ALINTI: , veteriner.istanbul.edu.tr/vetfakdergi Altan ARMUTAK
kurban'ın kökeni
Genel olarak kurban; Paleolitik çagdan bu yana, dogaüstü güçlere hos görünmek, onlardan, gelecek kötülüklere engel olmalarını istemek ve yerine getirdikleri bir istekten ötürü tesekkür etmek için gerçeklestirilmis dinsel bir tören ya da tapım geregi veya bir adagı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan olarak tanımlanır. çesitli kaynaklar, dilimizde yer alan kurban sözcügünün ibranice kökenli korban oldugunu ve Aramice aracılıgıyla Arapça’ya oradan da dilimize geçtigini göstermektedir. ibadetin önemli bir bölümünü olusturan kurban, doğaüstü alana giren kudretlerle barışıklığı saglamak ve onların verdiklerine tesekkür ederek onlardan bir seyler istemek için sunulur. yönelmiş olduğu amaçlara göre kurban dört grupta toplanır:
1.istenilen seyi elde etmek için sunulan'lar.
2.Elde edilen seye tesekkür olarak sunulan'lar.
3.Bir günahı ya da bir kusuru bagıslatmak için sunulan'lar.
4.ilk ürün veya ilk avdan, ilaha/tanrıya bir hak olarak sunulan'lar.
Kurbanın amacının, insan ve tanrılar arasında bir hısımlık bagı kurmak oldugu ve bunun, yenilen kurbanın etinde birbirine karıstırılarak gerçeklestirildigi bildirilmektedir. Kimi arastırmacılar da kurbanın, tanrıların beslenmesi gerektigi inancından dogmus oldugunu ileri sürmüslerdir ilk uygar topluluklarda topragın verimliligini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilir. Kurban geleneginin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düsüncesi olabilecegi savunulmustur. Hayvanların kurban olarak ilk kez hangi dönemde kullanıldıgı tam olarak belirlenememiş'se de eldeki yetersiz belgeler, mezar ve ölü gömme adetlerinin ilkkez izlendiği Homo Neanderthalensis’den bu yana kurban uygulamalarının devam ettigi yönündedir.
Tarihte kurban konusunu ilk ele alan düsünürün Platon oldugu ve kurbanı, tanrılara sunulan bir armagan olarak niteledigi bildirilir. Ayrıca kurban türlerini, Antik Yunan’da ilk kez Theophrastus’un sınıflandırdıgı ve buna göre kurbanların övgü, sükran (teşekkür), dilek (rica) ve ölülerin ruhlarına sunulanlar olmak üzere dört kategoride toplandıgı ifade edilmektedir. Bazı bilim adamlarınca da kurban; dogaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düsmanlıgını en aza indirmek için dogaüstüne sunulan özgün bir armagan olarak tanımlanır. çesitli toplumlarda ve degisik dinlerde, kurban keserek çesitli tanrılara (ilahlara), azizlere, ölü ruhlara ve meleklere ulasılmaya çalısılır. Kurban tüm inançlarda, kanlı ve kansız olarak iki biçimlidir. Kanlı kurbanlar, insan ve hayvan kesiminden, kimi ilkellerde görüldügü gibi vücutlarından bir parça kan akıtma gelenegine kadar çesitli biçimlerde yapılır. Kansız kurbanlar ise, çesitli yiyecek ve içecek maddelerinin adak (sungu/sunu) olarak verilmesidir. Burada, hayvanlardan elde edilen ürünlerle, bugday, arpa gibi bitkilerle, ayrıca zeytinyagına karıstırılmıs un, ekmek ve çörek gibi seyler kullanılır.
Adak, tanrıya, ya her zaman malı olmak üzere ya da o an için haz vermek üzere sunulur. ilkel toplumlarda elde edilen ilk ürün ya da ilk av, dogaüstü güçlerin hakkıdır. Bu ilk ürün ve ilk avları, dogaüstü güçlerden sonra, toplumun sef ya da rahipleri tüketirler. Bazı ilkel kavimlerde, ilk hamuru herkesten önce din adamları tadar. Nitekim “hak kurbanı” adı verilen bu ilginç anlayıs, ilk dogan çocukların kurban edilmeleri gerektigi ve ilk ürünün -ileride daha da bollasması için- tanrıya ait oldugu düsüncesini dogurur. Bu uygulamada, bir seyin ilki tanrılara, atalara ya da öteki dogaüstü kudretlere sunulduktan sonra, digerleri insanlarca tüketilir. avcılık ve çobanlık yapan ilkel topluluklarda ise, yeni dogan ilk yavru hayvanlar veya bunların bir parçaları ile süt ve sütten yapılma yiyecekler, tanrılara ve seflere sunulur. Bu bir değiş tokuş olup ''do ut des = ben veriyorum, sen de ver'' anlamına gelmektedir. Kurban sunma biçimleri de, sunulanın niteligine göre degisir. Yiyecek içecek gibi seyler mezarlara, sunaklara ya da kutsal olarak bilinen yerlere bırakılır. Gök tanrılara verilecek kurbanlar için yüksek yerler seçilir. Yer tanrıları için topragın üstü veya içi yeglenir. Deniz tanrısı için ise en uygun yer denizdir. Kimi zaman, degerli olan bir seyin yerine geçmesi dilegiyle tanrılara, degersiz bir sey de sunulabilir. Bir öküzü kurban etmek yerine tanrılara çok daha degersiz bir bitki sunulabilir. Burada sembolik bir kurban ve bir iyi niyet söz konusudur . Bazı arastırmacılar kurbanın kökenini totemik kültte (tapınımda) bulurlar . Bazı yayınlarda da olayın psikolojik temelleri üzerinde durulup, insandaki saldırganlık içgüdüsünün en önemli tatmin araçlarından biri olarak kurban kavramı savunulmakta ve bu içgüdünün en fazla göz aracılıgıyla tatmin olacagı, bunu daha sonra dokunma ve isitme duygularının izleyecegi bildirilmektedir. insanlık tarihinde dini düsüncenin önemli evreleri olarak kabul edilen animizm ve totemizmde, kutsal varlıklara çogunlukla hayvanların ve bazı kültürlerde de insanların kurban olarak adandıgı görülür.
Baslangıçta totem kurban olarak sunulmus ama totemizmden hareketle ve insanla totemin akrabalıgından giderek totem kurbanın yerini insan almıstır. Ancak, toplumsal yasamda bireyin yasamını güvence altına alan geleneklerin agır basması nedeniyle, insan kurban terk edilir ve insanın yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelir. Hayvanlar genellikle ritüel bir biçimde kesilerek kurban edilirler. Bu baglamda; koyun, keçi, sıgır, at, domuz, deve, ren geyigi, ayı, horoz, tavuk, kaz vb. hayvanlar kesilerek tanrılara sunulur. Ürün alma sırasında düzenlenen sölenlerde çok sayıda sıgır ve domuz kurban etmek, tanrıları ve ataları hoşnut etmenin yanı sıra, şölen sahibinin öte dünyada iyi bir yeri olmasını da saglar. yazının bulunusu, kent uygarlıgının olusumu, devlet kavramı ve teskilatının gelisimi gibi noktalar üzerinde yogunlasan Eskiçag (ilkçag) Tarihi, esas itibariyle Akdeniz kültür çevresinde ve bu çevreye komsu bölgelerde yaklasık M.Ö. 3000 yıllarında yazı ile baslayan ve M.S. 476’da batı roma imparatorlugunun yıkılısına degin süren oldukça uzun bir dönemi içermektedir. Bu çalısmada; Eskiçağın çoktanrıcı (polytheist) uygarlıklarında kurban edilen hayvanlar incelenmis, kurban etme törenleri üzerinde durulmus ve tarihin en eski ve karanlık dönemlerinden baslayarak ortaçaga ve özellikle tek tanrıcı (monotheist) ilahi dinler asamasına degin, din-insan ve hayvan iliskileri veteriner hekimligi tarihi yönünden aydınlatılmaya çalısılmıstır.
Bulgular :
Eski Mezopotamya Uygarlıgı.
Kurban sunumu düzenli ayin ve törenlerle yapılır. Babil’de haftanın yedinci günü olan cumartesi ugursuz sayılır ve bu ugursuzluktan kaçınmak için adaklar adanıp kurbanlar kesilir. Asurlularda ise kurbanlık hayvanı kesip tanrılara sunmak gereklidir yoksa tanrılar insanın kendisini yiyeceklerdir. Asurlularda kesilen oglak ya da kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceklerine inanılır. Sümerlerde de kurban törenlerine büyük önem verilir. Kurban törenleri, görkemli ve süslü tapınaklarda gerçeklestirilir. Sümerler kurban edilecek hayvanın türüne, cinsine ve rengine önem vermezler. Onlar için mühim olan kanın akıtılmasıdır. Sümer ülkesinde kurbanlar, tanrıların besini olarak degerlendirilir. Kurban edilen hayvanların etleri ya ateste kızartılır ya da tencerede pisirilir. Rahiplerin yiyecekleri ekmek de yine tapınaklarda pişirilerek hazırlanır.
Bu nedenle mutfak, tapınakların önemli bir bölümüdür. Tanrı evleri olarak adlandırılan ve birkaç yüz nüfusun yasadığı basamaklı tapınaklarda (ziggurat), kendine yeterli bir yasam sürdürülürken; bira, sarap, süt, ekmek, hurma ve her tür etten olusan yiyecekler tanrılara yönelik günlük kurban ritüellerinde kullanılır ve din görevlileriyle tapınak sakinleri arasında paylasılır. Kurban ritüellerinde genellikle ekmek, susam sarabı, tereyagı, bal ve tuz gibi yiyecekler kutsal mekandaki tanrı heykelinin önüne konulur. Bu arada sag ayagı ve böbrekleri kızartılarak tanrıya ikram edilecek olan bir sığır öldürülür ve törene katılanlar arasında bir ritüelle paylaştırılır. Toplu tapınımlarda, hayvanların insanlar için yaratıldıkları vurgulanır. Ayrıca, koyunun insanın vekili oldugu ve bir insanın kendi yasamı için bir koyun, kendi bası yerine de bir koyun bası vermesi gerektigi vurgulanır. Mezopotamyada bir kez 350.000e yakın koyun ve keçi ile bunların 1/10undan az sayıda sığırın kurbanlık olarak tapınaklara geldigi bildirilmektedir. Tanrılar için yapılan eksiksiz bir kurban sunumu için; arpa ile beslenmis ikiser yaslı 21 koç, sütle beslenmis 4 koyun, otla beslenmis 25 koyun, 2 boga, 1 süt danası, 8 kuzu, 60 kadar çesitli kus, 3 piliç, 7 ördek ve 4 yaban domuzu kullanılır. Tanrılar için verilen sabah yemekleri de çok zengindir. Sabah kahvaltısı için 18 koyun, bir boga ve bir süt danası; ögle yemegi için de 6 koyun ile bogalar, kuzular, yaban domuzları ve her çesit kümes hayvanları ve öküzler sunulur. Aksamları ise, 10 koyun, 10 kus ya da yalnızca 10 koyun verilir. Tapınaklarda kurban edilen bu hayvanlar, oradaki topluluk üyelerinin baslıca et kaynagını olusturur. Buradaki hayvanların yenebilmeleri için önce kurban edilmeleri gerekmektedir. Sümerlerde kurban edilmis insanlara da rastlanılmıstır.
Sümer Uygarlığı
Sümerlerde en degerli kurban kuzudur. Ancak domuz da dahil diger hayvanlar da kurban edilirler. Bir hastanın günahlarına karsılık olarak domuz kurban edilir ve hayvanın gövdesi altı parçaya bölünerek hastanın üzerine bırakılır. Kutsal sularla yıkanan hastanın bası için domuzun bası, karnı için domuzun karnı ve diger organları içinde domuzun organları kisinin günahlarına karsılık olmak üzere cinlere sunulur. Sümerlerde hayvanların karacigerleri yasamın merkezi olarak kabul edildiginden, bu organın muayene edilip incelenmesi tıpkı bir ayna gibi, sunulan kurbanı kabul eden tanrının fikir ve amacını da gösterir. Karaciger aracılıgıyla kehanette bulunabilmek için kurban olmak üzere lekesiz bir hayvan bulmak ve onu günün saatlerine göre degisen tören ve ayinlerle öldürdükten sonra karacigerini çıkarmak gerekmektedir. Tan yeri agarırken, tanrının en çok hoşuna gidecek kurbanın koyun olduguna inanıldıgından, karaciger falı için özellikle koyunlar tercih edilir. Rahip, kurbanı tanrıya sunmak için tanrı heykelinin önüne bir mangal yerlestirir. Mangalın arkasındaki masanın üzerinde de, susam sarabıyla dolu dört toprak kap, üç düzine ekmek, bir miktar bal ve kaymak ile biraz da tuz bulundurur. Kahin-rahip mangalı biraz karıstırdıktan sonra koyunu tutar, niyet eder ve hayvanı keser. Kurban edilen koyunun karacigerini çıkararak bu organda bazı isaretler ya da belirtiler arar ve buldugu ipuçlarını da konuyla ilgili kitaplara bakarak degerlendirir.
Eski Mısır uygarlığı.
Özellikle Nil nehrine insan kurban edilmesi çok yaygındır. Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilir. Kurban edilen hayvanlar arasında ilkel kabile dinlerinde oldugu gibi totemler bulunur. Bu baglamda tanrı Oziris adına düzenlenen kurban törenlerinde, kutsal bir boga kurban edilip on dört parçaya bölünür ve töreni izleyen insanlarca eti tüketilir. Kutsal bir boga ya da öküz seklinde betimlenen Oziris’in dirilisini sembolize etmek için yenilen boganın yerine baska bir kutsal boga konulur. Ayrıca Eski Mısır’da kurbanın, tanrıları doyurmaya yaradıgı düsünülmüs ve öyle anlasılmıstır. En büyük tanrı isis için de önce dua edilir; sonra onun adına bir inek kurban edilir. Önceden muayene edilip kurban olarak isaretlenmis hayvanlar, kesilmek üzere tapınaga getirilince odun yıgını ateslenir. Sonra bu atese sarap dökülür ve tanrının adı çagrılarak kurban edilecek hayvan kesilir. Kurban tapınakta yakılırken orada bulunanlar feryat ederek üzüntülerini dile getirirler. Bir süre sonra da bu insanlar, kurban edilen hayvandan arta kalan etleri tüketirler. Eski Mısır’da kurban edilen kuzu ve oğlağın kanı, çevreye sürülür. Sürülen bu kan, tanrının hakkı sayılır. Ayrıca yılda iki kez tanrılara domuz kurban edilir ve ancak bu günlerde domuz eti yenir. Bunun dısında kalan diger günlerde ise domuz eti yenmez.
Fenike Uygarlıgı.
Fenike dininde de çok sayıda insanın kurban edildigi görülür. ilk ürün ya da ilk çocuk, gelecek yıl ürünün daha bereketli olması için tanrılara kurban edilir. Savasa giderken de zafer kazanmak için çok sayıda çocuk tanrılara kurban olarak sunulur.
Eski Hint Uygarlıgı
Eski Hindistan’da tanrılara sunulan kurbanlar, ölenlerin ruhlarını kurtulusa eristirir. Kurban kesilmedigi takdirde, ölenlerin korkunç devlerin arasında ıstırap içinde kalacaklarına inanılır. Hindular ve Brahmanların ise baslangıçta, ölen kisiler için kurban kestikleri ve ölülerin ancak bu yolla huzura eriseceklerini düsündükleri ortaya konulmustur. Hinduizm’de inekler; yer, gök ve havanın annesi olarak kabul edilirler. Hindistan’daki dini egilime göre, insan üç ayrı yoldan kurtulusa ulasabilir ki bunlardan biri de kurbanlardır. Kurban, Hinduizmde çok yer tutar. Kutsal kitap Vedaların emrettigi dini yasam kurbanlar çevresinde yogunlasmıs olup, tanrılar bile kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterirler. Evreni kurbanların yarattıgına inanılır. insanların tanrılarla iyi iliksiler içerisinde bulunmalarını saglayan yine kurbanlardır. Tanrılara sunulan her sey kurbandır. Bunun yansıra, yaz ve kıs mevsimlerinde gün dönümleri nedeniyle, tanrılara kanlı kurbanlar da sunulmustur. Ayrıca, büyük hazırlıklar ve ritüeller gerektiren tanrı Soma adına düzenlenen törenlerde de keçi, inek gibi hayvanlar kanlı kurban olarak tanrıya sunulur. Bunlardan baska, tanrıların öfkesini yatıstırmak amacıyla sunulan kurbanlar ve özel armagan olarak sunulan kurbanlar da vardır. Eski zamanlarda ev sahibi, bazen de esinin yardımıyla tanrılara kurbanlar takdim eder. Fakat her kurban, gittikçe zorlasan hazırlıkları gerektirmektedir. Bunun bir sonucu olarak eski devirlerde, kurban törenlerini gerçeklestirebilecek ve Vedaları okuyabilecek bir kahin sınıfı ortaya çıkar. bu kahin sınıfa Brahman adı verilir.
Brahmanlar sadece kurban törenlerini gerçeklestirmekle kalmazlar, aynı zamanda sihir ve büyü yaparak insanları ve tanrıları kontrolları altına da alırlar Brahmanlar, Hindistan’da hayvan kurban edebilecek biricik insanlardır. Bir dönem insanları da kurban etmislerse de bu daha sonra kaldırılmıstır. Hinduizm’de bes maddelik güzel davranısların basında ölenler için kurbanlar kesmek gelir. Çünkü ölenlerin kurbansız aç kalacakları düsünülür. Bundan dolayı ölüler kurbanlara gereksinim duyarlar. Hinduizm’de kurban ve bu kurbanların sunumu baslıca ibadet seklidir. Tanrılara hayvani ve bitkisel (nebati) ürünler sunulur. Bunlar arasında hayvani gıdalardan süt ve tereyagı bulunur. Kurban edilen hayvanların etlerinin iyi kısımları tapınaklarda yakılır. Vedalardaki baslıca tanrılardan Agni ates tanrısıdır ve evrenin ruhu ve aslıdır. Kurbanları hep Agni yaktırır. Hintliler, Vedic dönemde tanrılara kurban sunmakla hem maddi hastalıklardan kurtulacaklarına hem de dünyayı düzelteceklerine inanırlar.
Bir çok hayvan; inek, koyun, keçi ve at kurban olarak kesilmis ve bu hayvanların etleri törene katılanlarca yenmistir. Öküz ve kısır inek eti yiyene “ates” denir. Et bir törenle sunulur. Atalara götürülmesi için bir keçi de atese sunulur. Evlenme törenleri sırasında yenmek amacıyla kısır bir inek kesilir. Kurban olarak sunulan atların, koçların, kısır ineklerin ve bizonların etleri pisirilir; belki de kusların da eti yenir. Yazılı belgelerde bir de mezbahadan söz edilmektedir. Ancak, daha sonraki dönemlerde tanrılara hayvan kurban etme ve konuklara ikramda bulunma dısında hayvan öldürmek tümüyle yasaklanır. Etin tüketilmesi konusunda sölen ile hayvan kurban etme aynı yönde degerlendirilmistir. Bu arada yasanan yogun bir kuraklıktan sonra, hayvan kurbanı yasaklanır. Bunu izleyen evrede ise, tartısılan çesitli sosyo-ekonomik nedenlerle sıgır eti Hindistan’da yasaklanmıs ete dönüsür.
Vedizm''de kurban, tanrıların besinidir. Batılılarca anlasılması güç olmakla beraber, kurbanlar tanrıları yaratırlar. Tanrıları yarattıktan sonra onları besleyen kurbanların aracılıgı ile insanın uzun ömürlü olması, zengin olması ve erkek çocuk sahibi olması, öldükten sonra da yasamak gibi arzularını tatmine olanak verir. Bu devrede insan için kurtulus, kurban yoluyla elde edilir.
Eski iran Uygarlıgı
Zerdüstlük’ün kutsal kitabı Zend-Avesta” da fiber (su aygırı) denilen bir hayvanın kurban edildigi bildirilmektedir. Yine bu kutsal kitaba göre yalvarıs, ibadet ve kurban af dilemeye yarar. Zend-Avesta’da dikkati çeken bir diger konu, tanrılara sunulacak olan kurbanların daglarda, ırmak ve göl kenarlarında 100 at, 1000 sıgır ve 10.000 koyun seklinde sunulmasının istenmesidir. Dini açıdan kan dökücü hayvanların etlerinin tüketilmesi yasaktır. Zerdüst’ten önce “deva” denilen ve kötülüklerin tanrısı Ehrimen’in yardımcısı olan şeytanlara, onları yatıstırmak üzere kurbanlar kesilir. Deva’ların, kesilen kurbanlardan çıkan bugu ile beslendiklerine inanıldıgından, Zerdüst kurban kesimini ve bu baglamda sıgır eti yenmesini yasaklar. Ayrıca iran’daki Mitra inancında bütün canlı varlıkların kurban edilmis bir boganın kanından dogduguna inanıldıgından, bu inancın ritüellerinde bogaların kurban edildigi bildirilmistir.
Eski Yunan uygarlıgı.
Yakarma, sükran ve arınma kurbanları çok yaygındır. En büyük kurbanlarını tanrılar tanrısı Zeus’a adamıslardır. Hayvanları kurban etme yöntemleri inceden inceye saptanarak tapınagın duvarlarına asılmıstır. Tanrılara erkek hayvan, tanrıçalara ise disi hayvan, gök tanrılara az tüylenmis ve beyaz, yer altı (öte dünya) ve deniz tanrılarına siyah, ates tanrılarına ise kızıl/kırmızı renkli hayvanlar kurban edilir. Ayrıca Yunanlılarda; üçlü kurban (suove taurilia) ve yüzlük kurban (hekatombe) seklinde de hayvanların kurban edildikleri görülür. Kurbanı tanrılara sunan kisinin bası çelenklidir. Kurban edilecek hayvanın ise alın kılları kesilip yakılır ve üstüne arpa ile sarap saçılarak kutsanır. Hayvanlar dua, sarkı ve dans esliginde kurban edilirler. genellikle Eski Yunanda ilahi bir güce sahip olan boganın kurban edilmesi çok yaygındır. Böylece boganın sahip oldugu kudretin insana geçecegine inanılır. Bunlarda domuz yenildigi gibi, kurban da edilir. Tapınaklarda bulunan rahipler, kurbanların kesilis törenlerine baskanlık ederler. Bu sekilde takdis edilmis hayvan ya kesilir ya oldugu gibi yakılır ya da bir organından kan alınır. Buna göre kurbanlık hayvanlara uygulanan islem iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan ilki “sphagia” adı verilen ve özellikle gece, alçak bir tas platform üzerinde tamamen yakılan, eti hiç yenmeyen ve tümüyle tanrılara sunulan kurbanlık hayvanlardır. Digeri ise, daima gündüz ve özellikle sabahleyin yüksekçe bir tas ya da tas yıgını üzerinde yakılarak kurban edilen ve etlerinin bir kısmı tanrılara sunulurken, geriye kalan belli yerleri de törene katılanlar tarafından yenilen hayvanlardır. Eski Yunan’da sayıları oldukça kabarık olan tanrı ve tanrıçalara, her biri için belirlenmis ritüellerde evcil hayvandan, yabani hayvandan, kuslardan ve hatta balıklardan kurbanlar sunulmustur. Burada kurbanı sunan kisi, yıkanarak arınır ve sunakta yanan atese sarap döküp arpa taneleri saçar. Kurbanın tüylerinden bir kısmını da bu atese atar. Bir rahip tanrıya övgüler düzer, sükranlarını sunar ve yardımlarını diler. Bazı ritüellerde hayvanın bagırsakları ayrıca pisirilerek, toplu kutlama baslamadan önce bundan tadılır. Tanrı bu törenlerin seref konugudur. Kurban olarak sunulacak hayvanların sakat olmamasına, en iyi ve en kusursuz hayvanlar arasından seçilmesine özen gösterilir. Ayrıca, yılda bir kez bir at, tanrılara kurban edilir. Eski Yunan’da insanlar da kurban edilmis ancak, geç klasik antikitenin Yunanlıları, insan kurban etmenin her çesidini ahlaksızlık olarak görmüslerdir.