democrossian

Bu destanlar ülkemizin aydınlık yüzünün gururu zaten. Onlar olmasa zaten Arabistan oluruz. Genelleme yaparken bardağın boş tarafına bakıyorum. Bardağın dörtte biri bile boş olsa kabul edilir değil. Emperyalist yalanlarına kimselerin inanmaması gerekirdi. Bu yalanlar bir hamlede tüm halk tarafından elin tersi ile itilmeliydi.

Bayağı iyi uyanıklıkmış. Kuran insan sözü denmesi de allah sözü olduğunun kanıtıdır mutlaka. Zaten şeytan da kendisinin olmadığını telkin edermiş değil mi? Tabii şeytan var olunca tanrı da var olacak. Yani tabii olmayan şeyler için ancak böyle uydurma kanıtlar üretilebilir. Başka da çare yok, anlıyorum.

Ondan tabii ki eminim. Anlaşmanın nasıl keyfi biçimde bozulacağı ile ilgili Kuran pasajında "sen de aynı şekilde" diye bir ifade olmadığı kesinleştiğine göre, diğer bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Katliam yapmak için Sa'd adındaki ağır yaralanmış ve ölmek üzere olan biri sözde hakem seçiliyor. Zaten katliam sırasında da ölüyor. İntikam hırsıyla yanıp tutuşan ölümcül yaralanmış bir adamı tutsak insanların seçtiği iddiası tam bir trajikomedi örneği. Böyle tutarsız iddialar başka konularda ortaya atılsa kimse metelik vermez ama, söz konusu dogma olunca akan sular durur denmekle kalınmıyor, sular tersine akar denmekte sakınca görülmüyor. Bu da dogmanın gerçek çarpıtmak için birincil araç olduğunu kanıtlıyor. Dinsiz inançlı bence de elbette tercih edilir.

Sakallı ile çarşaflıya nikah düşmüyor muymuş! Haram! Günah! Evinde otursun! Kadın kısmıssı sokağa mı çıkarmış! Namahrem! Hafazanallah! Ateşlerde yanar! Kendi de, bakan da! Olimpiyatlarda rantı cukkalamak için ise başka! O zaman mini etek de giyilir, kızlı erkekli teknede boğaz turu da atılır! Ranta can da kurban, allah da kurban!

Parmak dörtlüsü olsa olsa şudur: 1. Dogmatiğim 2. Özgürlük düşmanıyım 3. Kindarım 4. Yobazım Kapalı tutulan parmak da bilime ve tüm insanlık değerlerine kapalı olmayı temsil eder.

"Arkama emperyalist güçleri nasılsa aldım, muhaliflerimi istediğim gibi öldürtebilirim" politikası gibi...

"Güç bende artııııık!" diye haykıran ve efsanevi güçlere sahip olan He-man bile sorumsuzca ve cahil cüretiyle masumları öldürmüyordu. Bunlar çocukken çizgi film de izlememişler. O kültüre bile sahip olamamışlar. O kültüre bari sahip olsalar gözlerini kin, nefret ve cinayet hırsı böylesine bürümezdi. Bunlar bol bol dogmatik eğitim alıp "müşrikleri gördükleri yerde öldürmeyi" öğrenmişler. Başka ise, hiç bir şeyi...

@@binyamin, eğer müslümanlardan anlaşmayı bozma konusunda Kuran'da "sen de aynı şekilde anlaşmayı boz" şeklinde bir ifade olduğu iddiasını duyarsan, inanma. Müslümanlar hiç Arapça bilmezler maalesef. Sadece Arapçanın her harfinde bin sevabın "mündemiç"!!! olduğuna inanırlar! Böyle anlaşılmaz Arapça kelimeleri de anlamını bilmeden, ortada bir şey var sanılsın diye kullanırlar. Müslümanların Kuranda ne yazdığını hiç bilmemeleri çok ciddi bir sorundur. Das Kapital'de ne yazdığı hakkında hiç bir fikri olmayan Marksist olmaz. The Wealth of Nations'da ne yazdığından haberi olmayan biri liberal olamaz. Ama Kuranda ne yazdığını hiç bilmeyen biri müslüman maalesef olabiliyor. Bu bence şu anda dünyadaki en önemli sorun. Ortada garabet bir nesne var. Hiç bir tarafı hiç bir şeye benzemiyor. Ama birileri diyor ki bu, gözleri yakuttan, gagası elmastan, pençeleri altından, tüyleri gümüşten Ankâ kuşudur! Bak, evir, çevir, hiç öyle bir şey yok! Değil Ankâ, kuşa bile benzemiyor. Değil kuş, canlıya bile benzemiyor. Düşmüş bir İHA enkazı olabilir! Yahu diyorsun, bu olsa olsa pilotsuz bir uçak! Buraya düşmüş! "Yoook! O Zümrüdü Anka kuşu!" İllallah!!! Şimdi sana müslümanların "sen de karşılık olarak boz" diye yutturdukları pasajı kelime kelime çözümleyeceğim. Bakalım "de" var mı, "karşılık olarak" var mı? İmmâ Türkçede de olduğu gibi "fakat". Tehafenne, korku kökünden "korkarsan". Min kavmin, "kavimden". Hıyaneten, bildiğimiz Türkçede de var, ihanet. Fenbiz, emir kipi "boz". Gerisini alakasız olduğu için çözümlemiyorum. Bazı basmakalıp sözler. Önemsiz. Sen de karşılık olarak boz filan diye bir ifade yok! İşte buna "hali pür melal" denir kardeşim... Bunlar ilerler, uygar olur mu artık sen karar ver...

Bunlar, yükü sırtından atan kahraman atı, atların yüz akı hayvancağızı da intikam için kesin sucuk yaptırmışlardır. Çünkü amaçları kindar nesil yetiştirmekmiş, öyle dediydi kendisi...

Yüzü tüylü ve bıyıkları olan, tavşan dişli kuzu kulaklı kaplumbağa fosili bulsak olur mu?

Kollarının uçlarında balık yüzgeçleri bulunan denizyıldızından balığa geçiş fosilini bulamadık. Ayrıca kafasında tavşan kulakları çıkmış kertenkele fosili de yok, iyi mi? Yav bari geyik gibi dallanmış boynuzları olan atı bulaydık! O da yok! Üstelik geviş getiren ayakları toynaklı aslanı da bulamadık! Görür müsün derdi? Kedi bul bari kanatları ile uçup fare peşinde koşan, o da yok! Onun için kafanızdaki saçma sapan evrim sandığınız şeyin olmadığına inanabilirsiniz. Evrim o sandığınız şey değil ama, zararı yok. Evrim sandığınız şeyi inkar ettiğiniz için tanrınızın mükafat olarak vereceği içi huri dolu cennet köşkleri hayalleri ile avunabilirsiniz. Vermeyince yâ put, ne yapsın mahmut... İşler dersen kaput! Ver şurdan bi çaput!

Çıkar dünyası... Suriye Rusya için Akdeniz üssü...

Bir hy'lar âlemi belgeseli çekilmesi lazım... Çok âlem olur eminim... "Hani denizyıldızı ile balığın atası olan kolları yüzgeçli denizyıldızı fosili? Yok!" "Bunlar kafayı bir evrimle bozmuşlar, bir de devrimle efendim!" "Aaa dokuza çıktı! İnmez artık sekize..." "Sizi çok seviyorum hocaaaam!" "Maşaallah, maşaallah... Burdan çıkınca bir daha söyle inşaallah..."

Rusya dışişleri bakanı Sergei Lavrov, Suriye dışişleri bakanı Velid Muallim ile görüştükten sonra "bir askeri müdahale durumunda ülkesinin tüm imkanları ile Suriye'nin yanında olacağını" açıkladı. Bu ifadelere yandaş medyanın yer vermemesi dikkat çekti! Daha çok Rusya'nın kimyasal önerisi ön plana çıkarılarak burdan bile kimyasalı Esad kullandığını dolaylı itiraf etmiş gibi göstermeye çalışma yoluna gittiler. Halbuki CIA raporları kimyasalı muhaliflerin kullandığının kesin kanıtlarına ulaştıklarını bildirdi. Hatta bazı emekli CIA üst düzey subayları, ABD yi savaşa sokmak için Türk hükümetinin Suriye'de terör uygulayan muhaliflerle işbirliği yapıp bu düzmece olayı planladıklarını ve uyguladıklarını açıklayarak Obama'yı uyardılar. Görüşmede Esad'ın G8 deki tutumu nedeniyle Putin'e teşekkürleri iletildi. Rusya, selefi Sovyetler'den daha ilkeli davranacaktır belki de, bilemiyorum...

Bir zamanlar bir BB vardı. Brigitte Bardot! Dünyayı kasıp kavurmuştu. Dünyada Fransız kadınının sembol ikonu olmuştu. Bir de yerli BB vardı, Behice Boran. Ama o Fransız BB gibi ünlü olmamıştı, TİP genel başkanıydı. Şimdi ülkede yine BB fırtınası estiriliyor. Bu BB başka BB! Başörtülü Bacımmmmm...

Evrenin yaratılışını ihaleye çıkarıp usulsüz olarak tanrıya kazandıranlar belli... Bu ihaleye bile fesat karıştırmışlar...

Bir işi de yüzlerine gözlerine bulaştırmasalar şaşardım! Darısı Suriye ile savaş cinnetinin başına! Onun da olacağı aynı. Rus ve Suriye dışişleri bakanlarının ortak toplantısından Rusya'dan Suriye'ye tam destek çıktı. CIA kesin olarak kimyasalı muhaliflerin kullandığını Obama'ya rapor etti. Yoksa olimpiyatları alıp güvenliği de El Nusra teröristleri ile mi sağlamayı düşünüyorlardı? Belki Mısır'da yasaklandığı için işsiz kalan Müslüman Kardeşler teröristlerini de ithal ederlerdi. Ya da ABD generallerinin bile "şimdi gidip onların hava gücü mü olacağız?" diye itiraz ettikleri El kaide teröristlerini olimpiyat köyünde güvenlikçi yapacaklardı! Ne düşündüklerini artık şeytan bile anlayamıyormuş, istifasını vermiş, bana artık ne gerek var diye!

Dursa gerçekten iyi olacak! Edepli ata sporu ha! Bu kişizade hiç yağlı güreş izlememiş galiba! Elin kıspetin içine sokulduğunu görse, bu tutuculukla göğü yere indirmesi gerekirdi.

Evet, otomatik voltaj ayarlayıcı derken onu kastettim. Sonuçta yenilenebilir kaynakları verimli kullanmak için çareler mutlaka bulunacak. Ne zaman tam rayına girer bilemem. Fosil yakıtların tükenmesinin zorlayıcı olması gerekiyor.

Tevbe suresinin yazıldığından Muhammed'in haberinin olduğunu sanmıyorum. Onu iktidarı ele geçirmek için ayet imalat makinesi olarak kullanmışlar ve karşılığında en aç olduğu şeyi, bir dolu harem vermişlerdi. O yaştan sonra bir iş beceremediği için de tüm kuzenleri, evlatlığının karısı dahil, kendini mehirsiz hibe eden tüm kadınlarla sonuna kadar denemeye, başarmaya çalıştı. Pek bir şey başardığını sanmıyorum. Amaçlarına ulaşınca, Mekke ele geçirilince Muhammed'in son kullanma tarihi doldu. Onu Medine'ye haremine yolladılar ve emekliliğinin son günlerini orada geçirmeye zorladılar. Artık ona ihtiyaçları yoktu, tevbe ültimatomunu kendileri ilan ettiler. Başına besmele bile koymadılar. Kurandaki besmelesiz tek suredir. Fakat ona öyle uzun bir emeklilik yaşatacak da değillerdi. Çünkü her an ayet geldi deyip ortaya bir şey atması riski vardı. O yüzden çocuk yaşta bu yaşlı adama verilerek hayatı karartılan Aişe'ye intikam fırsatı sundular. Aişe kendisine hayatı zindan eden bu yaşlı adamı zehirleyerek öldürdü. Ölüsüne de kimse bakmadı, koktu, gömen olmadı. Sonunda iyice kokunca gece yarısı aceleyle yatağının yanına gömdüler.

Aynen öyle... Toplu bir soykırıma girişmiyor. Kısım kısım ayırıyor, önce bir kısmından başlıyor öldürmeye... Sıra geleni ya öldürecek, ya müslüman olacaklar. Bunu zaten baştan şart koşmuş. Amaç zaten Arapları soykırım yapmak değil. Amaç yahudileri soykırım yapmak. Tümünü öldürüp, mallarına el koyup oğlanlarını köle, kızlarını cariye, kadınlarını hizmetçi yapmak. Arapları bu soykırıma katılmaya zorluyor. Tabii ki dert namaz kılmaları değil. Zekat vermeleri, elbette. Orduyu bindirip saldırtmak için zekat lazım. Namaz da itaati pekiştirmek için. Allah filan bahane. Allahın emri diye kendi emirlerini dayatıyorlar. Bunun için kısım kısım bölüp, lokma lokma yutuyor karşıtlarını, yani ele geçirdiği iktidarın eski sahiplerini. Haram aylar çıkar çıkmaz katliam başlayacak. Önce antlaşması olmayanlar öldürülerek yok edilecek. Sonra anlaşmaları bittiğinde yeni katliamlar başlayacak. En son kabenin yanında antlaşma yapanlar kalacak. Onları da son aşamada yutacak. Ruhsat zaten var: "antlaşma yaptığın bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan sen antlaşmayı bozduğunu onlara bildir" (Kuran 8/58) Korkmak yeterli! Rüyanda gördün antlaşmayı bozuyorlar, korktun "bunlar sakın antlaşmayı bozmasın?" Hemen sen boz. Bu kadar! Bitti! "Herkes yahudileri yağmalamak için bize katılacak. Katılmayan yok edilecek." Bu kadar! Tabii Araplar da ganimet, cariye, köle elde etmek varken biz niye öldürülelim, gidelim yahudileri öldürelim diyorlar. Madem iktidara bunlar geldi, bari boyun eğelim, hem de kârlı çıkalım diyorlar. Müslüman olmayı kabul ediyorlar. Olay tam olarak bu. Ve yahudilere katliam başlıyor. Savaşa kışkırtmak için hurmalıkları bile sökülüyor, bir de bunu allah emretti diye ayet imal ediliyor. Yahudiler buna rağmen gaza gelip savaşmadıkları halde eteği açılıp bakılıp ergen olduğuna karar verilen çocuklar dahil, kafaları ölüm çukurlarının başında kesilip çukurlara dolduruluyorlar. Kadınlarına kızlarına daha katliam bitmeden gözlerinin önünde tecavüz ediliyor. Malları yağmalanıyor. Ben diyorum Kuran'ın ele alınır, savunulur bir zerresi yok diye... Dogma gözünü bürüyenin, gerçek gözüne girse, ordan beynine yine ulaşmaz...

Bunun olabilmesi için güneşin belli bir parlaklıkta ve rüzgarın belli bir şiddette olması gerekiyor. Ki, invertör çıkışı şebekeye baskın gelip enerji verebilsin. Otomatik voltaj ayarlayıcılarla sorun kısmen çözülebilir. Ama verim düşer. Her durumda enerjinin sabit şiddette olmayışı sorun yaratır. Fakat giderek çözüm üretimleri ortaya çıkacaktır. Mutlaka ve mutlaka yenilenebilir enerjinin üretim içindeki oranını fosil yakıtlardan elde edilen enerjiye göre daha yükseltmek zorundayız. Türkiye maalesef tamamen doğal gaza yüklendi. Dış kaynaklı olması büyük sorun ve risk. Bir de üstelik sağa sola sataşmaya, savaş açmaya çalışıyorlar. Sataştıklarının arkasında da enerjide muhtaç olduğu ülkeler var. Paran sıcak para, dışardan. Enerjin sıcak enerji, dışardan. Bu horozlanma neye güvenip, allaha mı bilemiyorum artık. Allah gökten enerji, "allah kuruşu" gönderecek diyedir herhalde... Sıcak enerji diye bir terim yok ama, alınıp hemen elektriğe çevriliyor anlamında...

Hani bir çikolata reklamı vardı. "Süt bu çikolatanın neresinde" diye soruyor ve cevap olarak "her yerindeee!" diyordu. Onun gibi, Kuran'da çelişki bulmak çok zordur. Çünkü bir çelişkiler yumağıdır. Her tarafı çelişkilerle doludur, hangisini seçip alacağını bilemezsin. Aç herhangi bir sayfasını, bir dolu çelişki bulursun. Çünkü başta bir sistematiğe, bir yazım yöntemine, bir anlatım bütünlüğüne sahip değil. Mutfakta ne bulursan içine atılan acayip bir çorba gibi hazırlanmış. Ne çorbaya benziyor, ne aşureye, ne herhangi bir yemeğe... Sofraya konacak bir şey değil.

Mükemmel yaaa! Banko yani, onikiden! Eline, kalemine sağlık Yılmaz abim benim! İplik işte böyle pazara çıkarılır! Bu kadar apaçık sırıtan gerçekleri yazmak, sadece Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Mustafa Mutlu, Emin Çölaşan ve daha hepsini sayamadığım gazeteci yazarların başarabileceği bir şey mi? Hayır. Aslında bu kadar sırıtan gerçekleri bütün gazeteci yazarların görüp yazması lazım, istisnasız, hepsinin. Çünkü apaçık, sırıtıyor, gör beni diye haykırıyor. Hatta şu yukardaki kadın sporculara çıplaklar diyen kişizadenin de yazması lazım! O bile bu apaçık sırıtan çelişkiyi görmeyi başarabilir! Yandaş olanlar buna nasıl gözlerini kapatmayı başarıyor, vicdanlarını neyle susturuyorlar bilmiyorum. Aslında biliyorum, parayla... Bu ülkede her sorundan önce ahlak sorunu var ahlak. Çok ahlaksız bir halk olduk...

Bence de güzel fıkra... Düz mantıktan konu açıldı mı anlatırım, herkese komik gelir. Gülmeyen görmedim.