Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 eğer kuran indirilirken sorabilseydiniz, muhakkak size izah edilirdi.... Yanlış... Çok soru soranlar azarlanmış ve çok soru sormaları yasaklanmıştır. Bunu kanıtlama zahmetine sokmayın beni şimdi, kesin bilgi bu ama illa kanıtla, ayet hadis göster derseniz oturup çalışma yapmam gerek. Hiç bir açıklama yoktur, sadece "böyledir, böyle inanacaksınız. İnanmazsanız cehennemde yakarım" denilmiştir. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Yanlış... Çok soru soranlar azarlanmış ve çok soru sormaları yasaklanmıştır. Bunu kanıtlama zahmetine sokmayın beni şimdi, kesin bilgi bu ama illa kanıtla, ayet hadis göster derseniz oturup çalışma yapmam gerek. Hiç bir açıklama yoktur, sadece "böyledir, böyle inanacaksınız. İnanmazsanız cehennemde yakarım" denilmiştir. sayın demirefe siz zahmet etmeyin ben yaparım sizin yerinize bunu seve seve... 67. Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez ********** olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. 68. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." 69. Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. 70. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. 71. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. hz muhammedin önceki ümmetler çok soru sormaları sebebiyle helak edildiler yaklaşımı aslında yukarıdaki ayetlerdeki tavra bir göndermedir... yapmaları gerken konusunda o kadar gereksiz ve maksattan uzak sorgulama içine girdiler ki...aslında bu tavır onların bilmek istedikleri meselenin ortaya çıkması için bir emirken o emri hemen yapmak yerine gayeden uzak sorularla neredeyse yapmama tabiri caizse işi yokuşa sürme eğilimine girmeleriydi...belki de katilin açığa çıkmasını gölgelemek isteyenlerin tavrına bilmeden ortak oluyorlardı... islamda soru sorma konusuna yaklaşımın özeti budur.... peygamberin yaşadığı dönemde sıkıntıya sebep veren bir olay da gereksiz sorularla hem peygamber hem devlet başkanı hem bir aile reisi olan bir insanın fazlasıyla meşgul edilmesi noktasında getirilen bir çözümdü... mesele bundan ibaret...selamlar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 4mevsim, demek inananlar binlerce yıldır hiç değişmemiş. Ama ne yapsınlar, inanmak zorunda bırakıldıkları şeyler bir açıklaması olmayan ve gözlemle doğrulanmadığı gibi yer yer de çelişen şeyler. Dediğinize katılıyorum, asıl sorulması gerekenin uzağında dolaşan sorular insanı bunaltabilir. Bugün de alo fetva hattına sorulan soruların sabır taşını çatlatır nitelikte olduğu söyleniyor. Buna benzer bir durum da cinsellik hakkında sorulan sorularda yaşanıyormuş. Bu iki alanda sorulan sorular abuklukta birbiri ile atbaşı yarışıyormuş. Neden acaba? Ortak özelliği ne bu iki alanın? Tabularla örülü olmaları olmasın sakın? Araştırmakla kolayca öğrenilebilecek bilgileri illa kulaktan dolma öğrenmek ve üzerinde polemik yapmakta ısrar edilmesinin nedeni ne olabilir? Yoksa ikisinin de gerçeğini öğrenip sıradanlaştırmaktansa mitlerle örülü olmasından mı daha çok hoşlanılıyor? Alıntı
Φ 16yıldız Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 yapmaları gerken konusunda o kadar gereksiz ve maksattan uzak sorgulama içine girdiler ki... Sayın 4mevsim başkalarından emin değilim ama kendi adıma , sorgulamalarımın maksadı gerçeğin ne olduğudur. Ayrıca maksat ne olmalıdır sizce ? Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 4mevsim, demek inananlar binlerce yıldır hiç değişmemiş. Ama ne yapsınlar, inanmak zorunda bırakıldıkları şeyler bir açıklaması olmayan ve gözlemle doğrulanmadığı gibi yer yer de çelişen şeyler. Dediğinize katılıyorum, asıl sorulması gerekenin uzağında dolaşan sorular insanı bunaltabilir. Bugün de alo fetva hattına sorulan soruların sabır taşını çatlatır nitelikte olduğu söyleniyor. Buna benzer bir durum da cinsellik hakkında sorulan sorularda yaşanıyormuş. Bu iki alanda sorulan sorular abuklukta birbiri ile atbaşı yarışıyormuş. Neden acaba? Ortak özelliği ne bu iki alanın? Tabularla örülü olmaları olmasın sakın? Araştırmakla kolayca öğrenilebilecek bilgileri illa kulaktan dolma öğrenmek ve üzerinde polemik yapmakta ısrar edilmesinin nedeni ne olabilir? Yoksa ikisinin de gerçeğini öğrenip sıradanlaştırmaktansa mitlerle örülü olmasından mı daha çok hoşlanılıyor? sayın demirefe inananlar ya da genel manada insanlar diyebiliriz...değişmemezlik bazen toplumsal bilinç altının ne kadar güçlü ve yenilmez ve ne kadar yanlış yönleri törpülenmeye çalışılsa da tekrar tekrar hortlamaya müsait olduğunda kendini gösteriyor... batıl inançların hala en modern toplumlarda görülmesi.....ya da söylediğiniz gibi olumlu ya da olumsuz değerlendirmenin dışında bir realite olarak dinin ve cinselliğin hep gündemini koruması gibi...dünya üzerinde interneti cinsellik üzerine kullanmaktan vazgeçebilecek kaç ülke var....ya da türkiye için söylemek gerekirse googlede en çok tıklanan ilk on kelimenin neler olduğunu ben bilmem ama hepiniz gibi tahmin edebilirim... sayın demirefe tabular çoktan yıkıldı ama alaka son sürat devam.... Sayın 4mevsim başkalarından emin değilim ama kendi adıma , sorgulamalarımın maksadı gerçeğin ne olduğudur. Ayrıca maksat ne olmalıdır sizce ? sayın 16yıldız...ayetlerin başından itibaren almamam konuyu eksik bıraktı sanırım...bakara suresinde faili meçhul bir olayın çözümü talep edilir...hz musa rabbinin vahyetmesi üzerine onlardan bir sığır kurban etmelerini ve sığırın bir parçasıyla maktule vurulmasını ister..böylece maktül biran için canlanacak ve katilini haber verecektir... bu olayda maksat katilin öğrenilmesidir...ama maksada ulaşma yolu belli olduğu halde alakasız konudan uzaklaştırıcı ve neredeyse yapmaktan vazgeçmeye kadar götürecek olan bir kafa bulanıklığı yaratma sözkonusudur...sizin maksadınızı asla sorgulamadım...sadece sayın demirefeyi bir zahmetten kurtarmaya çalıştım...o bize feylezofik bilgiler verebilsin diye... amacım gerçeği aramak diyorsanız ben de size'' evet tıpkı benim maksadım gibi'' derim...maksat gerçeğe ulaşma adına doğru soruları sorabilmektir ve maksada ulaşmak için gerekenleri yapmaktır...sığırın renginden bize ne...maksat adaletin yerine gelmesi... selamlar... Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Sığırın rengi konusunda katılmıyorum. Çünkü taptıkları şey ile bağlantılı bir meseleydi bence. Yani bu suâl gereksiz suâllerden olmamalı. Alıntı
Φ 16yıldız Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 sayın demirefe inananlar ya da genel manada insanlar diyebiliriz...değişmemezlik bazen toplumsal bilinç altının ne kadar güçlü ve yenilmez ve ne kadar yanlış yönleri törpülenmeye çalışılsa da tekrar tekrar hortlamaya müsait olduğunda kendini gösteriyor...batıl inançların hala en modern toplumlarda görülmesi.....ya da söylediğiniz gibi olumlu ya da olumsuz değerlendirmenin dışında bir realite olarak dinin ve cinselliğin hep gündemini koruması gibi...dünya üzerinde interneti cinsellik üzerine kullanmaktan vazgeçebilecek kaç ülke var....ya da türkiye için söylemek gerekirse googlede en çok tıklanan ilk on kelimenin neler olduğunu ben bilmem ama hepiniz gibi tahmin edebilirim... sayın demirefe tabular çoktan yıkıldı ama alaka son sürat devam.... sayın 16yıldız...ayetlerin başından itibaren almamam konuyu eksik bıraktı sanırım...bakara suresinde faili meçhul bir olayın çözümü talep edilir...hz musa rabbinin vahyetmesi üzerine onlardan bir sığır kurban etmelerini ve sığırın bir parçasıyla maktule vurulmasını ister..böylece maktül biran için canlanacak ve katilini haber verecektir... bu olayda maksat katilin öğrenilmesidir...ama maksada ulaşma yolu belli olduğu halde alakasız konudan uzaklaştırıcı ve neredeyse yapmaktan vazgeçmeye kadar götürecek olan bir kafa bulanıklığı yaratma sözkonusudur...sizin maksadınızı asla sorgulamadım...sadece sayın demirefeyi bir zahmetten kurtarmaya çalıştım...o bize feylezofik bilgiler verebilsin diye... amacım gerçeği aramak diyorsanız ben de size'' evet tıpkı benim maksadım gibi'' derim...maksat gerçeğe ulaşma adına doğru soruları sorabilmektir ve maksada ulaşmak için gerekenleri yapmaktır...sığırın renginden bize ne...maksat adaletin yerine gelmesi... selamlar... Ayetten haberim var yalnız oradaki insanlar surede anlatıldığı gibilerse eğer işi biraz alaya almış gibi görünüyor. gerçi oradaki insanlar haklıda olabilirler bilmiyorum belki daha öncede böyle bir durumla karşılaşıp umduklarını bulamadılar.Siz gerçeğin ne olduğu konusunda eminsiniz ben ise gerçeğin ne olduğu konusunda kesin olarak emin değilim. Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Elmalılı Tefsirinden Bakara Suresi , 67-71. ayetler : 67- Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi. 68- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız." dedi. 69- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır." dedi. 70- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz." dediler. 71- Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun." dediler. Nihayet onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 67-BAKARA, "bakar"ın müennesi veya müfredidir. "Bakar" manda cinsine de şâmil olmak üzere sığır cinsinin genel ismidir. Buna göre, "bakare" erkek veya dişi sığır, yani bir inek veya bir öküz, bir düve veya bir tosun veyahut bir manda olabilir. Bunun erkeğine bâkır, bakîr, beykur, bâkur dahi denilir. "Bakr" yarmak anlamına geldiğinden, bu hayvan da çift sürüp toprağı yarmak için kullanıldığından bu ismi almıştır. Ve hani Musa, kavmine hitaben "Allah size bir bakara kurban etmenizi emrediyor." demişti de buna karşı kavmi, ona, Çok tuhaf, sen bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Acaba neden böyle demişlerdi? Deniliyor ki, Allah'ın bakara kesmeyi emretmesini akılları almadı. Buna bir sebep bulamadılar, bir ilişki kuramadılar, bunu acayip buldular. Biz bundan şunu anlıyoruz ki, Samirî'nin icat ettiği buzağı olayı da bunun açıkça ipuçlarını verdiği gibi, Musa kavmi, o zamana kadar bakarayı mukaddes bir hayvan görüyor ve öyle kabul ediyorlardı. Bundan dolayı bakaranın kurban edilmesini, edilebilmesini tasavvur bile edemiyorlar, bunu akılları almıyordu. B öyle olması ise bu emrin onlara henüz Mısır'da iken ve Hz. Musa'nın peygamberliğinin ilk zamanlarında verilmiş olmasına işaret eder. Firavun kavmi olan putperest Mısırlıların Apis öküzüne taptıkları ve boğanın, bunların en yüksek mabutlarını temsil ettiği, tarihî rivayetlerden olduğuna göre, sığır kurban etmek, o zaman İsrailoğulları üzerinde şiddetle hakim olan Firavun kavminin taptığı tanrıları boğazlamak demek olacağı için, İsrailoğulları açısından Mısır'da iken, bir ihtilal anlamı taşıyan böyle müthiş b ir emir, elbette kolayca yerine getirilebilecek bir emir ve tasavvuru mümkün bir iş değildi. Mısır'dan çıktıktan sonra bile yine bu buzağı meselesinin dinden sapma ve dalalete alet edilmesinden anlaşılıyor ki, Musa kavmi henüz sığır kesilmesini içine sind i remeyecek bundan memnun olmayacak, bunun Allah tarafından bir hayır vesilesi olduğunu kolaylıkla anlayamayacak bir durumda bulunuyordu. Şu halde bu zihniyeti ıslah etmeye yönelik ve netice itibariyle ölünün yeniden dirilmesine bir misal vererek fitneyi de f edecek olan bu sığır kurban edilmesi emrini duydukları zaman Hz. Musa'ya karşı, "Böyle şey mi olur, sen bizimle eğleniyor musun?" diye durumu tuhaf karşıladılar, ona inanamadılar. Hz. Musa da bunlara "Ben, böyle insanlarla alay eden cahillerden biri ol m aktan Allah'a sığınırım." dedi. Kendisinin yalnızca ilahî emirleri tebliğ ettiğini ve bu tebliğin cahilane bir tebliğ olmadığını anlatmak istedi. 68-Görüldüğü gibi bu emirde genel olarak herhangi bir sığır kesilmesi teklif edilmişti. Aslında derhal o emre uyup rastgele bir sığır kesiverselerdi emir yerine gelmiş ve maksat hasıl olmuş olacaktı. Fakat onlar önceki hayretlerine karşılık tebliğin ciddiyetini farkedince aralarında işi büyüttüler, birbirleriyle müşavere ederek, kendi gönüllerinden nadir b u lunur çok özel bir bakare tasavvur ettiler. Bunun üzerine akılları sıra kurnazca davranıp Hz. Musa'yı imtihan etmek istediler de dediler ki; Rabbine bizim için dua et, bize onun ne olduğunu, mahiyetini beyan etsin. mahiyetten, yani cinsin hakikatind e n sorudur. Demek ki, bunlar herşeyden önce o bakarenin hakikat mi, yoksa mecaz mı olduğunu anlamak istiyorlardı. Buna karşılık gerçek bir bakara olduğu anlaşıldığından onun özellikleri şu suretle beyan buyuruldu: Musa dedi ki; Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: o bir bakaradır ki; ne pek yaşlı, farımış, ne de pek taze, bâkir ikisi ortası, tam güçlü, kuvvetli bir dinç, şimdi emrolunduğunuz şeyi hemen yapınız. 69-Bunun üzerine yine emri yerine getirmeye yanaşmadılar, bizim için Rabbine dua et, o bakaranın rengi nedir, bize onu beyan ediversin dediler. Musa dedi ki; Allah şöyle buyuruyor: o, öyle sarı bir bakaradır ki, rengi artık sarının en parlağı, en halisi, bakanlara sürur ve neşe verecek, gözünü ve gönlünü açacak derecede güzel ve sevimlisi. 70-Bu açıklamaya dahi kanaat getirmediler de dediler ki; bizim için Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın, zira bu bakara bize müteşabih (üstü kapalı), karışık geldi, onun hangi bakare olduğunu kestiremedik. Biz onun kendine mahsus özelliklerini istedikçe bize onun genel vasıfları açıklanıyor, ve inşaallah biz her halde yola geleceğiz, yahut kesmenin yolunu bulacağız. 71- Musa buna da dedi ki; Allah şöyle buyuruyor: o öyle bir bakaredir ki; boyunduruk altında ezgin değil, ne toprak sürer, ne de ekin sular, belki başıboş, her ayıptan sâlim, hiçbir lekesi, alacası yoktur. Bu cevabı alınca, bunda gönüllerinden geçirdikleri şekil ve sureti bulmuş oldular ve nihayet gerçeği itiraf ederek, işte şimdi tam doğruyu söyledin, dediler. Hikâye olunduğuna göre; dindar ve salih bir ihtiyarın tam bu vasıfları taşıyan bir buzağısı ve bir de çocuğu varmış. İhtiyar bu buzağıyı bir ormana götürmüş ve Allah'a emanet ederek bırakmış. "Ey Rabb'im, bunu çocuğum büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum..." demiş. Sonra ihtiyar vefat etmiş. İşte o buzağı da böylece ilâhî himayede büyümüş, bu sırada çocuk da yetişmiş ve bu olay meydana gelmiş. Araya araya o bakareyi bulmuşlar ve derisi dolusunca altın vererek onu satın almışlar. Nihayet onu bulup kestiler, ve halbuki kesmeye yanaşmıyorlardı, nerdeyse kesmeyeceklerdi. Bu işi gözlerinde o kadar büyütmüşlerdi ki, bunun için Hz. Musa'yı, durmadan sordukları sorularla rahatsız ediyorlardı. Hatta bazıları, onların bu işi kırk sene sürüklediklerini rivayet etmişlerdir. Nihayet ilâhî vahyin zoru ile emri yerine getirdiler. İşin başlangıcında alelade bir bakara kesmekle işin içinden çıkabilecek durumda idiler, fakat pek ziyade gözde büyütmeleri ve olmayacak bir iş sanmaları yüzünden bu iş kendilerine çok pahalıya mal oldu. Düşünebilenler için bu bakara kıssasının incelikleri ve acaiplikleri pek çok ibretlerle doludur. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 sayın muallim-i ali teşekkürler alıntı için ama zaten ayetler o kadar açık ki....maksadım soruların amaca engel olma yönünde olmasını dile getirmekti...bu açıdan farklı birşey söylemiş olmadınız... selamlar... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Ayetten haberim var yalnız oradaki insanlar surede anlatıldığı gibilerse eğer işi biraz alaya almış gibi görünüyor. gerçi oradaki insanlar haklıda olabilirler bilmiyorum belki daha öncede böyle bir durumla karşılaşıp umduklarını bulamadılar.Siz gerçeğin ne olduğu konusunda eminsiniz ben ise gerçeğin ne olduğu konusunda kesin olarak emin değilim. sayın 16yıldız alaya alma ya da işi savsaklama...siz nasıl görüyorsanız....gerçeğin ne olduğu konusundaki eminliğimiz sanırım allahın insanlara vermiş olduğu vicdan sağduyu adalet duygusu gibi terazilerle tarttığımız ve içimize sinen anlayışlarımız değerlerimiz ....hayat ne kadar uzunsa arayış o kadar uzun sürecek ...gerçekler toplamakla bitmeyecek kadar çeşitli ve sonsuz açılımda...cetvelimiz doğruysa çizdiklerimiz de doğru olur.. .çok sevdiğim bir söz....DÜNYADAKİ İZİMİZ AHİRETTEKİ YÜZÜMÜZ OLACAK...selamlar... Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 cetvelimiz doğruysa çizdiklerimiz de doğru olur..çok sevdiğim bir söz....DÜNYADAKİ İZİMİZ AHİRETTEKİ YÜZÜMÜZ OLACAK...selamlar... Bu güzelim sözü masal için harcamak yerine, gerçek olaylar için tanımlasa idin çok daha değerli olacaktı sevgili 4mevsim. Şöyleki; BIRAKTIĞIMIZ İZİMİZ; İNSANLARA YÜZÜMÜZ OLACAK... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Bu güzelim sözü masal için harcamak yerine, gerçek olaylar için tanımlasa idin çok daha değerli olacaktı sevgili 4mevsim. Şöyleki; BIRAKTIĞIMIZ İZİMİZ; İNSANLARA YÜZÜMÜZ OLACAK... Alıntı
Φ Beldegah Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 BIRAKTIĞIMIZ İZİMİZ; İNSANLARA YÜZÜMÜZ OLACAK... Vaay tuttum bu sözü. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 DÜNYADAKİ İZİMİZ AHİRETTEKİ YÜZÜMÜZ OLACAK BIRAKTIĞIMIZ İZİMİZ; İNSANLARA YÜZÜMÜZ OLACAK... sayın maraba ben bir fark göremiyorum aslında ikisi arasında....güzel bir izimiz olursa güzel bir yüzümüz olacak son tahlilde.... selamlar güzel yüzlülere... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 sayın maraba ben bir fark göremiyorum aslında ikisi arasında....güzel bir izimiz olursa güzel bir yüzümüz olacak son tahlilde....selamlar güzel yüzlülere... Bakmak ve görmek biraz farklı olsa gerek... Ben büyük farklar gördüm bu iki farklı söz arasında, Öncelikle insanlık beni ilgilendirdiği için de sayın maraba güzel yakalamış diyebilirim.. E öyle ama şimdi Saygılar Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Bakmak ve görmek biraz farklı olsa gerek...Ben büyük farklar gördüm bu iki farklı söz arasında, Öncelikle insanlık beni ilgilendirdiği için de sayın maraba güzel yakalamış diyebilirim.. E öyle ama şimdi Saygılar Farka bile kılıf bulmak... cık cık cık... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 insan ağız tadıyla iki çift laf edemez demi...sabırtaşını çatlatan tahrikkar tavırlar...fikir konuşmak yok...diyelim ben bakarkörüm...tatmin oldunuz mu... ürettiğimizin kılıf olduğundan olacağından bu kadar eminsiniz neden lütfedip yazılanları okuma zahmetine giriyorsunuz... ya birilerin yoncalar dağıtın ya da diğerlerine ..... mızıkçılarla tadı kaçar herşeyin ...ben oynamıyorum ... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 4mevsim, pes etme hemen. Yalnız sığır hakkında sorulan sorular pek amaca hizmet etmez görünmüyor. Adamlar kesmemek için direndikçe tanrıdan yeni tanımlar geliyor. Sığırın sarı olmasını ele alalım örneğin. Adamlar kesmekten kaçmak için rengini soruyorlar ama, tanrı da renk tercihini belirtiyor yâni. "Bana bakın, en yakınınızdaki ilk yakaladığınız sığırı kesiyor musunuz, kesmiyor musunuz? Yoksa ben yapacağımı bilirim!" deyip de adamlar telaşla koşup ilk ellerine geçen sığırı kesmiyorlar. İşin içinde ya bir danışıklı çekişme var, ya lafı gereksiz uzatma var... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 hiç inatçı değilimdir...bahaneye bakarım .... sayın demirefe şimdi biz bu ayetleri neden gündeme getirmiştik....eğer vahiy inerken sorsaydınız cevap verilirdi ifadesine karşılık sizin bunu reddedip dinin soru soranları engellediğini ifade etmenize cevap olarak...soru sorulduğunda cevabı var...soru sormayın denmiyor o halde....soru sormada bile bir ölçü getiriliyor.... bunun dışında ayetlere tekrar bakacak olursak; 67. Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez ********** olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. 68. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." 69. Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. 70. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. 71. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. kırmızı renklendirdiklerim insanların itirazı...mavi olanlar soruların değerlendirilmesi olarak ele alınabilir...istenen bir an evvel katilin açığa çıkması ise işi çabuklaştırmaları beklenirdi...ama tam tersini yapıyorlar ve sorularla amaçtan uzaklaşıp ''gündemi'' saptırıyorlar....bazı rivayetlerde 40 yıl bu işin uzadığı söyleniyor...düşünsenize şahit olmuyor muyuz yıllarca süren uzadıkça uzayan dededen toruna tevarüs eden mahkemelere....geç gelen adalete ne denir...hele bir de hiç gelmezse.... selamlar.... Alıntı
Φ cenneti_beklerken Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Herkese saygılar 1. Gözlem ve deneyle inanca ulaşılmaz, duyularımızın algılayamadığı bir çok unsur var. ışığın sesin belli frekanslarını algılayamıyoruz bu bilimsel bir gerçek. Hal böyleyken nasıl oluyor da yalnızca gözlemleri baş tacı ediyorlar. Beş duyunun algıyla ilgili olduğunu, algılamada aldanmaların olabileceğini bile bile nasıl ahkam kesiyorlar. Gözlemleriniz size "EVRİM" diyor, kalbimiz bize İslam diyor. hadi koymaya çalışın aynı kefeye, bir yanda saçma sapan bir teori, diğer yanda hakikatler. bir yanda sebep-sonuç ilişkisine tapanlar, diğer yanda bu sebep-sonuç ilişkisine hükmedeni ilah edinenler. 2. VERSOY olması lazım ismi, bir arkadaş bu başlıktaki önceki yazıma cevap yazmış uzun süre yoktum cevaplayamadım. Ah güzel arkadaşım, kocaman yazımı nasıl bir ruh haliyle okudun da anlamamayı başarabildin. a) Allah bizi yaratırken, insan olmayı, bu imtihana girmeyi isteyip istemememizi sormuştur. İmtihanın ne olduğunu, cenneti cehennemi göstermiştir. ve demiştir ki, dünyaya gönderildiğinde, ezelde verdiğin bu sözü hatırlamayacaksın bak ona göre kabul et edeceksen, dünya hayatında sana kılavuz göndereceğim, aynı zamanda yarattığım herşey sana beni anlatacak, ağ yapmaya programlanmış bir örümcek minik bir sinek bile sana beni hatırlatacak. kılavuzlarıma uy. çünkü ben sana iyilikten, güzellikten başka bir şey emretmiyorum. Biz bu serüveni kabul edenleriz. Rabbimizin yeryüzündeki halifeleriyiz. Yaratılmışların en üstünlerinden olma potansiyeline sahibiz. İnsan gibi yaşayanlar bu üstünlüğü hakeder. Bununla beraber aşağılara doğru seyahat etmek isteyenlere mühlet verilir, pişmanlıktan kilitlenip kalacakları güne kadar. Tövbe kapısı hep açıktır, eğer Allah'ı seviyorum, teslim olmak istiyorum noktasındaysanız, bilinki geçmiş günahlarınızdan arınma ve yükselme safhasındasınız. b ) Allahın kuluna verdiği en büyük nimet imandır, o da hakeden kula verilir. Kalpleri kötülükle, inatla, inkarla katılaşanlar iman edemezler, anlayamazlar. İç güdüleriyle yaşar hale gelirler. İyilik yapanlar, hatalarından pişmanlık duyanlar, sevgiyi seçenler için ise zaman zaman zorlu, ama harika bir serüven vardır. Var olma amacına uygun yaşayanların mükafatıdır bu. Sevgiyi seçenlere sonsuzluk verilir. Kiri Pası seçenlere de rahmetten uzak sonsuza dek sürecek pişmanlık tattırılır, kişi kendine lanet eder durur. c) Özü temiz, ama kalpleri zihinleri bulanık, sorgulayarak anlamaya çalışırken mantık hatalarına saplanmış kalmış, egosuyla hareket ettiği için, vicdandaki rahatsızlığına rağmen gerçeği kabul etmek yerine inatlaşan bir grup da vardır ki, müminler o gruba tatlı dille gerçeği anlatmalıdır. Bu grup art niyetli değildir, kalplerindeki kilidi bir kırabilse gözyaşları yanaklarını ıslatacaktır. Hiçliğini itiraf ederek yücelecek, Allahın halifesi olma ünvanına hak kazanacak, ve her an her saniye meleklerin hayran bakışları arasında Rabbinin hükümlerini uygulayacaktır. O Arkadaşlar için dua edelim, ve gönül yıkmadan çabalayalım. Saygılar. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 2. VERSOY olması lazım ismi, bir arkadaş bu başlıktaki önceki yazıma cevap yazmış uzun süre yoktum cevaplayamadım. Ah güzel arkadaşım, kocaman yazımı nasıl bir ruh haliyle okudun da anlamamayı başarabildin. a) Allah bizi yaratırken, insan olmayı, bu imtihana girmeyi isteyip istemememizi sormuştur. İmtihanın ne olduğunu, cenneti cehennemi göstermiştir. ve demiştir ki, dünyaya gönderildiğinde, ezelde verdiğin bu sözü hatırlamayacaksın bak ona göre Arkadaşım bundan sonrasını okuyamadım kusura bakma. Sen kendi kendini bitirmişsin zaten. Benim yapabileceğim birşey kalmadı üzgünüm... Yani bir öğretiyi savunmak için bu kadar da ******* yaa. UFO gerçeği gibi olmuş yani... Yok artık yaaa Alıntı
Φ cenneti_beklerken Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Arkadaşım bundan sonrasını okuyamadım kusura bakma. Sen kendi kendini bitirmişsin zaten. Benim yapabileceğim birşey kalmadı üzgünüm... Yani bir öğretiyi savunmak için bu kadar da ******* yaa. UFO gerçeği gibi olmuş yani... Yok artık yaaa "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi." (Ahzâb 72) Güzel arkadaşım ben durumu ateist zekaya uygun hale getirebilmek için yorum katarak anlattım. Misak hâdisesi olarak bilinen bu hadiseden habersiz olman benim sorunum değil. Uzunca yazdığım yazımı okumaya gerek görmemen de, gözlerinin kapalı kalmasına duyduğun arzunun göstergesi olsa gerek. Herzaman tekrarladığım gibi: ben versoy, tarafsız ve diğer arkadaşlar için emek harcamıyorum, bu sayfayı gözden geçirenlere bir faydam olur umuduyla yazıyorum. "Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkar edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar." (Kehf 56) İslam için milyarlarca somut neden varken, ısrarla kanıt istiyorsunuzya, bu ayete bak sonra da aynaya bak. her ayeti ayrı mucize olan Kuran-ı Kerim'den yüz çevirenlere benim zavallı çabalarım mı tesir edecek. Allaha emanet olun. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 a) Allah bizi yaratırken, insan olmayı, bu imtihana girmeyi isteyip istemememizi sormuştur. Ne zaman sormuş bu soruyu, ilah veya ilahlar? Sen hatırlıyor musun? Hatırlayamadığın şeye şehadet etmek "********" değil mi? Saygılar. Alıntı
Φ hoppa Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi." (Ahzâb 72) Güzel arkadaşım ben durumu ateist zekaya uygun hale getirebilmek için yorum katarak anlattım. Misak hâdisesi olarak bilinen bu hadiseden habersiz olman benim sorunum değil. Uzunca yazdığım yazımı okumaya gerek görmemen de, gözlerinin kapalı kalmasına duyduğun arzunun göstergesi olsa gerek. Herzaman tekrarladığım gibi: ben versoy, tarafsız ve diğer arkadaşlar için emek harcamıyorum, bu sayfayı gözden geçirenlere bir faydam olur umuduyla yazıyorum. "Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkar edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar." (Kehf 56) İslam için milyarlarca somut neden varken, ısrarla kanıt istiyorsunuzya, bu ayete bak sonra da aynaya bak. her ayeti ayrı mucize olan Kuran-ı Kerim'den yüz çevirenlere benim zavallı çabalarım mı tesir edecek. Allaha emanet olun. Neden ayetin son kısmını atladınız,yoksa saklamak istediğiniz bir şeymi var ? Alıntı
Φ cenneti_beklerken Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 Sayın HOPPA: "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok ********" işte ayetin tamamı, umarım size sürekli şüphelenmeyi emreden ve kuruntularda debelendiren şeytanınız tatmin olmuştur. Zalim ve ***** olmasının nedeni, inkarcılığıdır. "insan" kelimesi Kuran'da bazı yerlerde "Kafir İnsan" kelimesini karşılar. Çünkü insanların çoğu cehennemliktir, verdiği sözü tutma başarısını gösterenler müstesna. başarılı olanlardan olmanız dileğiyle. ayrıca: insanın var olması muhteşem bir şeydir, sonsuza dek var olacak olması insanın aklını çıkartacak kadar baş döndürücüdür. insana verilen bu muazzam nimet, yerin göğün herşeyin Allah'ı işaret etmesi, sınırsız evrenin büyüleyiciliği.. görülemeyecek kadar küçük bir canlı tarafından yataklara düşürülen, hastalığından günden güne eriyen insanın, Allahın halifesi ünvanını taşıması (taşıyabilenler için bu sözüm) ve bu karşıtlığın mükemmel bir şekilde bir araya getirilişi.. üzerine bastığımızı bile farkedemeyeceğimiz bir örümceğin, programlandığı üzre müthiş bir dizaynla ağ örebilmesi... sayılamayacak kadar fazla neden, Allahı anlatıyorken, insanların nankörlüğü ve inkar çukuruna saplanıp kalması, cehaleti seçmesi, gerçek sevgiyi tatmaktan yüz çevirmesi affedilemeyecek işlerdir. Şüphesiz Allah en doğrusunu bilir. Şüphesiz dilediğini affeder, doğru yola iletir. Yani: ezelde verilmiş bir söz olmasaydı da insan pek ala imtihana tabi tutulabilirdi, ezelde edilen bu teklifin insana verilen nimetlerden olduğunu görüp şükretmek yerine, üstüne üstelik bu teklifi de yalanlayıvermek "inkarcılara" yakışır yalnızca. İMAN insanlara verilen en büyük nimettir, SINIRSIZ ADALET gereği iman hakedenlere verilir, bunun yanısıra Yaratıcı CÖMERT ve AFFEDİCİDİR. Kalplerine iman güneşi doğmamış olanların, kibir inkar ve inattan arınıp, iyiliğe ve sevgiye dayalı işlere odaklanması gerekir. güzellikler, sevgi, gözyaşı, kalbi yumuşatan unsurlardır. Kalpteki pası giderir, kilitleri kırar. kalplerini bu kıvama getirdikten sonra Kuranı Kerim okumalarını inanmayanlara öneririm. kibir, inat, inkar ile varılacak yer yoktur, verilen mühleti anlamsız sorularla tüketmek akıl ile mantık ile bağdaşmaz. 5 yaşındaki çocuk da sayısız soru üretebilir, peki ürettiği bu sorulara yanıt alamadığında annesine babasına güveni azalır mı, veya bu sorulara alamadığı yanıtlar onun büyümesine engelmidir. Gider yapması gerekeni yapar, oyununu oynar. Ve bu çocuk büyüdüğünde, çocukluğunda cevapsız kalan sorularının cevaplarıyla net bir şekilde buluşur, iyiki annemi babamı bu anlamsız sorular yüzünden kırmamışım, iyiki onlara güvenim azalmamış der. ANLATILAN çocuk; sürekli sorular yağdırıp gerçeği inkar noktasına gelen, aldığı net cevaplardan tatmin olmak yerine yeni anlamsız sorular üretip, bu soruları cevaplamayı imanın ön koşulu sayan "inanmayanlar" grubudur. ANLATILAN anne baba ise; "iman"dır. evet elbette bazı sorular sorulacak, ve zaten temel soruların cevapları, Allahın varlığını aşikar bir şekilde ortaya koyacaktır. tıpkı çocuğun gelişimi için önemli bilgileri ona vermek, önemli sorularını cevaplandırmak gibi. Nu çocuğun gelişimi için önemlidir. Yani bu; insanın imanının olgunlaşması için gereklidir. Selim bir kalp, zaten imanın tadına varmış, ve sonsuzluğa odaklanmıştır. Artık herşey o insan için Allahı işaret eder, olaylara takılıp kalmak yerine, sebep sonuç ilişkisine bakar, sebep sonuç ilişkisinin de ötesinde bu unsurlara hükmeden Rabbine teslim olur. Anlattıklarım, illaki birilerine fayda verecektir ki amacım da bu. Anlattıklarımı peşinen reddedecek ve maalesef hemen büyüklenecek olanlar için ise yapılacak fazla birşey yoktur. Çözüm kendilerindedir, seçimlerindedir. Herkese saygılar, cevaplayamama ihtimalim var, bir iki sene önceki gibi ahmak, kibirli, sorduğu soruların fazlalığına güvenip, o ***** kafasıyla herşeye tepeden bakan "ben" gibi olmayın. olanınız varsa da çıkış yolunu bulması zor değil, tüm benliğinizi ışığın kuşatıvermesi zor değil. dua etmeyi deneyin, arkası gelecektir. Allaha emanet olun, görüşemezsek KİB Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.