnettir demeyi akıl ederde, ey müslümanlar okuyun, öğrenin, sorun araştırın, çocuklarınızı okutun, kul olmayın kula, köle olmayın başkasına, can almayın, kan dökmeyin demezler? Bir din insanı böyle ***** bırakmaz, bırakmamalı... Ancak dini kendi çıkar kapılarına alet edenler akıllı müslümanlar görmek istemiyorlar, hele soru soran müslümanı taşa tutuyorlar... Öyle ise hak ettiğiniz gibi yönetilirsiniz... Başörtüsünü bayrak yapıp, göndere çekersiniz, millet olmak yerine ümmet olur hoca efendilerin ardında hocayı taklit edersiniz... sonra neden diye sormazsınız bile...
  7. Kimin Amerikancı olduğunu kızlarını ve oğullarını Amerika'da okutan ve torunları Amerika'da doğup Amerikan vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanına sormak lazım... İlhan Selçuklar yönetmiyor bu ülkeyi onlar gerçekleri yazıyor o gerçekler birilerini rahatsız ediyor...
  8. Düne kadar Barzani ile görüşmekte sakınca görmeyen Abdullah Gül şimdi muhatabım değil diyor... Ne oluyorda bir öyle bir böyle konuşuyorlar? bu adamlar ne kadar yanar döner akşamdan sabaha değişiyorlar... doğrusu gelişerek değişmeleri çok hızlı oluyor... değiş tonton diye bir cizgi film vardı eskiden anında değişirdi duruma göre, hadi bakalım değiş ...
  9. Bilim Allah'ın varlığı ya da yokluğu ile ilgilenmez ve din bilime alet edilemez... Bilim dünyayı evreni ve canlılığı anlamanın bir yoludur ona inanç yüklenemez... devlet yönetimide dinle olmaz olamaz dini devlet işlerine karıştırdığınızda ortaya böyle karışık bir manzara çıkıyor ve hala birileri bunu din düşmanlığı olarak anlıyorsa gerçekten yapacak başka birşey yok bu bir tercih meselesi doğru o yüzden lütfen tercihlerinizi başkalarına dayatmayın... Dayatanlarada müsade vermeyin... bu dinimin emri demeleri ve bu sebeple başörtüsü taklamaları çağdaşlığı ne getirir ne götürür eğer niyet gerçekten dinine hürmeten sadece bir emrini yerine getirmekse buna müdahale edilemez... ama bu bir yaşam biçimi olarak topluma dayatılıyorsa (ki dayatılıyor) o zaman din devlet işlerine karışıyor demektir... ve bizim ülkemizde malesef Mustafa Kemal'in aramızdan ayrılışından hemen sonra dinciler hayatın ve yönetimin her alanına inançlarını dayattılar... bu ülkede birileri dindar cumhurbaşkanı istemekten vazgeçtiğinde ve inancını reklam malzemesi olarak kullanmadığında gerçek demokrasi gelmiş olacak ve o zaman insanlar giyim kuşam savaşıda yapmayacaklar...
  10. Evet Sevgili Birce çok haklısın nereden geldiğinden ziyade nereye götürdüğü ve götüreceği daha önemli... dünyada İslam ile yönetilen yada soruyu doğru soralım dini devlet işlerine karıştıran devletler arasında kaç tanesi gelişmiş ve uygarlaşmış bir medeniyet sergiliyor? bugünden bahsediyorum... bugün hangisinde çatışma yok, kan yok, kargaşa yok, özgürlük var, demokrasi var, aydınlanma var? Pakistan'da önceki gün patlama oldu ve yüzlerce yaralı... peki ama neden diye sormazmı bu insanlar? neden Avrupa'da, Amerika'da bu kadar kan dökülmez? neden onlarda bir münferit olay büyük bedeller ödettirirde bizim gibilerde büyük olayların üstü örtülür? neden dini devlet işlerine karıştıran bütün ülkeler geri kalmıştır? insanlar sadece din konuşur? dini bile doğru bilip doğru uygulamazlar? delinin biri kuyuya bir taş atıyor kırk akıllı müslüman çıkaramıyor?
  11. Nereden geldiğimizin hiç bir önemi yok aslında sevgili Taurusmutis... Evet ben muhacır bir ailenin evladıyım ve benim dedem Çanakkale şehidi... 3 evladını Bulgaristan'da bırakıp 24 yaşında Çanakkale'ye gelip şehit düşmüş... Biz Bulgaristan mezalimine uğramışız aynı zamanda dilimiz, dinimiz, isimlerimiz değiştirilmek istenmiş direnmişiz... Bu dünyaya kendi iradem dışında Türk olarak geldim herhangi bir başka milletten olabilirdim ırkçı değilim ama kimliğim Türk, Atatürk'ün NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE derken ne demek istediğini anlayanlardanım... Atalarımız çeşitli yerlerden gelmiş ama millet olmak başka birşey kendi kimliğimize sahip çıkmayacaksak neye sahip çıkacağız.? Teşekkür ederim arkadaşım beni gururlandırdın TÜRK'ÜM VE MUTLUYUM...
  12. bizde seni çok seviyoruz Yumoteeeem ben bu çiçeğimi çok değerli bir insan olan sevgili Muki'ye vermek istiyorum... forumun bir köşesinde bir rahatsızlığımdan söz etmiştim ve bir ilaç aramıştım kendisi beni mahcub ederek bu ilacı bulup bana gönderdi... nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim... çok incesin, çok iyi yüreklisin, çok temiz kalplisin sevgili Muki... bu yaptığın benim için çok önemli... ne söylesem az gelecek lütfen bunu kabul et... ve sevgi içinde dostluk içinde umutla kal... dilerim her sıkıntında sana yetişecek dostların her zaman olsun yanında... zor günlerden geçiyoruz hepimiz ama böyle insanlarda var hala...
  13. sardunyam şurada cevap verdi: KesKiNkAleM başlık Güncel Konular
    Yarın bütün Türkiye'de siyah giyme eylemi yapılacak... siyah giysi giyemeyecek olanlar yakalarına siyah kurdela takabilirler... Dilerim bu kez milletçe kararlılığımızı devam ettirebiliriz unutmayın, unutturmayın, bu konuları konuşmaya devam etmek zorundayız ki bizi ciddiye alsınlar yoksa yine yeniden uyutacaklar...
  14. sendemi meleğim sendemi çalıkuşum sendemi zor dönemlerden geçmektesin... umarım yoluna girer aslında muhakkak yoluna girer... ama senden neler alıp götürür o sana kalmıştır... iyi olacaksın, geleceksin ve biz yine herşeye inat kendi küçük dünyamızda birbirimizi mutlu edebilmeye devam edeceğiz... seni özledim... bende sana ulaşamadım bitanem ama haberini aldım ya rahatım şimdi seni seviyorum... Allah'a emanet ol ve mutlu ol...
  15. İnsan Hakları derneğinin yetkilelerinden bir kadın demişti ki Tek dil, tek din, tek bayrak saplantısından kurtulmamız lazım... bunun neye hizmet ettiği belli çok belli... burası vatansa şayet ki vatandır... binlerce şehidin kan verdiği, can verdiği bayrağına renk verdiği topraklar üzerindeyiz... TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN dili TÜRKÇE'dir... tektir... Bayrağı ay yıldızlı asil bayraktır tektir... başkenti Ankara'dır altarnetifi yoktur... ve biz Türk Milletiyiz... tekiz... hoşlarına gitsede, gitmesede bu değişmeyecek... Şuheda
  16. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    bütün sözlerin bittiği yerdeyiz ben o aziz şehitlerin aziz ailelerini teselli edecek bir söz bilmiyorum. dilerim Allah sabırlarını arttırsın... üzgünüm, çok üzgünüm... bir şehit haberine daha tahammülüm yok benim...
  17. sardunyam şurada cevap verdi: tiyatro başlık Tiyatro
    Sevgili Tiyatro Pera İzleyicisi! Yeni sezonumuzu 19 Ekim Cuma günü, yeni oyunumuz "Profesör ve Hulahop" ile açıyoruz. 8. yılımıza, sizden aldığımız destek ve yaptığımız işe olan inancımızla daha da güçlü olarak giriyoruz. Tiyatro binalarının kapatıldığı, Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun ve AKM'nin yıkılıp, göstermelik tiyatro salonlarıyla, esas olarak büyük ticaret merkezlerine dönüştürüleceği İstanbul'da, biz, Taksim'in ortasındaki yüz kişilik salonumuzda, söyleyecek "söz"ü olan, inandığımız tiyatroyu yapmaya devam ediyoruz. Üstelik bu sezona, iki yeni oyun hazırlayarak daha da cesur başlıyoruz. Provaları sürmekte olan, geniş bir kadroyla sahnelediğimiz W.Shakespeare'in "Venedik Taciri" adlı oyunu Aralık sonunda prömiyer yapacak. Siz izleyicilerimizden başka hiç bir desteğimiz olmadan, tüm zorluklara karşın, uzun soluklu bir tiyatro olarak varlığımızı pekiştirmeye çalışıyoruz. Türkiye'de kültür ve sanat alanlarında yaşanan zorlukların, şikayet ve yılgınlık nedeni olmadan gücümüzü ve direncimizi bilemesi; özellikle genç sanatçı adaylarında inanç kaybına yol açmaması için çabalarımızı sürdürüyoruz. Tiyatro ya da dram sanatı denilince akla ilk olarak fast-food usulü, "Hemen yap, hemen tüket, hemen kazan ve hemen yeniden yap!" anlayışının geldiği günümüzde, sanatın gerektirdiği uzun erimli bir emek verme, öz eleştirel tavır, estetik seçicilik, beğenide yüksek bir seviye, öneride bulunabilme yetisini geliştirme ve benzeri çabalar, neredeyse küçümsenen tuhaf bir tavır haline geldi. Hal böyle iken kendi oluşturduğumuz izleyici kitlesiyle direkt ilişki içinde bulunmak, her yıl nicelik ve nitelik açısından izleyicimizin ve bu ilişkinin daha güçlü bir yapıya doğru evrildiğini görmek, seçtiğimiz yolda yalnızca haklı kılmıyor bizi; yaratım heyecanımızı artıran bir mutluluk da veriyor. Yeni oyunlarımızda da diğer oyunlarımızda olduğu gibi, tiyatro dünyamızın önde gelen profesyonel oyuncuları, konuk oyuncu olarak yer alarak, Tiyatro Pera ekibinin gücünü arttırıyor. "Profesör ve Hulahop" oyunumuzda, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın değerli oyuncusu Engin Alkan ile birlikte çalışmanın mutluluğunu yaşadık. Bunun izleyicimiz için de çok özel bir buluşma olacağıına inanıyoruz. "Venedik Taciri" oyununda İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun değerli oyuncusu Mehmet Ali Kaptanlar'ı "Shylock" rolünde izleyeceksiniz. Tiyatro edebiyatının bu çok önemli oyununun diğer çarpıcı figürlerinden biri olan, Venedik'in Taciri, "Antonio" rolünde ise, gene Şehir Tiyatroları'nın değerli oyuncularından Can Başak'ı konuk oyuncu olarak sahnemizde göreceksiniz. Geçmiş oyunlarımızda ve bu yeni oyunlarımızda oynayan tüm konuk oyuncu arkadaşlarımız, yalnızca sanata olan inançlarıyla ve maddi beklentilerin çok ötesindeki sanatsal tercihleriyle bizlerle çalışmaktadırlar. Varoluşları yalnızca Tiyatro Pera'yı değil, genelde tiyatro dünyamızı güçlendirmekte. Önümüzdeki sezon Yeni iki oyunumuz ve geçen sezondan "Şerefe Hatıralar (İstanbul 1955)" ve "Dobrinja'da Düğün" ile, toplam dört oyunla siz izleyicilerimize tiyatromuzun kapılarını açıyoruz. Sitemizden programımızı takip edebilirsiniz. Yurt içi ve yurt dışı turnelerimizi, İstanbul'daki düzenli oyun programımızı aksatmadan planlamaya çalışıyoruz. Sevgili izleyicimiz, bizimle oyun izleme dışında bir iletişim biçimi için önerileriniz varsa, lütfen yazın bize. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da oyunlarımızı beğeneceğinizi umud ediyoruz ve eleştirilerinizi bekliyoruz. Aydınlık bir gelecek için Tiyatro Pera'da buluşalım! En içten sevgilerimle. Nesrin Kazankaya Sanat Yönetmeni Tiyatro Pera-Eren Uluergüven Sahnesi Sıraselviler Cad. No:70 Taksim Tel: 0212 245 44 60 www.tiyatropera.com
  18. The Guardian/Koruyucu Kevin Costner'in başrolünde oynadığı Sahil Güvenlik timlerinin zorlu doğa koşullarında insan hayatı kurtarmaya adadıkları yaşamlarını konu alan güzel bir film... İzlenmeye değer... ************************** Sis Zülfü Livaneli'nin yönettiği başrolünde Rutkay Aziz'in rol aldığı 1978'li yılların Türkiye'sinde yaşanan siyasi olaylar ve bir babanın iki evladının başından geçenler konu ediliyor... Türkiye'nin gerçekleri... ************************* Aman Tanrım Jim Carrey'nin rol aldığı komedi filmi... gülerken gözümden yaşlar geldi... aynı zamanda güldürürken düşündürüyorda... bende Jim'in oynadığı en iyi film...
  19. Hepimizi sarsan, sabır duvarlarımızın çoktan yıkıldığı şu günlerde yüreklerimize evlerimize tarihimize çığ gibi düşen haberler....Son şehitlerimiz mehmetçiklerimiz ve yaralı kurtulanlar....İsimleri yazıldı ekrana...Onların anne ve babaları.... Düşünün ki, evladınıza sarılamayacaksınız artık... O yok... ***** bir kurşuna, mayına, pusulara kurban edilmiş.Sizin belki bir fiske vurmaya kıyamadığınız evlat, gözü dönmüş eli kanlı teröristlerin hedefi olmuş...Bu katlanılacak, dayanılacak, sabredilecek bir hal değildir. Vatan görevine sevinçle, bayramla ,dualarla uğurlanan evlatlar, ancak ebedi mekanına konulmak üzere dönebiliyorlar sılalarına...Yürek dayanmıyor....O annelerin-babaların eşlerin, nişanlıların feryatlarını ben her an duyuyorum ...Göz yaşlarını her an görüyorum... Tesellisi imkansız, ancak Allahın verdiği sabırla katlanılabilen acılarını yaşıyorum onlarla beraber... Ağlayamıyorum, keşke ağlayabilsem...Katılıp kalıyorum ekranların önünde...Okurken donuyorum, yazarken kanım çekiliyor... Neye dayanarak, neye güvenerek hangi ütöpya peşinde koşularak, olmayacak şeylere inandırılıp beyinleri yıkanan , dağlara kentlere salınan bu eli kanlı örgüt, daha kaç ocak söndürecek ? Bu vatan topraklarını bölmeye, bu bayrağa el uzatmaya güçlerinin yetecekleri rüyasına kim inandırıyor bunları? Bu cesareti, bu örgütlenebilme gücünü , maddi ve manevi bedelini bunlara kimler ödüyor, kimler besliyor? Sırtlarını sıvazlayanlar kim ? "Yürü koçum, kim tutar seni"diyenler kim ? sormaya bile gerek yok... Kim oldukları biliniyor bu hamilerin... Türkiye'nin sözüm ona dostu müttefiki olarak dışardakilerin olsun, Türk Devletini batıya sunmak için yarışan kesimlerin olsun Yaratanın o şaşmaz terazisinde yerleri hazır.. Bu gözyaşlarının, bu bayrağın bu toprakların her zerresinin ,her bir şehidimizin hakkının mahfuz olduğu o teraziden korksunlar... .Anne ve baba olduklarını, bazılarının hiç mi hiç vicdanlarından ve akıllarından çıkarmamaları gerekiyor bence... Göstermelik tezkere manevralarının ardında müttefikimize!!! sorulup onay almadan asla başlamayacağını bildiğimiz köklü temizlik harekatı...!!! Bırakın sınır ötesini, karşılıklı imzalanan anlaşma ile kendi topraklarımızda bile bu yönde harekatımızın tahdit edildiği ortada. Davul zurna ile ilan edilerek harekat yapıldığı nerde görülmüş...Kaçan kaçsın biz geliyoruz haaa!!! Barzani ve Talabaninin adam yerine sayıldığı, sırıtarak verdikleri ********* demeçleri...Siz koca ülke ve ordunuzla başa çıkamıyorsunuz biz ne yapalım? diyor adamlar... Bu adamlara gebeliğimiz nedir...Bu adamları bunca kayırmak nedir. "Efendim, üstlerine gidilmesin bu kadar, bırakın siyaset yapsınlar" denen ve eli kanlı PKK teröristlerine kardeşlerimiz diyen DTP li (ben milletsem, benim vekilim demediğim bölücüler)milletvekillerinin neyin peşinde olduğunu bilmeyenimiz ve ve buna onay verenimiz var mı? Kapatın sınır kapılarını...kesin elektiriği suyu... kesin ticaret yollarını...ne yapacaklar görelim... Aman soğuk kanlı olun, aman sağduyulu olun....iyi.. Olalım... olduk...görüyoruz... Endişeliyiz....Hem de çok... Referandum sonuçları da açıklandı...Hayırlı olsun falan demiyorum.Denecek her şey söylendi. Başkanlık ve eyalet sistemine geçişin ayak sesleri olduğunu bildiğim için yüreğim yanıyor. Ve ....Baş sağlığı dilemek çok egoistçe gelir bana çocukluğumdan beri... O güzelim yiğit evlatlarımız.... Onlar Hakka yürüdü...Bizim için, bu vatan bu bayrak bu millet için... Sabır diliyorum... Ya Sabır....Sönen ocaklarda, yanan yüreklere sabır... Fakat sabır taşlarımız çatladı...bilginize !!!
  20. 25 yıldır aynı sözleri dinliyoruz... akp side diğerleride hep aynı oyalama ve kandırmacayla bizi daha sakin olmaya davet ettiler... dünyada bu kadar sakin ve bu kadar metanetli bir başka millet varsa bir örnek versinler... sabrımız taşıyor! öfkemiz büyük! gereken yapılacak! misliyle karşılık verdik! Amerika pkk konusunda yardım edecek! acımız sonsuz! demokratik çerçevede sorun çözülmeli! aynı nakarat aynı kandırmaca aynı oyalama ama millette yiyor bu sabrın taşma noktası kaç şehit? ve ya taşarsa ne yapacaklar? ve bunca kana bunca gözyaşına rağmen ne Amerika ne Avrupa hiç birşey yapmamışken ve yapmayacakları kesinken... pkk terör örgütünün döşediği mayınlar Avrupa Birliği menşeeli, ellerindeki silahlar Amerikan yapımı... ve hala onlardan icazet bekleyen bir hükümet ve halkını teselli eden bir başbakan, Condalizza Rice 2/3 gün süre istemiş ne süresi bu? ne yapacaklarmış yada bugüne kadar neden yapmamışlar? AİHM'den çıkan karar herşeyi özetliyor Abdullah Öcalan yeniden yargılansın... Buyrun burdan yakın... Boşa konuşuyoruz, boşuna şehit veriyoruz... Hakettiğimiz gibi yönetiliyoruz... Yola devam, dizimizi döve döve uyumayada devam...
  21. Bu şarkı beni çok güldürüyor zor zor işlermiş zar bir bir gelmiş tan ağarırken ten ister seni biz gelince hep burdayız adı kaybedenler kulübü tıklım tıklım ağzına kadar dolu kaybedenler kulubü dur dedi bekçi baba benim bu aldığınız hava adem döndü sonra havva'ya ''hımmmm.. ne güzelmiş bu elma'adem bir müddet düşündü sonra elma değil bu yediğimz galiba... ayvaaa ey aşk nerdesin? güzel yerdesin... sen heryerdesin... tamam da nerdesin? mirkelam
  22. ooooo my god!!!!! son yazan şiir üzerine bir hafta düşünmeyi talep ediyorum kendimden... çarpıldım fena halde dur bakalım kendime gelecemmi?
  23. Efendi Türkler çok teşekkür ederim çok güzel bir hikayeydi... Evet yapmak zor yıkmaksa kolaydır... Anlamak, Anlamlandırmak, Açıklamak Anlamak, anlamlandırmak, açıklamak. Bu üç’lü bana –insanın- ben’in ‘kendi’ ile ve ‘dış dünya’ ile kurduğu ilişkide en temel, dolayısıyla da en önemli sürecin aşamalarını adlandıran kavramlar olarak görünür. Bu sürec; psikolojik, sosyolojik ve felsefi olarak ‘bilgi’nin olanaklılığını ve ne’liğini açıklamakta kullanabileceğimiz araçları bize gösterir, kısmen de sağlar. Bilgi kategorilerinden söz edilmektedir. Sanat da bir bilme biçimi olarak sayılır. Bana önemli gelen bir bilme/bilgi türüdür sanat. Biraz zorlarsam tüm biçimleri genel bir şemsiye olarak onun altında toplayabilirim gibi gelir kimi zaman. Dil, alet kullanımı, bilimlerin ilk zamanları… üzerine düşünürsek pek de yanlış bir anlayış gibi görünmez düşüncem. Genel olarak sanat, özel olarak edebiyat toplumsal alanda etkili olmaları, toplumsal alanı kavrama, tasarlamaya dönük etkileri bakımından önemlidir. Anlam, anlama bu süreçte en önemli rolü oynar. ‘Ben’in ‘dış dünya’ hakkında bilgisi duyu verileri aracılığıyla ‘anlık’a aktarılır. Burada anlama ve algılayanın nesnel-öznel bağlamında anlamlandırma gerçekleşir. Açıklamak bunun diğer ‘ben’ lerin anlıklarında yer aldığı formuyla karşılaştırılmasını sağlar. ‘Ben’ in anlama süreci bununla tamamlanır. Çok genel, doğal olarak eksikli bir betimlemeden varmak istediğim yere kestirmeden geleyim. Anlamak, anlaşılır olmak önemlidir. İnsan zihni belli mantık dizgesiyle işliyor. Nesne’nin bilgisi özne’de bu dizgeye bağlı olarak biliniyor. Dolayısıyla bilgi bir ‘anlamda’ zorunlu olarak ‘öznel’ oluyor. Nesnenin bilgisi, ilginçtir nesnel olamayabiliyor. Şimdi buradan da edebiyatçının yansıttığı gerçekliğe geçelim. Edebiyatçı bu anlamı sanatsal boyutta kavrar ve açıklar. Pozitif bilimlerin ilkeleri onu bağlamaz. İlkesel olarak sonsuzdur yaratım sürecinde anlama, anlamlandırma ve açıklama biçimleri. Bir örnekle bağlayalım. Ankara’da kar varken, kar yoktu derseniz, gerçeği yansıtmayan durumuna düşersiniz. Bunu yaparsanız kendi gerçeğinizi temellendirmelisiniz. İklim değişiklikleri sonucunda örneğin Ağustos ayında Ankara karlar altında kalabilir. Kurgusal olarak bu mümkündür. Ankara’da kar farklı anlamlandırılabilir. Şöyle ki; ‘Beyaz bir örtü ana kucağı gibi sarmıştı şehri. Bütün farklılıklar, pislikler örtülmüştü.’ Yazar optimist. ‘Beyaz ölümün kucağında sessiz yatan bir ölü şehir, kar altında Ankara.’ Yazar pesimist. Aynı manzara özne’de farklı anlamlar uyandırmaktadır
  24. Bazı erkeklerin kadınlar hakkında çok yanlış düşünceleri var... Kadınlar hakkında edindikleri pek çok fikir eksik, yanlış ya da abartılı... Kadınların en önemli yetenekleri içgüdüleri ve önzezileridir... Söylenen her sözün ne kadar gerçek veya ne kadar samimiyetsiz olduğunu muhakkak anlarlar eğer anlamıyormuş gibi görünüyorlarsa bu öyle olmasını istedikleri içindir... Aslında içlerinde gerçeği bilirler ama bu gerçekle yüzleşemezler... Erkeklerden daha duygusal düşündükleri için böyledir... Kadınlar iltifatlarla kanmazlar birincisi iltifatı eden kişinin kim olduğu ve kadın için ne ifade ettiği en önemli etkendir... Bazen itici bulduğu erkeklerde iltifat ederler ve bu kadında tarifsiz bir sıkıntı yaratır... Derhal bundan kurtulmak ister ama erkek ısrar ediyorsa bu kez panikler... Çünkü bazı erkekler (lütfen herkes üzerine alınmasın) kadın onun iltifatlarını ve sözlerini ciddiye almadığında saldırganlaşıyorlar... İşi iftiraya kadar götürebiliyorlar toplumun kadın üzerindeki baskısınıda göz önüne alırsak kadın bu iftiradan korunamadığında suçluluk duygusuna kapılabiliyor yada içine kapanıyor... Kadın ve erkek düşünsel ve duygusal manada birbirini tam anlamıyla tanımıyor zaten tanımak için çabada gösterilmiyor çocukluktan ve aileden aldığı önyargılı eğitim ve bilgi ile kafasında bir şablon oluşturuyor ve karşı cinsin tamamını bu şablona bakıp değerlendiriyor... İnsanlar cinsiyetlerine göre iyi yada kötü olmazlar içlerinde iyi ve kötü davranışlar sergileyenler olabilir... Ahlaksa bazılarına has bir duygu değildir... ahlaki değerler kişilerin birikimleri ve dünya görüşleri ile paraleldir... Ve çeşitlidir... Kadınlar iltifat edene karşı bir yakınlık hissetmiyorsa yada o iltifat eden kişi başka bir maksatla bunu yapıyorsa kadın bunu hisseder eğer aksi olursa iltifat eden erkek bir dost, bir arkadaş, bir kardeş gibi tüm dürüstlüğü ile samimi bir şekilde duygularını dile getiriyorsa kadın bunuda hisseder... Ve ona göre tavır alır... Zannedildiği gibi kadınlar pahalı hediyelerden de hoşlanmaz (geneli) içlerinde bazı erkekler gibi maddiyatçı olanlarıda vardır mutlaka ama çoğumuz öyle değilizdir biz sadece samimiyet, yakınlık, iyi niyetli yaklaşım bekleriz... bu yakınlık arkadaşlık anlamındaysa oda belli sınırlar içinde karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı olmalı... Kadının en çok önemsediği duygu GÜVEN duygusudur... Bu duygudan daha önemlisi yoktur hiç bir kadın için... Türkiye gibi gelenekçi ülkelerde dini yada etnik anlayışlarla kadınlar yıllardır baskı altında tutuldular eğitilmediler ve onlara güvenilmedi... Erkekler kadınları ya babalarından ya arkadaşlarından yada annelerinden duydukları ile tanıdıklarını sandılar yada kendi hayatlarına giren bir kaç kadının bütün yanlışlarını diğer kadınlarada hepsi aynı diye malettiler... Kadın bütün bu durumlarda arkadaşlıklarında, evliliğinde, aşklarında tek dayanağı güven duygusunda bulur... O duyguyuda samimiyet, dürüstlük ve gösterilen tutum ortaya çıkartır... Eğer bir kez güvendiyse hep güvenecektir, bir kez güvenini yitirdiyse bir daha güvenemeyecektir... İnsanların hepsi cinsiyet ayırmaksızın yukarıda yazdığı gibi davranmalı... Saygı, samimiyet ve dürüstlük doğru ahlak anlayışının hakim olacağı bir toplum varedecektir... yoksa bütün ilişkilerimiz kadın erkek ayırmaksızın sakat olacaktır ve hiç birimiz güvende olduğumuzu hissetmeyeceğiz... Keşke biz kadınlarda erkekler kadar duygularımıza hakim olabilseydik keşke bizde var olan annelik duygusu bizi bu kadar merhametli yapmasaydı ama ne yazık ki öyle değil ve kadınlar bütün toplumlarda erkeklerden daha fazla yıpranıyor duygusal anlamda... Ve yaptıkları çoğu yanlışı duygularına yenildikleri için merhamet gösterdikleri için yapıyorlar erkeklerse bunu anlamıyorlar...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.