ftoyd

Hangi ayette??Kuran okumamanın getirdiği bütün sıkıntılarla hadisler arasında kafanızın karıştığı kanaatindeyim.Önce Kuran lütfen.Mümkünse açıklamaları,parantez aralarını okumadan en sade haliyle Kuran lütfen.Yoksa zaten girilmemiş olan dinden çıkmayı yaşarsınız kendinizce.

Emek harcamadan para mülk haramdır Kurandan demiş ve böylece Kuran okumadığınızı (anladığınız dilde) ortaya koymuşsunuz.Kuran helal ve haramlar konusunda (eğer Kuran bizzat helal ya da haram demediyse) tatrtışmamamızı emreder.Haram ya da helal dmediyse çelişki de olmaz. 2. soruya değinirsek elma ağacı değil "iyilik ve kötülüğü bilme ağacı".Sizce hayvanlar alemi ,örneğin bir arı, daldan dala dolaşırken "şu günahtır şu sevaptır, dur ben şurda kaytarıp dinleneyim onlar çalışsın" falan gibi düşünür mü? Hayır.Yapılan bir davranışın iyi ya da kötü olma ,günah ya da sevap olma kavramı kime ait "biz insanlara".Kitapları okuyup idrak etme, red ya da iman durumu kime ait ,biz insanlara.Sorumluluk???kime ait biz insanlara..Adem ile Havva kovuldu(ilk yiyen önemli ise Havva cevabı),biz niye yüklendik??İyiliği ve kötülüğü ayırt eden vijdan dediğimiz kavram yüzünden.Kuşaktan kuşağa insanoğlunda evrensel diyebildiğimiz bişeyler var mı yok mu? Varsa çelişki de yoktur.Ne de olsa her kuşak kendi genini aktararak ilerlemektedir.

Bu arada Radya nın mesajını görmemiştim.Sanırım herşey çok açık... Bunlar ortaya çıkanlar,ortaya çıkmayanların sayısını düşünmek bile istemiyorum bu ülkede.

Bir annenin hayati tehlikesinden gerçekten eminse doktorlar, haklısınız demek isterdim Ancak bağırsakların bulunduğu bölgede rahme tutunan bir bebeğin bile mucizevi doğumunu izleyen ben(doktorlar yerini son dönemlere kadar tespit edemediğinden) ,düşünmeden edemiyorum.Doktorlara kalsa o bebek yaşatılır mıydı yaşatılmaz mıydı acaba? Ülkemizde ki kürtaj kavramının kolaylığı yüzünden ve tabi ki para taparlığından bugün nice anne belki de bebeğinden oluyor.Yakın çevremde avukat olan bir arkadaşımızın başına geldi.Kontrole gittiği doktor bebeğin öldüğünü söyleyip bir an önce alınması için iknaya çabalamış.Kadın kocasına danışmadan böyle bişey yapamayacağını söyleyip çıkmış.Kocasının isteğiyle başka doktora gittiklerinde ,bebeğin gayet sağlıklı olduğu ortaya çıkmış.Ülkemizde durum bu derece kontrolsüz. Hadi bunu da geçtim,sırf korunmadığı için 11-12 kez kürtaj olmuş bayanlar tanıyorum.Anne- baba kararı diyelim,ülkemizde babaların çoğu durumdan habersiz oluyor.Gizli gizli kürtaj olan tanıdığım da çok.Bizzat kendi doktorum,yaklaşık 4 aylık bir bebek konusunda kendi kürtaj yapmadığı için yapan doktora yönlendirme yaptığını ve o kürtaj yapan doktorların da günde 4 kürtajla nasıl kazandığını anlatmıştı.O kadar kazanmak için kendisinn gün boyu hasta alması gerekiyor.Etraftan örnekler çok,günah mı şu bu bu mu demeden önce bu ülkede bu kadar serbest ve kontrolsüz olması doğru mu değil mi bence bunu tartışalım.Eğer bugün,Almanya da babam kürtaj için imza verseydi ben de hayatta olmayacaktım çünkü bana da %90 sakat demişler.Annem bana hamileyken ,Alman bir doktorun her nasılsa anlamayıp verdiği ilaçlar yüzünden... Evet sırf bu yüzden rahmimde bir sıkıntı vardı ve doktorlar hamile kalmamın zorluğundan bahsedip duruyordu.Bugün tam da bugün kızım 7 ayını doldurdu.Doktorlar!!!! gerçekten çok mu güvenilirler? İnanın, annenin hayati durumu şu bu gibi zorunlu sayılabilecek örnekler o kadar azken çevremde ve anlattığım gibi umursamazca hatalardan kaynaklı kürtajlar o kadar çoğunluktayken ben günahını falan geçtim, insan olarak ve anne olarak bu durumun yasaklanması taraftarıyım.İnsanlar zorunluluk hali dışında( bu da tek elden değil bir çok elden ıspatlansın) asla kürtaj yaptıramasın.

Kürtaj,günahtır.Her türlü kürtaj bir cinayettir. İnsanlar şu kadar hafta sonra şu sendromdan dolayı çocuğunu öldürebilir öyle mi?Peki farklı hastalıklarla belli bir yaşa kadar sağlam iken sonradan sakatlanan,hastalanan insanları ne yapalım?Hadi onları da öldürelim.İnsanoğlu neticede, hadi sizin 20 li yaşlara kadar getirdiğiniz canınız kafasına öyle bir darbe aldı ki ne akıl kaldı ne organlarını yönetecek kapasite,hadi öldürelim. Forumda bazı üyeler bilir ki bundan 6 ay önce kızım dünyaya geldi.Hamilelik sürecini düşündüğümde elbette çocuğunuzun sağlıklı olup olmaması kadar endişelendiğiniz bir konu yoktur dünyada.Ama çevremde ki bazı örneklerden şunu da hiç unutmadım;en yakın arkadaşımın hamileliği süresince sıkıntı yokken tam doğum esnasında oksijen yetmezliği ve tabi ki doktor hatası sebebiyle özürlü bir çocuk dünyaya geldi.Evet, yıllardır ve yaşadıkları sürece zor bir süreç.Peki ne yapmalılar,vay din ne kadar saçma deyip ,biz özgürce yaşamak istiyoruz deyip çocuğu öldürüp veya oraya buraya yollayıp bütün sorumluluktan kaçsınlar mı(dinen kadının eve kapatılması için uygunmuş ya). Hamile olduğumu öğrendiğim günden itibaren kocama söylediğim tek birşey vardı "bu çocuğa sakat bile deseler Allah dilemedikçe asla aldırmam".Ve Allah inancı ağır basan biri olarakta son ana kadar duanın huzurunu yaşadığım için çok şükür, çocuğum şimdiye kadar sağlıklı geliştiği için de çok şükür.Arkadaşım özürlü çocuğunu en iyi şekilde yetiştirdiği için, özel okulları mücadedeleyi en güzeliyle sağladığı için de çok şükür,yani hayata yinede sımsıkı tutunma sabrını veren Allaha çok şükür.Çocuklar öldürülmesin, insanlar korunacaksa doğru düzgün korunsun,tecavüze uğrayan kişi anında soluğu hastenede alıp gerekli iğneyi yaptırabilsin(toplumun saçma zihniyeti ve çıkardığı zorluklar yüzünden kızlar kadınlar korkmasın)...öyle ya da böyle babası nefretlik biri dahi olsa(ki çoğu kürtajın altında aslında kocanın sevilmiyor olması yatar ülkemizde) çocuğun bir yarısının da kadın olduğu unutulmasın ve kadın bütün gücüyle eşsiz dahi olsa çocuğunu dünyaya getirebilecek ve bakabilecek cesarete sahip olsun.İnsansak kaçmayalım ve mücadele edelim.

Son dönemlerde hiç doğuya gittiniz mi? Zaten bölgeye gayet hakim ırkçı bir yapı var.Bence gün geldiğinde ve Ülke federasyonlara ayrıldığında bence bişey yapma konusu Türkleri sıkacak,onları değil.Hatta iddia ediyorum, bu şekilde çoğalmaya odaklanmış bir ırkla ,gün gelir bu ülkenin tamamı da gidebilir.Bakarsınız daha daha ufak bir alana atılıvermişiz.

Sizinle daha önce defalarca bu konularda tartışmıştık.Dönüp dolaşıp cinsellik,çıplaklık ,evlilik dışı ilişkiler konularında takılıp kalmışsınız.İnsan doğasına tamamen zıt anlayışınızla ben kızımın sokakta dolaşan çıplak bir adamı örnek alıp " anne ben de böyle gezeceğim" diye tutturmasını istemiyorum Ankara ikliminde.Bu sizin doğal hakkınız olamaz çünkü model oluşturuyorsunuz.Ben evlilik dışı, evlenmeden daldan dala konan insana da laf söylemiyorum her ne kadar bu durum zamanla karşı taraf yerine kendi cinsine ilgi duymaya, derken yetinmeyip toplu sekslere sürüklese de insanı(malum insan yapısı yetinme yerine daha fazlasını isteme psikolojisine dayanmakta), ben evlilik adı altında, madem evlilik ahdi yapılmış, evli olan insanın aldatamayacağını, zina dediğimiz kavramında evli olanın karısını ya da kocasını aldatma durumu olduğunu ve bunun yapılamayacağını söylemiştim.Evlenmeyin, kiminle birlikte olursanız olun. Sabah karınızla, akşam sevgilizle, gece iş arkadaşınızla yatmak size sağlıklı görünsede, bunu hak olarak savunup dursanızda, ben bir "İnsanım " diyene bunu yakıştıramıyorum.Sonu hiç gelmeyecek bir doyumsuzluktan ve psikolojik bir sorundan başkası değil savunduklarınız.Birle yetinmeyen ikiyle de yetinmez günde 10 kişi ile de yetinmez zamanla.Bir insanla yetinmek insana mutluluk verebilir ama fazlası inanın insanı sıkıntıya sürükler.Kısacası siz benim gözümde "İnsan haklarına en uzak" kişi olabilirsiniz savunduklarınızla, benim dinim ise en saygılı dindir.Sizin savunduklarınız çıkmaza, dinin savundukları huzura götürür. Umarım kendiniz gibi olan eşinizin daldan dala evinize erkek getirmesine aynı gözle bakabiliyorsunuzdur.Yoksa tek taraflı laf söyleyip durmanın hiç bir anlamı yok.Acaba davranışınızda da aynı hakları karşı tarafa sunabiliyor musunuz?Ya da mesela anneniz.Annenizi günde 10 erkekle cinsel doyum üzerine görseniz gerçekten "bu onun insanlık hakkı " der misiniz? Bence ütopik hayallerinizi bir kez daha değerlendirin.

Nur cemaatinin ne kadar din üzerine olduğunu anlıyoruz bu yazılanlardan. Tamamen beyni yıkanmış, hayata tek bir gözden bakan nesiller yetiştirip onları diledikleri gibi yönetmek uğruna yapmadıkları hile kalmadı.Bir insan hem Kuran okuyup, hem Kuran imanlısı olup bütün bu yazılanlara yapılanlara nasıl tepki vermez anlamıyorum. Bir dini sözde lider nasıl olur Allahtan, Allahın gönderdiği Kurandan üstün tutulur.Nasıl olur bir Yunus Suresi 35-36 hiç düşünülmez.Nasıl olur bir insana bu kadar tapılır. Matta 13-Yuhanna 12-Elçilerin İşleri 28 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, Kulakları ağırlaştı. Gözlerini de kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın, Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.' A’râf Sûresinin 198 . Ayetinde Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler.

Her ne kadar bu bir alay konusu olsa da ,her ne kadar komiklik algısında dalgaya vurulsa da , ben acınacak halimize gülemiyorum. Bu tarz konularda müslümanların durmadan küçük düşürülmesi, müslümanlığın müslümanlar elinde yerin dibine sokulması içimi acıtıyor. Cübbeli gibi tipler, Kuranla ilgili,Kuran üzerine bişeylerden konuşurken gayet mantıklı sözler etselerde( kapalılığın olmadığı , içkinin haram olmadığı gibi konuşmaları da var),,söz konusu Kuran dışı hadisler olunca hadisleri Kurandan üstün tutmaktan geri kalmıyorlar.Hurinin cinsiyeti konularında bilgisi olmayan Ahmet Hocanın ,tutup hurileri 18 yaşında karı(kendi kullanımı),erkekleri de 30-33 yapışı gibi. Kuranda cennet için yaşıt eş mi deniliyor, hiç önemi yok, hadislerden falanca muhterem dişi diye sunmuş,tamam, kesin zat doğrudur. Ben ortamda bu konuyla dalga geçen bir çok müslüman olmayan arkadaşı görüyorum.Oysa ben bu konularda, buyursunlar müslüman arkadaşlarla tartışmak istiyorum. Kuran Ehlinden kim varsa, Kuran imanlısı kim varsa yorum bekliyorum. Ve bu tarz hurafelere karşı takınmamız gereken tavır konusunda destek bekliyorum. Gerek sözde İslam ülkeleri , gerek ülkemizdeki müslüman kitle inanılmaz bir şirkin içinde tehlikeli bir biçimde günden güne çoğalmakta. Bu şirke karşı mücadele kimseye değil Kuran Ehline düşmekte.Bu ortamda tartışalım, birleşelim ve bu tarz hurafelere karşı hep birlikte mücadelenin yolunu bulalım. Bu her imanlının Kurandaki görevi.

Bu soruların cevaplarını hristiyanlar çok güzel vermektedir.Müslümanlığa gelince yahudilik, hristiyanlık, müslümanlık birer din adı değildir.Kitap ehlinin bağlı olduğu Kitaplara göre isimleridir ki Kuranda havarilerden de bahsederken onların müslümanız deyişi dikkat çeker.Yani İncil imanlısıdırlar yani Kitap ehlindendirler.İbrahimin dininin İslam oluşu ise onun herşeye bakıp en sonunda gerçek Tanrıyı bulması ile anlatılır ki herşeyi yaratan tek bir Tanrı inancının genel adı İslamdır ve buna bütün Kitap ehlinin dini dahildir.Kısacası bir hristiyanda bir müslüman ya da bir yahudi kadar İslamda olabilir.

Kurban için İbrahim in öldürmeye kalktığı oğul İsmail değil İshak tır. 100. “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” diye dua eden İbrahim önce oğulla müjdelenmiş,kurban olayından sonra İshak ın salihlerden bir peygamber olduğu müjdesi verilmiş.Diğer Kitapları okuyan herkes bunu anlar ama müslümanların İncille ve Tevratla falan alakası olmayınca aralarında çelişki yaratmaktan geri durmayışlarının önüne geçilemiyor şüphesiz.

Söyleyemezler.Kuranda ölüm ,ölüm gibi ölümdür.Şehitlere ölü denmemesinde bile Allah katında neler ile karşılaşacakları vardır.Yani dünyada hocayı dinleyip dinlemedikleri,duyup duymadıkları değil.Ölen ilk ölümü yaşayandır ki sonrasında onun bişeyler duyacağı tek zaman diriltileceği hesap günüdür.O zamana kadar ölü ölüdür ve duymaz.Zaten ölüm ulaştıktan sonra duyacağı şahadetinde anlamı olmaz.Bu uygulama tam bir çelişki içerir Kuranla.

fikir üretmek, değişik icatlar düşünmek... kafanızda onca şey varken bu ülkede kolay kolay bu düşüncelerinizi hayata geçiremeyeceğinizi kavramak.Bu ülkede üretken olmak cidden zor iş..Hele etrafınızda ordu gibi üretmeyen zihniyetlerle.Bir fikir bir icat sunuyorsunuz,patentini nasıl alabilirimin derdine düşüyorsunuz.Etrafınız ise size bön bön bakıyor anlamsız bişeyle hayal alemiyle yaşıyormuşsunuz gibi.Din önümde engel değil tam tersine teşvik, ama ülkemin koşulları engel malesef.Önce değişim ülke zihniyetinde olmalı.

Allah a inanıldığını vurgulayıp Allah ın ağzından yazı yazma cesaretinin ortaya konması(!) Allah ın sözleri Kitaplarındadır.Hangi amaç için olursa olsun bunun dışına çıkanın vay haline derim ben.

Bakara 4 Bakara 136 Ali İmran 84 Ali İmran 3-4 Ali İmran 48 Maide 46-47 Maide 66 Maide 110 Tevbe 111 Fetih 29 nisa 162 Maide 59 İlim ,İslam Kitapların hepsindeki din.Tek başına Kuran değil, Kurandan ötürü diğer Kutsal Kitaplarımızı da öğrenmekle yükümlüyüz.Kitaplardan biri, bir olayın başını vermişse, diğeri ortasını,bir diğeri sonunu vermiştir.Birinde şu yok dendiyse diğerinde var olduğu görülmüştür.Kitaplar bütünlendikçe din tamamlanmıştır.Eğer Kuran ayetlerini çok iyi düşünecek ve ona göre davranacaksak,Kuran ile İncil İncil ile Tevrat arasında zerre kadar ayrım yapmayacağımızı unutmayalım. Bakara 42 ye gelince ,bugün hadislerle sözde din adamlarıyla Kurandan uzaklaştırılmış, yine aynı adamlar aracılığıyla diğer Kitapları olduğu gibi "değişmiştir" hurafesinde çöpe atmış bir millet olarak yakında çöküşümüzün sebebi bir yaşam tarzına sahip olduğumuz açıktır.Allah , biz Kitap Ehline merhamet etsin...

%66 güven tam demiş.Ama güven testinde geçemeyen şıklara değenmeden geçemeyeceğim. ucuz bir üründe hata varsa götürmeyip kullanmayı tercih ediyorum,evet,çünkü alırken çok iyi bir gözlemci ve tam defo uzmanıyımdır denilebilir.Eğer aldığım bir giysi gurubu ise ufak bir sökük ufak bir defoyu bazen bilerek görmezden gelir ve kendim onarırım.Ama elektronik bişeyse belki aldığım yere geri götürebilirim. Dolabım eski püskü giysi ile doluymuş,neden güven eksikliği olsun.İlla modaya uymak bence bir güven eksikliğidir.Giysimde sıkıntı yoksa, hala benim zevkime hitap ediyorsa,leke zedelenme yoksa niye kullanmayayım.Sürekli yeni bir moda takip etmek bir tüketici hastalığı ve güvensizlik değil midir?Boşuna bir tüketim alışkanlığının dünyaya verdiği zararın farkında olmak ve elimdekini sonuna kadar kullanmaya çalışıp, gereksiz olan hiç bir ürünü şekli modeli farklı ve cazip diye almamak bir dünya sorumluluğumuz değil midir? Falanca bilmediğim bir ülkeye yalnız gitmeyi istememek içinde bulunduğumuz dünya koşullarında bir gereklilik değil midir? Hele hele bir bayan olarak örneğin gideceğim ülke afganistan ise korkmak ve koşullarını bilen bir insanı yanımda istemek insan olarak haklı bir tepki değil midir? İstenildiği kadar özgüven problemi algılansın, ben aşk denilen yanar döner geçer halin davranışla yaşatılmasından,sözün anlamsızlığından yanayım.Sözlere alıştırılmış toplumumuzda davranışta göremediğimiz bir hali ilan etsek ne etmesek ne.Aşk vücuttan taşan duygudur.Hislerden davranışa aktarılır.Söze değil,bakışa yansır,iliklere işler.Niye ilan edeyim ki davranışım karşımdakine anlatamamışsa...

yine de bir temennimi belirtmeden yapamadım "Allah bu ülkede ki bütün kurumlara sıramatik nasip etsin" Öyle bir milletiz ki sıramatiğin olduğu yerlerde bile baktılar numaraya giden yok,hemen aradan numara kendininmiş gibi hile yapanlar çok.Hak tan bahsedip bu kadar hak yiyen başka bir millet var mıdır inanın bilmiyorum.

aslında verdiğim cevap şıklarda yok ama romantiği seçtim.Halbu ki cevabım ve ses tonumla o cevabı yansıtışım klasik ile romantik ortasında bir cevap olmuştur her zaman." lütfen sıraya geçer misiniz?" derim ama öyle bir ses tonuyla derim ki karşımdaki "sıraya geç" tarzı bir emir algılar."Kardeşim" hitabı hoşuma gitmediği ve hiç kullanmadığım bir kelime olduğu için eklemiyorum.

öfke, sadece öfkemi kontrol edemiyorum... hele bir de sabırdan sonra patlayan öfke ise sebep olan kaçacak delik arasın deriz ya "psikopata bağlamak" diye.. İşte ben tam bir caniye dönüşüveriyorum sabrımı zorlayan ve taşıran karşısında.. Hele hele bir tartışma bir kavga ortamı esnasında(bir kaç kere hep arkadaşlarım yüzünden bulaşmışımdır bu durumlara--lise üniversite) ortamı yumuşatmaya çalıştıkça üzerime gelen ve bir anda beni eliyle ittiren biri hayatının en büyük hatasını yapmış demektir.Karşısında konuşmaya çalışan o kişi uçup gidiverir.Elimden alabilene helal olsun.

Öğle namazımı kılıp darmaduman evimi toparlamaya başlayacağım. miskinliğe bu kadar alışmışken başarabilirsem ne alaaaa...