sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Gece Yağmuru
Sen buralardamıydın Gecem, özlemişim seni yaa... Geçmiş bayramın ve bütün bayramların kutlu olsun canım... bizim bayram geçmiyor her daim bayramdayız biz senide bekleriz... sana bir şiir göndereyim güle güle kullan canım... Bu şehrin gözlerinden akıyorum geceleri ve biraz daha büyüyorum her gece Sana benziyorum Gitgide Azalan yağmurları seviyorum; üşümüş kediler için. Perdeleri çekilmiş evleri sırları karanlıksa sana benzetiyorum. Sokak lambalarında sinekler uçuşuyor Sen yıldızlar diyorsun ya/sayılmaz Ben diyorum günlerin sensizleri Hesap yoksunu bir aşkı özgür bırak ey kalbim! Düşürme dilinden nedenlerini "git dedin; gitti" Nasıl bir gitmek ki bu Kendisinden başka hiçbirşeye benzemedi Her sokak başı soluğum biraz ve biraz yorgunluğum Geceleri sayıyorum Sinekleri Saatleri Islanmış bir kedi gibi, üşüterek yüreğimi Şimdi anlıyorum ki Karışamadığım sesleri Bir ayrılıkta Susmuşum Yıldızlar mı Gözlerin mi Bu şehirde alıkonmuş sözler mi? İçinde sen yoksun diye mi? Beklemenin bahanesi sesine dolan bir şiirdi Açtığımda gözlerimi "ışığı kapatma!" yalnızlık Hayır... Hayır, bu kırgınlıkta Gelmemelisin Uyku yok düşlerime Seni konuşuyorum geceyle Ne olur kimseye benzeme Biliyorumki sende Uykusuz şehrin koynunda yatacaksın Şimdi hiç bir şey olmamış gibi Üç satırda sabahlarım doğarken Güne haykırıyorum onu çok özlüyorum onu çok arıyorum onu çok seviyorum Bu şehrin gözlerinden akıyorum geceleri ve yağmurlar azaldığında belki... Bana neyi ödetiyorsan şimdi; Bana hiç benzemeyen bir kadın olsun...
-
AYŞEGÜL
İğdem bende beni seviyorum kız, Ayşegülde beni seviyor, sende beni seviyorsun valla güzel oldu bu... çok makbule geçti buralardan daha bir çok makbule geçer diye tahmin ediyorum... Herşeyi yoluna koyma konusundaki yeteneğine hayranım canım ne kadar becerikli ve herşeyi yerli yerince düzenleyen bir arkadaşım var ne kadar gururlansam az bu arada Ayşegül gene masa altındamı ne bir bakarmısın nerede? ben bu masayı ortadan kaldıralım diyorum Ayşegülüm saklanacak masa bulamasın gelsin aramıza saklansın... nasıl fikir ama dahimiyim neyim canım...
-
*N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Canım İğdem ne kadar güzel ifade etmiş değilmi Can abimiz... Bende bu önümüzdeki Haziran yolu tam manasıyla yarılayacağım... Ama şundan eminim o benim sadece kimlik yaşım... Ruhumu yaşlandıramaz hiç bir sene... Seneleri 20 yaşlarında takip edebiliyor insan hatta sabırsızlanıyor bir yere kadar ehliyet alma yaşım gelsin, reşit olma yaşım gelsin, şunu yapma yaşım gelsin derken sanki herşey olduğundan yavaş geçiyor gibi geliyor ama 20'li yaşların sonuna doğru bir hızlanıyor yaşam ki tutabilene aşk olsun... Benim ne zaman iki evladım olduda kızım ne zaman boyum kadar oldu anlamadım... Şimdi benimle aynı numara ayakkabılar giyiyor ve bundan sonrası için sabırsızlanan da o, bana sürekli soruyor: anne, saçlarımı ne zaman kıvırcık yaptırabilirim kaç yaşında kaşlarımı alabilirim? anam anam dur bi dakika ya diyorum var bi kaç sene daha... Bozuluyor valla... Sanıyorki geçmeyecek o yıllar... Hep böyle kalacağım sanıyor... Ah benim meleğim bilmiyorki zaman su gibi akıyor ve geri dönüp baktığında ne fırsatlar kaçırmışım diye hayıflanıyorsun oysa o zamanlar hep ertelemiştin bir dahaki sefere demiştin ama zaman öyle çabuk geçtiki yetişemedin... Ben saçlarımı kıvırcık yaptırdığım ilk zamanları düşündümde ortaokula gidiyormuşum aman yarabbi o fotoğrafları kimse görmesin Michael Jackson modeli önden bir kıvırcık perçem ve saçın geri kalanı Arko tam yağlı kremle yağlanmış... Kendimi tanımıyorum bu ben olamam diyorum... Hani olur ya hepimize bir kaç sene önceki halimize güler geçeriz... Aynı öyle... Çok feci çok yırtmalımı o resimleri ne bakarmısın 20 küsur sene geçmiş üzerinden... hey gidi dünya hey bizde geldik gidiyoruz acı tatlı hatıralarla nasibimize düşen ne kadarsa koyduk heybemize... İğdem sabah sabah iyi geldi bu yazı bana bugünden tezi yok ertelemiyorum artık beni mutlu edecek şeyleri... 35 sene nasıl geçti anlamadım hiç sanmam bundan sonra geçecekleri anlayım... Sağolasın...
-
sınır ötesine hayır
Her ülke kengi can ve toprak güvenliği için askeri müdahalede bulunma hakkına sahiptir... Sınırötesi harekatın gerekli olup olmadığına bu ülkenin silahlı kuvvetleri karar verir bu onların vazifesi ve Türkiye için sınır ötesi harekat gereklidir... Yapılmalıdır Kuzey Irak'ta konuşlanmış pkk teröristleri için oradaki bataklık kurutulmalıdır ve aslına bu çoktan yapılması gereken bişeydi... Suriye ve İran ile askeri işbirliği muhakkak yapılmalı... Onlar düne kadar teröristleri barındırıyorlardı ama bugün bu yılan onlarıda sokuyor... Amerika başkanı Bush'ta sınır ötesine karşi peki ama neden çünkü orada Türk Askeri görmek istemiyorlar asıl korkuları Türkmenlerle yapılacak askeri işbirliği ve Türk Askerinin bölgede etkili olmasını istemiyorlar bizim içimizdeki Amerikancılarda onlarla aynı görüşte... Sınır ötesi harekata alternatif ne öneriyorlar demokratik çözüm öneriyorlar, nedir bu demokratik çözüm pkk sınırlarımız içinde hergün bir aslanımızı şehit ederken neden Amerika kınamaktan başka bir yaptırım uygulamaz, neden pkknın eline geçen silahların hesabını vermez, neden hep taviz vermesi gereken Türkiye Cumhuriyetidir... Bush'un açıklamasında şöyle gülünç bir ifade vardı sorunları silahla çözmemeli... Bunu söyleyen adamın dünyada yaptıklarına bakınca bunu ancak espiri olarak alabiliyorum... Can ve toprak güvenliğimiz tehtit altındaysa gereken yapılmalıdır lagalugaya gerek yok... Daha fazla şehit vereceğimizden yakınanlarında sınırlarımız içinde verdiğimiz şehitler için ne diyeceğini merak ediyorum... Bataklık kurutulmadan ve pkkya Amerikan desteği kesilmeden bölge hiç bir zaman güvenli olmayacak bizde sivrisinekleri öldürmeye çalışarak sonsuza kadar bu kan devam edecek... Güneydoğunun kalkınması o bölgenin güvenliğinin tam sağlanması ve aşiret sisteminin çökertilmesiyle mümkün aşiretlerin kaçakçılıktan kazanç elde etmelerinin yolu bölgenin kaostan kurtulamamasında yatıyor yani Kürt halkı gelişememesinin asıl nedenlerini yanlış yerlerde arıyor kendi içlerinde arasınlar... Birde dün dikkatimi çekti artık gazete bayilerinde Kürtçe gazeteler diğer gazetelerle birlikte açık satılıyor... Yani bu demek oluyor ki Kürtçe Türkçeye altarnatif olmuştur yani istediklerini almakta kararlılık gösterenler bir adım daha öne geçti ve bunun adı demokrasi... Resmi dilimiz Türkçe ama o sadece resmiyette kaldı vah güzel ülkem vah...
-
Karga tulumba referanduma!
Neden seçtiğimiz millet vekillerine görevlerini yerine getirmeyi hatırlatmayı denemiyorsunuz? Cumhurbaşkanı krizini yaşatanlar kimlerdi neden uzlaşmadılar, neden referanduma gitmek zorunda kalındı...? Bu referandum ne için yapılıyor bundan sonraki Cumhurbaşkanlarını halk seçsin diyemi hiç sanmayın bu başkanlık sistemine geçtiğimizin resmidir bu rejimin kökünden sarsıldığının kanıtıdır... yutturmacadır, eyaletlere bölünmemiz içinde referandum yaparlar yakında merak etmeyin... Küçük Amerika hayaliniz gerçekmi oluyor ne? Hoş bu çok kimsenin arzuladığı bişey... Seçilmişler görevlerini layıkıyla yapsalar böyle krizler yaşanmaz ama bu ülkede halk kendi gücünü kullanmayı bilmiyor bu oyunlarada her zaman yenik düşüyor... Halka güvenmiyormusunuz demagojisine giriyorlar bizde halkın bizzat kendisiyiz kendimizemi güvenmeyeceğiz ama yanlış yapılıyor diyoruz hükümet kuranlar asli görevlerini yerine getirmiyorlar onun yerine ülkede yeni krizler yaratıyorlar bugüne kadar verdiği her kararı duygusallık içinde veren Türk halkı bundan sonrada mantıkla davranmayacak... Haklının yanında olmayacak, görevini yapmış yapmamış ilgilenmeyecek, mazlum görünenden yana olacak, ajitasyona yenik düşecek, görevini yapıyor olmasıyla değil söylemiş olduğu trajedik söylemlerle ilgilenecek... bugüne kadar olduğu gibi... o yüzden Cumhurbaşkanlarını halkın seçmesine halk karar vermedi vermeyecek RTE karar verdi ve RTE bunu halka dayatacak... cumhurbaşkanı krizinde geri adım atmadığı gibi şimdide atmayacak ve bize telafisi pekte mümkün olmayan sıkıntılar yaşatacaklar ve fatura yine Türkiye'nin aydınlık geleceğini düşünenlere kesilecek dram devam edecek... aktörlerse 50 yıldır aynı filmi oynayama devam edecekler... ağlamaktan sızlanmaktan başka bildiğimiz yok kararlılık gösteremiyoruz.
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
yanıma uçup gelsin diye bir serçeye
-
^^^^^zeyynepp^^^^^
Bidenem bende sana bir şiir getirdim... seni seviyorum canım benim... SİZDEN SAKLI gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim.
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
zeynebim, ne güzel bir yer seçmişsin öyle hemen hazırlık yapalım ne zaman yerleşiriz oraya, ayrıcana kaç gün kalıcaz benim biraz fazla kalmamda bir sakınca yoktur umarım... valla süper olurdu havuzda var anam anam frozenim cadım benim bak kızın ne seçmiş bize şizlongunuda alıver tatile çıkıyoruz... mevsim güze girsede mesele değil koşun kızlar hadi hep birlikte muhteşem anlar bizi bekliyor... zeynebim benim güzeller güzeli fıstığım
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
İğdem, bir şiirseveri en iyi bir başka şiir sever anlar demişler... (kimse demedi şimdi uydurdum çaktırma) ama hakikat şu ki, bu hayat şiirsiz çekilmez, şarkısız çekilmez... Ve bir kaç güzel sözden daha etkili ilaç yoktur gönül yaralarına merhem... kendimi bildim bileli şiir yazarım, şiir okurum ve en sıkıntılı anlarımdada, en mutlu olduğum anlardada şarkı söylerim şarkı dinlerim... ve belki insanoğlunun üretirken doğayı kirletmediği tek şey budur... şiir hayattır, hayat şiirdir... kelimelerden geçer ne varsa kalbimize tesir eden... yoksa hayat çok tatsız zaten... bunun üzerine bir şiirde kendime armağan olsun... baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum çarşılar avuçlarında aykırı sokakların lisanı adımlarında gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini vurgun: ölümlerin en kostağı vurgun ölümlerden kaçgun yanımız konaklarda boğulmuş eski bir ana şöyle buyurur: sen seç kendine bir hayat ve öylesine yaşa, nasılsa kaldığın yerden vurgun sürdürür ve hep bak kendine birörnek aynalara asi bir suret bırak baktıkça gözlerin kendini öldürür... MURATHAN MUNGAN
-
Birce
Sevgili Birce Bu forumun en eski üyelerinden birisin ama ona rağmen en az tanıdıklarımdansın... Yinede tanıdığım kadarıyla sen çok iyiniyetli, mesafeli, kibar, nezaketi ilke edinmiş, kelimelerini çok dikkatli seçen nadir insanlardan birisin... Yakınlığın için ayrıca teşekkür ederim her zaman hissettirdin babamın rahatsızlığında özellikle... Hayatın detaylarını yakalayan, güzellikleri paylaşan, saygı ve sevgiyi kendi emekleri ile kazanan değerli arkadaşım... Bu güzelliğini hiç birşey bozamasın... Yalınlığın, sadeliğin, nezaketin sana çok yakışıyor... Güzellikler içinde kal... Bir şiir sever olarak sanada şiir armağan etmek isterim bu defterin anısına... Boş Uzam Boş zaman: İçi görünen saatler Bakışın yenik düştüğü an Bir dolgu malzemesi sessizlik sessizliği dengede tutan boşluğa birkaç küçük ayrıntı yerleştirilmiş: BoşAlan sahnenin sayacında hesaplı kullanım gerilim tırmandıran saydam elektrik kullanışlı yenilgi, bir dizi inci kolye gibi her tanesi es vuruşu temkinli parmak uçlarında Ayrılık karşıya bırakılmıştır. Söz'de çürüyecek şeyler. Formüllerini bilmediğimiz ama yasalarına teslim olduğumuz fizik kuralları gibi işliyor her şey Görünmez trapezde ilk adım karşıya bırakılmıştır. Replik korkusu önce gelir hareketten Şalter sonuna dek açılır. parantezler açılıp kapanırken... Yüzüdür bir oyuncunun politikası: Boş Sayfa Beyaz karanlık, hiçbir leke belirmedi açık kalmış gözlerinde sessizliğin çekirdeğindeki hikâyenin ansızın gelen finalinden Suç karşıya bırakılmıştır. Öteye Zaman durur parmaklarında, saat boşalır Kolyenin dağılan taneleri her noktasını doldurur boş uzamın iner şalter, sayaç boşalır. Bekleyiş, sessizlik, karşılaşma ve son her şey baştan boşa alınır. Sizden beklenen tek şey Açık kalmış gözler için sessizliğin çekirdeğine soyutlanacak benzer bir hikâyeyi Karşınıza almanızdır. MURATHAN MUNGAN
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
Bugünki bayramımızıda en içten dileklerimle kutlar mutluluklar dilerim... Yarınki bayramda buluşmak üzere esen kalın... De Gülüm de gülüm! De ki: ela bir günde gelecegim istanbul darmadagin olacak, saçlarim darmadagin. Hepsi, darmadagin! üzülme gülüm! Toparlanacagiz, birlikte, ayaga da kalkacagiz, yürüyecegiz de gülüm hem de çelikten topragini dele dele hayatin! de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir sevgi, bitmiştir güven! güven bana gülüm! sana bitmemişligi ögretecek, tattiracaktir hasretten-hakikaten-ten degiştiren yüzüm! göreceksin gülüm! Bekle! hirslarimiz, acilarimiz gitgide ihanetlere hainlere, ezilmelere alişacak.. göreceksin-sevinçten aglayacaksin gülüm-ki işte o vakit bana-dogrudur!- şair olmak, seni sevmek pek çok yakişacak! bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler! inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize! ölüm inananlar için sessizce kara kapli kitaplardan çikartilacak.. göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin! artik hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz bu dünyada, yapayalniz, umarsiz kalmayacak! Küçük İskender
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Bir Martiyi Aglattin Sen bir martiyi aglattin işte bir çocuk garanti intihar eder artik kütür kütür küfrediyor gece imanima bir yaprak kirilip suya düşüyor su yaralaniyor su kaniyor şelale! ah nasil titredim tensiz bir piyanist büküldü sanki kesişen ayrişik dogrular gibi çarpişiverdim yüzünle. Yüzün öyle düzgün suna bir elyazisi yüzün yüzüme aksedince yüzün ayna alnimda yüzün uzun hüzünlü bir alinyazisi! bitmemiş bir ömrün yalanisin sen: kabuslarimin tabiri çocuklugumun arta kalanisin! öldürecegim kendimi dudaklarinla dudaklarin etle, şehvetle seferber sen! bana inen son kutsal kitap son fakir yatir son aciz peygamber! bir martiyi aglattin işte bir çocuk garanti intihar eder artik. Küçük İskender
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
Bazen bir söz fena halde incitir insanı İncitmek kastedilmediyse bile insanlar bu kadar cüretkar olmamalı söylediklerinde Kaş yapayım derken göz çıkartılırda dönüşü olmaz... İğdelerin sultanı ben bilirim seni... Sende gönül kırıcı kelam bulunmaz Keşke düşündüğün kadar ince olabilseydi insan Amma velakin zaman kötü zaman...
-
diloş...
İğdem Yarim Haziran olan benim bikerem... Bendeniz Haziran çocuğuyum vede Can Dündar'ın bu isimli kitabını 2 defada okudum... Bak şinci çok fena kıskançlık damarım kabardı kendimi sakinleştiremiyciğim... Neyse hadi sana izin vereyim sen yabancı değilsin... Bir gece fena halde zılgıt yemiştim senden ve sen sonra çok üzüldüm biliyorum... Ve benim sana kırıldığımı sandın oysa ben sana kırılamayacak kadar alışkınım... Bana söylediğin tatlı sözler gibi benim için söyleyeceğin acı gerçeklerede hazırım ve en az tatlı olanlar kadarda önemsiyorum... Ben seni incitecek herşeye nasıl kendimi siper edeceksem seninde böyle yapacağını biliyorum... Ve dost kırılma pahasınada olsa gerçekleri söylemeli... Eğer dostun söylediğinden kırılacak olursa bir insan o yalanlarla avunan biri demektir... Benim senin doğrularına ve dostuluğua ihtiyacım var ki ben yanlış yaptığımda bile bana doğru düşüncesini söyleyendir benim dostum... Senin gibi, Frozen gibi ve Leylam gibi... O yüzden hiç endişe etme size darılmam ben... ne söylerseniz söyleyin haklısınız biliyorum... Ve sizi çok seviyorum... İğdelerin en güzeli... Şanslıyım ben sizi tanıdığım için... Bizim dostluğumuz bir forumla sınırlı kalmayacak... Ve kalmadıda... Çok ilerilere geçti şimdi hamdolsun... Bak sana çok sevdiğim bir şiir gönderiyorum küçük iskenderden... yağmura çok teşekkür ederim bu gece yalnızca cesedime yağdı bana bir şey olursa diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; düşünürken üşürsem diye korktum oturup siyah portakallar yedim oturup korkunç kitaplar okudum içimde bir sıkıntı gibi cinayet içimde bir sığıntı gibi telaş içimde felaket gibi bir merak hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm daha da düşersem diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; ay kıvrılırsa diye kan kıvranırsa diye can sıçrarsa ölürken bir yerlere, daha da ölürsem diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; sessem, sersem bir heceysem eğer seni bir kelime edersem diye korktum seni kötü bir cümlede kullanırsam adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem böyle bir günah işlersem tanrı affeder diye korktum yağmura çok teşekkür ederim bu gece yalnızca bu şiire yağdı sağol aşkım sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm, kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum her şeye rağmen yağmura bulanmış, güzel bir yazdı
-
Frozen......
ya sizin bayramınız güzel geçmedimi haklısınız... keşke bayramları kana bulanan bir memleket olmasaydı burası... keşke kandan medet ummasaydı hiç kimse... ama ne yazık ki öyle değil bu topraklar üzerinde kan dökülmesinden fena halde nasiplenenler var ve bu kana seyirci kalanlar oldukçada bunlar doymayacaklar... bayramlarımız bundan sonra daha güzel geçsin inşallah... beni bir pazar gecesi siyanürle vurun! gölgemi bir vapurun saadetine vermişken, zeki müren'den hicaz makamı şarkılar dinlediniz ama dönüp arkama bakabilmeliyim kaç kişisiniz nerden gelmişsiniz neler giymişsiniz elimde bir demet letafet çiçeği de, tavanı kırmızı, duvarları beyaz badanalı bir odada bir arada bir ara olmalıyız, hatırladınız bıçak sapı gibi gülümsememe de izin vermelisiniz - babam bana küstü, döv onu babaanne çıngıraklı yılanlar almıştın hani bana yaşgünümde - gerdanımda genç kızların çılgın tortusu ve soğuk su, oramda buramda buram buram ilkaşk kokusu, işte ben trenleri biraz da bu yüzden severim ne çok severim bilemezsiniz beni bir pazar gecesi siyanürle vurun! palyaço makyajı yapmış olayım, gülün önce amuda da kalkayım, telde de yürüyeyim filan size nadide karanfil kolleksiyonumu göstereyim kayısı gülü çocuklarımı, arılarımı da, tenezzüllerimi, biliyorum: zeki müren'den hiç şarkı dinlemediniz radyoda jean-sebastian bach çalıyor, bakınız cam pervazındaki baykuşun yok bir ayağı da
-
Lostsoul
Nasıl özlemişim Arman'cığımın yazılarını bu foruma ilk üye olduğumda özellikle yazılarının peşine takıldığım tek adamdın sen... Sonra bizi bırakıp gittin ama bende yerin her zaman ayrıdır güzel yürekli dostum... Özü sözü bir insanlardan biridir Arman... Bende sözlerine katılıyorum... Ama benim Lostsoul'u keşfetmem ne yazık ki uzun zaman aldı bazen gözünün önündekini göremiyor insan... Ama neyseki şimdi onu tanıdım ve yazılarının takipçisiyim... Sevgili Lostsoul Şiirlerin, düşünen kalemin, fikirlerin, üslubun, tarzın, gerçekten etkileyici... duygularıyla konuşan nadir insanlardan birisin... Ve duyguları ile konuşanlar genelde doğruları ifade ederler EQ'su yüksek arkadaşım... Forumlar insanlara çok şey katıyor bunu burada daha iyi anladım ama asıl önemli olan o forumlarda kimlerin yazdığı gerçekten bu forum adına sen bir değersin ustaca yazdığın ve duygularınla harmanladığın yazıların gibi hayatında anlamlı, duygu yüklü, samimi ve özgür olsun... Kendini zindanlara mahkum edenlerden değilde kendine dünya kuranlardan ol... Sevgiyle kal...
-
2B arazilerinin satışı
Sevgili LostsouL Aslına bakarsan bu ülkede peşkeş çekilmedik kurum, kuruluş ve arazi kalmadı mevcut hükümet başta geçmiş hükümetlerde dahil taş üzerine taş koymadan talana göz yumdular yada bizzat kendileri talan ettiler... Düzeleceğini ve değişeceğini düşünüyorum eğer düşünmeseydim mücadele etmezdim ama kolay olmayacağını biliyorum çıkar kapıları kapatılmadan ve asıl en önemlisi "para gelsinde nasıl ve nereden gelirse gelsin" düşüncesi değişmeden hiçbirşey değişmeyecek... Topraklarımız ve özellikle orman arazilerimiz gerçek birer hazine değerinde ama malesef bilinçsizlik, kötü ve artniyetli yönetim, talancılık, bedavacılık, hibecilik anlayışı ile bundan farklı şeyler olmasını beklemek hayal... Kaybedilenlerin yerine bişey koyulamayacak asıl üzücü olan bu ve ne yazık ki insanlarımızda ağaç kültürü yok... gerçekten yok... bir ağacın ne demek olduğunu "alt tarafı ağaç" anlayışı ile düşünenler kavrayamaz... Ve bir ağaç kadar faydası olmayanın ormanı düşüneceğini hiç sanmıyorum... Umutsuzluğumuzsa tepki göstermemize engel olmamalı... Evet giden gitmiştir ama bir bilinç uyandırmak zorundayız... Selamlar
-
Yasak Aşk - The Bridges of Madison County
Bidenem öyle güzel anlatmışsın ki Can Dündar ve Sezen Aksu'da kanıma girdiler bu akşamdan tezi yok gidip bu filmin dvd'sini bulacağım... Eminim senin kadar beğeneceğim zaten zevkine güveniyorum... Ben son 10 gündür film kolik oldum günde 3 film izliyorum iğdem... Ama nasıl olduysa bu filmi ıskalamışım... Ama izleyeceğim... Teşekkürler paylaşımın için...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam bir çok arkadaşım var demektir... Faturalarımı zorlukla da olsa ödeyebiliyorsam, bir işim var demektir. Pantolonum biraz sıkıyorsa, aç kalmıyorum demektir... Gölgem beni izliyorsa, güneş ışığını görüyorum demektir... Park ettiğim yerden is yerime kadar yolu uzun buluyorsam, iyi yürüyebiliyorum demektir... Metro beklerken yanımdaki adam anahtarlarıyla oynuyor ve bu sesten o rahatsız olmuyorsa, ben iyi duyuyorum demektir... Camları silmem, musluğu onarmam gerekiyorsa, bir evim var demektir. Doğalgaz faturam yüklü geliyorsa, ısınıyorum demektir... Yığınla ütülenecek ve yıkanacak çamaşırım varsa, yığınla giyeceğim var demektir. Çalar saatimin sesiyle, sabahın köründe uyanıyorsam, yasıyorum demektir... Aksamları kendimi yorgun hissedebiliyorsam ve bacaklarım ağrıyorsa, o gün ben üretici olmuşum demektir... Ev telefonum sık sık çalıyorsa, beni seven insanlar var demektir... Ve tüm bunların ayrımını yapabiliyorsam, ben MUTLUYUM demektir...
-
Gizli Amerikan Tüfeği İLHAN SELÇUK
Fethullah Gülen'in gazetesi genelde bu yönteme başvurur Sosyalist düşünceye sahip gazeteci veya aydınları Amerikancılıkla suçlar... Ama gerçekten denizz'in dediği gibi komik... Amerikancılığın belli kuralları var mesela Amerikan emperyalizmine hizmet etmek en birincisi... Bugün Türkiye'de Amerikan Emperyalizmine en çok hizmet eden gazete Zaman Gazetesidir... Nedenleride bellidir, bu gazete ve buna benzer diğer gazeteler bu ülkenin aydınlarını, savcılarını, laik düşünürlerini hedef göstermiş medya kuruluşlarıdır... Ve emperyalizmin en büyük düşmanlarını ortadan kaldırmanın en etkili yolunu kullanırlar oda inançtır... Onların ne söylediğinden ziyade İlhan Selçuğun ne yazdığına bakarsak asıl Amerikancının kim olduğunu birileri bize göstermeden görebiliriz... Ülkemiz öyle bir noktaya geldiki artık inanç birilerinin tekelinde ve onlar bir profil çiziyor herkesin ona uymasını istiyorlar aslında bunların inançlarında samimiyet yok eğer olsaydı çok daha naturel yaşarlardı ve geçmişleri bu kadar şaibeli olmazdı... Bir kısım insanımızda dinine saldırılıyor sanarak yada ona özellikle öyle empoze edildiğinden "yalancıların" elinde oyuncak oluyor... Amerikancılık öyle olmaz Amerikancılık teslimiyetçiliktir ve ilhan Selçuk teslimiyetçi biri hiç olmadı... Gerçeklerle yüzleşmek zor olsada denemek lazım...
-
ŞİİR DİNLETİLERİ
Orhan Veli Kanık (seçmeler) istanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
-
Yeşilçamın unutulmaz sahneleri
Bencede İğdem, Tatar Ramazan'da ortaya koyduğu oyunculukta harikadır... Defalarca izleyebilirim...
-
Yeşilçamın unutulmaz sahneleri
bişey değil bidenem Kadir İnanırın zeybek oyunu nasıl ama çok seviyorum o sahneyi
-
Üstündekinin ihtiyacı...
sen tercih edebilirsin elbette ama biz tercih etmiyoruz senin ihtiyacın biziz bidenem kaçma zaten kaçamazsında
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Şarkılar seni söyler Dillerde nağme adın Aşk gibi, sevda gibi Huysuz ve tatlı kadın Ne zaman eskiyor sevgiler Ödenen bedellerin acısı geçince mi? Yağmur yağıyor. Mutfak camındayım. Nasıl üşüdüğümü bilemezsin. Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne. Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama… Şimdi telefon açsam sana, Sesini duymak da yetmiyor ki. Hep aynı cümleler; “Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?” Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde. Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. Bazen mutfakta yemek yaparken, Tahta kaşıkla tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba? Özlemek çok fena anne. Anlamak seni; daha da fena… Omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları. Benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var. Gittikçe sana mı benziyorum ben, Ya da “Annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu? “Baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez, Anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim. Omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde. Şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye, Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. Mutsuz değilim de anne, Yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum. Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor, Televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum, Açtığımı gören olmuyor. Pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor. Çay demleniyor, demleniyor, demleniyor… Kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor. Ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor. Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. Seni çok özlüyorum. Bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep? Gidemeyişine ağladın mı sende? Ne zaman eskiyor sevgiler? Ödenen bedellerin acısı geçince mi? İşte böyle, Kalbimde bir acı. Şarkılar seni söyler...