Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

S&S

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    65
  • Katılım

  • Son Ziyaret

S&S Hakkında

  • Doğum Günü 4 Temmuz

Diğer Bilgiler

  • MSN
  • Website URL
    http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1620936

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    TC
  • İlgi Alanları
    Ulusal çıkarlar, ekonomi, iç ve dış politikalar, Motorsporları

S&S - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Admin

    S&S doğum gününüz kutlu olsun!

  2. S&S

    Hrant Dink ve Ermeni olayları

    Hrant Dink ve Ermeni olayları Ülkemizi son yıllar içerisinde dönem dönem meşgul eden bir konu Agos Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi, bu ölüm sadece bir gazetecinin öldürülmesi olayı değil, aslında bildiğimiz diğer gazeteci ölümleri gibi de değil! Bu yazımda Hrant Dink’in öldürülmesi ve sonrasında gelişen ulusal ve uluslar arası etkilerinden bahsedeceğim. 19 Ocak 2007 Cuma günü saat 15 dolaylarında Agos Gazetesi önünde kandırılmış bir genç, sonuçlarını bilmediği ve ülkeyi karıştıracak o eylemi gerçekleştiriyor. Ogün Samast 3 el ateş ederek sadace Hrant’ın hayatını karartmıyor. Sıktığı kurşunlarla Türkiye’nin aleyhine olacak bir çok olayın tetiklenmesine neden oluyor. Gazeteci Hrant Dink 17 yaşında bir çoçuğun saldırısı sonuncunda hayatını kaybediyor. Ya sonrasında… Türk-Ermeni fesatlığı Osmanlı’dan beri iç içe yaşamış bir toplum olan Türk-Ermeni halkları.. Türkiye’de diğer milletler gibi birlikte kardeşçe, dostça yaşayan iki topluma nifak sokmak isteyenler 17 yaşında bir genci kullanarak ülkede infial yaratmayı başarmış görünüyor. Hrant Dink’in ölümü üzerinden 5 yıl geçti. Geçen süre içerisinde yargının verdiği kararlardan tutun, yargıyı protesto etmek için sokağa çıkan insanlara kadar herkes bilerek veya bilmeyerek bu sürece destek vererek ülkenin bütünlüğünün bozulmasına hizmet ediyor. Dış güçlerin, ülkemizde görmek istediği tabloyu biz onlara altın tepsi içersinde sunuyoruz. Gazeteci Dink’in öldürülmesinde tekikçi Ogün Samast, azmettirici olarak ismi geçen Yasin Hayal’in ülkücü/milliyetçi olarak görünmesi bu olaylarda yapılmak istenenin özetidir aslında.. Bozuk olan Türk-Ermeni ilişkilerinin ve uluslar arası siyaset arenasında ‘Ermeni Soykırımı’ ismi altında Türkiye’ye yaptırım uygulamak isteyen ve olmayan bir soykırımı kabul ettirmek için gerekli çabaları gösteren malum devletlerin eline Hrant Dink olayı ile bir koz daha verildi. Sadece bunlada kalmayıp birlikte yaşayan bir ülkenin vatandaşları arasında “Ermeni-Türk” ayrımını zihinlere kazındı. Seneryo aynı yeni aktör Ermeniler 2007 yılından sonraki olaylara bakarsak 2007 öncesideki Türk-Kürt ayrımcılığının zihinlere yerleştirilmek istenmesine benzetebiliriz. Hrant Dink’in öldürülmesiyle amaçlanan ülkede Türk-Ermeni ayrımcılığının yapılmak istenmesi, Türkiye’de yaşayan ermenilerin Türklere karşı düşüncelerinin değiştirilmesi için bir tohumdur. Görülüyor ki Hrant Dink olayı artık bir tohum olmaktan çıkmış filizlenmiştir. Burda bize ve özellikle ülkemizde yaşayan Ermeni Vatandaşlarımıza düşen görev oynanan oyunları bozmak için aklı selim olmak, olaylara gündemin akışına kapılarak davranmamaktır. Son söz; Bir ülkeyi parçalamak istiyorsanız, ülke içinde yaşayan halkın arasına çeşitli nedenlerden dolayı nifak sokarsınız. Hrant Dink, Ogün Samast bu iş için seçilmiş kurbanlardır. Düşüncesinden dolayı bir insanın öldürülmesini demokrasi değil, insanlık ayıbıdır. Olaya sadace bir cinayet olarak bakmak sorunun çözüm yolunu kapatır. Fransa’nın “Sözde Ermeni soykırımını” inkar edenlere karşı cezayı ön gören yasayı kabul etmesi ve Ermenistan’ın tutumları bu olayların ucunun nereye dayandığını bizlere göstermektedir. “Bizi bizle olmayanlar değil, bizle olanlar mahvedecektir” S&S (Her Zaman Önde) SAMET SERBEST
  3. Artık teröre verilen şehitlerimize dur demek gerekmektedir. Ne yazık ki demokrasi ile bu sorun aşılamıyor. Bize düşen görevi demokrasi adına yaptık ama sonuç alamadık. Şehit haberi ile güne başlayan milletimizin başı sağolsun. S&S

  4. Hakkari'de yapılan saldırılar sonucunda 26 Şehit verdik. Ülke olarak, vatandaş olarak bu kötü haberin yasını tutuyoruz. Şimdi belki herkes bu saldırıyı konuşuyor. Ya sonra 2-3 gün sonra unutup gidilecek! Diğer saldırılar gibi... fakat birileri unutmayacak onlarda 26 Şehidimizin baba ocağı olacaktır.

  5. Perde açıldı sahnede Türkiye.. Türkiye ile İsrail devleti Ortadoğu’nun sözü geçen iki devleti.. Biri bölgesinde ekonomik anlamda lider, diğeri ise teknolojik anlamda. Bu iki devlet iyi birer müttefiktiler. Türk- İsrail ilişkilerinin bozulmasının nedenleri, zincirleme giden ve Afrika’daki ülkelerde yaşanan sözde halk devrimleri yaşanan ve yaşanacak olan büyük oyunun haber veren etmenlerdi. Bu yazımda “Arap baharı” diye nitelendirilen olayları ve İsrail ile nasıl bu konuma geldiğimizi anlatacağım. *** Büyük oyunun başlangıcı Türk- İsrail ilişkilerini sekteye uğratan ilk olay 2009 yılının Ocak ayında İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumunda meydana gelmişti. Başbakan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanına “One Minute” demesiyle ortam gerilmişti. Davos zirvesinde gerçekleşen bu olay dünya ve bilhassa Türkiye gündemine oturmuştu. One Minute olayından sonra Türk-İsrail ilişkileri gerilemeye başlamıştır. İsrail’in Türkiye’ye karşı tutumu bu olaydan sonra sertleşmiştir. Öyle ki 30 Mayıs 2010 günü yola çıkan ve yardım malzemesi taşıyan “Mavi Marmara” 31 Mayıs günün İsrailli özel komandolar tarafından basılacak 9 Türk’ün ve birçok insanın öldüğü bir katliama dönüşecekti. Mavi Marmara olayı İsrail için adeta One Minute olayının rövanşı olacaktır. İki ülke arasında bu olaylar olurken Afrika’nın kuzeyinde hareketlenmeler başlamıştır bile.. *** Obama ve Afrika Afrika ülkeleri her zaman diğer ülkelerin sömürgesi olmuş. İç savaşların, açlığın, sefaletin olmadığın bir gün geçiremeyen Afrika ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık seçimini siyahi lider olan Barrack Obama’nın kazanmasıyla, Amerika’nın birincil hedefleri arasına girmiştir. Bölgede zaten hiçbir zaman barış hâkim olmadı. Obama’nın gelmesiyle Afrika üzerinde Amerika daha aktif olamaya başladı. Beyaz-Zenci ayrımını artık olmadığını tüm Dünya’ya siyahi bir lider seçerek gösteren Amerika asıl amacından sağmadığını bize Libyalı muhaliflere Nato onayı olmadan verdiği yardımlarla gösterdi. Amerika’nın Avrupa’daki en büyük destekçisi olan Fransa’yı da unutmamak gerekir. Öyle ki Libya’da yönetimi yeni kuran Muhaliflerin ilk resmi Paris ziyaretin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy “Petrol ve doğal gazın 3/1 bizim” diyebilmiştir. Davos zirvesi ile gerilmeye başlayan Türk İsrail ilişkileri Mavi Marmara olayı ile devam etmiştir. Mavi Marmara baskınından sonra uluslar arası kararlara uymayan ve özür dilemeyen İsrail, Türkiye ile arasının düzelmesini istemesine rağmen özür dilemedi. İsrail’in bu tutumunun ardından yatan neden aslında çok açık. Birinci neden ideolojilerine bağlı bir millet olmaları, diğer neden ise İsrail meclisinin 6 partiden oluşması.. 6 parti’nin 5’inin koalisyonda olduğunu düşünürsek ülkenin özür dileme konusunda kararsız olmasını açıklayan bir durum. Geçtiğimiz günlerde 6 partinin 5’inin koalisyonda olmasına anlatan bir olay yaşandı. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Başbakan Bünyemin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman'ı Türkiye konusunda yaptıklarından dolayı fırçaladı. Bir bakan kendi başbakanını azarlıyor! İsrail’in içinde bulunduğu meclisin durumunu özetliyor. *** Son söz; İsrail bölgenin küçük ama gelişmiş bakımından en ileri seviyede ülkelerinden biri, Türkiye’nin Mavi Marmara konusunda özür için geri atmadan bir orta yolu bulması lazım. İçimizdeki sorunları halletmeden (PKK) bölgenin sorunları ile uğraşmak bize zafiyet verir. S&S (Her Zaman Önde) SAMET SERBEST
  6. bir kişi hakkında ön yargılı olmak insanların yapabileceği en kolay ve en büyük hatalardan biridir

  7. hainleri biliyorum bıraktım kendi hallerine eğleniyorum gölgemle kimseye karışmadan

  8. S&S doğum gününüz kutlu olsun!

  9. ilham zayıf yazarların işidir. Güçlü yazarlar ilhama ihtiyaç duymaz

    1. Admin

      Admin

      Önemli olan kendinizin neye ihtiyaç duyduğunuzun farkına varmak!

  10. Evet kendi yorumum. Diğer yazılarımda da söylediğim düşüncelerimin arkasındayım. Tam tersi derken ileri ki tarihler için halen teorilerim geçerliliğini korumaktadır. Günümüze dönersek ise gözle görülen en belirgin olgular dış politikada ve ekonomide görülmektedir. Bir genel seçim atlattık Seçimden önce yabancılar 3 Milyar değerinde hisse satımı yaptılar. Buna rağmen ve seçimden sonra İMKB seçim olmamış gibi günlük normal oynamalarla devam etti. Umarım ekonomide ki bu istikrar daimi olur. Fakat diğer yazılarımda da hatırlayacağınız üzere ekonomide 2013-2015 arası siyasette 2020 ve sonrası için endişelerimi dile getirmiştim. Dış güçler konusuna gelince, yorum yapan arkadaşların bilgisi olduğu kesin.. evet dış güçler vardır bunu kabullenmek lazım ama adamlar gelip bire bir fiilen iş yapmıyorlar yine bize yaptırıyorlar bu durumda hem Taner Bayram arkadaşımızın dediği hemde politika isimli arkadaşımız dediğinde doğruluk payı vardır. Saygılarımla...
  11. Uluslararası basının planları tutmadı Türkiye 24. Dönem Milletvekillerini seçmek için 12 Haziran seçimlerine kilitlenmiş durumdayken partiler bir bir kendi reklamlarını ve vaatlerini sosyal medya kanalları aracılığıyla sıralarken ülkedeki seçmenlerini dikkatini çekmeye çalışan Uluslararası basın kuruluşları yaptığı haberlerle seçmenleri etkilemeye çalışmıştı. Peki, ne oldu da bu planlar tutmadı? *** Siyaset ve basın Siyasette basın faktörü hiçbir zaman yadsınamaz. Medya her zaman seçimlerde belirleyici faktör olmuştur. Geniş kitlelere ulaşmak önemlidir. 12 Haziran seçimlerinde bunu bir kez daha gördük. Yerel basından tutun ulusal ve uluslar arası medya ülkemizdeki seçimlerle yakından ilgilenmiştir. Açıkça “Ak Partiye oy vermeyin en güçlü muhalefete oy verin” diyen uluslar arası medya neyin peşindeydi! İngiliz, Alman ve Amerikan dergi ve gazeteleri seçimlere günler kala yazdığı manşetler ile dikkatleri üzerine çekmişlerdi. Bu Avrupa’da artık alışılagelmiş bir durumdu fakat Türkiye’de hoş karşılanmadı. *** Medya üzerinden yönlendirme… Adalet ve Kalkınma Partisi 2002’den bu yana 3. Dönem iktidar olmuş. Sadece iktidar olmakla kalmayıp oylarını da arttırmıştır. Bu durum bazı devletlerin hoşuna gitmemiştir. Tarihte örneğine sıkça rastlayabileceğimiz gibi üst üste iktidar olan partilerin demokrasiden uzaklaşması gibi korkular yüzünden Erdoğan’ın yâda Ak Parti’nin aleyhinde bu tür yayınlar yapmışlardır. Bir başka ihtimalde Türkiye’nin dış politikada izlediği olumlu gelişmeler, ekonomideki istikrarlı gidişattan memnun olmama ihtimalleri de olabilir. Devletler açısından bakarsak örneklerini çoğaltabileceğimiz ihtimaller artabilir. CHP’yi destekleyen tarzda yayın yapan uluslar arası kuruluşların yayın yaptıkları ülkelerin hükümetleriyle olan ilişkileri bellidir. Devletler kendilerine göre haklıdır. Basını bir araç olarak kullanmışlardır. Asıl tuhaf olan ise objektifliği bir kenara bıraktığımızda bir söylemde bulunan bu batılı yayın organları seçimin ardından ülkemizde de sıkça duymaya alıştığımız “eksen kayması” ile karşı karşıya kalmışlardır. Seçim öncesi ve seçim sonrası yayınlarına baktığımızda bu kuruluşların ne kadar yanardönerli ve tutarsız olduğunu daha iyi gözlemleyebiliriz. *** Sonsöz; Bir ülkede basın ne kadar tarafsız ise o ülke o kadar güçlü olur. Günümüz şartlarında ulusal ve uluslararası medyada ekonomik ve kurumların çıkarları doğrultusunda ise bunu görmek tamamen imkânsızdır. “Dünya üzerinde tarafsız basın yoktur!” - S&S (Her Zaman Önde) SAMET SERBEST
  12. Aradığın kod ile APP için yapman gerekenler http://www.xen-tr.com/threads/twitter-authentication-twitter-%C4%B0le-ba%C4%9Flanma-%C3%9Cyelik.243/ ayrıntılı olarak yazıyor. Öncelikli olarak https://dev.twitter.com/apps adresinde uygulama oluşturman gerekiyor
  13. Arkadaşlar Twitter ile ilgili sorusu olan varsa net bir şekilde cevaplayabilirim. Uzun bir zamandan beri kullanıyorum. Yeni başlayanlar yada üye olmak isteyenlerin kafalarına takılan soruları varsa buradan yanıtlayabilirim. Genelde forumlarda yada sitelerde konu hakkında detaylı bilgi bulunmaması ve soru sorma imkanı olmadığından bu konuyu açtım. Varsa sorularınızı bekliyorum
  14. Orta Doğu denkleminde Türkiye taraf olmalı mı? Dünya’nın bütün devletlerinin gözünün olduğunu bir coğrafya düşünün ve bu coğrafya’nın içinde olan bir Türkiye! Oynanılan oyunların içinde strateji uygulamaya çalışan bölgede söz sahibi olmak isteyen bir Türkiye… Orta Doğu bölgesi kıtalar arasında bulunduğu konumu ve yer altı zenginlikleri ve bazı devletlerin bölgede yer almasını da ek olarak söylersek günümüzde ve önümüzdeki yıllarda yine büyük devletlerin gözdesi konumunda olacak. Orta Doğu ülkelerine bölgesel yaklaşımlar ve tehlikeleri neler? Türkiye güçlü devletlerarasına girdi mi? Bu yazımda sizlere bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağım. *** Türkiye’nin bölgedeki rolü hangi düzeyde? Türkiye ve Orta Doğu kavramını birbirinden ayırmak imkânsız. İmkânsız olduğunun bilincinde olan bazı devletleri Türkiye’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemeleri de gayet doğal gözüküyor. Kuzey Afrika ülkelerinde (Cezayir, Tunus, Mısır, Libya) ve Suriye’de olan olaylara baktığımızda ve Türkiye’nin özellikle Libya-Mısır konusunda gösterdiği başarısı yadsınamaz. 2011 Dünyasında bölgesinde giderek söz sahibi olan bir ülke görüyoruz. Bu olumlu gelişmelere rağmen bazı olumsuzlar olmuyor değil. NATO ile Libya konusunda asker göndeririz göndermeyiz polemiği ve sonunda Türk donanmasının Libya açıklarında geri planda görev alması, Libya’ya yapılan “Şafak Yolculuğu” operasyonu için İzmir’in operasyon yönetim yeri olarak gösterilmesini önceden kabul edilmemesi sonradan kabul edilmesi halen bazı istikrarların sağlanamadığını gösterdi. Libya konusunda tüm bu olumsuzlukların yanında, Türkiye’ye prestij kazandıran durumlarda olmadı diyemeyiz. Hatta Dünya basının ve devletler statüsünde baktığımızda belki ilk kez Türkiye’nin yaptığı bir davranış bu kadar beğenildi. O davranış ise Libya’dan kendi ve diğer ülke vatandaşların tahliyesi konusunda gösterdiği hassasiyet oldu. Öyle ki İngiliz hükümeti bile kendi konsolosluğunu ülkesine çağırdığı zaman Libya’daki temsilcilerinin Türk konsolosluğu olduğunu söylemişti. Başarılı tahliyeler sonrasında yapılan tıbbi yardım ve yaralı nakliyeleri de Türkiye’nin hanesine olumlu olarak yazıldı. Bu konuda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu tebrik etmek gerekir. *** Türkiye: Güçlüler arasında fakat söz sahibi değil Bahsedilen yenidünya düzeni içerisine giren ya da girebilecek devletler yavaş yavaş kendini göstermeye başlamış durumda, Türkiye’de bu devletlerin arasında gösteriliyor. Orta Doğu’da son yaşanan olaylara baktığımızda bölgede Türkiye’nin etkinliği diğer devletler tarafından anlaşılmış durumda fakat en önemli nokta ise Türkiye artık kendi öneminin farkına varmış olmasıdır! Şuanda kritik bir süreçte olan Türkiye’nin bu süreci atlatması durumda yakın bir tarihte ilk 5 devlet arasına girme ihtimali bulunuyor. Söz sahibi olması için daha aşılması gereken bir sürü engellerin olduğu da unutulmamalıdır. *** Bölgesel yaklaşımlar ve tehlikeleri Orta Doğu bölgesinin cazibeli bir bölge olması her güzel şey gibi zor ve tehlikeli olmasını da beraberinde getiriyor. İşgal edilmiş bir ülke Irak, yerinde duramayan İran, şuan iç karışıklar ile başı dertte olan Suriye ve her zaman teyakkuzdaki İsrail- Filistin. Bölgeyi mercek altına aldığımızda İsrail göze çarpıyor. İsrail ve destekçileri batılı devletler. Türkiye’nin İsrail devletine karşı yakınlaşması İran ile karşı karşıya gelmesi, Hamas gibi terör örgütlerini karşısına alması ve bölgede yaşayan çoğunluk Müslüman olan halkın olumsuz tepkisine neden olabilir. Türkiye’nin İran’a yakınlaşması durumunda ise başta AB ve NATO ülkeleri olmak üzere diğer devletlerin tepkisiyle karşılaşmasına yol açar. Türkiye’nin tek başına hareket etmesi durumunda ise bölge halkının sempatisini kazanmasına yol açmasına rağmen İsrail, İran, Amerika gibi ülkeleri karşısına almak zorunda kalır. - “Bölgenin önemi ortada Orta Doğu’ya hükmeden yeni Dünya düzenine hükmeder” S&S (Her Zaman Önde)
  15. Uluslararası siyasette günümüz aktörleri İnsanların bir arada yaşamaya başlamalarının ardından, hane, köy, kasaba, ilçe, kent, il derken ülkeye kadar uzanan bir sıralama geçtiğimiz çağlar sonucunda karşımızı geldi. Devlet olmak. Devlet olduktan sonra ülkeye sınır komşusu olan ülkeler ile ticari, hukuki, asgari ve sosyal olarak birbirlerine bağlı olması, bu bağlantının sonucunda ise kendi ülkesini temsil etme kavramı olan diplomasi ortaya çıktı. Ülkeler arası olduğu gibi iller arasında da diplomasi olabilir. Siyasette diplomasi olmazsa olmazlar arasında olduğunu gibi uluslar arası siyasetinde temelinde yer aldığını söylemek gerekmektedir. Diplomasi kavramını bu bağlamda genişletebiliriz. *** Uluslararası siyasette üstün devletler denilince aklımıza gelen başlıca ülkeleri sıralayabiliriz. Bunların neye göre sıraladığımız konusunda kısaca değinmek gerekirse;  Ülke içi siyaset haricinde Uluslar arası alanda kendini diğer ülkelere kabul ettirmiş olmak,  Belirli bir ülke politikası belirlememek ve uzun vadede bu planlar doğrultusunda ilerlemek,  Ekonomide, sanayide ve teknolojide her anlamda bulunduğunu çapın sınırlarını zorlar durumda olmak gibi bu maddelere benzer birçok madde daha sıralayabiliriz. Uluslararası Siyasette söz sahibi olmanın temelinde bu ve buna eş değer maddeler var. Peki, günümüze bakarsak görünürdeki söz sahibi ülkeler hangisi? Gelecekte süper güç olamaya aday ülkeler hangisi? Amerikalı tabiriyle Ortadoğu’daki gelişmelerden sonra Avrupa, Asya ve Afrika’daki ülkeler arasında var olan aktörler değişecek mi? Yoksa hiç bilinmedik yeni devletler mi? Uluslararası arenada boy gösterecek. Çağ açıp, çağ kapamak ve bulunduğu çağa hükmedilmek. Büyük devlet olmak demek olmayan tarihini var edebilmek demektir. Amerika örneğine bakarsak, yakın tarihini incelersek bunu daha iyi anlayabiliriz. Günümüzün bilindiği üzere her ne kadar Rusya ile zaman zaman karşılaştırılmalarına gidilse de 2. Dünya savaşından sonra resmen Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Bunda savaşa hazırlıklı olması, kendi topraklarından savaşmaması ve savaşa sonrada dâhil olması gibi birçok lehine olayları eklediğimizde en az kayıpla en çok kazanç sağlayan devlet olmayı başarabilmiştir ABD. Bunlar büyük devlet olmak ve uluslar arası alanda söz sahibi olmak için yeterli değildir elbette süper güç denilen Amerika boşuna bu lakabı almıyor. Her alanda adamlarda kapitalizmle beraber bir birlik var kültürlerini incelemeye kalkarsanız bir kültür bulamazsınız. Amerikalı demek dünya karması demektir. Bir Amerikalı, Fransız, İtalyan, İngiliz, Afrikalı ya da Asya kökenli olabilir. Tüm bu etnik kökenlerinin zenginliği bir sözcük altında birleşiyor olabilmesi (Amerikalı) büyük devlet olmanın olmazsa olmazıdır aslında fark edebilen için! *** Günümüz ve geleceğin aktör devletleri? Dünya liderliğine oynayan devletler her devirde olduğunu gibi günümüzde de var fakat devletlerde insanlar gibi kişilik sahibidir. Devlet devleti yönetenlerin kişiliğini alır üzerine aynı bir giysi gibi… İnsanlar nasıl ki çeşit çeşitse devletlerde de durum böyledir. Kimisi sinsidir gizliden gizliye yürütür yaptıklarını, yüzüne güler arkadan hançerler (Fransa), kimisi vardır sessiz sakin kendi halinde iç sorunları ile uğraşır, konuşulmayacak sorunları tartışır durur (Türkiye), kimisi vardır yüz ölçümü küçük olmasına rağmen globalleşme denilen kavram sanki onun için oluşturulmuştur. Her kıtada fabrikaları vardır kendi ülkesi küçük gelir ona (Japonya), kimi ülke vardır bir balerin gibi döner kendi etrafından 7 sinde neyde 70’nde de odur (İtalya), bazı ülkeler ise çağının bitmesine aldırış etmeden varlığını sürdürür ve her zaman diğer ülkelere karşı bir beyin takımı olduğunu gösterir ağırlığını hissettirir (İngiltere), bir akıma kapılmış devlet otoritesinin her zaman halkı üzerinde göstermeyi ister bazı devletler (Rusya), sadece üretici olarak doğan devletler vardır artan nüfusları onlara sadece üretmeyi emreder ve küreselleşen Dünya’nın en büyük aktörleri arasında yerini almaya aday gösterilir, bir yandan da dünyanın sermayesidir (Çin). *** K.Afrika’da olanlar ve yeni düzen… Amerika birleşik Devletlerinde yapılan seçimler sonunda yeni Başkanın Amerikan ve dünya halkına Hollywood filmleri ile yıllar süren “Siyahî Başkan” rolleriyle alıştırmalarının ardından 2009 yılının 20 Ocağında 20-25 yıllık senaryolar gerçek oldu ve Amerika’nın ilk siyasi başkanı Barack Obama resmen koltuğa oturdu. Siyahî ve Afrika kökenli bir aileden gelen Barack Obama ile aslında yüz yılın siyasi hamlesi yapılmış oldu. Obama ile birlikte Amerika’nın akıllarda kalan kötü imajı silinmiş olacak. Ülke içinde ve dışında yıllar öncesinden oluşmuş olan Siyah-beyaz ayrımı son bulmuş gibi gözükecekti bir farkla! Afrika faktörü… Afrika ülkelerindeki insanlar Barack Obama’nın başkan olmasını sanki kendi ülkelerine başkan olmuş gibi sevinmeleri biraz düşündürücü değil mi sizce? İnsanlar açısından değil. Siyahi bir başkan geldikten sonra sizce Afrika’daki hareketlilik daha da artmadı mı? Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen ve Libya bu sıramla şöyle devam ediyor NATO, Birleşmiş Milletler, Fransa, İspanya, İtalya, İngiltere size bu ülkeler bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu? Bu kadro 1. Dünya savaşından İtilaf devletleri olarak, 2. Dünya savaşında ise müttefikler olarak yer almışlardı. Şimdi ise “Şafak Operasyonu” adı altında yer alıyorlar. *** Son söz; Zaman geçiyor, zamanla beraber gelişen teknoloji ile insanları yaşam anlayışı, düşünce kavramı değişiyor. Fakat değişmeyen tek şey var oda büyük devlet olabilmenin verdiği “başladığın işi bitirme” başkanlar yönetimler değişse bile ülkenin çıkarları doğrultusunda 100 yıllık planların değişmemesi… S&S (Her Zaman Önde) SAMET SERBEST
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.