Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

muki

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.848
  • Katılım

  • Son Ziyaret

muki tarafından postalanan herşey

  1. muki

    şehitler için anma

    Sevgili Jön, sagsalim gidip, sagsaglim dönup sevdiklerine kavusmani temenni ederim. Kendine dikkat et. Sana ve diger arkadaslarina hayirli teskereler.
  2. muki

    biliyormusun.net

    1-biliyormusun.net 2-www.biliyormusun.net 3-KURULUŞ Biliyormusun.net, 01/03/2001 tarihinde hizmete girmiş olup, Türkiye’nin ilk interaktif hediyeli bilgi yarışma sitesidir. İnternet ortamında ilk olmanın verdiği sorumluluk ve bilginin yayılmasına verdiğimiz önem nedeniyle, sitemiz kısa bir süre içerisinde internet kullanıcıların beğenisini kazanmış ve yoğun ilgi görmüştür. Bu gelişme karşısında, daha kaliteli ve farklı yarışma türleri sunabilmek ve bilgi edinmeyi daha zevkli ve kalıcı kılabilmek amacıyla sitemizin tasarımı 2002 yılında yenilenmiş, teknik altyapısı geliştirilmiş ve daha geniş bir ekip kurularak çalışmalara devam edilmiştir. Son olarak, sitemize gösterilen ilginin katlanarak artması karşısında 2004 yılı Ekim ayında, üyelerimizden gelen tavsiye ve teklifler de dikkate alınarak, sitemizin görsel tasarımı tamamen yenilenmiş, yeni ve farklı yarışma türleri eklenmiş ve üyelerimizin de desteği ile sürekli bilgi paylaşımı sağlayan, yarışırken öğreten bir site haline gelmiştir. Sitemizin, üyelerimizin boş zamanlarını değerlendirmede bir araç olmasını ve eğlenirken öğrenmeye teşvik edici olmasını diliyoruz. Bu sitenin ana fikrini ortaya atan ve ilk uygulamayı başlatan Ümit Fatih Çiğdem’e, sitemize her türlü teknik desteği veren Kaynet Teknik ekibine ve özellikle program alt yapımızı yeniden yazan Orhan Albay’a teşekkür ederiz. SİTEMİZİN AMACI Sitemiz, internetin daha faydalı amaçlar için kullanımını sağlamak ve Türk toplumunun kültür düzeyinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla tasarlanmıştır. Sitemizdeki bilgi yarışmasının ve diğer bölümlerin temel amacı, üyelerimizin bilgi dağarcığını geliştirmek ve kültürel gelişimini sağlamak; bunu yaparken, zevkli ve kalıcı bir metod kullanarak internetin bu konuda sağlayacağı faydayı artırmaktır. Yarışmalarımızda yanlış cevaplandırılan soruların, doğru cevapları verilmeyerek, üyelerimizin araştırmaya teşvik edilmesi de amaçlanmıştır. Sitemize yeni eklenen bölümlerle, Türk insanının bilgi dağarcığına katkıda bulunmanın yanı sıra, Türkçe kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olmak da amaçlanmıştır. Ayrıca, yeni eklenen “Bir İşlem” bölümümüz ile matematiksel düşünme ve çözüm üretme yeteneğimizin de zamanla gelişeceğine inanıyoruz TELİF HAKLARI Bu sitede yayınlanan tüm materyallerin telif hakları KayNet ISS ye aittir. Site içeriğinin ve aktif soru bankasının tamamen yada kısmen kopyalanması, başka sitelerde ya da görsel, işitsel medya araçlarında kullanılması yasaktır. Bu materyallerin başka bir site ya da kuruluş tarafından kullanılması halinde, biliyormusun.net sitesinin içeriğini kullanan kurum ya da kuruluş yasalar nezdinde sorumluluğu yüklenmiştir. Açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında ve diğer hukuki işlemlerde Kayseri Mahkemeleri yetkilidir. 4-Turkiye'nin ilk online bilgi yarismasi sitesi 5-Bilgi dagarcigini gelistiriyor 6- Bazi sorular basit olsa dahi genel kultur acisindan insana yararli bir site
  3. Gozlemlenemeyen birseye de ancak hayal gucunuzle inanabilirsiniz. Ama bu onun gercek oldugu anlamina gelmez.
  4. Kur'an-in kendisini Allah sozu diye insanlara yutturan da Muhammed. Muhammed=Kur'an, Kur'an=Muhammed. Allah'in kendisi nerede burada. O'da herhalde bu tuhafliklara seyirci gozu ile bakti ve hala bakiyordur ve "ben neymisim be abi" diyordur.
  5. Madem sizlerin kullugu Allah'a birsey kazandirip ekstiltmiyor, o zaman neden hala kulluk pesindesiniz? Ihtiyac soz konusu degilse, neden ihtiyaci varmis gibi davraniyorsunuz? Allah'i tanimak icin Muhammedin kitabina ihtiyac oldugunu sanmiyorum. Etrafina bak yeter zaten. E, yukarida "benim kullugum Allah'a birsey kazandirmaz ve hicbir sey eksiltmez" diyorsun, burada da "O'na kulluk ettikce O rahmet sacar ve sever" diyorsun. Demek senin kullugun O'na birsey kazandiriyor ki O'da rahmet saciyor ve seviyor. Ben O'na kulluk etmedigim halde, bana da rahmet saciyor ve beni de seviyor desem ne dersin? Ama sayet benim Allah'im (Kur'an-in Allah'i) ve senin Allah'in ayni degil dersen, kabulumdur.
  6. Kur'an Allah'in sozudur. Kanitin ne? Kur'an-in kendisi.
  7. Pardon ama, Allah sevgimizi baska sevgilerden ustun tuttugumuzu kanitlamamiz icin bir evladin oldurulmesine ve bunun da bir ders amacli olmasina nasil goz yumuyor? Neden boyle bir tuhaflik istiyor insandan. Burada ne diyor? "Hicbir zulum ve baski kalmayincaya" ve hemen arkasindan "ve din yalniz Allah'in oluncaya kadar onlarla savasin. Eee, adamlarin hem varini yogunu alacaksin ellerinden, ustune ustluk dinlerini terk ettirip kendi yarattigin dine girmeleri icin onlara baski yapacaksin ve savasacaksin. Adamlarin da elleri herhalde armut toplamayacakti. Burada ne demissiniz? Ne yani, Muhammed'i vatanindan etmek isteyenler ayni vatanin insanlari degilmiydi? Ayni yerde yasamiyorlarmiydi? Neden durduk yere ve zorla insanlardan dinlerini birakip baska bir dine girmelerini istiyorsun ki. Birak sana inanan inansin, inanmayan inanmasin. Zorun neydi?
  8. Bunlar mi mahcup. Valla hic sanmiyorum. *******.
  9. Olmadik seylere inananlarin icinde bu suphe hep olacak galiba. Ya varsa!!! Birisi bana bunu dikte etmis, ben de yerine getireyim mantigi. Yardimla yasamanin dinle alakasi yoktur. Bunun, olsa olsa, insan olmakla alakasi vardir. Dine inanmayanlarin, ateistlerin, eli armut mu topluyor dusuncesindesiniz siz? Hem siz, su ana kadar, hicbir dine inanmayan, ateist bir arkadasin boburlenerek yardimdan bahsettigini okudunuz mu? Insan olmak, bu yardimlari bir dine baglayarak veya boburlenerek degil, sessiz sedasiz kendi icinde yapmaktir.
  10. "Onlari, musrikleri buldugun yerde öldür..." Demek ki, kisiliklerini bulamamis, onun bunun sozu ile hareket edenler, harfi harfine bunu uyguluyorlar Soz O'nun sozu olsa degisiklik ve celiski olmazdi elbette. Ama sozler Muhammed denilen bir kisi tarafindan yazildigi icin, ipe sapa gelmez laflar sozde Allah'in sozu gibi yazilmis... Bunu Allah soylemiyor, soyletmiyor. Gene Muhammed soyluyor... Gercek su ki, sizler O'nun sozunun disina, degil Muhammed'in sozunun disina cikamayanlardansiniz.
  11. muki

    Nevsehir

    Kapadokya Genel Tarihçe Erozyonun oluşturduğu Peri Bacaları ve inanılmaz görüntülerle herkesi şaşırtan vadileri, insanların inanç uğruna oyarak inşa ettikleri ve günümüze kadar canlılığını koruyabilmiş freskleriyle kaya kiliseleri, canlarını kurtarabilmek amacıyla yerin metrelerce altını -kimi zaman sekiz kat- oyarak yeraltı yerleşim yerleri bugünkü Kapadokya'yı meydana getirir. İnsan ve doğa el ele vermiş ve dünyanın harikalarından birini ortaya çıkarmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Strabon, Geographika adıyla yazmış olduğu kitabında Kapadokya'yı, doğuda Malatya, batıda Aksaray, güneyde Toros Dağları ve kuzeyde Doğu Karadeniz'e kadar uzanan b ir bölge olarak sınırlandırır. Bugün ise Kapadokya eşittir peribacaları, kaya kiliseleri, yeraltı şehirleri olduğu için bugünkü Kapadokya, bu oluşumların en yoğun olduğu Avanos, Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Ortahisar, Gülşehir, Derinkuyu ile Aksaray yakınındaki Ihlara vadisi akla gelmektedir. Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile daha birçok küçük volkanik dağların, Üst Miyosen çağda patlamaları ile başlamıştır. Bölgeye yayılan lavlar, göller, akarsular üzerinde 100-150 metreyi bulan değişik sertlikte tüf tabakasından oluşan yüksek bir plato meydana getirmişlerdir. Zamanla bu platonun, erozyonun etkisiyle inanılmaz derecede aşınması sonucu bugünkü vadiler ortaya çıkmış, peri bacası adı verilen üzerinde daha sert ve geniş bir kaya tabakasının bulunduğu konik şekiller oluşmuştur. Dünyanın birkaç bölgesinde de görülen Peri Bacaları, hiçbir yerde Kapadokya'da olduğu kadar yoğun bir şekilde bulunmamaktadır. Tabiatın bu cömertliğinden yararlanan insanoğlu ise, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak, günün şartlarına göre evler, manastırlar, kiliseler ve yeraltı sığınakları yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu'da yayılmaya başlamasıyla birlikte, Kapadokya'nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir. M.Ö. 2000'lerden başlayarak Hititler bölgeye yerleşmiş ve yerli halkla kaynaşarak Büyük Hitit İmparatorluğunu kurmuşlardır. Bu dönemde Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe (Neşa,Kaniş) Asur Ticaret Kolonilerinin önemli bir ticaret merkezi durumundadır. M.Ö. 1200'lere kadar hüküm süren Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Geç Hitit Devletleri kurulmuştur. Friglerin, Geç Hitit Devlerine son vermesinden sonra Kimmerlerin, Medlerin ve M.Ö. 547'den itibaren ise Perslerin hakimiyetinde kalmıştır. Persler Anadolu'yu Satraplık adı verilen bölgelere ayırarak yönetirler. Bu bölgelerden biri olan bugünkü Kapadokya bölgesine ise Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Katpatuka adını verirler. Pers İmparatorluğu'nu yıkan Büyük İskender Katpatuka'da beklemediği bir direnişle karşılaşır. Bunun üzerine, komutanlarından biri olan Sabistas'ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirir. Buna karşı çıkan halk bir Pers asilzadesi olan I. Ariarathes'i (M.Ö. 332-352) kral ilan eder. Büyük İskender ile iyi ilişkiler kuran I. Ariarathes, Kapadokya Krallığının sınırlarını da genişletir. Büyük İskender'in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, yeniden bir savaş dönemine girer ve Pontus, Galat, Makedonya ve Romalılarla mücadele eder. M.S. 17 yılında Tiberius Roma İmparatorluğuna bağlayarak eyalet haline getirir. Batıya açılan yeni yolların yapılması, eyaletin merkezi durumundaki Kayseri'nin önemini artırmış, ticaretin Asur Ticaret Kolonilerindeki parlak dönemindeki canlılığına kavuşmuştur. Daha sonraki yıllarda İran'dan gelen Sasanilerin akınlarından korunmak için şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Hıristiyanlığın yayılması sırasında, Kapadokya bölgesi bu bakımdan da önemini artırmış ve Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilince Kayseri Başpiskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Yüzyılda Başpiskopos olan Aziz I. Basilius'un büyük çabalarıyla Hıristiyanlık bölgeye yerleşmiş ve kayalar içinde mistik bir manastır hayatı başlamıştır. Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca, Kapadokya doğal olarak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. VII. Yüzyıl başlarında Bizanslılarla Sasaniler arasında yoğun savaşlar meydana gelmiş ve Sasaniler 6-7 yıl bölgeyi ellerinde tutmuşlardır. M.S. 651 yılında, Halife Osman Sasani Devletini yıktıktan sonra, Arap-Emevi akınlarına maruz kalır Kapadokya halkı. Bu karışıklık sırasında, bir süredir devam eden hıristiyan mezhep çatışmaları, özellikle İmparator III. Leon'un ikonaları yasaklamasıyla, doruk noktasına ulaşır ve İkonaklazm (726-843) denilen dönem başlar. İkonaklastik dönemde Kapadokya'ya büyük bir göç yaşanmış, ikona taraftarı olan Hıristiyanlar bölgeye gelip kayalara oyulmuş manastırlarda gizlenerek ibadetlerine ve faaliyetlerine devam etmişlerdir. 1082 yılında Kayseri'nin Selçuklular tarafından fethedilmesini müteakip Kapadokya halkı huzurlu bir döneme girer. Selçuklu hakimiyetindeki Hıristiyanlar serbestçe ibadetlerini yaparlar ve kiliselerini inşa ederler. Ancak, 1308 yılında Moğol kökenli İlhanlılar Kayseri'yi ele geçirip, şehri yakıp yıkarlar. Bu durum çok sürmez ve Osmanlılar döneminde bölge artık sorunsuz bir döneme kavuşur. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terkettiler. Jeolojik oluşumu Nevşehir 65 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası". Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyük bir uygarlık yaratıldı. Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir.eda Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.
  12. muki

    Bafa Gölü

    Bafa Gölü Bazen burnumuzun dibindeki güzellikleri yıllarca farkedemeyiz. Tıpkı Söke-Milas karayolu üzerindeki Bafa Gölü gibi... Bu yoldan Bodrum'a giderken her defasında gölün yanından geçer, ama çevresini hiç merak etmeyiz. Tarihle doğanın buluşma noktasını bu kez es geçmeyin. Bafa Gölü, Milas İlçesi'nin sınırları içerisinde, Söke Ovası'nde yer alıyor. Bu bölgenin arkeolojik değerler açısından Türkiye'nin en zengin yerlerinden biri olduğunu söylersek, gölün kıymetini kısadan özetlemiş oluruz. Söke Ovası, 2000 yıl önce denizmiş; büyük bir körfez varmış burada. Büyük Menderes Irmağı'nın getirdiği alüvyonlar körfezi doldurunca, ova haline gelmiş. Bugünkü Bafa Gölü, denizden bir parça olarak arada kalmış. Coğrafya dersi gibi gelmiş olabilir, ama buranın coğrafyası üstüne konuşulmaya değer. Gölün üzerinde üç küçük ada var. Buralarda manastırlar, kiliseler kurulmuş çok eskiden. En eskisi "Yediler Manastırı". Tarihi kalıntıların yanısıra, balıkçıl kuşları, pelikanlar, karabataklar ve ördekler de hemen dikkatinizi çekiyor. Etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili gölün doğal zenginliklerini tamamlıyor kuşlar. Sahilde birçok tekne gezi için yolcularını bekliyor. Dolmuş usulü çalışan teknelerle ada turu yapmak mümkün. Bu keyifli tur sırasında yüzme molası da veriliyor. Ama en keyifli anlar, güneş battıktan sonra gökyüzüne vuran kızıllığın gölün rengini değiştirmesi seyrettiğiniz saatler. Tarihi zenginlikler Göl turu, adalardan sonra antik Heraklia kentine dek uzanıyor. Beşparmak Dağları'nın güney eteklerinde, gölün kıyısına kurulu kente Bafa Beldesi'nden dönüp, 9 kilometrelik toprak yolla da ulaşabilirsiniz. Bu yolculuk bir hayli keyifli, çünkü çevredeki kayaların ilginç şekilleri hayal gücünüzü zorluyor yol boyunca. Her kayada başka bir şekil arıyor ve buluyor gözleriniz... Yol önce Kapıkırı Köyü'ne ulaştırıyor sizi. Köye girmeden, sahile inen bir yol ayrılıyor. Karşınızda Heraklia, antik yapılarıyla bir taeih hazinesi! Heraklia'nın tarihi M.Ö. 7. yüzyıla uzanıyor. Hellenistik ve Roma dönemlerinde parlayan kent, deniz ticaretiyle zenginleşmiş. Bizans döneminde ise psikoposluk merkezi olmuş. Kayalık ve engebelik bir arazi üzerine kurulan kent, 6.5 metre yüksekliğinde surlarla ve 65 kuleyle çevrilmiş. Mükemmel denecek kadar düzgün olan taş işçiliği bugün bile farkediliyor. Kentin içindeki Athena Tapınağı, günümüze kadar gelebilmiş şanslı yapılardan. İki katlı olarak inşa edilen Agora'dan ise geriye tek kat kalmış. Yinede dükkan ve hanların yerlerini görebiliyorsunuz. Agora'nın doğusundaki "U" planlı yapı, M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilen Şehir Meclis Binası. Sonra sırasıyla tiyatro, Endymion Kutsal Alanı ve Haham Manastırı'nı gezebilirsiniz. Geçerken uğramak yerine bütün tatilinizi de göl kenarında geçirebilirsiniz. Sıkıldığınızda günübirlik çevre gezileri yapmak da mümkün. Milas'ta Gümüşkesen Mezar Anıtı'nı, içme suyuyla da tanınan Labranda antik kentini, Didim, Milet ve Lasos'u mutlaka görün. Sadece Milas' gezmek bile bir gününüzü alır. Sokaklar, evler, hanlar tarihi dokusuyla çarpıcı güzellikler sağlıyor. Ünlü Milas halıları da görülmeye değer.
  13. muki

    şehitler için anma

  14. Greenpeace Avrupa, Amerika, Asya ve Pasifik'te 40 ülkedeki varlığıyla kar amacı gütmeyen bir çevre kuruluşudur. 1971'den bu yana dünyanın dört bir yanında çevre katliamlarına karşı güçlü bir mücadele veren Greenpeace, çalışmalarını bağımsız olarak sürdürmek için devletlerden, şirketlerden ya da siyasi partilerden bağış ve sponsorluk kabul etmez; tüm çalışmalarının kaynağını sadece bireylerden aldığı maddi ve manevi destek oluşturur. Greenpeace, gezegenimizi yaşanmaz hale getiren çevre suçlarına şiddet içermeyen doğrudan eylemlerle tanıklık eder ve bunları basın aracılığıyla gündeme getirir. Yazinin devami greenpeace sitesinde... http://www.greenpeace.org/turkey/
  15. Sevgili Ilyada, sizler de insanlara verdiginiz deger ve hizmetten dolayi sagolun. Kendini kar amacli olmaksizin bu islere adayan herkese tesekkurler.
  16. Biz, Ağ-17 Yardım Gönüllüleri; 17 Ağustos 1999'da meydana deprem felaketinin hemen ardından internette [email protected] (o zamanki adres [email protected] idi) altında buluştuk. Marmara depreminin ilk gününden itibaren "arama-kurtarma" çalışmalarına katılanlarımıza, zaman içerisinde, şahsen yardım edebilmek için çaba harcayan bir çok gönüllü katıldı. Hepimiz profesyonel yaşamlarımızdan arta kalan zamanımızı ve enerjimizi erişebildiğimiz ihtiyaç sahiplerine daha insanca koşullar sağlayabilmek için kullanmaya söz verdik. Yazinin devami Ag-17 nin sitesinde http://www.ag-17.org/1.html
  17. AKA, arama kurtarma arastirma dernegi Marmara Depremi'nin hemen ardından örgütlenen AKA, Marmara Depremi'nde yakınlarını kaybeden, deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarında ve yardım ekiplerinde görev almış gönüllülerden oluşan bir guruptur. AKA ağırlıkla mimar ve inşaat mühendislerinin oluşturduğu, yapı kimyası ve fiziği konusunda tecrübesini, kurtarma sırasındaki deneyimlerinin yanısıra; bilgilerini paylaşmayı, alınması gereken önlemleri belirlemeyi, arama ve kurtarma çalışmalarında etkin aletleri ve kullanımlarını araştırmayı, bu bilgileri eğitim çalışmaları ile tüm gönüllü guruplara aktarmayı, operasyon ekibi ile de arama ve kurtarma çalışmalarında görev almayı ilke edinmiştir. Eğitimler öncelikle trafik kazaları ve deprem sonrası kurtarma çalışmalarına göre programlanmıştır. Gelin deneyimlerinizi bizimle paylaşın. Gelin çocuklarımıza doğayla barış içinde bir gelecek hazırlayalım!, Enkaz çalışmasına katılanlar, Bilgili ve tecrübeli gönüllüler, Kurtarma araçları sahipleri, Sponsorluk desteği vermek isteyen yardımseverler, [email protected] adresine e-posta'larınızı bekliyoruz! HERKESİN YAPABİLECEĞİ BİR ŞEY VARDIR!!! NURETTİN ALİ BERKOL SOKAK NO:23 ERENKÖY-İSTANBUL 0216 360 10 10- 0216 357 44 77 fax: 0216 3856707 http://www.aka-arama.org/
  18. Zaten bizleri Muhammed'in sozuyle Kur'an-in Allah'i atiyor cehenneme (varsa). Lakin sizlere kalsa, sizler de seve seve ustlenirdiniz bu gorevi herhalde. Yaratan mantik ve aklin yolundan ayirmasin bizleri.
  19. Tayyip Erdogan berbere gidiyor saclarini kestirmek icin, oturuyor koltuga. Berber saclarini ayirirken soruyor tayyib'e; laiklik hakkinda ne dusunuyorsunuz? Tayyip sinirleniyor, sana ne ya kardesim diyor. Biraz vakit gectikten sonra berber tekrar soruyor laiklik hakkinda ne dusundugunu. Tayyip gene sinirleniyor ve seni neden alakadar ediyor diye soruyor. Berber; Tayyip bey, laiklik hakkinda ne dusundugunuzu sordugum zaman saclariniz diken diken oluyor, bu da benim, sizin saclarinizi daha kolay kesmeme yardimci oluyor, diyor.
  20. muki

    Biliyor musun

    www.biliyormusun.net Bu site de bir yarisma sitesi ve her turden sorular var. Bir yerde kendi kendinize yarismis oluyorsunuz.
  21. muki

    EV ÖDEVİ

    First of all we should love our school We should learn to be on time We should keep ourselves clean We should pay attention to our teachers We should donate the surplus or read books to our school library so that others can make use of them too. We should respect the property of our school and handle them with care. Tercume biraz gec kaldi ama, isine yarar umarim
  22. Ben kurtulusa erenlerdenim. Dinden ciktim, kurtuldum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.