Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Gozlem kavrami her seyden once algi karmasasi yaratmaktadir. Bilissel olarak gozlem; Birincisi goz ile ve sadece gorme/bakma duyusu ile sinirli degildir. Ikincisi sadece insanoglu ile sinirli degildir. Ucuncusu genelde bilimsel olarak kullanilan bir kavramdir. Dorduncusu insanoglunun gozlem vermesi yaninda, insanoglu disindaki her turlu fenomenin de insanogluna gozlem vermesi vardir. Besincisi gozlem verenin gozleminin alinmasi algi ile mumkundur. Altincisi bu algi sezgisel/duyumsal ya da duyusal algidir. Yedincisi eger gozlemin algisi sezgisel/duyusal ise algi ideolojik/inancsal; eger gozlemin algisi duyusal ise algi bilimseldir. Burada bilimsel ve inancsal alginin gozlemi farkini cok iyi algilamak gerekir. Epistemolojik olarak inancsal gozlem, genelde duyumsal/sezgisel alginin algilayanca bir gercek ile dogrulanmasi anlamini tasir. Burada iki farkli inancsal/ideolojik gozlem soz konusudur. Birincisi inancsal/ideolojik alginin insanoglu eliyle fenomenlestirilmesi/somutlastirilmasi. Buna en guzel ornek her turlu etik ve politik izmin duzenlesmesi, sistemlesmesi, kurumlasmasi ve fenomenasl insasidir. Ikincisi, inancsal/ideolojik alginin insanoglu eliyle gozlem veren bir fenomen ile ozdeslestirilmesi. Buna da ornek, bir fenomenin aklin inandigi ve dogruladigi ile inanilan ile ozdeslestirilmesi. Tanri=evren gibi. Peki eger sezgisel/duyumsal bir yaratilan ya da fenomen ile ozdeslestirilen ya da fenomenlestirilen ve gozlem verenin, bilimsel olup olmadigi nasil kavranacak ve bilissellige cikarilacak? Buradaki bilimsel/inancsal kavram farkini bilim, bilimsel olarak olgu ve gercek/dogru farklari ile aciklar. Eger bir gozlem, tum insanoglunca algilaniyor ise bu gozlem bilimseldir. Eger bir gozlem sadece inanc, ideoloji ile dogrulanarak/gerceklestirilerek algilaniyor ise, bu gozlem inancsaldir. Olgu olan gozlemin, insanoglu iradesinden bagimsizligi soz konusudur. Halbuki gercek/dogru olan gozlemin olabilmesi icin tamamen insanoglu urunu olmasi gerekir. Burada her iki gozlem de insanoglunun kavramsal bilgisi ile ortaya konabilir. Mesela agac insanoglu iradesinden bagimsiz olarak gozlem verirken; Demokrasinin gozlemi tamamen insanogluna bagli bir gozlemdir. Demekki burada gozlemin iki ana farki gorulur. Birincisi insanoglundan ve iradesinden bagimsiz gozlem veren olgular; Ikincisi insanogluna ve iradesine bagimli ve sadece insdanogluna gozlem veren dogrular/gercekler. Burada dogru genelde inancin/ideolojinin temelindeki gozlem olurken; gercek genelde somut, insanoglunun duzen, kurum, insa ettigi gozlemdir. Bu tur gozleme olay da diyebiliriz. Iste bu temelde olgusal olan ve fenomenal bir tabani olan ancak gozlem ile yanlislanabilir ve yanlislanabilene kadar herkesce gecerli olurken; dogrusal/gerceksel olan ve fenomenlesebilen ya da soyut olarak kalabilen gozlem, sadece inananca ve ideolojik tabaninca oldugundan degisken, goreceli ve yanlislanamazdir. Buradaki degisken ve gorecilik; inancsal ve ideolojik farklardir. Yanlislanamamak ise, bu dogrusal/gerceksel gozlemin tum insanligi kapsamadigi ve sadece gozlemleyence dogrulanmasi/gerceklesmesidir. Iste burada hem insanoglu disi fenomenin, insanoglunun fenomenlestirdiginin, hem bilimsel hem inancsal/ideolojik gozlem farkinin, hem olgu hem gercek/dogru farkinin bilisselligini kavramak gerekir. O yuzden bir gozlem; ya fenomenin verdigidir, ya insanoglunun fenomenlestirdiginin verdigidir; yasomuttur, ya soyuttur. Buradaki somutluk ya direktir, ya da indirektir. ya olgudur, ya da gercek/dogrudur. Ya herkesi kapsar, ya da sadece gozlemleyeni. Ya bilimsel/teoriktir, ya da inancsal/ideolojiktir. Iste bir yerde her turlu ogeyi bunyesinde barindiran gozlemin, vermesi/almasi ve bilhassa bilisselligi cok onemlidir. Cunku sadece bilimselligin degil; numenal insanlassmanin da en onemli eylemidir.
  2. Daha once de sordum. Inanmak ile bilmek farkini aciklar misin? Cunku ancak bu farkin bilinc ve algisi bilimin bir inanc olmadigini algilar. Yani temelfark sudur. Ya bil kokunden ya da inan, var ve ol koklerinden yola cikarsin. Bilim bil kokunden yola cikar.
  3. Evrensel insan zihniyetinin, disaridan bakis acisi ve notr algi ile, yani mudahele etmeden ve elestirmeden ortaya koydugu ego cesitleri sunlardir. Birincisi, egonun bilinc alti kalis ve bilince ciks temelli iki farkli tarihi vardir. Bu tarih farkini ayiran, insanoglu tarihinde ilk defa, insanoglunu temel alarak ortaya attigi nihilist bakis acisi ile Nietzche'dir. Nietzche' insanoglu tarihinin asama kaydetmesinde buyuk payi olan bir felsefi dusunurdur. Nietzche'nin nihilizm oncesi, daha oncedebu baslikta acikladigim gibi, insanoglunun tek bir egosu vardi. Bu ego, toplumsal kisilik dedigim, kisiye dogumdan itibaren verilen etik ve metafizik yonlendirim ve yaptirimlarin temelinde, kisinin icinde, bulundugu, tarih ve cografya sartlarinin olusturdugu toplumun bir kisisinin egosuydu. Bu ego, birey ve ben bilincinden ziyade, verilen degerler temelinde AYRIMCI BIZ icerigindeydi. Yani kisi, kendisine verilen her turlu degerin dogrulugunun inanciyla, bu degerlerin yasam boyu savasimini vermekteydi. Kendisi birey olarak ortada olmasa bile, onun bir bir olarak aldigi tatmin, aldigi degerleri ugruna verdigi savasim yasam ve caniydi. Nihilizm sonrasi, yani insanoglu temel olarak kendisini alma vasfiyla, daha onceki nesnel/oznel degersel ve genelde insandisi, insanlikdisi ve tatmin edici ego; zihniyeti korumakla birlikte, dusunce olarak ve Nietzche'nin insanoglu turu degilde, biri uzerine (overman) yogunlasan dusuncesi olarak, turden ziyade, insanoglu birinin egosuydu. Bu ego, insanoglu birinin turu bunyesinde kendisini konu ne olursa olsun, dusunce ve davranis ne olursa olsun "Ben tekim/ustunum/baskayim/gucluyum v.s.) temelli bir icerigin yaninda "ben bir hicim, kulum, koleyim, emir kuluyum v.s." icerigi de tasiyordu. Bu iki cesit ego, iki farkli elbise giyiyordu, bunlardan birincisi "ben herkesi ve herseyi, kendi cikarim ve yararim adina, kullanirim, harcarim v.s.), digeri de kendi icinde ikiye ayriliyordu, birincisi " insanlardan banane, ben sadece kendimi dusunur ve kendim icin yasarim v.s." temelli bananecilik, digeri de "madem ben bir hicim, o zaman beni teslim alacak baska bir guc var" temelli dusunce ile, bilhassa nesnel temelli olgulara oznel icerik vererek kendini ona teslim ediyordu, panenteizm ve ve varolusculuk bunlara ornektir. Yani, insanoglu biri temelini, ayni Nietzche'nin insanoglu disini sifirladigi gibi, sifirliyor ve kendisine kendisini teslim edecek baska gucler ve degerler buluyordu. Burada bilimin bu ego temelinde algilanan, gen bencildir ve guclu olan kazanir ifadelerini de mihenk tasi olarak alalim. Ozetlersek; Bagimli ego cesidi; dogumdan verilen, toplumsal kisilik/kimlik Etik yukumsuz ego cesidi, nihilizm, post-modernizm Tanrisal temelli en ust ego cesidi, panenteizm Madde temelli en ust ego cesidi, madde, evrim, evren, varolus v.s. ve onlara teslimiyet/tanrilastirma Bencil ego cesidi, pasif, bananecilik ve psikolojik bunalim, bireysel cozum (meditasyon, v.s. temelli zihni bosaltici kontrol) robotlasmak Bencil ego cesidi, aktif; bireyci akilcilik, guc otorite, iktidar temelli fakat "ben" ve iceren ayrimciligi, cikarli, her turlu insanlikdisi su istismari, duygu somurusunu, dusunce ve davranisi vicdan sinirlari disinda mubah kilan Gunumuzde ve su anda; dogal egonun aktif kesimi, diger egolari yonlendirmekte ve yonetmektedir, onlari birbiriyle carpistirir, kullanir, elimine eder, pasiflestirir, teknik ve bilim ile uyutur, oyalar, izmleri birbiriyle savastirir ve ayrimciligi toplumsalliktan, kisisel duzeye indirger, her turlu ikiligi biribirine kirdirtir, dusurur, savastirir kendisini koruyucu/kollayici v.s. temelli gosterir. Iste kisaca, dogal zihniyetin dogal egosunun resmi boyledir ve bu resim, evrensel insan zihniyetinin insan ozlu selfin zihniyet acikligi, bireysel hak ve ozgurlukleri, antiayrimcilik ve farklar birligi ve esitligi, insanoglu turu ve birine, hem kendi biri, hem de diger birler olarak zarar vermeme ve rahatsiz etmeme ve de notr algi ve disaridan bakis acisinin epistemolojik gercekligi temellidir. Insanoglu turu birinin, bireysel bilincli tursel selfidir.
  4. Etymology From hylo- +‎ theism. [edit] Noun hylotheism (plural hylotheisms) 1.Theory equating matter with God or merging one into the other (see pantheism). 2.Doctrine of belief that matter is God, or that there is no God except matter and the universe (see materialism). Materyalizm, felsefenin metasfiziginin varliksal/ontolojik ideolojilerinden/bakis acilarindan biridir. Birincisi materyalizmin varlik temelindeki metafizik katagorisi; substential existence, yani mustakil var olan varliktir. Yani mustakil var olan varlik maddedir. Bu bir bakis acisidir. Peki bu bakis acisinin tanrilasmasi nasil mumkundur? Tanrilasma olarak tanrilastirilan tanrinin, mesela Allah'in tanrilastirilmasina bakalim. Aklin verdigi; ilk, mutlak, tek, kesin, degismez," v.s. Buradaki sorun aklin bilimsellik disina cikmasidir. Birincisi bilimin bilimselligi bir fenomeni ya da numeni degil; onun gozlemini ortaya koymasidir. Ikincisi; bilimin temelini teskil eden bilgi; degisken, yenilenebilir, degisebilir olarak vardir. Aksi bilginin bilimsel degil; inancsal algisidir. Ucuncusu, bilimin temelini olgu meydana getirir. Bir olgu evrensel onay almis olarak bilimsel tartisma disidir. Dorduncusu, bilimin temelini gozlem meydana getirir. Gozlem de algi temelinde sinirsiz ve daimi bir insanoglu eylemidir. Besincisi olgu ile gozlem bagidir. Bir olgu hem gozlem vermeli hem de teorisi test edilebilmelidir. Bunun aksi bir durum halinde olgunun gecerliligi son bulur. Bu da gecerliligin gozleme bagli oldugu anlamindadir. Yani bir gozlem elde olan olgunun disinda bir gozlem ortaya koyarak ve bunun teorisini test ederek eski olguyu yanlislarsa, bu olan olgu gecerliligini yitirir ve yeni olgu gecerli olur. Iste bu gecerlilik gozlem ile yanlislanabilene kadar olan gecerliliktir. Iste butun bu siralananlar, bilimselligi, bilimi, bilgiyi, bilisselligi, olguyu, gozlemi v.s. yukaridaki gibi "mutlaklastiramaz, kesinlestiremez, teklestiremez,ilklestiremez,sabitleyemez v.s." iste bir seyi bu sekilde akilcilik ile noktalamak inanctan ve ideolojiden ote gecemez. Eger bir materyalist, materyalizm algisinda maddeyi; onun gozlem vermesi disinda, her hangibir sekide akilciligi ile; mutlaklastirir, kesinlestirir, teklestirir, ilklestirir v.s. ise; bu bilimin, bilginin, olgunun gecerliligini ve yanlislanabilirligini ortadan kaldirmak; bilimi, bilgiyi sabitlestirmek, mutlaklastirmak, kesinlestirmek v.s. kisaca noktalamak anlamina gelir. Bu akilciligin yaptigi bilimin, bilginin, alginin, gozlemin her turlu sinirliligi ve degismezligi anlamina gelerek; bilimi ve her turlu bilimselligini inanca teslim etmek demektir. Iste bir materyalist bu yukarida belirtilenleri madde adina yapiyorsa; o aklinda inandigi tanrisini bu ozelliklerle ile kendine dogrulayarak ve bunu da madde ile gerceklestirerek, yani Allah yerine; madde=kesin, mutlak, ilk, tek, degismez, sabit v.s.esitligine yonelerek maddeyi tanrilkastirmakta ve hyloteist olmaktadir. O yuzden kendini materyalist olarak gorenler; materyalizm algi ve bilgilerini gozden gecirmeli ve madde tanriciligina yonelip yonelmediginin bilinc ve farkinda olmalidir. Aksi taktirde Allah'a karsi cikacagim derken; maddeyi Allahlastirirlar, tanrilastirirlar.
  5. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefe
    Insanoglunun; sezgi-duyum-his yoluyla algiladigi ve kavramlastirdigi olguya inanc denir. Inanclar, soyut olarak kavramlastirilmistir. Inanc; yansisi algilanarak kavramlastirilan maddenin karsitidir. Soyut kavramlar-sevgi, nefret, dogru, yanlis, iyi, kotu, hurriyet, demokrasi ,tanri v.s. evrenseldir. Sorun bu evrensel kavramlarin ifadesinde cikmaktadir. Kavram olarak; ikili-seye inanc- ve karsitlik-inanma inanmama-karakteri gosteren soyut kavramlarin ifadesi ise tektir. Kavramlar, evrensel olsada; IFADESI; KISISEL VE OZNELDIR. O yuzden; bir kavramin ifadesi; hem goreceli, hem de degiskendir. Bir kisinin dogru dedigine, baskasi yanlis diyebilir. INANCLAR, CISIMLESTIRILIRSE; INANILIR. Bu su demektir. Dogru; bir ideolojinin, bir gelenegin, bir ahlakin, bir idare sisteminin, bir dusuncenin v.s. dogrusudur. Sevgi; bir anne-babaya, kardese, arkadasa, vatana, millete, siire, sanata v.s. duyulan bir sevgidir. Ustelik; soyut kavramlar-inanclar- mutlaka cisimlestirilmistir. Eger, bir soyut kavram; vucut bulamamissa; ona inanc mumkun degildir. Soyut kavrami; cisimlestiremeyen, kisi o kavrama inanamaz. Bu zaten; kavramin ikili karakterine terstir. Onemli olan ise; bu soyut kavramlarin ifadesinin, kisisel olmasi ve kisi tarafindan cisimlestirilebilmesidir. Tarihler boyu, cisimlestirilen inanclar; insanoglunun bir kullanim araci olmustur. Eger, bir kisi; inandigi soyut kavrami, bir cisme oturtamazsa; o zaman inanmasi mumkun degildir. Soyut kavramlar yasadikca ve cisimlestirilebildikce; inanc devam eder. Mesela; ateistler, tanri soyut kavramini cisimlestiremedikleri icin; inanmazlar. Ilikinsanoglu bile; tum soyut hislerini cisimlestirerek cesitli maddeleri-agac, gunes, ay, dag v.s. tanri yaptilar. Hatta daha sonra soyut kavramlara bile tanri buldular-guzellik, iyilik, kotuluk v.s. INANCIN TAMAMEN INSANOGLUNUN DUSUNCESINDEN ARINMASI ICIN; ONCE CISIMLESEMEMESI VE SONRADA; CISIMLESEMEYEN SOYUT KAVRAMIN, KULLANIMINA IHTIYAC DUYULMAMASIDIR. Cunku, soyutlar, insanoglunu; dusunce ve davranis olarak; biribirinden ayiran, tartistiran, erk sahibi, bencillik sahibi yapan ve cikar olarak kullanimi getiren olgulardir.
  6. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefe
    Insanoglunun; normal veya dogal olarak ve alisilagelmis ve otomatiklesmis;tumdengelim ve tumevarim, mantigi ile; Farkli icerikteki;cikarsama ve curutme mantigi asagida; karsilikli olarak dizelenmistir.Sagdaki mantik, dogal ve normal olan; soldaki ise; farkli olan mantik yurutumudur. DIFFERENT UNIVERSE OF DISCOURSE DEGISIMDEN-BASKALASIMA BIREY-BIREYCI,VATANDAS BIREYSEL-TOPLUMSAL INSANSAL-INSANDISI, MADDE-TANRI EVRENSEL-ULKESEL, ENTERNASYONEL NOTR ALGI-DOGRU ALGI DISARIDAN-ICERIDEN DUSUNDUREN DUSUNCE-DOGAL DUSUNCE QUA YANASIMI-KISISEL YANASIM INSAN-KAVRAM,MADDE,DUSUNCE INSANLIK-INSANOGLU KAVRAMA-ANLAMA TUM RESIM-TARTISMA UCLEM-TEKLEM,IKILEM DORTLU KARAKTER-TANIM SORUN-GORUS CURUTME-ISPAT CIKARSAMA-EKLEME SAYGI-EMPOZE VICDAN-BENCILLIK ARINMA-KORUMA FARK-AYRIM ERKEKSEL-DOGAL BIREYSEL-OTORITER ANTIAYRIMCI-MICROAYRIMCI HAK,OZGURLUK-BASKI GUVEN,RAHATLIK-KORKU FELSEFESI BIREYSEL KISILIK-SURU PSIKOLOJISI BOYUNDURUK TUTSAKLIGI-KADER,KABULLENMISLIK YENILIK-ALISILAGELMISLIK NEDENLEME,SORGULAMA-KABUL, RED DEGERLENDIRME-VERILER AMERIKAN IDEALIZMI-EMPERYALIZM DUSUNEN,ACIK-CEMAAT,ROBOT COUNTERNIHILIZM-NIHILIZM BIREYSELDEVRIM-TOPLUMSALDEVRIM OLUSUM-DEGISIM-DONUSUM-BASKALASIM-BAS, SON, ILK YANLAMA-NOKTALAMA, KESISTIRME FARKI KOYMA- OZDESLESTIRME CIZGISEL-NOKTASAL Belirtilen kelimelerinicerigi, yeteri kadar algilanamaz ve detayli bir acilim istenirse; o kelime detayli anlatilabilir. Mukayeseli listede, tamamlanmis degildir.Ama ana hatlariyla belirtilmistir.
  7. Evet ne demek istediginizi algiladim. Yalniz burada "ureten" yerine "urettirilen" daha uygun. Cunku sonuctadirektifler ve emirler/gorevler yerine getiriliyor.
  8. Keske tum hurafeler tarih olarak belirtilse ve tarihi gecince de akillardan arinsa, ne guzel olurdu. Ama maalesef inanc oyle bir "inatci/tutucu" ki bilim onu bilimsel olarak curutse bile, o bilimsel karsitliginin inancina devam ediyor. O yuzden de metafizigin fizik otesi ve hurafeleri, efsaneleri, mitolojileri, mucizeleri mistisizmi v.s. mantiksal olabilirlik olanagi tasimasa da; inanc inadi olarak devam ediyor. Cunku inanc oyle bir beyni esir alir ki; onun sorgulanmasi herseyden once bilinc ve farkindalik ister. Genelde de bilincalti olarak sorgulanmaz ve sorgusuz/suaslsiz kabul icerdiginden de; kaybedilme ego korkusu yasar ve ustelik yerine bir sey konulamazsa da kisiyi sosyo-psikolojik olarak bosluga dusurur. O yuzden ben bir her turlu inancsal degerini kaybetmis nihilistin, insanogluna zarar vermesi yerine; sirf bu zarari vermeme adina bir beynin inancini bilincaltinda korumasini yeglerim. Sonucta nihilizm de insanoglu tursel bilinc ve farkindaligi yoktur ve sirf kendi ben ego bireyci cikari icin, her turlu insanlikdisi dusunce ve davranisi guc ve iktidari eliytle mubah ve mesru kilar. En guzel ornegi emperyalist zihniyettir. O yuzden ve bu acidan bir inancli ya da inancsiz yerine; onlari kendi her turlu cikari icin insanlikdisi amac ile kullanan tehlike emperyalist zihniyettir. Bunun basinda dogallikve bilim gelir. Tanri din de bu kullanimdan nasibini alir.
  9. Bireyin Evrensel Insanligi Mustakil var olan varligin, yani bireyin, 7'li bir ifade ozu vardir. Bunlar; Beyin, dusunce, kavram, algi, yansi, sezgi ve duyudur. Bir bireyin hem evrensel butununu, hemde insansal butununu, ortaya koyabilmesi ise; bu 7'li den, sadece birine , yani yansisina baglidir. Bireyin, iste tek farkinda olmadigi yetisi bu yansisidir. Cunku birey, hicbir zaman kendi yansisinin algisina vakif olamamistir. Hep bireye, kendi disi yansimistir. Birey, ne zaman kendi yansisina vakif olur ve onu nedenler sorgularsa; iste o zaman hem evrensel, hemde insansal olmasinin yolu acilmis olur. Bu ayni zamanda insanoglunun; insandisilik, insanlikdisilik, insanozaleyhtecilik koken ve temelinin de farkina varisinin ve nedenlemeye-sorgulamaya baslamasinin baslangicidir. Iste, bir bireyin; kendini ve yansisini disaridan bakis acisiyla gorebilmesi ve notr algilayabilmesi, onun hem evrenselligi hemde insanligi algilayabilmesine esdegerdir. Cunku, bir birey; kendi disindan aldigi yansiyi; yine kendi algisina gore ifade etmektedir. ISTE BU IFADEYI BIREY, ASLINDA; KENDI YANSISINA DONDURMESI GEREKIR. Bunu basardiginda; dogrulara ve inanca insandisilik ve insanlikdisiliga ihtiyaci kalmayacaktir. Cunku her dogrunun, kendisine ve insan olmaya, insanlik sunmaya karsi bir dogru oldugunun bilincine ve farkina vararak; butun dogrularini cikarsama ile yanlislayarak curutebilecektir. Bu da, hem bireyi; hemde oniun insanoglu gorunumunu, oze insan olma ve insanlik sunmaya yonlendirecektir. Iste, burasi; sorunun ilk defa, cozume yoneldigi yer ve zamandir.KENDININ, KENDINE OZ VE KENDI OZ DEVRIMIDIR. Iste evrensel-insanin dusunce tarzini ve felsefesini anlamak bu TERSLIGI, DALALETI, AYKIRILIGI VE FARKI ALGILAMAK VE YANSITMAKTIR.
  10. Evrensel-insan, bireysel kisi farki Beni ve yazdigim yazilarimi; daha iyi algilayabilmeniz icin, bu aciklamayi yapmayi gerekli buldum. Genelde, ben-evrensel-insan, gorus belirtirken, yazilarimda; bireysel kisi olarak, bir tutum, yer,konum almiyor, gorus belirtmiyorum. Bunun, anlami; evrensel-insanin, belirttigi gorusun icinde, bireysel kisiliginin yeri, konumu tutumu yok. Yani, evrensel-insan, konunun ve sorunun tum hatlariyla, ve her yonden bir resim olarak, ortaya koyusunu; bireysel kisiliginin disindan, ve bireysel kisiliginin gorusune yer vermeden, notr olarak ortaya koyuyor. Yani, evrensel-insan; hem kendi bireysel tutum veya konumunun disindan; hemde kendi bireysel tutumu, konumu, resimde olmadan, yani notr yaziyor. Bu, evrensel-insanin,birey olarak, herhangi bir konuda dusunce belirtirken, kendi bireysel gorusune, tutumuna yer vermedigi anlamina gelir. Eger, evrensel-insan, birey olarak, yazdigi konuda, yer veya tutum veya konum aliyorsa; iste o zaman o yazinin icerigi; evrensel-insanin degil; onun bireysel gorusunun yazisidir. Cunku, yazisinda, kendi yer,tutum ve konumunu ortaya koymustur. Dolayisiyle, evrensel-insanin yazisi; felsefi, bilimsel, politik sosyal, siyasal v.s. icerikte olarak kendi bireysel, tutumu, gorusu, konumu yer almadan yazilmistir. Bu tip yazi sekline, bireyin; evrensel- insan olarak, yazmasi denir. Yani, bireyin gorusu, tutumu, yeri, konumu v.s. yazinin icinde yer almamakta ve belirtilmemektedir. Evrensel-insan, yaziyi yazarken, bireysel gorusunu, tutumunu ortaya koymamis; yani notr olarak yazmis, ayrica, evrensel-insan olarak bireysel gorus ve tutumunun, konumunun disindan bakmistir. Evrensel-insan'in, notr algisi ve disaridan bakisi; ancak bireysel gorusu, yeri, tutumu ve konumu yazida yer almazsa mumkundur. Bu tip dusunceyi, gorusu, davranisa dokme-yaziya ve konusmaya-sanati, bildigim kadariyla, Turkiye' de bilinmemektedir. Maalesef, ayni zamanda algilanamamaktadir. Disaridan bakis acisi ve notr algilamanin temeli budur. Buna felsefe dilinde, qua-olarak, niteliginde, sifatiyla-, felsefesi denir. Yani, filozof, filozof olarak konuda yer, tutum, konum almadan, konunun notr ve disaridan bakis acisinin goruntusunu, resmini verir, kendi gorusunu belirtmez.
  11. Ideolojik ve Inancsal Siniflandirma-Qua Felsefesi/Nonizm Dunya ve Turkiye tarihinde ilk defa evrensel-insan zihniyeti, serbest dusunurluk, yapilandirmaci epistemoloji, qua felsefesi ve bilimsel/bilissel/kavramsal olarak her turlu gelmigecmis ve gunumuzdeki her konu ve kavramdaki metafizigin varliksal ontolojik ve teolojik temelindeki ve etigin her konu ve kavramindaki (milli, dini, toresel, politik, geleneksel, ahlaki v.s.) yonlendirim ve yaptirimlarin; kisaca insanoglu eliyle, aida, ait, icin ongorulen her turlu "bu budur/bu boyledir/bu boyle olur" temelli emirsel dayatilan numenal yeti deger, veri ve tabularinin siniflandirilmasini verecektir. Bu siniflandirmaya gecmeden once tum ideolojik ve inancsal numenal yeti verilerinin dogrusal ve gerceklik temelindeki bitmisliklerinin ve belirtilmisliklerinin daimi ve suresiz kaliciligini goz onune almak ve bunun bilimselligin yanlislanabilirlik temelli; gozlemine, olgusuna, bilgisine, kavramina ve algisina ters dustugunu soylemek ve bilimselligin bilissel ve bilincli ve farkinda olarak kendisini ideolojik inancsal dogru ve gerceklerden farkli kilmasini bilmek ve hatirlamak gerekir. Bu siniflandirma da temel insanoglunun yarattigi ve kendi disi bir guc olarak tanrilastirdigi, yaratilissal, tanrisal, ve teleolojik icerikli akilli tasarimci, programlayici, planlayici temelde tanrilastirilan her soyut/somut insanoglu disi bir guc ve bunun yine insanoglu eliyle, adina, ait ve icin olarak dunyaya indirilen; sistemsel, duzensel, kurumlasmis, kuramsallasmis her turlu insanoglunu toplumsal, ulkesel, bir cografi butun temelinde yasatan, yonlendiren, yoneten, egiten ve yetistiren dini yapilanmanin her turlu etik yonlendirim ve yaptirimlari temelinde olacaktir. Bu konuda her seyden once bazi carpik algi veren kavramlarin aciklanmasi gerekir. Teizm genelde poly yani coklu, ya da mono yani tek icerikteki polyteizm ve monoteizm olarak hem insanoglunun tanrilasstirdigi soyut tanrilari hem de bunlarin dunyevi uzantisi dini sistemleri, duzenleri ve yonlendirim yaptirimlari icerir. Bu acidan siniflandirmanin basini her iki temelde de teizm cekmektedir. Teizm-mono, poly ve dinli/tanrili Ikincisi deizmdir. Yine kavramsal olarak ve tanrilastirma bazinda teizm ile deizm karismaktadir. Deizmin teizmden farki; tanri olarak fizik otesi fakat somut bir deity ve divinity soz konusudur.Yanliz burada onemli olan dini bir icerigin olmamasidir. Yani ideoloji ve inanc sadece deity ye divinity temelinde tapinmadir. Deizm-dinsiz/tanrili Buna her turlu tasavvuf, mistisizm, varolusculuk, ve hatta belirsiz olabilen bir tanri inancini ekleyebiliriz. Belirli olarak ornekler; Hyloteizm-maddenin tanrilastirilmasi Panteizm-evrenin tanrilastirilmasi Panenteizm-evren-tanri iciceligi varolusculuk-mistisizm. Ucuncu olarak; basta budizm olmak uzere butun etik temelli izmleri verebiliriz. Buradaki fark bir insanoglunun tanrilastirilmasi ve onun dediklerinin yonlendirim ve yaptirim halini almasidir. Buna soyle bir ornek verelim. Mesela eger islam inanci Muhammed tarafindan Allah'a tasinmayip; Muhammed'de kalsa ve adi da Muhammerdizm olsa iste o zaman bu sinifa girecekti. Kisaca burada budha gibi tanrilastirilan ve dini icerigi olmayan bir ideolojik inancsal soz konusudur. Buna kavramsal siniflama olarak te ve de on ekleri yerine izm demek en tutarlisi olacaktir. Bu da ikiye ayrilir. izmin ortaya aticisi olan insanoglu degil de; sadece onun yonlendirim ve yaptirimlari takip edilir ve ele alinir ve algilandigi bicimde uygulanir. Bu izm cesidi de; tanrisiz fakat dini izm cesididir. Marxizm, kemalizm, fasizm, anarsizm, liberalizm, v.s. temelli etik (milli, dini, ahlaki v.s.) bir sistem duzen kurumlasma iceren ve bunun icin savasilan izmler. Siniflamayi art arda siralamadan once sunu hatirlatmak gerekir. Analojik ve abductive reasoning temelindeki tum cikarsama farkliliklari temelinde hic bir izmin ideolojik inancsal olarak algisi dusuncesi ve uygulanisi; ayni izmi savunan ve takip eden ist ler arasinda bile farklilik gosterir. Cunku her bir ist kendi beyin duzeyinin, bilinci, farkindaligi, bilgisi, algisi ve kendine verileni veya kendi kendine aldigini kendi algisiyla algilama duzeyine gore cografi, toplumsal ve hatta ayni cografya ve toplumda farklilik gosterir. Buna en guzel ornek Islam inancini takip eden muslumanlarin muslumanligidir. Hem kendi arasinda mezheplere ayrilir, hem de Muhammed'den sonra tarihsel karakterleri kendine temel alir. Ayrica diyelim bir indonezya muslumani ile malezya, bengaldes, Arabistan, Turkiye muslumani arasinda her turlu muslumanlik algisi farki vardir. Bu durum diger dinlerde de diger izmlerde de ve var kilinan tanrilastirilan her turlu tanri algi ve anlayisinda da boyledir. Iste bu aklin ayni izm temelindeki ist ic celiskisidir. Aklin farkli izm temelindeki ist celiskisi de dis celiskidir. Aklin Algi "Cimazi/Celiskisi" basligi lakabimdan bulunabilir. Bu hatirlatmalarimizdan sonra aklin kendini inandirak ve bu inancini kendine dogrulayarak gerceklestirdigi ideolojik, inancsal siniflandirma soyledir. Teizm-tekli-coklu, dinli-tanrili Deizm-dinsiz/tanrili izm-tanrisiz/dinli, Bunlarin disinda sadece tanri temelinde ki bu tanri genelde insanoglu eliyle, adina, ait ve icin soyut ve insanoglu ustu ve disi tanrilastirilan tanridir. Iki farkli ideolojik inancsal daha vardir. Bunlar Agnostisizm-tanrinin bilinemezligi; tanrilastirmaya yatkinlik-teist; tanrilastirmaya uzaklik-ateist Ateizm- dinsizlik/tanrisizlik. Buradaki ateizm de iki turludur bir teizm/deizm karsiti olan ateizm (toplumsal mucadele) bir de teist/deist olmayan (bireysel durus) ateizm. Son olarak evrensel-insan zihniyetinin, dogal zihniyetin her turlu her konu ve kavramda ideolojik inancsal dogrusal ve gerceksel sorunlarini insanoglu temelli ve numenal insanlik adina dile getirisinin ve serbest dusunurluk, qua felsefesi temeli isiginda dilin elverdigi aciklama ve kullanim temelindeki secimi ise NONIZM dir. Yani her turlu izm temelli ideolojik inancsal, dogrusal ve gerceksel ist olmanin disinda bir durustur. Cunku temeli bilgisel/bilimsel/kavramsal dir. Bu temel hic bir seyi kalici, mutlak, degismez, sabit bir sekilde "bu budur, bu boyledir" v.s. yapmaz ve yapamaz. Yaparsa bilimsel/bilissel ve kavramsal olamaz. Zaten bu her turlu izm ve takipcileri ist; kendi izmlerini mutlak, kesin, sabit, degismez v.s. bir akilci inanca tasidiklari icin; bilimsel degil; varliksal, inancsal ve ideolojiktir. Dogruluklari ve gerceklikleri de; bu degismez, mutlak v.s. aklin tatmini temeline dayanir. Bilimin bilimsel olarak yanlislanabilirliginin ve gecereliliginin degisimi yenilenimi temelinde de cagdisilardir. Biribirileri ile mucadele ederken; cagi ve bilimselligi yakalamak ve izmlerini sorgulamak yerine, buyuk bir inatla cagin getirdigi bilimsellige de karsi cikarlar. Buradaki ana sorun da; bu felsefi ve ist bilimcilerin bilime, inanc ve ideolojiyi katmak ve bulastirmak cabalaridir. Ustelik bunu felsefe degil; bilim adina yapmak gafletine ve delaletine duserler.
  12. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    Insanoglu tarihinde her turlu teizm ile mucadele teizme karsi cikis ile baslamistir. Bunun tarihi temelini karanlikcag sonrasi gelen ronesans olarak yani 1400 ler olarak belirliyebiliriz. Burada bu tarihten baslayan teizm ili mucadele dogal olarak karanlik cagda tek mumkun olan teistler ve hatta rahipler, papazlar eli ile olmustur. Dusunce ve ifade ozgurlugu, ingiliz ic savasi, yurtseverlik laiklik ve sekularite hepsi bir cesit teizm ile mucadele sonucu cikmistir. Iste nonteizm bu antiteizmin her turlu insanliga verdigi insanlastiramama mucadelesinin farkina vararak nonteizm bilincini ve bilisselligini numenal yetiye tasimistir. Antiteizm genelde ozel olarak ortaya cikar. Yani bulundugu cografi, toplumsal ve tarihi ortamin ozel din ve tanrisina karsi. Iste bu temelde antiteizm ilk basta; anti-islam/hristiyanlik/musevilik v.s. olarak kendini gosterir. Daha sonra bu farkindalik bilinc temelinde tum teolojik ve dini mucadele olarak dunyaya yayilir. Burada da ilk yayilisi teolojik temelden ziyade, religious yani dini temeldedir. Cunku kisiler kendi ortamlarinda bulunan dini uygulamalara ve inanclara bir cesit karsi cikarak isyan ederler. Bu da zaten dusunce ve benzeri hak ve ozgurluklersavasimini getirir. Daha sonraki bilissel bilinc ise; tum mevcut dinlerin ayni icerikte oldugunu algilayarak; bir cesit dinsizlige yonelir. Bunlarin basinda deizm gelir. Daha sonra tanrinin fenomenal ozdeslesmesini saglayan; hyloteizm, panteizm ve panenteizm yer alir. Bunlara paralel olarak teolojiden degil de; gnos yani fizik otesi bilgiden yola cikarak ona karsi gelen agnostisizm siralanir. Bunlarin hepsi ve burada sayilmayan cesitleri, dinsiz ve dini uygulama karsitidirlar. Yalniz butun bunlar tanrilidir. Iste bu temelde sadece din degil; tanri temelli karsi cikan tek bir akim ateizm olmustur. Iste ateizmin antiteizmi de burdan gelir. Bunu gunumuzde R.Dawkins gibi ekonomik ve profesyonel olarak yapan bilim kisileri de sonradan turemistir. Iste bu acidan antiteizm ya din karsitligi ya da hem din hem tanri karsitligidir ve din ve tanri taraflariyla ya ozel de ya da genelde mucadele eder. Anti teizm bir yerde aklin bilincalti sartlanmisliginin otomatik uygulamasindan rahatsizligi ve bu uygulamaya bilincli degil; ama farkinda olarak isyan etmesi, karsi cikmasi red etmesidir. Sadece bunun mucadelesini de vermez. Aklin iki uclu savasimi olarak kendi karsitligini savunurken kendi karsitina da karsi cikar. Kisaca antiteizm teizm ile hem din hem de tanri temelinde hem ozel hem de genel verilen ideolojik/pratik bir mucadeledir. Bu acidan ateizmin, kisinin bilgi algi ve numenal duzeyince anlam/icerigi; hem antiteizm, hem de nonteizm olabilir. Eger kisi tanrisal her turlu yanasimda bir olumsuzluk temelinde her turlu olumluluga karsi ise ve bunun mucadelesini veriyorsa, tanrisiz/dinsiz olarak antiteisttir. Cunku tanri ve din karsitligi ve bunun mucadelesi soz konusudur. Eger kisi tanrisal her turlu yanasimda tamamen bireysel olarak sadece kendi gorusunu ortaya koyuyor ve tanrisal her turlu yanasimin, kendi yanasimi dahil; bir hak ve ozgurluk oldugunu algiliyorsa, nonteisttir. Kisaca antiteist, teizm karsiti iken; non teist, "teist olmayan" demektir.
  13. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    Nonteizm, belief (faith degil) temelinde ne bir belieftir, ne de bir disbelief, ya da unbelieftir; nonbelieftir. Nonteizm, iki farkli gorus olarak ortadadir. Birinci gorus, Tanri kavramini qua felsefesi (notr algi ve disaridan bakis acisi) kavramsal temelde ifadeye tasimadan, bu kavramin "religious philosophy" ve "teolojik bakis acilari" temelinde numenal insan ve insanlik adina, fenomenal insanoglunun yasam ve iliski, duzen, sistem ve kurumlasma, etik yonlendirim ve yaptirimlar uzerindeki her turlu sorununun kritik, analitik gozlemini ortaya koyan gorustur. Kisaca "Tanri, insanoglunun tanrilastirma eyleminin akilcilik iler ortaya koydugu,yapilandirilmis ve yapilandirmaci temelli sosyal bir bilgisidir" temelinde tanridisi olarak tanrinin insanoglu bunyesindeki her turlu etki/tepkisini v.s. sosyolojik, psikolojik ve sosyal bilimler temelinde sorgular, istatistige tasir, ve teorik olarak olgularini dile getirir. Tanri disiligin "teizm disiligin, teist olmamanin, teist degil'in" aktif koludur. Her turlu non teizmini ortaya koyarken, tanri var ve tanri yok diye ifade eden her turlu teolojik goruse hak ve ozgurlukler, insan haklari ve evrensel hukuk temelinde antiayrimci fakat farklarinin farkina varir bilinc ve duzeydedir. Nonteizmin diger bir "tanridisi" yonu de, tamamen tanri kavramini gundemden cikarmak ve bu kavram ile uzaktan yakindan ilgilenmemek, onemsememek ve etkilenmemektir. Bir yerde tanridisiligin pasif koludur. Bu cesit bir nonteizme ornek; ignostisizmdir. Bu bir cesit teolojik noncognitivizmdir. Teolojik noncognitivizm de iki cesittir. Birincisi teist noncognitivizm, yani "tanrinin insanoglu akli ile algilanamayacagi, ortaya konamayacagi ve aklin bu konudaki yetersizligi" v.s. temelindedir. Digeride ignostisizm gibi, tanri kavraminin hic bir anlam, ifade etmedigini, gereksiz, luzumsuz v.s. oldugunu o acidan bu kavramin herhangi bir sekilde varlik ya da inanc temelinde tartismasinin sadece bu kavrami anlamli, degerli luzumlu v.s. kildigini o yuzden de luzumsuz olan bir kavramin tartismasinin da anlamsiz oldugunu ortaya koyar. Ayrica felsefede tanri kavrami yerine gore non-effabble, yani "aciklanamaz, soylenemez, ortaya konamaz" v.s. olarak ta algilanabilir. Bilimsel/bilissel/bilgisel noncognitivizm ise; sadece tanri kavramini isim olarak degil; ayni zamanda aklin bir tanrilastirma eylemi olarak ta hem bilimsel olmadigini hem de bilissel olarak her turlu teolojik tanrisal olumlu/olumsuz bakis acilarinin varliksal ve inancsal determinist taraflarinin insan ve insanliga numenal yeti olarak nasil bir akilci sinir getirdigini de ortaya koyar. Non teizm bir cesit teist olmayan anlaminda ateizmdir. Yalniz ateizmin antiteizm icerigi bulunurken; nonteizm de bu icerik yoktur. Yani nonteizm; teizme karsi cikmak yerine; teizmin gereksizligini ve teizmin olmadan yasam ve iliskinin de olabilecegini ortaya koyar. Nonteizm; teolojik olarak teist ve antiteist den sonra ucuncu bir secenektir. Ayrica buradaki teizm dini temelde aygilanirsa; nonteizm antiteizm gibi, disbelieef yani karsi inanc/inanc karsiti degil; nonbelief yani inanc disilik inanc icermeyen inanc olmayan anlamindadir. Serbest dusunurluk te, bu temelde nonteizme girer. Yalniz pasif degil; aktiftir. Yani "banane teizmden (tanrisal ve dini olarak)" demez. Aksine teizmi ve her turlu teolojik ideolojik ve inancsal izmleri ortaya koyar ve insanoglunun numenal, bilgisel, bilimsel ve bilissel insanligina gore degerlendirir.
  14. Insanoglu kendi tarihi boyu bilgi ile varlik arasinda metafizik ve epistemoloji cekismesi olarak tartismis durmus ve bugunde tartismaktadir. Zaten bilgi ve varlik tartismasi bu tartisma sayesinde felsefeyi metafizik ve epistemoloji dallarina ayirmistir. Yalniz ortada bir sorun vardir. Eger metafizik/epistemoloji arasindaki ideolojik bilgi ve varlik farki tartismasi inancsal temelde ayni ise fark nedir? Bence once bu fark algilanmalidir. Cunku epistemoloji yani bilgi genel algisi ile inanc ile gercek arasinda bir dogruluk koprusu kurmaktir. Iste bu dogruluk koprusunun ideolojisi varlik temelinde metafizigin varliksal gerceklik tartismasini da ortaya koyar. Burada algilanmayan bilgidir. Yani aslinda bilginin ne oldugu tartismasi metafizikte yoktur, ama ne hikmetse metafizik kendi varliksal ideolojileri temelinde epistemolojinin bilgi tabani hakkinda ahkam keser. Once varlik ve bilgi farkini bu iki dal temelindfe cok iyi algilamak gerekir. Yani bir beyin eger bilgiyi metafizigin varlik temelinde tartisacaksa kendine bir bilgi ideoloji tabani secmek durumundadir. Ya da bilgiyi bir varlik olarak degerlendiriyorsa o zaman bunu epistemoloji tabanindaki bir ideoloji ile ozdeslestirmelidir. Iste bilisselligin ve alginin birince cikmazi bilgi/ varlik farki ve bu farki farklilastiran felsefenin dallari olan metafizik ve epistemoloji temelli bakis acilarini beyinlerin netlestirmesidir. Ikinci cikmaz inanc ve bilinc cikmazidir. Cunku bilim bilimsel olarak her bir olgusu ve gozlemi ile inanci curutmekte, bu durumda inanc ya inancini "yenilemekte" ya da inancinda ayak direyerek, bilimsellige karsi cikmakta ve mantik disina cikmaktadir. Iste buradan bilim ve bilimselligin algisinin, bilisselliginin oneminin ve her turlu sorgulanmasinin onemi cikar. Cunku bilim bilimsel olarak her olgusal ve gozlemsel cikisi ile, inanci inancsizliga zorlamaktadir. Burada beyin bir ikilem icindedir, ya inancini percinlestirecek yani bilimselligi karsisina alacak ve mantik disina cikacak; ya da inancini sorgulayacaktir. Demekki bilimin bilimsel olarak her cikisi, beyinleri inanc ve ideoloji olarak allak bullak etmekte ve ister istemez inanci bilincin ve bilimin karsisina koymaktadir. Burada ilginc bir nokta inancin bilimi karsisina aldigi halde, bunun bilinc ve farkinda olmamasi; sanki kendi inancini bilim olarak sunmasidir. Bilindigi gibi bu dilimizde ilimdir. Buradan soyle bir sonuc cikar. Eger bir beyin bilimin bilimselliginin her turlu zihniyetinin ve isleyisinin bilimsel algi ve bilissellik olarak vasfina varirsa, hem bilim onu zorlamadan kendi devrimci sorgulamasi ile beyninde yer etmis inanc ve ideolojilerini sorgular. Hem bilimin ona sorgulatmasina izin verir. Hemde bu sorgulamanin temelinde inanc ve ideolojinin bilisselligine erisir ve onlardan arinirsa da, hic bir zaman yasaminda bilimin cagdasliginin ve gelismesinin gerisine dusmez. O yuzden unutmayalim, bilimin her bilimsel cikisi inancin ve ideolojinin sorgulanmasidir. Ya bunun bilinc ve farkinda bu algilanir, yoksa bilimin her cikisinda inanc gitgide ve cag farki arttikca tutuculasir, gericilesir, yobazlasir, caresizlesir ve her turlu sosyo-psikolojik yansimanin temelinde insanoglu yasam ve iliskisini kana bogar. O yuzden en azindan bilimi bilimsel olarak algilamak ve takip etmek ve yasam ve iliskilerimize tasimak, her turlu inanc ve ideoloji olarak ta gorunmez bir terslik yaratir. Iste bu tersligin algisi bilimin geldigi bilimsel duzeyin algisi ve bu tersligi yaratan beyindeki inanc ve ideolojilerin sorgulanmasidir. Yoksa her bilimsel yenilik ve gelismede yeni inanclarin sarsilmasi bir yanabazi eski inanclar ideolojiler de yasamini yitirir. O yuzden her inanc ve ideoloji dogru/gercek sahibi beyin, basta neden bilimsellige yoneldigini bir dusunsun, bir de su an yasam ve iliskisinde onca inanc ve ideolojisine ragmen nasil ve neden ve hangi konuda cagdas olarak bilimsel yasam ve iliski surdugunu sorgulasin. BILIM VE BILIMSELLIK DEMEK; BEYINDE YER ETMIS INANC VE IDEOLOJININ DOGRULUGUNUN/GERCEKLIGININ SORGULANMASI DEMEKTIR. En azindan bu bilinc birey olmak icin atilan bir adimdir. Sonucta yasam ve iliskiye yerlesen bu durumu goz ardi etmek ve sorgulamamak icin bahanelerle ayak diremek, her turlu sosyo-psikolojik sorun ve rahatsizligin ve yenilerinin de tetikcisidir.
  15. Olabilmesi icin, once toplumsal biz/oteki kisiliginin bir sorun oldugunun algilanmasi ve sorgulanmasi gerekir. 1960-70 arasi bir ara, bencillik ve ben ebeveynlerde one cikmisti. Yani ebeveynler kendi evlatlarinin aldiklari egitimde sinifinin/okulunun en iyisi olmasi icin bir "benim oglum/kizim en zeki/caliskan v.s. dir" yaristirmasi vardi. Yalniz bu birey bilinci degil; ben ve bireycilik asisiydi. Bunun en guzel ornegini birey bilinci almis ve bireyi icin var olan devletlerin oldugu toplumlardaki hak ve ozgurlukler ile, ulkemizdeki politikanin duygu somurusu haline getirilmis zorlamalar farki ve bu farkin ilk ulkelerdeki bireysel tabani ile ulkemizdeki yani vatandasin devleti icin var oldugu ulkemizdeki biz/oteki kutuplasmasi olarak yansidigini gozlemleriz. Yani ilkinde "bireyin tercihidir, saygi gostermek gerekir" algisi, bizde "yanlistir, terstir, buna hakki yok" v.s. temelli karismaya, mudaheleye ve hatta baski ve zorlamaya donusur. Ustelik bu baski ve zorlama, hem leyhte hem de aleyhtedir. Bunun tek sebebi, kisinin kendi secimi olmamasi ve toplumun birt ferdi olmasi. Kisaca suru psikolojisi ve korku felsefesi.
  16. Evet her teslimiyetin kendini teslim ettigi bir degeri vardir. Onemli olan ise dusuncenin dusunme ufkunun her turlu aklin sinirladigi degerlerden arinmasi ve her turlu degeri sorgulayabilecek olmasidir. Sonucta birey demek, teslimiyeti red eden demektir. Ayrica birey demek, kendisine verilen her turlu degeri sadece ogrenmek degil bilmek ve algilamis olmak demektir. Bu da her turlu teslimiyetin sorgulanmasi ile mumkundur. Iste bil kokenli, bilgi, bilim, bilissellik, bilinc temelinin de teslim olan var, ol ve inan kokeninden farki budur. Ama onemli degil. Sen eger teslimiyetini kabulleniyor ve bu seni rashatsiz etmiyorsa, senin acindan sorun yok. Cunku sorgulama sorun algisindan sonra gelir.
  17. Evet. Yalniz ve maalesef TC topraklari ve toplumu, tarihinin hic bir doneminde birey yetistirmemis, egitmemis, ogretmemistir. Bu da zaten kisinin kendi ozgur iradesi ile kendisine dogumdan itibaren verilen degerleri sorgulamak yerine, ya kabullenmek ya da karsi gelmek temelli biz/oteki ayrimini yaratir. O yuzden boyle bir sorumlulugu ve yukumlulugu alacak ve yeni nesillere verecek, bir nesilimiz henuz yok. Bu konuda isterseniz birey temelli basliklari lakabimin iletilerinden bulabilirsiniz.
  18. Bu idealist dusunceye ve uzantilarinasasmamak lazim. Ortak noktasi kendilik bilisselligi, farkindaligi olmamasidir. O yuzden de teslimiyet icerir. Yani varliksal olarak insanoglu varliginin algisi yoktur.
  19. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Bilim Felsefesi
    Evrim Sirke sineklerinin nesilden nesile değişmesi nesiller arası organizma değişiminin bir gözlemidir. Organizmaların nesilden nesile değişmesine evrim denir. Evrim bir olgudur. Evrim olgusunun modern sentez tarafından yapılan açıklaması en güncel ve en çok kabul gören Evrim Teorisidir. Evrim bir olgu ve bir teoridir. Tabiki evrim bu guncellige ve kabule gelene kadar teoriler gecirmistir. Mesela; Bunlar artık kullanılmayan açıklamalardır. Lamarckizm, Dönüşümcülük ve Ortogenez evrim olgusunun açıklamaları olarak oluşturulmuştur. Artık bu açıklamalar itibar görmemektedir. Darwin'in evrim açıklaması kabaca doğrudur ama geliştirilmeye ihtiyaç duymuştur. Modern evrimsel sentez, genleri açıklamasında yer vermeyen Darwin'in evrim açıklamasının geliştirilmiş halidir. Bu modern sentez evrim olgusunun günümüzde en çok kabul gören açıklamasıdır. Olgu, bilimsel verilere dayalı, kanıtlanabilir özellikteki bilgidir. Olgu; nesnel ve irade dışı olumlardır. Tarafsızdır, Nesneldir, Yoruma açık değildir, İstenç (irade) dışıdır, Bir süreç belirtir, Herkes tarafından kabul edilmiştir.
  20. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Gelişim Psikolojisi
    Sozluk anlami temelinde ayrim ve fark kavramlari ayni kefeye konmakta; boylece olasi bir uzlasinin onu kesilmeye calisilmaktadir. Ayrim, iki seyi birbirinden koparmak, birbiri arasindaki iliskiyi kesmek, iki ayri yon yaratmak ve ayrilanlar arasi savas ilan etmektir. Burada ayiran ise farktir. Fark ise, bir seyin diger seyden farkli olmasidir. Burada isleyen duz mantik" madem farklilar, o zaman ayrilsinlar" mantigidir. Halbuki, evrensel temelde hersey icicedir ve hepsi bir ayninin urunudur. Sorumuz o zaman; ayniyi olusturan farklari ayirmak mi? yoksa ayni temelinde farklari birlestirmek mi? olmaktadir. Insanoglu maalesef, kurmus oldugu dogal dusunce kokeniyle, tarihler boyu farklari hep ayirmayi yeglemis, bu ayrimi korukluyenler ve bunun icin yasami orgutluyenlerin cikarina alet olmustur. Erk savasi, sahsin egoizm savasi, ve butun insanoglunun kendi bunyesindeki savas; hep bu farkin kendini ustun goren bir fark tarafindan ayrimindan ve farklar arasi ustunluk kurma cabasindan cikmistir. Peki farklar varsa, bu farklar nasil bir ayni temelinde ayristirilmadan yasatilacaktir? Iste burada ayniyi yakalayabilmek ve bu ayni temelinde birlesip, butunlesip, beraberlesip birarada olabilmek; bu farka verilecek yeni bakis acisinda yatmaktadir. Nedir bu bakis acisi? Bu bakis acisi, bir ayniyi savunmak ve ayni icin mucadele etmek . Bu ayni numenal insan ve insanligin insan ve insanlik icin dusunce/davranisi, duzeni/sistemidir. Ikincisi, farklari bu ayni temelinde yasatabilmek ve farklar arasi bir fark eliyle; digerlerine ustunluk kurmadan, diger farklari ayirmadan ve yok saymadan tum farklarin farklar esitligi ve antiayrimciligi temelinde birlikte yasam hakki ve dusunce/davranis ozgurlugu tanimaktir. Ayrica unutmamalidirki, ortaya konan her fark, bir farkin ortaya koydugudur. Iste bu yuzden; farkin farkina varmak, ne farki ayirmak ne de gormemezlikten gelmek bir aynilik ilkesidir. Cunku, herhangi bir cikarci farkin, kendi farkinin erkini isteyenin; basarisinin tek yolu, diger farklar arasi dayanismayi kirarak ve farklari kendi icinde yanliz birakarak ve de onlari kullanarak; kendi farkinin hukumdarligini ilan etmesidir. Bunu onlemenin tek yolu; farklarin biribirinden farksiz olusturacagi birlik, beraberlik, butunluk ve aynilik olacaktir. Iste o zaman farklarin icinden hic bir fark kendi farkinin erkine soyunamayacaktir. Boylece farklarin varligi temelinde farklar arasi ayrilmaz butunluk ve beraberlik saglanmis olacaktir. Kendi farkimizi nasil korumak, kollamak savunmak istiyorsak; insan ve insanlik temelli cesitliligin de ortaya koydugu ve genelde kisinin farklarinin disinda kalan farklari ayni kendi farkimiz gibi algilamak ve saygi/anlayis ile karsilamak gerekir. Tek amac farkin numenal insanlik ve insanligina hizmet edip etmedigi olmalidir. Bu temelde insan ve onun insanligina yonelmeyen ve ayrimcilik ve fark erk temelli farklardan arinmak ve soyutlanmak gerekir. Bu da farklarin, birlik ve butunluk temelindeki numenal yetinin verecegi arinma ve soyutlanma savasidir. Uzlasmanin temelide, farklarin insan ve insanliga hizmeti ve birbirinden ayrilmama birbirini destekleme, yardimlasma savasidir. Uzlasan farklarin savasi, uzlasmayi cikarina ters bulan erk duskunu farkin kendi farkini ustun kilma ya karsi verdigi savastir.
  21. Kisaca yukaridaki vicdan ve saygi algisinda, bir otekilestirmek/karsiya almak tan ziyade, bir icsellestirmek/kabullenmek soz konusu.
  22. Demek sen bir hayalsin.
  23. Evet. Iste bu temeldeki evrensel hukuk, insan haklari ve her turlu degersel hak ve ozgurlukler temelinde; bir cografi ve tarihi toplumun her turlu etik ve ideolojik/inancsal farklari ile birlikte beraber ve bir butun olarak yasayabilmesi adina iki ana deger cok onemlidir. Bunlardan birincisi vicdan. Bu kavramin buradaki algisi; kisinin hem kendine hem de baskasina/etrafina zarar vermemesidir. Digeri de saygi. Bu kavramin buradaki algisida, her turlu degersel, verisel ve tasbusal farkin farkina varmak, hic bir farki digerine gore one cikarmamak/yok saymamak ve kendi farkina gore degil; farklarin esitliginin tanimi ve temsili temelinde degerlendirmek. Buradaki ilk sorun da farkin ayrim yanlis algisidir. Yani farkin ayrim/ayrimcilik olarak algilanmasi. Halbuki fark gozlem veren bir olgu iken, ayrim bir dusunce ve davranistir. Iste burada ayrim yerine antiayrim dusunce ve davranisi gecerlidir. Yani farklari biribirinden ayirmak yerine; farklari farklari ile birlikte bir arada yasatmak algisi.
  24. Tanri, din ve inanc konusu, felsefe de iki ana fark altinda degerlendirilir. Bunlardan birincisi "Dinin felsefesi (Philosophy of Religion)", digeri ise "dini felsefe (Religious Philosophy)"dir. Dinin felsefesi, INANCIN AKILCILIGI TEMELINDE, hem dunyada tarihi ve gunumuzde yer almis ve almakta olan envayi cesit dinin detaylarini ve dindarlik sartlarini aciklayan, hem de bu dinlerden biri tarafindan olmak vasfiyla, kendi dini felsefesini diger dinlere karsi savunan ve bu konudaki tartismalari iceren ve de; Tanrinin varligini tartisan ve BUNA DAYANARAK DININ FELSEFESI UZERINDEKI AKILCILIKTIR. Bu akilciligin, temeli THEOLOGY basligi altindadir. Theologyde de birbirine zit iki farklilik gozukur. ya TEIZM, ya da ATEIZM. Genelde konu din ve inanctan ziyade, tanrinin varliginin vari/yoku agirliklidir. Ozetlersek; Theology, tanri ve tanrilari ve onlarin dogal/tabi tanrisal KONUMLARINI konu alir. Ya tek bir tanri (monoteizm), ya cok tanri (politeizm), tanri veya tanrilarin bilinebilir/bilinemezligi (agnostisizm), tanri ve/veya tanrilarin dunyaya direk mudahele edip, etmedigi (teizm), ya da tanrinin ilk nedeninin evren oldugu (deizm), tanri ve/veya tanrilarin ve de dunyanin farkli seyler oldugu (panenteizm ve dualizm), ya da ayni, ozdes oldugu (panteizm), son olarak ta yukaridaki iceriklere uyan bir tanrinin ve tanrisal konumun olmadigi/yoklugu (ateizm), DININ FELSEFESIDIR. Metafizigin hem din hem de tanri temelli her turlu varliksal/inancsal tartismasi HEM BILIMIN KONUSU DEGILDIR, HEM DE BILIMSEL DEGILDIR. Cunku yukaridaki aciklanan konumdaki tanri, tanrisallik; ne bir gozleme, deneye, dayanir; ne de GERCEKCIDIR. Sadece, metafizigin tanri ve onun konumu hakkinda ortaya atilan akilci, ideolojik inancsal dogrulardir. Dolayisiyle, dini sistem ve inanislarin INANCI DEGIL; YA AKILCI SAVUNUSU, YA DA AKILCI ELESTIRISI SOZ KONUSUDUR. Diger bir konu ise, DINI FELSEFE konusudur. Yani, dunyada mevcut olan her turlu dini uygulanis ve zihniyetin, yerlesmis ve islerlikte olan sistem ve duzenin, her dini olusumun yasama gecmis yonlendirim ve yaptirimlarinin AKILCILIK ILE DEGILDE, BILIMSEL METHOD, YANI DENEY, GOZLEM, v.s. ile GERCEGININ NE oldugunun insanoglunun bir dusunce, davranis sistem/duzen ve kurumlasmanin; yasam ve iliskisindeki sosyo-psikolojik izdusumunun ortaya konumudur. Iste burada, inanc, ya bu dini gerceklige, cografi, toplumsal, etik temelde INANMAK, ya da bu dini gercekligi, TUM DINI FELSEFENIN TEMELI, ISLEYISI VE YAPILANISI TEMELINDE GOZLEMLEYEREK; DINI FELSEFE INANCI TASIMAMAK, BESLEMEMEKTIR. Bunun adi, SERBEST DUSUNURLUK VE INANC TASIMAMA/BESLEMEMEDIR. Dolayisiyle, dini felsefe konusunda ve tum bilinen ve ortada olan dinlerin bunyesinde serbest dusunurluk, ve inanc beslememe/tasimama ayni zamanda, yukarida izah edilen, dinin felsefesini de icerir. Cunku burada METAFIZIGE GEREK YOKTUR. Dinin felsefesindeki tum farkliliklar ne olursa olsun, dini felsefenin ortaya attigi tanri, ve tanrisal konumu icerir. Dolayisiyle, serbest dusunurluk, inancin epistemolojik gercekligi olarak hic bir dini felsefeye, inanc beslemediginden ve herhangibirinin inancini tasimadigindan, onlarin ortaya attigi tanri ve varliginin var/yoklugunun tartismasi ve bu konuda bir fikir belirtmek, mantiksizlasir. Bir ornek verirsek, ben bir serbest dusunur olarak, islam dini iman ve inancina yonelik bir inanc beslemiyor ve tasimiyorsam, otomatik olarak Islam imaninin ortaya attigi Allah'i ve onun varliginin vari/yogunu tartismamin bir anlami kalmaz. Iste, Akilci olmayan, epstemolojik gercekligin gozlemie dayanan, bu gozlem temelinde de herhangibir dini felsefeye yonelik inanc tasimayan ve beslemeyen biri olarak, bu dini felsefe hangisi olursa olsun (islam, hristiyanlik,musevilik, budizm, hindizm, tasavvuf, mistisizm v.s.) onun din felsefesinin ortaya attigi tanrisi ve tanrisal konumu otomatikman tartisma disi kalir. Ustelik, bu epistemolojik gerceklik, bu temelde sadece neden dini felsefeye inanc tasimadigini degil; onlarin herbirinin tanrilarini ve tanrisal konumlarini da tanri, tanrisal olumlu/olumsuz dusunce ve tanrisal zihniyetin temeli ve kokeni olarakta hic birinin ozeline inmeden genelde sorunsal tum resmini ortaya koyar. Iste dini felsefe ve din felsefesinin, akilcilik ile gozlem, dogruluk ile gerceklik inancsalligin olumlu/olumsuzu ile inanc tasimama/beslememe, tanrinin varliginin var/yoku ile tanri, tanrisal dusunce ve tanrisal zihniyet, inanc ile epistemoloji farki budur. Buradaki epistemolojik fark; bir gozlem ve tercih konusudur. Ustelik akilciligin soyutlugunu degil, gozlemin somutlugunu, bunun dile gelisindeki bilinc ve farkindaligi ortaya koyar. Yani, INANC TASIMAMAK/BESLEMEMEK, BIR BILINC VE FARKINDALIK ISIDIR. Fakat, inanci ve tanrinin varligini olumlu/olumsuz tartismak ise, bilinc altinin yonlendirdigi, akilciliktir.
  25. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Felsefeye Giriş
    "Axiology", felsefe anlaminda "degerler bilimi" demektir. Deger nedir? Deger, insanoglunun yasam ve iliskilerinde; kendi icin ve kendisine yol gostermek ve kendi yonlendirim ve yonetimi icin; ve de kendine, kendisinin yarattigi olgular ve kavramlardir. Insanoglu; tarihler boyu; hem kendi cinsi icindeki kisilere, hem somut hemde soyut degerlere bir icerik vermistir. Bu icerigi vermekle de kalmamis, verdigi bu icerik temelinde, herseyi biribirinden ayristirarak ve ust-alt karsitligini yaratarak; bu degerlere; "degerli ve degersiz" icerigi vermistir. Bugun dunyamizda ve insanlarin herturlu yasam ve iliskilerinde; bu degerler, tarihin de akisina paralel olarak; ya icerik degistirmis, ya yok olmus, yada eskilerine yenileri eklenmistir. DEGERLER GERCEKLERDIR. DEGERLERIN DERECESI VE DUZEYI ISE; INANC TEMELIDIR. Degerleri soyle bir siralayalim. CINSI, IRKI, MILLI, DINI, ETIKSEL, ANANEVI, GELENEKSEL, AHLAKSAL, COGRAFI, TARIHI, TOPLUMSAL, SOSYAL, SIYASAL, IDEOLOJIK, INANCSAL, TANRISAL, FELSEFI, BILIMSEL, BILIMKURGUSAL, EFSANEVI, HAYALI, AILESEL, KISISEL v.s. Bu v.s. yi ekliyorum cunku; insanoglunun arac ve amac olarak kullandigi hersey bir degerdir. Bu kadar deger farkinin gerceklestigi insanoglu yasam ve iliskisinde;tum tartisma, kaos, sorun kisacasi tum olumsuzluklar, degerlere bicilen degersel duzeyden kaynaklanir. Aslinda deger; insanoglunun; dusuncenin evrensel koken ve temelinin ctetolojik yapisini korumak icin, elinde bulundurdugu en buyuk kozdur. Cunku; insanoglunu, birbirinden uzaklastiran ve biri biri arasinda ayristiran; iste bu DEGER SAVASLARI VE MUCADELESIDIR. Peki; bu kadar ortaya atilmis deger temel ve gercekliliginde; insanoglu, nasil deger savasi vermeden yasayabilir? Herseyde oldugu gibi; bu sorunun da cevabi; insan olma ve insanlik sunma dusuncesinin dogal dusunceyle olan mucadelesinde yatmaktadir. Herkesin bir milli degeri var mi dir? vardir. Herkesin bir dini degeri var midir? vardir Herkesin bir inanc degeri var midir? vardir Herkesin bir ideolojik degeri varmidir? vardir. Butun bu degerleri gene; sonsuza kadar uzatabiliriz. Peki kimin herhangibir degeri; kime neye gore? baskasinin herhangibir degerinden ustundur veya asagidadir? Kim bu soruya ve neye gore cevap verebilir. Bu soruya verilecek cevap; ancak kendi degerini baska deger sahiplerinden ustun tutan birine ait olmaz mi? Peki bir kisi; boyle bir deger ustunlugunu neye gore? ortaya atabilir? KIMSENIN DEGERI, KIMSEDEN AYRI TUTULAMAZ. DEGERLER FARKLI OLABILIR AMA, DEGERLER ARASI DEGER FARKI YARATILAMAZ. ISTE INSAN OLMAK; DEGERLERI KORUMAKTAN VE ONLAR ARASI BIR AYRIM YAPMAMAKTAN FAKAT, HER DEGERIN GERCEKLILIGINI ALGILAMAKTAN VE DEGERLERIN FARKLARININ FARKINA VARMAKTAN GECER. Bence, tum asagilama, satasma, atisma, tartisma, hakaret, kufur v.s. gibi; insanlikdisi tum dusunce ve davranislarin kokeni; kisinin kendi degerine verdigi onemi, ayirip; diger kendisine ait olmayan degerlere ustun kilmasidir. Bu maalesef; bilimde ve felsefede de; boyle algilanmakta ve uygulanmaktadir. Kim ne degere sahip olursa olsun; kendine ne sekilde yanlis gelirse gelsin; baskasinin degerine; kendi degerine sahip ciktigi gibi cikmalidir. Cunku, baskasinin degerine saygi gostermeyenin; hem kendi degerine saygi gostermesi beklenemez, hemde saygi gostermeden saygi beklemesi abes ve mantiksizliktir. HERTURLU DEGER VARDIR VE GERCEKTIR. DEGERLERIN "DOGRULUGUNU YANLISLIGINI" DEGERLENDIRMEK; DEGERLER ARASI SAVAS, KAOS, SORUN DEMEKTIR. Herkes; kendi deger gercekliginin dogruluguna inandigi kadar; dogruluguna inanmadigi diger degerlerinde, gercekliginin farkina varmak zorundadir. Ornek olarak milliyeti ele alirsak; milli degerler, vardir, gercektir ve farkliligi da bir gercekliktir. Ama; hic bir milli deger; digerinden deger farki olarak ayri tutulamaz ve asagilanilamaz, satasilamaz, hakaret edilemez. Herkes; kendi milli degerine nasil sahip cikiyor ve onu koruyor kolluyorsa; baskasinin milli degerinin de gercekliginin farkina varmak ve saygi gostermek zorundadir. Cunku, sonucta baskasinin milli degerini fark edemeyen ve ona saygi gostermeyenin; kendi milli degeride saygi gormez ve farkedilmez. Aslinda; insanoglu; insan olma ve insanlik sunma yolunda; kendisini ayristiran ve kendi turu arasindaki savaslara yol acan degerleri; nedenlemeli-sorgulamali ve onlardan arinmalidir. Cunku degerler; boyunduruk tutsakligidir. Ihtiyac temelinde degerlendirilmeli ve eger korunacaksa da; gerceklik temelinde korunmali ve baska degerlerinde gercekliginin farkina varilmalidir. Tabi yine butun bunlar, insanoglunun ayrimci yasam ve iliskisinden bikip usanmis ve dusunce ve davranista insan olarak yasamak ve insanlik iliskisi kurmak isteyenler icin gecerlidir. Insanoglunun; deger olgusunu algilayabilmesi ve onun tum resmini kendi degeri disindan bakarak verebilmesi mumkun degildir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.