Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Mevlana 'dan Sözler


kaan_bebeto

Önerilen İletiler

Canının içinde bir can var , o canı ara..!

Dağın içinde bir hazine var , o hazineyi ara..!

A yürüyüp giden sufi , gücün yeterse ara..!

Ama dışarıda değil ,

Aradığını kendinde ara..!

 

* Rubailer / 1-43 *

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

ey ehl-i aşk!

 

dünyayı terketmenin zamanıdır;

ruhum dünyayı terketmişlerin

ayrılık seslerini işitiyor

 

bu gürültüler ve çıngırak sesleri;

gökyüzüne göçmüş kişilerin ayrılık çığlıklarıdır

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

" Aklını başına al da, maddenin hüküm sürdüğü, imansızlığın arttığı şu tufanda gönle gir ve kendini Nuh'un gemisine at!.. Menzil korkulu, ama ey kardeş, senin gönlüne korku girmesin! ALLAH seni korusun!.."

 

- Mevlana Celaleddin-i Rûmi -

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Derdimi seviyorum..

Biliyorum ki derdimi veren de beni seviyor..

Seven, sevdiğinin nazını ölçüyor..

Sevilen çekmesin de neylesin.."

 

______Hz. Mevlânâ_____

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünya,

Her biri gökyüzünden yere inmiş arifler hakkı için dönmekte.

 

Bilesin sende..!!

 

- Mevlana Celaleddin-i Rûmi -

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

arif; a'raf'ı bilendir..

marifet mertebesi/boyutudur..

 

..

 

(Arf. C.) Sırt, tepe. Özel manası Cennetle Cehennem arası bir yer.

 

(Arf, herhangi bir yüksek yer demektir ki, bu münâsebetle atın yelesine, horozun ibiğine arf denilmiştir.)

(A'raf, meşhur bir kavle göre Cennet ile Cehennem arasındaki hicabın, surun yüksek tepeleri demek olur.

 

İbni Abbastan sıratın şerefeleri diye bir kavil de mervidir.

Fakat Hasanı Basri Hazretleri demiştir ki:

A'raf ma'rifettendir.

Ve mânâ "Ehl-i Cennet ile ehl-i Nârı simalarından tanımak üzere bir takım rical vardır demektir.

Kendisine bu rical "hasenat ve seyyiatları müsavi olan kimselerdir" denildikte dizine vurmuş

ve bunlar, demiş,

Allah tealânın ehl-i Cennet ile ehl-i Nârı tanımak ve

birbirinden temyiz etmek üzere tâyin buyurduğu bir kavmdir.

Vallahi bilmem belki bazısı şimdi beraberimizdedir!

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

MEVLÂNA.. RUBAİ..

 

 

 

interlock_sahra1_BEYAZ.gif

 

 

el âlemle esrardan söz açma.

erenler derneğinden sürülmüş iki yüzlülerle

yar hikâyesi konuşma!

yabancılarla ancak yabancı gibi konuş.

diken yiyen deveye ancak dikenden bahset!

 

kendini ateş üstündeki tencere gibi farz et:

kendi kendine coş, kayna ama her tarafa yalpalama!

maksadın cevahir bulmaksa yürü acele et,

cevher tarafına doğru çabucak koşmaya bak!

 

ey ay yüzlü güzelim:

sensiz kalınca bulutlar gibi çok ağladım.

hasret ve hicran elinden çok inledim.

sensiz.. sensiz oturduğum zaman candan ayrılırım.

sensiz yaşarsam utancımdan ölürüm..

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Ey Ay gibi hep çevresinde dolandığım güzel:

Bir gece bana gelip de;

 

"sana misafir olacağım.." demedin.

 

"İyi bil ki ben seninim.." diyorsun.

 

İşte ben de senin canınım.

Gel de sana hayat vereyim.

 

Rubailer

Mevlânâ

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

466292065.gif

 

Bir âşık, yârine, onun için yaptığı hizmetleri anlatır;

 

"Senin için şunları yaptım, bunları ettim.

Şu savaş meydanında oklara nişan oldum.

Mal da gitti, nam da gitti.

Aşkının derdinden neler çektim, neler?

Şevk içinde olduğum ve güldüğüm bir sabahım

ve rahat bir gecem hiç olmadı."

 

diyerek,

 

Her ne acı ve tortulu içtiyse etraflıca bir bir saydı.

Bundan muradı, yârini, minnet altında bırakmak

değil, ancak aşkının doğruluğunu isbatlamaktı.

 

"Akıllılara bir işaret kâfidir."

 

Âşıklarınsa susuzluğu bir an gitmez!

 

Sıkılmadan o, derdini tekrar tekrar söyleyip duruyordu!

Balık, sudan hiç usanır mı?

 

Derdinden hemen yüzlerce söz söylese de

"Daha bir söz söylemedim!"

diye feryâd etmedeydi!

 

Ateşini bilmeden yakıyor, mum gibi o harâretle

ağlayıp eriyordu.

 

Mâşûku dedi ki:

 

"Evet bütün bunları yaptın ama,

şimdi bana kulak tut, şu sırrı dinle:

Aşkın, aslının aslına gitmedin.

Yaptıkların bütün füru'dan ibaret."

 

Âşık,

 

"Öyleyse o aslı söyle" deyince sevgilisi,

"O asl, ölüm ile yokluktur" dedi.

 

"Hepsini yaptın, ama ölmedin.

Ölümü tercih et, canını terk et."

 

Âşık, hemen o an, canını verip, murada erişdi.

Gül gibi gülerek sevinç içinde başını verdi.

 

O gülüş, onda ebedi olarak kaldı.

Canında kötü fikir olmayan ârif gibi.

 

Ayın nûru, her iyiye ve kötüye ışıksa da o,

ebediyen kirlenmez!

 

Akıl ve can nûrunun Hakk'a geri ulaşması gibi

o temiz nûr da yine aya geri döner.

 

Yolda pisliklere değse de

ayın nûrunun temizlik vasfı bâkidir.

 

Sanma ki yollardaki pislikler,

ayın nûrunu da kirlendirirler.

 

"Geri dön!"

 

emriyle güneşin ışığı çabucak kendi aslına döner.

Onun için ne külhanlardan bir hicab,

ne de gül bahçelerinden bir koku ve renk vardır.

 

Göz nûru, göze geri döner.

Çöller ve ovalar ondan bîhaberdir.

 

 

mesnevî

5. cilt: 1250-1265

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

" -Sebepleri öğrenmek isteyerek, delirmenin eşiğinde yaşadım, çaldım Allah'ın kapısını, kapı açıldı ve gördüm ki, içerden çalmaktaymışım..."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Fayda ve zarar ne ise hepsinin şükrü lâzımdır.

Çünki kaderde beterin beteri olur.

 

Madem rızıkları veren O'dur, şikâyet küfür olur.

Sabırlı ol. Sabır, lütfun anahtarıdır.

 

Yegâne dost Cenab-ı Hak'dır.

O'ndan gayri her şey düşmandır.

Dosttan düşmana şikâyetse reva değildir.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

interlock_sahra1_BEYAZ.gif

 

 

aç gözün ol sâhib-i nûr-ı basar

olma ehl-i zan gibi kûteh-nazar

 

ger gam u şâdîde dâim böylesin

yokluğa bildir nedir pîş ü pesin

 

rûz-ı barândır velî kıl azm-ı râh

mâni' olmaz sana bârân-ı ilâh

 

--

gözünü aç da göz nûruna sâhib ol.

şüpheciler gibi dar görüşlü olma.

 

sen dâima gam ve surûrdasın.

öyleyse yok olanın önü, arkası nerede göster!

 

yağmur zamanıdır, yola düş.

bu, sana mâni olmaz,

zira o, ilâhî bir yağmurdur.

 

m.e.b.

mesnevi: 1/2090

 

**

 

gözünü aç!

kur'an okurken sebeblerden geç

nesnel perdeleri aş!

dar-görüşlü profesyoneller gibi

bilinemezci olma

 

ya da uyma avamın görüşlerine

fantezi ve kuşkuların kıvrımlarına düşer

önü-sonu belirsiz zamana yenilirsin

 

dünya fikri ve zaman bir saplantıdır

içi kof ve gözde büyütülmüş sanılar zinciri

bu düzen böyle devam edip gidemez

ve bir engel oluşturamaz sana

 

kişisel

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İsyan Etmişim

Aya öfkelenmişim ben,

işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.

Padişaha kızmışım,

çırılçıplak bir yoksul olmuşum.

 

Güzeller sultanı gel demiş,

Evine çağırmış beni.

Ben bir yolunu bulmuşum,

Yola baş kaldırmışım.

 

Sevgilim baş çeker, naz ederse,

Gamlara atar, kararsız korsa beni,

Bir kez olsun ah demem, inad için.

Ah'a da kızmışım ben.

 

Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o.

Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni.

Oysa altın falan istemiş değilim ondan,

şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.

 

Ben bir demirim,

Mıknatıstan kaçıyorum.

Bir saman çöpüyüm ben,

Mıknatıslara yan çizmişim.

 

Ben öyle bir zerreyim ki,

Bütün âleme isyan etmişim.

Havaya, toprağa isyan etmişim,

Ateşe, suya isyan etmişim.

Altı yöne isyan etmişim.

Beş duyuya isyan etmişim.

 

Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki,

Altı yön de neymiş,

Beş duyu da ne.

Benim için hiç bir şey umurumda değil.

Mevlana Celaleddin Rumi

http://www.youtube.com/watch?v=h9RBkSsdurs

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

CCLIX - CCLX

 

A taze yüzlü, söyle, pek usanma; temelinden

taze yüzlüsün sen.

 

Aptalca bir hayal, gelir-çatarsa seni aldanmış

bulur, aptal görür de ondan gelir-çatar.

 

Bir sille vurup da çıkar o hayali gönlünden; her

boş-boğaz da görsün, ibret alsın.

 

Kötü hayal, şeytan elçisidir; Tanrı elçisine sığın

da tövbe ettir ona.

 

Sana bir hayal gelir, takılır; yolundan-izinden

düşmezsin; bir vehim de gelir, sarartır-soldurur

seni.

 

Bir hayal vardır, aydın güneşe benzer; bir hayal

de vardır, utanmaz, kara gece gibidir.

 

Ercesine kulağını bulamazsan, gelip de gönlüne

giren vehim, seni tutar, kâfir eder-gider.

 

Ulular seni beklemede; daha tez yürü, ne diye

eğlenir, emekler-durursun.

 

Ordular gibi hayaller geldi sizlere; o güvendiğim

kişiler en aşağılık yerlerde sakladılar, gizlediler

onları.

 

Yol saptırıcı, kurda benzer hayaller; Rabbim lânet

etsin de yok etsin onları.

 

Ne mutlu o kişiye ki yüceliği, yücelerde yücelir;

o hayaller belirmeden damarlarını keser-gider.

 

Bu çeşit kişiler Tanrısaldır, önlerine ön yoktur

onların, yücedir onlar; kalpleri haset kirinden

tertemizdir onların.

 

Nazm'ettiğimizi bildirip anlatmak Tanrı'ya aittir;

mefâîlün mefâîlün faûlî.

 

 

MEVLÂNÂ

DİVAN

A. Gölpınarlı

Milliyet Yayınları-1971

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

MESNEVÎ: 2/1992

 

Her ne var esfelde a'lâdan gelir

Feyz-i nûr-ı dîde bâlâdan gelir

 

 

Aşağılık âlemde her ne varsa

yücelerden gelir.

Gözün nurunun feyzi yücelerdendir.

 

Prof.Dr. A. Çelebioğlu

M.E.B.

 

**

 

Kâinatta görünen her figür/mesel

içerisinde gizli bir mâna/sırr saklar.

 

Ve bu sırr ancak bir kayra olarak

temiz bir müslim'in görüşüne açılır.

 

Kişisel yorum

 

** **

 

KAYRA:

-Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.

-Yüksek tutulan veya sayılan birinden gelen iyilik,

lütuf, ihsan, atıfet, inayet.

-Tanrı'nın insana iyilik getirici, kurtarıcı ilişkisi için

kullanılan, özellikle dinsel bir kavram.

-Tanrı'nın insanı koruyuculuğu ve esirgeyiciliği.

-Hıristiyanlığın temel kavramı:

Tanrı'nın insanı sevgi dolu düşünüşü için kullanılan

kavram.

 

"Felsefe tarihinde Augustinus'ten beri kayra ve

özgürlük arasındaki ilişki sorusu önem kazanmıştır.

SkolastiK felsefede bu soru doğanın kayra yoluyla

yetkinleşmesi öğretisiyle yanıtlandırılıyordu.

Luther'de ise "Herşeye gücü yeten Tanrı" düşüncesi

ile bu sorun sonuna değin götürüldü.

Çağımızda, N. Hartmann'da ise bu soru tam ters

doğrultuda yanıtlanıyor:

'Bir sorumluluğun, bir özgürlüğün olabilmesi için Tanrı

var olmamalıdır.'

 

SKOLASTİK/SCHOLASTIC:

-Eski/Ortaçağ felsefesine uygun inanç ve bilgi.

-Aristoteles'in yapıtlarından alınıp Hıristiyan kilisesi

anlayışına göre değiştirilmiş olan ve Orta Çağ boyunca

Batı üniversitelerinde okutulan biçimci ve gelenekçi

felsefe.

 

TAFSİL/FASIL/ESFEL:

-İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal.

-Hak söz.

-Hak ile bâtılın arasını/mesafe/sırr'ı fark ve temyiz ile

olan hüküm ve kaza.

-Halletmek. Ayrılma. Çözme.

-Bölüm.

-Mevsim.

-Aynı makamda çalınan şarkı.

-Çocuğu memeden kesmek.

-Birini zemmetmek. Gıybet.

 

Efsâl-Fisâl-Fesîl-Fisl:

-Adi, yaramaz kimse.

-Her nesnenin kemi ve yaramazı.

-Hurma ağaçlarının küçüğü.

-Her nesnenin kemi ve yaramazı.

-Ahmak, Kirli, sefil.

 

TAFSİLAT:

AYRINTILARA/DETAYLARA DALMAK:

 

-Bir bütünün önemce ikinci derecede olan

ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat, detay.

-Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün

ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat.

-Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan

kelime, cümle veya eşya.

-Resim, heykel ya da mimarlık yapıtlarında yeralan

parçalardan her biri.

-Bir tablonun, heykelin ya da mimarlık yapıtının

açıklanması için yalnız bir parçasını gösteren

büyütülmüş resim, kitap resmi.

-Yazın ve sanat yapıtlarında, bir bütünün ufak

parçaları.

 

..

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Hayret ve şaşkınlık düşünürlerin âdetidir.

Nasıl ki duygu ve düşünce kuvveti de körlere

vergidir. Sana görünmeyen âlemden yüzlerce

fidan gül saçmaktadır. Hoşnutluk dalına niye

balta vurur durursun?

 

Rubailer

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Ey gönül!

Oruçlu iken Allah’a misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakışır!

 

Sen, bu mübarek ayda cehennemin kapısını kapadın!

Böylece sen, cennetten binlerce kapı açarsın!

 

Topraktan, ateşten, sudan, rüzgârdan dikilmiş olan beden hırkasını çıkar, at!

 

Can, aşkın kapısına geldi de;

"Beni affet; sen, özürlerin canısın!" diye yalvardı!

 

"Ey aşk!" diye sızlandı.

"Bu ayda özrümüzü kabul et; hata ettik!"

 

Aşk da, gülerek cana dedi ki:

"Senin elini tuttum! Biliyorum ki sen, elsizsin, ayaksızsın!

Hekimim; ben, sana perhize girmeni emrettim!

Çünkü sen, bu korkunun ve ümidin hastasısın!

Perhize gir de, sana bir şerbet yapıp sunayım;

Onu içince sen, hiç kendine gelmeyesin!"

 

Sustum;

Artık bunu aşk anlatsın!

Çünkü onun gözü, canlara can katar!

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

 

Bu zekât "hediye",

bu hasedi bırakma da "kendi sırrından haber verme" dir.

 

İhsanda bulunmak, doyurmak, konuk davet etmek:

"Ey ulular, biz sizinleyiz, size doğru bir özle inandık"

demektir.

 

Hediyeler, armağanlar, sunulan şeyler:

"Ben seninleyim; seni seviyorum" diye tanıklıktan ibarettir.

 

Kim, bir mal veya afsun için çalışır, uğraşırsa bu ne demektir?

"İçimde bir cevherim var", demektir.

 

Allah’tan çekinmemden yahut cömertliğimden bir cevherim

var ki bu zekatla oruç ikisine de şahittir.

 

Oruç der ki:

"Bu, helalden çekindi, bil ki harama ulaşmasına artık imkân yok."

 

Zekât der ki:

"Kendi malını bile veriyor, artık, kendisiyle aynı dinde,

aynı yolda olandan nasıl çalar?"

 

Fakat bu işleri riya ve tezvirle yaparsa o iki tanık,

Allah’ın adalet mahkemesine kabul edilmez.

 

Avcı tane saçar ama acımasından değil, avlanmak için.

 

Kedi de oruç ayında oruç tutar ama kendisini av avlamak

için uyur gösterir.

 

Bu eğrilikten yüzlerce kavim, kötü sanılmıştır.

Bu kötü kişi, cömert kişilerle oruç tutanların adını da

kötüye çıkarmıştır.

 

Fakat Allah’ın lütuf ve ihsanı, o eğri işlerde bulunmakla

beraber nihayet onu hepsinden de arıtır.

 

Rahmeti, o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile

vermediği ışığı vermiştir.

 

Allah, onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar;

rahmeti onu bu hatadan arıtır.

 

Bu sûretle de Allah’ın yarlıgayıcılığı meydana çıkar,

bu miğfer kulun kelliğini örter.

 

Yağmur, pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.

 

Kulluk, düşünce ve mânâdan ibaret olsaydı,

bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.

 

Bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar

birbirine armağan sunarlar.

 

O armağanlar, bağlılığın ve sevginin şahitleridir.

Yani onlarda samimiyet ve beraberlik gizlidir.

 

O ihsanlar, gönülde meydana gelen sevginin

görünen şahitleridir.

 

Oruca sarıl, sabret; orucu terk etme,

her an Hak’tan rızkını bekle!

 

Cihad ve oruç güçtür, çetindir.

Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendinden

uzaklaştırmasından daha iyidir.

 

"İnsanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu,

hep Hakk’ın kulunu kendine çekişindendir."

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti!

Artık maddî yiyeceklerden elini çek!

Çünkü göklerden manevî rızık geldi ve cansofrası kuruldu!

 

Can, bedenin hantallığından kurtuldu;

tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı!

Aşk ve iman ordusu geldi,

sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!

 

Bir bakıma oruç, bizim kurtuluşumuzun kurbanı sayılır;

bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir!

 

Mademki gönül evine misafir olarak can geldi,

onun uğruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim.

 

Sabır, hoş bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yağar!

Bu sebeptendir ki, Kur’ân-ı Kerim de bu sabır ayında nâzil olmuştur!

 

Bizi kötü işler, günahlar işlemeye teşvik eden kirli nefsimiz,

arınmaya,temizlenmeye muhtaçtı!

Ramazan gelince, günah zindanının kapısıkırıldı;

can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı, sevgiliye kavuştu!

 

Bu mübarek ayda gönül de boş durmadı;

ümitsizlikperdesini yırttı, göklere uçtu!

Can, zaten bu kirli dünyaya mensupdeğildi, meleklerdendi;

onlara ulaştı!

 

Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sarıl da,

şu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar!

Yusuf aleyhisselam kuyunun ağzına geldi, seniçağırıyor;

çabuk ol, vakit geçirme!

 

İsa aleyhisselam isteklerden, beden eşeğinin arzularından kurtulunca,

duası kabul edildi!

Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka!

Çünkü gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!

 

Haydi, elini ağzını yıka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle!

Hakikate erdikleri, Hakk’ı buldukları için susup duran ermişlere gelen

manâ sözlerini, manâ lokmalarını ancak

Şems-i Tebrîzî’nin himmeti ile bulabilirsin!

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Oruç ayı geldi. Hepinize kutlu olsun.

Ey oruca yol arkadaşı olan, dost olan kişi!

Yolun uğurlu olsun, hoş olsun.

 

Ben Ayı görmek için dama çıkmıştım.

Çünkü candan, gönülden orucu özlemiştim,

onu hasretle bekliyordum.

 

Aya bakayım derken başımdan külahım düştü.

Mübarek oruç padişahı benim aklımı başımdan aldı.

Beni mest etti.

 

Ey Müslümanlar!

Ona gönül verdiğimden beri ben zaten mest olmuşum,

aklımbaşımda değil.

Ah, orucun ne de hoş bahtı varmış,

ne de güzel devleti varmış, hali varmış.

 

Bu oruç ayında gizlenmiş eşsiz bir Ay var.

Hem de Türk gibi oruç çadırında gizlenmiş.

 

Bu mübarek ayda, oruç harman yerine sıkıntısız,

neşeli gelen kişi, o güzeller güzeli Aya yol bulur.

 

Sıhhatli, atlasa benzeyen yüzünü kim sarartırsa,

o orucun ipekli elbisesini giyer.

 

Bu ayda dualar kabul olur.

Oruçlunun âhı gökleri deler, geçer.

 

Oruç kuyusunda sabreden kişi,

Yusuf gibi aşk Mısır’ında sultan olur.

 

Ey sahura kalkan, sahur yemeği yiyen kişi!

Az konuş, hatta sus!

Sus da orucu anlayanlar, oruçtan söz etsinler.

 

Gel ey Şemseddin,

ey Tebriz şehrinin avunduğu büyük insan!

Oruç askerinin başkumandanı sensin.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Sen, orucu, şaşılacak acayip meziyetleri bulunan bir şey olarak bil!

Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder.

Sen, şaşılacak bir şey görmek istersen, oruca şaş!

 

Sen, göklere çıkmak, Mi’rac etmek sevdasındaysan,

şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır.

 

Oruç,can gözünün açılması için bedenleri kör eder.

Senin gönül gözün kör de,o yüzden kıldığın namazlar,

yaptığın ibadetler sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor.

 

Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını giderir.

Bu yüzdendir ki oruç, insanın insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur.

 

Âşıkların hayatı, beden matbahı yüzünden kararmıştı.

İşte oruç, o matbahları aydınlatmak için çıktı geldi.

 

Dünyada şeytanın karnını deşen bir bıçağa benzeyen

oruçtan daha fazla şeytan öldürücü,

nefsin kanını dökücü bir şey var mı?

 

Padişahlar padişahının kapısında kendisine gizli, özel bir vazife verilmiş,

çabucak faydalı olan, kâr bağışlayan kim var?

Kim olacak? Oruç!

 

Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını öyle tazeleştirir ki,

zavallı balığı bile su o kadar tazeleştirmez.

 

Nefisile savaşa girişen mücahidin, gönül maksadına ulaşma yolunda oruç,

yüzbinlerce yardımcı canın yaşayışından daha da iyidir.

 

İslam’ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur:

“Kelime-i şahadet, Zekât, Hac, Oruç, Namaz.”

Allah’a yemin ederim ki, bu direklerin en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur!

 

Cenâb-ı Hak, bu beş direğin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiştir.

Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.

 

Midesine düşkün olan, çok mide ağrısı çeker, sızlanır durur.

Zaten midesine düşkün olanların talihlerinde oruç yoktur.

 

Oruç, ,Allah’ın has kullarına Hz. Süleyman’ın saltanatını

bağışlayan bir yüzüktür yahut da taçtır.

Onu ancak seçkin kullarının başlarına giydirir.

 

Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki halinden iyidir.

Çünkü oruç, o Rahman’ın sofrasına oturtacaktır.

 

Sen farkında değilsin ama, yemek yediğin vakit, için pislikle dolar.

Oruç hamama benzer.

Seni maddî ve manevî kirliliklerden, bütün kötülüklerden temizler.

 

Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan gördün mü?

Beden de bir hayvandır.

Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma!

 

Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin.

Sen aslına nasıl ulaşacaksın?

İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır.

 

Nefsinle savaşa girişince;

"Ben orucu öyle ucuza satmam!"

diye kendini yere at, ellerini çırp, ayaklarını vur, diret!

 

Nefsin gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir ama,

oruç onu gül yaprağı gibi tir tir titretir.

 

İçinde ab-ı hayatın gizlendiği bir karanlıktan bahsederler.

Aklı başında olanlara o karanlık, oruçtur.

 

Sen, canının içinde Kur’an nurunu istiyorsan, şunu bil ki,

oruç bütün Kur’an’ın tertemiz nurunun sırrıdır.

 

Gök sofralarının, ruha mahsus sofraların başına

tertemiz kişiler oturturlar.

İşte oruç, sana, onlarla bir kaptan yemek yedirir.

 

Oruç seni gün gibi gönlü aydın, canı saf bir hale kor.

Sonra da padişahla buluşma bayram gününde varlığını kurban eder,

seni varlıktan ve benlikten kurtarır.

 

Oruç ayına girdiğin zaman, o aya kavuştuğun için Hakk’a şükrederek,

sevinerek, neş'eli olarak gir!

Çünkü Ramazanın gelişinden üzülenlere, gamlılara oruç haramdır.

Onlar, oruca layık değillerdir.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ey kusur arayan gözlerin sahibi ;

Aradığın her kusuru buluyorsun....

Evet... Çokça kusur görüyorsun İnsanlar da..

Ama şunu bil ki....

Gördüğün her kusur Senden bir parça taşıyor...

Eleştiren zihninin sana yaptığı kötülüğü bir idrak etsen..

Aklından vazgeçersin..

Çevir Gözlerini.. Öze Dön... İçine bak...

Gördüğün her kusurun izini..

Hatta özünü bulacaksın Özünde..

Hayata geliş nedenini soruyor/ sorguluyorsun;

Geliş nedenin gerçekten de kusur aramak, bulmak...

Ama kendinde...

Varlık nedenin onları kapatmak.. Düzeltmek..

MÜKEMMELLEŞMEK...

Gördüğün her kes sana Ayna olur..

Kusurların gelir seni bulur...

Düşüncelerin bir varlık olur..

Karşında durur...

Dinle... İçinde ki çatışmayı...

Dindir... O Kaos ve Kargaşayı....

 

Hz. Mevlana

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

77.gif

 

Ey Ay parçası sevgili!

Gönlümün gönüller aydınlatan ışığı sensin.

Çok dostlar var ama, asıl gönül yakan güzel sensin.

Cihan halkı nevruz ve bayram törenleri ile sevinç içinde.

Bu gün benim bayramım da, nevruzum da sensin.

 

Rubaî

Mevlânâ

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Duydum ki Bizi Bırakmaya Azmediyorsun Etme Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.

Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

 

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?

Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

 

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.

Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

 

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...

Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

 

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,

Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

 

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.

Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

 

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.

Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

 

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

 

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,

Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

 

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,

O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

 

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.

Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

 

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.

Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

 

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

Mevlana Celaleddin Rumi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.