Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki çelişkiler


haksöz

Önerilen İletiler

bütün bu kaynağın kökenini öğrenebilir miyim.. peki bunlar öğretilmeye başladıysa,halkın hiç tepkisi olmamış mı... 1931 senesinden bahsediyorsunuz... insanların şimdikinden daha inançlı olduğu bir dönemden bahsediyorsunuz..

"Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri" Atatürk ölmeden kullanılan bu Kemalist deyimi de nedir?

 

kaynak hususunda bir şey daha söyleyeyim;

 

ya kaynaga ne gerek var ki, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz demişler..

zamanında çok yutturmaya çalışmışlar. baskılar, dayatmalar vb.vb. şimdi kimi farklı argüman geliştirdiler diye eskiden de böyle düşünüyorlar demek gerekmez...

 

bilmem anlatabildim mi?

görünen köy kılavuz istemez gibi bişi yani...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ateist arkadaşlarla, evvel zamanda ki kimi Kemalist arkadaşların fikri temelleri aynı gibi.

İşte Kemalizm'in İslam'a bakışı: 'İslam, Muhammed'in icadı'

.

.

.

Yine aynı tarih kitabında, Allah mefhumunun, tehlikeli hayvanlara duyulan korkudan, helal haram gibi dini emirlerinse, insanların uydurması alarak ortaya çıktığı yazılıyor. (Belgehaber)

 

Hangi tarih kitapları ?

 

TTK nın bastığı hangi tarih kitabı ve hangi okullarda bu dersler okutulmuş ?

 

böyle iddialarda bulunup. Ardından "kaynağını" soran arkadaşlara "ya kaynağa ne gerek varki" diyerek cevap vermek ?

 

Köyü bir göster bakalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hangi tarih kitapları ?

 

TTK nın bastığı hangi tarih kitabı ve hangi okullarda bu dersler okutulmuş ?

 

böyle iddialarda bulunup. Ardından "kaynağını" soran arkadaşlara "ya kaynağa ne gerek varki" diyerek cevap vermek ?

 

Köyü bir göster bakalım.

 

valla kusura kalmayın arkadaşlar diyecektim ama;

 

 

T. T. T. Cemiyeti; Sunuş: Doğu Perinçek

Kaynak Yayınları;

Türkçe 156 s. Ciltli 17 x 24.5 cm. İstanbul, Haziran 2001 ISBN: 9753433220+ 12 s. Haritalı, 1. Baskı: Devlet Matbaası 1932, 2. Baskı, 1934, 3. Baskı

 

Kaynak Yayınları, Kemalist Devrim'in tarih tezlerini içeren TürkTarihinin Ana Hatları adlı temel kitaptan sonra dört ciltlik lise Tarih Kitaplarını da eski ve yeni kuşakların incelemesine sunuyor.

 

Kemalist önderlik, Cumhuriyet'i emanet edeceği genç kuşaklara, Cumhuriyet Devrimi'nin tarih görüşünü dört ciltlik Tarih kitabıyla özetlemiştir. Prof. Dr. Şerafettin Turan'ın söylediğine göre, lise gençliği 1931 yılından 1941'e kadar bu kitaplarla eğitilmişlerdir. Atatürk'ün ölümünden bir yıl sonra,1939'da bu kitapların müfredattan kaldırılması kararı alınmışsa da, yeni kitapların hazırlandığı 1941'e kadar bu kitaplar okutulmuştur. Bu nedenle lise tarih kitaplarının, devrimci kuşakların ideolojisini belirleyen en temel metin olduğunu söylemek abartılı değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım bu kitaptamı yazıyor Türk Tarihinin Ana Hatlarındamı o kitabı ben okudum. İddia ettiğin şeyle alakalı hiçbir ifade olmadığı gibi. "Türk Tarihi" ni anlatan bir kitap. Yani Arap Tarihi yada İslam Tarihi kitabı değil. Müslümanlık konusunda ise Talas savaşından sonra Türklerin nasıl müslüman olduğunu anlatır.

 

Kaynak nasıl verilir ? :

 

Kitabın adı verilir, kitabın hangi bölümünde hangi sayfasında bu ifadelerin geçtiği gösterilir.

 

Sen ne yapmışsın, Kitapların tanıtım metnini kopyalamışsın buraya.

 

Biz şu kitabın adını ve hangi kısmında bunların anlatıldığını bir alsak ?

 

Zira 1930 larda Türkiyede liselerde " hz Muhammed'den eşkiya diye bahseden" ders kitapları olduğunu iddia eden bir kişinin konu hakkında elbette bu kadarcık bilgisi olduğunu varsayıyorum ben.

 

Artı mantığa davet ediyorum. Fes kaldırıldı diye "din elden gidiyor" fırtınası kopartılmaya çalışılan bir ülkede olacak bu dediğin ha ?

 

Neyse ben hala hangi lise ders kitabının hangi kısmında o iddia ettiklerinin yazdığını merak ediyorum. Bilelim ki "koşun cihada kardeşler kadıköy meydanında kemalistler kuran-ı kerimi ateşe verdi" diye manşet atan gazetelerden bir farkı olsun. Söylemin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım bu kitaptamı yazıyor Türk Tarihinin Ana Hatlarındamı o kitabı ben okudum. İddia ettiğin şeyle alakalı hiçbir ifade olmadığı gibi. "Türk Tarihi" ni anlatan bir kitap. Yani Arap Tarihi yada İslam Tarihi kitabı değil. Müslümanlık konusunda ise Talas savaşından sonra Türklerin nasıl müslüman olduğunu anlatır.

 

Kaynak nasıl verilir ? :

 

Kitabın adı verilir, kitabın hangi bölümünde hangi sayfasında bu ifadelerin geçtiği gösterilir.

 

Sen ne yapmışsın, Kitapların tanıtım metnini kopyalamışsın buraya.

 

Biz şu kitabın adını ve hangi kısmında bunların anlatıldığını bir alsak ?

 

Zira 1930 larda Türkiyede liselerde " hz Muhammed'den eşkiya diye bahseden" ders kitapları olduğunu iddia eden bir kişinin konu hakkında elbette bu kadarcık bilgisi olduğunu varsayıyorum ben.

 

Artı mantığa davet ediyorum. Fes kaldırıldı diye "din elden gidiyor" fırtınası kopartılmaya çalışılan bir ülkede olacak bu dediğin ha ?

 

Neyse ben hala hangi lise ders kitabının hangi kısmında o iddia ettiklerinin yazdığını merak ediyorum. Bilelim ki "koşun cihada kardeşler kadıköy meydanında kemalistler kuran-ı kerimi ateşe verdi" diye manşet atan gazetelerden bir farkı olsun. Söylemin

 

sen hangi hikayeden bahsediyorsun dostum.

yazının sonundaki net adresine git sayfayı gör.

ya da ''kemalist egitimin tarih dersleri'' yaz google olsun bitsin..

 

daha da olmazsa ben uydurdum farzet sen de inanma.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Sayın 'netman',

 

Sayın Haksöz'ün yazılarını ben de bütün dikkatimle takip ediyorum.

Bu güne kadar hakaret içeren yazısına da rastlamadım.

Ayrıca, yazılarının tiryakisiyim de.

Gayet bilinçli ve saygılı bir üslupla yazılarına devam ediyor.

Bu tavrından dolayı da kendisini takdir ediyorum.

Teşekkürler sayın Haksöz.

 

Selamlar...

bencede hakeret ettigi bir yazısı yok

tam tersine bircok hakarete mazur kalıyor

ayrıca yazılarıda kendi icinde oldukca tutarlı sayın haksoz lütfen devam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"insanların en duyarlı olduğu konu"ya yeterince duyarlı olunmadığını görüyorum, tabiiki kardeşlerim istisna, ancak, bir bilgisizlik mi söz konusu, yoksa insanların düşüncelerini bulandırarak kalpteki imanı zedelemek mi amaçlanıyor? bu sorularımın cevabını, aklı yerinde bi mümin, işi egosuna dökmemiş bi mümin, gayet güzel bilecektir.

1. inanmayanların, "Kuran'da çelişki yoktur abi" demesini bekleyen kim.

2. eğer aramızda varsa "art niyetlilerin" size tebessümle yaklaşıp, "ya bak bu konuda haklıymışsın, bi yaşıma daha girdim" demesini bekleyen kim.

3. "inat çukuruna" ve "isyan batağına" düşmüş olan varsa aramızda ki sanmıyorum, onlara söz anlatabileceğine inanan kim.

4. inancımızı kaynağından öğreneceğiz, Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed (s.a.v.)

5. iftiralar, yanlış bilgiler, eksik bilgiler varsa birilerinin dilinde, kimsenin şüphesi olmasın gayet açık ve net bir şekilde hepsinin İslam açısından cevabı vardır. "şüphe üzerinden yola çıkıp birilerinin peşine takılarak; ileride, yapayalnız bırakıldığını ve ne kötü bir ortaklık kurduğunu" görecek olan kimselere mi itimad edeceğiz.

6. eğer karşı tarafta art niyet yoksa, şüphesiz islam inancımızı anlatmayı emreder.

7. eğer karşı tarafta art niyet varsa, "siz onlardan yüz çevirin, onlar yakında bilecekler" der.

8. Kuran- Kerim'de zerre kadar çelişki yoktur. Kuran-ı Kerim Allah kelamıdır. ve bu ayetler; gerektiğinde Peygamberimizi de eleştiriverir ve Kur'an "O Üstün İnsan'ın" da kendisi için hazırlanan ebedi makama ulaşmasını hedefler.

9. İslam ışık hüzmesi gibi berraktır. eğer alim olmalarına rağmen inanan insanlar arasında fark göze çarpıyorsa, unutulmamalıdır ki, "suyun rengi kabındandır"

10. herkes bilmelidir ki, inananlarla inanmayanlar arasındaki "fikri savaş" kıyamete kadar sürecektir. ancak aradaki fark şudur ki, inanmayanlar aslında kalpleriyle ve vicdanlarıyla savaşmaktadır, ve bu savaşta ne kötü saftadırlar.

11. inanan insanın kalbinde huzur vardır, elbette sıkıntıyla imtihanla zaman zaman göğüsü sıkışacaktır, elbette kimilerinin günahları, inananların kalbini burkacaktır. "öncekilerin başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız. peygamber ve arkadaşları bile "Allahın yardımı ne zaman" diyorlardı"

12. TERTEMİZ AMA NET OLMAYAN KALPLERİ İMANA ÇAĞIRMAK VE KALPLERİNİ İMAN İLE AYDINLATMAK DURURKEN, SİZİ BUNDAN ALIKOYAN NEDİR, ZATEN ÇOĞUNUZ FARKINDA Kİ İNANMAYANLAR VE BU KONUDA İNAT EDENLER İÇİN YAPILACAK FAZLA BİR ŞEY YOKTUR. "onların görüşü onlara, BİZİM DİNİMİZ BİZE.." kardeşlerime sevgiler.

 

1. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gaflet içinde olmaları sebebiyledir (Ar'af 146)

 

2. Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkar edenlerdir. Artık onlar iman etmezler. (Enfal 55)

 

3. Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. (Meryem 39)

 

4. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. (Yasin 7)

 

5. Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara 153)

 

6. Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara 208)

 

7. İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara 212)

 

8. Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar (Bakara 257)

 

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

cenneti_beklerken

 

12 tespit yapmışsın, ama tam tersini düşünmemişsin, bu tespitler düşüncelerinizin doğruluğunu teyid etmiyor, aksi yönde düşünenlerin neden aksi düşündüklerini önyargılardan uzak bir şekilde sorgulama gerekir.

 

örnek olarak ilk tespitine bir karşı görüş belirteyim, gerisi belli olur

 

1. inanmayanların, "Kuran'da çelişki yoktur abi" demesini bekleyen kim.

 

2. İnanların, "Kuran'da çelişki vardır abi" demesini bekleyen kim ?

 

Evet gördüğünüz gibi burada bir sonuç elde edemeyiz, sonuç elde etmek için nedenini nasılınıda belirtmek gerekiyor ! Çelişki varsa veya yoksa bunu göstermek bilgilendirmek gerekiyor, kabul edenler veya etmeyenler gizli kalsın, önemli olan konuyu açığa çıkarmak ! Açığa çıkmamış bir konudan kimse faydalanamaz, siz nasıl dininizi vurgulaya vurgulaya insanlara aktarmak istiyorsanız, karşıt fikirlilerinde sizinle aynı şekilde aktarmaya hakkı olmalıdır, tabi bunu kimse yapamıyor çünkü anında yakılacaklarını bilirler. Kim televizyona çıkıp, Allah yoktur, Hz. Muhammed bizi kandırdı diyebilir ki !!!!!!!!!! diyenlerin ne hale geldiğini gördük.

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın "tarafsız":

1. "tarafsız" diye bir nick alırken neyi amaçladığınızı sormak bana düşmez, ama bu konuda bir taraf olduğunuz açıktır.

2. ben "milyonlarca hurafe ve farklı görüş arasında bir de islam var, gelin size onu anlatayam" tarzı gülünç bir yaklaşımla konuya yaklaşmadım, dolayısıyla aslında bahsettiğiniz yazımı yazmakta güttüğüm amaç, inananların burada yazılanlardan duydukları rahatsızlığa tercüman olmak, ve yine kardeşlerimle dertleşmek, onlara kendimce destek olmak, kendimce fikir vermek idi.

3. yazımda da açıkça bahsettiğim gibi, inanmayanlar ve bu konuda inat içerisinde bulunanlara söylecek sözüm yoktur. eğer "ben inanmıyorum ama art niyetli de değilim, sadece tercihim bu yönde" diyorsanız, ve "eğer bana geçerli delilleri sunabilirsen neden inanmayayım ki" diyorsanız, o halde seve seve fikrimi sizinle paylaşırım. bahsettiğiniz yazım ise tamamen kardeşlerime yönelikti, yani sizin tarafın bu yazımdan olumlu bir sonuç elde edebileceğini zaten ummuyordum, ve özel bi çaba içerisinde de değildim. gereken sonucu kardeşlerim çıkarmıştır, müsterih olunuz.

4. kalpleri güneş gibi aydınlatan İslam inancı (ki tek yoldur), kendisini savunmak gereğini hissetmez, çünkü kusursuzluğu aşikardır, ve inanmayanları da kendisine katmayı hedefler. İslam'a dil uzatanlar hakkında, ya da İslamı anlamaya kapalı olanlar hakkında, yine İslam dini gerekli bilgiyi bize sunar, dolayısıyla "ben inanmıyorum" diyen birine karşı gösterilmesi gereken yaklaşım: "yolun açık olsun"dur. İnananlar da insandır ve hata yapabilirler, inananların hataları,İslamı bağlamaz.

5. "karşı taraf" ın fikirlerini söylemesi doğal karşılanabilir, ama inanca saygı sınırları aşılmışsa, art niyet kokusu geliyorsa, iftiralar mevcutsa, elbette müdahale edilecektir. 'kurandaki çelişkiler, muhammedin şehveti, muhammedin karısı" tarzı yaklaşımlar İnananları incitir, tahrik eder, buna rağmen inananlar kendilerine yakışanı yapmalıdırlar. yapmaları gereken ise, bulundukları safı belli etmektir, çirkinlik içinde olanlar varsa kınamaktır. genç beyinlerin kirlenmesini önlemek için de fikri mücadele içine girmek, ayrıca yasal yoldan haklarını savunmaktır.

6. bahsettiğiniz yazımda muhatap olarak kardeşlerimi aldığımı söylemekle beraber, yine de cevap vereyim. inanan insan "Kuranda çelişki vardır abi" derse inanmıyordur zaten. bununla beraber Kuranda çelişki vardır diyenler iftira, saptırma, yanıltma içermeyen bilgilerle delillerini getirmelidirler. inanmanın ne olduğunu inanmayana anlatmak zordur, eğer inanıyorsanız teslim olursunuz ve "sorgulayarak özümseme" yoluna girersiniz. sorguladıkça imanınız pekişir. sorgulamaktaki amaç ise eksik yanlışlık bulmak değildir, zira eksik ya da yanlış bulunacağına inanmıyorsunuzdur, sorgulamaktaki amaç daha iyi özümsemek ve bahsettiğim gibi imanın pekişmesi güçlenmesidir.

7. inanmayan insan, inandığı birşey olmadığı için "fikirlerini sorgularken eksik ya da yanlış arayabilir". ve tüm fikirler değişebilir. oysa müslümanlar, kendi fikirlerini değil, Allahın ayetlerini, kendilerince yaymaya çalışırlar, inanmayanların kurtuluşa ermelerine vesile olmak için ve temiz beyinlerin kirlenmemesi için seve seve çabalarlar. yani inanmak kalptedir. ateistlerin fikirleri ise neden değişime kapalı olsun ki, siz değilmisiniz sorgulamayı isteyen, o halde gereken delillerle karşılaştığınızda neden fikrinizi gözden geçirmek yerine, canla başla çırpınıyorsunuz. bunun cevabı sıraladığım Kur'an ayetlerinde açıktır. siz fikrinizi özgürleştirdiğinizi sanıyorsunuz, oysa siz de "inanmamaya inanır" hale gelmiş durumdasınız. ne mutlu ışığı tadan ve ebediyen tadacak olan kalplere.

8. ben ateist değilimki nerden çıkardın, diyorsanız, o halde ya konuya uzaksınız, ya da bu konuda tarafsız olmanın gülünç olduğunu göremiyorsunuz.

9. bahsettiğim gibi tarafsanız, cevaplarımın sizi tatmin etmesi için, "inatçılık" gibi bir dostunuzun bulunmaması gerekir.

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

8. ben ateist değilimki nerden çıkardın, diyorsanız, o halde ya konuya uzaksınız, ya da bu konuda tarafsız olmanın gülünç olduğunu göremiyorsunuz.

9. bahsettiğim gibi tarafsanız, cevaplarımın sizi tatmin etmesi için, "inatçılık" gibi bir dostunuzun bulunmaması gerekir.

Saygılar

 

Ben olayların dönüp dolaşıp sonuçlancağı yeri işaret ettim, taraf olup olmamakla alakası yok !

 

4. kalpleri güneş gibi aydınlatan İslam inancı (ki tek yoldur), kendisini savunmak gereğini hissetmez, çünkü kusursuzluğu aşikardır, ve inanmayanları da kendisine katmayı hedefler. İslam'a dil uzatanlar hakkında, ya da İslamı anlamaya kapalı olanlar hakkında, yine İslam dini gerekli bilgiyi bize sunar, dolayısıyla "ben inanmıyorum" diyen birine karşı gösterilmesi gereken yaklaşım: "yolun açık olsun"dur. İnananlar da insandır ve hata yapabilirler, inananların hataları,İslamı bağlamaz.

 

Çelişki burada başlıyor, inananmayar cehennemde cayır cayır yanacakken (inandığınız kabul ettiğiniz din öyle diyor), sizin inanmayanlara söylenecek sözünüzün "yolun açık olsun" olması, bence çelişkidir.

 

Karşıt düşünce ve fikirlerden dolayı insanları büyük bir vahşet içinde yakmakla tehdit etmek, bütün iyi niyet ve hoşgörüyü kökten yokediyor.

 

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben olayların dönüp dolaşıp sonuçlancağı yeri işaret ettim, taraf olup olmamakla alakası yok !

Çelişki burada başlıyor, inananmayar cehennemde cayır cayır yanacakken (inandığınız kabul ettiğiniz din öyle diyor), sizin inanmayanlara söylenecek sözünüzün "yolun açık olsun" olması, bence çelişkidir.

 

Karşıt düşünce ve fikirlerden dolayı insanları büyük bir vahşet içinde yakmakla tehdit etmek, bütün iyi niyet ve hoşgörüyü kökten yokediyor.

saygılar

1. inanmayanlara söyleyecek sözümüz "yolun açık olsun" değildir. inanmamakta inat edenlere, ne söylenilirse söylenilsin anlamamakta diretenlere "yolun açık olsun" denir.ha yolu açık mı olur kapalı mı, zaten bilen bilir.

2. paragraflar süren ve "acaba karşımdakine faydam dokunabilirmi" amacı güderek yazdığım yazımdan, bir iki satır alıp, kendinizce cevap geliştirmişsiniz. "Olayların dönüp dönüp dolaşacağı yer"de dilediğiniz kadar zaman geçirebilirsiniz, çünkü inanan insanlar, sizin kalbinizde iman ışığı yakmak zorunda değillerdir, yalnızca kalplerinin güzelliğinden ötürü size faydalı olmayı amaçlamaktadırlar. "yeryüzünde tek başınıza var olsaydınız, inatlaşacak kimse kalmadığında aynı bakış açınızı koruyabilirmiydiniz, yoksa 'hop kardeşim ben burdayım ama niye burdayım amacım ne' sorusuna mı odaklanırdınız." vicdanınıza danışın.

3. İslam her soruya cevap verir, genç arkadaşlar inancını kaynağından öğrensin, akılları bulanmasın.

4. İnanan insan kimsenin cehennemde yanmasını istemez, ancak; Allaha hakaret içinde olanlara (Allahı yoksaymak da hakarettir), Allahın düşmanlığını kazanan insanlara, merhamet edilecek değildir. Allah adildir, ve Allahın sevmediği kullara sevgi duymak gibi bir çelişki içinde olamayız, bizim kimi dost edindiğimiz açıktır, ve dost edindiğimiz yani Rabbimiz, iyilikten güzellikten başkasını emretmez. Bunca rahmetine ve merhametine karşın hala isyan ve inkar içinde olanlar varsa, elimizden geleni anlatmalı, yok eğer karşı taraf isyanını inkarını sürdürüyorsa da "yolun açık olsun" noktasına gelmeliyiz. ve görüyorumki, bizim diyaloğumuz bu noktaya geldi "tarafsız"

5. sana, buzamana kadar yazdığım tüm yazıları okumanı, hatta beni de bırak, Kuranı Kerim okumanı, durgun bir kalple incelemeni öneririm.

6. ben İslam Alimi değilim, fikirlerimde yanlışlarım varsa bu beni bağlar. eğer varsa eksikliklerimden ben sorumluyum. Eğer samimi isen gerçekten araştırır ve doğru bilgiye ulaşırsın.

7. daha yazmayı düşünmüyorum, Saygılar. (ateizmin eksiklerini araştırmaya başlarsan, vicdanını yorulmaktan kurtarırsın, zira Kuranda eksik bulamadığın halde hala eksik var gibi gösteriyorsan bu seni çok da olumsuz noktalara sürükler Allah korusun))

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

cenneti beklerken

 

1. inanmayanlara söyleyecek sözümüz "yolun açık olsun" değildir. inanmamakta inat edenlere, ne söylenilirse söylenilsin anlamamakta diretenlere "yolun açık olsun" denir.ha yolu açık mı olur kapalı mı, zaten bilen bilir.

 

Aynı şey sizin içinde geçerli, ne olursa olsun hep aynı hayali görüp o hayale inanmakta inat olarak algılanabilir, ama ben kimsenenin şimdiye kadar inanmamakta inat ettiğini görmedim, inanmamanın sebeplerini çözümlemek lazım, tıpkı inanmanın sebeplerini çözümlemek gibi, inadına inanmamak diye bir durum söz konusunu bile olamaz bence.

 

2. paragraflar süren ve "acaba karşımdakine faydam dokunabilirmi" amacı güderek yazdığım yazımdan, bir iki satır alıp, kendinizce cevap geliştirmişsiniz. "Olayların dönüp dönüp dolaşacağı yer"de dilediğiniz kadar zaman geçirebilirsiniz, çünkü inanan insanlar, sizin kalbinizde iman ışığı yakmak zorunda değillerdir, yalnızca kalplerinin güzelliğinden ötürü size faydalı olmayı amaçlamaktadırlar. "yeryüzünde tek başınıza var olsaydınız, inatlaşacak kimse kalmadığında aynı bakış açınızı koruyabilirmiydiniz, yoksa 'hop kardeşim ben burdayım ama niye burdayım amacım ne' sorusuna mı odaklanırdınız." vicdanınıza danışın.

 

Hayallere inanmamak en olası durumlardan biridir, inandığınız şeyler "doğru" olmadığı için sürekli tartışılması söz konusudur. Bir şeye inanmak doğruyu göstermez ! bu nedenlede doğru olmayan bir şeye inanmamak çok doğaldır, öyle inat minat gibi durumlar söz konusu değildir.

 

3. İslam her soruya cevap verir, genç arkadaşlar inancını kaynağından öğrensin, akılları bulanmasın.

 

Her soruya cevap vermek doğruyu göstermez

 

 

4. İnanan insan kimsenin cehennemde yanmasını istemez, ancak; Allaha hakaret içinde olanlara (Allahı yoksaymak da hakarettir), Allahın düşmanlığını kazanan insanlara, merhamet edilecek değildir. Allah adildir, ve Allahın sevmediği kullara sevgi duymak gibi bir çelişki içinde olamayız, bizim kimi dost edindiğimiz açıktır, ve dost edindiğimiz yani Rabbimiz, iyilikten güzellikten başkasını emretmez. Bunca rahmetine ve merhametine karşın hala isyan ve inkar içinde olanlar varsa, elimizden geleni anlatmalı, yok eğer karşı taraf isyanını inkarını sürdürüyorsa da "yolun açık olsun" noktasına gelmeliyiz. ve görüyorumki, bizim diyaloğumuz bu noktaya geldi

 

İslam dinine inanmazsan, Allah'ı reddetmiş olursun bu nedenlede cehennemde sonsuza kadar yanarsın, vahşeti yaşarsın felsefesi, tamamen bir tehdittir, akılları bulandırır (özellikle çocukların) ve insanı inanmaya zorlama psikolojisine sokar ! tehdit ederek inanç olmaz, ya tehdit olmalı, ya teşvik olmalı, ikisi birden olunca başlı başına çelişkiler yumağına dönüşür , bu nedenle dinler her zaman tartışılmaya müsaittir.

 

5. sana, buzamana kadar yazdığım tüm yazıları okumanı, hatta beni de bırak, Kuranı Kerim okumanı, durgun bir kalple incelemeni öneririm.

 

Klasik bir öneri ! beni tanımamandan kaynaklanıyor sanırım, yazılarımı sizde okuyunuz yaklaşık 1500 mesajım bulunmakta

 

6. ben İslam Alimi değilim, fikirlerimde yanlışlarım varsa bu beni bağlar. eğer varsa eksikliklerimden ben sorumluyum. Eğer samimi isen gerçekten araştırır ve doğru bilgiye ulaşırsın.

 

Dinler bir hayaller bütünüdür ve şu ana kadar doğruya ulaşan olmamıştır.

 

7. daha yazmayı düşünmüyorum, Saygılar. (ateizmin eksiklerini araştırmaya başlarsan, vicdanını yorulmaktan kurtarırsın, zira Kuranda eksik bulamadığın halde hala eksik var gibi gösteriyorsan bu seni çok da olumsuz noktalara sürükler Allah korusun))

 

Eksiklerdir bizi buraya bağlayan !!!

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Biz ne zaman kuranda çelişkileri gündeme getirsek, müslüman kardeşlerimiz bize,hayır kuranda çelişki yok siz art niyteli olduğunuz için varmış gibi gösteriyorsunuz,ayetleri saptırıyorsunuz şeklinde savunuyorlar.

 

Bakın size çok basit bir şey öneriyorum.Gerçekten bizmi saptırıyoruz, yoksa her mantıklı insanın görebileceği cinsten çelişkiler varmı ? Bunu sizde test edebilrisiniz.

 

Mesela elinize başka bir dinin kutsal kitabını alın ve mantık süzgecinden geçirerek bulduğunuz çelişkileri not edin. Sonra o dinin mensubuna bunları anlatın.Dikkat!! bu esnada yanınızda konuşmalarınızı kayd edecek bi cihaz olsun.

 

O kişi size ne yapıp edip incilde çelişki olmadığı savunacak( başımdan geçtiği için biliyorum) yeri gelecek,o ayetler semboliktir diyecek yeri gelecek cımbızlıyorsun diyecek. Oysaki siz biliyorsunuzki bu çelişkiler var. Ama o yine olmadığını savunacak

 

Sonra yine aynı kişiye kuranda çelişki olup olmadığını sorun.Onun çelişki olarak bulduğu ayetleri savunmaya çalışın ama yine bunu yaparken kendi savunmanızı kayd edin.

 

Sonra o kişinin savunması ile kendi savunmanızı dinleyin, aradaki benzerlik konusunda hayretler içinde kalacaksınız.

 

Peki neden böyle oluyor diye soracak olursanız ?

 

Size göre o kitap kutsal olmadığı için çelişkileri tesbit etme konusunda özgürce mantığınızı kullanabiliyorsunuz. Bunu engelleyen bir durum yok.

 

Ancak ne zamanki kendi kutsalınız söz konusu olunca,arada kutsalınız olduğu için özgürce mantığınız işletmenize engel oluyor.

 

Dışarıda olan bizlerin kutsallık kaygısı olmadığı için çelişkileri görmek,art niyetli saptırmak maksatlı olduğumuzdan değil özgürce mantığımızı kullanabildiğimiz içindir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biz ne zaman kuranda çelişkileri gündeme getirsek, müslüman kardeşlerimiz bize,hayır kuranda çelişki yok siz art niyteli olduğunuz için varmış gibi gösteriyorsunuz,ayetleri saptırıyorsunuz şeklinde savunuyorlar.

 

Bakın size çok basit bir şey öneriyorum.Gerçekten bizmi saptırıyoruz, yoksa her mantıklı insanın görebileceği cinsten çelişkiler varmı ? Bunu sizde test edebilrisiniz.

 

Mesela elinize başka bir dinin kutsal kitabını alın ve mantık süzgecinden geçirerek bulduğunuz çelişkileri not edin. Sonra o dinin mensubuna bunları anlatın.Dikkat!! bu esnada yanınızda konuşmalarınızı kayd edecek bi cihaz olsun.

 

O kişi size ne yapıp edip incilde çelişki olmadığı savunacak( başımdan geçtiği için biliyorum) yeri gelecek,o ayetler semboliktir diyecek yeri gelecek cımbızlıyorsun diyecek. Oysaki siz biliyorsunuzki bu çelişkiler var. Ama o yine olmadığını savunacak

 

Sonra yine aynı kişiye kuranda çelişki olup olmadığını sorun.Onun çelişki olarak bulduğu ayetleri savunmaya çalışın ama yine bunu yaparken kendi savunmanızı kayd edin.

 

Sonra o kişinin savunması ile kendi savunmanızı dinleyin, aradaki benzerlik konusunda hayretler içinde kalacaksınız.

 

Peki neden böyle oluyor diye soracak olursanız ?

 

Size göre o kitap kutsal olmadığı için çelişkileri tesbit etme konusunda özgürce mantığınızı kullanabiliyorsunuz. Bunu engelleyen bir durum yok.

 

Ancak ne zamanki kendi kutsalınız söz konusu olunca,arada kutsalınız olduğu için özgürce mantığınız işletmenize engel oluyor.

 

Dışarıda olan bizlerin kutsallık kaygısı olmadığı için çelişkileri görmek,art niyetli saptırmak maksatlı olduğumuzdan değil özgürce mantığımızı kullanabildiğimiz içindir

 

Sayın Hoppa, bütün yazında dile getirdiğin husulara katlıyorum. Süper bir yazı olmuş. :clover:

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biz ne zaman kuranda çelişkileri gündeme getirsek, müslüman kardeşlerimiz bize,hayır kuranda çelişki yok siz art niyteli olduğunuz için varmış gibi gösteriyorsunuz,ayetleri saptırıyorsunuz şeklinde savunuyorlar.

 

Bakın size çok basit bir şey öneriyorum.Gerçekten bizmi saptırıyoruz, yoksa her mantıklı insanın görebileceği cinsten çelişkiler varmı ? Bunu sizde test edebilrisiniz.

 

Mesela elinize başka bir dinin kutsal kitabını alın ve mantık süzgecinden geçirerek bulduğunuz çelişkileri not edin. Sonra o dinin mensubuna bunları anlatın.Dikkat!! bu esnada yanınızda konuşmalarınızı kayd edecek bi cihaz olsun.

 

O kişi size ne yapıp edip incilde çelişki olmadığı savunacak( başımdan geçtiği için biliyorum) yeri gelecek,o ayetler semboliktir diyecek yeri gelecek cımbızlıyorsun diyecek. Oysaki siz biliyorsunuzki bu çelişkiler var. Ama o yine olmadığını savunacak

 

Sonra yine aynı kişiye kuranda çelişki olup olmadığını sorun.Onun çelişki olarak bulduğu ayetleri savunmaya çalışın ama yine bunu yaparken kendi savunmanızı kayd edin.

 

Sonra o kişinin savunması ile kendi savunmanızı dinleyin, aradaki benzerlik konusunda hayretler içinde kalacaksınız.

 

Peki neden böyle oluyor diye soracak olursanız ?

 

Size göre o kitap kutsal olmadığı için çelişkileri tesbit etme konusunda özgürce mantığınızı kullanabiliyorsunuz. Bunu engelleyen bir durum yok.

 

Ancak ne zamanki kendi kutsalınız söz konusu olunca,arada kutsalınız olduğu için özgürce mantığınız işletmenize engel oluyor.

 

Dışarıda olan bizlerin kutsallık kaygısı olmadığı için çelişkileri görmek,art niyetli saptırmak maksatlı olduğumuzdan değil özgürce mantığımızı kullanabildiğimiz içindir

kusura bakmayın, konunun genelini okumadım ama denk geldiğim bu yazıya da yazmadan geçemedim.. Kur'an da çelişki olmadığı gibi İncil de de çelişki yoktur ve dinimiz inanmamızı emreder.. ben,şahsım adına,tıpkı Kur'an ı okumaya başlarken eüzü besmele çektiğim gibi,İncil okumaya başlarken de aynı şeyi yapıyorum.. din sözkonusu olunca, çelişki görmek terimi ile anlamamak terimi atbaşı gittiği için bize göre,kutsallık kaygısı olmayanların daha özgür mantıklı olması terimini de malesef kabullenemeyeceğim şahsım adına.. İnandığım kutsal kitaplar öyledir ki,onları okurken anlamanın hudutlarını,normal sıradan kitapları okumakla karıştırmamak gerekir.. kısacası kimileri kalpleri oranında gerçekten de masal okurken,bizler mucize okuyoruz.. bize göre biz çok ama çok incelik gerektiren,uçsuz bucaksız bir özgür düşünme sistemine sahipken,sizden çıkan yorumlar ilginç geliyor.. demekki özgürlük kavramını düşünmek lazım.. mesela canım ülkemin canım kültürüne göre,sokakta dolaşırken çitlediği çekirdeği yere atabilmek özgürlük gibi algılanırken,medeni denilen ülkelerde bunu yapamıyor olmanız aslında özgürlüğün en güzel örneği olabilir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kusura bakmayın, konunun genelini okumadım ama denk geldiğim bu yazıya da yazmadan geçemedim.. Kur'an da çelişki olmadığı gibi İncil de de çelişki yoktur ve dinimiz inanmamızı emreder.. ben,şahsım adına,tıpkı Kur'an ı okumaya başlarken eüzü besmele çektiğim gibi,İncil okumaya başlarken de aynı şeyi yapıyorum.. din sözkonusu olunca, çelişki görmek terimi ile anlamamak terimi atbaşı gittiği için bize göre,kutsallık kaygısı olmayanların daha özgür mantıklı olması terimini de malesef kabullenemeyeceğim şahsım adına.. İnandığım kutsal kitaplar öyledir ki,onları okurken anlamanın hudutlarını,normal sıradan kitapları okumakla karıştırmamak gerekir.. kısacası kimileri kalpleri oranında gerçekten de masal okurken,bizler mucize okuyoruz.. bize göre biz çok ama çok incelik gerektiren,uçsuz bucaksız bir özgür düşünme sistemine sahipken,sizden çıkan yorumlar ilginç geliyor.. demekki özgürlük kavramını düşünmek lazım.. mesela canım ülkemin canım kültürüne göre,sokakta dolaşırken çitlediği çekirdeği yere atabilmek özgürlük gibi algılanırken,medeni denilen ülkelerde bunu yapamıyor olmanız aslında özgürlüğün en güzel örneği olabilir..

 

Bir de kutsal saymadığın dinlerin kitaplarını oku, mesela Hint Dininin kutsal kitaplarını oku.

Meserla ineklerin sklarda trafiği bile aksatarak gezmelerine müsaade edilmsi sana mantıklı geliyor mu?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir de kutsal saymadığın dinlerin kitaplarını oku, mesela Hint Dininin kutsal kitaplarını oku.

Meserla ineklerin sklarda trafiği bile aksatarak gezmelerine müsaade edilmsi sana mantıklı geliyor mu?

 

Saygılar.

Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım..,eğer bunu din olarak benimsemişlerse..Mesela burada daha önce bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine Buda okumaya başladığımda, kendi dinimdeki evrensel doğruları onda da görmüş olmam,ve bu tarz öğütleri farklı farklı bakış açılarından okumanın olsa olsa insan düşünce sistemini geliştireceğine inanmam,dinlere masal deyip onunla dalga geçen insanlardan daha evrenselliğe yakın bir davranış olsa gerek.. Bugün bir hristiyan,belgesel amacıyla dahi olsa,boynunda haç tan kolyesiyle falanca yerdeki falanca kabileye gidip ,kendi dinini anlatmadan,onların tek de değil çok tanrıya sunumlarını ,uzun süre yanlarında kalarak ve onların kutsal benimsediği dövmelerden yaptırarak bizlere aktarabiliyor.. bu insanlar tutup,ya sen yanlışsın,senin inancın hurafe demiyor pat diye.. önce o insanlarla yakın bir ilişki kuruyor tam anlamıyla onları tanıyabilmek adına.. bizde olsa,ya bunlar putlara tapıyor diye kelle kesecek adamlar nerdeyse,bazılarının inandığı din adına savaşırken ve üstüne üstlük kitap ehli dediklerimizden olmasına karşın öldürülmesi gibi.. bana göre o esnada hristiyanlar bir şehit kazandı.. biz ise şeytana uymuş ve İslamın adını kötüye kullanmış birini..kısacası İnekleri kutsallarıysa,yaptıkları davranış büyük bir saygı ve mantıktır.., inandıkları şeye saygıları takdirlik bence.. gönül isterdi ki ,İslama uygun yaşayıp,din Allah ın oluncaya kadar onu yaymakta başarılı olabilsek.. ondaki evrenselliği ve güzelliği tüm dünyaya anlatabilsek.. Ama şeytan durup oturacak değil.. İblis in soyu,Allah izin verdiği için güzel çalışıyor.. ne diyeyim,bu kadar bozuk ve kanlı insan tarihine bakınca ve tabi şu anki haberlere,Allah ın sözü elbet yerini bulacak görünüyor,kısacası cehenneme sorulacak "doldun mu" diye o ise "daha" diyecek..

napalım,kapasitesi yüksek tutulmuş..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım...

 

Şimdi saygı duymak ayrı şey, tarafsızca değerlendirebilmek ayrı şey.

 

Sen kaçamak cevap vermeden şunu söyle: İneğin kutsal kabul edilkmesi ve sokaklarda serbestçe dolaşmalarına izin verilmesi,Bir müslüman olarak sana mantıklı geliyor mu gelmiyor mu, bunun cevabını söyle.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hintlilerin önemli bir bölümü (kimilerine göre en az yüzde 30) etyemezdir. Vejetaryen yani. Hindistan'ın nüfusunun 1.2 milyon olduğu düşünülürse bu yüzde 30, 350 milyon insanı aşıyor. Oralarda etyemezliğin nedeni dinsel. Biliyorsunuz Hindularda inek kutsaldır. Peki, neden inek kutsal ve neden dünyada sadece Hindistan'da bu kadar çok otobur insan var?

Bir düşünelim. Hintliler et yeselerdi, bu durumda bol bol sığır, koyun yetiştirmeleri gerekiyordu. O zaman da sınırlı tarım alanlarının büyük bölümünü hayvanlara besin yetiştirmek için ayırmaları gerekecekti. Oysa Hindistan tarım alanları nüfusa göre epey sınırlı. (Hindistan'da tahıl ekim alanları kişi başına 650 metrekare. ABD'de 1900 metrekare).

Bir biyolojik zincir oluşturalım basitçe: Güneşten aldığı enerji ile bitkiler büyüse, bitkileri hayvanlar yese, hayvanları da insanlar. Bu sistem içinde 100 insan gerekli enerjiyi alabilecekken, zincirden hayvanı çıkartıp insanı otobur yaptığımızda 1000 insan beslenebiliyor. Yani ekolojik olarak otobur olan toplumlarda, şayet toprak ve su kaynakları kısıtlıysa, nüfus çoksa ve para da azsa açlığa karşı mücadelenin en mantıklı yolu toplumu etsiz beslenmeye yönlendirmek.

Hindistan'da inek neden kutsaldır sorusunun bu kadar mantıklı bir açıklaması var. Ayrıca antropolog Marvin Herris, Hindistan'da ineklerin kutsal sayılmalarının en önemli nedeni olarak bu hayvanların tarladaki tarımsal üretimi sağlamada en büyük güç olduklarından yola çıkıyor. Hindistan'da tarlaları sürmekte kullanılan çekim hayvanlarının başlıca kaynağı öküzler ve erkek mandalardır. Bir parça matematik şunu gösterir ki, Hindistan'da hayvanların fazlalığı değil, azlığı söz konusudur. Hindistan'da 60 milyon çiftlik var ama buna karşılık 80 milyon çekim hayvanı bulunur (80'li yılların verileridir bunlar, 2004 yılında bu sayı 90 milyon oldu). Çiftlik başına iki sığır hesaplandığında, mevcudun yetersizliği ortaya çıkartır. Ayrıca, toprağın sürülmesi bittikten sonra, kırsal Hindistan'da çiftçiler öküzleri taşımacılıkta da kullanırlar. Marvin Harris der ki, "Hasta ya da ölmüş öküzünün yerine yenisini koyamayan Hindistan çiftçisi, bozulmuş traktörünü yenileyemeyen Amerikan çiftçisi ile aynı durumdadır. Ama bir fark vardır: Traktörler fabrikada yapılır, öküzleri ise inekler doğurur. Bir ineğe sahip olan çiftçi bir çift öküzü yapacak fabrikaya sahip demektir".

Ayrıca ineğin dışkısı da çok önemli bir kaynaktır (yakıt olarak kullanılır, sabun yapılır, evlerin tabanları ve duvarları sıvanır, tarlalarda gübre olarak kullanılır...). Derler ki, Hindistan'da aç bir köylü ineğini-öküzünü yerse, muson yağmurlarının ardından pirinç tarlasını süremediği için açlıktan ölür.

 

Sorun yoksulluk

Bu yöntem dünyadaki açlığa da bir çare olabilir mi? Hayır. Çünkü açlığın nedeni tarımsal üretimin azlığı değil. Tam tersine üretilen gıdalar ihtiyaçtan çok. Dünyada her insana günde 3,500 kalori sağlamaya yetecek miktarda buğday, pirinç ve diğer hububat türleri yetiştiriliyor. Bunu söylerken, yaygın olarak kullanılan diğer besinleri saymıyoruz bile: Sebze, fasulye, kuru yemişler, kök bitkiler, meyveler, et ve balık. Tüm dünyada, her insanın günde en az 2 kilo yiyecek alabileceği yeterlilikte gıda maddeleri mevcut. 1 kilodan biraz fazla hububat, fasulye ve kuru yemiş, yaklaşık yarım kilo sebze ve meyve ve yarım kilo da et, süt ve yumurta çoğu kişiyi şişman bile yapar! Sorun, çok sayıda insanın ortada olan besin maddelerini alamayacak kadar yoksul olması.

Peki, üretilen bu kadar tarımsal ürün ne oluyor? Tabii ki hayvanlar yiyor! Hayvansal gıda tüketimi tüm dünyada gittikçe artıyor. Günümüzde kapalı alanlarda, hiçbir yere kıpırdamadan yetişiyor inekler, koyunlar, tavuklar. Önlerinde otomatik yemlikler, içinde mısır ve samandan, balık ununa, hormona, kendi arkadaşlarının kurumuş kanlarına, iç organlarına ve talaşa kadar varan bir yem içeriği. Böylece, bu modern çiftliklerde normal sığırın üç yılda ulaştığı ağırlığa 1,5 yılda ulaşabiliyor sığırlar şimdi. Tahminlere göre 2020 yılında, gelişmekte olan ülkelerin halkları kişi başına 36 kilogramdan fazla et yiyor olacaklar (1980'lerdeki rakamın iki katı bu).

Örneğin Çinliler 1993'e oranla yüzde 55 daha fazla et tükecekler, güneydoğu Asya'daki insanlar da et tüketimlerini yüzde 38 artıracaklar. Sanayileşmiş ülkelerde ise 2020 yılında kişi başına yıllık et tüketiminin 90 kilo olması bekleniyor (maşallah diyelim).

"Hayvanlar artsın, insanlar daha fazla et yiyebilsin fena mı? Sana dert mi oldu milletin pirzola, köfte, acılı Adana yemesi?" diyebilirsiniz.

Bu hepimize dert olmalı. Çünkü bu hayvanlar otobur. Bu kadar hızla büyümeleri için, bilgisayarlarla kontrol edilen, klimalı, duşlu modern ahırları olması yetmiyor. Bir de önlerine dur durak bilmeden yiyecekleri kadar bitki koymak lazım. Bu bitkiler nerelerden bulunacak?

Örneğin ABD'de yetiştirilen tüm mısırın yüzde 70'i çiftlik hayvanlarına yediriliyor. Dünya genelinde de yetiştirilen soya fasulyesinin yüzde 80'i hayvan yemi olarak tüketiliyor (Hayvan denildiğinde aklınıza sadece sığırlar gelmesin, bunun tavuğu, koyunu ve domuzu da var).

Bugün dünyada gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 1,5 milyar çiftçi, yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Bununla birlikte gelişmiş ülkelerde ise 1,5 milyar sığır modern ahırlarda bakım altında, hatta o kadar ki, üçüncü dünyanın gelişmekte olan ülkesindeki bir yoksul çiftçinin üç katı devlet desteklemesi alıyor gelişmiş ülkedeki bir sığır.

Ne olacak o zaman? Yeterince tarım alanı olmayan, yüzyıllardır tahıla dayalı beslenmiş otobur Hintli (ve de bir bölüm Çinli) etin tadına varacak ve arkadaşların canı et çekecek. Onun canının et çekmesi için de tabii ki gereken müdahaleler yapılacak, (reklâmlar, etin faziletleri üzerine basında haberler). Para kazanmaya da başlayan Hintliler hamburger, sosis, salam, biftek yemeye başlayacaklar. Hintlilerin diyetleri değişmeye başlayınca, sınırlı olan tahıl ekim alanları hayvan besiciliğine ayrılmaya başlayacak ve geleneksel yollarla belki de binlerce yıldır edindikleri doğayla uyumlu, hayatta "tok" kalabilme becerilerini yitirecekler.

Bunca sözün özü şu ki, ademoğlunun doğayla ilişkisi tümüyle tüketime dayalıdır. Binlerce yıldır gelenekselleşmiş olan, doğayla barışık/uyumlu tüketim-üretim ilişkimizi doymak bilmez zevklerimizi tatmin uğruna bozmak suretiyle dünyanın canına ot tıkamakta olduğumuzun farkında değiliz.

 

 

inek neden kutsal sorusuna bilinenlerin dışında bir yaklaşım... ilgimi çekti ve paylaşmak istedim....

selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inek neden kutsal sorusuna bilinenlerin dışında bir yaklaşım... ilgimi çekti ve paylaşmak istedim....

 

Sayın 4mevsim,

 

Paylaşım için teşekkürler.

 

Maalesef "rasyonelleştirme çabası" sadece islam'a veya diğer semitik dinlere özgü bişey değil.

Yukarıdaki metin, büyük bir olasılıkla, sığırların kutsal olduğuna inanan bir Hindu tarafından, inancını "rasyonelleştirmek" amacıyla yazılmış bir yazı. Ancak bu yazı Sığırların kutsal sayılmasının gerekçesini açıklamıyor. Zira nüfusun az olduğu yüzyıllar öncesinde de durum aynı idi. Yukarıdaki yazı 20/21. yüzyıllardaki okuyucular için yazılmış bir yazı.

 

*

 

Ben bu konuyu araştırmadım.

Sadece bilgi kırıntıları var.

 

Kutsal Sığır inancının, Mısır-Anadolu-Mezopotamya-Bütün Ortadoğu,Hindistan çizgisinde çok eski çağlarda yaygın olduğu bir gerçektir.

 

Bu inanç Hindistan dışında kalmamıştır bugün. Sözkonusu inancın Anadolu'daki tek izi "Dünya Öküzün boynuzu üstünde duruyor" inancıdır ki, Türkiye'de zorunlu ve yaygın eğitim başladıktan sonra bu son iz de silinmeye başlamıştır.

 

Herneyse.

 

Konumuz Hindu inancı değil.

 

*

Konumuz, başka inançları irdelerken sahip olduğumuz objektifliği, kendi inancımızı değerlendiriken koruyup koruyamadığımız.

 

Mesela ftt arkadaşımız "Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım.." diyor.

 

Sayın fft "..ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım" diyor. Mesela, fft'nin bile sergilemeyi başardığı bu hoşgörüyü, Muhammed, başkalarının dinine karşı, mesela Mekkelilerin eski inançlarına karşı gösterebilmiş midir? Sayın fft'nin ifadesinden şunu anlıyorum: Muhammed, fft kadar bile hoşgörülü olmayı başaramamıştır.

 

İnançlılara önerdiğimiz yöntem, sadece "benim kitaplarım, benim dinim" demedikleri dinlere karşı sergiledikleri objektifliği, kendi dinlerine karşı da sergileyebilmeleri.

 

Mesela, Eski Mısırlılarınm veya Eski Mekkelilerin inançlarını nasıl acımasızca eleştirebiliyorsanız, aynı eleştiriyi, bir de karşı taraf geçip, islamiyet ve diğer semitik dinler için yapınız. O zaman objektiflik yönünde büyük bir adım atmışi olacaksınız.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın 4mevsim,

 

Paylaşım için teşekkürler.

 

Maalesef "rasyonelleştirme çabası" sadece islam'a veya diğer semitik dinlere özgü bişey değil.

Yukarıdaki metin, büyük bir olasılıkla, sığırların kutsal olduğuna inanan bir Hindu tarafından, inancını "rasyonelleştirmek" amacıyla yazılmış bir yazı. Ancak bu yazı Sığırların kutsal sayılmasının gerekçesini açıklamıyor. Zira nüfusun az olduğu yüzyıllar öncesinde de durum aynı idi. Yukarıdaki yazı 20/21. yüzyıllardaki okuyucular için yazılmış bir yazı.

 

*

 

Ben bu konuyu araştırmadım.

Sadece bilgi kırıntıları var.

 

Kutsal Sığır inancının, Mısır-Anadolu-Mezopotamya-Bütün Ortadoğu,Hindistan çizgisinde çok eski çağlarda yaygın olduğu bir gerçektir.

 

Bu inanç Hindistan dışında kalmamıştır bugün. Sözkonusu inancın Anadolu'daki tek izi "Dünya Öküzün boynuzu üstünde duruyor" inancıdır ki, Türkiye'de zorunlu ve yaygın eğitim başladıktan sonra bu son iz de silinmeye başlamıştır.

 

Herneyse.

 

Konumuz Hindu inancı değil.

 

*

Konumuz, başka inançları irdelerken sahip olduğumuz objektifliği, kendi inancımızı değerlendiriken koruyup koruyamadığımız.

 

Mesela ftt arkadaşımız "Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım.." diyor.

 

Sayın fft "..ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım" diyor. Mesela, fft'nin bile sergilemeyi başardığı bu hoşgörüyü, Muhammed, başkalarının dinine karşı, mesela Mekkelilerin eski inançlarına karşı gösterebilmiş midir? Sayın fft'nin ifadesinden şunu anlıyorum: Muhammed, fft kadar bile hoşgörülü olmayı başaramamıştır.

 

İnançlılara önerdiğimiz yöntem, sadece "benim kitaplarım, benim dinim" demedikleri dinlere karşı sergiledikleri objektifliği, kendi dinlerine karşı da sergileyebilmeleri.

 

Mesela, Eski Mısırlılarınm veya Eski Mekkelilerin inançlarını nasıl acımasızca eleştirebiliyorsanız, aynı eleştiriyi, bir de karşı taraf geçip, islamiyet ve diğer semitik dinler için yapınız. O zaman objektiflik yönünde büyük bir adım atmışi olacaksınız.

 

Saygılar.

Üzgünüm ama atladığınız bir nokta var,o da hoşgörünün karşılıklı yürüyebileceği ilkesi. .. karşılıklı hoşgörü olduğu sürece, her dinden insan birbiriyle uyum içinde yaşayabilir,örnekleri de vardır.. ama benim gibi bir insanın damarına basarsanız ve kıldığı namazı engelleyecek bir durum yaratırsanız,o durumu yaratan için büyük tehlike oluşturabilirim.. kısacası etkiye tepki olayı ve inanın tamamen biyolojik... :) mesela tutup biri ,o insanların kutsalı olan ineği kendi dini adına kesse,yani onların kutsallık ilkesini hiçe sayarcasına kesse,başına gelebilecekleri tahmin bile edemem.. bu anlamda, benim düşüncelerimden genellemeyle çıkardığınız hoşgörülülüğüm kavramını,inandığım Peygamber adına sizin yapamıyor olmanız ,sizin hoşgörülülük kavramını nasıl algıladığınız konusunda beni şüpheye düşürür ve etkiye tepki vermeye hazır ve nazır, kısacası hoşgörüsüz olarak önyargılı bir biçimde yazılarınızı okumama sebep olabilirsiniz.. Peygamberler,dinimden anladığım kadarıyla inanılmaz sabırlı ve hoşgörülü insanlardır ve hatta ve hatta onlara yüklenen o ağır sorumluluğu okurken,bu sabırlarına ve içinde bulundukları yani dünyada yaşamak zorunda kaldıkları durumlara içim burkulur.. şüphesiz onlar gidecekleri en yüksek mertebeleri,bu dünyada yaşadıkları ağır koşullarla gerçekten haketmiş insanlardır.. O Peygamberler ki,son anlarına kadar Rablerine boyun eğmiş ve ibadet etmişlerdir.. onlara sunulan Peygamberlik nimetinin hakkı için yeri gelmiş aşağılanmış, yeri gelmiş öldürülmüş ,yeri gelmiş savaşmışlardır.. ve o son savaş noktasına kadar üstelik,kimsenin yapamayacağı kadar ,sadece Peygamberliklerine has bir durumla ,olabilecek en yüksek sabrı ve merhameti sergileyerek yapmışlardır bunu.. her neyse,inanmadıklarınız kabulüm ama inandığım Peygamberime ve Peygamberlerime lütfen daha saygı çerçevesinde yaklaşın ki,bende inanmadığınıza aynı saygıyla yaklaşabileyim.. kısacası yukarıda yaptığınız benim kadar benzetmesi,dinim gereği sorgulanmama bile sebep olabilecek bir kutsal inanışımdır,size bu cümleyi kurdurtmakta vesile olduğum için bende yarattığınız pişmanlık yazışmaları sona dahi erdirebilir benim açımdan.. işte burada bulunan çoklarının ,hem inanan olsun hem inanmayan,yazışmalarını farklı noktalara çeken ve gerginliğe sebep olan bazı sıkıntılardır sanırım bunlar.. ve günümüzün politik gelişmelerine ve daha daha da ilerilere gidebilecek sıkıntılardır bu basit sandığımız ama hiçte basit olmayan etki tepki gelişimleri.. kısacası bugün bir siyasinin başa gelişini en çok istemeyenlerdir onun başa gelişine vesile olanlar gibi... ya da TC nin bir arap ülkesine benzemesi kaygısını yaşayanlardır bugün etrafta peçeli peçeli dolaşmaya başlayanların sebebi.. bu yüzden her gurup hoşgörüye sahip olamadıkça karşıt taraf için,biz daha da kötüye gitmeye devam edeceğiz nicelerinin istediği gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üzgünüm ama atladığınız bir nokta var,o da hoşgörünün karşılıklı yürüyebileceği ilkesi. .. karşılıklı hoşgörü olduğu sürece, her dinden insan birbiriyle uyum içinde yaşayabilir,örnekleri de vardır.. ama benim gibi bir insanın damarına basarsanız ve kıldığı namazı engelleyecek bir durum yaratırsanız,o durumu yaratan için büyük tehlike oluşturabilirim.. kısacası etkiye tepki olayı ve inanın tamamen biyolojik... :) mesela tutup biri ,o insanların kutsalı olan ineği kendi dini adına kesse,yani onların kutsallık ilkesini hiçe sayarcasına kesse,başına gelebilecekleri tahmin bile edemem.. bu anlamda, benim düşüncelerimden genellemeyle çıkardığınız hoşgörülülüğüm kavramını,inandığım Peygamber adına sizin yapamıyor olmanız ,sizin hoşgörülülük kavramını nasıl algıladığınız konusunda beni şüpheye düşürür ve etkiye tepki vermeye hazır ve nazır, kısacası hoşgörüsüz olarak önyargılı bir biçimde yazılarınızı okumama sebep olabilirsiniz.. Peygamberler,dinimden anladığım kadarıyla inanılmaz sabırlı ve hoşgörülü insanlardır ve hatta ve hatta onlara yüklenen o ağır sorumluluğu okurken,bu sabırlarına ve içinde bulundukları yani dünyada yaşamak zorunda kaldıkları durumlara içim burkulur.. şüphesiz onlar gidecekleri en yüksek mertebeleri,bu dünyada yaşadıkları ağır koşullarla gerçekten haketmiş insanlardır.. O Peygamberler ki,son anlarına kadar Rablerine boyun eğmiş ve ibadet etmişlerdir.. onlara sunulan Peygamberlik nimetinin hakkı için yeri gelmiş aşağılanmış, yeri gelmiş öldürülmüş ,yeri gelmiş savaşmışlardır.. ve o son savaş noktasına kadar üstelik,kimsenin yapamayacağı kadar ,sadece Peygamberliklerine has bir durumla ,olabilecek en yüksek sabrı ve merhameti sergileyerek yapmışlardır bunu.. her neyse,inanmadıklarınız kabulüm ama inandığım Peygamberime ve Peygamberlerime lütfen daha saygı çerçevesinde yaklaşın ki,bende inanmadığınıza aynı saygıyla yaklaşabileyim.. kısacası yukarıda yaptığınız benim kadar benzetmesi,dinim gereği sorgulanmama bile sebep olabilecek bir kutsal inanışımdır,size bu cümleyi kurdurtmakta vesile olduğum için bende yarattığınız pişmanlık yazışmaları sona dahi erdirebilir benim açımdan.. işte burada bulunan çoklarının ,hem inanan olsun hem inanmayan,yazışmalarını farklı noktalara çeken ve gerginliğe sebep olan bazı sıkıntılardır sanırım bunlar.. ve günümüzün politik gelişmelerine ve daha daha da ilerilere gidebilecek sıkıntılardır bu basit sandığımız ama hiçte basit olmayan etki tepki gelişimleri.. kısacası bugün bir siyasinin başa gelişini en çok istemeyenlerdir onun başa gelişine vesile olanlar gibi... ya da TC nin bir arap ülkesine benzemesi kaygısını yaşayanlardır bugün etrafta peçeli peçeli dolaşmaya başlayanların sebebi.. bu yüzden her gurup hoşgörüye sahip olamadıkça karşıt taraf için,biz daha da kötüye gitmeye devam edeceğiz nicelerinin istediği gibi...

 

Size basitçe bir öneride bulundu sayın hooppa ve siz buna cevap verdiniz ve islam dışındaki dinleri anlamaya çalıştığınızı iddia ettiniz.Ben de size anlamaya çalıştığınızı iddia ettiğiniz dinleri de kendi dininizin parçası saydığınız için anlamaya çalıştığınızı, "kendi dinim, kendi kitaplarım" demeyeceğiniz dinleri nasıl irdeliyorsanız, islam'ı ve diğer semitik dinleri de aynı şekilde irdeleme cesaretine sahip olmanızı önerdim.

 

Soruya cevap, sayın 4mevsim'in verdiği gibi verilir. Konu değiştirilmeden.

 

Madem diğer dinleri anlamaya çalışıyorsunuz, Hinduları anlamaya çalıştınız mı? Ya eski Mekkelileri? Ya Eski Mısırlıları? Onların dinlerini irdelerken gösterdiğiniz acımasızlığın farkında mısınız?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle benim dinim İslam ve İslam doğrultusunda kutsal kitaplarım İncil,Tevrat olduğu gibi,her ümmete bilgi gelişi itibariyle başka dinlerin kitaplarını okurken temkinli yaklaşır,aman bu ne mantıksız şey demeden önce dinimle uyumlu olup olmayan noktaları çıkarırım.. ve malesef ne kadar mantıksız gelirse gelsin, ona inanan onca insan adına dinlerine saygı duyarım..

 

 

Ya sen yanlışsın yada kitabın.

 

Zâriyât 10 Kahrolsun o koyu yalancılar!

 

Nahl 105 Allah'ın ayetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.

 

Vâkı’a 51 Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!

 

Bakara 171 kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler

 

Furkân 44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.

 

A’râf 176 Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler

 

 

Müddesir 49- Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?

 

50- Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.

 

51- Arslandan kaçmaktalar.

 

Ahkaf 5- Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olan putlara dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inek neden kutsal sorusuna bilinenlerin dışında bir yaklaşım...

 

4mevsim, nedensellik adına güzel açıklama. Peki antik Mısır'da gübreböceği neden kutsal kabul edilmiş olabilir? Bu böceğin bir ekonomik değeri olamaz. Ben açıklayayım:

 

Gübreböceği hayvan dışkılarını küre biçimine getirerek yuvarlayıp götürür. Bu anlamda dikkat çekici bir mahareti vardır. Doğada başka küre biçimli ne var? Tabii ki güneş. Mısırlılar her şeyin sembolik olduğunu düşünüyorlardı. Ne varsa, her nesne bir semboldü. Tanrı insanlara gerçekleri anlamaları için semboller sunmuştu ve bu sembollerle kıyaslayarak büyük gerçeklere varmak olasıydı. Hiyeroglifi doğuran ve yazıcılığı rahiplerden başkasının öğrenmesi yasak bir kutsal meslek haline getiren bu düşüncedir. Hiyeroglif sembollerle yazılır.

 

Bu düşünceden yola çıkarak tanrının güneşi gökte kutsal bir gübreböceği biçimli tanrısal varlığın yuvarladığını anlamalarını istediğini çıkarsadılar. Demek gübreböceği kutsaldı. Bu varlık güneşi batırıp söndürüyor ve yeniden doğuya sürüklerken gerekli yakıtını yeniden yükleyip doğudan yeniden yakıp çıkarıyordu.

 

Mısırlılar bu düşünceleriyle yazının, dinlerin, soyut düşüncenin temellerini geliştirdiler.

 

Peki İnkalar ve Aztekler insan kurban etmeye dayalı vahşi dinlerini neden geliştirmişlerdi? Çünkü yaşadıkları doğa şartları çok acımasızdı ve tanrıları da kan istiyordu. Dünyada bilinen en akıl dışı dinler güney Amerika dinleridir.

 

Özetle insanlar yüzbinlerce yıl doğayı anlamadılar ve sembollerle ele aldılar. Doğa kuvvetlerini kutsallaştırdılar. Tüm kutsallıklar, hangi dinde olursa olsun, aynıdır. İlkel sembolik insan düşüncesinin kalıntılarıdır. Dinin anlatımlarını sembollerle ortaya atmasının nedeni de budur. (Ve tilkel emsalu nadribuha)

 

Gübreböceği güneşin yuvarlanmasını filan temsil etmez. O karnını doyurmaya çabalar. Doğada böyle sembolik bağlantılar yoktur, nedensellik bağlantıları vardır. Doğada semboller de yoktur, her şey nasıl görünüyorsa öyledir. Kedinin gizemli bakışları öte dünyadan varlıklar onun gözüyle baktıkları için filan değil, karanlıkta avlanabilmesi için yapılanmış olmasından kaynaklanır. Baykuş da aynı nedenle öyle bakar. Tüm dinler bu tür paparazziler, gizli kameralar ve "biri bizi gözetliyor" efsaneleri üzerine kuruludur ve bunlar çok ciddiye alan bir insanı ruh hastası yapabilir.

 

Doğanın tümelde, toplamda bir tek amacı olabilir mi? İnsancıl ilke'nin ortaya attığı; bilincin ortaya çıkıp üst düzeye erişerek kendini kopyalama ve yaratım gücüne erişmesi? Bu ilkeye göre bilincin yaratıcısı ve amacı yine bilinçtir. Tekrarlanan evrenler tekrarlanan bilinci sonuç vermekte ve bu döngü sonsuzca sürmektedir. Her evrenin sonuçta doğurduğu bilinç, bir sonraki evrende doğacak bilincin tohumudur. Her zaman vurgularım: Sorun, bilinçte gizlidir, bilincin kökleri maddeseldir fakat kuantum ölçekte saklıdır. Şimdilik ulaşılmazdır. Ama daha vakit çok. Biz başaramaya da biliriz, küresel ısınma filan derken uygarlığımıza kendimiz son verebiliriz. Evren başka seçeneklere izin verecek değin büyük. Birinden biri başarıyor olabilir ve bu illa biz olacağız diye bir kayıt yok. (Yine Yapay Zeka'yı hatırlamakta fayda var.)

 

Tüm bunlar doğru olabilir mi ?

 

Bu sorunun yanıtını bulmak için bilinci önce taklit etmeye, sonra kopyalamaya ve nihayet yeniden yaratmaya çalışıyoruz. Doğa bu sürece katkıda bulunmayan ve determinizm için çalışmayan insanları elimine etme yoluyla cezalandırıyor olabilir ve ceza mükafat dediğimiz sadece bu olabilir mi?

 

Belki de evrim denen şey budur.

 

Bir teknodin ve bilimotanrı ortaya çıkabilir mi? İnsanlar illa din ve tanrı sözcüklerinden vazgeçmemekte ısrarcı olurlarsa olabilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaslar,sizleri anlamakta zorlaniyorum,nedenine gelince kisaca görüsümü aciklayayim;Inanmayabilirsiniz,dinde zorlama yoktur isteyen inanir isteyen inanmaz,isteyen istedigine inanir*Sizin dininiz size benim dinim bana*Islam bu yönüyle bence laik bir yaklasimda sergilemektedir.Yani kim neye isterse ona inanir.Burada inanip inanmamakdan ziyade özellikle inanmayan arkadaslarin inananlara yaklasimlari ve inananlarin inanclarina kutsal kitabina ve kutsal olan isimlere satasmalari cok ilgi cekici.Bir insanin dinsiz olmasi ona dindar olanlara satasma hakki vermez.Bunun akside söylenebilir.Milyarlarca insan bu dine inaniyor bu kitaba peygambere saygi gösteriyorken,özgür olarak inanmadiklarini söyleyenlerin bu dine kitaba peygambere hakarete varir tarzda saygida kusur etmeleri gercekten cok vahim.Saygi göstermeseniz bile hakaret etme hakkiniz olmamali bence.

Islamin bilimsel yönü tartismasiz olarak ispat edilmistir bunu ispat edenler siradan insanlar degil özellikle bilim alaninda isim yapmis olan bircok isim Islamin bilimsel yönünü kabul etmis ayetlerin isaret ettigi bilimleri insanliga anlatmislardir.Hal böyle iken kimseden bunlari kabul etmeside istenmezken neden inananlarin inandiklari kutsal degerlere hakaret edilmektedir bunu anlamakta zorlaniyorum.

Kuranda celiski yoktur,ama illaki Kuranda celiski arayanlar önce kendilerindeki celiskiyi degerlendirseler bence cok büyük bir yarar saglayacaklardir.

 

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.