Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. TBMM lokantasında indiragandi yapıldığı ortaya çıktı. Meclis personeli olan aşçı ve garsonların, bir özel restoranda ücretsiz olarak çalıştırıldığı anlaşıldı. TBMM lokantasındaki yemekler-tatlılar, makam araçlarıyla bu restorana taşındı. * TBMM’nin çay ocaklarında katakulli yapıldığı ortaya çıktı. Çay ocaklarından elde edilen parayla, meclisteki üst düzey yöneticilerin rant sağladığı iddia edildi. * TBMM’nin temizlik malzemesi alımında dümen yapıldığı ortaya çıktı. Adrese teslim ihaleyle tek bir firmanın işaret edildiği anlaşıldı. Öbür firmaların şikayeti üzerine, rekabet şartları oluşmadığı için, ihale iptal edildi. * TBMM’nin bulaşık malzemesi alımında tezgah kurulduğu ortaya çıktı. TBMM destek hizmetleri başkanlığı gayet güzel ihale yaptı. İhaleye katılan firmalardan biri Kamu İhale Kurulu’na itiraz etti, ihaleye giren firmalardan hiçbiri şartnameye uymuyor dedi. Bi baktılar… Hakikaten ihaledeki gayet güzel firmaların hiçbiri şartnameye uymuyordu. Gayet güzel ihale iptal edildi. * TBMM’nin kamera sistemi alımında dolap çevrildiği ortaya çıktı. Şartnameye eklenen tuhaf yasaklar sebebiyle, önde gelen firmalar ihaleye katılamadı. Maliyet şişirildi. TBMM bilgi işlem’de görevli bir mühendis, Yargıtay Başsavcılığı’na şikayet dilekçesi verdi, inceleme başlatıldı. İhale iptal edildi. * TBMM’nin server alımında alavere dalavere ortaya çıktı. Bilgi işlem dairesi’nin ihalesiyle, üretimden kalkmış cihazların satın alındığı iddia edildi. Üstelik, satın alınan sistemin, meclisteki mevcut server sistemiyle uyumlu olmadığı öne sürüldü. Yargıtay Başsavcılığı soruşturma başlattı. * TBMM’ye bağlı saray ve kasırların talan edildiği ortaya çıktı. Gümüş şamdanlar, ziller, masa örtüleri, abajurlar buhar oldu. * TBMM vakıfbank şubesinin soyulduğu ortaya çıktı. Kapıya anahtar uydurularak girildiği ve 150 adet para çekme kartının araklandığı anlaşıldı. * TBMM kafeteryasındaki LÖSEV bağış kutusunun çalındığı ortaya çıktı. TBMM basın bürosundaki dizüstü bilgisayarın çalındığı ortaya çıktı. TBMM halkla ilişkiler binasındaki milletvekili odasından Kuran’ı Kerim çalındığı ortaya çıktı. TBMM tuvaletinde unutulan çantadan iki bin lira çalındığı ortaya çıktı. TBMM başkanlığı, son 11 senede TBMM’de 17 hırsızlık vakası yaşandığını, fotoğraf makinesi, cep telefonu, cüzdan, döviz, hatta altın çalındığını açıkladı. * TBMM’nin sağlık faturalarında dolandırıcılık yapıldığı ortaya çıktı. Hastanede beş gün yatıp, 266 gün yattım diye fatura getiren var. Sahte ilaç reçeteleri tespit edildi. Haftada beş gün tahlil yaptırdığını, iki ayda bir gözlük değiştirdiğini, 32 dişine implant çaktırdığını iddia eden milletvekillerimiz var. * TBMM’de 1069 adet dokunulmazlık fezlekesi olduğu ortaya çıktı. Yargılanmayı bekleyen dosyalar arasında, ihaleye fesat karıştırma var, kaçakçılık var, nitelikli dolandırıcılık var, kalpazanlık var, resmi evrakta sahtecilik var, zimmet var, karşılıksız çek var, görevi kötüye kullanma var. * TBMM’de dört bakanın yüce divana gönderilip gönderilmemesi konusunda oylama yapıldığı ortaya çıktı.
  2. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Genel Psikoloji
    Bizler, Turkiye ve dunyada; oyle ya da boyle, karanlik cagdan cikmis ve aydinlanma cagini yasayanlariz. Bizim elimizde ne bir guc, ne bir otorite ne de bir iktidar yok. Bizim elimizde/emrimizde bir devlet, hukumet ve de bir ordu yok. Bizim, sallamamiz, sopamiz, jopumus, tomamiz, tazyikli suyumuz, plastik mermimiz, molotof kokteylimiz, biber gazimiz yok. Bizim akraba nufusumuz, forsumuz, dokunulmazligimiz, yetkimiz yok. Bizim yalanimiz, dolanimiz, yolsuzlugumuz, rusvetimiz, kara para aklamamiz, hazir para yememiz yok. Bizim politik cikarimiz, duygu somurumuz, kata kullemiz, kandirmacamiz, vaatlerimiz, oy kaygimiz, dagitacak erzakimiz yok. Kisaca bugun diktator emrinde dilinde ve yaptilklarinda ne varsa, o bizde yok. Ayni sekilde emperyalist saldiri cikar gibi uygulamalarimiz da yok. Ikiyuzlulugumuz, hipokritikligimiz, cikar ugruna her seyi mubah/mesru kilmamiz da yok. Aslinda bizde olmayanlari cogaltadabiliriz. Yalniz bizde ne var, biliyor musunuz? Hak ve ozgurlukler, hukuk, adalet algimiz, bilgimiz, farkindaligimiz ve bilincimiz var. Bu ugurda kararli azimli talebimiz, savunumuz, destegimiz var. Bunu dile getirecek sanatimiz, dilimiz, bilgimiz, algimiz var. Ustelik sizlerin yapmasi gerekeni, sizlerin yapmamasindan dolayi; ustlenmisligimiz var. Yani bizler, her turlu koktenci dini milli irki ve her turlu saldiriya baskiya zulme dayatmaya bunun kimin uzerine uygulandigina bakmadan karsi cikiyoruz. Dini etik ahlak adina sizlerin savunmasi gerektigini bizler savunuyoruz. Dindeki her turlu duygu somurusunu politik cikari bizler dile getiriyoruz. Kisaca bizlerden siz imanlilara dunyanin hic bir cografya ve toplumunda zarar gelmez. Sizler asil zarari yine icinizden, dini imani inanci koktencilige tasiyanlardan, politikaya, duzene, sisteme tasiyanlardan; kendi cikarlari adina dine ve dini degerlere hakaret edenlerden, kendi cikarlari adina toplumun dini imani inancsal her turlu degerini somurenlerden, sirf kendi cikari adina kendi mezhebinden olmayani katledenlerden, iskencecilerden, tecavuzculerden , kafa kesenlerden, acima duygusunu yitirmis olanlardan, cocuklari her turlu emellerine alet edenlerden, ve butun bunlari mesru ve mubah kilmak icin guce otoriteye gereksinim duyanlardan, degerlerinizi yakip yikanlardan, degerleriniz ile alay edenlerden v.s. kisaca ortacag vahsetini yasayan ve yasatanlardan Allah'inizi kullanarak onun adina can alanlardan goreceksiniz. Iste o gun icinizden biriniz hakkini aramaya, ozgurlugunu talep etmeye, hukuka adalete ihtiyac duydugunuzda, yaninizda sizi savunan ve destek veren yine bizler olacagiz. Sizin icinizden sizin her turlu dini imani inancsal degerinizi somurenler ya da imaniniz inanciniz onlar gibi olmadigindan sizleri de katletmekten harcamaktan cekinmeyenler degil. Bizlerden size zarar gelmez. Size asil zarari veren ve verecek olan, sizden gibi gorunen ve sizi her yonu ile harcayan, somuren, kandiranlar olacaktir. Bu dun de boyleydi, bugun de boyle. O yuzden etrafinizdaki dostunuzu dusmaninizi iyi taniyin. Bizlerden sizlere dusman olmaz, ustelik sizlerin de adaletini hukukunu hakve ozgurlugunu savunan ve destekleyen dostlar olur.
  3. Bence "yoktur" demek dunyada olanlari gorememek ya da gormek istememek demektir. Burada onemli olan "yoktur" diyerek islam savunusu yerine, olani gorebilmek ve buna karsi cikabilmektir. Istesorun da islami savunanlarin bunu yapamamasidir. Bakara/makara diyene bir sey soyliyememesidir. O.Dogu da onca katledilene sessiz kalmadir. Bombalanan camilere sessiz kalmadir. Kisaca gercegi gorememek islami kendi acisindan gormek, islam adina Allah adina katledenleri gorememektir. Kisaca inanclidegil de, politik cikarci davranmaktir. Cumhuriyete yapilan saldiriyi elestirememektir. Sadece "islam bu degil/islam baris dini" diyerek kendini kandirmaktir.
  4. Yolsuzluk, kara para aklama, rusvet, gorevi kotuye kullanma v.s. suclarindan TBMM'nde de 4 eski bakan beklendigi gibi "PAK"landi. Boylece, Mecliste "AK" landilar, cuzdanda "SAK"landilar, vicdanlarda da "HAK" landilar. Evet AKP milletvekilleri "fire verdi" ama; divana gondermeye yetmedi, boylece meclis koltugunda kaldilar.
  5. Aşağıda, 13 Mart 2007 tarihli Milliyet’te çıkan bir yazım var. Sekiz yıl önceki bu yazımdan sonra, ifade özgürlüğü ve sınırları konusuna devam edeceğim. Soykırımı inkâr suçu olmaz, olmamalı. Böyle bir suç, demokrasileri demokrasi yapan ifade özgürlüğüne aykırıdır. Bu nedenle, bir İsviçre mahkemesinin Doğu Perinçek hakkındaki tecilli hapis ve para cezası fikir özgürlüğüne ters düşen bir karardır. Ne yapmış Perinçek? Bir tarihte, İsviçre topraklarında verdiği bir demeçte, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” demiş. Bunun üzerine bir Lozan mahkemesi de İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında dava açarak kendisini mahkûm etmiş. İfade özgürlüğüne sığmıyor bu karar. Demokrasi diyorsak, ifade özgürlüğünü içimize sindiriyorsak bunun tam tersinin de geçerli olması gerekir. “Ermeni soykırımı vardır!” diyen de demokrasinin ön koşulu olan ifade özgürlüğünden yararlanmalıdır. Hem Perinçek'in, hem Dink'in ifade özgürlüğünü savunmak Bunu Türkiye için belirtiyorum. “Ermeni soykırımı yoktur” diyen Doğu Perinçek’in bu demokratik hakkını hararetle savunanlar, eğer inandırıcı olmak istiyorlarsa, eğer ifade özgürlüğüne gerçekten sahip çıkıyorlarsa “Ermeni soykırımı vardır!” diyenlerin de bu hakkına saygı göstermelidirler. İşin özü budur çünkü. Başka türlü demokratlık olmaz. Demokrasi kültürünün bir parçası sayılmaz tersi bir tutum. Hrant Dink, o alçakça suikasttan bir süre önce Reuters haber ajansına verdiği demeçte “Ermeni soykırımı vardır” demişti. Ve hakkında 301’den önce soruşturma, sonra dava açılmıştı, Türklüğe hakaret gerekçesiyle… Sormak gerekiyor. Demokraside yeri var mı bunun? Demokrat olmak isteyen, demokratik hak ve özgürlüklere saygı göstermekten yana olanlar, hem Doğu Perinçek’in hem de Hrant Dink’in ve onun gibi düşünenlerin ifade özgürlüğünden yana çıkar. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 'Türklüğü aşağıladığı' iddiasıyla başlatılan soruşturma silsilesi ve davalarda hedef alındığı sürecin ardından 19 Ocak 2007'de öldürüldü. 'Karşıt görüşlerin varlığı doğruları zayıflatmaz' Geçen yılın başlarında Avusturya’da İngiliz bir tarihçi yargılandı ve üç yıl hapse atıldı. Suçu Yahudi soykırımını, yani Holocaust’u inkâr etmekti. İngiliz basını genel olarak İngiliz tarihçiyi görüşlerinden dolayı yerin dibine batırdı, ancak cezalandırılmasına da karşı çıktı. Independent gazetesi başyazısında, İngiliz tarihçinin görüşlerini ********* bulduğunu belirtirken, kendisinin bu görüşlerini “kamuoyu önünde savunma ve ifade edebilme hakkına sahip olması gerekir" diye yazdı. Bunun gibi, Financial Times’ın önde gelen yazarlarından ve gazetenin ekonomi editörü Martin Wolf da Avusturya mahkemesinin hapis cezasını eleştirmişti. Hitler’in ölüm kamplarında ailesinin birçok ferdini kaybetmiş olan Wolf özetle demişti ki: “Yahudi soykırımının inkârı da ifade özgürlüğünden yararlanmalı. Karşıt görüşlerin varlığı doğruları zayıflatmaz, tersine güçlendirir. Haklılık böylece daha rahat savunulur hale gelir.” Tarihi yasal parantezlere almak... Demokratlık kolay değil. Soykırım hiç kuşkusuz insanlığa karşı bir suçtur. Ona karşı çıkmak her şeyden önce insanlığın gereğidir. Öte yandan şiddeti, ırkçılığı övmek ve özendirmek elbette yasalara göre suç olmalı ve cezalandırılmalıdır. Ancak tarihi yasal parantezlere alarak bir yere gidemeyiz. Barışı ve huzuru yakalamanın yolu, tarihi özgürce, serbestçe tartışmaktan geçiyor. Doğu Perinçek, 'Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır' dediği için kendisini 'ırkçı ayrımcılık yapmak'tan suçlu bulan İsviçre'ye karşı 2008'de AİHM'ye başvurdu. AİHM, 2013'te İsviçre'nin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. 28 Ocak'ta AİHM Büyük Daire'de temyiz duruşması yapılacak Perinçek'in ifade özgürlüğünü de savunurum Sekiz yıl önceki yazım böyle. Bu görüşlerimde bugün de herhangi bir değişiklik yok. Bu yazımı tekrar yayınlamamın iki nedeni var. İlki, 28 Ocak’ta AİHM’de görülecek Doğu Perinçek davasıyla ilgili. Diğeri, Charlie Hebdo katliamı. Bu iki konuyu ifade özgürlüğü ve sınırları içinde yazmak istedim. Doğu Perinçek’in kendisi de bilir. Hakkındaki duygu ve düşüncelerim öteden beri olumlu değildir. Ama yukarıdaki yazımda da belirttiğim gibi, açık şiddet çağrısı ve ırkçılık yapmadığı sürece onun da ifade özgürlüğünü savunurum. İfade özgürüğünü kısıtlamada hassas çizgi İfade özgürlüğü ve sınırları Charlie Hebdo’yla birlikte ister istemez yeniden güncelleşti. İfade özgürlüğü sınırsız mıdır? Elbette değil. Hemen alt alta sıralayabilirsiniz. Irkçılık… Savaş kışkırtıcılığı… Şiddete çağrı… Kutsallara, inançlara hakaret… Allah’ı, peygamberi aşağılamak… Bunlar söz konusu olduğunda, evet, ifade özgürlüğü kısıtlanabilir. Ama nasıl? Kriterler ne olacak? O hassas çizgi nereden geçecek? Bu çizgi saptı mı, ifade özgürlüğü güme gider, yaratıcılık güme gider. Romancının romanı mahkûm edilir. Karikatürcünün çizgisi mahkûm edilir. Sinemacının filmi mahkûm edilir. Filozofun eleştirel düşüncesi mahkûm edilir. Gazetecinin haberciliği mahkûm edilir. Davutoğlu, 2011'de yayımladığı peygamber karikatürleri nedeniyle tepki gören Charlie Hebdo dergisinin 10 çalışanı ile iki güvenlik görevlisinin katledilmesi üzerine Paris'te yapılan protesto yürüyüşüne katıldı. Davutoğlu'nun, Türkiye'ye döndükten sonra, derginin katliamdan sonraki sayısından bir seçki yayımlayınca saldırılara hedef olan Cumhuriyet'e 'Peygambere hakaret ettirmeyiz' sözleri eşliğinde tepki göstermesi tartışma yarattı. Charlie Hebdo'yla güncelleşen tartışma Bütün bu soruların çerçevesini çizdiği konu, kısa adı IPI olan Uluslararası Basın Enstitüsü'nün Yürütme Kurulu’nda yıllar yılı sıcak tartışmalara yol açmıştı. Kutsala, dini inanca hakareti engelleyeceğim derken ifade özgürlüğü sınırlanabiliyordu çünkü. Bu durum özellikle Türkiye gibi demokrasisi ikinci sınıf olan ülkeler için geçerli olduğu gibi, birinci sınıf demokrasilerde de -örneğin soykırım söz konusu olunca- çifte standartlar kendini hemen belli ediyordu. Allah, peygamber, din, inanç gibi konularda eleştirel düşüncenin, yaratıcılığın, mizahın yolu kesilmek isteniyordu. Charlie Hebdo sonrasında bu konu tekrar güncelleşti. Hakareti reddederken özgürlüğün canına okumayalım Örneğin bugünlerde, “Peygamberimize söz söyletmeyiz!” çıkışı kulaklara fazlasıyla çalınıyor. Evet, bu konuda hakareti, aşağılamayı reddedelim. Ama aynı zamanda ifade özgürlüğünün canına okumayalım. İfade özgürlüğünü de koruyalım. Bu topraklarda Müslümanlığın dışındaki din ve inançlara da saygı gösterelim, bu konuda da hassas davranalım, ırkçılığa karşı çıkalım. Ama durum bu değil. Demokrasinin, ifade özgürlüğünün gerektirdiği duyarlıktan uzak bir ortamda yaşıyoruz. Bu açılardan Türkiye tam bir çifte standartlar diyarı! Ahmet İnsel Ahmet İnselAhmet İnsel'in Radikal'deki yazısı bu çifte standartları olduğu gibi sergiliyor. Yazının bir bölümünü köşeme alıyorum: AKP Türkiyesinde, Cumhuriyet gazetesinin iki yazarına savcılık resen halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve dini değerleri aşağılama suçu iddiasıyla soruşturma açıyor. Buna karşılık Erdoğan ve Davutoğlu’nun terör eylemleri olduğunu kabul ettikleri eylemleri ve bunları yapanları açıkça övenler hakkında kimse harekete geçmiyor. Bir tweet mesajında savcıyı eleştirip, hedef haline getirdiği iddiasıyla hakkında 5 yıl hapis istemiyle bir gazeteci hakkında soruşturma açılıyor. Kayseri’de Genç Müslümanlar Derneği Başkanı Ebubekir Karakaş, “Kouachi kardeşlere diyoruz ki; sizler bu saldırı ile biz Müslümanların yüzlerini ağarttınız. Rabbim de sizlerin yüzünü ahrette ağartsın, şehadetinizi kabul etsin inşallah” diyor, ses yok. Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya Cherif ve Said Kouachi kardeşlere rahmet dileyip, "Rabbim mekanlarını cennet kılsın. İslamın izzeti için ödedikleri bedel ve fedakarlıktan dolayı cennetiyle mükafatlandırsın inşallah" diyor, savcılığı vazgeçtim, ne Müslümanlardan ses çıkıyor, ne her lafa laf yetiştiren devlet büyüklerinden, ne de savcılık harekete geçiyor. Ensar Kardeşlik Platformu çağrısıyla toplanan bir grup, Usame Bin ladin ve Kouachi kardeşlerin fotoğraflarıyla pankart açıp, “tehdit ediyoruz, cesaretiniz var mı?” diye alenen soruyor, polis usulca grubu dağıtıyor. Kouachi kardeşler ve Koulibaly’nin Paris’te yaptıkları toplu katliam, aynı zamanda bir terör eylemi, son derece ağır bir suçtur. Türkiye’de yürürlükteki ceza yasasında suçu ve bu suçları işlediği için suçlu veya suçluları alenen övmek suç değil midir? Cumhurbaşkanı ise haykırıyor: “Tahrikin kapısını sen açıyorsun!..” Demokratik özgürlüklere saygıdan yana olanlar, hem Doğu Perinçek’in, hem de Hrant Dink’in ve onun gibi düşünenlerin ifade özgürlüğünden yana çıkar. 'Karşıt görüşlerin varlığı doğruları zayıflatmaz, tersine güçlendirir. Haklılık böylece daha rahat savunulur hale gelir'. Aşağılamayı reddederken ifade özgürlüğünü koruyalım. Müslümanlık dışındaki inançlara da saygı gösterelim. Bu açılardan Türkiye tam bir çifte standartlar diyarı. Hasan Cemal
  6. Tabi ki herkesin bir ufku vardir da, bu ufuk algi bilgi ve bilinc ile sinirlidir. Bu sinirlarin asilabilmesi icin, algiya ve bilgiye ve de almaya acik bilinc acikligi gerekir. Felsefi olarak birseyin karsiti, daimi kendini de icerir. Yani bir seye karsi olabilmek icin, once o seyin kendinin neoldugunun bilinci ve farkindaligi gerekir. Yani antitez her daim tezin bilincini icerir. Bu acidan inancsizlarda zaten inanclilarin bilinci vardir. Zaten oldugu icin artik inancsizdirlar. Cunku bilinc olumsuzdur. Yani bir seyin bilincine varmak demek, onu sorgulamak ve onu elestirmek ve onu karsina almak demektir. O yuzden bir inanclida zaten inanc kendine verildiginden ve sorgulamadan kabul ettiginden inancsizin bilinci yokken, bir inancsiz inanc bilincinde oldugundan inancsiz olmustur. Iste bu acidan inancli tekduze durumdayken, inancsiz inancli bilincini tasir. Inancli da ise bilinc yerine, itaat, biat, kulluk, sorgusuz iman ve kabullenme teslimiyet vardir. Zaten bu durum, inancli acisindan inancsizdan gelen tum bilgi algi ve bilinclerin; inanclica algiya kapali olmasidir. Cunku inancli kararini vermistir ve sadece inancini percinlemek icin tartisir.
  7. Ben aslinda senin mesajin nezdinde mesaji herkes icin yazdim. Nedeni de gayet acik. Bir inancli, bir inancsiz ile ayni bilgi algi ve bilincte degildir. O yuzden inancsizin beyni ile dusunemez.. Zaten dusunebilse, inancsiz olurdu.
  8. Adı yolsuzluk ve rüşvet skandalına karışan AKP'li 4 eski bakanla ilgili bugün TBMM'de Yüce Divan oylaması yapılacak. Medyatava - Oylamayı bugünkü manşetine 'Türk Milleti' adına verilen ilan şeklinde taşıyan Sözcü gazetesi anan 276 milletvekilinin niteliklerini de sıraladı. Meclis kürsüsünde ettiği yemine sadık kalacak, doğru yoldan ayrılmayacak, hukukum üstünlüğünü savunacak, demokrasiye inanacak gibi kriterler sıralayan Sözcü'nün manşetinde bu kriterlere uyanların Yüce Divan oylamasına müracaat etmesi istendi. İşte, gazetenin bugünkü manşeti:
  9. Burada konuya objektif bakildiginda algi sudur. Hic bir islam dini uygulayicisi, inaniri ve kuran dili ile iman edeni; ISID, El-Kaide, Taliban, B.Haram ve benzeri koktendinci orgutlenmelerin, tum yaptiklarina bakarak "bunlar islam degil/islam dini bu degil/Islam baris dini" v.s. bir aciklama getiremez. Cunku Kuran'da yazanlar, yukaridaki adi gecen koktendinci orgutlerin yaptiklarini onaylayacak sekilde anlanabilir ve uygulanabilir. Bunun boyle oldugunu dunya islam cografyasi gayet net gostermektedir. Ayrica boyle bir aciklama da, bu koktenci orgutler acisindan "islam degil/islam dini bu degil/Islam cihad dini" dir. Bunun da boyle oldugunu dunya 1970'lerden beri yasamaktadir. Dolayisi ile islamin ne olup/olmadigi iman etmenin ne olup olmadiginin rehberi kurandir. Fark, kuranda yazilanlari kimi oyle anlar ve uygular kimi boyle. Her farkli algilayan ve uygulayanin da digerine "islam bu degil" deme hakki yoktur. Cunku kuran da yazilanlar her bir sekilde anlanmaya da uygulanmaya da musaittir. Ayrica, kimsenin "islam degerleri ile kimsenin alay etme ya da bu degerlere hakaret etme hakki yoktur" demesi de, ancak bir ironi olur. Cunku kuran zaten kuran dili ile iman etmeyenlere her turlu hakareti yapmaktadir. Son bir nokta da koktendincilik 1960 sonlari sahneye cikan El-Kaide ile ortaya cikmadi. Zaten Afganistan, Cezayir, Iran, Irak, Libya, Misir v.s. gibi ulkeler; o tarihler ile birlikte demokratiklesmek yerine, yonetim ve yonlenim olarak dini radikallesmeyi tercih ettiler. Yani Arap Yarimadasinin inanci, politik cikara ve devlet system ve idaresine tasimisliginin digger islam kokenli ulke ve toplumlarda temeli, bu koktendinci islam terorizmi ile parallel olarak baslamisti. Turkiye'de toplum ve yonetim olarak 1980 ler ile birlikte inancin, politik cikara donusumu gecisine basladi. Boylece islam ayni Arap yarimadasindaki ulke ve toplumlar gibi, inanctan cikip; politikanin ve politik system ve duzenin temelini koktendincilik olarak ele gecirdi. Turkiye de icinde bulundugumuz su gunlerde bu yolda hizla ilerlemektedir. Burada inanirlara buyuk gorev dusmektedir. Ya islam dini inancini ve imanini uygulamasini inancta tutacak ve politikanin bir somurusu olmasini onleyecek ve de sosyal olarak radikallesmek yerine demokratiklesmeyi benimseyecek ve bunun mucadelesini verecek; ya da tamamen radikallesmenin bir emir eri, kulu biatcisi ve itaat edeni olarak kalacaktir. Iste toplumumuzun ve farkli halklarinin ve kesimlerinin ivedi karar vermesi gereken nokta da burasidir. Nedir islam? Sadece inanir ve iman edenlerin, bir inanc ve iman uygulamasi midir? Baska inanc ve iman uygulama ya da inanmama ve uygulamamalari ile birlikte bir cografya ve toplumda demokratikleserek yasayabilir mi? Ya da bir devlet hukumet yonetim yonlendirimi olarak politik dinci cikarin getirdigi bir radikal tek duze baskasina yasam hakki vermeyen ve herkesi kendi Kuran'i anladigi ve uyguladigi gibi inancina ve imanina mahkum etme Adina cihad eden bir duzen/sistem midir? Herkes bu sorulari iyi dusunmeli ve yanitlamalidir, yarin basta ulke ve toplumumuz icin, cok gec olabilir.
  10. Hayati yasamanin en bilincli yolu, kendine ait olan bu hayata tamamen kendi secim ve kararlarin ile yasamak senden istenen hayatiyasamak yerine; kendi hayatini kendin yasamak. Ayrica bu baslik ateistlerin yanit verecegi bir baslik, inanirlarin degil.
  11. Ozaman once ulke disindakilerle ugrasacagina, kendi ulkende senin dinin ve peygamberin ile alay edenlere karsi cik. Mesela Tayyip'e Allah'inin tum vasiflarini verenlere, kendinive kardesini peygamber ilan edenlere, bakara/makara diye ayetlerinle alay edenlere. Bunlara neden sessiz kaliyorsunuz? Ilk adim falan degildir. Tarihi bilmeyen ve carpitanlara gostermektir.
  12. Ozaman neden yazisiyoruz? Ben sadece bilimsel olarak yazisabilirim. Inanclar ideolojiler ile yazismam. Bende bilimsel yazismayanlar ile yazisacak bir sey bulamiyorum. Sonucta inanclar aklin kendine sorgusuz dogruladiklaridir ve bilimsel olmadigi icin de yanlislnamazlar. O yuzden bilmek ile inanmak inanc ile bilinc farklidir.
  13. Yaratilisin ilk yaratan ve yaratici kisir dongusu vardir. Senin Allah'i ilk yaratici olarak inanarak kabul etmen bile, onun oncelik sorununu icerir. Evrimin bir tartismasiz ve gecerli olgu oldugunu sana verdigim linkte gosterdim. Dedigim gibi sadece inancini sorgulamaktan korkuyorsun. Sana verdigim linkte ara formlar da vardi. Sen ara formun ne oldugunu da bilmiyorsun. Tamamen H.Yahya sacmaligini guduyorsun. Bilim gozlemi olmayan hic bir seyi arastiramaz. Ortada gozlem yokki neyi arastiracak? Tesadufun de ne oldugunu bildigini zannetmiyorum. Cunku senin anladigin anlamda evrimde bir tesaduf yoktur. Her olmus ve gozlm verenin sarti zamani ortami vardir. Senin sorunun "okuzun altinda buzagi aramak" bilim sadece gozlemini aldigini dile getirir. Uzaktan yakindan ilgisi yok. Evrimde de bilimde de tesaduf yoktur, random demek rasgele secilim demektir. Yani secen bir oxzne yoktur. Sen boyle sabit fikirli ve pesin hukumlu oldugun surece aslinda benim sana yanit yazmamin bir anlami yok. Cunku bilgiye ve dusunceye saygin yok. Sadece sorgusuz inandigin cagdisi inancta israr ediyorsun. Anlamsiz kifayetsiz tamamen uydurma kendi inancina sarilmak icin yazilmis cumleler. Kusura bakma da evrimi bilmeyen birisine bir seyi aciklamak zordur. Tutarsiz cagdisi anlamsiz mantiksiz yanitlarina yanit vermemin bir anlami yok. Tutarlive mantikli bir seyler yazarsan, yanit veririm.
  14. Ilk gunden derken! Dedimya evrimin ne oldugunu bilmiyorsun. Bilimsel olarak bir suru fenomenin zamansal yasi ve baslangici ortada. Yaratilis sadece fizik otesi bir uydurmadir. Hic bir bilimsel yani yoktur. Ayrica insanoglu senin dinin gibi baska dinlerde de farkli yaratilis masallari anlatmis. Bugun canlilarin nasil oldugu dogdugu gozlem verirken, sen neye dayanarak yaratrilisi one suruyorsun? Evrimin inanca ihtiyaci yoktur olgusu da teorisi de bilimseldir. Senin yaratilis masalinin bilimsel yani nedir?
  15. Peki AKP surekasinin daimi dini carpitan ve din ile alay eden soylemleri icin ne diyorsun? Mesela Tayyip'e Allah'inizin vasiflarini vermek gibi Yapilan onca yolsuzluklari, hirsizliklari, kara para aklamalarini "yetim hakki yeme" leri v.s. dinin adina nasil acikliyorsun?
  16. Ilahiyatcilarin farkli soylemleri burda. http://www.turkish-media.com/forum/topic/363674-charlie-hebdo/page-4?do=findComment&comment=1119439 Mesela "bakara/makara" ya sizlerin ses cikarmamasi gibi.
  17. Ayni anlamsiz ve tutarsiz cumleler. Evrim bilimseldir ve bilimin diger dallari gibi bir dalidir. Lutfen en azindan linkleri okumazsan da, internetten evrim ile ilgili guncel bilimsel makaleler oku. Verdigim linkte evrimin bir olgu oldugu yani tartismasiz gecerli oldugunun kanitlandigi aciklaniyordu. Sen ise hala 2 asir gerideki Darwin'e takili kalmissin.
  18. Anlasildigi uzere verilen linki bile okumamissin ki, evrim ile ilgili anlamsiz bir aciklama yapmissin. Yukarida da bilimsel aciklama olmayan bir ornek cumle vermissin.
  19. Sen istersen once bir siteyi konu ve kavram basliklari olarak bir dolas, yazilanlari oku; o zaman belki bu tip yanlis bilgi iceren mesajlarda yazmazsin. Asagida bu basliklardan bir link ornegi. http://www.turkish-media.com/forum/topic/294753-modern-cagda-evrim/page-1
  20. Bilim propaganda yapmaz. Sadece gozlemi ile aldigini buldugunu ve olgusunu ya da deneye tabi tuttugu teorisini ortyaya atar. Nedir propaganda? Propaganda yapanlar, kendi dediklerinden emin olmayanlar ve dedikleri ile ilgili algi carpitmasi yaratmak isteyenler icindir. Bilimin boyle bir seye ihtiyaci yoktur.
  21. Nedir cozum vermeyen teori. Bugun evrim bir olgu ve teoridir. Tum biyoloji ve canlilik ta bu evrimsel biyoloji uzerinden islem gorur. Bugun tiptaki ilerlemelerin temeli de budur. Bence sen once kafanda sabitlenmis bilgileri guncelle. Senin bilgilerinin cogu eskidi ve 19. yuzyildan kalma. Su an 21. yuzyildayiz.
  22. Kuran sadece kul ister, kul ise birey degildir. Muslumanlarin dunya toplumlarindaki ulke ve toplumsal durumlari ortada. Ben materialist olmadigimi soylemistim. Ayrica idealist de degilim. Benim dusunce tarzim, metafizik ya da varligin ne oldugu uzerine degil; aksine onu fenomen olarak algilayan ve her turlu fonksiyonel davranisini ortaya koyan insanoglu ve onun kavramsal bilgisi uzerine. Modern cag ogretisi, bilimsel olarak din ya da teolojiyi icermez. Bunlar felsefi ogretilerdir. Ben Darwinist te degilim. Serbest dusunurluk ise, insanogluna dogumdan itibaren verilen her turlu degerin savunusu ya da karsi cikisi yerine; o degerlerin ne oldugunun neden verildiginin ve nasilinin sorgulanmasi ve de gerektiginde insanlik Adina onlardan arinilmasi ve kurtulunmasi. Yani onlara kendi kontrolunu verip; onlar ugruna can alip verme yerine, onlarin control edilebilip; sadece gerektiginde kullanilip, paylasilmasi. Ayrica serbest dusunce, ideolojik inancsal izmsel v.s. dogma ve otoritenin ongorduklerine degil; sorgulama, mantik ve bilime dayanir.
  23. Papa Ilahiyatci mi? O cumle Turkiye icindeki ilahiyatcilar icin soylendi.
  24. Bu basligin konusu "C.Hebdo" dan ziyade, yasak olarak bilinin Muhammed'in aslinda daha once tarihte resm edilmis olmasi. C.Hebdo ile bagi ise, daha once resm edilmis Muhammed'in sanki ilk defa C.Hebdo resm ediyormus gibi olan algisinin yanlisligini ortaya koyma. Papa'nin yorumu ise katliam ile ilgili, Muhammed'in resm edilmesi ile ilgili degil. Ayricaben baska bir baslikta ifade ozgurlugu ile hakaret farkini acikladim. Sonucta dini bakis acisinin kendi icinde bir tutarliligi vardir. Ustelik musevilik, hristiyanlik ve muslumanlik tum kollari ile birlikte zaten ayni ibrahimi dilin farkli dall;aridir.
  25. http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7212-evrim-kelimesinin-etimolojik-kokeni-ve-kavramsal-algi-anlam-sorunu/

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.