Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bakan'ın oğluna uzanacak bir savcı aranıyor! Bugün Pazar, sizi yormayan, zorlamayan hafif bir konuyu yazayım. Kara lahana dolması gibi herkesçe bilinen, lezzetle yenilen, okunması kolay bir hikâyeden söz edeyim. Hikâyeyi hatırlayın. Bir bakan var. Maliye Bakanı. Bizim Bakanımız. Bir de oğlu var. Çiftlik işletiyor. Tavuk besliyor. Yumurta üretiyor. Mısır ithal ediyor. Maliye Bakanımız neredeyse bakan olduğu günden beri oğlunun şirketi gazetelere "olumsuz yönde" haber olmaktan kurtulamıyor. Öyle haberler çıkıyor ki sanki "oğlunun şirketini korumak için kendi bakanlığı yetmiyor, Bakan bir de son seçimlerde yüzde 47 oy alan ve yaklaşan belediye seçimlerinde de yüzde 60 oy almasına kesin gözüyle bakılan iktidar partisi AKP'yi de" alet ediyor. Ben buna inanmıyorum. Kanıtlara bakıyorum. "Maliye Bakanı'nın oğlunun şirketi hakkında yazılan son hikâyede" kanıtlar çok netti; kirlenmemiş, yayla suyu gibi berrak, güneşli bir günde gökyüzü kadar parlaktı. TEKEL özelleşecek. TEKEL halkın malı. Devlet şirketi. Yerli ya da yabancı bir yeni sermayedar bulunacak ve satılacak. Özelleştirme İdaresi'ne bağlanmış. Özelleştirme İdaresi de Maliye Bakanlığı'na bağlı. TEKEL'e 8 adet "karton kutu makinesi alınsın ya da kiralansın" diye karar çıkmış. İhale açılmış. İhale kurulu oluşmuş. İhale şartnamesi yazılmış. Her şey kitabına, defterine, şekil şartına uygun olarak gidiyor. Şenol Çelik diye 49 yaşında bir yaman girişimci ortaya çıkmış. İhaleyi kazanmış. Şenol Çelik adlı yaman girişimci, İspanya'da sigara fabrikaları için karton kutu üreten bir firmanın (MTS Tobacco) ortakları arasındaymış. Ortağı olduğu İspanyol firmasından 8 karton kutu makinesini 3 milyon euroya almış, fakat makineleri TEKEL'e değil, Dubai'de kurduğu MTZ Fzco adlı bir şirkete satmış. Yine Şenol Çelik'e ait olan Dubaili şirket de bu 8 makineyi TEKEL'e 14 milyon euroya kiralamış. İşte iş adamlığı bu! İş bilenin, kılıç kuşananın. 3 milyon euroya al, 14 milyon euroya Tekel'e geçir. Buraya kadar her şey normal. Ufak bir sahtekârlık var, makineler kullanılmış fakat TEKEL'e yeni diye sokulmuş. Olsun... Satan memnun. Kiralayan mutlu. Maliye Bakanlığı da bu kiralama işini "yıldırım hızıyla onaylayan" bir karar çıkarmış ve yıldırım hızıyla bu yaman iş adamı Şenol Çelik'in Tekel'e makine kiralayan şirketi Dubai MTZ Fzco'dan Üsküdar'ın yoksul mahallelerinden birinde oturan, okumamış, eğitimsiz, bekâr, 21 yaşında Sedat Güngörmüş adında bir garibana 30.000 (otuz bin) dolar para havale edilmiş. Tesadüfe bak! Gariban Sedat, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan'ın şirketinde 2.5 yıldan beri "santral memuru" olarak çalışıyor fakat paranın kendine değil Bakan'ın oğlunun şirketine ait olduğunu söylüyor. Bakan'ın oğlunun şirketinin muhasebe müdürüyle gidip Ümraniye'deki banka şubesinden parayı aldıklarını ve "Şenol Çelik'in de Bakan'ın oğlunun arkadaşı olduğunu" belirtiyor, "sık sık gelir görüşürlerdi" diyor. Bütün bunların hepsinin belgesi annesinden temiz süt emmiş Hazine Başkontrolörü Uğur Katar'ın hazırladığı raporda var. Hikâye bu! Çok basit. Anlaşılır. Belgeli. Kanıtlı. Ben de dördüncü kezdir bu köşede herkes okusun, Pazar günü olmasına rağmen öfkelensin, "adalet nerede" diye bar bar bağırsın istediğim için zaten basit olan hikâyeyi ziyadesiyle vulagarize ederek anlatıyorum. Muhalefet (CHP) bu hikâyeyi Meclis'e taşıdı fakat ne Maliye Bakanı ne Başbakan ne de Adalet Bakanı tek laf ediyor. Bakan'ın oğlunun arkadaşı, yaman iş adamı Şenol Çelik dışarıda dolaşıyor. Bakan'ın oğlu da hiçbir şey olmamış gibi dolaşıyor. Bu nedenle Bakan'ın oğluna uzanacak bir yürekli savcı aranıyor. Çıkar mı? Çıkması gerekir. Hukuk devleti değil miyiz?
  2. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    seyrekler seni ayakta alkışlıyorum bu kelimeler ötekilerin öteki olmayı seçenlerin kulaklarına kalplerine beyinlerine geçmeyecek biliyorum önemlide değil zaten...
  3. bir şarkıyı en fazla kaç kez dinleyebilirsin? sanırım bu gece rekor kırıyorum... bu melodi ve bu cümleler kehribar rengi bir acı bıraktı içimde... o acıyı duymayalı o kadar zaman olmuş ki... sanki daha önce geçtiğim bir yoldan yeniden geçiyor gibiyim şimdi... çok önceden kaybettiğim kaybettiğini bile unuttuğum kendimden bile sakladığım anıları yakalamış gibiyim... kaç aşk yaşar bir insan ömrünce? en çok hangisini sever? o en çok sevdiğini neden sever? can bedenden ayrılınca, konu komşudan helallik isterler... eski aşklarınsa hakkı yoktur? onlar dile getirilmez bile... sevdanın hükmü ebediyete geçmez! oysa en zor şey bir insanı sevmektir sevmek ortaya kendini koymaktır varlığın onun varlığına armağandır aşık olanın bile aşka saygısı yok... sanırım bu oyunda, sevdalarında adı yok...
  4. devrildi bütün kelimelerim şimdi hepsi aleyhime kullanılıyor her bir cümlem karşıma geçip küstahça sırıtıyor... kalbimi yıkamak istiyorum... daha önce kalbini yıkamış birini tanıyor musun? kelimelerle kirlendim belki diyorum kelimelerle temizlenirim... yanmak mı gerek diyorsun...? ateşmi temizler bundan sonrasını? yandım, yandım, daha çok yanacağım... varsın olsun ateş ateşliğini kelime kelimeliğini insan insanlığını bilsin... gönüllüyüm... ben yanarım... sardunyam
  5. o kadar dolu ki şuan içim ahh birde bu boşluğa düşmeseydim... içimden geçenleri dile getirmek bu kadar zor olmasaydı keşke... sahip çıkabilseydim kendime o kadar uzağım ki anlatamıyorum anladıklarımı... hissediyorum yaşıyorum... ve susuyorum... en zorunumu yapıyorum dersin.? zordur bunca kıyametin içinde sessiz durabilmek... kendini bir kafese kilitlemek sonra ondan kurtulmaya çalışmak çabaladıkça, kanatır parmaklıkları ciğerlerini, bir süre sonra acıyı hissetmez olursun... kendisinden başka kimsesi yoktur hiç kimsenin... kimse seni özlediğim gibi özlememiştir bir diğerini... büyükmü konuşuyorum... büyük kelimeleri seviyorum, büyük adamları sevdiğim gibi... nedir büyüten insanı? acımı? hangimiz daha çok büyüdük acaba? yüreğim kanıyor sesimi duyuyor musun? bıraktım artık bu kanamayı durdurmak istemiyorum... damarlarımda ki bütün kırmızı sıvıyı... boşaltacağım... kaç saniye daha yaşarım? ruhumu ateşe verdim kan kuruyacak az sonra... nasılsa her ölü gibi bende, öldüğüm gün yeniden doğarım... sardunyam
  6. karbeyazdır ölüm ellerinden gülüm yine yoksun diye düşmanım her güne dursun dünya dönmesin sensiz yaşatmasın off Allahım sensiz karbeyazdır ölüm ellerinden gülüm kerim tekin
  7. sardunyam şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    AŞKIMIZ İKİ GÖZLÜKLÜNÜN ÖPÜŞME ÇABASIYDI...GÖZLÜKLERİ ÇIKARMAK HİÇ AKLIMIZA GELMEDİ
  8. Koku ve Ses Hayatımız boyunca duyduğunuz bütün sesler arasında en az tanıdığımız,daha doğrusu hiç tanımadığımız tek ses, kendi sesimizdir. Başka sesler bize birçok şeyi hatırlattığı halde kendi sesimiz bize hiçbir şey hatırlatmaz. Sesimiz, hafızamızda tek bir ışık bile yakmaz. Kendi sesimiz bize yabancıdır Kendi kokumuzu da alamayız. Kokumuz da yabancıdır bize. Bu kadar yakın olup da sesine ve kokusuna yabancı olduğumuz tek insan kendimiziz. Belki de bu yüzden kendimizi tanımayız. Belki de bu yüzden bir başka insanın sesine ve kokusuna bu kadar çok ihtiyaç duyuyoruz. Belki de bu yüzden aşık oluyoruz. Belki de, bir başkasının sesini ve kokusunu kendi sesimizin ve kokumuzun yerine koymaya, bir başkasının sesini ve kokusunu bir parçamız gibi hissetmeye aşk diyoruz. Belki de, sevdiğimiz insanın sesine doğru akıp gitmemiz, aslında kendimize doğru yaptığımız bir yolculuk. Kendi sesimize ve kokumuza hafızamızda yer yok. Biz kendimize yabancıyız. O yüzden başkalarının sesiyle sevinip, başkalarının sesiyle acı duyuyoruz. Aşkı aramak, hep kendi sesimizi, kendi kokumuzu aramak belki. Hafızamızda bizi dolaştıracak bir kılavuzu bulmaya çalışmak. Terkedildiğimizde duyduğumuz acı, bir parçamızı kaybetmekten. Terkettiğimizde ardımızda bıraktığımız keder, terkettiğimiz insanın sesini ve kokusunu kendimizle birlikte götürerek geride bıraktığmız boşluktan. Aşkı yaşarken bunu hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan. Sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı. Sesler ve kokular olmasa aşklar olmazdı. Sesler ve kokular olmasa acılar ve sevinçler olmazdı. Aşk kendimizin sandığımız bir sesin ve kokunun aslında bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu anladığımız zaman bitiyor. Yanıldığımız sürece aşığız biz. Seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da isteyeceğiz. Seni seviyorum dediğimizde, sen benim sesim ve kokumsun demek isteyeceğiz. Kendi hafızamızda başkalarının sesleri ve kokularını kılavuz yapıp dolaşabileceğiz ancak. Kendi geçmişimize ancak başkalarıyla ulaşabileceğiz. Aşk tanrısı, dünyayı yanılın emriyle yaratacak. Hep yanılacağız. Hep yanılıp yanıldığımız için hep acı çekeceğiz. Ama sevinçlerimizi de bu yanılgıya borçlu olacağız. Yanıldığımız sürece seveceğiz. Sonra yanıldığımızı anlayacağız. Ve gidip yeniden yanılacağız Ahmet Altan
  9. çocuklar/ım çocuklar ben sizi sevenlerdenim öyle böyle değil o kadar içten severim hiçbirinizi kendi çocuğumdan ayrı tutamadım kendi çocuğum derken bile utanırım ben... aslında ben, ben diye başlayan bütün kelimelerden de sıkılırım... ama insan bişey anlatacağı zaman kendinden başlıyor... yani "ben" öyleyim... kusuruma bakmayın... çocuklar sizi sevmek o kadar güzel bir duygu ki... ama anne olan herkes bilir ki, güzel olduğu kadar yorucudur bu duygu... düşüncemiz o kadar sizinle doludur ki... kanadınıza rüzgar değecek diye, esen fırtına gül dolu dallarınızı kıracak diye o kadar korkarız ki... bütün yaşamlarım/ız böyle geçer bizim... nasıl büyüyeceksiniz? sizi nasıl koruyacağız? bu düşünce bizi yer bitirir... hele karnınız aç kaldıysa hele canınız bişey çektide alamadıysak... ölüme benzer bir acıdır içimize oturan o an... çocuklar, çocuklarım/ız... ne önemi var bilmiyorum ama ben sizden özür diliyorum... kendi çocukluğumuz gibi güvenli korunaklı temiz içinde yaşarken korkmadan büyüyeceğiniz bir dünya bırakamadık size... savaşlar bitmedi... ve hala kardeşleriniz açlıktan ölmekte... hala bazılarınızın elinde oyuncak yerine başka şeyler var... güvende değilsiniz artık... ne sokakta, ne de evlerinizde... kime emanet etsek biz sizi...? sizi kendimizden nasıl korusak...? ne altın sarısı kumsallar bıraktık ne artık kar beyaz yağıyor... ne ormanlar yemyeşil, ne gökyüzü mavi... herşeyin ahengini biz bozduk şimdi kalkıp özür dilesek neyi değiştirecek...? sardunyam
  10. biz büyüdük ve kirlendi dünya... eski bir şarkı, eskimeyenlerden ama... sesin farklı mı çıkıyor, rengin farklı mı? gökkuşağı neden 7 renktir, hafta neden 7 gün? neden bu kadar çok çeşit vardır dünyada...? Yaratan çeşidi seviyor sanırım... peki ya insan neden tekdüze... neden kendi yalanlarına herkesi alet etmek istiyor? çiçek toplamayı mı düşlüyordun çocukken sende... şimdi yapma çiçeklerle süslüyoruz evlerimizi... neyi taklit ediyoruz biz ya da kimi? ve taklitler aslını yansıtır kaidesi hiç değişmiyor değilmi? ne kadar çok soru var sorulmayı bekleyen kim cevaplayacak bunları? nükleer santraller kanser ediyor herkes biliyor peki neden hala kanser olmaya bu kadar hevesli yönetici var dünyada? para herşey demek mi? nasıl oluyorda dünyanın yarısından fazlası açlıktan kırılırken bir kısmı lüksünde lüksünü yaşıyor... neden bu kadar silahlanıyoruz kime karşı? ya açlıktan ölen çocuklar kimin çocukları? bütün dünyanın çocukları/m... biliyor musunuz düşünmek yetmiyor bazen, hatta düşünmek ağır geliyor... sizi görmemek için kanal değiştiriyor insanlar... gazetelerde mayolu kadın resimlerine bakmak daha hoş... kim açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun resmine bakmak ister? gözlerine sinekler üşürürken tiksinenler var sizden... görünmeyin gözlerine... onlar ne güzel yaşamaktalar kutuplarda yavru fokları kocaman sopalarla öldürenlere kızıyorlar ama o fokların kürküne sahip olmaktan geri kalmıyorlar... seviyorlar hayvanları çok seviyorlar... ondan sanırım üzerlerinde taşımak istiyorlar... acaba hayvanlaşma güdüsü müdür bu? bu düzen böyle işliyor kodamanların dünyası... onların istek ve arzuları emir, diğerlerinin yaşamsal ihtiyaçları ise gereksiz... olmasalarda olur, hatta olmasalar daha iyi olur... ama ne yazık ki varsınız çocuklar sizi nereye saklasak? gene gereksiz ve saçma şeyler düşünüyor ve yazıyorum üzgünüm... tamamen benim hatam...
  11. tek başına kaç kişisin? gelenekçilerden misin? yenilikçilerden mi? babandan gördüğün mü doğrudur senin için yoksa babanın doğrularına kendi doğrularını ekleyenlerden misin? yazılı olmayan toplumsal kuralları eleştirmekten korkar mısın? yoksa "fikir" üretmeye cesaret edenlerden misin? insanlar ne düşünür diye mi yaşarsın? ben böyle düşünüyorum diye mi? bütünün bir parçası mısın? varlığın içinde yokluğun farkına varanlardan mı? konu komşunun söylediğine göre mi? vicdanının sesine göremi hareket edersin? tek başına mısın? tek başına kaç kişisin? sardunyam...
  12. mustafa ceceli/unutamam
  13. Sayın sibel...... Bu maili, "Türkiye Kyoto'yu İmzala" kampanyasına destek verdiğiniz için alıyorsunuz. 16 Şubat - 26 Nisan 2007 tarihleri arasında yürütülen imza kampanyasında hem internet üzerinden, hem de elden imza toplanmış ve iki ayda toplanan 168.498 imza TBMM Başkanlığı'na teslim edilmişti. Bu imzalardan biri de size aitti. Verdiğiniz destek için çok teşekkür ederiz. İmzaların tesliminden 2 gün sonra, 28 Nisan günü İstanbul'da, Kadıköy Meydanı'nda yaptığımız "Başka Bir Enerji Mümkün-Türkiye Kyoto'yu İmzala" mitinginde de yaklaşık 10.000 kişi vardı. Ancak mücadelemiz bitmiş değil. Hükümeti Kyoto Protokolü'nü bir an önce imzalamaya davet etmek ve küresel ısınmayı durduracak önlemler almasını sağlamak için sokaklarda olmalıyız. Önümüzdeki ay, 8 Aralık 2007 Cumartesi günü yine Kadıköy Meydanı'nda olacağız. "Türkiye Kyoto'yu İmzala - İklim Değişikliğini Durdur!" sloganıyla yapacağımız bu mitingde çok daha kalabalık olmak istiyoruz. Bu miting dünyanın 75 ülkesinde aynı anda yapılacak (http://www.globalclimatecampaign.org). Daha önce 3 Aralık 2005 ve 4 Kasım 2006'da da katılmış olduğumuz bu küresel eylem günleri, bu yıl yine Kyoto'ya taraf olan ülkelerin Endonezya'nın başkenti Bali'de yapacağı zirve toplantısının hemen öncesinde hükümetlere seslenmek amacını taşıyor ve Kyoto Protokolü üzerine yaşamsal kararların alınacağı bu toplantıya etki etmek son derece önemli. Bilgilendirme mesajlarıyla gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Sizi de, 8 Aralık Cumartesi günü İstanbul Kadıköy meydanında yapacağımız mitinge davet ediyoruz. Miting saat 11.00'de Kadıköy Tepe Nautilius önünden başlayacak. Türkiye Kyoto'yu İmzala! İklim Değişikliğini Durdur! Güneş, Rüzgar Bize Yeter! Daha fazla bilgi için: Mitingi düzenleyen Küresel Eylem Grubu'nun sayfası http://www.kureseleylem.org Türkiye Kyoto'yu İmzala! imza kampanyasını düzenleyen ve mitingi destekleyen Yeşiller'in sayfası http://www.yesiller.org Mitingin düzenlenmesine katkıda bulunmak isterseniz Küresel Eylem Grubu toplantılarına katılabilirsiniz. İletişim için: Email: [email protected] Tel: 0536 888 8367 Türkiye Kyoto'yu İmzala! Not : sevgili arkadaşlar bu maili sizlerle paylaşmak istedim... daha temiz bir çevre ve bilinçlenme için sizlerinde desteğine ihtiyacımız var... Selamlar...
  14. Bu kez bir yazarın değil 9 yaşında bir çocuğun Türk Askerine yazdığı mektubu paylaşmak istedim... Türk askeri seni her gün haberlerde görüyorum.Sizin şartlarınız nasıl bilmem ama bizimki iyiyse hep senin sayende.Bende bir gün asker olacağım.Ama Türk askeri olacağım!!! O duyguyu bilemem ama bence o duygu gurur,azim ve şereftir.Sizi haberlerde her duyduğumda benim tüylerim diken diken oluyor.Hani diyorum ki şehit olsam o kadar kötü olur mu ? Ama bence olmaz.Çünkü ben vatanım için şehit düşmüş olurum.Tabutdayken o ay yıldızlı kırmızı bayrağa sarılmak öyle bir onur öyle bir gururdur ki dünyaya bedeldir.Siz şehit düşseniz bile üzülmeyin.Çünkü arkanızda öyle hırslı askerler var ki gerekirse ölecekler vatanları için.Siz orada canla başla savaşıyorsunuz biz ise burada sizin bize yarattığınız keyfin tadını çıkartıyoruz.Keşke Şırnak’ta veya Hakkari’de asker olsam da sizle birlikte canla başla savaşsam .Bizim en büyük zorluğumuz sınava girmek ama sizin ki teröre karşı koymak.Ulu Önder Atatürk’ün yolunda sonuna kadar sadece siz değil herkesin ilerlemesi gerekir.Size bişey sorucam.Hani siz zor bir eğitimden geçiyorsunuz ya ama o gurur ve azim eğitimi kolaylaştırıyor değil mi ? Ama ben şunu biliyorum ki siz bizim askerlerimiz oldunuz sürece biz rahat ve keyif içinde olacağız.Ama sizin içinizde rahat olsun Çünkü siz teröre öyle bir darbe vurdunuz ki bizde öyle bir darbe vuracağız ki terör yok olacak.Sizi tebrik ediyorum ve sizinle gurur duyuyorum.Benim dayımda şimdi askerde ama hiç korkmuyorum çünkü o vatanı için savaşıyor. Hakan Kantarcı.
  15. Elbette bu Anayasa Recep Tayyip Erdoğan Anayasasıdır... Fakirin ağzına bir parmak bal çalmışlar evini soymuşlar onun aklı balda kalmış...
  16. Efendi Türkler ve Yersoy Aslında parti kapatılması demokrasinin var olduğu iddia edilen ülkeler için bir ayıptır... Amma velakin ülkemiz demokrasi fakiri olduğu için bunu tartışmak normal sayılır... Hele bugünlerde Türkiye'nin siyasi manzarasına baktığımızda gördüklerimizin normal şartlar altında mantıkla açıklanır tarafı yok... Bu şartlarda mantıkta demokrasi gibi rafa kalkıyor... Akp'nin Anayasa Paketini nasıl hazırladığını ve vatandaştan nasıl sakladığını görüp iktidara geldikleri günden bu yana yaptıkları Hukuk dışı eylemler, keyfi uygulamalar, üstü örtülü ve kapalı kapılar ardında gizli hesaplar varken hala bu adamlara demokrasi gereği dokunulmaması anlaşılır gibi değil... Hani dokunulmazlıklar kaldırılacaktı... dokunamadığın adamlara hukuk içinde nasıl hesap sorulur? Türkiye'de hukuğun delinmedik yeri kaldı mı?
  17. Türkiye Cumhuriyetinin bütün değerlerini yerden yere vuranların adam yerine konulduğu bir zamanda "ırkçı" bahanesi ardına saklanıp MHP kapatılmalı mı diye sorabiliyorlar ya... Gülünç mü, ayıp mı anlamak zor... Türk Milliyetçiliğine alternatif olarak Kürt milliyetçiliği getirilmedi mi? Bunu yapanların amacı neydi, Dtp'lilerin vatandaşın aklını bulandırmak adına söylediği gibi "özgürlük ve bağımsızlık" için mi? Türkiye Cumhuriyetinde özgür ve bağımsız değillermiydi Kürtler? Nasıl bir özgürlük ve nasıl bir bağımsızlık istiyorlar acaba? Özerk bir yönetim mi, yoksa Amerika ve Avrupa Birliği desteği ile tamamen bağımsız bir Kürdistan mı? Ya sonra ne olacak? Amerikanın ve Avrupanın Kürtlerle işi bittiğinde onları bölgede kim barındıracak? Şimdi özgür ve bağımsız değiller, dillerinde eğitim hakkı istiyorlar, kendi ülkeleri olan Türkiye Cumhuriyetine düşmanlık besliyorlar ve bunlar demokratik hak oluyor... Chp ve Mhp Türkiye'nin bağımsız ve özgür bir ülke olması için gerekenleri söylediğinde ya da yaptığında "ırkçı, faşist yok bilmem ne" oluyor... Bunun adı Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktır... Kimse alıp yemez...
  18. Sözün bittiği yerdeyiz bu noktada teselli edecek bir çiçek, bir söz bilmiyorum... Elim ayağım buz kesti Allah sabrını verir inşallah... Melek kalplim İlyada'cığım dualarımızla yanındayız elimizden gelende ancak bu...
  19. sardunyam şurada cevap verdi: seREnaDE başlık Forum Oyunları
    vallahamı, kıs yamyam mı oldun diyeceğim yam_yama söz hakkı doğacak?
  20. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Son konuşmamızda yanına gideceğini söylemişti ne söyleyeceğimi bilemiyorum İlyada'cığım melek kalbine Allah sabır versin... Tüm ailene başsağlığı diliyorum... Sevgili babacığının mekanı cennet olsun Allah gani gani rahmet etsin...
  21. Derin devlet dediğiniz şey Amerikan Emperyalizminin Türkiye Cumhuriyeti içine sızmış ve çeşitli kurumlarını elegeçirmiş CIA ajanlığıdır aynı zamanda... Bir tarafıda Haçlı zihniyeti dediğimiz Avrupa Sömürgeciliğidir... Bunlar ülkemizde ve sömürge halinde olan başka ülkelerde devletlerin içine yerleşirler, orduda bunlara dahildir... Emniyet kurumlarıda... Ve Türkiye'de kurumların içine sızma işlemi Fethullah Gülen'ci gruplarca yapılmaktadır... Yıllardır anlatmaya çalıştığımız şey bu... Emperyalizm, din, etnik, manevi, askeri, ne kadar değer varsa içine sızar özel eğitilmiş adamlarına tarikatler kurdurur, gruplar kurdurur, terör örgütleri kurdurur, resmi kurumların içine sızar oralardan bilgi sızdırır ve emniyet kurumları içinde kendi grubunu oluşturur... Ne yazık ki bütün bunlar gözümüzün önünde olurken hala anlatmakta zorluk çekiyoruz... Zaten insan nasıl görmek istiyorsa öyle görür ve bazen gözünün önündekini göremez...
  22. bizi bu çizgi filmlerle yanlış büyüttüler hayat böyle güllerle bezeli değilmiş, insanlar o kadar da sıcak kanlı ve samimi değilmiş, ağladığın zaman biri gelip yanağındaki damlayı silmezmiş... yanlış büyüttüler bizi... şimdi biz sudan çıkmış balık gibi içine düştüğümüz dünyaya alışmaya çalışıyoruz... binlerce farklı yara ile... biliyor musun sonunu bende öğrenemedim... kendi sonumuzu bilmediğimiz gibi kaldı içimde... Şeker Kız Candy... Çok güzeldi iğdem sağol... seni çok seviyorum
  23. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    çocukluğum kırmızı bir pançom vardı önünde iki tane balık nakışı olan... ne zaman çocukluğuma gitsem onu hatırlarım... papatyalardan nasıl tac yaptığımızı, kanadı kırık kuşları bulup onları nasıl beslediğimizi, kar yaparken dışarı çıkıp ağzımızı açıp kar tanesi yakalayışımızı bahçemizde büyüttüğümüz yeşil başlı ördeğimizi uç uç böceğine söylediğimiz tekerlemeyi... "uç uç böceğim annen sana terlik pabuc alacak" dedemin masallarını babannemin tarhanasını kardeşimin ağlamasını annemin yorgunluğunu babamın getirdiği çikolataları bayramda yapılan baklavaları sahurda hazırlanan güzel sofraları gülüşmelerimizi... korkularımızı... ne çok şey var çocukluğuma dair... ve hepsi şimdi çok uzaklarda...
  24. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    Bak sana kimi getirdim... Beni hala eğlendiriyor zaten o kadar kendime benzetiyorum ki... Hele çocukluğuma ne çok benziyor... Sana çocukluğumu/nu getirdim...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.