Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?


cheshmidil

Önerilen İletiler

laughing.gifİyi soru @y.yılmaz... "Bunları allah şaşırttı" demek kulağa biraz hoş gelmiyor değil...

 

Fakat işin doğrusu bunlar paranoyak. Normal bir psikoloji içinde değiller. Bunların her türlü anomali içine girmesi son derece doğal. İnsanlıktan çıkmış, birer yaratığa dönüşmüş durumdalar. Ellerinde kan var, bunlar katil ve üstelik cinayetlerini başkalarına atıp suçlarını masumlara çektiren zalim yaratıklar. Bunları şaşırtmak için allaha filan gerek yok.

 

Danıştay saldırısını, Santora cinayetini, Dink cinayetini, Malatya katliamını gerçekleştiren katiller bu birbirine düşenlerin bir tarafı. Suriye'de yüzlerce masumun kanına giren, azılı katil dinci haydutları silahlandıran diğer tarafı. Daha bunlar canavarlaşıp birbirine saldırmayacak, insanlıktan çıkıp yaratığa dönüşmeyecek de ne olacak? 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

laughing.gifİyi soru @y.yılmaz... "Bunları allah şaşırttı" demek kulağa biraz hoş gelmiyor değil...

 

 Bunları şaşırtmak için allaha filan gerek yok.

....

 

 

Suriye'de yüzlerce masumun kanına giren, azılı katil dinci haydutları silahlandıran diğer tarafı. Daha bunlar canavarlaşıp birbirine saldırmayacak, insanlıktan çıkıp yaratığa dönüşmeyecek de ne olacak? 

 

Elinize sağlık ekte yapmışsınız, Libya, Mısır, Irak....örnekler çoğaltılabilir, bu nedenle biraz düşünün derim. İnansa da inanmasa da herkes Allah lafzını bir çok yerde kullanıyordur. " Allah bilir, Allah ......versin, Allah versin, Allah ından bul, İnşallah, Allah Aşkına,...." 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

örnekler çoğaltılabilir

 

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü de son derece kuşkulu. Hadi helikopter kazayla düştü diyelim. Helikopterdeki muhabir telefonla konuşa konuşa can verdi dağda, bu kepazeliğin en dip düzeyi. Böyle bir şey olamaz. Helikopterin düşüşü hakkında konuşmasın diye ölmesinin istendiği kesine çok yakın gibi geliyor bana.

 

Ayrıca ölen bir insanın ardından kem laf edilir mi? Taziyede bulunulur, başsağlığı dilenir. İnanılmayacak kadar acayip: Ötelerdeki şahıs, "hizmet dairesinin dışına çıktığı için allahtan tokat yedi" dedi!!! Yani bu laf karşısında benim havsalam duruyor! Evet, ölen insanın da iyi yaptıkları, kötü yaptıkları değerlendirilir. Ama insan bir sabreder, bir zaman geçer, bir ölüm olayı soğur da öyle yahu! Ölümün hemen ardından hangi vicdan böyle bir açıklama yapar? Hadi adam ufak bir kaza geçirir de bu uyarıydı filan diye yorum yapılır. Adam ölmüş yahu, bu efendinin inancına göre sual görmeye gitmiş! Buna hangi taş gibi kaskatı kesilmiş vicdan laf eder be? 

 

Bunlar olmayacak işler. Peki neden öldürüldü? Çünkü kullanıldığını anladı, gençlik örgütünün cinayetlere bulaştırılıp suçun ergenekon diye hayali bir örgüte atılarak masum insanların hapislerde çürümesini, tutuklu iken ölmesini artık vicdanına kabul ettiremez oldu. Ergenekonun zulme dönüştüğünü söyledikten hemen sonra da helikopteri düştü.

 

Bunlar korkunç olaylar. Vatansever olmaktan başka hiç bir suçu günahı olmayan insanlar harcandı, ömürlerinden ömür çalındı, bir çoğu öldürüldü. Halbuki cinayetleri işleyenler karanlık, kumandası dışarda örgütün cinayet kanadı.

 

Cumhuriyet tarihinin en karanlık döneminde tarih sayfalarının en kirlisine en karanlık notların düşüldüğü bir dönemdeyiz. Bu dönem bir yüz karası, bir utanç dönemi. TC tarihinin en utançla anılacak günlerini yaşıyoruz maalesef...

 

Bakalım daha Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Taner Kışlalı, Bahriye Üçok cinayetleri de bunların işi değil mi, onu da bildiğimiz yok...

 

Korkunç, çok korkunç... Ülke tarihinde yaşamadığı kadar vahim bir "kumpas"ın içinde. Akrebin kıskacında kıvranıyor. Korkarım sonu çok ürpertici olacak. Halkın bu aymazlığı, bu din dogmalarıyla felç olmuşluğu, bu kan uykusu çok vahim yerlere gidiyor. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü de son derece kuşkulu. Hadi helikopter kazayla düştü diyelim. Helikopterdeki muhabir telefonla konuşa konuşa can verdi dağda, bu kepazeliğin en dip düzeyi. Böyle bir şey olamaz. Helikopterin düşüşü hakkında konuşmasın diye ölmesinin istendiği kesine çok yakın gibi geliyor bana.

 

Ayrıca ölen bir insanın ardından kem laf edilir mi? Taziyede bulunulur, başsağlığı dilenir. İnanılmayacak kadar acayip: Ötelerdeki şahıs, "hizmet dairesinin dışına çıktığı için allahtan tokat yedi" dedi!!!

Konu sapıyor ama Rahmetli nin ( biz inananlar böyle deriz) o havada uçmak istemesi, o pilotun uçması da bir tuhaf. Saatlerce olay yerine ulaşılamaması kafalardaki soru işareti. 

1999 da yaşadığımız felakette de Gölcük teki generaller nasibini almıştı. 

Burada bir kumpas olduğu kesin, AKP+cemaat+ pkk+ AB+ aşırı sol+ entel....askerden rahatsız olan tüm kesimler bir araya geldi. Yalnız askerlerin de önceki tavırlarına bakarsak yine de Allah tarafından bir ceza diyebiliriz ama çok ağır bir ceza.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de ordunun bir yanlışı olmamıştır. Ordu Türkiye'nin en büyük güvencesi olmuştur. Klasik söylem ama Türk Silahlı Kuvvetleri gözbebeğimizdir. Ülkeye en küçük zararı olmamış, ülkenin güven ve gurur kaynağı olagelmiştir.

 

Başına çuval geçirilene kadar.

 

Her konuyu allaha bağlamak insanın beynini felç eder. Allah yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

hepinize selam arkadaşlar,

öncelikle evet sonuna kadar haklısınız.tanrı veya tanrılar yok. yalnızca allah var.tüm dinlerin altındaki en büyük emir insan olmaktır.insanca yaşamak ve insanca ölmektir.kesinlikle insanlar kendi elleri ile yaptıklarının sonucunu yaşarlar.insan en üstün özelliklere sahip varlıktır.

allahın varlığına eminim ve şahadet ederim. bu konuda nasıl bu kadar emim söyleyeyim.

 

 The Secret kitabını okudum.Daha sonra videosunu izledim. Birebir öğrendiklerimi uyguladığımda yani duygularımı ve düşüncelerimi tam konsantrasyon halinde yaptığımda gerçekten bir çok şeyin değiştiğini farkettim. inanılmazdı ama bir tuhaflık vardı.daha önce inanmadığım olayları yaşamaya başladım.maddi durumum hızla düzeldi.pozitif yaşamı öğrendim.yine bir şeyler eksikti.bir gün esmaül hüsna kitabı geçti elime. allahın 99 isimi.o güne kadar hiç okumamıştım.okudum ve the secret olayının birebir durumunu orada gördüm. okuduğum güne kadar esmaların insanda yaşanacağını bilmiyordum.esma diye bir şey biliyordum ancak allahın isimleri olarak duymuştum. allahın kuranı kerimde bahsettiği insan ruhuna üfleme olayını bizzat esma durumlarından ortaya çıktığını farkettim. yani insan allahın isim özelliklerinin açığa çıkmasından varolmuş bir canlı. sonra kuranı kerimi okudum. dikkat edin o-ku-dum. okuyup geçmedim. prf.dr.mustafa islamoğlu tefsir videoları dahil inceleyerek anlayarak okudum. okudukça içimdeki yangınlar son bulmaya başladı. The Secret kitabında anlatılanların aslında allah tarafından tüm insanlara verilmiş nimetler olduğunu anladım. Ve evet açlıktan ölen afrikalı insanlar var peki onlar için neler yapıyorsunuz? Oysa kitapta her insanın yaşayacağı bir ev ve geçimini sağlayacağı paradan fazlasının saklanmadan paylaşılması gerektiği defalarca emrediyor.

klişelere gelince 4 evlilik serbest, huriler nuriler vs. kitap tek evliliğin daha makbul olduğunu 4 evliliğin ise bizim atalarımızın,avrupalıların atalarının ve tüm insanlığının atalarının önceki devirlerde yaptığı gibi, savaşlarda ölen erkeklerin ailelerinin mağdur olmaması için  serbest olabileceğini vurgular. hep yetim ve öksüzün hakkını gözetir. kitabı o-ku-duğun zaman sana seslenenin, seni uyaranın insan olmadığını çok ama çok iyi anlarsın. ilk ayette dediği gibi "oku" ama gerçekten anlamak isteyerek oku.

biz insanız. keşfederiz, eğitiriz, hayvanlardan farklı olarak duygularımız vardır. akıl gibi muhteşem bir yapıya sahibiz. allah hepimize şah damarımızdan daha yakın. biri gerçekten bizi gözetliyor. ve zenginlik bu dünyada insanın başına gelebilecek en büyük lanettir. ölüm sonsuzluğun başlangıcı ve şu dünyada yaşadığın maksimum 80 sene için sonsuzluktaki varlığını yok etmeye değer mi düşün.

 

not: önce gerçekten kuran-ı kerimi oku algıla, dünyada milyarlarca insan inanıyorken bir düşünün hepsi mi yanlış yolda. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet bende eminim tanrının olduğuna ama tek fark tanrı kötü,bir varlıktır iyi olduğu kadar bunu anlamanın en iyi yoluda, bu yaşamdan ve hayattan geçer eğer gerçekten dürüst ve temiz bir kalp taşıyorsanız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tanrı emrediyor işte bunu bekliyordum senin tanrın zaten sürekli emrettiği için savaşlar ve zülümler asla bitmeyecek,insanoğlu sonsuza dek kaosta yaşamaya mahkümdur, işte senin tanrın bu ne yazikki,senin tanrın sexi haram kılmış benim tanrımda sexin doğal olduğunu ve bir yaşam formu oluşturmak için gerekli bir doğa olayı olduğunu anlatmış işte benim hadi ispatlada görelim benim tanrımın olmadığını,bence en büyük lanet!! bu dünyada fakir olarak ve insanca yaşamaktır.yoksa senin tanrın,baktı bunun mayası tutmadı hemencecik kıyameti koparır işin içinden çıkar merak etme ey insan!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tanrı emrediyor işte bunu bekliyordum senin tanrın zaten sürekli emrettiği için savaşlar ve zülümler asla bitmeyecek,insanoğlu sonsuza dek kaosta yaşamaya mahkümdur, işte senin tanrın bu ne yazikki,senin tanrın sexi haram kılmış benim tanrımda sexin doğal olduğunu ve bir yaşam formu oluşturmak için gerekli bir doğa olayı olduğunu anlatmış işte benim hadi ispatlada görelim benim tanrımın olmadığını,bence en büyük lanet!! bu dünyada fakir olarak ve insanca yaşamaktır.yoksa senin tanrın,baktı bunun mayası tutmadı hemencecik kıyameti koparır işin içinden çıkar merak etme ey insan!!

merhaba neo,

benim anladığım allah kuran-ı kerimde hz.ademin iki oğlu arasındaki kavgayı anlatır ve sonunda kardeşlerden biri diğerini öldürür. kardeşini öldürdüğü için tüm insanlığı öldürmüş kadar suç işlemiştir. şiddet kesinlikle yasaktır.kuran-ı kerim sexi asla yasaklamaz.sadece evlendiğin kişi ile yapmanı söyler.Neden mi?insanlar aile olsunlar,kadınlar günümüzdede olduğu gibi istismar edilmesinler diye.iyi düşün istismarın sadece yatarak mı yapıldığını sanıyorsun.bir çok ünlü vücudunu göstermek zorunda,sesinden çok etinden para kazanmak zorunda.kliplerde hep kadın kullanılır,reklamlarda kadın kullanılır.yani 1500 sene evvelde kadın para kazanma metasıydı,günümüzdede aynı durum var.

Zengin olmak,fakir olmak! bizler insanız.duygularımızın şiddet yoğunluğuna göre yaşarız.Aslında hep duygularımızdır bizi yaşatan.Kimse fakir olmayı seçmez.kitapta bahseder bu durumdan.kimi bizim gibi internetin başında sıcak evinde çay kahve içerek yazı yazar, kimi açlıktan ölmek üzeredir, kimi lağım çukuruna girerek para kazanır,kimi holding kurar.özyapımızdaki bencilliği atıp kuranda bahsettiği gibi paylaşmayı bilirsek eğer kimse aç,susuz,ekmeksiz,fakir kalmaz.lağıma girecek adamı bulamayınca kanalizasyon nasıl temizlenecek, herkesin patron olduğu dünyada işler nasıl yürüyecek,herkes zengin olsa kimse çalışmaz.

Peki bir düşün senelerce para biriktirip bir serçe almış ahmet efendinin mi sevinç duygusu yüksektir,herhangi bir holding sahibinin oğlunun mercedes aldığındaki sevinç mi daha yüksektir.Zenginlik sadece parayla değil,duyguyla alakalı bence.sağlığın yerindeyse,huzurlu bir ailen varsa,geçimini sağlıyorsun en büyük zenginlik budur.

Bağlıyorum.evet allah emreder.çünkü yarattığının nasıl biri olduğunu bilir.insanın doyumsuz olduğunu bilir.iddia ediyorum.bir insanın tek bir huyunu yıllarca uğraşsan değiştiremezsin.ancak kuranı okuyup anladıktan sonra insanın tüm yaşamı ve huyları değişir.Bende senelerce okumadım.Hep cübbeli sarıklı insanlara ve mezarlıklara havale ettim kuranı kerimi peki ne için.sakallı itici karanlık görünen insanlar mı sahiplenmeli sence.Kuran-ı kerimde allahın adını ve ayetlerini satarak ticaret yapamazsın yasaktır.oysa günümüze bak,mevlütler,kandiller hep para kazanma fırsatçılarıyla dolu.

asıl bizler yani okuyup anlayanlar,korkmadan düşünüp analiz edebilenler sahiplenmeli kitabı.altın çağda yaşıyoruz.cübbede sarıkta emin ol son çağını yaşıyor.senden ricam 1 kere olsun baştan sona oku.kötü bir şey yada korkulacak birşey yok orada.okudukça anlayacaksın zaten.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benimde senden ricam bir kere olsun aklındaki ve mantığındaki tanrıyı ispat ette  kitaplardan okuyupta ezberlediklerini burada satmayarak ,bizlerde senin ışığında ilerleyerek insanoğlunu kurtarabiliriz belkide ha ne dersin,herkes zengin olmasın o zaman tanrıya söyle o kadar iyi tanıyorsan seni mutlaka dinliyecektir hiç merak etme o zaman herkes fakir olsun bak ozaman herkes nasıl da çalışıyor aç kaldığı zaman benimle tartışmayı düşünüyorsan o aklındaki dini sakın benim  aklıma sokmaya çalışma  istesende bunu beceremessin zaten,sen o dinle yaşamaya mahkumsun ,bırak tanrıyı ispat etmeyi ,sam şunu  desem  ve sen ormanda yaşasan ve çok cahil olsan ben desemki sana bana tap  yoksa seni yok ederim  birazda büyü yapsam hemen banataparsın,zaten başımıza ne geldiyse bu mantıktan ve bu cahillikten gelmiştir,zaten senin seni ndinin çelişkilerle dolu olduğu için

 

bu zamana kadar  savaşlar bitmeyen bu zaman kadar  insanlar ayrımcılık bu zamana kadar  dinler arasındaki savaşlar hala devam  ediyor  çok korkunç,dinlerle başlayan şiddet ve savaşlar asal bitmeyecek iyi nsan artık uyanmak  zamanı  bundan 50 yıl sonra hiç merak etme sen ve senin gibilerin, soyu tükenicek ve dünya rahat bir nefes alıcaktır hiç şüphesiz, sana birşey söylimmi burada sen destan  yazsan  bile artık çok geç 

 

insanöğlu bir evrim geçiriyor ve uyanıyor yavaş yavaş,ha son bir şey daha  aslında sana çok fazla şey yazardımda gerek yok , fakat şunu kafana iyice sok lütfen,ben medeniyetin olmadığı dönemde yaşamak isterdim, medeniyetin olmadı ve dinlerin olmadığı

 

dönemlerde bile insanoğlu çok daha  özgürce ve çok daha mutlu ve sağlıklı yaşamıştır,şimdi oturda iyice düşün!!!tanrı nedir?ben bir insanım onu fiziksel ve mental olarak veya  mistiki olarak  gerçekten algılamak mümkünmüdür ,git bunları araştır ve sonra gel bende seni ciddiye alayımda tartışmamız bir anlam kazansın!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bırak  artık  geçtim bana tanrıdan önce bunları ispatla bunları ispatlamak  mümkündür bunlar tanrı değil o bakımdan:;

 

Avrupa’da 18. yüzyılda gelişen “Aydınlanma” dönemi aslında bir tepki felsefesidir. Zira, orta çağ adı verilen karanlık dönemde insanlar din adına korkunç işkenceler görmüşlerdir. Hatta meydanlarda, herkesin gözü önünde, ateşte yakılmışlardır. Bu türden, tamamen akıl ve mantıktan yoksun, vahşi davranışlara karşı bir tepki olarak aklın ve mantığın esas ölçüt olması gerektiği görüşünü savunmuştur, düşünürler.
 
Bu noktaya kadar tamam. Fakat akıl ve mantığı her türlü bilginin şekillendiricisi olarak kabul etmek, bir felsefe değil bir ideoloji olmaktadır. Zira ideoloji, kısıtlayıcı, inanç içeren, tek yönlü bir bakış açısıdır. 18. yüzyıla kadar din ideolojisi her türlü dünyevi ve uhrevi yaklaşımın tek ölçütü olduğu gibi, 18. yüzyıldan itibaren akıl ve mantığın süzgeci tek ölçüt sayılmaya başlanmıştır. Sezgiler ve içe bakış red edilmiş, onların bilimde yer alamıyacakları savunulmuş ve dış gözlemle deney esas tutulmuştur.
 
Günümüzde bu dışa dönük ve tümüyle nesnel bakış açısı sorgulanmaktadır. Her nekadar nesnel (objektif) bakış açısı tarafsız olduğunu savunsa dahi, gene de dış dünyanın bir yorumu olmaktan öteye gidememektedir. Dış dünyadan duyu organlarımıza ulaşan birtakım verileri biz yorumlayarak anlayabiliyoruz. Hiçbir zaman dış dünyanın aslını, esas dokusunu bilemiyoruz. Pozitif bilimler, ölçümü esas olarak kabul ederler. Her olayı ve nesneyi ölçmek isterler. Zira pozitif bilimlerin dili matematiktir ve matematiğin abecesi de sayılardır. Matematiksel bir ifade sayısal bir ifade demektir. Sayı ise ölçüm gerektirir.
 
Ancak, doğada her türlü yapı ve oluşum ölçülemez. Uzayın sonsuz büyük boyutları ve elementer parçacıkların sonsuz küçük boyutları söz konusu olduğunda ölçüm yapmakta temel zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu zorluklar daha hassas ve güçlü aletler geliştirerek giderilebilecek türden zorluklar değildir. Yani ölçüm tekniğinin bir limiti bulunmaktadır ki, bu limit hem pratik hem de kuramsal olarak aşılamaz.
 
Ayrıca, kendi içimize dönüp baktığımızda sevgi, aşk, kin, nefret vs..gibi hislerin var olduklarını kabul ediyoruz ama bunları sayıya döküp ölçemiyoruz. Bu bakımdan günümüzün bilimi özneyi dışlar. Özneden gelen bilgileri yok sayar. Sadece nesnel bilgilere değer verir. Yani günümüzün bilimi katılımcı değil, gözlemci bir bilimdir.
 
Günümüzün postmodern felsefesi bu yaklaşımı sorgulamaktadır. Zira gözlem yaparak gerçeği bulmak mümkün değildir. 20. yüzyılda gelişen “kuantum kuramı” gözleyen ve gözlenenin bir bütün oluşturduklarını ve bunların birbirlerini etkilediklerini iddia etmiştir. 1982 yılında ise deney yoluyla bu iddianın doğru olduğu kanıtlanmıştır. Yani, biz gözlem yaparak dış dünyayı olduğu gibi değil, kendi görüş ve inancımızı da katarak algılıyoruz. Alet kullanarak ölçüm dahi yapsak gene de aletin verdiği sayıları yorumlamak gerekiyor. İşte bu noktada kendi görüş ve inançlarımız devreye giriyor. Genelde deney ve gözlemler bir kuramı doğrulamak veya red etmek için yapılır. Yani temelde bir görüş söz konusudur. Eğer gözlem ve deneyler bu görüş ile açıklanamazsa yeni bir görüş getirilir. Ama yeni görüş de sadece bizim zihnen yaratmış olduğumuz bir modelden öteye gitmez. Doğanın aslına yine ulaşamayız.
 
Doğayı anlama uğraşımız daima bir ikilem içermektedir. Herhangi bir nesnenin varlığından söz edebilmek için o nesneyi çevresinden yalıtmak ve belirtmek durumundayız. Nesnenin kendisi ile içinde bulunduğu arka zemin ikilemi (ayırımı) olmadan ne bilim yapılabiliyoruz ne de kavram üretilebiliyoruz. Bu düalistik (ikilemci) yaklaşımımız sonucunda evrende her varlığın bir karşıtını ve her etkinin bir tepkisini bulmaktayız. Maddenin karşıtı olan anti-maddeden ve çekici kuvvetlerin karşıtı olan itici kuvvetlerden söz ediyoruz. Ancak, bizlere farklı gibi görünen bu olgular, bir madalyanın iki yüzü gibi, tek bir gerçeğin iki farklı tezahürü (yansıması) olarak algılanmalıdır. Zira, doğanın aslında ikilik değil teklik vardır. Fakat varlıklar aleminde ikilikten de kaçış yoktur. İkilik olarak algıladığımız her olgunun altında gizli duran bir temel simetri yatmaktadır. Evrende her varlık, en küçükten en büyüğe, bu temel simetriyi yansıtır.
 
Işık konusunda, örneğin, ‘ışık hızı’ aşılması mümkün olmayan bir limit hız olarak kabul edilir ve tüm evrenin sadece ışıktan yavaş hareket eden parçacıklardan ibaret olduğu var sayılır. Oysa ki görelilik (rölativite) kuramına göre ışık hızından daha yüksek hızlarda hareket edebilen parçacıklar var olabilmektedirler. Takiyon adı verilen bu parçacıklar zamanda geriye doğru gitmekte ve sanal kütleli olmaktadırlar. Işıktan hızlı ve sanal kütleli parçacıkları hiçbir aletle gözleyemeyiz. Sanal (imajiner ‘kök içinde eksi bir sayı’) kütleli bir parçacığı gözlemek mümkün değildir, çünkü sanal kütle ölçülemez. Bir diğer zorluk da Takiyonların gelecekten geçmişe hareket etmelerinden dolayı bizim ölçüm aletlerimizle girişime girmelerinin olanaksız oluşudur. Biz, neden sonuç içinde geçmişten geleceğe gelişen olayları ölçeriz. Tersini ölçemeyiz, zira evrenimizde nedensel olaylar hep geçmişten geleceğe doğru gelişirler.
 
Bu nedenselliğin bir diğer yansıması da Termodinamiğin ikinci prensibinde belirir. Bu prensibe göre kendi haline bırakılan kapalı bir sistem içindeki parçacıklar hep düzenli bir dağılımdan en düzensiz dağılıma doğru hareket ederler. Bir kapalı kap içindeki hava molekülleri her tarafa eşit miktarda yayılırlar. Bir köşeye toplanıp diğer hacmi boş bıraktıkları görülmez. Yani doğada hep düzenden düzensizliğe doğru bir değişim vardır. Bunun nedeni ise evrenimizin ışıktan yavaş hareket eden maddesel parçacıklardan oluşmuş olmasıdır. Bu nedenle de zaman geçmişten geleceğe doğru ilerler, gibi görünür bizlere.
 
Peki ama Takiyonlar nasıl davranırlar? Işıktan hızlı hareket ettiklerine göre onların termodinamiği bizimkinin tam tersi olacaktır. Düzensizlikten düzene doğru hareket edeceklerdir. Işıktan hızlı hareket ettiklerinden onların en yavaş hızı da ışık hızı olacaktır. Takiyonlar düzen sağlayıcı parçacıklardır ama bizim evrenimizle etkileşmeleri mümkün müdür? Evet, bunu da Kuantum kuramının belirsizlik prensibi sağlar. Nasıl ki radyoaktif bir çekirdek aniden bir gama ışını salarsa ve bu ışın ne zaman salınacağı bilinemezse, aynı şekilde hudut bölgede (ışık hızı bölgesinde) Takiyonlar bizim evrenimize geçip etkileşirler. Bu olaya ‘Tünel Olayı’ da denir. Bir tünelden geçer gibi bir başka alemden (evrenden) bizim evrenimize geçerler ve anlık bir etkileşme ile tekrar kendi evrenlerine dönerler. Bu öylesine kısa bir süredir ki “on üzeri eksi kırk saniye” gibi bir süre içinde etkileşme sona erer. Ama olay sürekli bir tekrar içindedir. Bu kısa süreyi ölçecek hiçbir alet henüz yoktur, olacağı da şüphelidir. Zira belirsizlik prensibi dolayısıyla ölçülen hakkında kesin bir bilgi de edinmek olanaksızdır. Şimdi Takiyonların etkisini görelim.
 
Sanal kütleli Takiyon evreni bizim evrenle çok kısa süreler içinde etkileşmektedir. Her etkileşme bir ufak değişim, bir yeni denge durumu demektir. Gündelik hayatımızdan bir benzetme yaparak anlamak istersek alternatif şehir ceryanına benzetebiliriz. Şehir ceryanı sürekli olarak artıp azalır. Yani, sürekli olarak çok kısa aralıklarla bir var olur bir yok olur. İşte Takiyonlar bu tür bir etki ile evrenimize düzeni getirmektedirler. Işıktan yavaş hareket eden parçacıklar Entropiyi (düzensizliği) arttırırken, gelecekten geçmişe hareket eden Takiyonlar Entropiyi azaltarak düzeni sağlarlar. Sonuçta bizim evrenimizde gördüğümüz her türlü doğa yasasının nedeni Takiyonların getirdiği etkidir.
 
Olaya Takiyonların yarattığı iki zıt kuvvet olarak da bakabiliriz. Takiyonların her var oluşu bir itme kuvveti ve her yok oluşu bir çekme kuvveti yaratıyor da diyebiliriz. Bu durumda sürekli olarak itme ve çekme kuvvetlerinin denge durumu söz konusudur. Bu iki kuvvet birbirlerine eşit veya çok yakın iseler nesne varlığını sürdürür veya çok yavaş bir değişim içinde olur. Eğer bunlardan bir tanesi diğerine göre hayli üstün ve güçlü ise cisim ya büyür ve genişler veya küçülür ve daralır. Evrende her var olan bu tür bir değişim içinde değil midir? Yıldızlar ve galaksiler dahi doğuyorlar ve belli (bize göre oldukça uzun) bir süre sonra da yok oluyorlar.
 
Yeni Çağ bilimi Takiyonların da varlığını kabul etmek durumundadır. Zira evrende her varlığın bir simetrik karşıtı olması gerekmektedir. Ancak bu simetrik karşıta bir hasım olarak değil, aynen Yin ve Yang gibi, bütünsel teklikten doğan tamamlayıcı bir eş olarak bakmak gerektiği kanısındayım. tanrı bunlarıda yaratmış ama sizim mantığınıza göre her nedense bir kitaptır gidiyor insan icadı olduğu çok açık olan bir kitap, kitaplardan tek bir şey öğrenmek mümkündür oda sonsuz cahillik ve sonsuz köleliktir bu gayet mantıklı!!!
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

selam,

öncekilerin yaptığı bizi ilgilendirmez.her insan kendi hayatıını yaşıyor.

Ben” ve “tanrı” anlayışından kaynaklanan, maddeci görüşü baz alan “ATEİSTLİK”, bilim dünyasında iflâs etmiştir! Temelini yitirmiştir! Varlığın gerçekte TEK BİR olduğu fark edildikten sonra, bu ikilemden söz edilemeyeceği apaçık ortadadır. Kur'ân-ı Kerîm'deki “İhlâs Sûresi”, tamamen bu realiyeti kavratmak içindir, düşünebilen beyinlere!

Çünkü “madde” kavramının gerçekliği kaybolmuş; madde-ruh ikilemi tükenmiştir derin bilim alanında; yani fizik bilim gerçekleri üzerine kurulu teori-fizik alanında! İnkâr edilesi, reddedilesi bir “tanrı” kavramı artık kalmamıştır... TEKİL bir varlık gözlenir olmuştur! Bilimsel bulgu ve tespit, “bir ben var bir de ÖTEMDE tanrı var” anlayışına son vermiştir!

Esasen, bilim adamları dünyasında oluşmuş “ateist/tanrıtanımaz”lık; bu bilim adamlarının, yetişme süreci başlangıcında aldıkları, gökteki baba tanrı ve oğlu, anlayışına dayalı din terbiyesinden kaynaklanmıştır.

Milyarla galaksiden oluşan uzay-evren gerçekliği önünde, gökte lokalize olmuş bir tanrının yanından oğlunu yollaması gibi bir saçmalığın sözkonusu olamayacağını fark eden beyinler; bu “tanrı” kavramını reddedip, “ateist”liği seçmişler ve kiliseye karşı çıkmışlardır. Kiliseler de onları afaroz edip, tukaka etmiştir! Oysa bu “ateist” bilim adamları, tanrının var olmadığı  gerçeğini fark etmelerine rağmen; ne yazık ki, Hz. Muhammed (sav)'in açıkladığı Kur'ân-ı Kerîm'e, ismi “ALLÂH” olan bilgisine ulaşamadıkları için son noktayı koyamamışlardır.

Kur'ân-ı Kerîm'in iki ana temel vurgusu vardır.

     a.   Sadece ismi “ALLÂH” olan vardır O'ndan gayrı “yok”tur..

     b.   İnsan Rabbine (beyninin orijini olan Allâh Esmâsı bileşimine) kulluk (esmâ özelliklerini açığa çıkarmak) için yaratılmıştır Rabbi tarafından; Rabbi, varlığını oluşturan Allâh Esmâsıdır, dışardaki bir tanrı değil. Rab dilerse, O'nu, kendinde bulup tanıyabilirsin!

Şimdi bu iki realite de, teori-fizik ve tıp noktasından şöyle dillendirilmektedir:

Evren diye bildiğimiz, gerçekte, tümüyle bilgi/ilim olan, dalga/wave okyanusudur. Buna sınır getirmek imkânsızdır. Çünkü henüz bildiğimiz alan yüzde 4'tür. Gerisi dark madde ve dark enerjidir, ilimdir. Evrendeki tüm oluşumlar ve çevremizden tüm algıladıklarımız, bu bilgi dalgalarının, ismi beyin olan tarafından çözümlenmesiyle açığa çıkmaktadır. Bu TEK için, zaman ve mekândan veya bugüne kadar algıladığımız hiçbir sınırlayıcı kavramdan söz edilemez!.. Beyinler/şuurlar, varlıklarını oluşturan bilgi/ilim kapasitesi kadarıyla oluşan kendi dünyalarında yaşarlar; algılama organlarının alanına giren boyuttan algıladıkları kadarıyla. Evren içre evrenler, algılayanlara GÖREdir. Gerçekte ise TEK BİR vardır!

 

ben kitaplardan okuyup ezberlediklerimi satmak için burada değilim.sana tüm benliğimle yemin ederim ki bu topicte ızdırap var, iç yangını var.ben bu yangını yaşadım ve atlattım.bak yolu daha önce yazdım.the secret'i youtube üzerinde izle.sonra öğrendiklerini uygula.farkı anladığın zamanda ki anlayacağına garanti veriyorum.esmaül hüsnayı oku.sonrası seni zaten kuran-ı kerime götürecektir.the secret müslümanlar tarafından hazırlanmamış.içinde dinsel bir konu dahi yok.ancak uygulamalarsonucu  yaşayacakların seni varlık inancının doruğuna çıkarıp Allah inancının varlığıyla araştırmaya itecektir.çünkü artık istesende duramayacaksın.araştıracaksın en güzel cevabıda yine allahın yazdırdığı kitap kuran- kerimde bulacaksın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Hiç düşündünüz mü? Dua ederken Müslümanlar neden avuçlarını Gök yüzüne açarlar. Gökyüzüne doğru açılan avuçlar kimi ve neyi ima ediyor.

    Elbetteki Tanrı'yı...

    Peki avuçların yukarıya doğru bakması nedendir? Gelin aslını Kuran'dan öğrenelim.

 

  •     Mülk suresi 16,17,

 

    "GÖKTE OLAN'ın, sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer sarsıldıkça sarsılır. GÖKTE OLAN'ın, başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.

 

  •     Bakara 210,

 

    "Onlar, Tanrı'nın ve meleklerin, gölgeli bulutlar içinde gelmesini beklerler yalnızca. Ve işin (işlerinin) bitirilivermesini... İşler Tanrı'ya döner."

 

  •     Bir de Hadis verelim,

 

    "Efendi Tanrımız (Rabbuana), her gece, gecenin son üçte biri kaldığında, DÜNYA GÖĞÜNE İNER." (Buhari, e's-sahih, Kitabu't-Tehaccüd/14; Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve şerhi, hadis no. 590; Müslim, e-Sahih, Kitabu Salati'l-Müsafirin/168-172, hadis no. 758)

 

    Bildiğimiz gibi Gök insanlık tarihinde Tanrı'nın yeri olmuştur. Yani Tanrı Gökteydi. Bu Gökte olma durumu insan baktığında Göğün yukarıda ve uzayın derinlikleri güneş ay gibi cisimlerin görülmesinden kaynaklıdır. Ayrıca Büyük imparatorlar, Firavunlar gibi kişilikler karşısında da köleler aynı duruşu sergilemişler dilek ve yalvarışlar göstermişlerdir.

 

    Ve en önemlisi Tanrı eğer Gökte ise Gökten küçük olmalı...

 

Herkez iyice düşünsün...


     Tanrı her şeyi en detayına kadar bilir değil mi?

     Peki Tanrı herşeyi bilen ise,       

 

     Şuan da bu yazıyı okuyan sen, cehenneme mi cennete mi gideceğin belli değil mi?

     Tanrı milyarlarca yıl önce bile, seni bilmem ne tarihinde yaratacağını ve öldükten sonra cehenneme mi yoksa cennete mi gideceğini biliyor mu?

     Yani, mesela bu yazıyı okuyan sen. Tanrı seni, bu dünya daha yokken bile, sen öldükten sonra nereye gideceğini biliyor. Cennete mi cehenneme mi? Ve oralarda ne kadar kalacağını biliyor. Hatta her saniyesini biliyor değil mi?

     Kardeş bize bu dünya sınavdır denmedi mi? Nasıl bir sınavdır bu?

 

size varlığının delillerini göstermesi için, allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmediniz mi? şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır."

gemilerin deniz üstünde durabilmesini bir tanrı mucizesi olarak yedirmeye çalışan muhammed'in nasıl kurnaz biri olduğunu açıkça ifade eden ayettir. 

henüz bitmedi:şura düresi 32. 33. ayet.

 

 saçmalığa devam ediyoruz  arkadaşlar:

"denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de o'nun (varlığının) delillerindendir."
"dilerse o, rüzgarı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar..." 

teknolojiden habersiz muhammed (kuran-ı kerim), gemilerin günümüzde rüzgar gücüyle değil de, yakıtlı motor gücüyle hareket ettiğinden elbette bahsedemeyecektir. günümüzde gemilerin hareket etmesi için allah'ın rüzgarına değil, insan üretimi olan yakıta ihtiyaç vardır. parantez içinde yakıt deseydi keşke, ama bu sefer de dönemin insanları, "yakıt ne yaaa" diyebilirdi. 

tüm zamanlara hitap eden bir din mi??? gülebilecek uzuv aradım bulamadım şu an.  her zaman söylemişimdir dinkere inananların aklından  her zaman şüphe etmişimdir, ne güzelde kullanılıyorrlar mükemmel bir köledir  sonsuza dek bu mantık seninle tartışmak çok anlamsız hiç zevk almıyorum, bilgiğin tek şey zavallı son kullanma tarihi geçmek üzere olan zavallı bir kitap,san birşey söylim hadi bunun tersini ispatlada görelim  ben tanrıyım ve diyorumki sen bir gün öleceksin,doğruya be ntanrı değil sadece bir insanım geleceği bilemem bu imkansız,lütfen benim seviyemde değilsin git bu saçmalıkları başkasına anlat lütfen!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neo Ali Cengiz oyunları hiç bir zaman bitmez.sureleri tek tek alırsan hiç bir şey ispat edemezsin.sen inanmamak için kendini programlamışsın.peki bunlarda aynı kitapta yazıyor ne demeli sence

önce ön bilgi:Semâ deyince akla gelen göktür. Gök, yuvarlak dünyanın tamamını sarar. Önümüz, arkamız, üstümüz ve altımız semâ ile sarılmıştır. Semâ, yükseklik anlamını taşır. Araplar tavana, atın sırtına hatta yerden yükselen ota bile semâ derler. 

şimdi ayetler:

Allah’ı benzeteceğimiz hiçbir şey yoktur. (Şura 42/11) “Gökteki ilah odur, yerdeki ilah da o. Bütün kararları doğru olan ve her şeyi bilen odur.” (Zuhruf 43/84)

“Gökleri ve yeri altı günde yaratan odur. Sonra Arş’ı hâkimiyeti altına almıştır. Yere ne girer, ondan ne çıkarsa, gökten ne iner ve gökte ne yükselirse onu o bilir. Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir. Allah, yaptığınız her şeyi görür. Göklerde ve yerde hâkim olan yalnız odur. Bütün işler ona yönlendirilir.” (Hadîd 57/4-5)

“İnsanı biz yarattık, ona şah damarından daha yakın olduğumuzdan içinin ona ne fısıldadığını biliriz.” (Kaf 50/16)

daha doğmadan cennete cehenneme gideceğin belliyse şeytanın ne günahı var.hiç inanmayan bir insan olsan bile iyi ve kötüyü bilirsin.kötüyü seçersen sen seçersin iyiyi seçersen yine sen seçersin.yani sen neyi seçersen onun karşılığını yaşarsın.

zavallı olan kitap değil sensin bence.okumadan araştırmadan burada ahkam kesmeyi seçiyorsun.hangi uzuvunla gülmen gerekeceğini bile bulamamışsın.önce saygı ve nezaket gerekir.nerede saygın nerede nezaketin?sanırım bu işin sonunda beni yok etmek bile isteyeceksin.senin ne farkın kaldı din için kelle kesenlerden söyler misin?onlarda kendi bildiklerinin doğru olduğunu sanarak yaşıyor, sende kendi bildiklerinin doğru olduğunu sanarak yaşıyorsun.tarihteki savaşlarda bunlardan çıkmamış mı?ben en iyisini bilirim benden başkası bilmez.ben en iyiyim diğerleri kötü.anlamaya çalışmak yok,dinlemeye çalışmak yok.direk saldır,cevap aldıkça sinirlen terbiyesizleş tekrar saldır.daha sonra küfür ve sonu şiddet. yobazlar sadece dindarlardan çıkmıyor.

hepimiz elbette ki düşünen varlıklarız. tekrar ediyorum tanrı yok katılıyorum.çünkü allah var. ispat istiyorsun yol gösteriyorum yine saldırıyorsun.önceki yazılarımı okudun yada okumadın.ben çok iddialı olarak yazdım.önce dene sonra karar ver saldır.sen söyle bende deneyeyim. birbirimizi dinleyelim herşeyden önemlisi bu. sen dinlemezsen ben dinlemezsem bizler nasıl diğerlerinin bizi dinlemesini bekleyebiliriz ki?kitap sana göre bu zamana hitap etmiyor olabilir. saygım sonsuz.ama birde diğer yönünden düşün arapça lehçeyle yazılmış,bizdeki mealler yanlışlık olmasın diye direk türkçeye çevrilmiş.çoğunu anlayabiliyorsun ancak türkçeye geçerken illaki sorunlar meydana geliyor.bu işin profesör doktorları hepsi dalında değerli insanlar islam araştırmacıları.tefsir videolarından izleyip anladığın zaman çözüyorsun. dilbilimci insanlar arap dilini iyi biliyor.

iyi geceler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Durum:Bir tavuk, bir yolda
karşıdan karşıya geçer.
Soru :Tavuk karşıdan karşıya
niçin geçer?
Yanıtlar:
Rene Descartes:
Yolun öbür tarafina geçmek için.
Eflatun:
İyiliği için, gerçek, öteki
taraftadır.
Arıstoteles:
Karşıdan karşıya geçmek tavuğun
doğasıdır.
Karl Marx:
Tarihsel olarak kaçınılmazdı.
Hıpokrates:
Pankreasının aşırı salgısı
yüzünden.
Martın Luther Kıng Jr.
Tüm tavukların nedenini
açıklamak zorunda kalmadan
özgürce karşıdan karşıya
geçtikleri bir dünya düşlüyorum.
Rıchard M. Nıxon
Tavuk karşıdan karşıya geçmedi.
Tekrar ediyorum, tavuk asla yolun
karşısına geçmedi.
Sıgmund Freud:
Tavuğun karşıdan karşıya
geçmesiyle ilgilenmeniz, sizde
güçlü bir cinsel güvensizlik
duygusunu ele vermektedir.
Buda:
Bu soruyu sormak, sizin kendi
tavuk doğanızı inkar etmektir.
Galıleı:
Oysa tavuk karşıdan karşıya
geçiyor...
Charles De Gaulle:
Tavuk belki yolun karşısına geçti,
ama otoyolun karşısına henüz
geçmedi.
Eınsteın:
tavuğun yolun karşısına geçmesi
ya da yolun tavuğun ayakları
altında yer değiştirmesi, tümüyle
sizin gösterdiginiz referansa
bağlıdır.
Bıll Clınton:
Anayasa üzerine yemin ederim ki
bu tavukla aramda hiç bir şey
geçmemiştir.
George W.Bush:
Tavuğun bu yolda BM kararlarına
rağmen cezalandırılmad an
karşıdan karşıya geçmesi,
demokrasiye, özgürlüge ve
adalete kafa tutmaktır. Bu durum,
yolu bizim çoktan bombalamış
olmamız gerektiğini
göstermektedir.
Süleyman Demirel:
Tavuk geçmişse geçmiş,
geçmemişse geçmemiştir.
Tansu Çiller:
Bu memleket için karşıdan
karşıya geçen tavuk da bizimdir,
üstünden geçen traktör de
bizimdir.
Bülent Arınç:
Tavuğun karşıdan karşıya
geçmesi çok manidardır.
R.Tayyip Erdoğan:
Ben tavuklu sandviç de
satmıştım.Biz karşıdan karşıya
geçmesini tavuktan öğrenecek
değiliz
Abdullah Gül:
Hayır, bana böyle bir bilgi
verilmedi ama karşıdan karşıya
geçtiyse hükümet gereğini yapar.
İ.Melih Gökçek:
Biz ağaçları kesip yol
yapmasaydık, tavuk nah karşıya
geçerdi..

 

Rene Descartes:hariç diğerleri senin mantığın ve  sensin!!bakalım ne kadar?  zekisin bunu anlayabilecekmisin?laughing.gif  a pardon; doğruya,, kitaplar şimdi hemen acele bir şekilde kitapları, aç bakalım, bunun tercümesi nedir? çok merak ediyorum.   laughing.gif 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

daha doğmadan cennete cehenneme gideceğin belliyse şeytanın ne günahı var.

düzeltiyorum bu soru çok yanlış olmuş ve gerçekten çok mantıksızca bir soru olmuş,bana bu soruyu sorabilmen için, bazı sorularıma çok net bir biçimde cevap vermek zorundasın,bilmem anlatabiliyormuyum?1. şeytan gerçekten varmıdır, gerçekten ona ihtiyacımız varmıdır..3..kötülük yapmak için şeytanın yaratılması gerçekten doğrumudur?4.gerçekten şeytan olmadan tanrı insanları bildiği gibi yaratamazmı?5.tanrının en önemlisi kötülük yaratamak için şeytanı yaratması ve kullanması ne derece? doğrudur ve ne derece?bağımsız bir düşüncedir?..6.şeytan dediğin bir melekse gerçekten,amacı sadece cehenneme gitmekse hiç günahı yokken :

 

 

bu nasıl bir tanrıdır:laughing.gif bu kadar zalim bu kadar lanet bu kadar duygusuz bu kadar bu kadar hissiz ve  gaddar bir tanrıdır:eğer siz böyle bir tanrıya inanıyorsanız size gerçekten çok acırımlaughing.gif

 

sen git şeytanı yarat sonrada onu kötü yarat ve onun kaderiyle oyna ve sonrada ona inanmamızı bekle:böyle bir tanrıya inanacağıma gider şeytana taparım daha iyi olurdu.

 

hiç olmassa insanlık adına  en onurlu haraket olurdu.çünkü sen bir insansın insan yapımı kitaplardan bahsetmek oldukça doğaldır aptalkafam.gif lütfen daha fazla yorum yapmadan bu saçma tartışma bitmeli gittikçe batıyorsun farkında bile değilsin sana acıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

düzeltiyorum bu soru çok yanlış olmuş ve gerçekten çok mantıksızca bir soru olmuş,bana bu soruyu sorabilmen için, bazı sorularıma çok net bir biçimde cevap vermek zorundasın,bilmem anlatabiliyormuyum?1. şeytan gerçekten varmıdır, gerçekten ona ihtiyacımız varmıdır..3..kötülük yapmak için şeytanın yaratılması gerçekten doğrumudur?4.gerçekten şeytan olmadan tanrı insanları bildiği gibi yaratamazmı?5.tanrının en önemlisi kötülük yaratamak için şeytanı yaratması ve kullanması ne derece? doğrudur ve ne derece?bağımsız bir düşüncedir?..6.şeytan dediğin bir melekse gerçekten,amacı sadece cehenneme gitmekse hiç günahı yokken :

 

 

bu nasıl bir tanrıdır:laughing.gif bu kadar zalim bu kadar lanet bu kadar duygusuz bu kadar bu kadar hissiz ve  gaddar bir tanrıdır:eğer siz böyle bir tanrıya inanıyorsanız size gerçekten çok acırımlaughing.gif

 

sen git şeytanı yarat sonrada onu kötü yarat ve onun kaderiyle oyna ve sonrada ona inanmamızı bekle:böyle bir tanrıya inanacağıma gider şeytana taparım daha iyi olurdu.

 

hiç olmassa insanlık adına  en onurlu haraket olurdu.çünkü sen bir insansın insan yapımı kitaplardan bahsetmek oldukça doğaldır aptalkafam.gif lütfen daha fazla yorum yapmadan bu saçma tartışma bitmeli gittikçe batıyorsun farkında bile değilsin sana acıyorum.

cevap:

1. cevap evrende sadece bizler yaşamıyoruz.kitap bizlerden önce yaratılan

CİN'den bahseder.

"CİN" adıyla işaret edilen; gerçeği itibarıyla insan gözü tarafından görülemeyen; bazen de sahip oldukları özellikler dolayısıyla, bazı insanlara maddemsi görüntüler verebilen bu varlık türünün yapısı iki katmandan oluşur:

1. CİN... Algılamada yetersiz kaldığımız "bilinç" türü...

2. PERİSPERİ denilen "holografik dalga beden"!..

Şimdi bunları inceleyelim...

1. CİN

Kur'ân-ı Kerîm'de "CİN" kelimesiyle tanımlanan; halk arasında "peri", "dev", "hayalet", "CİN", "eCİNni", "iyi saatte olsunlar" diye bilinen; görüntülerine göre çeşitli isimler takılan; spiritlerin, ölmüş kişilerin "ruh"u sanarak çağırma yoluyla iletişim kurdukları; son olarak da anlattıkları masalları yutacak fikir düzeyindeki kişilere kendilerini "UZAYLI VARLIKLAR" olarak tanıtan, görünmeyen "bilinç varlıklar"dır!..

"NEFS"i itibarıyla varlığını, hayatiyetini, "ben" bilincini bundan önceki bölümde belirtmiş olduğumuz üzere mutlak "RUH"tan alır...

Bilinç mükemmeliyeti olarak, evrende "İNSAN"dan sonra gelmektedir...

Kendi varlığını bilebilmesi, perisperiye (dalga bedene) bürünmesinden itibaren olmaktadır ki, bu da Cinlerin bir nevi doğumu olmaktadır kendi yapılarına göre...

Mutlak mânâda ölümü, kıyamet denen anda olmaktadır aynen insan gibi...

Basit mânâdaki yani bizim umumi olarak anladığımız şekildeki ölümleri ise, kendilerine tayin edilmiş ömürleri sonunda perisperilerinden (dalga bedenden) soyutlanmaları tarzında olmaktadır...Cinler kendilerinden birisinin ölümlerini, onun aralarından kaybolmalarıyla anlarlar...

Yaşama süreleri yani ömürleri hakikatta insanlarla aynı süre olmasına rağmen, yapı şartları ve özellikleri dolayısıyla, bu süre bazen bize göre 700-1000 yaşını bile bulmaktadır... Yani gerçekte, kendi öz zamanlarına göre 60-70 senelik ömürleri, bizim zaman birimimize kıyaslandığı takdirde, karşımıza 1000 seneye yakın bir ömür süresi çıkabilmektedir...

Yapıları sebebiyle çok gelişmiş imkânlara sahip olmalarına rağmen, düşünce seviyesi, bilinç olarak, insanlardan üstün olanına da rastlanmaktadır... Şurası kesin olarak bilinmektedir ki, üstün insan, üstün Cinden daha üstün olmaktadır...

Karakter olarak insandan daha zayıf bir yapıya sahiptirler... Olumsuz olarak adlandırılan davranışları çokça ortaya koymaya yatkındırlar... Ve genellikle bu çeşit işlerle uğraşırlar... 

En büyük özellikleri ve eğlenceleri, insanların zayıf taraflarından faydalanarak, müsait olan yapıları sebebiyle, onları kendilerine bağlı kılmak, istediklerini yaptırmak, âdeta kulları olarak kendilerine hizmet vermelerini sağlamak, taptırtmaktır...

Şeytan diye bilinen, yahut da şeytana ait olarak bilinen işlerin tamamı gerçekte Cinlere aittir... Çünkü şeytaniyet, Cinlerin bir vasfıdır!.. CİNlerin dışında ayrıca, şeytan diye bir varlık yoktur...

Cinler, hareketlilikleri ve madde kaydında olmamaları dolayısıyla, geçmişi tamamen bilebilmektedirler...

Geleceğe ait bilgileri, gene yapıları dolayısıyla bir ölçüde bilmeleri mümkün olmakta ise de, detaya inememektedirler... Pek çok kere de geleceğe ait verdikleri bilgiler, yanlış çıkmaktadır.

not:ayrıca günümüzde bilim adamları LEY HATLARI üzerinde çalışmaktadır.Ley Hatları, ilk kez 1921 yılında Batı dünyasında gündeme gelmiştir. Arkeolog Alfred Watkins eski Roma yollarını incelerken, bu yolların aslında daha eski uygarlıkların kullandığı yollar üzerine kurulduğunu görmüştür.Yeni uygarlıklar, eski uygarlıkların önemli merkezlerini kurduğu ley akışlarına sadık kalmıştır.Tarih boyunca Ley akışları üzerine anayollar, kiliseler, mabetler, stadyumlar kurulmuştur.Mısır piramitleri,Mexico piramit serisi,çindeki piramit serileri hep bu hatlar üzerindedir.Çalışmalar son halini aldığında dünya pozitif ve negatif enerjilerinin bu hatlardan devam ettiği keşfine gelinerek cinler üzerinde yoğunlaşmaya başlanmıştır.

Dünyada bir çok gerçek medyum yaşamaktadır.Sürekli cinlerle haberleşme halindedir.

 

cevap2: zalimlik,dugusuzluk, hissizlik ve gaddarlık insana ait özelliklerdir. doğru ve yanlışı insan olarak bilirsin.yolunu sen seçersin.insanların kendi yaptığı tüm pisliklerde kader ve allahı karıştırması cahilliktir.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

cevap2: zalimlik,dugusuzluk, hissizlik ve gaddarlık insana ait özelliklerdir. doğru ve yanlışı insan olarak bilirsin.yolunu sen seçersin.insanların kendi yaptığı tüm pisliklerde kader ve allahı karıştırması cahilliktir.

 

sen buna cevapmı? diyorsun sevgili arkadaşım,zalimlik, duygusuzluk,hissizlik, gaddarlık,bunları ben yaratsaydım,tabiki bir insan olarak suçlu olabilirdim, tanrının karşısında,ama tanrı bunları yarattığı zaman , insanogluna empoze etmiştir, herkese farklı duygular empoze etmiştir, bunun neresi farklı biraz beynini çalıştır ezberini değil:

 

 

tam aksine tanrıyı karıştırması o kişinin ne kadar mantıklı fikir yürüttüğüne en büyük ispattır, zaten bunun neresi mantıksız,ha bu arada ben sadece senin mantığındaki yazıyı alıntı olarak  aldım diğerlerini copy paste yapmışsın çok belli oluyorda sevgili dostum,laughing.gif

 

şimdi ben kendi doğru yolunu seçmem için öncelikle,özgür olmam gerek otoriter kanunların olmaması gerek sen hangi özgürlükten yola çıkarak insanoğlunun,kengi yaptığı tüm kötülüklerde tanrıyı karıştırıp eleştirmesini cahillik diyorsun bende diyorumki senin bu tezini çok kolay yıkarak  asıl tanrıdan korkupta eleştirmediğimiz için,onun yolundan gidenlerin yanlış mantığına uyupta:

 

savaşlar şiddet ortamı kaos yaratanlar hep inançlı insanlar, olmuşlardır: 

 

yani senin mantığın ancak kaos yaratmaya  yeter,sadece inanmak asla yeterli değildir, önce sen neye inandığını onu nasıl algıladığını  algılamak yerine inanmayı tercih eden bir zihniyet  olmak istemen senin doğanda  var bu kaçınılmaz,

 

senin bir seçeneğin bile yok çok yazık sadece yaratıldın, istesende istemesende , yaratıldın,bir kere burada başlıyor hikayemiz,cool.gif excl.gif yaratılışta bile sen özgür değilsin,mutlaka temel kurallar vardır halbuki öylemi bu senin için geçerlidir çok yazık,ama asıl tüm çıplaklığıyla ortada yatıyor,kuralsız yaşam demek özgür yaşam demektir tamda tanrının istediği gibi işte benim tanrımla senin tanrın arasında en belirgin farkta burada yatıyor!!senin tanrın kuralcıdır,yani sen insana tapıyorsun çalıştır o beynini lütfen sen muhammede tapıyorsun sen kurallarla güçlü olduğunu hissediyorsun,bunun ana nedenide bilinç altındaki nesnesel korkudan yatmaktadır,işte sen busun,bu yüzden sana  çok acıyorum,buda benim duygularımın yoğunluğunu gösteren bir ispattır,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tanrıdan hangi belirgin izler vardır, gerçekten çok merak ediyorum,nedeni ise çok basittir, sevgili dostum, tanrıdan ne mistiksel ,ne deneysel, ne bilimsel, nede algı ötesi bilinmezcili olarak herhangi bir iz yokken, ortaya aniden  bir kitabın horrtlaması çok enteresam dahada enteresamı bu kitabın tanrının verdiğidir,dahada enteresamı- bu kitaptaki taktiksel hatalardır bundan 500 yıl önce insanlar çahiliye döneminde olduklarından dolayı

 

bu kitabı eleştirmekten ,korkarlardı,şimdi öylemi şimdiki teknoloji tüm çıplaklığıyla herşeyi, ve her hatayı ortaya çıkartmak ,artık çok kolaydır,ayetlerdeki sözlerin, tanrıdan ziyade bir insandan çıkmış olduğu, tüm çıplaklığıyla ortadadır, zaten,

 

yaşam için zaten kurallar bellidir,  5 vakit namaz kılan birinin insanlığa ve tanrıya, ne faydası vardır, bence zararı vardır, 

 

bir insanın, yapması gereken en mantıklı şey üretmektir hammadeeyi üretmektir doğru şekilde kullanmaktır,

 

hammaddeyi sırf din idolojileri uğruna atom bombası yapıpta,, masum insanları yok etmek, sanırım tanrının en son isteyeceği şeydir!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tanrıdan hangi belirgin izler vardır, gerçekten çok merak ediyorum,nedeni ise çok basittir, sevgili dostum, tanrıdan ne mistiksel ,ne deneysel, ne bilimsel, nede algı ötesi bilinmezcili olarak herhangi bir iz yokken, ortaya aniden  bir kitabın horrtlaması çok enteresam dahada enteresamı bu kitabın tanrının verdiğidir,dahada enteresamı- bu kitaptaki taktiksel hatalardır bundan 500 yıl önce insanlar çahiliye döneminde olduklarından dolayı

 

bu kitabı eleştirmekten ,korkarlardı,şimdi öylemi şimdiki teknoloji tüm çıplaklığıyla herşeyi, ve her hatayı ortaya çıkartmak ,artık çok kolaydır,ayetlerdeki sözlerin, tanrıdan ziyade bir insandan çıkmış olduğu, tüm çıplaklığıyla ortadadır, zaten,

 

yaşam için zaten kurallar bellidir,  5 vakit namaz kılan birinin insanlığa ve tanrıya, ne faydası vardır, bence zararı vardır, 

 

bir insanın, yapması gereken en mantıklı şey üretmektir hammadeeyi üretmektir doğru şekilde kullanmaktır,

 

hammaddeyi sırf din idolojileri uğruna atom bombası yapıpta,, masum insanları yok etmek, sanırım tanrının en son isteyeceği şeydir!!!

selam,

cenazem olduğu için cevabı gecikmeli veriyorum.

namaz farsçadır.kuran-ı kerimde namaz adında hiç bir kelime yoktur, salat diye anılmaktadır.salat ise 77 ayrı şekilde geçer. içlerinde en kuvvetlisi duadır.ortaya aniden bir kitap çıkmamıştır.

 

evet cahiliye dönemine bakalım.

insanlar içki içip birbirini öldürürlermiş, kumar oynayıp hayatlarını heba ederlermiş, evlilik dışı ilişki kurup hayatlarını mahvederlermiş, tanrıları olan putlara tapıp ki onları bazen taştan yapar, bazen kurabiyelerden yapar tapınırlarmış. Tanrı hep öteleştirilmiş çünkü insanoğlu yakınında bir tanrı olmasını asla istememiş. Ötelerde gökyüzünde bir yerlerde olacakki hayatını doğrudan izlemeyecek.Sen tapındığın zamanlarda seni görecek. Oysa kuran ile birlikte ben Allah'ım uzaklarda ötelerde tanrı yok şah damarınızdan daha yakınım denilince işler değişmeye başlamış.

 

o cahiliyye devrinden kalan kitap içki,kumar,fuhuş,yalan,dolan,aile bağı,kazanç,yemek konularında yol göstermiş.peki ya 2014 senesinde günümüzde durum nasıl dersin. Cahiliyye döneminde değiliz. İçki,uyuşturu her yerde.kumar son sürat. fuhuşa değinmiyorum bile.aile yapısı ülkemizinkine pek sözüm yok ama dünyadaki ortada.paraya giden her yol kabul görür vs.vs. ne değişmiş ben göremiyorum.

 

allahtan en belirgin  izleri ancak kuran-ı kerimi okuyarak bulursun. mistiksel, bilimsel, deneysel, algı ötesi ispatlar hepsi mevcut. günümüzde wireless sistemi ile haberleşiyoruz. datanın hangi yolu takip ederek gittiğini gösterebilir misin.uzanıp havada maili yakalayabiliyor muyuz?mutlaka wireless sistemi olan bilgisayar kullanmamız gerekiyor.

 

Hayatımız boyunca hep bir sınava hazırlanıyoruz. Okul sınavları,ehliyet sınavları, yeterlilik sınavları.hepsini gerçekleştirmek içinde hazırlanmamız çalışmamız gerekiyor. Hayatımızında sınav hazırlık kitabı mevcut. Üniversite sınavı için bile verdiğin mücadeleyi düşün. Sonsuz varoluşun için yapacağın mücadelenin yanında nedir?

 

Gelelim atom bombasına;

atom çalışmalarını einstein icat etmiştir. ancak katliam için kullanıldığını gördüğünde keşke ayakkabı boyacısı olarak yaşasaydım ve bu günü görmeseydim demiştir. Aynı atom günümüzde ülkelerin elektrik ve enerji ihtiyaçlarını gideriyor. 

benim anlamadığım hammadde ve üretim ile ilgili nerede yasak var. yoksa onuda mı allaha havale ediyorsun. hammaddeyi üretip doğru şekilde de kullananda insan, yanlış şekilde kullananda insan.

 

Sevgili dostum;

sana hiç bir şekilde kızamıyorum. çünkü aynı şeyleri yaşadığım zamanlar oldu.Bende ilim ve bilime çok düşkün insanımdır. Şartlandırılmışlıklarımız ve önyargılarımız yüzünden hep kaybediyoruz.Zaten bu iki meseleden sıyrılmayı başardığın anda görüş alanın genişliyor.

şartlanmışlık ve önyargılar:

1. adam: şuna bak. kulağına küpe takmış,saçını uzatmış allahsız kitapsız.

2. adam: tipe bak. sakalı çember, cahil,kafada takke örümcek beyinli.yobaz.

bu olay buradan başlıyor. sonrasında herkes bu 2 tipleme içine sokuluyor.inanmayanlar 1. adam, inananlar 2. adam olarak görülüyor.şekilciliğide unutmayalım tabiki.

 

Oysa kuran-ı kerimde ne sakaldan ne takkeden,ne küpeden nede uzun saçtan bahseder. Din kimsenin tekelinde değildir. Uygulama için bir lidere ihtiyacın yok. Kendin için yaparsın.Başkalarına kızıp yobazlığa atfedilecek bir kitap değil.Mezarlıkta 24 saat yayın yapıyor. Kuranı kerim evlerde yine putlaştırılmış bir şekilde yeşil örtüler içinde dokununca çarpılınacak bir şey olarak yüksekte asılı duruyor. İlk ayetinde "oku"dendiği halde gibi o-ku-ya-nı yok.Okuyanı olmadığı içinde anlayanı yok.İnanmayanı okumuyor anlıyorum, saygı duyuyorum ancak inanıda okumuyor. herşey kulaktan dolma şartlanmışlık ve önyargılar içinde devam ediyor. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

selam,

cenazem olduğu için cevabı gecikmeli veriyorum.

.

.

.

İlk ayetinde "oku"dendiği halde gibi o-ku-ya-nı yok.Okuyanı olmadığı içinde anlayanı yok.İnanmayanı okumuyor anlıyorum, saygı duyuyorum ancak inanıda okumuyor. herşey kulaktan dolma şartlanmışlık ve önyargılar içinde devam ediyor. 

İnsanlıkla ilgili araştırmalar, en uzak ve en soyutlanmış ilkel insanlar arasında bile günümüzde evrensel bir Tanrı inancı olduğuna işaret etmektedir. Dünyadaki en eski dönemlere ait tarih bilgisi ve efsanelerle ilgili bilgiler, orijinal kavramın Yaratıcı olan bir Tanrı kavramı olduğudur. Günümüzde çoktanrılı olan toplumlarda bile orijinal baş Tanrı kavramı varmış gibi görünüyor. 

Bu tabii ki, yeteri kadar kişi inanırsa bir şeyin doğru sayılacağı anlamına gelmiyor. Örneğin bilim insanları, evrenle ilgili önceki çıkarımları çürüten yeni gerçekler keşfetmişlerdir. Fakat bilim ilerledikçe hiçbir bilimsel keşif, bütün bunların arkasında akıllı bir düşünce olmasının sayısal olasılığına karşı çıkamamıştır. Nitekim, bilim insan yaşamı ve evren hakkında ne kadar çok şey keşfederse, bunların o kadar karmaşık ve belirgin bir şekilde tasarlandığını görüyoruz. Tanrı’dan uzağa işaret etmek bir yana, kanıtlar akıllı bir kaynağa doğru artan bir şekilde işaret etmektedir.

Fakat nesnel kanıt her şey demek değildir. Çok daha önemli bir mesele vardır. Tarih boyunca dünyada milyarlarca insan Tanrı’nın varlığı konusunda sağlam, çekirdek inançlarını doğrulamışlardır—bu inançlarına,öznel, Tanrı’yla sahip oldukları kişisel ilişki aracılığıyla varmışlardır. Günümüzde milyonlarca insan Tanrı’yla deneyimleri hakkında ayrıntılı bilgiler verebilirler. Bunlar yanıtlanan dualara, ve Tanrı’nın ihtiyaçlarını olağanüstü biçimlerde karşılamasına ve önemli kişisel kararlarda kendilerini yönlendirmesine işaret etmektedir. Sadece inançlarını ayrıntılı bir şekilde anlatmakla kalmıyorlar, ama aynı zamanda Tanrı’nın hayatlarındaki etkinliklerini de ayrıntılı bir şekilde dillendiriyorlar. Pekçok kişi seven bir Tanrı’nın var olduğuna ve kendilerine sadık olduğunu gösterdiğine inanıyorlar. Eğer kuşkucu birisiyseniz, şunu kesin olarak söyleyebilir misiniz: “Ben kesinlikle haklıyım ve sayıları milyarları bulan bu insanlar Tanrı hakkında kesin olarak yanılıyorlar.’?senin ben ianlamadığın şu yazdıkların  dolayı çok açık ve net belli oluyor sevgili dostum.

 

ben tanrıya inanıyorum ben ateist değilim, be nagnostik bir inancı benimsiyorum, nedenide şudur agnostik inanç hiç bir idolojiye hiç bir teoriye hiç bir dine hiç bir inanç şekline benzemez asla, sadece doğruyu bulmaya çalışır, bu yüzden doğan her insan agnostik doğar ve sonraki yaşamında seçim hakkına sahip olucaktır ama öylrmi gerçekten biz doğarız.

 

büyürüz ve adetlerimiz neyse onu şeçmek zorundayız işte hikayenin sonu!!!

 

seçmek zorundayız işte senin tanrın bu!!benim tanrımda  adına gezegen dediğimiz bir yaşam alanı yaratıp .bizlerin yaşamasını sağlayan özgürce olduğumuz çok açık olduğu halde asal özgür olmadığımız bir dünyada yaşıyoruz,ve dahada önemlisi kurallarla yaşıyoruz.kurallar insanoğlunun yaratışına ters düştüğü içinde, fikir ayrılıkları ve savaşlar meydana gelir  bu suçlu toplumlardan ve inançlardan kurtulmanı isterdim ama bu imkansız olduğu için istemiyorum,ben ianlamadığın şuradan belli zaten zaten anlasaydın şaşardım,şimdiye kadra hiç yanılmadımda o bakımdan,atom bombasını yapanı değil onu bilinçsizce kullanan hep din idolojileri olmuştur, bu güne kadar.sen hiç bir dinsiz ve doğal yaşayan bir toplumun savaştığını gördünmü? ben görmedim ve görmemede imkansız o bakımdan,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

einstein atom bombasının hammadesini bulmuştur biraz okuda öğren ey insan, atom bombasının hammaddesi uranyumdur tek başına hiç bir işe yaramaz onu tetiklemek gerekir onu tetikleyici bir güç gerekir işte bunu buldular diğer bilim adamları ve sonunda devasa o silah ortaya çıkmıştır eminim tanrı bunu biliyordu ama her zamanki gibi asla  müdahale etmedi!!! belkide bizler yanılıyoruz ..çünkü tanrı  bilinmezcilik kokuyor !!!2. dünya savaşının başlarında amerika yahudie ve alman kökenli bilim adamlarını,almanyadan kaçırıp amerikaya sırf atom bombası yapmak için, onları kontrol altına almıştır, işte hikayemiz başlıyor:

 

bundan sonra atom bombasının hammadesini formüllerle geliştirip onu devasa bir kıyamet silahı haline getirmiştir bilim adamları

 

ve tamamlandığında ise yıl 1945 idi ve ilk denemeyi yaptıklarında aslında ne yaptıklarınında farkına vardılar ve çok sevindiler dinliyormusun? işte senin tanrın bunların hesdi ya yahudi musevi yada hristiyan idi ve inançlı insanlardı eminim müslümanda olsa aynı şeyi yapardı:(din emrediyor)o bakımdan,

 

ve sonuç milyonlarca masum insan ve coluk çocuk öldüler şimdi sana soruyorum eğer tanrı gerçekten kötüyse bunların hesabını kim vericek tanrımı!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

ateistlere bir sorum olucak sadece bir çoban olarak gördüğünüz hz Muhammed e indirilen kitapta nasıl israiloğullarından ve daha bir sürü toplumdan bilgi veriliyor

Neden verilmesin. Tarih bir yasanmisliktir ve bulunan cagin oncesi tarih olarak bilinir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.