muki tarafından postalanan herşey
-
TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU BİRDEN
E yani pes, ruhlara da beden verilip cinsiyet biciliyor ve istek ve arzu da ekleniyor ya. Baska diyecek sozum kalmadi.
-
TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU BİRDEN
Yani siz simdi, ruhlar diger tarafta tekrardan bedenlenip cinsiyet mi kazanacak diyorsunuz? Ya bana verilen bedenden ve guzellikten hoslanmazsam ne olacak, degistirme hakkim var mi?
-
TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU BİRDEN
E yani, imtihan bitti diye hodri meydan mi olacak diger tarafta? Ayrica ruhlarin cinsi var mi ki kadin erkek birbirine istek ve arzu hissetsin. Yoksa buradan oldugumuz gibi mi diger tarafa goc edecegiz, kadin erkek olarak yani.
-
Inkarcilara Net Cevap: Kur'an Allah'in Sözüdür!
Biz özu coktan anladik, ve bu ozu kabul etmiyoruz. Bu ozde gercek olan sadece yaratanin iki paralik edilmesi ve masal ve hurafelerle dolu olmasi. Bir gun sizlerin de bu ozu anlamaniz dilegiyle...
-
TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU BİRDEN
Evet dogru, gidip gelen olmadi. Muslumanlarin bildigi birsey mi ki Cennet konusu, o kadar kesin olarak kendilerine anlatilan ve dikkatlerini ceken Cennet anlatimina/masalina inaniyorlar?
-
TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU BİRDEN
Neresi mi garip. Bu gibi seylerin Cennet denilen yerde olmasi garip. Allah "bu erkekler bu dunyada doymaz, onlara bana tapmalari icin diger dunyada da huri vaadinde bulunayim ki, benim yolumda cihat yapsinlar" mi demis acaba? Ben bir kadin olarak, Cennet'te erkeklere gogsu yeni tomurcuklanmis huri olayindan resmen utaniyorum. Allah kadin cinsini sanki erkeklerin zevkleri ve onlara her turde hizmet icin yaratmis. Allah'in gozunde kadin bu kadar mi degersiz? Allah ki, benim sevdigim o Yaratan sa boyle birsey dusunmus ve vaat etmis olamaz.
-
TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜ / SIKMABAŞ ARASINDAKİ FARK... (Sevgi Suheda arkadaşımızın sorusuna atfen tartışmaya açılmıştır...)
Nedir o oyle, neydugu belli olmayan, sevimsiz ve cirkin kiyafetler. Japonya da kimono giyildigi gibi, bizde de hic olmazsa yorelerin kiyafetlerini giyseler ve baslarina da oyali yazma taksalar daha enteresan olurdu.
-
Inkarcilara Net Cevap: Kur'an Allah'in Sözüdür!
Oz'de bozukluk varsa neylesin mevlam!
-
Yaşasın Ateizm !
Bazi insanlarda hakikaten dusunme ve degerlendirme yetisinin olmadigi kesin. Dusunme ve degerlendirme yetisi olsaydi masallara inanmayip arastirici olurlardi. Korkusuzca tum sorumlulugu ustlenerekten neden, nicin ve nasil diye...
-
istanbul çevresinde önerebileceğiniz yerler
Maşukiye'yi dene...
-
Güzel İnsan iLyAdA (Sevgiyi Çoğaltan ve Küçük Ellerin Anası)
Sevgili Ilyada, yaptiklarindan oturu seni kutlarim. Ve sana bir siir... Son satirda dedigi gibi sairin: "Insancil bir hamle gormek isterim", sen bu insancil hamleyi gerceklestirdigin icin sana sonsuz tesekkurler. Bir Dünya İsterim Bir dünya isterim kavgasız olsun Bir kuvvet isterim silahsız olsun Bir dostluk isterim kalıcı olsun Gerçek insanlığı görmek isterim Bir dünya isterim kardeşlik olsun Bir toplum isterim sınıfsız olsun Bir ömür isterim yaşanır olsun Hep mutlu yüzleri görmek isterim Bir dünya isterim sınırsız olsun Bir ufuk isterim hep açık olsun Bir gençlik isterim dinamik olsun İnsancıl bir hamle görmek isterim Tamer Duran
-
şehitler için anma
Sevgili Jön, sagsalim gidip, sagsaglim dönup sevdiklerine kavusmani temenni ederim. Kendine dikkat et. Sana ve diger arkadaslarina hayirli teskereler.
-
biliyormusun.net
1-biliyormusun.net 2-www.biliyormusun.net 3-KURULUŞ Biliyormusun.net, 01/03/2001 tarihinde hizmete girmiş olup, Türkiye’nin ilk interaktif hediyeli bilgi yarışma sitesidir. İnternet ortamında ilk olmanın verdiği sorumluluk ve bilginin yayılmasına verdiğimiz önem nedeniyle, sitemiz kısa bir süre içerisinde internet kullanıcıların beğenisini kazanmış ve yoğun ilgi görmüştür. Bu gelişme karşısında, daha kaliteli ve farklı yarışma türleri sunabilmek ve bilgi edinmeyi daha zevkli ve kalıcı kılabilmek amacıyla sitemizin tasarımı 2002 yılında yenilenmiş, teknik altyapısı geliştirilmiş ve daha geniş bir ekip kurularak çalışmalara devam edilmiştir. Son olarak, sitemize gösterilen ilginin katlanarak artması karşısında 2004 yılı Ekim ayında, üyelerimizden gelen tavsiye ve teklifler de dikkate alınarak, sitemizin görsel tasarımı tamamen yenilenmiş, yeni ve farklı yarışma türleri eklenmiş ve üyelerimizin de desteği ile sürekli bilgi paylaşımı sağlayan, yarışırken öğreten bir site haline gelmiştir. Sitemizin, üyelerimizin boş zamanlarını değerlendirmede bir araç olmasını ve eğlenirken öğrenmeye teşvik edici olmasını diliyoruz. Bu sitenin ana fikrini ortaya atan ve ilk uygulamayı başlatan Ümit Fatih Çiğdem’e, sitemize her türlü teknik desteği veren Kaynet Teknik ekibine ve özellikle program alt yapımızı yeniden yazan Orhan Albay’a teşekkür ederiz. SİTEMİZİN AMACI Sitemiz, internetin daha faydalı amaçlar için kullanımını sağlamak ve Türk toplumunun kültür düzeyinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla tasarlanmıştır. Sitemizdeki bilgi yarışmasının ve diğer bölümlerin temel amacı, üyelerimizin bilgi dağarcığını geliştirmek ve kültürel gelişimini sağlamak; bunu yaparken, zevkli ve kalıcı bir metod kullanarak internetin bu konuda sağlayacağı faydayı artırmaktır. Yarışmalarımızda yanlış cevaplandırılan soruların, doğru cevapları verilmeyerek, üyelerimizin araştırmaya teşvik edilmesi de amaçlanmıştır. Sitemize yeni eklenen bölümlerle, Türk insanının bilgi dağarcığına katkıda bulunmanın yanı sıra, Türkçe kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olmak da amaçlanmıştır. Ayrıca, yeni eklenen “Bir İşlem” bölümümüz ile matematiksel düşünme ve çözüm üretme yeteneğimizin de zamanla gelişeceğine inanıyoruz TELİF HAKLARI Bu sitede yayınlanan tüm materyallerin telif hakları KayNet ISS ye aittir. Site içeriğinin ve aktif soru bankasının tamamen yada kısmen kopyalanması, başka sitelerde ya da görsel, işitsel medya araçlarında kullanılması yasaktır. Bu materyallerin başka bir site ya da kuruluş tarafından kullanılması halinde, biliyormusun.net sitesinin içeriğini kullanan kurum ya da kuruluş yasalar nezdinde sorumluluğu yüklenmiştir. Açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında ve diğer hukuki işlemlerde Kayseri Mahkemeleri yetkilidir. 4-Turkiye'nin ilk online bilgi yarismasi sitesi 5-Bilgi dagarcigini gelistiriyor 6- Bazi sorular basit olsa dahi genel kultur acisindan insana yararli bir site
-
Tanrı'dan Tanrı'ya, Topraktan Toprağa...
Gozlemlenemeyen birseye de ancak hayal gucunuzle inanabilirsiniz. Ama bu onun gercek oldugu anlamina gelmez.
-
ALLAH NEDEN BİRDİR?
Kur'an-in kendisini Allah sozu diye insanlara yutturan da Muhammed. Muhammed=Kur'an, Kur'an=Muhammed. Allah'in kendisi nerede burada. O'da herhalde bu tuhafliklara seyirci gozu ile bakti ve hala bakiyordur ve "ben neymisim be abi" diyordur.
-
Allahın varlığına deliller
Madem sizlerin kullugu Allah'a birsey kazandirip ekstiltmiyor, o zaman neden hala kulluk pesindesiniz? Ihtiyac soz konusu degilse, neden ihtiyaci varmis gibi davraniyorsunuz? Allah'i tanimak icin Muhammedin kitabina ihtiyac oldugunu sanmiyorum. Etrafina bak yeter zaten. E, yukarida "benim kullugum Allah'a birsey kazandirmaz ve hicbir sey eksiltmez" diyorsun, burada da "O'na kulluk ettikce O rahmet sacar ve sever" diyorsun. Demek senin kullugun O'na birsey kazandiriyor ki O'da rahmet saciyor ve seviyor. Ben O'na kulluk etmedigim halde, bana da rahmet saciyor ve beni de seviyor desem ne dersin? Ama sayet benim Allah'im (Kur'an-in Allah'i) ve senin Allah'in ayni degil dersen, kabulumdur.
-
ALLAH NEDEN BİRDİR?
Kur'an Allah'in sozudur. Kanitin ne? Kur'an-in kendisi.
-
ALLAH NEDEN BİRDİR?
Pardon ama, Allah sevgimizi baska sevgilerden ustun tuttugumuzu kanitlamamiz icin bir evladin oldurulmesine ve bunun da bir ders amacli olmasina nasil goz yumuyor? Neden boyle bir tuhaflik istiyor insandan. Burada ne diyor? "Hicbir zulum ve baski kalmayincaya" ve hemen arkasindan "ve din yalniz Allah'in oluncaya kadar onlarla savasin. Eee, adamlarin hem varini yogunu alacaksin ellerinden, ustune ustluk dinlerini terk ettirip kendi yarattigin dine girmeleri icin onlara baski yapacaksin ve savasacaksin. Adamlarin da elleri herhalde armut toplamayacakti. Burada ne demissiniz? Ne yani, Muhammed'i vatanindan etmek isteyenler ayni vatanin insanlari degilmiydi? Ayni yerde yasamiyorlarmiydi? Neden durduk yere ve zorla insanlardan dinlerini birakip baska bir dine girmelerini istiyorsun ki. Birak sana inanan inansin, inanmayan inanmasin. Zorun neydi?
-
BUNLARDAN NE KÖY OLUR NE KASABA
Bunlar mi mahcup. Valla hic sanmiyorum. *******.
-
Müslümanların allah katında deve kadar değeri yok
Olmadik seylere inananlarin icinde bu suphe hep olacak galiba. Ya varsa!!! Birisi bana bunu dikte etmis, ben de yerine getireyim mantigi. Yardimla yasamanin dinle alakasi yoktur. Bunun, olsa olsa, insan olmakla alakasi vardir. Dine inanmayanlarin, ateistlerin, eli armut mu topluyor dusuncesindesiniz siz? Hem siz, su ana kadar, hicbir dine inanmayan, ateist bir arkadasin boburlenerek yardimdan bahsettigini okudunuz mu? Insan olmak, bu yardimlari bir dine baglayarak veya boburlenerek degil, sessiz sedasiz kendi icinde yapmaktir.
-
ALLAH NEDEN BİRDİR?
"Onlari, musrikleri buldugun yerde öldür..." Demek ki, kisiliklerini bulamamis, onun bunun sozu ile hareket edenler, harfi harfine bunu uyguluyorlar Soz O'nun sozu olsa degisiklik ve celiski olmazdi elbette. Ama sozler Muhammed denilen bir kisi tarafindan yazildigi icin, ipe sapa gelmez laflar sozde Allah'in sozu gibi yazilmis... Bunu Allah soylemiyor, soyletmiyor. Gene Muhammed soyluyor... Gercek su ki, sizler O'nun sozunun disina, degil Muhammed'in sozunun disina cikamayanlardansiniz.
-
Ben bu seçimlerde mutlaka oy kullanacağım... (Nedenmi)?
- Ben bu seçimlerde mutlaka oy kullanacağım... (Nedenmi)?
- Nevsehir
Kapadokya Genel Tarihçe Erozyonun oluşturduğu Peri Bacaları ve inanılmaz görüntülerle herkesi şaşırtan vadileri, insanların inanç uğruna oyarak inşa ettikleri ve günümüze kadar canlılığını koruyabilmiş freskleriyle kaya kiliseleri, canlarını kurtarabilmek amacıyla yerin metrelerce altını -kimi zaman sekiz kat- oyarak yeraltı yerleşim yerleri bugünkü Kapadokya'yı meydana getirir. İnsan ve doğa el ele vermiş ve dünyanın harikalarından birini ortaya çıkarmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Strabon, Geographika adıyla yazmış olduğu kitabında Kapadokya'yı, doğuda Malatya, batıda Aksaray, güneyde Toros Dağları ve kuzeyde Doğu Karadeniz'e kadar uzanan b ir bölge olarak sınırlandırır. Bugün ise Kapadokya eşittir peribacaları, kaya kiliseleri, yeraltı şehirleri olduğu için bugünkü Kapadokya, bu oluşumların en yoğun olduğu Avanos, Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Ortahisar, Gülşehir, Derinkuyu ile Aksaray yakınındaki Ihlara vadisi akla gelmektedir. Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile daha birçok küçük volkanik dağların, Üst Miyosen çağda patlamaları ile başlamıştır. Bölgeye yayılan lavlar, göller, akarsular üzerinde 100-150 metreyi bulan değişik sertlikte tüf tabakasından oluşan yüksek bir plato meydana getirmişlerdir. Zamanla bu platonun, erozyonun etkisiyle inanılmaz derecede aşınması sonucu bugünkü vadiler ortaya çıkmış, peri bacası adı verilen üzerinde daha sert ve geniş bir kaya tabakasının bulunduğu konik şekiller oluşmuştur. Dünyanın birkaç bölgesinde de görülen Peri Bacaları, hiçbir yerde Kapadokya'da olduğu kadar yoğun bir şekilde bulunmamaktadır. Tabiatın bu cömertliğinden yararlanan insanoğlu ise, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak, günün şartlarına göre evler, manastırlar, kiliseler ve yeraltı sığınakları yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu'da yayılmaya başlamasıyla birlikte, Kapadokya'nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir. M.Ö. 2000'lerden başlayarak Hititler bölgeye yerleşmiş ve yerli halkla kaynaşarak Büyük Hitit İmparatorluğunu kurmuşlardır. Bu dönemde Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe (Neşa,Kaniş) Asur Ticaret Kolonilerinin önemli bir ticaret merkezi durumundadır. M.Ö. 1200'lere kadar hüküm süren Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Geç Hitit Devletleri kurulmuştur. Friglerin, Geç Hitit Devlerine son vermesinden sonra Kimmerlerin, Medlerin ve M.Ö. 547'den itibaren ise Perslerin hakimiyetinde kalmıştır. Persler Anadolu'yu Satraplık adı verilen bölgelere ayırarak yönetirler. Bu bölgelerden biri olan bugünkü Kapadokya bölgesine ise Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Katpatuka adını verirler. Pers İmparatorluğu'nu yıkan Büyük İskender Katpatuka'da beklemediği bir direnişle karşılaşır. Bunun üzerine, komutanlarından biri olan Sabistas'ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirir. Buna karşı çıkan halk bir Pers asilzadesi olan I. Ariarathes'i (M.Ö. 332-352) kral ilan eder. Büyük İskender ile iyi ilişkiler kuran I. Ariarathes, Kapadokya Krallığının sınırlarını da genişletir. Büyük İskender'in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, yeniden bir savaş dönemine girer ve Pontus, Galat, Makedonya ve Romalılarla mücadele eder. M.S. 17 yılında Tiberius Roma İmparatorluğuna bağlayarak eyalet haline getirir. Batıya açılan yeni yolların yapılması, eyaletin merkezi durumundaki Kayseri'nin önemini artırmış, ticaretin Asur Ticaret Kolonilerindeki parlak dönemindeki canlılığına kavuşmuştur. Daha sonraki yıllarda İran'dan gelen Sasanilerin akınlarından korunmak için şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Hıristiyanlığın yayılması sırasında, Kapadokya bölgesi bu bakımdan da önemini artırmış ve Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilince Kayseri Başpiskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Yüzyılda Başpiskopos olan Aziz I. Basilius'un büyük çabalarıyla Hıristiyanlık bölgeye yerleşmiş ve kayalar içinde mistik bir manastır hayatı başlamıştır. Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca, Kapadokya doğal olarak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. VII. Yüzyıl başlarında Bizanslılarla Sasaniler arasında yoğun savaşlar meydana gelmiş ve Sasaniler 6-7 yıl bölgeyi ellerinde tutmuşlardır. M.S. 651 yılında, Halife Osman Sasani Devletini yıktıktan sonra, Arap-Emevi akınlarına maruz kalır Kapadokya halkı. Bu karışıklık sırasında, bir süredir devam eden hıristiyan mezhep çatışmaları, özellikle İmparator III. Leon'un ikonaları yasaklamasıyla, doruk noktasına ulaşır ve İkonaklazm (726-843) denilen dönem başlar. İkonaklastik dönemde Kapadokya'ya büyük bir göç yaşanmış, ikona taraftarı olan Hıristiyanlar bölgeye gelip kayalara oyulmuş manastırlarda gizlenerek ibadetlerine ve faaliyetlerine devam etmişlerdir. 1082 yılında Kayseri'nin Selçuklular tarafından fethedilmesini müteakip Kapadokya halkı huzurlu bir döneme girer. Selçuklu hakimiyetindeki Hıristiyanlar serbestçe ibadetlerini yaparlar ve kiliselerini inşa ederler. Ancak, 1308 yılında Moğol kökenli İlhanlılar Kayseri'yi ele geçirip, şehri yakıp yıkarlar. Bu durum çok sürmez ve Osmanlılar döneminde bölge artık sorunsuz bir döneme kavuşur. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terkettiler. Jeolojik oluşumu Nevşehir 65 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası". Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyük bir uygarlık yaratıldı. Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir.eda Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.- Bafa Gölü
Bafa Gölü Bazen burnumuzun dibindeki güzellikleri yıllarca farkedemeyiz. Tıpkı Söke-Milas karayolu üzerindeki Bafa Gölü gibi... Bu yoldan Bodrum'a giderken her defasında gölün yanından geçer, ama çevresini hiç merak etmeyiz. Tarihle doğanın buluşma noktasını bu kez es geçmeyin. Bafa Gölü, Milas İlçesi'nin sınırları içerisinde, Söke Ovası'nde yer alıyor. Bu bölgenin arkeolojik değerler açısından Türkiye'nin en zengin yerlerinden biri olduğunu söylersek, gölün kıymetini kısadan özetlemiş oluruz. Söke Ovası, 2000 yıl önce denizmiş; büyük bir körfez varmış burada. Büyük Menderes Irmağı'nın getirdiği alüvyonlar körfezi doldurunca, ova haline gelmiş. Bugünkü Bafa Gölü, denizden bir parça olarak arada kalmış. Coğrafya dersi gibi gelmiş olabilir, ama buranın coğrafyası üstüne konuşulmaya değer. Gölün üzerinde üç küçük ada var. Buralarda manastırlar, kiliseler kurulmuş çok eskiden. En eskisi "Yediler Manastırı". Tarihi kalıntıların yanısıra, balıkçıl kuşları, pelikanlar, karabataklar ve ördekler de hemen dikkatinizi çekiyor. Etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili gölün doğal zenginliklerini tamamlıyor kuşlar. Sahilde birçok tekne gezi için yolcularını bekliyor. Dolmuş usulü çalışan teknelerle ada turu yapmak mümkün. Bu keyifli tur sırasında yüzme molası da veriliyor. Ama en keyifli anlar, güneş battıktan sonra gökyüzüne vuran kızıllığın gölün rengini değiştirmesi seyrettiğiniz saatler. Tarihi zenginlikler Göl turu, adalardan sonra antik Heraklia kentine dek uzanıyor. Beşparmak Dağları'nın güney eteklerinde, gölün kıyısına kurulu kente Bafa Beldesi'nden dönüp, 9 kilometrelik toprak yolla da ulaşabilirsiniz. Bu yolculuk bir hayli keyifli, çünkü çevredeki kayaların ilginç şekilleri hayal gücünüzü zorluyor yol boyunca. Her kayada başka bir şekil arıyor ve buluyor gözleriniz... Yol önce Kapıkırı Köyü'ne ulaştırıyor sizi. Köye girmeden, sahile inen bir yol ayrılıyor. Karşınızda Heraklia, antik yapılarıyla bir taeih hazinesi! Heraklia'nın tarihi M.Ö. 7. yüzyıla uzanıyor. Hellenistik ve Roma dönemlerinde parlayan kent, deniz ticaretiyle zenginleşmiş. Bizans döneminde ise psikoposluk merkezi olmuş. Kayalık ve engebelik bir arazi üzerine kurulan kent, 6.5 metre yüksekliğinde surlarla ve 65 kuleyle çevrilmiş. Mükemmel denecek kadar düzgün olan taş işçiliği bugün bile farkediliyor. Kentin içindeki Athena Tapınağı, günümüze kadar gelebilmiş şanslı yapılardan. İki katlı olarak inşa edilen Agora'dan ise geriye tek kat kalmış. Yinede dükkan ve hanların yerlerini görebiliyorsunuz. Agora'nın doğusundaki "U" planlı yapı, M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilen Şehir Meclis Binası. Sonra sırasıyla tiyatro, Endymion Kutsal Alanı ve Haham Manastırı'nı gezebilirsiniz. Geçerken uğramak yerine bütün tatilinizi de göl kenarında geçirebilirsiniz. Sıkıldığınızda günübirlik çevre gezileri yapmak da mümkün. Milas'ta Gümüşkesen Mezar Anıtı'nı, içme suyuyla da tanınan Labranda antik kentini, Didim, Milet ve Lasos'u mutlaka görün. Sadece Milas' gezmek bile bir gününüzü alır. Sokaklar, evler, hanlar tarihi dokusuyla çarpıcı güzellikler sağlıyor. Ünlü Milas halıları da görülmeye değer. - Ben bu seçimlerde mutlaka oy kullanacağım... (Nedenmi)?
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.