-
İçerik Sayısı
10.566 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
3
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
sardunyam tarafından postalanan herşey
-
tıpkı Ak parti gibi değil mi?
-
80 İhtilali ile yüzleşmeden yüzleşemeden bugün yaşananları anlamak imkansız... Ajitasyonun bu ülkede nasıl tuttuğunu tv'de gündüz programlarında yazılan senaryolara vatandaşın nasıl inandığını görerekte tanıklık edebilirsiniz... Ama görmek lazım sadece bakmak yetmiyor bazen... 80'sonrası 28 yılda neler yapıldı kimler iktidar oldu Amerika'nın bu iktidarlarla ilişkisi neydi, Amerika'lı generallerin "bizim çocuklar" dediği adamlar kimlerdi? Ve Ak parti fişinin çekildiğini anladığından mıdır nedir batarım ama sizide batırırım diye bulduğu çuvala herkesi dolduruyor...
-
Bazı insanlar filmleri gerçek sanar!!!
-
İnançtaki "Madde" çıkmazı...
sardunyam şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yeni fikirlere ve yeni yorumlara açık olmak lazım -
Demegojiye hiç gerek yok... "Suç ve Ceza" ve ne derler bilirsiniz "şeriatın kestiği parmak acımaz, Türkiye de hukuk var ve iki ihtimal var ya kapatılacak ya kapatılmayacak ancak bizi endişendiren kapatılmaması değil davaya kimlerin bakacağı??? Aslında kapatılmasa daha iyi olur diyorum ben çünkü kapatılmamak için çırpınıyor gibi görünselerde aslında bunun için mücadele ettiklerini düşünüyorum ve Kemalist'lerden daha çok darbeci olduklarını biliyorum... Aslın darbe beklentisi olanlar Akp'nin yönetim kadrosu... 80 darbesini Amerika'nın "bizim çocuk" dediği ressam paşa yapmıştı, bu kez darbe olasılığı varsa yine "Amerika'nın çocuklarından" birileri mi yoksa "Kemalin askerleri" mi yapar belli değil. O sebepten kapatılma davasının ardından Babacan, Dengir Mehmet, Başbakan, ve Cumhurbaşkanının tuhaf açıklamaları gösteriyor ki gerçekte mağdur rolü onlara çok yakışıyor ve çok taraftar kazandırıyor, bizim milletimiz ajitasyonu sever malum... Kürt solcuları, din simsarları, elele vermiş Akp'yi kurtarmaya çalışıyor kimlerin desteği ile ABD+AB bizim bildiğimiz onlar müslümanları sevmez ama bunları seviyorlar neden acaba?
-
OKUDUĞUNUZ KİTAPLAR
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Uğur Mumcu'dan sonra Türkiye'nin en önemli araştırmacı gazetecilerinden biri olan Tuncay Mollaveisoğlu'nun son kitabı "Görünmez Holding" Türkiye'de iktidarların ülke çıkarlarını heba ederken kendi çıkarlarını nasıl holdingleştirdiklerini belgeleri ile anlatıyor bu kitap. Herkese tavsiye ediyorum, umarım çok satanlar arasına girer, Türkiye'nin kitap gerçeğini bilmeme rağmen diliyorum çok satar. Bu kitabı yeni aldım daha önce bir arkadaşım almıştı ondan alıp göz atmıştım mutlaka her kitaplıkta olmalı diye düşünüyorum, nasıl aldatılıyoruz ayet ayet açıklıyor. Not alarak okuyorum. -
Yandaş Medyanın iktidar yalakası ve başbakan damadı çalıştıran Çalık grubunun kirli televizyonu atv dün akşam ki haberlerinde Tuncay Özkan'ı ve Bizkaçkişiyiz hareketinde görev alanları hedef gösterdi. Ergenekona nihayet bizide bulaştırmak istediler. Bu kirli davada avukat, hakim, savcı, müdahil, taraf ve amaçlı yandaşlık yapanların en başında medya var her eve giriyorlar, her haber programında yalan konuşuyorlar ama millet gördüğüne inanıp düşünmediği için bütün bu olanları gerçek zannediyor. Oysa Ergenekon dedikleri şey Akp'ye muhalif düşünen herkesi asimile etme, sindirme, çamur atıp lekeleme, korkutma, geri çekilmesi için Amerika tarafından yazılıp yönetilen bir senaryodur. Bu ülkede artık olup bitenler akılla mantıkla ve vicdanla izah edilemez durumda. Ama şuda çok büyük bir gerçek ki medya tüm zamanların en güçlü silahı. Medya gücünü elinde bulunduran istediğini yapmakta özgür. Allah'tan korkuları, vicdanları ve ahlakları olmayanların yalan haberleri her eve her insana ulaştığı sürece Türkiye'de gerçeği hala göremeyenlerin neyle uyutulduklarını anlıyorum. Biz dün derneğimizde toplantıdaydık ve oradan saat 22,30'da atv'nin önüne gidip protesto gösterisi yaptık. Yaklaşık 200 kişiydik ve 500 polis vardı. Bu ne korkuydu anlamadık, biz terörist değiliz, devlet düşmanı değiliz, kanlı katil değiliz, soyguncu, gaspçı değiliz. Ellerinde coplarla yolun karşısına geçip bizi kontrol altına alan çevik kuvvete alkışla destek verdik. Onlar emir kulu elbette biliyoruz görevlerini yaptıklarınıda biliyoruz ama enteresan olan atv nin tamamen boşaltılması ve yaşadıkları korkuydu. O sırada yoldan geçen ve hiç bir şeyin farkında olmayan vatandaşların yüz ifadeleri medyanın masal dinletme gücünü bize daha iyi gösterdi. Anlaşılan o ki medyaya hakim olmak devlete, halka herşeye hakim olmak demek. Bu savaş başka türlü kazanılmayacak onların elinde kaç gazete, kaç tv, kaç radyo var bizde kaç? Ve hala vatandaş hiç bir şeyin farkında değil diyoruz nasıl olsun ki, kitap okumaz, gazete dediğinde spor sayfasından anlar, tv dediğinde magazin anlar, haberi olsa göz göre göre izin verirmi vatanın bölünmesine... Hiç sanmıyorum... Ama onların uyanışı çok daha sarsıcı olacaktır. Son anda gerçeklerin tüm çıplaklığıyla... Halkımızın çoğunluğunun onlar gibi düşündüğünü hiç sanmıyorum yeterki doğru haber verilsin gerçekler anlatılsın. Bu millet tembel, saf, çabuk gaze gelen, kolay kandırılan olsada vicdansız olmamıştır. 80 sonrası yapılan çalışmalarla üstümüze ölü toprağı serptiler sadece...
-
geçmiş olsun arkadaşım umarım iyisindir ne ameliyatı oldun bilmiyorum dilerim basit bişeydir
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
2 Temmuz'u hatırlıyor musunuz? 2 Temmuz 1993... Sivas... Tam on beş yıl geçmiş Sivas katliamının üzerinden. Her şeyi unuttuğumuz gibi, ne yazık ki Sivas'ı da unuttuk, unutturduk. 15 yıl unutmak için aslında uzun bir zaman, hele Türkiye için. Ama 15 yılda azalmak bir yana, derinleşerek artıyor Sivas acısı. Nasıl artmasın ki? Sivas katliamcıları artık iktidar! Evet, Sivas'ta aydınları yakanlar, Sivas'ı Ortaçağ karanlığına boğanlar şimdi Türkiye'nin en tepe noktalarındalar. Acı ama gerçek, Şeriat artık iktidarda! Ve iktidardaki katiller şimdi Sivas'ın unutulmasını fırsat bilerek bağırıyor; demokrasi diyor, özgürlük diyor, inanca saygı diyor... Kimi ilerici zevatsa bu oltaya düşüyor. 15 yılda sadece Şeriatın adım adım devleti ve toplumu kuşatmasını değil, ilericilik adına gericilikle kol kola girenleri, Şeriatçılarla özgürlük mücadelesi veren sözde ilericileri de gördü Türkiye ne yazık ki! Şimdi demokrasi nutukları çeken, özgürlük savaşçısı kesilen katiller, tam 15 yıl önce Madımak Oteli'nin önündeydiler, ama orada ne demokrasiden bahsediliyordu ne inanca saygıdan ne de düşünce özgürlüğünden. O nedenle Sivas katliamının 15 yılında; 'Sivas'ı hatırlayın!' diyoruz. Sivas'ı hatırlıyor musunuz? Hatırlayalım... Geleneksel Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri için Türkiye'nin dört bir yanından Sivas'a koşan aydın, yazar, sanatçı yüzlerce insan bir kültür etkinliği için gittikleri Sivas'ta Ortaçağ karanlığını yaşayacaklarından habersizdiler. Sivas... Bağımsızlık ateşinin yakıldığı, Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı Sivas. Ama gericilik uyumuyordu. Cumhuriyet'in temelleri atıldığı günden beridir Cumhuriyet'ten rövanşı almak için sinsice çalışan gericiler o gün Sivas'ta yeniden ortaya çıktılar. 'Müslüman Kamuoyuna' başlıklı, besmele ve bir ayetle başlayan bildiride 'Aziz Nesin köpeği yanında kendisiyle beraber bir ekiple şehrimiz valisi tarafından davet edilip şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir' deniliyordu. 'Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür... Gün, çirkin küfürlerin hesabının sorulma günüdür... İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır. Galip gelecek olanlar şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır' cümleleriyle biten 'Müslümanlar' imzalı bildiri camilerde dağıtılmaya başlanmıştı bile. Türkiye tarihinin en gerici ayaklanmalarından birisi yine bir Cuma namazı çıkışı sahneye konuyordu. Ne olduysa bundan sonra olmuştu. Sivas'ta yayın yapan iki yerel gazete ve Şeriatçı dergiler şenliğin Müslümanlara karşı yapıldığını manşetlere çıkaran yayınlarla tahriklerini artırıyorlardı. Madımak Oteli'nin önündeki kalabalık gittikçe artıyordu... Ve başta devletin kolluk kuvvetleri, herkes izliyordu. Şeriatın adım adım ilerleyişini izlemeye ilk o zaman alıştık. Sivas bir başlangıçtı. Valiliğin önünden Madımak Oteli'nin önüne akan gerici güruhun sloganları yankılanıyordu Sivas'ta: 'Vali istifa! Vali gidecek, Şeriat gelecek! Sivas Aziz'e mezar olacak! Dinsizlere ölüm! Müslüman Türkiye! Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak!' Sonra 'Yakın! Yakın! Yakın!' çığlıkları... 2 Temmuz 1993... Sivas... Madımak... 37 aydın; 'Kafirlere ölüm!' sloganları eşliğinde diri diri yakıldılar... Ama 37 aydının yakılması bile yetmemişti bazılarını uyandırmaya. Kimileri Sivas'ta ortaya çıkan gerici tehlikenin boyutlarının toplum tarafından anlaşılmaması için ne gerekiyorsa yaptılar. Gericiler Sivas katliamını tam da bu nedenle hep Aziz Nesin'in tahriki olarak göstermeye çalıştılar. Kimi ilerici zevatsa Sivas'ın failleriyle 'demokrasi ittifakı' kurdular ve katillerin aslında ne kadar demokrat olduklarını anlattılar topluma, utanmadan. Ama diri diri yakılan 37 aydın hiçbir gerekçe ile açıklanamayacak kadar korkunç bir vahşet tablosunu bütün Türkiye'nin gözü önüne seriyordu Sivas'ta. Çorum, Maraş, Sivas... Şeriat tehlikesi ortadan kalktı mı? Sivas katliamı gericilik açısından bir sınamaydı. Türk tarihinin en büyük gerici ayaklanmalarından birisi yaşanırken, başta devlet olmak üzere tüm toplum susmuştu. Suskunluk aslında Türkiye için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyordu. 12 Eylül'le birlikte devlet eliyle beslenen, dış güçlerin desteğini arkasına alan ve tarikatlar kanalıyla toplumsal yapıya nüfuz eden gericilik artık Cumhuriyet'in rövanşını almak için harekete geçiyordu. 'Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak!' sloganları atan gözü dönmüş binlerce kişilik kalabalık, Sivas kalkışmasının basit bir tahrik olayının çok ötesinde, uzun yıllardır planlanan Cumhuriyet'i yok etme operasyonunun başlangıcına işaret ediyordu. Aynı niyet, AKP'nin iktidara geldiği dönemde ortaya çıkan 'İktidarla el ele, 84 yıllık karanlığa son' sloganında da kendisini ele veriyordu. Birileri 'değiştim' diyerek toplumun gözünü boyamaya çalışmaktaydı ama '84 yıllık karanlık' olarak görülen Cumhuriyet'i yıkmaktı aslında tek dertleri. Sivas katliamının üzerinden daha bir hafta bile geçmemişken, 8 Temmuz 1993'te bugünkü Şeriatçı iktidarın o günkü yayın organı Milli Gazete'de yayınlanan 'Ya Müslüman Türkiye, Ya Hiç' başlıklı yazıda Sivas katliamı selamlanmaktaydı (İsmet Özel, Milli Gazete, 8 Temmuz 1993). Radikal İslamcı dergilerde ise Sivas katliamcılarına alkış tutuluyordu: 'Halk hakkına sahip çıkıyor ve 70 yıldır hayatı kendisine zindan eden işgalci laiklere karşı 'kısas'ın hayat veren soluğuna sığınıyor. Artık TC'de hayat yalnız Müslümanlar için zor olmayacak, işgalci laikler için de zor olacak. Sivas sadece küçük bir haber! Herkes safını doğru seçmekle mükellef! Bizden söylemesi! Gerisi, 'Mevlam görelim neyler/neylerse güzel eyler' (Faruk Akıncı, Taraf, 1 Ağustos 1993). Yine aynı dergide; 'Geçen ay çok bereketli geçti. '70 yıllık Cumhuriyet tarihinin en büyük direnişlerinden biri 2 Temmuz'da yaşandı... Sivas Müslümanların gövde gösterisine sahne oldu' (Taraf, 1 Ağustos 1993, s. 30) denmekteydi. Çok değil, daha yirmi yıl önce Maraş'ta ve Çorum'da insanların evlerini işaretleyip katleden gericilik, Sivas'ta bir kez daha ortaya çıkıyordu. Hem de 'Şeriat tehlikesi geçti' denilen bir zamanda. Maraş ve Çorum yetmemişti Şeriatın karanlık yüzünü göstermeye. Sivas, biraz da bu aymazlık yüzünden meydana gelmişti, göz göre göre. Aziz Nesin: 'Olacak depremin uğultularını duymaktayım' Sivas'ta gericilerin özellikle Aziz Nesin'i hedef almaları da oldukça anlamlıydı. Gittikçe büyüyen gerici tehdidin hangi boyutlara varacağını ilk gören insanların başında geliyordu Aziz Nesin. Sivas katliamından hemen önce radikal İslamcı yükselişe karşı uluslararası bir konferansın çalışmalarını yürütüyordu Aziz Nesin ve o dönemki tüm yazılarında da yaklaşan Şeriat tehlikesine karşı toplumu uyandırmaya çalışıyordu. Bu süreci daha sonra şu sözlerle anlatacaktı Aziz Nesin: 'Aydınlar ve özellikle yazarlar, bir anlamda gelecek depremi önceden sezen cins atlara benzer ve bunlar kendi dillerince gelecek deprem felaketini çevrelerine duyurmaya çalışırlar. Ben bir yazarım, yazmaktan ve konuşmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Şimdiye dek olduğu gibi şimdi de haber veriyorum: Önceleri yavaş yavaş, ağır ağır, adım adım, kötülük uçurumuna giderken, gittikçe hızlanarak şimdi koşar adım gidiyoruz. Olacak toplumsal depremin uğultularını duymaktayım.' Gerçekten de 12 Eylül'le başlayan dinselleştirme operasyonunun yeni adımı artık son noktasına ulaşmak üzereydi. 2 Temmuz'da gericilik sinsi yüzünü yeniden göstermişti, ama tehlikenin farkına varılamamıştı. Türkiye adeta bir film seyreder gibi gericiliğin güçlenmesini ve iktidar olmasını seyretmekteydi. 1995'te Refah Partisi iktidarı bile yetmedi Türkiye'yi uyandırmaya. 28 Şubat'a gelindiğindeyse tehdidin boyutlarının artık önlenemez düzeye geldiği görülmüştü. Artık müdahale etmek gerekliydi. Ama bugün görüyoruz ki müdahale bile yeterli olamamış. Seksen yıldır Cumhuriyet'in altını oyan Şeriatçı örgütlenme, Kuran kurslarından ve imam hatiplerden yetişen militan kadrolarla adım adım tüm toplumu dinselleştirmiş ve gericileştirmiş. Bu gidişatı fark eden ve uyaran aydınlar ise Şeriatın ve onun arkasındaki emperyalist güçlerin planları doğrultusunda bir bir ortadan kaldırıldılar. 1990'larda birden hızlanan aydın cinayetlerinin bugünkü Kürt-İslamcı faşizmin yollarını döşemek için işletildiği ancak şimdi anlaşılabiliyor. Uğur Mumcu başta olmak üzere 1990'lardan itibaren katledilen Atatürkçü aydınların şahsında ilerici güçlerin toplumsal hafızası ve mücadele etme azmiydi katledilen. Atatürkçü aydınlar tam da bu nedenle gerici güçlerin boy hedefi haline geldiler. O nedenle öldürüldüler. O nedenle yakılmak istendiler. Şimdi Aziz Nesin'lerin, Uğur Mumcu'ların olmadığı bir ülkede Şeriat karanlığının nasıl bir tehlike olduğunu anlatacak kimse kalmadı ne yazık ki! Şimdi aydın pozunda gezenler 'Şeriat paranoyası'ndan bahsediyorlar. Atatürkçü aydınların yok edildiği bir ülkede; toplum aldatılıyor, Şeriat palazlandırılıyor, ülke dinci kuşatmanın kollarına teslim ediliyor ve herkes uyuyor! Şeriata özgürlük tanımak mı? Sivas katliamının üzerinden geçen on beş yıl, diri diri yakılan aydınları unutturmakla kalmadı sadece, Türkiye'nin ilerici güçleri bu süreçte Şeriat tehdidini, Şeriatçıların neye cesaret edebileceklerini ve nasıl bir toplum yaratmak istediklerini de unuttular. Sivas, Şeriatçı güçlerin insanları vahşici katletmekten bile çekinmeyeceklerini en acı şekilde göstermişti. Buna rağmen bugün bile Şeriatçılarla kol kola demokrasi mücadelesi verdiğini zanneden aymazlar yok mu? Kara Parti'nin kapatılmaması için çırpınan sözde ilericiler yok mu? Bugün Refah Partisi'nin kadroları Türkiye'nin en önemli mevkilerini işgal etmiyorlar mı? Bir de utanmadan ampulle aydınlatmaktan bahsediyorlar Türkiye'yi. Oysa biz gericiliğin aydınlatmaktan ne kastettiğini Sivas'tan biliyoruz. O yüzden başyobaz; 'demokrasi, milli irade, özgürlük' dedikçe, gülüyoruz sadece. Sivas katliamının baş sorumlularından dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun AKP'den 2002 seçimlerinde Sivas milletvekili olarak Meclis'e girmesi, 'Değiştim, geliştim' diyenlerin açıkça yalan söylediklerini gösteriyordu ama sadece gören gözler, duyan kulaklar için. Bugün AKP'nin Refah Partisi'nden de büyük ve sinsi bir tehdit olduğunu gören kaç kişi var acaba ülkemizde? AKP, Refah deneyiminin öğrettikleriyle adım adım ve sinsice devleti kuşatarak, kimseyi ürkütmeden Şeriat hayallerini uygulamak gibi bir değişim stratejisi benimsedi ve bugün bu değişim yalanının toplumun kimi ilerici güçleri üzerinde etkili olduğunu üzülerek görüyoruz. Kimi ilericilerimizse; 'Bunlar AB ve ABD çizgisinden sapmazlar, o nedenle bize dokunmazlar' rahatlığı içinde ne yazık ki? Bazı aklıevveller de; 'Şunları AB rotasına tam olarak bir oturtsak, bakın nasıl ılımlılaşacaklar' diye bekliyor. Ama bugün Suudi Arabistan tipi karanlık rejimler, en sadık Batı uşağı olmalarına rağmen tüm toplumu Şeriat kuralları altında inim inim inletmiyor mu? Tüm toplumu türbana ve çarşafa mahkum eden Şeriat karanlığının, kendilerini lüks uydu kentlere hapseden ilericilere ulaşmasına ne kaldı ki? Ama yine de bunun farkını varılmadığını üzülerek görüyoruz. Öyle olmasaydı kimileri hâlâ demokrasi adına Kürt-İslam faşizmini savunabilir miydi? Öyle olmasaydı kimileri 'inanca saygı' diyerek gericiliğin bayrağı olan türbanı savunabilir miydi? Hem de özgürlük adına! Şeriatçılar yalnız özgürlüğe değil, insana düşman! Sivas katliamı aslında Şeriatçıların düşünce özgürlüğüne, inanç özgürlüğüne, demokrasiye, hoşgörüye, sanata, aydına ve aslında insana ne kadar düşman olduklarının en 'can alıcı' göstergesiydi. Sivas katliamının unutulduğu bir ülkede tarihin garip bir cilvesi olsa gerek; özgürlük düşmanı Şeriatçılar şimdi en demokrat, en özgürlükçü, en hümanist. Bugün hâlâ Şeriata ve Şeriatın sancağı olan türbana özgürlük tanımaktan bahsedebiliyor kimileri; hem de Sivas katliamının yaşandığı bir ülkede! Türbanı bireysel özgürlük olarak değerlendirip serbest bırakılmasını istiyorlar. Bunu fırsat bilen Şeriatçılar da mağduru oynayarak destek toplamaya çalışıyor. Peki ama 'Özgürlükleri savunuyorum' diyenlere sormak gerekiyor: Bu ülkede yetmiş yıldır sağcı-dinci iktidarlar eliyle mağdur edilen türban mı yoksa laiklik mi? Mağdur kim? Şeriatçı hareket özellikle 28 Şubat'a giden süreçte karşısına çıkan engelleri yok etmek için mağduru oynamayı seçti. Bugün başarılı olduklarını üzülerek tespit etmek durumundayız. Türkiye neredeyse yirmi yıldır yeniden 'Şeriata özgürlük' tartışmalarına sahne oluyor. Ama bu süreçte Atatürkçü aydınlar birbiri ardına katledildi, Sivas'ta aydınlar diri yakıldı, üniversitelerde oruç tutmayan öğrenciler bıçaklandı, Şeriatçılar üniversitelerde terör estirdi. Şeriatçı baskı bütün ülkeye yayıldı. Peki ama türban taktığı için, Şeriatçı fikirleri savunduğu için, oruç tuttuğu için saldırıya uğrayan, öldürülen, yakılan tek bir kişi oldu mu Türkiye'de? Bugün bile birileri özgürlükten bahsederken, Şeriatçı iktidar tarafından tüm topluma dinci bir yaşam tarzı dayatılmıyor mu? Tüm toplum Şeriat kurallarıyla yaşar hale getirilmek istenmiyor mu? Türban üniversitelere, kamu kurumlarına ve hatta ilköğretime sokulmak istenmiyor mu? O nedenle Sivas katliamının 15 yılında alınması gereken en önemli ders, Türkiye'de Şeriat tehlikesinin geçmek bir yana, çok daha şiddetlendiğidir. Bugün özgürlük, demokrasi, mağduriyet sözcüklerinin yarattığı tartışmalar sürerken Türkiye koşar adım Şeriata gidiyor. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık. Meclis, Emniyet teşkilatı, belediyeler, yargı, üniversiteler bugün tümüyle Şeriat kuşatması altında iken, kim kalkıp Şeriat tehlikesinin geçtiğini ya da bunun bir paranoya olduğunu söyleyebilir? 'Susma, sustukça sıra sana gelecek!' Türkiye bugün yeniden gericilikle ilerici güçlerin kavgasını yaşıyor. 2 Temmuz 2008'de Türkiye, Şeriat devletinin eşiğindeki bir ülke artık. Gericilik artık muhalefet değil iktidar, hem de tek başına. Yani gericilik şimdi çok daha güçlü ve sinsi. Şeriatçı iktidar Anayasa'yı değiştirmek, türbanı serbest bırakmak, laikliği ortadan kaldırmak ve Cumhuriyet'i yıkmak için son adımlarını da atmak üzere. İlerici güçlerinse üzerine ölü toprağı serilmiş neredeyse. Bir zamanların 'Susma, sustukça sıra ana gelecek!' sloganı bile unutulmuş durumda ki, yalnızca bu bile Şeriat tehlikesinin unutulduğunu, gericilikle mücadeleden kaçışın geldiği boyutu gösteriyor. Slogan düzeyinde bir bilinç ve kararlılık bile kalmamış görünüyor bugün ne yazık ki! O nedenle bugün yeniden; 'Sivas'ı hatırlayın!' diyoruz Gericiliğin iktidarı ele geçirdiği ve toplumu dinsel taassup altına aldığı tüm ülkelerde Şeriat iktidarına giden yol demokrasi çığırtkanlığı ile döşendi. Ve yalnız bizim ülkemizde değil, pek çok Şeriatçı ülkede de Şeriata giden yolda gericilerin önündeki engelleri kaldıran 'ilericiler' oldu? Ve unutmamak gerekiyor: Şeriatın geldiği ülkelerde de ilk hedef hep ilericiler oldu. O nedenle artık uyanma, silkinme ve mücadele etme günüdür. Henüz vakit varken! İnan Kahramanoğlu(TÜRKSOLU)- 152 cevap
-
- Yazarlar
- Çeşitlemeler
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ufuk Uras kimdir, Dtp'nin fahri başkanlık ünvanı verdiği bağımsız vekil...!!! Ayrılıkçı Kürt solcuları için önemli bir isimdir ama Türk'ler için önemsizdir...
-
Büyük Türk Devrimi Travma olarak Tanımlandı
sardunyam şurada cevap verdi: Odris başlık Güncel Konular
Ak partinin vekillerinin büyük çoğunluğu yolsuzluktan, ihaleye fesat karıştırmaktan, gizli ve Türkiye Cumhuriyetini zora sokan anlaşmalar yapmaktan, açıklanamayan mal varlıklarından, teröre destek verenlerle ticari anlaşmalar yapmaktan ve onların bazılarına kefil olmaktan sabıkaları var ve dokunulmaz oldukları için yargılanamıyorlar ve bu ellerle temizlik yapmaya kalkıyorlar...!!! -
sadece objektif bir göz ile bakın yeter AKP hükümeti kimlerin çıkarlarını gözetiyor?
-
bütün bunlar yargılamayı yapanların ve savcılık görevi üstlenenlerin yanlı medya ve yanlısı AKP hükümetinin güvenilmez, kasıtlı, maksatlı, belli bir hedefe yönelik yıpratıcı ve karalayıcı iftiralarından kaynaklanıyor... bazıları şuan geçici bir zaferde kazanabilirler ama gerçekler er ya da geç ortaya çıkar, o daha önce neden yargılanmıyor dememizin sebebi belli, eğer darbe yanlışsa ve o darbeler bu ülkeye bunca şey kaybettirmişse neden yargılanmıyorlar diyorum... ayrıca adil ve vicdanlı olmak şartıyla herkes fikrini söyleme özgürlüğüne sahiptir... eğer delil varsa, kanıt varsa ve hepsinden önemlisi bütün bunlar gerçekse yaşananlar olağandır... ama ya değilse? dürüstlük, ahlak, namus, şeref, itibar, güvenlilirliğin en önemli unsurlarıdır... mevcut hükümette bunlardan eser yok... o yüzden onların karaladığı herkes gözümde aktır... işe kendi içlerindeki kanunsuzlukları düzeltmekle başlasınlar... ve evet Atatürkçüler suçlanıyor, Atatürkçüyüm, ulusalcıyım, milliyetçiyim demekten uzak dursunlar diye... korku imparatorluğu kuruyorlar ve Allah'ın izniyle onun altında kendileri kalacaklar... bunlar şahsi fikrimdir,
-
gerçekten suçlularsa yargılansınlar ama bu ülkede en önce yargılanacak adamlar onlar değil asıl suçlulara DOKUNULAMIYOR!!! bende beraat edeceklerine inanıyorum yok etmezlerse hangi sebepten ve hangi delillerde ne kadar ceza aldıklarına bakacağım, ve 27 tane el bombası madem mühim delildi neden imha edildi diye soracağım, kime mi başbakana tabi... çünkü kendisi hem hakim, hem savcı, hem polis, hem ........ ? eğer gerçekten darbeciler yargılanıyorsa neden Kenan Evren'den başlamıyorlar? darbe var mı var, delil var mı var, kan var mı var? emekli olduktan sonra darbe yapacaklarına inanıyorlar mı gerçekten bu paşalarımızın yoksa tek suçları Atatürk'ün devrimlerine bağlı olmaları mı? 60 yaşın üzerinde iki paşa TSK'ya rağmen üstelik ortada kurulu bir örgütte yokken 27 tane el bombası ile mi yapacaklardı o darbeyi? El bombalarının bulunuş şeklide çok ilginç değil mi bir gecekondunun damında inci gibi dizili gelip bulun der gibi çok ilginç çok,
-
'Ortadoğu’dan ya Talibanlar, ya da Atatürkler çıkıyor'
sardunyam şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
Ordadoğu'ya uzanan yolda en verimli topraklar Anadolu'da burası geçit ve haçlı zihniyetin iştahını kabartan özelliklerle dolu ama Türkiye bir ortadoğu ülkesi değil, bizde ortadoğulu değiliz, kaderimiz aynı olmadı olmayacak... Sarkozy'nin zannettiği gibi ortadoğu'dan Atatürk'ler çıkmıyor eğer çıkmış olsaydı bu durumda olmazlardı... Ne demişti Avrupalının biri "Türkiye Atatürk'ü Allah'a, geri kalan herşeyi Atatürk'e borçlusun" Ortadoğunun bir Atatürk'ü yok keşke olsaydı ama Allah istememiş olmalı... -
()()()() Deniz_Kızı ()()()() Anı Defteri......,,
sardunyam şurada cevap verdi: L_U_C_İ_F_E_R başlık Anı Defteri - Defterleri
olamaz ohh kahvemizde elimizde mis gibi Frozen cadısı Modalarda içiyormuş kahvesini pıskırtasıca ne arar bensiz oralarda bilmem ki -
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
sardunyam şurada cevap verdi: gloria başlık Anı Defteri - Defterleri
Rua, godzilla sizi özledim... -
ஐ•°¤*¤°•ஐ EFENDİ TÜRKLER ஐ•°¤*¤°•ஐ
sardunyam şurada cevap verdi: Radya başlık Anı Defteri - Defterleri
Efendi Türkler, Bu forumun en saygılı, en açık sözlü, vefalı, birikimli üyelerinden birisi... Onu tanıdığım için gerçekten çok mutluyum... Efendi iyiki varsın can kardeş -
he canem sen bu mesaja cevap verene kadar çoktan izlediler izleyecekleri kadar ama neyse daha hala kocaya kaçmadın mı cıks cıks beceriksiz jön ne zaman kız kaçırcakmış gelmişken onu deyiverseydi
-
()()()() Deniz_Kızı ()()()() Anı Defteri......,,
sardunyam şurada cevap verdi: L_U_C_İ_F_E_R başlık Anı Defteri - Defterleri
sabah kuşlarından biri daha burda