Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Birincisi fenomen zaten insanoglundan bagimsizdir. Dunya da bir fenomendir. Ikincisi ise fenomen hakkindaki her turlu ortaya koyumun bir insanoglu yapilandirilmisligini soylemektir. O yuzden fakat vardir. Ayrica epistemoloji bilgi demektir. Vaarlik ise metafizigin konusudur. Cunku metafizige gore varlik, ontolojiktir. Epistemolojiye gore de bilgiseldir. Bu bilgiyi de insanoglu fenomene verir. Kisaca bilgi turemesi icin ortada bir fenomen vardir, iste insanoglu tum bilgiyi bu fenomenden turettigi icin gerceklik yapilandirilmistir. Buradaki konu ayrica varlik degil; gecekliktir. Yani varliksal gerceklik degil; bilgisel gerceklik ve yapilandirilmisligi.

Efendim yazdıklarınızda tutarsızlıklar var.

 

1- Fenomen zaten İnsanoğlundan bağımsız ise, neden alıntıda Yapılandırmacılara göre öyle olduğu özellikle vurgulanmış. " Bilindiği gibi " falan denebilirdi.

 

2- İlk cümlede fenomenin kendisinden bahsediliyor, bilgisinden değil. Kendisinden bahsedilen Fenomen varlığa ilişkin değil midir ? Bu bir numen ( öz ) olduğu iddiası değil midir ?

 

Yani, ilk cümle Fenomenin varlığı hakkındaki tüm gözlemi ve algıyı vermediğini ortaya koymaz mı ?

Gönderi tarihi:

 

 

 

Efendim, elbette insanoğlunun varlık hakkındaki bilgisi insanoğlu zihninde insanoğlu tarafından yapılandırılmış olan bilgidir. Bununla bereber neticede tüm bu bilgi algılara ( 5 duyu ) dayalıdır.

 

Hayir efendim. Bilgi sadece duyusal degildir, ayni zamanda duyumsaldir da. Mesela "ne guzel cicek" cumlesindeki "guzel" duyusal degil, duyumsaldir. Gozlemin disinda aklin turettigi tum bilgiler genelde duyumsaldir. Yani gozlem vermeyen bilgiler.

 

 

Ancak bunun böyle olması, fenomenin varlığın kendi hakkındaki bilgisinin tümünü verdiği anlamına gelmediği gibi, vermediği anlamına da gelmez.

 

Insanoglu disindaki fenomen, insanoglu fenomenine bilgi vermez algi ve gozlem verir. Bilgi insanoglunca fenomenden turetilir. Yani insanogluna aittir. Zaten fenomen de gozlem de algi da kavram da sinirsizdir. Yoksa bilgi ne degisir ne yanlislanabilir ne eskir ne de gelisebilirdi. Iste o yuzden fenomenin kendisinin ne oldugu ortaya konamaz, sadece bilgisi ortaya konur.  Fenomenin ne oldugunu ortaya koymak tartismasi, metafizigin ontolojik tartismasidir.

 

 

Eğer, feonomenin varlığın kendi hakkındaki tüm bilgisini vermediğini iddia ediyorsanız, 5 duyu ötesi ( eğer varsa ) duyulara sahip olan farklı bir tür olmanız gerekir. O yüzden ben de size bunu ispat edin diyemeyeceğim. Çünkü, siz de farklı bir tür değilsiniz.

 

Yukarida duyumsal bilgiyi izah ettim. Burada bilgiyi veren fenomen sadece insanogludur.Buradaki "otesi" degildir, olan sadece insanoglunun iki farkli algisidir. Duyusal ve duyumsal. Duyumsal olan bilgi bilimsel bilgi degildir, cunku gozlem vermez. Ama mutlaka bu bilgi de fenomenden turetilir. Bu fenomen direk ya da indirek olabilir. Mesela cicegin guzeli ile fikrin guzeli farki.

 

 

Ki ben varlığın kendi hakkındaki tüm bilgisini verdiği iddiasında değilken yazdıklarınız yalnız benim düşüncemi anlamadan fikir yürütmek olmuş.

 

Onun için net bir şekilde bir kere daha ifade edeyim :

 

Ben varlığın kendi hakkındaki tüm bilgisini ne verdiği iddiasındayım, ne de vermediği iddiasındayım.

 

Şimdi,

 

'' According to constructivists the world is independent of human minds ''

 

( Yapılandırmacılara göre, dünya insanoğlu zihninden bağımsızdır ) cümlesi,

 

Fenomenin varlığın hakkındaki tüm bilgiyi vermediğini iddia eden ontolojik bir savdır. Fakat ile devam eden ikinci cümle epistomolojik bakışı ortaya koyar. Yoksa neden '' fakat '' desin ?

 

Birincisi fenomen zaten insanoglundan bagimsizdir. Dunya da bir fenomendir. Ikincisi ise fenomen hakkindaki her turlu ortaya koyumun bir insanoglu yapilandirilmisligini soylemektir. O yuzden fakat vardir. Ayrica epistemoloji bilgi demektir. Vaarlik ise metafizigin konusudur. Cunku metafizige gore varlik, ontolojiktir. Epistemolojiye gore de bilgiseldir. Bu bilgiyi de insanoglu fenomene verir. Kisaca bilgi turemesi icin ortada bir fenomen vardir, iste insanoglu tum bilgiyi bu fenomenden turettigi icin gerceklik yapilandirilmistir. Buradaki konu ayrica varlik degil; gecekliktir. Yani varliksal gerceklik degil; bilgisel gerceklik ve yapilandirilmisligi.

 

 

but knowledge of the world is always a human and social construction.

 

( fakat dünyanın bilgisi her zaman bir toplumsal ve insansal yapılandırmadır. )

 

 

Devamında da, Yapılandırmacıllığın objektivizmin karşıtı olduğu söyleniyor. Bu sav da ontolojiktir. Karşıtı Subjektivizmdir.

 

“ Constructivism opposes the philosophy of objectivism, which embraces the belief that a human can come to know the truth about the natural world not mediated by scientific approximations, with different degrees of validity and accuracy. ''

 

İşte, eğer siz, bu ilk cümledeki ve yukarıdaki paragraftaki görüşte değilseniz ( benle aynı düşünüyorsanız ), Yapılandırmacılarla ters düşmüşsünüz demektir. Dolayısıyla Yapılandırmacı Epistomoloji felsefesine sahip değilsiniz demektir.

 

Burada da karistirdiginiz ontolojhik objektivizm/subjektivizm ile epistemolojik objektivizmdir. Bilgi de objektivizm yoktur. Cunku bilgi insanoglu olarak bir subjeyi icerir. Dolasyisi ile nesnel bilgi insanoglu subjesi olmadan mumkun degildir. Dedigim gibi felsefenin konu dallarini karistiriyorsunuz. Epistemoloji bilgi dali, metafizik varlik dalidir. Siz varliktan bakip bilgiyi degerlendiriyorsunuz. Ayrica yukarida yapilandirmaciligin neden objektivizme karsi oldugu aciklaniyor. Oyuzden benim adima soylediginiz sey sizin adiniza gecerli. Yani ters dusen sizsiniz. Bu arada, varliksal ideolojilerden hangisini savunuyorsunuz, mustakil var olan varlik-materyalizm, idealizm, pozitivizm. Gercek varlik-objektivizm, subjektivizm ve nominalizm (isimcilik)

Buraya bir aciklik getirirseniz, sizi daha iyi algilarim.  

 

 

Efendim, Yapılandırmacı Epistomoloji sizin tekeliniz de mi ki bu uyumsuzluğu gösterdiğimde tepki gösteriyorsunuz. Yapılandırmacı Epistomoloji’yi siz icat etmediniz herhalde. Öyle ise de sizin görüşlerinizi ‘’ Öz ‘’ veya ‘’ Hakiki ‘’ sıfatı ile kullanmak lazım bu durumda

 

Estagfurullah. Bilgi kimsenin tekelinde degildir ve paylasilmak icindir. Ayrica oz de hakiki de gozlem vermez. Insanoglu yapilandirilmisligidir. Ustelik duyusal degil, duyumsaldir. Epistemolojide bilgi zaten gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasidir. Yan i gercegin ne oldugu ile inanc arasindaki dogrulama bilgiyi verir. Yalniz bu bahsedilen bilgi sifatsizdir. Sifatini bilginin ne oldugundan alir. Ideolojik mi, inancsal mi, bilimsel mi, fizik otesi mi, varliksal mi v.s..

 

 

Çabuk unutuyorsunuz demiştim :

 Klasik metafizik ve varliga dayanan felsefi bilim mi?

 

Bu yazı size ait.

Hayir efendim. O yazi sizin ifade ettiginiz cumleye yonelik saskinlik cumlesidir.

 

Yani "klasik metafizik ya da varliga dayanan felsefi bilim mi, nasil yani" demektir. 

 

Bir daha aciklayayim. Metafizin klasigi yoktur. Metafizik  felsefenin varlik ile ilgili dalidir. Bilimin klasigi ve moderni vardir. Klasik bilim, metafizige dayanir; modern bilim ise epistemolojiye. Buradaki "felsefi bilim" klasik bilim icin soylenmistir. Yani felsefe ve varlik felsefesi ile bilim ortaya koymak. Karsiti da bilimsel felsefedir. Yani bilgi felsefesi ile bilim ortaya koymak. Iste bu felsefeler icinde yapilandirmaci epistemoloji bilimsel felsefedir. Bilginin de ayni metafizik gibi bir suru dallari var.

Bakin burda:

 

Gunumuzde bilgi ile ilgili teoriler sunlardir.

 

Theories

 

 

­Coherentism ·

­Constructivist epistemology ·

­Contextualism ·

­Determinism ·

­Empiricism ·

­Fallibilism ·

­Foundationalism ·

­Holism ·

­Infinitism ·

­Innatism ·

­Internalism and externalism ·

­Naïve realism ·

­Naturalized epistemology ·

­Phenomenalism ·

­Positivism ·

­Reductionism ·

­Reliabilism ·

­Representative realism ·

­Rationalism ·

­Skepticism ·

­Theory of Forms ·

­Transcendental idealism ·

­Uniformitarianism

 

Iste bu bilgi felsefelerinden constructive epistemology bilimsel felsefedir.

 

Constructivist epistemology is an epistemological perspective in philosophy about the nature of scientific knowledge[1

 

Yapilandirmaci epistemoloji, felsefedeki,bilimsel bilginin tabiati hakkinda epistemolojik perspektiftir.

 

Constructivists maintain that scientific knowledge is constructed by scientists and not discovered from the world.

 

Yapilandirmacilar, bilimsel bilginin, bilim kisileri tarafindan yapilandirildigini ve bilimsel bilginin dunyadan elde edilmedigini soylerler.

 

they do not focus on an ontological reality, but instead on a constructed reality.

 

Yapilandirmacilar, ontolojik gerceklige degil; onun yerine yapilandirilmis gerceklige odaklanirlar.

 

Iste benim her seye bakis acim, gercegin yapilandirilmis oldugudur. Bu da insanoglu yapilandirilmisligidir.

 

Ontolojik bakis acisi, hangi ideolojisi olursa olsun, hem bilimsel degildir, hem de felsefeye bilimsel bakis acisini vermez.

 

Yapilandirmaci epistemoloji; empiricism, yani deneycilikten, objektivizm, yani nesnellikten, pozitivizm, yani olguculuktan, reductionism, yani indirgemecilikten, rationalism, yani akilciliktan farklidir.         

 

Yapılandırmacılık (constructivism), Bruner (1990), Kelly (1950), Piaget

(1969), Von Glassersfeld (1993) ve Vygotsky (1978) gibi arastırmacılar tarafından etraflıca ele alınan (aktaran Young ve Collin, 2004), anlama ve bilgi konularına odaklanan epistemolojik (bilgi kuramsal) bir yaklasımdır (Savery ve Duffy, 1995).

 

Bilgi felsefesi olarak da adlandırılan epistemoloji, bilginin olanaklı olmasına,

dogruluguna, geçerligine, kaynagına, dogasına iliskin arastırmayı kendisine konu

edinen bir felsefe disiplinidir (Çüçen, 2001). Dolayısıyla yapılandırmacılık, tek bir

gerçeklik oldugunu ve bu gerçeklige ulasılabilecegini savunan indirgemeci

(reductionist) ve belirlenimci (deterministic) nesnelci (objectivist) paradigmadan farklı bir biçimde (Stead, 2004), mutlak gerçekligin, varsa bile, bilgisine ulasılamayacagını ve her bireyin yasantısal dünyasını bilissel süreçleri aracılıgıyla olusturdugunu öne süren bir epistemoloji olarak tanımlanabilir (Young ve Collin, 2004).

 

Yapılandırmacı görüsün ilk temellerinin, Socrates öncesi (Pre-Socratic)

filozofların “bilginin bilen tarafından olusturuldugu” fikriyle ve Socrates’in “Bilgi

Algılamadır” ifadesiyle, Demokritos, Anaksimenes, Anaksimandros ve Thales gibi

erken dönem Yunan filozoflarından dıs dünyanın bilgisinin mutlak oldugu,devinimle açıklanabilecegi (Thomson, 1997) ve bu bilgiye ancak deney yoluyla ulasılabilecegini savunan maddeci görüslerden belirgin biçimde ayrılmasıyla atıldıgı söylenebilir.

Bununla birlikte, bir bilgi felsefesi olarak yapılandırmacılık 18. yüzyılda yasamıs olan Napoliten felsefeci Giambattista Vico (1688-1744)’nun çalısmalarında belirginlesmektedir. Vico, Eski Italyan Bilgeligi (De Antiquissima

Italorum Sapienta, 1710, aktaran Copleston, 1996:162) baslıklı çalısmasında,

Descartes’in felsefesini elestirerek, “gerçekligin kuralı ve ölçütü onu yapmıs

olmaktır” ifadesine yer vermis ve bilmeyle yapmayı özdeslestirerek bilginin

dogasındaki öznellige isaret etmistir.

 

Diger taraftan, söz konusu temel önermeler, literatürde sosyal (social constructivism), bireysel (individual constructivism) ve radikal (radical constructivism) yapılandırmacılık gibi farklı bakıs açılarıyla ele alınan yaklasımların da temelinde yer alan önermelerdir (Brooks ve Brooks, 1999; Yurdakul, 2005).

Esasen, bu bakıs açıları yapılandırmacılık ekseninde yer almakla birlikte, farklı noktalara vurgu yapmaktadırlar. Örnegin, Piaget (1999)’nin ismiyle özdeslesen bilissel yapılandırmacılıkta (cognitive constructivism) bireylerin bilgiyi, deneyimlerini, bir bilissel analiz ve açıklama isleminden geçirdikten sonra yapılandırdıgı vurgulanarak, bilissel süreçler ön plana alınırken, Vygotsky’nin görüsleri etrafında biçimlenen sosyal yapılandırmacılıkta (social constructivism) bilginin sosyal uygulamaların ya da sosyal gruplar arasındaki etkilesimlerin bir ürünü oldugunu kabul edilmektedir.(Young ve Collin, 2004).

Ancak ne bireysel yapılandırmacılık ne de sosyal yapılandırmacılık birbirlerini dıslamamakta, aksine tamamlamaktadırlar (Nuthall, 1999; Kitchener, 2004). Nitekim ne Vygotsky bilginin yapılandırılması sürecinde bilissel süreçlerin önemini yadsımıstır (Nuthall, 1999); ne de Piaget bilginin yapılandırılmasında sosyal etkilesimi dısarıda tutmustur (Kitchener, 2004).

 

 

 

 

Bu şekilde alıntılar yapmayın lütfen. Kimin ne yazdığının anlaşılması okuyanlar açısından çok güç oluyor. Geriye dönüp takibi daha zor oluyor.

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Efendim, Yapılandırmacı Epistomoloji sizin tekeliniz de mi ki bu uyumsuzluğu gösterdiğimde tepki gösteriyorsunuz. Yapılandırmacı Epistomoloji’yi siz icat etmediniz herhalde. Öyle ise de sizin görüşlerinizi ‘’ Öz ‘’ veya ‘’ Hakiki ‘’ sıfatı ile kullanmak lazım bu durumda

 

Estagfurullah. Bilgi kimsenin tekelinde degildir ve paylasilmak icindir. Ayrica oz de hakiki de gozlem vermez. Insanoglu yapilandirilmisligidir. Ustelik duyusal degil, duyumsaldir. Epistemolojide bilgi zaten gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasidir. Yan i gercegin ne oldugu ile inanc arasindaki dogrulama bilgiyi verir. Yalniz bu bahsedilen bilgi sifatsizdir. Sifatini bilginin ne oldugundan alir. Ideolojik mi, inancsal mi, bilimsel mi, fizik otesi mi, varliksal mi v.s..

 

 

original.gif 

 

Efendim, espri yapmıştım, anlaşılmamış.

 

Açıklamayı hiç sevmem ama neyse hadi.

 

Şimdi, Türkiye’de küçük firmalarda, daha ziyade otobüs firmalarında firma ortakları arasında ihtilaf çıkıp ortaklık bozulduğunda birisi mutlaka aynı firma ismini kullanır. Diğeri de başına “ öz “ , “ hakiki “ koyarak aynı ismi o da kullanır.

 

Mesela firma adı X Seyahat iken ikiye ayrılır ve bir de “ Öz  X Seyahat “ veya “ Hakiki  X Seyahat “ çıkar piyasaya.

 

Bunun gibi, " Öz Yapılandırmacı Epistomoloji " de varmış işte. original.gif

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Bende son 1,5 yıldır Allah'a inanan fakat dinlere pekte olumlu bakan birisi değilim. 

Fakat Allah konusunda da bir takım sorularım vardır. 

Şeytan'ın ateşten yaratıldığı söyleniyor, ateşten yaratılan şeytan dünya'ya gönderiliyor. Gönderdilme sebebi insanlara kötülük yapmak. Daha sonra kıyamet günü Allah şeytana tevbe ettirmeyecek ve büyük bir azap verecek.

 

Şimdi Allah'ın yücelerin yücesi ve merhametlerinin merhametlisi sözünden yola çıkarak şöyle bir sonuç ortaya çıkmış olmuyor mu? 

Şeytan Allah'a secde etmiyor, Allah şeytan'a kızarak dünyaya salıyor. Fakat kötülük yapacağını bile bile ve hatta kötülük yapsın diye. Peki burada bir merhamet söz konusu mu? veya yücelerin yücesi Allah neden şeytan ile münakaşa içerisine giriyor sözünü dinletemiyor ve sonunda kötülük yapması için dünyaya gönderiyor ve kıyamet günü son gün ise Allah onu cezalandırıyor. Sonucu belli olan bir şey değil mi zaten. Şeytan zaten kötülük yapmak için gönderilmiş, iyilik yapsa bu sefer yine Allah'ın emrinin tam tersini yapmış olmuyor mu? mesela bu bana tam bir insan egoizmi ve insan yazması olarak geliyor.

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

İki seçenek var:

1. Tanrı yoktur

2. Tanrı vardır

Birinciyi bilimsel olarak ispatlayabiliyoruz,

ama ikinciyi, yani yokluğunu ispatlayamıyoruz.

 

tanrıyı bilimsel olarak yokluğunu  yada varlığını ispatlamak ister bilimsel olsun ister dinsel bir araştırma olsun bu imkansızdır aynı akla  ve mantığa sığmaz,özür dilerim ama oldukça mantıksız ve anlamsız bir cevap vermişsin, dostum,

 

tanrıyı bilimsel olarak ispatlayabilseydik, cerndeki büyük deney asla olmazdı zaten,amaçta bu zaten cerndeki büyük deneyin asıl amacı 

 

tanrının varlığını yada yokluğunu bilimsel olarak ispatlamaktır, sevgili  arkadaşım, farkındamısın?eminim,

 

farkında değilsin bu yazdıklarına göre asıl gerçeklerden kaçmış görünüyorsun yada farkında değilsin

 

enimin şununda farkında deyilsin sevgili dostum ha ha tanrının ispatı zamanın ve evrenin dışındadır.bu örnek bile

 

onu ispatlamanın insan için imkansız olduğuna dair en büyük kanıttır,

 

bilim ise evrenin içinde hapsolmuştur sonsuza dek!!!şimdi çaktınmı köfteyi!!!

Gönderi tarihi:

Tanri ya da Allah ya da bir yaratan vardir. Ben de inaniyorum ama acaba o yaratan Adil midir? Esirger mi? Bagislar mi? bizim bildigimiz ve inandigimiz gibi. O yaratanin da bizler gibi kotu taraflari, egolari, eksikleri olamaz mi? Onca yuce bir varligin neden insanlari yaratmaya ihtiyaci vardi ki? Kendi kendine yetmedi mi? ayni bizim ihtiyacimiz oldugu gibi oyalanacak birseylere , sevgiye ihtiyaci olabilir mi? Ama sevgiyle vucuda getirdigin birseye Allah'in verdigi kadar kotuluk vermeye kalp mi dayanir. Havva elmayi yeme. Yersen atarim sizi cennetten. Benim cocuklarima daha cok musamam var. Kek pisirdim masaya koydum. Yeme evladim, yersen sokaga atarim. Cocuk yedi onu ama ben atamam cocugumu sokaga. Benden daha fazla sevme gucu olmasi daha bagislayici olmasi gereken Allah birak Havvayi ve Ademi cennetten kovmayi bir kadinin hatasini tum insanogluna mi mal ediyor? Cok kati, cok sert, cok kalpsizce....

Kotu birsey gordugumuzde Allah'in hikmetinden sual olunmaz diyip kendimizi her turlu fenaliga adapte edebiliyoruz. Amerikada yasiyorum. Eyaletlerden birine bir sapik dadandi, cocuklari katlediyor. kurbanlardan biri sag ele gecti. 13 yasinda. kulaklari kesik, meme uclari kesik, defalarca her turlu tecavuz edilmis ve cinsel organi etrafinda onlarca jiletle kesik bir vaziyette.... Yuce Allah, Ulu Allah, adil allah, esirgeyen, bagislayan... Seytani da yaratan kotulugu de..... Herseye OL diyen yuce Allah istese onlara da OLMA diyebilecek guce sahip Allah aslinda o seylerin olmasini mi istiyor ki olduruyor? birseyleri birilerini sinarken 13 yasindaki masuma verilen bu azabin icinde Adalet kelimesini goremiyorum.

cevap yok bu sorulara. Belki hayatimin hatasini yapiyorum bunlari dusunerek ve yazarak. Ama bana bu dusunceleri veren ve beynimi bunlarla oyan da o...

Tum bunlari dusunmeme ragmen korkumdan da odum patliyor. Ama beynimden gecenleri dile getirmekle extra bir hata yapiyor muyum bilmiyorum.

bravo dostum işte asıl duymak istediğim tanrının mantığı ile ilgili gerçek ve reel youmlar seni tebrik ediyorum, işte asıl tanrı bu hem iyi hemde kötü paranormal  aktivity, insan runun ruhunun,,hissetmesi,asla boşuna değil,işte gerçek tanrı  uyanmak isteyenlere!!!

Gönderi tarihi:

Tanrının olmadığı bilimsel yolla değil, felsefi yolla kanıtlanır. Bilim öyle işlerle uğraşmaz. Felsefe bu işi kolayca halleder.

 

Masanın üzerinde duran ekmeğin kendiliğinden ve tesadüfen oluşmadığını biliyoruz. Çünkü un çuvalı devrilse, ardından musluk patlayıp su unun üstüne aksa, o sırada çıkan rüzgar kapıyı hareket ettirerek unu yoğursa, bir depremle maya raftan düşüp hamura karışsa, birden devrilen raf küreği fırlatıp hamura çarpsa ve fırına fırlatsa, tam ekmek piştiğinde yağan yağmur fırını söndürse, bu tesadüfler dizisi ekmeği oluşturamaz.

 

Ekmeği bir fırıncı yapar. Buna dayanarak peki fırıncıyı kim yaptı diye sorarsak fırıncıdan da akıllı bir tanrı da fırıncıyı yaptı dersek çıkmaza gireriz. Akıllı bir fırıncı yapmak için fırıncıdan daha akıllı bir tanrı lazım. Fakat bu durumda fırıncıyı yapan tanrıya da kendisinden daha akıllı bir imalatçı lazım. Diyelim tanrıyı da kenru yaptı. Kenruya da ondan da akıllı bir yanru lazım. 

 

Bu böyle gidemeyeceği için tanrı yoktur. Fırıncıyı annesi doğurmuştur. Annesini anneannesi. İnsan soyu bittiğinde zincir hayvanlara geçer. O da bittiğinde bakterilere geçer. Canlılar bittiğinde cansızlar başlar. Elementler bittiğinde ilkel plazma maddeler başlar. Enerjiye gelinir, enerjiden kuantuma gidilir derken iş bilinmeze gider. İlk başlangıca ulaşamayız ama önemli olan işin karmaşığa değil, basite doğru geriye gittiği. 

 

Belki bir kuantum dalgalanma, belki bir parçacık yağmuru, belki bir atomaltı çarpışma. Ama tanrı kesinlikle olamaz. Karmaşık, gelişkin ve düzenli bir yapıdan daha karmaşık, daha gelişkin ve daha düzenli bir yapıya doğru geriye gidilemez. Basitten karmaşığa gelinir.

 

Yani akıllı tasarım veya yaratım yoktur. Evrim vardır.

Gönderi tarihi:

Kötü bir tanrı varsaymak, kötülüklerden sorumlu bir suçlu yaratma arayışıdır. Bu mantıkla gidenler ateist değil, satanist olur. Şeytan tanrıdan daha iyi diye şeytana taparak tanrıdan intikam alma fikri kafalarına yerleşir. Bu tehlikeli bir fikirdir. Kötü işler yaparak tanrıdan intikam almaya kadar gider ve insanın kafayı yemesiyle sonuçlanır. 

 

Tanrıya inananın inanamayacağı hiç bir şey yoktur. Artık onun için inanmakta bir sınır kalmaz. "Şuna inanamaz" diye gösterebileceğiniz bir inanç yoktur! 

 

Mesele, tanrıya inanmamakta. Tüm inanç sapmalarının tek çaresi budur. Tanrıya inanmamak. Tanrıya inanmayanı hiç bir hayali varlığa inandırmanın bir yolu yoktur.

Gönderi tarihi:

HANGİ EVRENİ ALGILAMAKTAYIZ? TANRI YOKSA,YAŞAMDA OLMAZ,ASIL KAYNAK,YARATICIYA ÇIKAR,İYİ KÖTÜ VE KUSURLU BİR YARATICI,

 

Yeryüzünde yaşayan canlılar içinde kedilerin ayrıcalıklı bir yeri vardır. Ama konu Shördinger’in kedisi olunca, evrensel bakış açımızda bu canlının varlığı, daha da ayrıcalıklı olmaktadır.

 

 

Kuantum fiziğinde Kedi paradoksu olarak da bilinen bu teori şöyledir: Bir kedi, bir saatte çekirdeklerden birinin bozulma sayısının %50 olduğu  (tek bir kuantum olayının, yani bir atomun radyoaktif deşarjına bağlı olarak) yeterli radyoaktif madde ihtiva eden, Gayger sayaçlı kapalı bir odada tutulur. Sayaç boşalır boşalmaz özel bir biçimde bağlanmış bir çekiç,

 

 

zehirli bir gaz şişesini kıracaktır. Hiç kimse ne olduğunu araştırmadığı takdirde, “kedi ölü müdür yoksa diri mi?” dir.

Elbette yine mikroskobik fiziğe göre bunun cevabı, ona bakan gözlemci tarafından belirlenecek olmasıdır. Bu da bize algılananın, algılayıcı tarafından oluşturulduğunu göstermektedir.

Çünkü kuantum boyutlarında, klasik fizikteki gibi, bir taneciğin tek bir neden-sonuç ilişkisi içerisinde durumu söz konusu olmayıp o taneciğinbulunabileceği tüm ihtimalli durumu olasılık dalgası halinde birini diğerinden ayıramayacak bir şekilde  birbiri içine geçmiş vaziyette mevcuttur. Yani, süper pozisyon olarak da isimlendirilen bu sistem, bir taneciğin alabileceği olasılıklı durumun aynı anda bir arada olma halidir. Dolayısıyla bir elektronun süper pozisyonu bu elektronun olasılık dalgasının her yerinde bulunması iken, Shördinger kedisinin süper pozisyonu da aynı biçimde ölü ya da diri olarak muğlak bir karışım şeklinde var olmasıdır.

 

 Şunu da belirtmek gerekir ki, ölü ya da diri olma ihtimalinin dışında,kedinin yarı ölü, yarı diri bir vaziyette maddeleşmesi, yine kuantum fiziğine göre mümkün değildir. Benzer bir örnekle; uçak ya düşmüştür ya da düşmemiştirYarısı düşmüş yarısı da havadadır diye bir olasılık durumu söz konusu olamaz

 

 

. Bu nedenle, kedinin süper pozisyonu veya benzer deyişle kedinin ölü ya da diri olma durumunun üst üste bindirilmiş olasılık dalgası, onu algılayan tarafından çökertilerek bu durumlardan birini fiziksel gerçeklik olarak ortaya çıkartır. Böylece gözlemci kediyi ya öldürecek ya da canlı kalmasını sağlayacaktır

Gönderi tarihi:

Böyle bir şart olmadığı gibi, yaşamın varlığı tanrıya bağlı olsa, tanrının varlığı da bir şeye bağlı olmak zorunda olurdu.

 

 

adı üstünde zaten tanrı, herşeyden bağımsız bir varlık,bir şeye bağımlı bir,

 

varlık olsaydı, sanırım adı tanrı olmazdı,bir şeyin tanrı dememiz için o varlığın, herşeyden tam bağımsız,ve yaratma özelliğine sahip bir varlık olması gerekir ,sevgili dostum,başka bir varlığa bağlı olarak yaşayan

 

bir varlığa zaten tanrı diyemeyiz sencede öyle değilmi?sevgili dostum,ben hala kötü bir tanrı olduğunu düşünüyorum iyi bir tanrı olduğu kadar, tanrının,egosu, meselesi anlarsınya!!

 

 

gozkirpan1.png

Gönderi tarihi:

İnsanlar tuhaf. Tanrıyı kendileri yaratıyorlar, ona verecekleri sıfatları, isimleri de kendileri kararlaştırıyorlar, sonra bu kendi kararlaştırdıkları konuları kural haline getiriyorlar. E sen yarattın, sen kararlaştırdın? Kendi yarattığın ve kararlaştırdığınla kendini nasıl esir ediyorsun? 

 

Muamma bu insan türü... huh.png 

Gönderi tarihi:

Başka bir varlığa bağımlı olmayan bir tanrı iddiası aklı dışıdır. Başka varlıklar olmasa kimin, neyin tanrısı olacak bu tanrı diye var olduğu iddia edilen şey? Kendi kendine mi tapacak? Demek tanrı olabilmek için başka varlıklara muhtaç. Başka varlıklar olmadan tanrı olamıyor.

 

Neresinden bakarsanız bakın, tanrı yoktur, çünkü olamaz. 

Gönderi tarihi:

Bende son 1,5 yıldır Allah'a inanan fakat dinlere pekte olumlu bakan birisi değilim. 

Fakat Allah konusunda da bir takım sorularım vardır. 

Şeytan'ın ateşten yaratıldığı söyleniyor, ateşten yaratılan şeytan dünya'ya gönderiliyor. Gönderdilme sebebi insanlara kötülük yapmak. Daha sonra kıyamet günü Allah şeytana tevbe ettirmeyecek ve büyük bir azap verecek.

 

Şimdi Allah'ın yücelerin yücesi ve merhametlerinin merhametlisi sözünden yola çıkarak şöyle bir sonuç ortaya çıkmış olmuyor mu? 

Şeytan Allah'a secde etmiyor, Allah şeytan'a kızarak dünyaya salıyor. Fakat kötülük yapacağını bile bile ve hatta kötülük yapsın diye. Peki burada bir merhamet söz konusu mu? veya yücelerin yücesi Allah neden şeytan ile münakaşa içerisine giriyor sözünü dinletemiyor ve sonunda kötülük yapması için dünyaya gönderiyor ve kıyamet günü son gün ise Allah onu cezalandırıyor. Sonucu belli olan bir şey değil mi zaten. Şeytan zaten kötülük yapmak için gönderilmiş, iyilik yapsa bu sefer yine Allah'ın emrinin tam tersini yapmış olmuyor mu? mesela bu bana tam bir insan egoizmi ve insan yazması olarak geliyor.

İnsanoğlunun bilinçaltı bastırılmış komplekslerinin çözümü ile Süper Ego’da konumlanan, ve sosyalleşmesine yarayan değerlerin karşılığı olan Dinlerin alt yapı kurgusu İnsanoğlu bilinçaltının sembolik yansımasıdır.

 

İnsanoğlunun Egosunun bilincine varması Şeytan sembolüdür. Adem ilkel insanlar arasında kendi egosunun bilincine ilk varandır. Ondan önce her şeyin ihtiyaç oranında paylaşıldığı Ana Erkil düzende bir yeryüzü cennetindeydiler insanlar. Egonun bilincine varılmasıyla Meta keşfedildi ve sömürü başladı. Savaşlar, kötülükler başladı. Bu bilinç İlkel Komünal Ataerkil düzene geçişi zorlamış. Daha sonra Ego Bilinci ( Şeytan ) Paylaşıma karşı çıkmıştır ( Yasak Meyva ) ve Meta’yı üreterek Kölelik düzenini başlatmıştır.

 

Bu değerler İnsan Türünün Erkek cinsi ( Adem Peygamber ) tarafından taşındığından, ilk üretilmeleri de İlkel Komünal Ata Erkil toplumda tek eşliliği zorlayan Erkek Egemenliğin sonucu oluşan Oedipus Kompleksinin çözümü için üretilmiştir. Fakat bilinçaltında hep o cennete özlem ve yaşanan değişim sembolik olarak var olmuştur.

 

Ana Erkil toplumda Tanrı Kadınla özdeşleştirilmiştir. ( Ana Tanrıça ). Ataerkilliğe geçişi ve Egonun bilincine varılmasını zorlayan da Kadın cinsinin ( Havva ) cinsel seçimleridir. Seçilmeyen erkeğin egosunun bilinci Tanrıya ( Tanrıça ) başkaldıran şeytan, diğerlerine de bu bilinci aşılamış ( çocuğun belirleyicisinin erkek olduğu, soyun erkek ile devam etmesi gerektiği, tek eşlilik ) ve paralel olarak İlkel Anaerkil Dinden İlkel Ataerkil Dine dönüşüm gerçekleşmiş, Tanrı kavramı Affedici, Koşulsuz Seven Tanrıça ( Anne ) yerine koşullu Cezalandırıcı, Koşullu Seven Tanrı ( Baba )ya dönüşmüştür.

 

Ne Anne ne de Baba olan bir Tanrı anlayışının egemen olması ise, ancak bilinçaltının ve bilinç üstünün farkına varılarak yok edilip bilinçte ortaya çıkması ile mümkün olur. Bu da Egonun bilincinin evrenselleşmesi anlamına gelir. Yani, paylaşıma karşı olmayan insanların bilincidir.

Gönderi tarihi:
Uzakta olduğunuzda, ben boş hissediyorum

Aklımı kaybetmek

Hafife ama etrafında olduğunuzda, ben almak

Çoğu zaman

Tatlım ben soğuk olduğumu

Ve bazen kontrolü kaybettim

Bebeğim, ben biliyorum, sonunda, her zaman benimsin

Sana zarar zaman istemem

Ama sana ihtiyacım var, ben size gösterebilirim

Ben deli olduğumda sadece bana olsun

Sonunda yine benim tek sensin.

Sonunda [x3]

Gittiğin doğru, ben gerçekten özledim

Kalbimi var.

Geri döndüğünde, ben sadece seni öpmek istiyorum

Ayrı Ve gözyaşları sen.

Bal kalmamı yapabilirim,

Beni daha iyi bu şekilde olduğuna inanıyorum.

Bebeğim gerçek ve ben gerçek değilim.

Sana hissediyorum tüm veriyorum.

[Chorus x2]

Tatlım, ben, benim en iyi çalışıyorum

Eğer en ve daha az vermek.

Sevgilim, ben gerçek ve ben gerçek değilim

Sana hissediyorum tüm veriyorum.wub.png asik1.png bookmark-kalp1.png innocent.gif

Gönderi tarihi:

@@pach of neo, seni sevgilinden ayırdığı için mi tanrı kötü? Her şeyin nedenleri vardır, raslantının bile! Hiç bir şeyin nedeni ise tanrı değildir. Çünkü olmayan bir şey, hiç bir şeye neden olmaz.

 

Olaylara böyle bakmanı tavsiye ederim. Daima nedenlere yoğunlaş. Hayat çok berraklaşacaktır. Masanın üstündeki kaleme baksan, bu kalemin bile neden masanın üzerinde olduğunu, bunun nedenlerini düşün. Her şeye "bu neden böyle?" diye bak. Maddi nedenleri düşün, asla metafizik nedenler uydurma kafandan. Kafandaki düşünce hep "bu neden böyle, böyle olmasının nedenleri nedir?" olsun. Gök niye mavi, dünya niye yuvarlak, bulutlar niye beyaz? Niye elimizde beş parmak var, kedi niye tüylü ve sevimli? Güneş niye parlak, Ay niye gizemli ve donuk parıldıyor? Bunlara asla ve asla tanrının neden olduğunu düşünme. Daima maddi nedenleri araştır.

 

Nedenleri bizzat yaratıcı kabul et, isterse müslümanlar sana esbabperest desin, boşver. Önemli olan gerçektir. Biz nedenlere namaz kılmıyoruz, onların hayali tanrıya kıldığı gibi. Kaldı ki tapsak da bir şey lazım gelmez, isteyen neye istiyorsa tapar. Kimsenin neye taptığı kimseyi germemeli. 

 

Bu gerçekleri kabul edemeyen toplumlardan insanlığa hiç bir hayır çıkmayacaktır. Dogma bataklığında çırpınmakla ömürleri dolacaktır.

Gönderi tarihi:

@@pach of neo, seni sevgilinden ayırdığı için mi tanrı kötü? Her şeyin nedenleri vardır, raslantının bile! Hiç bir şeyin nedeni ise tanrı değildir. Çünkü olmayan bir şey, hiç bir şeye neden olmaz.

 

Olaylara böyle bakmanı tavsiye ederim. Daima nedenlere yoğunlaş. Hayat çok berraklaşacaktır. Masanın üstündeki kaleme baksan, bu kalemin bile neden masanın üzerinde olduğunu, bunun nedenlerini düşün. Her şeye "bu neden böyle?" diye bak. Maddi nedenleri düşün, asla metafizik nedenler uydurma kafandan. Kafandaki düşünce hep "bu neden böyle, böyle olmasının nedenleri nedir?" olsun. Gök niye mavi, dünya niye yuvarlak, bulutlar niye beyaz? Niye elimizde beş parmak var, kedi niye tüylü ve sevimli? Güneş niye parlak, Ay niye gizemli ve donuk parıldıyor? Bunlara asla ve asla tanrının neden olduğunu düşünme. Daima maddi nedenleri araştır.

 

Nedenleri bizzat yaratıcı kabul et, isterse müslümanlar sana esbabperest desin, boşver. Önemli olan gerçektir. Biz nedenlere namaz kılmıyoruz, onların hayali tanrıya kıldığı gibi. Kaldı ki tapsak da bir şey lazım gelmez, isteyen neye istiyorsa tapar. Kimsenin neye taptığı kimseyi germemeli. 

 

Bu gerçekleri kabul edemeyen toplumlardan insanlığa hiç bir hayır çıkmayacaktır. Dogma bataklığında çırpınmakla ömürleri dolacaktır.

aşk acısı:1  pach  of neo :0    dakika 1 , gol 1,kalpkirik.gif duygular ve hisler dakika 90 top ağlarda,kaleci pach of neo,, yerlerde kaleci,(kaderi:duygulardan ve hislerden ve kötü tanrıdan sürekli gol yemek.)her zaman, bir alt kümeye düşmek onun kaderi!!!kalpkirik.gif sad.gif

Gönderi tarihi:

Dinlerin getirdiği ahlaki esaslar hep egonun bilincinin ( şeytan) ürettiği istekleri ( sahip olma ) sınırlandırıcı yasaklardır. İnsan egosunu kontrol altına alabildiği ölçüde insan olur. Bunun yolu da insanın egosunun bilincinin ( şeytan ) bilincine varmasıyla mümkündür. Bu bilinç de yasaklarla, ödüllerle değil, kendini tanıma ile ortaya çıkar. Bu bilinç insanı Tanrı yapar. Bu bilince yani egonun bilincinin bilincine varamayanların ahlaklı, iyi insan olabilmesi ödül ve yasağa muhtaçtır. Yani ödüllendiren ve cezalandıran Baba Tanrı figürüne muhtaçlık anlamında.

 

Ve işte tüm dinlerin öz mesajı kendini tanıma, kendini bilme üzerinedir. Bu bilincin yaygınlığı oranında insani değerlere yakınlık olacaktır. Tarih boyunca gelişim bunu ispatlar. İnsanileşme arttığı, egonun bilincinin bilincindeliği yaygınlaştığı takdirde insanlık topyekün o ilk cenneti de aşıp, gerçek yeryüzü cennetine yani komünal sınıfsız, tam kadın-erkek eşitliği olan topluma ulaşacaktır. Tarihin akışı bu yöndedir.

Gönderi tarihi:

Dinler de insana kendini ne öğretiyor haaa!

 

"Sen kölesin! Boyun eğmek zorundasın! Yalakalık yapmak zorundasın! Senin iraden yok! Senin aklın yok! Sen bizden izinsiz parmağını oynatamazsın! Sana her şeyi biz veririrz biz! Yatıp kalkıp yalakalık yapacak, ne denirse yapan köle olacaksın!"

 

Kendini bil sözünü hiç bir peygamberim diye ortaya çıkan kişi söylememiştir. Bunu Platon söylemiştir ve tasavvufçular da ondan araklamışlardır. Kuranda böyle filan yazmaz. Tersine insanlar allahı unuttukları için allahın da onları unuttuğu yazar. Bu allahın derdi gücü kendi egosu! Tapınılmak, tapınılmak, köleler, köleler... Başka tasası yok...

Gönderi tarihi:

Kendini bil sözünü hiç bir peygamberim diye ortaya çıkan kişi söylememiştir. 

 

Ey insanoğlu, nefsini bilen Beni bilir; Beni bilen Beni arar; Beni arayan mutlaka Beni bulur ve Beni bulan bütün arzularına ve dahasına nail olur; nail olur ve Benden başkasını Bana tercih etmez. Ey insanoğlu, mütevazi ol ki, Beni bilesin.. açlığa alış ki, Beni göresin.. ibadetinde halis ol ki Bana eresin.

 

Bu ifadeler peygamberin vahiy mertebesinde söylediği söz yani Kutsi Hadis diye bilinir. Olabilir, bu mantık Yunan Felsefesinden ya da Ezoterik bilgilerden İsrailiyat şeklinde hadis kitaplarına girmiş olabilir.

 

Kuran'da da aynı mantığın ipuçlarını yakalıyoruz :

 

" Benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur. " ( Şems-9 )

 

" Ey sükûna kavuşmuş benlik! " ( Fecr-27 )

 

Anlayana bu sözler, anlamayana yat-kalk-kork. Yollar farklı ama varış aynı, hedefi aynı. Çünkü Baba çocuğuna belli dönem ödül-ceza sistemini uygulamak zorunda kalır. Ta ki çocuk rüştünü ispat edene kadar.

 

Egosunu temizleyip, sükune ermeyen, içgüdülerini denetleyemeyen, içgüdülerinin peşinde koşan YARATICI / TANRI OLAMAZ:

Gönderi tarihi:

Ateist Psikanalist Eric Fromm, Ateist Psikanalist Freud'u bu nedenle dindar olarak tanımlamıştır. Çünkü, Freud Nihilizm ile birlikte ahlakın ve erdemin çökeceğinden endişe etmişti. 

 

Nietzsche " Tanrı Öldü " derken aynı kaygılarını dile getirmiştir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.