Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

HADİSCİ VE SÜNNETCİLERE HODRİ MEYDAN


haksöz

Önerilen İletiler

Siz nasıl hadiscisiniz böyle daha kendi kaynaklarınızdan haberiniz yok. Bu güne kadar kimsede böyle bir sözlere rasatlamadığınız cümlenizden hadis okumadığınız anlaşılıyor.

 

Zaten genelde böyledir. hadis savunucuların % 99 u hadis kitaplarını sonuna kadar okumuş insanlar değilledir.Sadece atalarından sünnette lazım diye bir şeyler duymuşlardır ,onlarda körükörüne savunurlar.Ne zamanki hadislerdeki saçmalıklar ortaya konulsa bu sefer en yaman hadis düşmanı kesilir kendi putlarını kendileri yemeye başlarlar

 

Sizde öyle yapmışsınız ve ********* demişsiniz

 

Bu yazılanların hepsi hadislerle sabit, kafamdan uydurmadım.

------------------

Arâf Sûresinin 158 . Ayetinde

(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allahın hepinize gönderdiği peygamberiyim. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allaha ve Onun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.

 

 

bu ayete göre peygambere uymamız ve doğru yolu bulmamız gerekiyor peki nasıl uymamız gerekiyor sayın haksöz sünnetini inkar ederek mi e kabul etmezsek ayete muhalif oluyoruz nasıl yapıcaz hey gidi zavallı insan sen ibn-i teymiye yada lawrencinin öğrencisi falan olmayasın! :)

 

 

------UNUTMAYIN GÖNDERİLEN GÖNDERENİN ŞANINA LAYIK OLUR---------

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

peygamberi getir de uyalım.yoksa peygamberlik halifelik gibi nesilden nesile geçebilen bişey mi? şu anki peygamberiniz kim?yoksa ölmüş bir peygamberden hala elçilik yapmasını bekliyorsunuz?

 

 

sayın azure bilerek mi konuşuyorsunuz yoksa inadına mı? bunları bi açıklığa kavuşturursak niyetini anlamış oluruz... A’râf Sûresinin 158 . Ayetinde

(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” sen bu ayete muhalifsen niyetin pazara çıkar yok muhalif değilsen nediye peygamberi getirin diyorsun? ateistler gibi görmediği Allah(C.C.) inanmak istemeyenler gibi (onların inançsızlığı gerçeği dğiştirmediği gibi) peygamberi görmeden iman etmeyen mi olmak niyetin? aklını gösterde bizde akıllı olduğuna inanalım he nedersin hoş olmaz mı?

 

 

-----------------UNUTMAYIN GÖNDERİLEN GÖNDERENİN ŞANINA LAYIK OLU---------------------

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haksöz kardeşim, maksadın Peygamberin sünnetini inkar etmekse, et. Maksadın Peygamberin Hadislerini inkar etmekse et,

Ama burdaki insanların aklını karıştırma. Sen ilk başta belli etmişsin niyetini senin niyetin ikna olmak değil. Ortalığı bulandırıp en azından bir kişinin bile olsa aklına "ACABA" sorusunu yerleştirmek.

İslam alimlerinin ittifak ettikleri konulardan biriside nedir bilirmisin?

Eğer bir KUR'AN-I KERİM Meali okuyacaksanız ilk önce Hz.Peygamber(s.a.v)'in Haytını okuyun, Gerekli ilmihal bilgilerini edinin, Sahih bir hadis kitabını yanınızda bulundurun. Bunların sebeplerini anlatırdım ama sana laf anlatmak boşuna zaman kaybı olacak o yüzden zamanımı boş işlerle geçirmek istemem.

ALLAH(C.C.) YAR VE YARDIMCIN OLSUN.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haksöz kardeşim, maksadın Peygamberin sünnetini inkar etmekse, et. Maksadın Peygamberin Hadislerini inkar etmekse et,

Ama burdaki insanların aklını karıştırma. Sen ilk başta belli etmişsin niyetini senin niyetin ikna olmak değil. Ortalığı bulandırıp en azından bir kişinin bile olsa aklına "ACABA" sorusunu yerleştirmek.

İslam alimlerinin ittifak ettikleri konulardan biriside nedir bilirmisin?

Eğer bir KUR'AN-I KERİM Meali okuyacaksanız ilk önce Hz.Peygamber(s.a.v)'in Haytını okuyun, Gerekli ilmihal bilgilerini edinin, Sahih bir hadis kitabını yanınızda bulundurun. Bunların sebeplerini anlatırdım ama sana laf anlatmak boşuna zaman kaybı olacak o yüzden zamanımı boş işlerle geçirmek istemem.

ALLAH(C.C.) YAR VE YARDIMCIN OLSUN.

 

 

Kaç defa söyledim şu islam alimi diye etiketlediğiniz karın ağrılarının sopasını milletin başına indirip durma saplantısından vaz geçin diye.İslam alimi diye bir şey yok bunlar sadece sizlerin kuruntusu. Bu kişiler hakkkında Allah hiç bir delil indirmedi.

 

Eğer bir şeyler yazacaksanız onun bunun eteğine sığınmadan yazın, yazınki kör mutaassıp maymun vari mukallid olmadığınız anlaşılsın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Alimlik bir sıfattır ve bu sıfatı kim hakediyorsa insanlar ona verir..

Allah falanca alimdir, filanca ariftir ona gidin bunu bırakın demez..

Bu durumda mantığı çarptırmanın bir alemi yok..

Ayrıca haksöz sende şunu sezdim..

Hep bize görede uydurma olan bazı hadisleri kasıtlı olarak burala yazıp, bizleri hadisten soğutmaya telkin ediyorsun..

Dikktsiz arkadşaların bu telkinden etkilenmelerinden korkarım..

Lütfen kafası karışan forumda bilfgiine güvendiği kişilere sorsun yada fikir alış verişi yapsın...

Bu çok önemliş arkadaşlar..!!!

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kaç defa söyledim şu islam alimi diye etiketlediğiniz karın ağrılarının sopasını milletin başına indirip durma saplantısından vaz geçin diye.İslam alimi diye bir şey yok bunlar sadece sizlerin kuruntusu. Bu kişiler hakkkında Allah hiç bir delil indirmedi.

 

Eğer bir şeyler yazacaksanız onun bunun eteğine sığınmadan yazın, yazınki kör mutaassıp maymun vari mukallid olmadığınız anlaşılsın

------------------------

 

sen söyledin diye bizler vazgeçeceğiz öyle mi sen nesin Allah(C.C.) (haşa) elçisimi sen Rasulüllah(S.A.V.) sünnetini kabul etmeyeceksin geleceksin bizlere akıl vereceksin hey gidi lawrencin talebesi bulacaksın sonunda hak ettiğin akıbeti...

 

 

 

 

-PEYGAMBERİMİN SÜNNETİ BATMAKTA MÜNAFIĞIN FİKRİNE, ACIRIM TÜKRÜĞE BİLLAH TÜKÜRSEM YÜZÜNE-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım..

Sünnet: Peygamber efendimizin söz, fiil ve takrirlerine verilen addır..

Söz kendi söylediği sözler, fiil kendi işlediği fiiller, takrirde başkasının işlediği fiillere seslenmeyip uygun karşılamasıdır..

Kaynağındaki ravi zincirinin sağlamlığına emin olduğun hadislerin her biri peygamber efendimizin söz, fiil veya takririni ifade eder..

Bu şekilde hayatımızı yaşamaya çalışmamızda sünneti yaşamaktır..

Zaten peygamber efendimizin yaşantısı kurandan ibaretti...

Bu budur, bunun hadiscisi kurancısı olmaz..

Var diyen varsa dinde revüzyon yapıyor demektir bu da bitattir..

İslam dini mucizevi bir şekilde her insana ve her devre hitap eder ve kıyamete kadar da edecektir..

 

 

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

umarım arkadaş aydınlanmıştır..

 

İnsanlar. Cenab-ı Hakk'ın yarattığı odundan ancak tahta, masa ve sandalye gibi şeyler yapabilmektedir. O Kadir-i Mutlak ise, odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek iş odunda değil <Mehmet Kırkıncı>

 

------UNUTMAYIN GÖNDERİLEN GÖNDERENİN ŞANINA LAYIK OLUR-----

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayır sünnetten ne kastettiğinizi anlamak için.neyi reddettiğimiz belli olsun diye sordum.

Zaten peygamber efendimizin yaşantısı kurandan ibaretti... demişsiniz

biz de onu diyoruz bir insan sadece kurana göre yaşarsa esas peygambein yaşayışına göre yaşamış olur.araya bir de peygamberin sünneti diye bişey koyarsanız olmaz.herkes kenisine göre yaşayacak kuranı.arabı türkü avrupalısı asyalısı kendine göre anlayacak kuranı.kimse tek tip insan olmayacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili azure..

Peygamber efendimiz sadece Kuran-ı Kerim'in postacısı ulaştırıcısı değildir, onun nasıl yaşayacağını öğretendir....

Bakın öğretendir diyorum.. Ö-Ğ-R-E-T-E-N-D-İ-R-.....!!!!!!!!!!!

Herkes kendine göre okuyacak anlayacak öğrenecek diyorsun..

İslam dini birey dini olduğu gibi toplum dinidirde..

Öyle her kafada ayrı ayrı islam olamaz...

 

 

Saygılar-sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili azure..

Peygamber efendimiz sadece Kuran-ı Kerim'in postacısı ulaştırıcısı değildir, onun nasıl yaşayacağını öğretendir....

Bakın öğretendir diyorum.. Ö-Ğ-R-E-T-E-N-D-İ-R-.....!!!!!!!!!!!

Herkes kendine göre okuyacak anlayacak öğrenecek diyorsun..

İslam dini birey dini olduğu gibi toplum dinidirde..

Öyle her kafada ayrı ayrı islam olamaz...

Saygılar-sevgiler...

 

 

Sizler için peygamber en iyi örnektir....

 

bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kralx azureye şöyle bi örnekde versek anlar mı acaba? öğretmene desek ki sen matematik kitabını bana ver sana gerek yok ben anlarım bunu desek ne kadar gerçekçi olur! ne bilim birden aklıma geliverdi işte

 

----ÖLÜM GÜZEL ŞEY BUDUR PERDE ARDINDAN HABER ÖLÜM GÜZEL OLMASAYDI ÖLÜRMÜYDÜ PEYGAMBER-------

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

herşeyi öğreten Allah değil midir.1400 yıl geçmiş artık hala peygamberin bu zaman için yorumlayamayacağı veya anlayamayacağı şeyler olacağını bilemediniz mi? siz de araplaşıp oturanlarla beraber oturun o zaman.

siz işte bir insanın kitabı öğrettiği tek tip insan olmak istiyorsunuz.oysa Allah onu açıklamak da bize ait sana düşen sadece duyurmak demiş.tabi ki kendi anladığına göre de kuranı yaşamış.kuran açıklanmış bir kitap.karışık bir matematik kitabı değil.dolayısıyla birinin öğretmesine gerek yok.sadece kuranın dilinden anlayacaksınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eyy kendini Allahresuli ile bir sayanlar siz kimsinizki

zira o Allahın verdiği ilim ile kuranı yaşıyordu

siz o akdar ilimli mi saarsınız kendinizi Allahın kelamı bizden akt akt üstün dür kuranı anlamda bunu unutmayı çünkü kuran sadece ona ezberlettirilmedi yoksa postacıdan gayrı ne hükmü kalırdı.

İşte bunu için biz kuranı hadislerle daha iyi anlamalıyız tamam her gördüğünüz hadise yapışın demiyoruz ama hadisi reddedipte bu fasıklık neden

 

Onuntmayın siz o ummandan bir damla bile değilsiniz bizde öyle varsa bir damla ona HAKKI İLE ALİM denilebilecek olanlardır bunlarda kendilerini ispad edenlerdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

herşeyi öğreten Allah değil midir.1400 yıl geçmiş artık hala peygamberin bu zaman için yorumlayamayacağı veya anlayamayacağı şeyler olacağını bilemediniz mi? siz de araplaşıp oturanlarla beraber oturun o zaman.

siz işte bir insanın kitabı öğrettiği tek tip insan olmak istiyorsunuz.oysa Allah onu açıklamak da bize ait sana düşen sadece duyurmak demiş.tabi ki kendi anladığına göre de kuranı yaşamış.kuran açıklanmış bir kitap.karışık bir matematik kitabı değil.dolayısıyla birinin öğretmesine gerek yok.sadece kuranın dilinden anlayacaksınız.

----------------------------------

Biz Rasulüllah(S.A.V.)'ın ümmetiyiz O'nun gittiği yoldan gideriz öğrettiğini tatbik eder men ettiği şeylerden uzak dururuz. Allah(C.C.) O'na tabi olmamızı emrediyor sen ise O'nu bir kenara bırakıp sadece kuran dan ne anlıyorsak onunla amel etmemizi istiyorsun böyle birşeyin izahı olamaz.. azıcık hendek muharebesini araştırırsan Rasulüllah(S.A.V.)'ın nasıl bu zamana bile Allah(C.C.)'ın izni ile işaret buyurduğunu göreceksin sadece azıcık kitap karıştır..

 

Ahzâb(*) Sûresinin 21 . Ayetinde

Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

 

sen Rasulüllah(S.A.V.)'ı bi kenara koyarsan bu ayete muhalif olursun ayete muhalif olanlarının sonu nedir bilecek kadar zekisindir umarım...

 

 

 

-------O (S.A.V.) BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR--------

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

----------------------------------

Biz Rasulüllah(S.A.V.)'ın ümmetiyiz O'nun gittiği yoldan gideriz öğrettiğini tatbik eder men ettiği şeylerden uzak dururuz. Allah(C.C.) O'na tabi olmamızı emrediyor sen ise O'nu bir kenara bırakıp sadece kuran dan ne anlıyorsak onunla amel etmemizi istiyorsun böyle birşeyin izahı olamaz.. azıcık hendek muharebesini araştırırsan Rasulüllah(S.A.V.)'ın nasıl bu zamana bile Allah(C.C.)'ın izni ile işaret buyurduğunu göreceksin sadece azıcık kitap karıştır..

 

Ahzâb(*) Sûresinin 21 . Ayetinde

Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

 

sen Rasulüllah(S.A.V.)'ı bi kenara koyarsan bu ayete muhalif olursun ayete muhalif olanlarının sonu nedir bilecek kadar zekisindir umarım...

-------O (S.A.V.) BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR--------

 

Sayın halil hadislere tapanlar aynı tornadan cıkmış mamuller gibi hep aynı şeyleri tekrar edip duruyorlar.İnsan bu ayeti yazmadan önce bir bakar foruma aacaba buna cevap verilmiş.

 

Siizin işiniz gücünüz kuranı aparca etmektir. Kuranın bir kısmına inanır bir kısmını inkar edersiniz.

 

Ahzap 21 buraya asmasına aşmısssın ama hani bu ayetin öncesi ve sonrası. İşinize gelmiyor değilmi. Eger kuranın bütünülügüne göre ayetleri ortaya koydugnuz da hadislere malzeme bulamayacak ve hadis hurafeleri patır patır dökülecek.

 

 

9- Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.

 

10- O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

 

11- İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

 

12- O vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış." diyorlardı.

 

13- O vakit bunlardan bir grup: "Ey Medine halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün." diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor, evlerimiz gerçekten (düşmana) açıktır." diyorlardı, halbuki açık değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

 

14- Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama onunla da pek az duracaklardı.

 

15- Halbuki bundan önce Allah'a ahid vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah'a verilen ahid ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.

 

 

16- De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini var saydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız."

 

17- De ki: "Eğer Allah size bir felâket diler veya bir rahmet murad

 

ederse, sizi Allah'tan saklamak kimin haddine?" Hem onlar kendilerine Allah'tan başka bir veli de bulamazlar, bir yardımcı da.

 

18- Şüphesiz Allah, içinizden o savsaklayanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri biliyor. Onlar harbe pek az geliyorlardı.

 

 

19- Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali gelince, gördün onları ki, ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince, size keskin keskin diller sıyırdılar. Onlar hayra karşı kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini boşa çıkardı. Bu Allah'a göre önemsizdir.

 

20- Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.

 

21- Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için.

 

 

22- Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman: "İşte bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi." dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.

 

23- Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.

 

 

24- Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir.

 

25- Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyle defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.

 

 

savaş gibi en can pazarının yaşandığı bir ortamda bir takım dönekler tabanları yağlayıp kaçarken,Peygamber savaşın sonuna kadar direniyor ve sebat gösteriyor

 

Bundan dolayıda zaten askeri birliklere peygamber ocağı denir

 

İşte peygamberin örnekliği bu, hadis mavallarına uymak değil

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın haksöz sizde foruma bakarsanız kurana inanıp inanmamakla ilgili cevabı daha öncede verdiğimi anlarsınız..ama sizin işiniz bu değil sizin işiniz itikat cambazlığı..özellikle söylüyorum sizinki itikat cambazlığı milletin itikatlarını sarsma gayreti Rasulüllah(S.A.V.)'i insanların hayat tarzından çıkarma geyreti sizin bu yaptıklarınızı ingiliz casusu lawrencde iyi yapıyordu bilirsiniz vehhabiliğin kurucusudur kendileri.. bizler de iyi biliyoruz ki kuranın tek bir harfini inkar etmek dinden çıkmaya yeterli bir sebeptir..kuranı inkar Allah(C.C.)'ı inkar olduğunu çok iyi bilenlerdeniz..

 

peki siz peygamberi nasıl bilirsiniz peygamber (kralx) kardeşimizin örneklediği gibi sizin için sadece postacı rolünde mi?

 

siz ve sizin gibiler peygamber düşmanlığını nereye kadar götüreceksiniz.

 

Allah(C.C.)'ın

Kalem Sûresinin 4 . Ayetinde

"Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. "

 

-------------diye buyurduğu O yüce insanın hayat tarzımızda yeri olması ve bizim O'nun yolundan gitmemiz tabiri caizse size batıyor olmalı ki hadis ve sünnet düşmanlığını kırmızı görmüş boğalar gibi sürdürmektesiniz..

 

 

Allah(C.C.)

Bakara(*) Sûresinin 38 . Ayetinde

“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.

 

 

..........bak ayetin mealinde peygambere uymaktan bahsediyor "..kim ona uyarsa.." e peki hal böyle iken sen nasıl olurda Allah(C.C.)'ın Rasulü olan Hz. Muhammed(S.A.V.)'in hayatını kendi hayatına örnek kabul etmezsin

 

 

Allah(C.C.)

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 50 . Ayetinde

“Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

 

.............bak itaatten bahsediyor ama sen bunları pek ciddiye almazsın dimi!!

 

 

 

 

Allah(C.C.)

Bakara(*) Sûresinin 108 . Ayetinde

Yoksa, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur...

 

.................bu ayette size ve sizin gibilere bir uyarıdır....

 

 

Allah(C.C.)

Zâriyât Sûresinin 56 . Ayetinde

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

 

.........bu ayette sana hadislere tapma gibi fütursuzca söylediğin söze karşılık hoş bir cevap

 

 

Allah(C.C.)

 

Nisâ(*) Sûresinin 41 . Ayetinde

Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hali nice olacak!..

 

----------artık size ne desem bilmem ki sabit fikirli olmakta zor canım illa da milleti sünnet ve hadisten soğutacağım diye bunca çaba da neyin nesi bilirsiniz ki güneş balçıkla sıvanmaz..

 

 

-----------ve son olarak

 

 

Allah(C.C.)

Enbiyâ Sûresinin 107 . Ayetinde

(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik..

 

CANIM PEYGAMBERİM BENİMMMMMMM SENİ ÇOK SEVİYORUUUUUUMMMMM(ZZZZZZZZZ)

 

------------UNUTMAYIN GÖNDERİLEN GÖNDERENİN ŞANINA LAYIK OLUR-------------

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Son zamanlarda bir takım cuhela cıkıp Hz.Peygamberi bir postacı mesabesine indirip Allahın ayetlerini ağızlarıyla evirip çevirip istedikleri mecraya cekmeye basladılar. Kuranı yorumlama hakkını Peygamberde görmeyen bu insanlar kendilerini allamei cihan yerine koyarak istedikleri gibi yorumlamaya basladılar. Cehalet hoş görülebilir ama inat asla:

 

SÜNNETİN DELİL OLUŞU VE YERİ

 

Kİtap’ta, Sünnet’İn delİl oluşu:

 

Kendilerine itibar edilen bütün âlimler sünnetin (dinde) delil oluşunda ittifak etmişlerdir, ister beyan sadedinde olsun isterse müstakil hüküm getirsin bu böyledir. İmam Şevkâni bu konuda şöyle der: “Sünnetin delil oluşu ve hüküm koymada müstakil oluşu dini bir zorunluluktur. Buna ancak İslâm’dan nasibini almayan kimseler muhalefet ederler. (eş-Şevkâni, İrşadu'l Fuhûlâ s. 29)

 

1- “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü, hemen Allah'a ve Peygamberine arz edin onu, eğer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz. Bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.” (Nisa/59)

Dikkat edilirse ayette önce Allah'a itaat emri verilirken arkasında Peygambere itaat emredilmiştir. Burada peygambere itaat, Allahın emirlerine itaattır demek cehaletin en belirgin örneğidir.

Meselenin çözümünü Allah'a bırakmak, Kitâb'a başvurmaktır; Rasûlullah'a (s.a.) bırakmak ise, ölümünden sonra onun sünnetine müracaat etmektir. İbni Kayyim el-Cevziyye, İ'lâmu'l-muvakkıîn'de şöyle demektedir: Bütün müslümanlar, meseleyi Allah'a bırakmaktan maksadın, Kur’ân'a başvurmak; Rasûlullah'a (s.a.) bırakmaktan maksadın da, hayatında iken bizzat kendisine, Ölümünden sonra da sünnetine başvurmak olduğu konusunda icmâ etmişlerdir.

 

2- “Peygamber size neyi getirmişse onu alın; size neyi yasaklamışsa ondan kaçının." (Haşr 7) Kur'ân'da yer alan deliller göstermektedir ki, peygamberin getirdiği, emir ve yasak ettiği her şey, hüküm itibarıyla Kur'ân'ın getirdiklerine ek olarak katılmaktadır; bu durumda onun ayrı bir şey olması, ona ilave bir şeyler getirmesi gerekir..” (Haşr/7)

 

3- “Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur, kim de yan çizerse, kendilerine seni gözcü de göndermedik!” (Nisa/80)

 

4- “Andolsun ki, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlara ve Allah’ı çok zikredenlere, Allah'ın resulünde mükemmel bir örnek vardır!” (Ahzab/21)

 

5- “Biz herhangi bir peygamberi gönderdikse, sadece Allah'ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip günahlarına mağfiret dileselerdi, peygamber de onların bağışlanması için dua ediverseydi, elbette Allah'ı tövbeleri kabul eden ve merhametli bulacaklardı.”

 

“Yok, yok! Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa/64–65)

 

Ensardan bir adam (Humeyd), Rasûlullah'ın (s.a.) huzurunda hurma suladıkları Harre su yolları hakkında Zübeyir'den davacı olmuştu. Ensâr'dan olan zat: "Suyu sal da geçsin!" demiş, Zübeyir ise onun bu teklifine razı olmamıştı. Derken Rasûlullah (s.a.) huzurunda davaya çıktılar. Rasûlullah (s.a.), Zübeyr'e: Ya Zübeyr! Sen sula, sonra suyu komşuna sal!" buyurdu. Ensarlı kızdı ve: "Yâ Rasûlallah! Bu adam halanın oğlu diye mi böyle söylüyorsun?" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamberin (s.a.) yüzünün rengi değişti ve: "Yâ Zübeyir! Sula, sonra suyu tıka, ta duvara kadar geri dönsün!" buyurdu. Zübeyir, yeminle bu âyetinin bu hususta indiğini söylemiştir.

 

Hz. Peygamber (s.a.), ilk önce Zübeyir'den komşusuna karşı müsamahalı davranmasını ve sulamanın en az derecesi ile yetinmesini, ondan sonra da suyu hemen ona salıvermesini istemişti. Ensâri, bunu anlamayıp üstelik kötü bir şekilde yorunca, bu kez Hz. Peygamber (s.a.), Zübeyr'e seri hakkını tam olarak kullanmasını ve toprak suya iyice kanıncaya kadar suyu kendisinde tutmasını emretti. (Müslim, Fedail 129) Oysa bu hüküm Allah’ın kitabında yoktur. Sonra bu âyet, onun hükmüne razı olmamanın imandan çıkmak olduğunu belirten ağır bir ifade de içermektedir. (el-Muvafakat, 4/12-13)

 

6- “Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın; sonra da Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. Ve O, öyle her şeye galip, tam hüküm sahibidir.” (İbrahim/4)

 

7- “Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur'an'ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.” (Nahl/44)

 

8- “Allah'ı ve peygamberleri dinleyin, karşı gelmekten sakının! Eğer kulak asmazsanız biliniz ki, elçimize düşen sadece açık bir tebliğden ibarettir.” (Maide 92)

 

Daha başka buna benzer, Allah'a itaat ile Rasûlullah'a (s.a.) itaati ayrı ayrı zikreden nasslar vardır. Bunlar, Allah'a itaatin konusunun, Kitabında emredip yasakladığı şeyler olduğunu, Rasûlullah'a (s.a.) itaatin de, Kur'ân'da yer almayan ve bizzat kendisinden gelen emir ve nehiylere tâbi olmak suretiyle olacağını gösterir. Çünkü sünnet eğer Kur'ân'da zaten mündemiç bulunsaydı, o zaman o da Allah'a itaatten sayılırdı.

 

9-“Peygamberin size yaptığı çağrıyı, birbirinize yaptığınız çağrı gibi değerlendirmeyin! İçinizden birbirini siper ederek sıvışıp sıvışıp gidenleri Allah mutlaka biliyor. Artık onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir fitnenin veya acı bir azabın gelmesinden çekinsinler!” (Nur 63) Bu âyette Hz. Peygamber'e (a.s.) ait ayrıca itaata mahal bir konu olduğunu gösterir ki, bu da Kur'ân'da yer almayan sünnet olur.

 

10-"Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisa 80) Bu ayeti kerimeyle Hz. Peygambere (a.s.) itaat etmenin Yüce Allah’a itaat etmek olduğu bildirilmektedir.

 

11-"Peygamber size neyi getirmişse onu alın; size neyi yasaklamışsa ondan kaçının." (Haşr 7) Kur'ân'da yer alan deliller göstermektedir ki, peygamberin getirdiği emir ve yasak ettiği her şey, hüküm itibarıyla Kur'ân'ın getirdiklerine ek olarak katılmaktadır; bu durumda onun ayrı bir şey olması, ona ilave bir şeyler getirmesi gerekir.

 

12-“Hele her ümmet içinde kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğimiz seni de onların üzerine şahit getirdiğimiz gün!... Bu Kitabı sana, her şeyi beliğ bir şekilde açıklamak; hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslümanlara müjde olmak üzere ceste ceste indirdik.” (Nahl/89)

 

12- "Ey Resulum, bu Kur'an-ı sana ancak insanların ayrılığa düştükleri şeyi beyan etmek için ve iman edecek kimselere bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik." (Nahl/64)

Nasıl olur da Allah, Resulune kendisine indirilen Kur'an-ı tebliğ yetkisini verecek ama onun sünnetinin hiç bir önemi olmayacak veya delil olarak kabul edilmeyecektir.

 

13-“Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir bela inmekten yahut kendilerine acıklı bir azab isabet etmekten sakınsınlar." (Nur/63)

 

14- "(Ey Rasulum) De ki Allah'a itaat edin. Resule itaat edin. Eğer bunlara itaat etmekten yüz çevirirseniz, peygambere düşen ancak ona yükletilen tebliğdir. Sizin üzerinize de, size yükletilendir. (İcabet etmektir) Eğer ona itaat ederseniz hidayete erersiniz. Peygambere düşen, ancak açık bir tebliğdir." (Nur/54)

 

Hz. Peygamber (a.s.) mübeyyindir, yani yüce Allah’ın kendisine yetki verdiği, müsaade ettiği konulara açıklama getirmiştir.

 

Beyhaki, tabiin büyüklerinden olan Eyyub Suhteyani'den şunu rivayet eder: “Birisine sünnetten bahsettiğim zaman, sünneti bırak ta bize Kur'an'dan bahset derse, bil ki o sapıktır.”

Evzai şöyle der: “Sünnet Kitab'ın bir hükmünü açıklayabilir yahut onun mutlak (genel) bir hükmünü sınırlayabilir yahut onda zikredilmeyen hükümler getirebilir.”

Nitekim Yüce Allah buyurmuştur: "Ey Rasulum, sana da Kur'an-ı indirdik. Kendilerine indirileni insanlara anlatasın: olur ki iyicene düşünürler." (Nahl/44)

 

Yine Beyhaki'nin, Evzai'den rivayet ettiğine göre; o bazı arkadaşlarına: “Rasulullah'tan size bir hadis geldiğinde aksini söylemekten sakınınız. Çünkü Rasulullah, Allah'tan alarak tebliğ eder.” diyordu.

 

Ancak şunu da bilmek gerekir ki; Hz. Peygamber (a.s.) kesinlikle Allah’ın helallerini haram, haramlarını helal yapma yetkisine sahip değildir. Şu ayeti kerime bunu ifade eder: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.” (Tahrim/1)

 

Kaynak:

 

1-İ'laü's-Sünne, Zafer Ahmed et-Tehanevi, Yeni Usulü Hadis, İbrahim Canan

 

2-el-Menaru'l Münif, İbni Kayyım Cevziyye, Cantaş Yay.

 

3-Mevzu Hadisler, M.Yaşar Kandemir,D.İ.B.

 

4-Akıl Vahiy Açısından Sünnet, Dr. Mehmet Erdoğan, İFAV

 

5-el-Muvafakat, Şatıbi, İz Yay.

 

6-Kur'an Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Yay.

 

7-Mevzu Hadisler, Abdulfettah Ebu Gudde, İnsan Yay.

 

8-Sünneti Anlamada Yöntem, Yusuf el-Kardavi, Rey Yay.

 

SÜNNETİN YASAMADA MÜSTAKİL OLMASI

 

Sünnet hüküm koymada bazen müstakil olduğu konusunda bütün âlimler ittifak halindedir buna tarihte sadece Hariciler ve Rafiziler, günümüzde oryantalistlerin fikir akımına kapılan cahiller itiraz etmişlerdir.

 

Sünnet, dikkate alınma bakımından Kitap'tan sonra gelir. Buna şu hususlar delalet eder:

 

Kitap kat’î, sünnet ise zannîdir. Sünnette kafîlik ancak, kısmen söz konusu olabilir; tafsilâtta katilikten söz edilemez. Kitap ise hem genel hem de tafsil üzere kafidir. Kat’î olan, zannî üzerine takdim olunacağından, Kitab'ın sünnet üzerine takdimi lâzım gelir.

 

Sünnet, ya Kitab'ı beyan etmektedir ya da ona ilave bir hüküm getirmektedir. Eğer Kitab'ın içeriğini beyan mahiyetinde ise, o zaman sünnet, dikkate alınma bakımından beyan edilene nispetle ikinci derecede bir yere sahip olacaktır. Şöyle ki, beyan edilecek olan şeyin düşmesi durumunda, beyanın da düşmesi lâzım gelir; bunun aksine beyanın düşmesi halinde ise beyan edilecek olan şey düşmez. Durumu böyle olan birşeyin (yani Kitab'ın) tâbi durumda olana takdimi gerekir. Eğer sünnet, beyan edici mahiyette değil de Kitab'a ilave bir şey getiriyorsa, o zaman ona itibar Kitab'a bakıldıktan ve aranılanın onda bulunamamasından sonra olacaktır. Bu da Kitab'ın mertebece sünnetten önde geldiğinin delilidir.(Şatıbi, el-Muvafakat 4/5)

 

îmam Şafii (r.a) bir gün Mescid-i Haram'da oturmuş insanlara konuşurken şöyle demiştir: “Bana sorduğunuz her şeyin cevabını Kur’an'dan verebilirim.” Bir adam “ihramda iken eşek arısı öldürenin hükmü nedir?” diye sorar, imam “bir şey gerekmez” diye cevap verince adam “bu Allah’ın kitabının neresinde var?” deyince îmam “Rasul size ne vermişse onu alın neden yasakladıysa ondan kaçının...” ayetini okumuş arkasında Hz. Ömer’in “İhramlı kimse eşek arıs öldürebilir” dediğine dair isnadı ile birlikte bir rivayet zikreder.

 

Yüce Allah’ın Kur’an’ı Kerim’de “Doğrusu onlar bizim yanımızda seçkin ve iyi kimselerdendir” (Sad/47) dediği “İsmet” sıfatıyla bezenmiş peygamberler ümmet için “en iyi örnek”tir.

 

1-Sünnetin hüccet oluşu ve onunla amelin vacib olduğuna delalet eden; “Size Allah’ın kitabı ve onun elçisinin sözü olmak üzere iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız müddetçe ebediyen sapıklığa düşmeyeceksiniz.” (Muvatta, Kader,3) hadisi Hz. Peygamberin (a.s.) sünnetinin konumunu belirleyen en net hadislerden sadece birisidir.

 

2-Bu konuda gelen nakli deliller vardır. Muâz hadisi bunlardan sadece biridir: Hz. Peygamber (a.s.) ile Yemen'e vali gönderdiği Muâz (r.a.) arasında şöyle bir konuşma cereyan eder:

 

— Ne ile hükmedeceksin?

 

— Allah'ın kitabıyla.

 

— Ya onda bulamazsan?

 

— Rasûlullah'ın sünnetiyle.

 

—Onda da bulamazsan?

 

—Reyimle ictihad ederim..

 

(Ebu Davud, Akdiye, 11; Tirmizi, Ahkam, 3; Nesai, Kudat,11; İbni Mace, Menasik 38, İbni Hanbel, 1/37, 5/230-236)

 

3-Hz. Ömer, kadı Şureyh'e yazdığı mektubunda ise şöyle demiştir: "Sana bir durum geldiği zaman, Allah'ın kitabına göre hükmet. Eğer Allah'ın kitabında hükmü olmayan bir durum karşına çıkarsa, Rasûlullah'ın (s.a.) verdiği hükümle hükmet..." Başka bir rivayette ise şöyle demiştir: "Eğer Allah'ın kitabında bir şey bulursan onunla hükmet ve başka hiçbir şeye iltifat etme." Hz. Ömer, bu sözün mânâsını bir başka rivayette şöyle açıklamıştır: "Allah'ın kitabında gördüğün şeyi bak al ve o konuda başka hiçbir kimseye bir şey sorma. Allah'ın kitabında bulamadığın şey hakkında ise, Rasûlullah'ın(s.a.) sünnetine tâbi ol!" Buna benzer bir söz İbn Mesûd'dan da nakledilmiştir. O şöyle demiştir: "Sizden birinize bir dava arz edildiği zaman, Allah'ın kitabı üzere hükmetsin. Eğer Allah'ın kitabında hükmü bulunmayan bir mesele ile karşı karşıya gelirse, o zaman da Rasûlullah'ın (s.a.) sünneti üzere hükmetsin." İbn Abbâs ise, kendisine bir şey sorulduğu zaman, eğer o meselenin hükmü Allah'ın kitabında varsa, onunla hükmederdi. Eğer Allah'ın kitabında hükmü yoksa ve o konuda Rasûlullah'tan (s.a.) bir hüküm varsa onunla hükmederdi. Selef ve ulemâ sözlerinde, sünnetin Kur'ân'dan sonra geldiğini gösteren benzeri sözler pek çoktur.

 

Bütün bunlar açıkça göstermektedir ki, sünnette Kur’an’da olmayan şeyler vardır. Bazı âlimlerin ifade ettiği: Kitap sünnet için, sünnet Kitab için bir alan bırakmıştır.” Şeklindeki sözleri de bu manayı ifade etmektedir.

 

Hanefi usûlcülerin taksiminde yer alan farz ve vacip ayırımı da, Kitâb'ın sünnet üzerine takdimi, Kitab'a itibarın sünnetten daha güçlü olduğu esasından kaynaklanır. Bu ayırımın mânâsı konusunda diğerlerinin de farklı düşünmediğini söyleyebiliriz. Bu durumda herkes tarafından kesin olarak kabul edilen sonuç şudur: Sünnet, değerlendirme bakımından Kitap mertebesinde değildir.( el-Muvafakat, 4/6-15)

 

İTİRAZ: Bu sonuç, tahkikçi âlimlerin görüşlerine aykırıdır. Şöyle ki:

 

Âlimlere göre sünnet, Kitap üzerinde hâkim konumda iken, Kitap sünnet üzerinde hâkim değildir.( Yani Kitap ve sünnet arasında ilk bakışta muârız gibi görünen bir durum olduğunda, Kitap esas olarak alınır ve sünnete takdim olunur. Müellifin kastettiği budur.) Çünkü Kitâb'ın iki ya da daha fazla durumlara ihtimali olabilir, sonra sünnet gelerek bu ihtimallerden maksûd olanı belirler. Bu durumda sünnete dönülmüş Ol ve Kitâb'ın gereği terkedilmiş olur. Keza bazen Kitâb'ın zahiri emir olur, sonra sünnet gelir ve onu zahir mânâsından çıkarır. Bu ise sünnetin takdim edildiğinin bir delilidir. Bu konuda şunu belirtmek dahi yeterlidir: Sünnet Kitâb'ın mutlakını takyit, umûmunu tahsis eder ve onu zahiri dışında başka mânâlara yorar. Nitekim bu konular usûl kitaplarında zikredilmiştir. Meselâ Kur'ân, her hırsızın elinin kesilmesi hükmünü getirmiştir. Sünnet ise, korumanın (hırz) altında bulunan ve nisap miktarına ulasan malı çalan kimsenin elinin kesileceğini belirtmek suretiyle Kur'ân'ın getirdiği hükmü tahsis etmiştir. Yine Kur'ân, zahir olan her maldan zekât alınması hükmünü getirirken, sünnet bunu belirli mallara tahsis etmiştir. Allah Teâlâ, kendileriyle evlenmeleri haram olan kadınları saydıktan sonra: "Bunların dışında kalanlar size helal kılındı” (Nisa 24) buyurur, sünnet ise, bu genellemeden bir kadının halası ve teyzesi ile bir arada nikâh edilmesi hükmünü dışarı çıkarır. Bütün bunlar Kur'ân'ın zahirinin bırakıldığını ve sünnete itibar edildiğini gösteren örneklerdir. Bu tür örnekler sayılamayacak kadar çoktur. (Şatıbi, el-Muvafakat 4/6-7)

 

Sünnetin terk edilerek sadece Kur'ân'a uyulmasını yeren hadisler vardır. Eğer sünnetin içeriği, Kitap'ta bulunsaydı, o takdirde Kitap ile amel halinde sünnet hiçbir şekilde terkedilmiş olmazdı. Bu konuda gelen hadislerden bazıları şöyledir: "Yakında sizden biri çıkar ve şöyle der: 'İşte Allah'ın kitabı. Onun içerisinde bulunan helalleri helâl kabul ederiz, onda yer alan haramları da haram sayarız.' Haberiniz olsun! Kime benden bir hadis ulaşır da onu yalanlarsa, bu haliyle o Allah'ı, Rasûlünü ve o hadisi kendisine ulaştıranı yalanlamış olur." Hz. Peygamber (s.a.) bir başka hadisinde de şöyle buyurmuştur: "Çok geçmez sizden biri koltuğuna kurulur; kendisine benden bir hadis rivayet edildiği zaman şöyle der: “Aramızda ve aranızda Allah'ın kitabı var. Onda helâl olarak bulduğumuzu helâl kabul eder, onda haram olarak bulduğumuz şeyi de haram sayarız.” Dikkat edin! Allah'ın Rasûlünün (s.a.) haram kıldığı da aynen Allah'ın haram kıldığı gibidir. (Tirmizi, İlim 10; İbni Hanbel,2/367, 4/132) Başka bir rivayet de şöyledir: "Sakın ola sizden birinizi koltuğuna kurulmuş (şöyle bir tavır sergilerken) görmeyeyim: Ona emrettiğim ya da yasakladığım şeylerden bir şey gelir de şöyle der: Bilmiyorum (böyle bir şey yok). Biz Allah'ın kitabında bulduğumuz şeye uyarız." (Ebu Davud, Sünen 5(4/200)

 

Bu hadisler, sünette, Kur'ân'da olmayan bazı şeylerin bulunduğunu gösteren bir delil olmaktadır.

 

Kur'anı Kerim’de bayram namazlarından hiç bahsetmez ama Hz. Peygamberin sünnetinde bayram namazı vardır ve namaz en büyük ibadetlerden birisidir.

 

Kur'an'da beş vakit namazdan, rekâtlarından bahsetmez ama Hz. Peygamberin uygulamasında bu ihtilafsız bir haber olarak sabah 2, öğle 4, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4, olarak mevcut ne yapmalıyız?

 

Kur'an'da zekat oranlarından bahsedilmez ama Hz. Peygamberin uygulamasındaki hükmü, sahabe bize bunun oranlarını vermiştir.

 

Yukarıda bahsettiğimiz konularda Beyhaki’de Hz. Peygamberden (a.s.) yapılan senedi sahih nakil vardır. Resûlullah'ın (a.s.) Amr b. Hazm'ı, Yemen ahalisine dinî bilgileri ve sünneti öğretmek, zekâtlarını toplamak 'için Yemen'e gönderdiğinde kendisi için yazdığı rivayet edilen ahitname: "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. "Ey iman edenler (yaptığınız) akitleri (verdiğiniz söz ve ahidleri) yerine getirin" (Mâide 5/1); Bu, Resûlullah'dan (a.s.) Amr b. Hazm'a, onu Yemen'e gönderdiği sırada verilmiş bir ahidnâmedir. Ona bütün işlerinde Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınmasını emretti: "Şüphesiz, Allah (kendisine karşı gelmekten) sakınan ve iyilikte bulunan kimselerle beraberdir" (Nahl 16/128). Kendisine emrettiği üzere hakka göre davranmasını, insanlara hayrı müjdelemesini ve hayrı emretmesini; onlara Kur'an'ı ve hükümlerini öğretmesini, taharet üzere olmadıkça hiç kimsenin "Kur’an’a dokunmamasını ve insanları bundan nehyetmesini; insanlara leh ve aleyhlerinde olanları (hak ve görevlerini) bildirmesini; hak konusunda onlara yumuşak, zalimler konusunda ise sert davranmasını ona emretti. Çünkü Allah zulmü çirkin görüp ondan nehyederek "İyi bilin ki Allah'ın laneti zâlimlerin üzerinedir" (Hûd 11/18) buyurdu. İnsanları cennetle müjdelemesi ve cennet amelinde bulunmalarını emretmesini, ateşten (cehennem) ve ona götürecek amelde bulunmaktan sakındırmasını; dinde bilgi sahibi olmaları için insanlarla ülfette bulunmasını, insanlara haccı nasıl yapacaklarını ve haccın sünnet ve farzlarını öğretmesini; geniş olup iki tarafını boynunun üzerine atması durumu hariç, kişinin bir tek küçük elbisede namaz kılmasından ve bir elbise içinde ihtibâda bulunup tenasül uzvuyla semaya doğru yönelmesinden, uzadığında saçlarını ensesinde toplayıp örmekten halkı nehyetmesini; insanlar arasında kargaşa (savaş) olduğunda, kabile ve aşiret bağlarına çağırmaktan onları nehyedip çağrılarının ortağı olmayan bir tek Allah'a olmasını, kim Allah'a değil de aşiret ve kabilelere çağırıyorsa, çağrılan ortağı olmayan bir tek Allah'a oluncaya dek kendilerine kılıçla muamele etmesini; insanlara, Allah'ın kendilerine emrettiği gibi, abdestte suyu yüzlerine, dirseklere kadar kollarına ve inciklerine kadar ayaklarına iyice yayarak yıkamalarını ve başlarını meshetmelerini emretmesini; namazı vaktinde kılmasını, rükû ve huşûa tam riayet etmesini, sabah namazını ortalık daha karanlıkken kılmasını, öğleyi öğlen sıcağında kılmayıp güneşin dönmesi sırasında kılmasını, ikindiyi güneşin yeryüzüne arkasını verdiği zaman, aksamı gecenin gelmeye başladığı zaman kılıp yıldızlar gök yüzünde, çoğalıncaya dek tehir etmemesini, yatsıyı gecenin evvelinde kılmasını cuma için ezan okunduğunda hemen cumaya koşmasını ve cumaya giderken gusletmesini; ganimetten Allah'ın hakkı olan beşte biri (hums) almasını emretti. Mü'minlere zekât olarak farz kılınan miktar şudur: Akarda (arazide) yağmurla sulanandan elde edilen ürünün onda biri (öşür), taşıma su ile sulanandan elde edilen ürünün de yirmide biri; her on devede iki koyun, her yirmide dört koyun; otuz sığırda, iki yaşını doldurmuş erkek veya dişi sığır; kırk saime koyunda bir koyun. Bu, Allah'ın zekat olarak mü'minlere farz kıldığıdır, kim daha fazla verirse kendisi için daha hayırlıdır. Yahûdî ve hristiyanlardan kim kendiliğinden samimî bir teslimiyetle müslüman olur ve İslâm'ı din edinirse o müminlerdendir. Onların lehine olan (haklar) onun da lehine, onların üzerine olan (görevler) onun da üzerine olur. Kim yahûdîlik ve hıristiyanlığı üzere kalırsa ondan döndürülmez; erkek veya kadın, hür veya köle olsun, ergin herkes tam bir dinar veya elbiseden karşılığını verecektir. Kim bunu yerine getirirse ona Allah'ın ve Resûlü'nün zimmeti (koruma) vardır, kim de bunu yerine getirmezse o Allah'ın, Resûlü'nün ve müslümanların hepsinin düşmanıdır. Allah'ın salât ve selâmı, rahmet ve bereketi Muhammed'in üzerine olsun”. (İbni Sa’d ın Tabakat’ına göre Amr b. Hazm’a yazılan bu ahidname sahabeden Übey b. Ka’b (r.a.) tarafından yazılmıştır.)

 

Bize düşen Kur’anın gösterdiği yolu izleyip, Hz. Peygambere tabi olmak, o nasıl yaptıysa, nasıl emrettiyse öyle yapmaktır. Yoksa heva ve hevesimize uyarak “benim Kur’andan anladığım budur” deyip sünneti devre dışı bırakıp “hevasını ilah edinmek” değildir.

 

Bir kadınla halası veya teyzesini birlikte nikâhlamanın haram oluşu, sütkardeşliği sebebiyle getirilen evlenme yasakları, azı dişli vahşi hayvanlarla yırtıcı pençeli kuşların etlerinin haram oluşu, denizdeki ölü balıkların helal oluşu, bir şahid ve yeminle yetinerek hüküm vermek gibi sünnetin Kur'an'a ziyade olarak getirdiği hükümler buna örnek olarak verilebilir. “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram ettiğini haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlere küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!” (Tevbe 29)

 

İbadetlerin nasıl yapılacağının ayrıntılı bir şekilde sünnet tarafından açıklanmış olmasının yanı sıra muamelatla ilgili pek çok husus da Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Ayrıca Kur’anı Kerimde evlilik konusunda kadınlara mihr verilmesi emredilmekte evliliğin şartlarının ne olduğu beyan edilmemektedir. Nikahın şartları olan icab-kabulün ve iki şahidin aranması sünnetle belirtilmiştir. Eğer sünnet devre dışı bırakılırsa o zaman mut’a nikâhının da caiz olması gerekirdi ama bunun haram oluşu “sünnet” ile sabittir.

 

Kaynak:

 

1-İ'laü's-Sünne, Zafer Ahmed et-Tehanevi, Yeni Usulü Hadis, İbrahim Canan

 

2-el-Menaru'l Münif, İbni Kayyım Cevziyye, Cantaş Yay.

 

3-Mevzu Hadisler, M.Yaşar Kandemir,D.İ.B.

 

4-Akıl Vahiy Açısından Sünnet, Dr. Mehmet Erdoğan, İFAV

 

5-el-Muvafakat, Şatıbi, İz Yay.

 

6-Kur'an Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Yay.

 

7-Mevzu Hadisler, Abdulfettah Ebu Gudde, İnsan Yay.

 

8-Sünneti Anlamada Yöntem, Yusuf el-Kardavi, Rey Yay.

 

SAHABENİN HZ. PEYGAMBERE BAĞLILIĞI

 

Bir pervane gibi Rasulullah’ın (a.s.) etrafında dönen, ona bir zarar gelmemesi için üzerine titreyen, canlarını mallarını onun davası uğruna feda eden, konuşmalarına “anam babam sana feda olsun” diye başlayan sahabenin Hz. Peygamberin sünneti konusunda ne kadar duyarlı olduğu malumdur.

 

1-Hz. Peygamberin kızı Hz. Fatıma, Hz. Ebû Bekir'e gelip babasının mirasından pay isteyince, Hz. Ebû Bekir onun bu isteğini şöyle cevaplamıştır: “Resûlullah (a.s.)'den duydum şöyle demişti: 'Allah peygamberi bir lokma ile doyurur ve sonra onun ruhunu kabzederse, kendisinden sonra onun yerine geçenin sorumluluğuna bırakır.' Ben, bunlar (mirası) Müslümanlara dağıtmayı uygun buldum” deyince Fatıma: “Peygamberden işittiğin ve senin (takdirin) gibi olsun demiştir.” Bir rivayette ise (Hz. Ebû Bekir): "Resûlullah'ın (a.s.) yaptı; yi terk edecek değilim ve yaptığını da mutlaka yapacağım. Ben, 0nun emrinden bir şey terk edersem (O'nun yolundan) sapmaktan korkarım.” demiştir.

 

2-Resûlullah (a.s.) H. 11 yılında büyük bir ordu hazırlayarak Usâme'yi bu orduya komutan tayin etmiştir. Usâme'nin komutası altında Hz.Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebu Ubeyde gibi ashabın birçok ileri gelenleri de vardır. Bunun üzerine, halktan bazı insanlar; muhacirlere “bir çocuğu komutan tayin etti!” diyerek ileri geri konuşmaya başlamışlar, bunu duyan Resûlullah, çok kızmış ve minbere çıkarak cemaate şöyle seslenmiştir: “Usâme hakkındaki sözleriniz bana ulaştı. Siz onun komutanlığım tenkid ettiğiniz gibi, daha önce babasının komutanlığını da tenkit etmiştiniz.. Gerçek şu ki, o komutanlığa layıktır. Nitekim babası da komutanlığa layıktı.

 

Usame komutasındaki ordu hareket etmek üzereyken, Allah Resulü darı bekaya irtihal etmiştir. Halife olan Hz. Ebu Bekir (r.a.) “Resûlullah (a.s.)'in atadığı bir komutanı görevden almak kesinlikle bana düşmez" diyerek tavrını ortaya koymuştur.

 

3- Hz. Ömer yaralandığında kendisine: "Halife seçmeyecek misin?" diye sorulduğunda verdiği cevap: "Eğer (seçimi) terk edecek olursam, bunu benden daha hayırlı biri terk etmiştir ki o, Resûlullah (a.s.)'dır. Eğer halife seçecek olursam onu benden daha hayırlı olan biri yapmıştır ki o da Ebû Bekir'dir”

 

Yine Hz. Ömer şöyle der: “Medine’nin yüksek bir semti olan Umayye b. Zeyd oğulları mahallesinde otururken ensardan bir komşum vardı. Rasulullah’ın (a.s) meclisine sırayla bir gün o, bir günde ben giderdik. Ben gittiğimde o gün gelen vahiy ve diğer şeyleri ona bildirirdim, o gittiği zaman aynı şeyi o bana yapardı.”

 

4-Sa'îd b. el-Müseyyib'den: "Ben, Osman (r.a.)'ı Resûlullah’ın oturduğu yerde otururken yemek istettiğini ve ateşin değdiği bu yemeği yedikten sonra kalkıp namaz kıldığını ve sonrasında: “Resûlullah'ın oturduğu yere oturdum, Resûlullah'ın yediği yemeği yedim ve Resûlullah'ın kıldığı (gibi) namazı kıldım.”

 

5-Meysere b. Ya'kûb et-Tuhevî: "Ben Ali (r.a.)'ı ayakta su içerken gördüm ve ona: 'Ayakta mı içiyorsun?' diye sorunca, cevaben bana: 'Eğer ayakta içiyorsam bu, Resûlullah (a.s.)'i ayakta içerken görmüş olmamdandır. Eğer oturarak içiyorsam bu da, Resûlullah’ı (a.s.) oturarak içerken görmüş olmamdandır. dedi.(Rasulullah’ın içtiği su muhtemelen abdest sonrası ayakta içmeyi adet haline getirdiği su ya da zemzem di)

 

6-Ali b. Rebî'a şöyle demiştir: "Hz. Ali'nin binmek için bir binek getirdiğini gördüm. Ayağını üzengiye koyduğunda: 'Bismillah' dedi. Bineğin üzerinde doğrulunca: 'Elhamdülillah' ve “Sübhânellezî sehhare lenâ hazâ ve ma kunna lehu mukrinin ve inna ila rabbina lemungalibun.” dedi. Sonra üç defa tekbir getirdi ve üç kez hamdetti. Daha sonra: “Sübhâneke la ilahe illa ente, kad zalemtu nefisî fağfir lî” dedi ve güldü. Ona: 'Niçin güldün ey müminlerin emiri? diye sordum. Bana şöyle dedi: 'Ben Resûlullah'ın (a.s.) böyle yaptıktan sonra güldüğünü görmüş ve kendisine “Niçin güldün ey Allah'ın Resulü?' diye sormuştum. O da bana: Kul, “Rabbiğfirli” deyince bu Allah'ın hoşuna gider ve kulum benden başka kimsenin günahları affedemeyeceğini bildi, der demişti.”

 

7-Mücâhid şöyle demiştir: "İbn Ömer'le birlikte bir seferdeydik ve bir yere ulaştık oradan hemen saptı, kendisine niye böyle yaptığı sorulunca: Ben Resûlullah'ı böyle yaparken gördüm ve yaptım' dedi. Yine o, Mekke ile Medine arasında bir ağacın altına geldiğinde onun altında gölgelenir kaylûle yapar ve Resûlullah'ın böyle yaptığını söylerdi.”

 

8-Ömer b. Hattâb (Hacer-i Esved) için rükünde durarak: "Biliyorum sen bir taşsın, eğer Habibim’i (a.s.) seni öperken veya selamlarken görmeseydim, seni ne öper ve ne de selamlardım.” demiş ve şu ayeti okumuştur: “Andolsun ki Allah'ın elçisinde sizin için (kendisine uyulacak) en güzel bir örnek vardır.”

 

9-Hz.Ali cenazenin geçerken kalkılması hakkında: "Bizler Resûlullah'ı kalkarken gördük, kalktık, oturduğundaysa oturduk.” demiştir.

 

10-Resûlullah (a.s.) fetih günü, müşriklere celâdet ve kuvvetlerini göstermeleri için Sahabîlere ve yanındakilere omuzlarını açmalarını(ızdıba) ve tavafta hızlı yürümelerini (remel) emretmiştir. İslâm devleti güçlendiğinde Hz. Ömer bu amelin illetinin son bulduğunu düşünmüş ve: "Bugün Allah, İslâm'ı hâkim ve güçlü kılmış, küfrü ve kâfirleri de bertaraf etmiş olduğuna göre remel yapmanın ve ızdıbanın ne gereği var? Ancak buna rağmen bizler, Resûlullah (a.s.) döneminde yapmış olduğumuz şeylerden hiçbirini bırakmayız.” demiştir.

 

11-Abdullah b. Ömer'e: "Sefer namazını Kuranda bulamıyoruz" denilince, O: "Allah azze ve celle Muhammed’i (a.s.) bizlere gönderdiğinde hiçbir şey bilmiyorduk, hiç şüphesiz Muhammed (a.s.)'i nasıl yapıyor gördük ise öylece yaparız"' demiştir.

 

12-Salim, Abdullah b. Ömer'den Resûlullah’ın (a.s.) şöyle dediğini rivayet etmiş: “Allah'ın kadın kullarını mescitte namaz kılmaktan alıkoymayın.” Abdullah'ın bir oğlu (itiraz ederek): “Kesinlikle onları engelleyeceğiz” deyince Abdullah şiddetli bir şekilde kızmış ve kendisine: "Ben sana Resûlullah'ın hadisini anlatıyorum, sen ise onları engelleyeceğiz diyorsun!”

 

13- Rasulullah'ın (a.s.) ashabından olan Ebu Said Abdullah b. Muğaffel el- Muzeni (r.a.), akrabalarından birinin sapanla taş attığını görünce onu bu hareketten menederek şöyle dedi: Peygamberimiz sapan taşı atmaktan nehyetti zira o, ne av öldürür, ne düşman yaralar; o, yalnız göz çıkarır ve diş kırar buyurdu. Sonra İbn-u Muğaffel o adamı tekrar sapan attığını görünce dedi ki: Vallahi seninle bir daha konuşmam. Ben sana Allah'ın Rasulü'nün sapan taşı atmaktan menettiğini söylüyorum. Sen bunu yapıyorsun. (Buhari, Muslim)

 

14-İmam Azam Ebu Hanife: “Rasulullah'dan gelen hadisin baş ve gözümün üzerinde yeri vardır.”

 

15-İmam Şafii: “Bana Rasulullah'dan sahih bir hadis rivayet edildiği halde, onunla amel etmezsem, aklımın gitmiş olduğuna sizi şahit tutuyorum.”

 

16-İmam Malik: “Bizim içtihatlarımızın başkası tarafından ya reddedilir veya başkasınınkini reddeder, fakat Rasulullah'ın kabri şeriflerini işaret ederek Bu kabrin sahibinin sözleri müstesnadır.”

 

17-Mücahid; "Sonra bir şey hakkında çekiştiniz mi hemen onu Allah'a ve Resulü’ne arz ediniz." (Nisa/59) mealindeki ayetin tefsirinde: İşi Allah'a havale etmek Kur'an-ı Kerim'e, Rasulullah'a havale etmek ise hadisin hükmüne havale etmek anlamındadır.” Der.

 

Kaynak:

 

1-İ'laü's-Sünne, Zafer Ahmed et-Tehanevi, Yeni Usulü Hadis, İbrahim Canan

 

2-el-Menaru'l Münif, İbni Kayyım Cevziyye, Cantaş Yay.

 

3-Mevzu Hadisler, M.Yaşar Kandemir,D.İ.B.

 

4-Akıl Vahiy Açısından Sünnet, Dr. Mehmet Erdoğan, İFAV

 

5-el-Muvafakat, Şatıbi, İz Yay.

 

6-Kur'an Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Yay.

 

7-Mevzu Hadisler, Abdulfettah Ebu Gudde, İnsan Yay.

 

8-Sünneti Anlamada Yöntem, Yusuf el-Kardavi, Rey Yay

 

SAHABENİN HADİS RİVAYETİ KARŞISINDAKİ TAVRI

 

Sahabe, Hz. Peygamberin (a.s.) “Kişiye günah olarak duyduğunu söylemesi yeter” ve “Kim bana kasten yalan (bir hadis) isnad ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın” hadislerini şiar edinmişlerdi. Hz. Peygambere (a.s.) ait olmayan hadislerin olabileceği endişesiyle hassas davranırlar ve en az bir şahid olmadan hadisi kabul etmezlerdi. Canlarını, mallarını Peygamber için feda eden ona gelecek zararın kendisine gelmesini arzu eden sahabe, onun ağzından çıkan her söze ve yaptığı her harekete sebebi belli olsun ya da olmasın sımsıkı sarılırdı.

 

1-İbni Şihab’ın anlattığına göre bir nine miras hakkını öğrenmek için Hz. Ebubekir’e gelir. Ebubekir, “Senin için ne Allah'ın kitabında ne de Rasulullah'ın (a.s.) sünnetinde bir şey bulabiliyorum" der ve sonra bu hususu sahabeye sorar. Muğire ayağa kalkarak şöyle der: "Rasulullah’ın (a.s.) yanında bulundum, nineye altıda bir veriyordu.” der. Hz. Ebubekir:"Buna şahidin var mı? diye sorar. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme ona şahitlik eder. Hz. Ebubekir de bu doğrultuda karar verir. (İbni Hacer, Nüket 1/243)

 

2-Hz. Ömer, birinin getirdiği haber üzerinde şüphelenince araştırmaya koyulurdu. Zehebi, bu kondu Said b. İyas'dan şöyle bir olay nakleder: Ebû Musa'l-Eş'arî, bir gün halife Hz. Ömer'e kapıdan üç kere selam verir. Kendisine içeri girmek için izin verilmeyince geri döner. Hz. Ömer arkasından adam göndererek niçin geri döndüğünü sorar. O da Rasulullah’dan (a.s.), "Sizden biriniz üç defa selam verdiğinde, cevapsız kalırsa geri dönsün.” hadîsini gerekçe gösterir. Hz. Ömer ona: “Ya bunun doğruluğuna delil getirirsin ya da sana şöyle şöyle yaparım/canına okurum.” der. Ebû Musa rengi değişmiş olarak sahabeden bir topluluğun yanına varır. Topluluk ona:

 

—Bu halin ne!?

 

—Sizden biriniz, Rasulullah(a.s.)tan şöyle bir hadîs işitti mi?

 

—Evet. Hepimiz işittik, derler ve içlerinden birini onunla birlikte Hz. Ömer'e göndererek Ebû Musa'nın lehinde şahitlik ettirirler. (Müsned, 4/393)

 

Hz. Ömer (r.a.), Ebu Musa’ya “ben seni itham etmedim fakat araştırmak istedim” (Zehebi, Tezkire 1/13) sözüyle gerçek amacının ne olduğunu en güzel şekilde göstermiştir.

 

3-Hz. Ali de hadîs nakleden kimseden yemin alırdı. (Zehebi, Tezkire 1/13) Hz. Ali’nin bu tavrının, Peygamber(a.s.) adına yalan bir söz yayılmasını önlemek olduğu açıktır.

 

4- Ebû Hureyre, “Halk, Ebû Hureyre çok hadîs rivayet ediyor deyip duruyorlar. Halbuki şu iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim" deyip, “İndirdiğimiz apaçık ayetleri ve doğruyu, Biz onları insanlar için kitapta iyice açıkladıktan sonra, gizleyenlere Allah da bütün lanet edebilenler de lanet eder. Ancak tövbe edip kendilerini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. Ben, onları bağışlarım. Ben, çok çok tövbe kabul ederim ve çok bağışlarım.” (Bakara, 159–160) ayetlerini okur ve sözüne şöyle devam eder: "Muhacir kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensar kardeşlerimiz de malları için çalışmakla meşgul olurken Ebû Hureyre boğaz tokluğuna Rasulullah’ dan (a.s.) hiç ayrılmaz ve onların hazır bulunmadıktan meclislerde hazır bulunur, onların belleyemedikleri sözleri bellerdi” (Buhari, İlim 42; Müslim, İman 229; Muvatta, Taharet, 29)

 

5- Ebû Zerr el-Gıfâri’nin kendisini hadîs naklinden alıkoymak isteyenlere şu sözü, insaf ehli için yeterlidir: Kılıcı enseme dayasanız, ben de Rasulullah'dan (a.s.) duyduğum bir sözü başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem o sözü elbette size yetiştiririm.” (Buhari, İlim 10, Darimi, Mukaddime 46)

 

6-Ebu Nadre, Ebu Said’il Hudri’ye (r.a.) “Bizlere hadis yazdırmaz mısınız? Zira bizler ezberleyemiyoruz.” Dediğinde, O.“Sizlere yazdırmayacağız ve bunu Kur’anın yerine koymayacağız. Ancak bizler, Rasulullah’dan (a.s.) nasıl ezberledikse sizlerde öylece bizlerden ezberleyiniz.” (Darimi, 1/122)

 

7-Hz. Ömer'in rivayeti hoş görmekten alıkoyan sebep, o sözün Hz. Peygamber’e (a.s.) ait olduğunu kesinleştirmek istemesidir. Bunu rivayet eden sahabeden şahit getirmesini istemesiyle anlıyoruz. Bu sebeple onun, karışıklığa düşmeyeceğinden emin olduğu ve güvendiği kimselere yazdığını görmekteyiz. (Muhtemelen) Hz. Ömer, ümmetin Allah'ın kitabını koruma altına aldıklarını ve bir Mushaf haline getirdiklerini gördükten sonra kitabete izin vermiştir. Bunu, Amr b. Ebî Suf'vân'ın, Ömer b. Hattâb'dan "İlmi yazıyla kaydediniz" dediğini duyduğu yolundaki rivayet de güçlendirmektedir. ( Câmi'u Beyani'l-İlm ve Fadlihi I/72.)

 

8- Abdullah b. Mesud (r.a.) ise şöyle demektedir: "Hz. Peygamber döneminde 'istihare' ve 'teşehhüd' harici bir şey yazmıyorduk." Bu ise Sahabîlerin, Hz. Peygamber döneminde Kuran ı Kerim haricinde bazı şeyleri yazdıkları ve İbn Mesudun kitabete karşı çıkmadığının apaçık delilidir. (İbni Ebi Şeybe, 1/115)

 

9- Müminlerin annesi Hz. Aişe (r.a.) kız kardeşinin oğlu Urve b. ez-Zübeyr'e: "Ey oğlum, bana senin benden hadis yazdığın ve daha sonra da bunları başkalarından yineleyerek yazdığın haberi ulaştı." demiş, Urve de kendisine: "Ben, senden bir şekilde duyuyorum ve daha sonra başkalarından değişik şekilde dinliyorum" deyince Hz. Aişe ona: "Anlam itibariyle bir tezat görüyor musun?" diye sormuş, o da kendisine: "Hayır" deyince; öyleyse bir mahzuru yok." demiştir. Şayet Hz. Âişe kitabeti hoş görmemiş olsaydı hiç şüphesiz Urve'nin böyle yapmasını kendisine yasaklar ve en azından engel olmaya çalışırdı. (el-Kifaye, 205)

 

10- Sahabeden Abdullah b. Amr’ın (r.a.) “es-Sahifetu’s-Sadika” adına verdiği ve içerisinde bin kadar hadisin bulunduğu kitap vardır ve bunun tamamı Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde mevcuttur. Eğer yasak kesin bir hüküm olsaydı Abdullah b. Amr’ın (r.a.) bunu yazmazdı.

 

11- Ebû Hureyre şöyle demiştir: Ömer'e hadis(rivayet)im ulaşmıştı, beni çağırtıp: 'Falanın evinde, Resûlullah (a.s.) ile birlikteydik ve en yanımızdaydın değil mi?' diye sordu. Ben de: 'Evet ve bunu bana niye sorduğunu da biliyorum.' dedim. Ömer: 'Peki niçin sordum?' diye sordu. Cevaben: 'Resûlullah (a.s.) o gün: “Kim bile bile bana yalan isnad ederse ateşteki yerini hazırlasın.” buyurmuştu, dedim. Ömer: (öyleyse)git ve hadis rivayet et!' dedi.” (el-Bidaye ne’n-Nihaye,8/107, Siyeru A’lami’n-Nübela, 2/434)

 

12- İbn Ömer, Ebû Hureyre'nin: "Kim bir cenazeye evinden çıktığı andan itibaren eşlik eder ve namazını kılar, ayrıca defnedilinceye kadar takip ederse ona iki 'kırat' ecir vardır, Her 'kırat' Uhud mesabesindedir. Kim de cenazenin namazını kılar ve dönerse ona da Ubud mesabesinde ecir vardır.”' hadisini duyduğu zaman Hz. Âişe'ye birini gönderip Ebû Hureyre'nin rivayet ettiği bu hadisi sordurmuştur. Hz. Aişe de, İbn Ömer'in elçisine: "Ebû Hureyre doğru söylemistir" demiş ve bu haber İbn Ömer'e ulaştığında elindeki çakıl taşını yere savurup: "Şüphesiz birçok 'kıratı' kaçırdık" ' diye hayıflanmıştır.

 

Bir rivayete ise İbn Ömer: "Ey Ebû Hureyre, sen Hz. Peygamberi en iyi tanıyanımız ve hadislerini en iyi koruyanımız/bilenimizsin" demiştir.” (İbni Sa’d, Tabakat, 2/118; el-Bidaye ne’n-Nihaye, 8/107; Fethu’l-Bari, 1/225)

 

Kaynak:

 

1-İ'laü's-Sünne, Zafer Ahmed et-Tehanevi, Yeni Usulü Hadis, İbrahim Canan

 

2-el-Menaru'l Münif, İbni Kayyım Cevziyye, Cantaş Yay.

 

3-Mevzu Hadisler, M.Yaşar Kandemir,D.İ.B.

 

4-Akıl Vahiy Açısından Sünnet, Dr. Mehmet Erdoğan, İFAV

 

5-el-Muvafakat, Şatıbi, İz Yay.

 

6-Kur'an Sünnet Bütünlüğü, Necati Kara, İhtar Yay.

 

7-Mevzu Hadisler, Abdulfettah Ebu Gudde, İnsan Yay.

 

8-Sünneti Anlamada Yöntem, Yusuf el-Kardavi, Rey Yay.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...
Tamam o halde sende tefsirsiz Kuran direkt anlaşılır deme..

Tefsire gerek yoktur deme..

Dersen seninde tefsir yaptığını yinelerim..

 

 

"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.."

 

Nasıl namaz kılacağız ve nasıl kurban keseceğiz..

Bunun izahında ve uygulamasında peygambere ihtiyaç yokmu..

Bırakın ayetleri, bir kanun bile bir çok yoruma açık oluyor ama ancak uygulayıcının uygulaması emsal teşkil ediyor.

Şimdi sen ayette geçen kurbanın kurban, namazında namaz olmadığını sölüceksin..

İşte fark burada benden hadis yada sünnet bekliyorsun ama aramızda bir uçurum var..

Sen bir çok şeyi reddediyorsun zaten..

Bu durumda sana yüzlerce ayet getirsem ne olacakki..

 

işte bu cevap gayet mantıklı .kralx

 

dikkat ediyorumda aslında haksöz de ateist,inançsız birisi değil düşünceleriyle savaşıyor gibi,yani peygamber için atılan iftiraları tek tek sıralayan haksözle ve bunalrın yanlış olduğunu söyleyen fakat bunları hadislere insanların koydukalrını söyleyen haksöz ,başka yazılarında peygamberin tamamen kuran ı kerimi kendisinin yazdığını söylüyor.ve, o zaman inanıyordum şimdi iananmıyorum diyede açıklıyor.anladığım kadarıyla haksöz haklı olduğu kısımlarda da inanan insanlardan kendine destek bulamayınca tamamen inançsızım demiş.fakat benim anladığıma göre sadece ''akla yatkın olmayan ayet,ve hadislerden ve uygulamalara'' tepkili.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.