Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

pcked

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    67
  • Katılım

  • Son Ziyaret

pcked tarafından postalanan herşey

  1. NOT: Yaratıcı ile ilgili düşüncem deistlik çerçevesinde idi, fakat bu durum tamamen değişmiştir. kişisel yaratıcı düşüncemi bu linkte yayınladım: http://www.turkish-media.com/forum/topic/306197-deistlik-ara-geçiş-dönemi
  2. Deistlik Ara Geçiş Dönemi Dinsiz olmak fakat yaratıcıya(tanrı) inanmak, adına deizim denilen düşünce, bu görüşlerim değişmiştir. deistlik bir ara geçiş dönemidir denirdi, gerçekten doğru bir tesbit. deistlik ciddi düşünüldüğünde yaratıcı olduğu düşüncesine, yani bir tanrıya zoraki tutunmaya çalışmaktan ibaret. aslında işin biraz komik bir yönüde var, yerleşik alışkanlıklar zoraki tutunma süreci yaşatıyor insana dinlerin her yönüyle insan üretimi olduğu kolayca ortaya çıkacak bir düşünce, fakat konu yaratıcıya(tanrı) geldiğinde zoraki bir tutunma çabası oluşuyor. Konu dinler olduğunda bilinmezci olmaya gerek olmuyor, yani dinler gerçekte olabilir, yalanda olabilir var veya yok görüşü ortaya çıkmıyor, sonuç çok net tesbit ediliyor ve bariz insan üretimi olduğunu anlıyorsun. İnsan üretimi inançlardan kopuş süreci, inancın kaç parçadan oluşuyor ise, sondan başlayarak ve tek tek bu parçaları bırakarak gerçekleşiyor. bu bırakma zihnin özgürleşmesidir, fakat insan alışkanlıkları’da bir anda ortadan kaybolmaz izleri kalır diye düşünüyorum. Yaratıcı-din-mezhep……. Diyerek genişletilen inançlar bu sıralama ile kendine yön bulmuş. Düşünme, sorgulama, mantık yürütme süreci direk yaratıcıdan başlayabilmiş olsa ve yaratıcı düşüncesinin’de tabiki insan düşüncesiyle oluşturulduğu tesbiti yapılsa, din ve mezhep inançları üzerine hiç düşünmeye bile gerek kalmadan onlarda zihinlerde kaybolup gidebilirdi. Fakat zihin nasıl bir sıralama ile tek tek inançlarını oluşturup genişletiyor/çoğaltıyor ise, kopuşlarda yine bir sıralama ile tek tek oluyor, fakat sıralama bu sefer tersten tek tek gerçekleşiyor. Aslında şu’da çok net bir tesbit’ki mezhepler dinlerin farklı yansımalarından başka bir şey değildir, o zaman din ve mezhepleri birbirinden ayıramayız bir bütün olarak rahatlıkla bakabiliriz, öyleyse kopuş dinle başlar, mezhep dinin içindedir. Ama aynı şeyi, yaratıcıyla/dinleri aynı şey diyerek bütünleştiremeyiz, yaratıcı soyut kalır, din somut(kelimeler rütüeller) . öyleyse kopuş dinle başlar dedik ve kopuş gerçekleşti, ortada ne kaldı_?, belki dini değil ama evrensel yaratıcı(tanrı) inancı kaldı, bu sadece soyut bir düşünce somut yaşamımız içinde ne anlamı var, ne alam ifade ediyor. Din olmayacaksa Yaratıcı vardır demekle, yoktur demek arasında ne fark var_?. Evet bunun aksi bir ikileme ben’de uzun zamandır düşmüştüm, fakat bu geçiş dönemini tamamlayıp doğru olanı zaman içinde mantığımla daha iyi kavradım. Çok bariz ortaya çıkan bir şey varki Yaratıcı vardır demek için dine ihtiyaç duyarsın, bakın taşlar yerine oturuyor. düşünen insanın yaratıcı vardır dediği, sonra din oluşturduğu çok net ve anlaşılıyorki din günümüzde bildiğimiz gibi zebur, Tevrat, incil, kuran, diye dört kitaptan oluşan bir sıralamayla başlamamıştır. Din insanlık tarihi boyunca yaratıcı inancı oluşturulduktan sonra hemen oluşturulmuştur. Güneşe,aya,ateşe,suya,ineğe,elle yapılmış putlara,börtüye böceğe v.s tapmak bir dindir. Kim demiş illa yazılı metne din denir diye, varmı böyle bir şey. ayrıca isimlerin bir önemi yokki, biri ismine tapınma demiş, biri’de din demiştir, aynı düşüncelerin, şekillerin farklı ifadeleri/ isimleri sadece. Ama din kendini 4 kitapla başlatan kendinden önceki rütülleri içinde bulundururken bir yandanda onları inkar eden bir inanış. yazılı metin dinler kendini kısıtlayabilir, amacı başlangıcı ve sonu kendi dar alanına sıkıştırıp her şeyi kendinden muktedir görmek /göstermektir. Fakat biz kendimizi neden kısıtlayalım. Din zihinlerin çöplüğünde yerini aldığında, yaratıcı(tanrı) inancı/düşüncesi bir anlam ifade ediyormu. Yaratıcı vardır veya yoktur demek bir anlam ifade ediyormu. Şimdi düşünelim; zihnimizde insanlık tarihinde çok çok gerilere gittiğimizi farzedelim, yaratıcı düşüncesinin hiç olmadığı bir an’a bu zaman inanç yönünden sıfır noktasıdır. İnsan çeşitli doğal sebeplerden mesela ;güneşin gücünden/ ısıtmasından /yaşamsal faydasından veya suyun serinletmesinden/ temizlemesinden/ yaşamsal faydasından v.b nedenlerle güneşe veya suya veya her ikisini birden yaratıcı(tanrı) dedi, etrafındaki insanlarla (aile/kabile/ aşiret neyse)dedi’ki bu yaratıcıdır. Sonra diz çöküp kendi dilinde cümleler söylenmeye başladılar, fiziksel hareketler yapmaya başladılar (el açmak/ateş etrafında dans etmek/yiyeceklerini sunmak/insan sunmak v.s) işte bu yaptıklarının adı din’dir. Bu tanrı inancı ve din ritüelleri zaman içinde değişe değişe bir noktaya kadar gelinmiştir ve insan mantığıyla bu durumu analiz etmeye, sorgulamaya başlamıştır. Bu sorgulama mantıklı düşünme sonrasında dinlerin insan üretimi olduğunu kesinleştirmiştir. geriye bir yaratıcı(tanrı) düşüncesi kalmıştır, yaratıcı(tanrı) dinler gibi somut kelimeler veya rütüeller üzerinden mantık yürütülecek analiz edilecek bir durum değil, Soyut bir durum. Şimdi insan bu durumda vardır veya yoktur deme itiyacını neden hissetmeli, mantıken bunu hissetmesi gereken tek kişi bu yoktan ortaya varlık atan insandan başkası değildir. Yani bu var diye veya yok diye kanıtlanabilecek bir şey değildir, sadece bir kelimden ibarettir, sözcüktür. O sözcüğü anlamlandırmaya başladığımızda zaten din oluşturmuş oluyoruz. Şimdi hokabokatoka diye ************* bir isim uydursak, bu isme bir simge, o simgeye bir anlam yüklesek aradan uzunca yıllar geçse ve bir çok insan sorgulayıp, düşünüp, mantıklı analizini yaparak bunları bizim atalarımız o dönemin bilinç düzeyinde kendisi üretti dediğinde, inanan kişiler o zaman kanıtla dediğinde(sanki ortada kanıtlanması gereken bir şey varmış gibi) karşı görüş olarak sende tersini kanıtlayamazsın dediğinde durum ne olur %50 %50 yani ne var/ne yok bilinmezci bir durum. Olabilirde, olamayabilirde, bilmiyorum demek, objektif bir bakış açısı gibi görünüyor. Yalnız burada bir anormalik var bu hokabokatoka ismini ortaya atan kişiyle irtibat kurma şansımız olsa idi eğer afyonun dozu kendi uydurduğunu bile unutturacak seviye’ye gelmemiş ise evet zamanın gerekliliğinde ben uydurdum derdi ve belki sorun ortadan kalkardı (önemli bir noktada şu; bu yaratıcı(tanrı) fikrini ortaya ilk atan zihin bilinçli bir zihin, fakat devam ettiren kitleyi genişleten zihinler’de bilinçli şekilde uyduran zihinlermi, yoksa ciddi ciddi böyle olduğuna samimiyetle kendini inandırmış kişilermi, dini yaşamlar gözlemlendiğin’de böyle bir ayrım kesinlikle hissedilemiyor, samimiyetle/takkiye eşit, çok karmaşık, her şey bir birine girmiş durumda gözüküyor. Ayrıca ortaya atılmış bir yaratıcı düşüncesini içinde bulunduğumuz toplumdan ezbere aldığımıza göre, bunun varlığı ve yokluğu üzerine bir kanıt ancak var olduğunu söyleyenin boynuna borçtur. Objektiv düşünen, akıl yürüten bir insan, uzun uzadıya ‘’varmı ‘’ yokmu’’ _? bunu düşünmeye neden ihtiyaç duysun. örneğin; gözlerimiz kapalı, hiç bir dış görüntü veya ses yok, düşünce oluşuyor; acaba gözümün görmediği ve dokunamadığım bir canlı bulunduğum ortamda varmı yokmu, sonra karar veriyorum, gözümle görmediğim, kulağımla duyamadığım, fiziksel olarak hissedemediğim özelikte bir canlı ise, var olabilirde yok olabilirde = bilemiyorum diyoruz (ve yukarıda bulduğumuz %50-%50 sonucu ile aynı sonuca vamrış oluyoruz). Bu oluşturduğum düşüncemin benim yaşamıma nasıl bir katkısı olabilir, gözlerimi açtığımda ayağa kalkıp yürüdüğümde ondan hiç bir şekilde etkilenmiyorsam, ki oluşturduğum düşünce gereği, ne fiziksel, ne ses, ne görüntü iletişimi kurulamayacak hayali bir düşünce bu, somut yaşamıma hiçbir +- etkisi olamaz. Demekki yaşamımıza ruhsal değil kesinlikle fiziksel somut + katkısı olmadığı sürece düşüncelerimiz bizi gerçekten esir alabiliyor. Fiziksel somut yaşamdaki eksileri zihinsel dünyamızda + yapma çabasıyla sahte yalan zihinsel bir dünya kuruyoruz. normalde bir çok anlatımlarda(teoriler dahil) bunun tam tersi söylenir biliyorum’’ yaşadığımız fiziksel dünya bir yansımadır, rüya halidir, uyku halidir ‘’ v.s deniyor. bu konuda benim düşüncemin anlaşılması için kısa bir örnek vermek istiyorum; olaki bizler birer hologram yansımasıyız, bizler bir rüya kişisiyiz, ne farkeder. sonuçta bizim somut yaşam algımız, acılarımız, sevinçlerimiz, bizim boyutumuz için ne kadar gerçekse, işte odur bizim gerçeğimiz. bir rüyanın insanı olmamızın ne gibi bir önemi olabilirki.
  3. Sonuç tesbiti ''Tanrı İnsan Projesinde Başarılı mı?'' sorusu için yapılacaksa, bizim mantık yürütmemizle din'in anlattığı yaratıcı çoktan pişman olmalıydı, tabi gerçek olsaydı. ama biz yaratıcıyı sadece yaratıklarından (kendimizde dahil) somutlaştırabiliyoruz. bilinmezin ortasındayız, bu bilinmezin içinde yaşıyoruzda ama devamı yok, yok işte. yaratıcının başarılı olup olmadığını tartışabilecek konumda olduğumuzu düşünmüyorum. sonuçta yaratanın maksadı, niyeti ancak kendini bağlayacağından yaratıklarını memnun etmek zorunda veya mecburiyetinde olduğunu düşünmekte muhteşem egomuzun eseri olabilir ancak. insanın çektiği yaşamın zorluklarının yaratıcıyla hiç ilgisi olmadığı halde bir seçeneğimiz hep var beğenmeyen üreme yapmaz olur biter, doğmamak elimizde değil ama, doğrumamak elimizde. Aslına bakılırsa hiçte zalim bir yaratıcıya sahip değiliz (eğer kendimizi yaratıcı olarak görmüyorsak). ne dedik yaratıcıyı ancak yarattıklarından somutlaştırabiliyoruz, tüm canlıları yaratmış onların tüm yaşamsal ihtiyaçlarınıda yaratmış, gerisi biz insanların paylaşmayı becerememesi. ama diyebilirizki hiç egomuz olmasaydı, hiç hırslarımız olmasaydı, hiç hastalıklarımız olmasaydı bizi öyle yaratsaydı, evet insani olarak bizim mantığımız bunları söylüyor ama bozulma ihtimali olmayan bir yaratım doğanın kendisinde yok, yani -+ zıtlığını yaşamın her alanında görüyoruz, dünya bunun üzerine kurulmuş gözüküyor. Bakın dinleri rahat rahat tartışabiliriz ve çok mantıklı cevaplar, karşıt görüşler, akıl yürütebiliriz, çünki yaşamın içinde somuttur. ama bunun dışına somuttla soyut arasındaki geçiş köprüsündeki soru ''bunların bir yaratıcısı (kaynağı) olmalı/vardır '' dedikten sonra artık soyuta geçmişizdir ve hiç birimizin soyutta vereceğimiz cevapları yok, genelde saçmalarız. Yaratıcıyı düşünerekte kendimizi fazla meşgul etmemize gerek yok, odak noktamız ''insan,canlılar,doğa'' (aslında bu üçünü tek bir isimlede ana biliriz bir birine bağlı sonuçta) olmalı ve bu merkezde yaşamak zorundayız. din,dil,mezhep,ırk,milliyetçilik,ideolojiler bunların hepsi ayrıştırıcıdır, her biri insanın yaşam içinde çektiği sıkıntıların eleştirisini yaparak bir gurup kurar ve doğal olarak kendi karşıt gurubunun oluşmasına neden olur, bu karşıt guruplar fikirsel veya fiziksel sürekli çatışır durur. asıl tartışılması gereken sistemin kendisidir, parasal sistem ve ona bağlı yaşam biçimidir. ''zeitgeist belgeselleri''ni izlemelisiniz. foruma link vermiştim ama forumda yayınlanmıyor sanırım linkler silinmiş. en iyisi google'a ''zeitgeistizi'' yazıp karşınıza gelen ilk siteye girin, ilgileneceğinizi düşünüyorum.
  4. Değerli arkadaşım yazımı beğendiğin için teşekür ederim. istersen yaratıcı konusundaki düşüncemi detaylandırıp netleştirelim. Yaratıcı inancıyla, din'in anllatığı yaratıcı inancını karıştırmamlıyız. ben inanıyorumki bugün ben ateistim diyen insanların azımsanamıyacak miktarı bunu din öyle söylüyor diye ateist olmaktadır (yani genelde insanları ateist yapan yine din'in kendisidir). din kendisini (din adamlarının yorumlarından) hadislerle, ibadet şekilleriyle ben bir bütünüm diye tarif ediyor ve herhangi birini sorgulamak, kabul etmemek yaratıcıyı inkar etmektir diyede sabitliyor. düşününce eleştirlen din'in kendisi iken yine kendisinin yaptığı bir tesbitle insanların yaratıcıyı inkar ettiğine hükmetmek sadece din'in kendisini bağlar. Evrimin ortaya koyduğu şey yaratıcının varlığı, yokluğu v.b bir şey değil, yaşamın nasıl başladığıdır.(neyin,kimin başlaltığı değil) sonrasında türlerin, bu içinde yaşadığımız dünyanın geçirdiği süreci bilimsel olarak delilleriyle kanıtlamaya çalışıyor, anlatıyor.
  5. Dinin anlattığı yaratıcıdan sayısız mizah çıkarılabilir, çünkü din zamanın gerekliliğinde ihtiyaç duyulmuş insan tarafından yazılmış dünyanın ilk ''anayasa kitabından başka bir şey değildir ve her anayasa kitabı gibi gelişen insan bilincine, zamana yenilir, yamalanmaya ihtiyaç duyar. bu konuda bir ana başlıklı konu açmak istiyorum o sebeple detaya girmeye lüzum görmüyorum. yeni konu ana başlığı şu olacak '' DİN İLK ANAYASA KİTABIDIR '' okursanız sevinirim. Yaratıcı inancı dinlerle başlamamıştır, bilinen tarih boyunca insanlar (güneşe, aya, suya, eliyle çamurdan yapmış olduğu puta, hayvan kafasına mana vererek de olsa) yaratıcıya inanmıştır. insanların genel çoğunluğunun din öyle söylüyor diye ateist olduğunu düşünüyorum, sorgulanan dinin kendisi iken din beni hadislerimle, ibadet şekillerimle bir bütün olarak kabul etmezsen Allahsız olursun dediği için insanlar otomatikman ateistlik kapısında kendilerini bulmuş oluyor. Dindeki yaratıcının bir cennet ve cehennem anlatımı var ki gülmekten adam öldürür, şeytanla girilmiş bir iddia var ki evlere şenlik, çoktan kaybedilmiş bir iddia. daha çok şeyler anlatılabilirdi son sözümüz din herhangi bir ulusun yazdığı bir '' anayasa kitabıdır '' tespitini yaptığımızda her şey yerli yerine oturuyor, en azından benim kafamda oturdu. o sebeple dinden verilecek örneklerde bir anlam ifade etmiyor, boşlukta kalıyor. http://www.turkish-m...yasa-kitabidir/
  6. Benim düşünceme göre din zamanın gerekliliği içinde ortaya çıkmış bir anayasa kitabıdır. içinde ahlak, hukuk, adalet, insan hakkı yönünden çok değerli bilgiler vardır ve kendi döneminin çıkış tarihi düşünüldüğünde, yazılmış ilk anlaşılır anayasa olmasıylada, bugünki ulusal anayasaların kökeni olduğu düşünülürse ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Böyle bir anayasanın meydana gelmesine o günün şartları içindeki yaşam tarzının fazlasıyla acı vermesi ve mantıszlığı, anlamsızlığı etki etmiştir. bu mantığı durduracak seviyeye gelmiş yaşam biçiminin anlamsızlığı ve değişmesinin gerektiğine olan inanç, sessiz ve uzun yıllar yoğun düşüncelerle bir anayasa haline gelmiştir, muhtemelen peygamberin hira dağında yaşadıklarıda bunlardı. kölelik, kadın ticareti, tefecilik, herkezin su gibi tükketiği alkol, eğer doğruysa kız çocukların diri diri gömülmesi v.b bir sürü sebep ve bunların değişmesi gerektiğini düşünen beyin bilinçlenerek mutlaka bir anayasa ortaya çıkarabilir. uzun yıllar ve sadece bu sorunların nasıl düzeleceğini düşünen beyin bilinçlenmesini muhtemelen hızlandırmıştır. tabi bu anayasanın başlangıcı ve sonu arasında 23 sene geçtiği düşünülürse böyle bir anayasa kitabının oluşturulabilir olmasında hiç bir anormallik yok. ayrıca bu anayasanın halk tarafından kolay kabullenilebilir olması için halkın korkuları ve arzuları ön planda tutulmuştur. halkın arap halkı, iklimin arabistan iklimi olduğu göz önünde tutulursa cennet; bir arap'ın arzuları, cehennem; bir arap'ın korkularıdır ancak. bu durumun detaylarını yazı fazla yer kaplamasın ve ben az yorulayım diye yazmıyorum ama araştırbilir, iklimin meyvesi, giyimi, kültürü, evlilikleri, güneşin ve tozun yaşamdaki zorluğu diye sıralayabileceğimiz her şeyle cennet ve cehennemin bire bir uyuştuğunu görmemek için kör olmak gerekir. tabi eski alışkanlıklar çabuk unutulup terk edilemiyeceği için, puta tapılan dönemden kalma bir çok adet din'de'de yerini almak zorunda kalmıştır. örnek; hacerül esvet taşı, sefa ile merve arasında 7 tur atma geleneği. burada islam üzerinden konuyu yorumlarken genel tüm dinleri kapsayan bir yorumdur bu, ama gerçek bir anayasadan bahsedeceksek, islam ilk gerçek anlaşılabilir anayasadır diye düşünüyorum, veya diğerlerini çok az biliyorumdur. din'in diğer dinleride içine alması devamlılık atfetmesi kabullenirliğini hızlandırmıştır, geçişi gereğinden fazla zorlaştırmamıştır diyebiliriz, mekkeden medineye göçte medinede kıblenin yahudilerin inancına göre çevrilmesi, yahudilerin bu dine gelmesini sağlamayı başaramamış tekrar kıble yönün eski haline gelmesi ve ardından yahudilerle ilgili ayetin inmesi gibi olaylar bu anayasa etrafında tüm dünya insanının veya en çok insan topluluklarının toplanmasını sağlamak niyeti anlaşılıyor... Kölelerin din etrafında özgürlüğüne kavuşması ve bu uğurda savaşırken ne kadar cesurca davranacağı anlaşılabilir bir şey, yani düşününce bir sahibi olan kölenin çektiği eziyetler ve bir insana kulluk etmesi düşünüldüğünde, özgürlük için neler yapabileceğini bir hayal edebilirsek, neden barbar dedikleri herhalde daha iyi anlaşılır.(ama bu barbarlık zamanın gerekliliğinde en çok ihtiyaç duyulan özelliktir, yani bugün teknolojide en ileride olmakla, o günün barbarlıkta en ileride olmak anlayışı aynı kapıya çıkar yani yaşamak için ihtiyaç duyulan güce) Din etrafında'da olsa askerlik, her savaşta olduğu gibi epey cazibeli ve getirisi olan bir iş. yani önce din'ime katıl diyorsun ama katılmayınca yakıp, yıkıp, kesip, biçiyorsun. ülkemizden örneklendirmek gerekirse türkler içinde durum böyle olmuştur. genelde din'e geçiş kılıçtan dönme şekilde gerçekleşmiştir. yani topluluk din'i kabul etmiyorsa o zaman savaşmak zorunda, ya bendensin ya düşmanım mantığı. burada konu din falan değil aslında, dedim ya bu bir anayasa kitabıdır, bir ulus devlet kurulmuş, anayasa kitabı ve kuralları var, ve yola çıkmış ya bana tabisin, ya düşmanımsın, bana tabimisin diye soruyor, hayır diyen kılıçtan geçiriliyor, tabi geride kalanlar başlıyor kelimei şehadet getirmeye. yani dediğim gibi anayasası olan bir devlet gözüyle bakıldığında daha anlaşılır oluyor süreç, ihtiyaçtan oluşturulmuş bir topluluk, korkunun birlikteliğiyle genişliyor. kısaca toprak ve ganimet savaşları yapılıyor. yazılmış bir anayasa, etrafında sürekli çoğalan insanlar, yayılmacı bir askeri yapı var ortada. Şimdi tekrar geriye gidelim, din(anayasa)nın var olması beşeri ihtiyaçlar yönünden, dönemin kültürü, adeti neyse, çok eşlilik ve küçük yaşta kız ile evlenme durumunun kökünden değişmemesi ve olağan bir durum olarak devam ediyor olması o dönem için olağan sayılabilir. peygamberin ilk anayasayı yapmış olması insanlık yaşamı için ona büyük bir saygı uyandırmalı, bu yönüyle ben saygı duyuyorum bin yılda bir gelen insanlar deriz ya aynen öyle bir durumdur çünki bu. tabi yaşanan olayları bugünün bilinçlenmiş insani değerleriyle değilde, o günün bilinçlenme seviyesinde'ki insani değerleriyle anlamak gerek, yani kendi döneminin gerekliliği içinde değerlendirmek gerek. Dinlerin gelişim sürecine bakıldığında her çıkan din(anayasa), doğal olarak geçen zaman ve gelişen insanın bilinçlenmesine yenik düşerek kendi soru işaretlerini ve mantıksızlıklarını ortaya çıkarmıştır. her yeni çıkan din'de(anayasa) bir önceki din'in(anayasaının) soru işaretlerini ortadan kaldırmış ve ortaya çıkış tarihi itibariyle aralarındaki zaman farkından kaynaklanan değerleride + olarak eklemiş ve yeni bir din(anayasa) olarak ortaya çıkmıştır. bu bir birinin eksiklerini ve soru işaretlerini yamalama işlemi son dine kadar devam etmiş, son din ben sonum, diğer dinlerde bendendir demiş ve diğer dinlerin akibetini iyi bildiğinden onlar değiştirildi ama ben değiştirilmem deyerek kendini menevi bir koruma altına almak istemiştir. peki her din(anayasa) geçen zaman ve gelişen insan bilinçlenmesine yenik düşüp kendi soru işaretlerini ve mantıksızlıklarını ortaya çıkardığına göre ben sonum diyen din bu yamalama işlemini şimdiye kadar nasıl yapmıştır _? yorumlarla. evet geçen zaman ve gelişen insan bilinçlenmesine karşı din, din adamlarının yorumlarıyla yamalama işlemini devam ettirmektedir. bu gün din adamları tarafından yapılan din yorumu 20-30-50 yıl öncekiyle aynı değildir, 20-30-50 yıl sonra yapılacak din yorumunun bugün ile aynı olmıyacağıda bence kesindir. bu durumun ortaya çıkmasını, bugünün anayasalarının geçirdiği süreçleri gözlemleyerek'de açıkça görebiliriz, yani bir anayasa yapıldığında geçen zaman ve gelişmeden dolayı insanın dahada bilinçlenmesiyle, yaşamı aksattığı, insanın gelişimiene engel olduğu noktalarda değişikliğe ihtiyaç duyar, bu nedenle toplumlar,devletler anayasalarının sorunlu yasalarını, değiştirmek, yenilemek zorunda kalırlar. değiştirilmesi gereken yasaların sayısı,boyutu tek tek değiştirmekle hal olacak durumdan çıktığında anayasının tümüyle değişmesi ve çağa uygun hale getirilmesi isteğiyle komple yenilenir. bu gün türkiyede bilmem kaçıncı anaya değişkliliğini yapma ihtiyacı hissetiğimiz gibi olağan bir durumdur. işte din(anayasa)da aynen bu süreçlerden geçmiştir. içinde ahlak, hukuk, adalet yönünden güzel şeyler olmasıyla beraber geçen zaman ve gelişen insan bilincine yenik düşüp, kendi soru işaretlerini ve mantıksızlıklarını'da içinde barındırıyor olması bu nedenle çok doğaldır, çünki insani bir anayasa kitabıdır. Bu kadar yazı yazmışken yaratıcı konusunada kısaca değineyim. yaratıcı soyuttur, yaratıcının somutluğunu ancak yarattıklarından gözlemliyebiliriz, yaratıcı inancı bir hissiyattır, hissederiz. insanlık bilinen tarihi boyunca yaratıcıya hep inanmış, güneşe, aya, suya, hayvan kafasına veya kendi eliyle çamurdan yaptığı puta(düşünce kırıldığını görüyor) mana vererek yine yaratıcıya inanmıştır. bunları yapmasının nedeni yaratıcıya olan inancıdır,hissiyatıdır. ama beni ve benim ihtiyaçlarımı yaratan yaratıcıya mutlaka bir şey sunmalıyım mantığıyla hep bir şeyler yapmaya çalışmıştır. insan kurban etmekten, yüyeceklerinin bir kısmını sunmaktan, saçma sapan danslar edip ateş etrafında dönmekten, bu günlerin masum ibadet şekillerine kadar geçen bir serüven. işte diyoruz ya evrim geçirmeyen hiç bir şey yok, hep ileri, hep ileri durdurmak elimizde olan bir şey değil sadece yavaşlatabilir veya hızlandırabiliriz, yaşamın aktığı yöne gidiyoruz. ben yaratıcıya inanıyorum, içimdeki enerji, ruh her ne ise onun ölümle yok olup gideceğini düşünmüyorum, ki bedenin yokluğuda nedir, yeryüzünde her şeyin bir birinin enerji kaynağı olduğu düşünülürse yeryüzünde kaybolan bir şeyde yok aslında. neyse, kendime, doğaya ve içinde yaşayan çeşit çeşit mahlukata, hayvanlara, sebzelere, meyvelere v.s baktığım zaman bir yaratıcıyı görüyorum, hissediyorum. ve mutlaka bir kaynak var ölümümle içimdeki enerji, ruh her ne ise o kaynağa yolculuk yapacaktır diye düşünüyorum. Yaratıcı var ama dine inanmıyorum demek dine inan insanlar tarafından öyle şeymi olur, dine inanmıyorsan yaratıcıya nasıl inandın diye bir mantık yürütüyor. yaratıcı inancının dinlerle başladığını düşünüyorlar sanırım, halbuki dinlerin şurada mazisi nedir, yaratıcı inancı bilinen insanlık tarihi boyunca hep olmuş, dinler sonradan bu yaratıcı inancı etrafında üretilmiştir. İnsanlar ilk çağlardan bu zamana kadar nasıl kendini ve kullandığı araçları geliştirerek, yabanilikten, düzenli, daha medeni bir yaşama doğru ilerlediyse, o ilerlemesini devam ettirip en medeni, gerçekten daha insanca yaşama, aradığı ''mutlu yaşam sırrına'' varıcaktır. insan yaşamını bir teren yolculuğu benzetmesiyle örneklendirirsek; tiren yolculuk sırasında belirli duraklara geldiğinde geçmişte ihtiyaç duyup aldığı, fakat artık ihtiyaç duymadığı, tam tersine gereksiz engel ve ağırlık yapan vagonunu o durağa bırakır ve yerine ihtiyaç duyduğu başka vagonlar alır, taki bir dahaki durağa gelene kadar. işte bu yolculuk sırasında insanlığın kendi için ürettiği, aldığı vagonlardan biride din'dir. insanlık hala din'in (ilk anayasanın) ceza kurallarına ihtiyaç duyuyorsa, bunun sebebi ihtiyaç duymıyacağı kadar bilinçlenememiş olmasından kaynaklıdır, yani hala kendisi ve çevresi için zararlıdır, zapta ve suç işlememesi için caydırıcı kurallara ihtiyaç duyulmaktadır. tarihte cahiliye bilinciyle taşıdığı vagon, bir sonraki bilinçlenme sıçramasında (yani durakta) din(anayasa) vagonunu almıştır. tren belli bir durağa geldiğinde o vagonada ihtiyaç duymıyacak ve bırakıp ağırlığını atacak, dahada hızlancaktır.
  7. Din'ler her geçen zaman içinde, eksikliklerini tamamlamaya, yamalanmaya, 4 kitapta olduğu gibi her çıkan bir öncekinin soru işaretlerini ortadan kaldırıp, aradan geçen yüzlerce yıllık gelişmişlik seviyesinde + değerlerde ekleyip yeni bir kitap olarak insanlara sunmaya mecburdur. bu son din denildiği için bu yamalamalar artık yeni bir din ile değilde, geçen zaman içinde değişen yorumlamalarla yapılıyor, bunuda din adamları denilen insanlar yapıyor, o nedenle önüne gelen din adamı ya. 100 yıl sonra din adamlarının din yorumu bugünkinden çok çok daha farklı olacaktır, 100 yıl önce bugünkinden nasıl ve ne kadar farklı ise aynı şey. yamalayarak bir elbisenin ömrünü ne kadar uzatabilirizki, işte muhtemelen din'lerin nihai ömrüde aynen bu şekilde son bulacaktır. Aslında dini eleştirenler, dine inanan insanlara çok büyük katkı sunuyor, evet dinlerin evrim geçirmelerini sağlayan aracı oldukları bir gerçek. din eleştirileri din'lerin bulunduğu kalıbın dışına çıkarak kendilerini zamana ve algıya göre yeniden yorumlanmasını sağlıyor. düne kadar tabu olarak bağlanılan bir çok batıl düşünce, bu eleştirilere sağlıklı, manıtıklı cevaplar bulunamaması neticesinde, bir bir terk ediliyor, bırakılıyor. şu bir gerçekki, din açısından bâtılı bile gerçeğinden ayıran aslında dine inanmayanların eleştirileridir, halbuki mantıken bunu o dine inanların veya din adamlarının yapmaları gerekirken, fakat işlerine geliyordu demekmi gerek, yoksa ezber dini aşılamaktan batılı ayırt etmeye fırsatmı bulamadılar demekmi doğru olur bilemiyorum. hacerülesvet taşının bugünki gelinen yorumu, yarının inkarı haline geleceği ve o dönemde puta tapanların uyum sağlaması sürecinde, yapılmak zorunda kalınmış birşey olduğuda muhtemelen söylenecektir, ileride yorumların geleceği nokta muhtemelen budur, daha önce cennetten geldiğini söyleyen yorumlarda vardı. demekki önü kesilemez, durdurulamaz internet havuzu sayesinde, artık insanların tek kalıptan beslenip, herşeyi bir tabu halinde algılaması ve farklı bilgilerin önündeki baraj(yasak) engelinin kaldırılması neticesinde, akla mantığa uymayan yorumları değiştirmelerine ve akla mantığa uygun hale getirilmelerine sebep olacaktır.
  8. işte bu cevap gayet mantıklı .kralx dikkat ediyorumda aslında haksöz de ateist,inançsız birisi değil düşünceleriyle savaşıyor gibi,yani peygamber için atılan iftiraları tek tek sıralayan haksözle ve bunalrın yanlış olduğunu söyleyen fakat bunları hadislere insanların koydukalrını söyleyen haksöz ,başka yazılarında peygamberin tamamen kuran ı kerimi kendisinin yazdığını söylüyor.ve, o zaman inanıyordum şimdi iananmıyorum diyede açıklıyor.anladığım kadarıyla haksöz haklı olduğu kısımlarda da inanan insanlardan kendine destek bulamayınca tamamen inançsızım demiş.fakat benim anladığıma göre sadece ''akla yatkın olmayan ayet,ve hadislerden ve uygulamalara'' tepkili.
  9. ahirzaman anlatma uslubun okadar güzel ,ve okadar doğalki.görüpte hakkını vermemek olmaz. ondan yazıyorum şu an tabi sözümün anlamı olur,olmaz o nemli değil. tatlı dil bu işte cidden yılanı deliğinden çıkarır,bana göre insana faydalı birisin. haksöz ün nasıl anllatığı akılcı mantıklı herkişinin anlıyabileceği doğallıkta ve sadelekteyse,karşıt görüş olsansız bile senin anlatımında aynı şekilde doğallıkta ve anlaşılmakta.
  10. işte saçmalığın daniskası bu diyor adamlarda,daha ne kararı versin,insanları zorla dinden çıkarır böyle cevaplar. ya şunun adam gibi ciddi mantıklı bir açıklaması yoksa hikaye diyeceksin arap masal anlatmış diyeceksin olacak bitecek. hadislere hakkıyla cevap verebilecek bir akli selim varmı tamamı doğrudur evet olduğu gibidir diyecek varmı. keza kuran içindede azda olsa bunu görmekteyiz. kemer=biz onu anlayasınız diye, arapça bir kur'an olarak indirdik diyor.biride diyorki ama ben anlamıyorum _?. türkçesini okuyorum arapçayı iyi bilen, ömrünü bu ilme vermiş insanlardan.okuyorum bağzı ayet,sureleri insan arzusu görüyorum,insan düşüncesi görüyorum._?. e ilim sahibi olmak lazım ondan anlamıyosun,tercümeyi yapanlarda yorum farkı koyuyor ondan anlamıyorsun,yanlış anlıyorsun. ne yapmak gerek ozaman_? mana ile bakmak gerek,senin anladığın gibi değil o başka türlü söylemiştir,ilmine vakıf olmak gerek. yani arapçamı öğrenmek lazım_?,ama arapçayı sular seller gibi öğrenmiş sözde din alimleri bizim dilimizde anlatıyorda anlamıyoruz zaten, kendimiz öğrenince ne farkedicek._? e dedik ya ilmine vakıf olmak gerek.ya hani apaçıktı _?. uzatmaaa ilmine vakıf olmak gerek dedik yaa.tamam ozaman anladım ben.(cem ılmaz olsaydı bu muhebbet böyle giderdi sanırım).ama gerçektende durum bu.ne desek ne yapsak allah(yaratan)inkar edilecek gibi değil.mümkünatı yok yaşan hiçbir canlı için ki bizim gibi düşünebilen canlılar için.lakin gel görki,bu adetler,bu hadisler,bu alis harikalar diyarı masalalrını aratmayanlar,ve özelikle bu herşeyiyle arap ı insana hatırlatan yazılar,insanın mantığını zorluyor.yani bir başka konu olsa normal dünya işleri gibi hemen mantıklı bir karar verebilirsin aslında evet burasında insan düşünmüş ayzmış evet bak bunlar uydurma v.s diye.ama bu maneviyat olunca ince elleyip sık dokumak zorunda kalıyoruz.ki elediğimiz en ince elekte bile biraz çakıl taşı her halükarda kalıyor.aslında size bişey söyliyim sorgulayan merak eden kişi böyle yanlışlıkları farkediyor,yoksa normal yaşamında düz, direk inanan bu toplumların büyük çoğunluğunu yani çevermizdeki insanlar,okuyup anladıkları anlamaya çalıştıklarınıda hiç sanmıyorum düz inanç bu ayakları sağlam eyere basan bir inançta değil.beraber yaşasan bu insanların büyük çoğunluğuyla görülecekki merdiven altından geçme günah,o türbe bu türbe gezip bir dilekte bulunmalar,elinden düşen bardağı şeytan şansı kırılsın diye vurup tamamen kırmalar,daha ne batıl la yaşadığını görecektir.ben bir komşu dükkanla sohbet ediyorum ,üst katat oturan komşuda geldi umreye gitmiş 1 ay önce haberim yok benim,anlatıyor gidip görmek lazım çok güzel yerler,e anlat sıcakmı,çok sıcak felaket diyor gündüz dışarı kesinlikle çıkamassın kavurucu sıcak var nem varmı diyorum yok sıcak yakıyor,ee kitapta sıcağa karşı bukadar gölgeli serin cennet v.b birsüür yazı boşuna değil işte.anlatıyor valla abicim önümüze bir kuzu geldi pilavlı kuzu böyle kocaman tepsi var içi bulgur pilavı dolu,üstünde kocaman bildiğin kuzu orda avuçla yiyolar onlar yağlı yağlı avucunu sokup yiyolar .sordum ee sen nasıl yedin adam iğrenir yaw.diyo bize kaşık verdiler o pislikte yemek yemiş kaşığıda kurtuluş sayıyor akla bak .anlatıyor valla diyor araplar orda paso uyuyor namaz kılıyor başak bişey yok ,dükkanı olanlarda dükkanının önüne bir kepenk gibi bişey koyuyor namaza gidiyor.adamlar da cami temizlik,ibadet saygı,böyle düşünce yok.caminin içinde biçimsiz şekilde uyur uyanınca kalkar namaz kılar olduğu yerde böyleler diyor yanındaki diğer kişide. dükkanın kapısını kilitleme yok,hırsızlık falan olmaz orda kollarını kesiyolar ondan.biz otelde kaldık diyor,sordum ben orayı internetten görmüştüm etrafı otel dolu galiba heryer .evet diyor heryer otel tıkabasa dolu kum gibi.sordum peki çeverede dağa bayıra çıkmadınmı hiç,diyor çıktım tabi peygamberimizin yürüdüğü heryeri gördüm, kaldığı mağrayı gördüm,yanlız orda maymunlar varmış insanları rahatsız ediyolarmış dedim nasıl yani yayanımızda onu dinleyen diğer kişide lafa dalıp evet diyor bu maymunları oraya hiristiyanlar getirmiş bırakmış eskiden,bunlarda oraya gelen millete saldırıyor çantasını kapıyor v.s hatta yanlız yakalasa öldürür bile gibiisne anlatıyor.e yakalasınlar hayvanat bahçesine koysunlar nasıl yakalıcaklar saldırıyo diyo .ya dedim burası neresi ülke değilmi devlet değilmi görevlileri yokmu gitsin toplasın yok abicim saldıyor nası yakalanıcak diyor .tam komedi anlıyacağınız.sonra ben dedimki arkadaş bunlar böyle böyle ***** hani yemek yeme usulleri yaşayış usulleri falan bunların bu hadisleri falan yalan yanlış yazmış olamsıda normaldir ozman.diyor ya olmaz öyle şey. ya niye olmasınki diyorum,kuran değişmez diyor.ben hadislerden bahsettimzaten hani hadisler peygamber öldükten sonra yazılmış ozmanki sahabeler,ve halkın içinde benim peygamberle şöyle bir anım vardı diyen yanına iki şahit alıp yazmış ne varsa.o hala diyor yok ya bikere kuran tartışılmaz günah olur ben diyorum ankara o diyo bilmem ney.yani adam herşeyiyle inançlı gözüküyor kalbide iyidir yani insan olarak iyidirde ama işte hadisle ,kuran arasında ayrım yapamıyor bilmiyor.duymamışki yanlız o değil yanındakilrde aynı durumda.bunları niye anlattım . tanrı inancı tam ama dini bilgisiyle dini iannacı,ayakları sağlam yere basmıyor.bilmeden yaşıyor yani.tanrıda var türbeyde giderim,kurşunda dökerim,merdiven altından geçmem,nazarlığımı takarım,gece tırnak kesmem,yere düşüp kırılmayan bardağıda kırarım işte böyle inancımıda yaşarım diyor.böyle yaşıyor insanlar.bu bizim toplumumuz için geçerli. şu açık ve netki demin anllatığım konuşmayı yaptığım kişilerde buna katıldı dini müslümanlığı en iyi yaşayan ülke türkiye, olduğu görüşü. şimdi birde araplara bakalım,yukarda anlatılan gerçekler,arap ın cemide yatıp namaz kılmaktan başka bişey yapmaması,yemeklerini topluluk içinde bile avuçlarıyla birer hay... gibi yemeleri,ve kanunları onların nekadar dindar olduklarını dini nasıl yaşatıklarını herhalde gösteriyor.ki dinin doğduğu yerde tam ortasında yaşayan insanlar bunlar,ki kabe denilen yeride ve peygamberin bulunduğu her yeri hergün gören bilen insanlar bunlar.nasıl yaşadıkları nekadar inandıkları,ve madem tüm bilimsel buluşlar kur'an da yazıyordu,neden bugüne kadar buna hiçbir müslümanın vakıf olamadını herhalde net açıklıyor.ve müslüman topluluğu olarak neden bukadar yokluk,sefalet,cehalet,içinde olduğumuzuda açıklıyor olmalı. yazık.
  11. gül dayı gül ağlasak faydası ne ben o şehadeti ettim gördüm yani.ama işte derinlerede dalmadan edemiyor insan,doğamızda var demekki. peki dayı hiçbir din olmadanda yaşanırmı bu inanç _?
  12. arkadaşım iyi güzel tamamda,şimdi bu adamın(haksöz)ün, şu söylediğine net bir yanıtmı senin verdiğin. yani kuran ı kerimde ayetlerinin belli kısımlarında ,aynen bir arap ın istekleri var .cennetin tarifine bak, ayetlere bak, bende okudum. cennet denilen yer,bildiğin dünyanın aynısı,oradada ağaçlar çürüyor,oradada saltanat sonsuz değil,sonlu, oradada insan ölümlü,ve bu test oradada devam ediyormu, atmiyormu şüpheli,meçhul. ayrıca dünya insanının bilmesi gereken bir kitap,tüm insanlığa gönderilmiş bir kitap değili kur'an,ozman enden hep bir arap toprağının ikliminin,karşı arzusu var,neden hep kızgın güneşe karşı bir istek,neden ceza olarak kızgın ateş,şeytan ateşten yaratıldı değilmi,peki şeytan cezasını nasıl çekecek,buzlu şoklamı,soğuk buzdan bir havun içindemi,neden hurma,zeytin arap toprağının dışında batı uygurlığından birtane örnek,o insanları arap insanlarından ayıran yeme içme v.s açısından birtane örnek neden yok.bak bu haksöz okadar isabetli örnek vermişki,kutuplarda yaşayan insan hurmayı nerden bilir,serin gölgeyi ne yapsın,şarap o dönemin içiceği değilmidir.araplar içmiyormuydu bunu. ben yaratıcım odluğuna inanıyorum kesinlikle,bir yaratıcımın olduğuna inanmak için şu günümüzdeki kuranı ekrimde yazılan ehrşeye inanamak zorunda değilim,böyle hissetmiyorum.ben kuran ı kerime bakınca,insan arzusunu,düşüncesini,kalemini görüyorum.haksözün verdiği örnekler okadar mantıklı hele bağzıları okadar net ortadaki yani kör olsa yine görür görür, sağır olsa yine duyar.inançsız olması hoşumuza gitmeyebilir.ama mantıklı şeyler söylüyor. arap topluluğunu, çağrıştırmayan,diğer dünya insanlarınında rahatça anlıyabileceği birtane böyle hurma ,zeytin,serin gölge,yakmayan güneş buna benzer örnek kim verebilir kura ı kerimde. evet kuran ı kerimde bilmin bulduklarıyla uyum sağlayan bunlarda var işte,zaten açıkçası dini tamamen reddemememin nedenlerinden biride bu ve birçok kişi içinde budur aslında.şimdi bilimsel örtüşmüşlüklerin olduğunu bilmesek,bir çok ayet varki kur'anı bu nedenle tamamen bile dışlayabiliriz.bunlar gözüken gerçekler.önce bunların tesbitini yapıyımda.sonra içindeki iylikleri güzelikleri,sevgiyi,saygıyı anlatan ayetlerinde tabiki fakındayım,fakat bu kura ı ekrim allahın kitap ı diyoruz.buna hiçbirşekilde olumsuzluk,mantık dışılılık olmamalı varsada ozman bu kitap ta insanın fesinin karıştığını söyleyebilriz. o nedenle kur'an ın değiştiğini ,ekleme, çıkarmalar yapılmış olunabileceğini düşünmek lazım.başka izzah bulamıyorum.bunuda başka sayfadaki ayzımla açıklıyorum altta. kuran ı kerim değiştirilemez _? hangisi. evet kimse bunu düşünmüyor yada söylemiyor.yeryüzünde kaç adet kuranı kerim var değiştirilemez denen hangisi, insanlar, bizler bunu hespi diye algılıyoruz, hayır bu yanlış, çok yanlış.şimdi ben matbaya gitsem kuranı kerimin aynısını bastırsam ama içindeki birkaç sözcüğü değiştirsem,birkaç sözcükte eklesem,kabınıda yaptırsam üstünede kuran ı kerim yazdırsam.aynen herkezin evindeki kitap ın aynsından yapsam yani,fakat içindeki kelimelerin bazılarını değiştirdim ben. eee ne oldu ,değiştimi kuran evet değişti.ama hangisi değişti insanın elindeki değişti.kuranda değişmez koruyucusu benim demişse bile allah,bunda mana başka, kuranın özü allah katındaki kuran ı kerim değişmez demek olabilir,veya kainat alem kuran ın kendisi işte o değişmez demek olabilir.yani bu tür mana olabilir ancak.elmalı hamdi bunu yazmış,ahmet hoca şunu yazmış peygamberin kalbine,zihnine inenle aynımı acaba_? ya biz insanoğlunun büyük çoğunluğu çok dar kalıpların adamıyız buda hep bilincsizlikten,düşünmeden, mantık yürütmeden,davranmamızdan kaynaklanıyor .
  13. :P haksöz nerdesin be arkadaş .benim seninle kesinlikle konuşmam lazım.forum nerden bulucaz bu haksöz ü.bu adam gibisini birdaha bulamak zor.şu cevabın güzeliğine bakın allah aşkına.
  14. böyle zeki mantık yürüten birini daha görmedim,ve bukadar güzel net, anlaşılabilecek şekilde anlatabilen birin.,okudukça hayran oluyorum.hayrınlığım ateistliğine falan değil, böyle muhteşem mantık yürütmesine, zeka bu işte.muhteşem tek kelimeyle.
  15. haksöz ün haklı veya haksızlığı birtarafa,nekadar zeki ve bilgi deposu olduğu her yazısından anlaşılmakta.ben bunu siteye ilk üyeliğimde farketmiştim,zannedirim üye olmama sebeptir de.dini tarihi bilgisiyle anlatıyor,ayrıca daha önce okuduğum kadarıyla kuranı kerimi hatim etmiş,ve çocukluğunu imam hatipte yetişerek geçirmiş bu nedenlede kitap ın hem arapça hem türkçe bilgisinede tam hakim. keşke tanışmış bu konuları onunla tartışmış olsaydım.ateist olmama sebep olmazdı ,ama zeki brşekilde fikir yürütmesiyle kitap ta doğru ve yanlış olanları anlamama yardımcı olurdu.bana kalırsa çok değerli biri.inancının olup olmamaması hiç mesele değil bu anlamda.
  16. Göklerde ve yerde olan herşey Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur ve hamd O'nadır. Ve O, herşeye Kaadir'dir (gücü yetendir). neye dönersen dön,neye bakarsan bak,sonuçta,özünde herşey allahtandır.dolayısıyla döndüğünede,baktığınada ettiğin dua allahadır.
  17. aslında din ile inanç düşüncesine bakılınca çok mantıklı bir bakış olmalı bu. put nedir bir madde değilmi,özünde nedir alemler ve tek olan allah düşünüldüğünde,insanlar gibi,ve her canılı ve bize göre cansız gibi hepsi allahın varlığıdır.yani din ile inançlı kim diyebilirki gördüğü ,herhangi bir maddede allah yok diye.sonuçta özüne bakınca atom parçaları değilmi,alemdeki herşey gibi,sonra biz bilinen bilinmeyen tüm alemi içindekileri,geriye aldıkmı en son herşey kimin içine girer,allahın değilmi. öyleyse kendi dönemlerinde çamurdan kendi yaptıkları heykellere,veya bir buzağı kafasına bakarak el açan o buzağın kafasının kesildiğini,o çamurun insan eliyle yoğurulup heykel haline getirildiğini biliyordu,madem herşey allahın parçası ondan ,asıl tapılan heykel değilde, heykele verlilen mana değilmidir. yani allah derken göğe bakan göğe el açan insan ,bulutlara,veya güneşe,veya göğün kendisinemi allah diyor_? hayır.demekki mana veriyor sadece .bu heykelin heykel olduğunu biliyor,güneşin güneş olduğunu,suyun su olduğunu,hayvan kafasının hayvan kafası olduğunu,biliyor.heykeli yere atınca kırılacağınıda biliyor.ama hepsinin allahtan olduğunu,allahtan var olduğunuda biliyor.demekki ne tür puta tapan olursa olsun aslında onlerda hepsi allaha tapıyordu diyebilirmiyiz. din kendilerine gelmeden önce allahın kendilerinden ne istedikelrini bilmediklerinden olsa gerek,insanların allaha yine insan kurban kesmeleri ,yaratan mutlaka bizden birşey istiyor sorusuna cevap bulamadığından ,ve zaten cevabının anlaşılabilir şekilde gelmemesinden dolayı,cevabı kendielri yaratmış.ve o cehaldet içinde yine insanı kurban vermiştir diyebilirmiyiz. aslında şunu söylüyorumki yaratan inancı hiç eksik olmamış,sadece farklı yönlerden aynı yaratıcıya inanılmış,kimi güneşe mana katarak ,özünde yaratan olduğundan,kimi heykele mana katarak özünde yaratan olduğundan inanmış. böyle düşününce insan kendine bile el açarak yaptığı ,kendiside allahtan bir parça olduğundan yine yaratana dua ediyor gibi bir anlam çıkıyorki.bu bakış açısı çok ince bir çizgi,kendine allah demek gibide anlaşılabilir farklı bakışla,sonuçta herşey özünde, allahtan paraça olduğundan, allahın varlığından nufus ettiğinden, yine allaha tapmak anlamında farklı bir bakışla gelebilir.
  18. dayı,söcüklere Mâna birden çok verilebilir.düşününcede heryöneden düşünüyoruz. orada yaşayacak,orada ölecek,orada dirileceksiniz.söylenmek istenen muhtemelen ruhani olarak dirilecek ve hesap alemine gidileceği olabilir,yada bir başka düşüce yeni bedenle doğuş yani reankarnasyon olur,bebek olarak dünyaya başka vucutta gelmek.ben buna inanmıyorum.ama işte yorumladıkça çeşit çoğalıyor. en önemli konulardan biri cennet,yaw anlaşıldığına göre cennet aynen yeryüzü zaman ordada var,insan ordada ölümlü,ordaki ağaçlarda çürüyor,o alemin salatanatıda çürüyor sonlu yani,nerdeyse cennet,yeryüzü ama biz cehenneme çeviriyoruz diycem.ama o cennette susamak yok,yakan güneş yok,acıkmak yok fark bu. şimdi somut konuşalım ,bilmece gibi olmasın.yaratanın varlığına inanıyormuyuz,ben inanıyorum.peki yaratan varsa mutlaka bize kendini belli etmek istemiştir,mantıken.evet yaratılmış alemde her mahlukatta,dokunduğumuz herşeyde görüyoruz, kendimizde dahil.fakat bunun ötesinde insanın anlıyacağı şekilde,insana ne yapmak istediğini,burada neden bulunmak zorunda olduğumuzu,varoluşumuzun nedenini,bizden ne istediğini bize belli etmesi, söylemesi gerekir mantıken. ozamanda insanın anlamlandırdığı söcüklerle izah etmesi mantıklı,bu sözcükleride insanlardan bir kişi seçip vahiy yoluyla indirmiş, anlatmış,zihne düşünce olarak getirmiş olması mantıklı,(einstein gibi insanlarında,bu şekildemi zihinlerine bu bilgiler doluyor veya ilk ışığı yakıyor)olabilirmi,uçak,otomobil,cep telefonu,bilgisayar,bunların yapılma sürecindeki başlangıç, beyindeki ilk ışık nasıl oluştu.(maddelerin oluşturulmasından bahsetmiyorum,özünden bahsediyorum atomun sırrın bulunması örnek). buraya kadar güzel geldik,mantıkla.teferruatı geçtim.kitap oluştu. kuran ı kerim in içindeki,hepsi demiyorum bir kısmıda olabilir,kelimelere baktığımda insan kelamı,düşüncesi,arzusu görüyorum. yani mantığıma uymuyor.e bakınca içindeki bilimlede uyuşan,mantığada iyi gelen sözlere bunlarda var.ozaman bunu ya tamamen yok diyeceksin kitap için,yada değiştirilmiş,eklenmiş,çıkarılmış,üzerinde oynanmış,v.s v.s. seçenek 2 tane yani.en mantıklısı bir bölümüde olsa eklenmiş,çıkarılmış,değiştirilmiş demek kalıyor.deniliyorki kitap ın kendisi diyorki kuran ı kerim değiştirlemez koruyucusu allah.zaten değiştirilmiş ,eklenmiş,çıkarılmış diyen için bu kelimenin anlamı,manası yok. çünki zaten bu söyleyen diyorki insan düşünceside karışmış,bu kelimeyide insan yazmıştır diyor . ki'o yazıdaki anlamda çok önemli,kuran ı kerim değiştirilemez _? hangisi. evet kimse bunu düşünmüyor yada söylemiyor.yeryüzünde kaç adet kuranı kerim var değiştirilemez denen hangisi, insanlar, bizler bunu hespi diye algılıyoruz, hayır bu yanlış, çok yanlış.şimdi ben matbaya gitsem kuranı kerimin aynısını bastırsam ama içindeki birkaç sözcüğü değiştirsem,birkaç sözcükte eklesem,kabınıda yaptırsam üstünede kuran ı kerim yazdırsam.aynen herkezin evindeki kitap ın aynsından yapsam yani,fakat içindeki kelimelerin bazılarını değiştirdim ben. eee ne oldu ,değiştimi kuran evet değişti.ama hangisi değişti insanın elindeki değişti.kuranda değişmez koruyucusu benim demişse bile allah,bunda mana başka, kuranın özü allah katındaki kuran ı kerim değişmez demek olabilir,veya kainat alem kuran ın kendisi işte o değişmez demek olabilir.yani bu tür mana olabilir ancak.elmalı hamdi bunu yazmış,ahmet hoca şunu yazmış peygamberin kalbine,zihnine inenle aynımı acaba_? ya biz insanoğlunun büyük çoğunluğu çok dar kalıpların adamıyız buda hep cahillikten,düşünmeden, mantık yürütmeden,davranmamızdan kaynaklanıyor . bir diğer konuda şu ,din adamları diyorki,efendim peygamber öldükten sonra kur'an ın sayfalara yazılıp tek kitap yapılmasındaki sebep,kuranın ayetlerinin peygamberin ölümüne kadar devam etmesi imiş,ayetlerin,sureleri, farklı, farklı zamanlarda inmiş olabileceğinden,peygamber yaşarken bunları sayfalara yazdıramamıştır. bu şaka gibi bişey,sanki allah bulmaca çözdürüyor,ben insana zorluk vermem diyor,elçisine verdiği zorluğa bak olabilirmi böyle bişey,bunu vahiy olarak peygambere indiren allah değilmi,ayetleri sayfaya yazılacak gibi neden indirtmiyor, dünyada amel testini bırakalım bir kanera,daha insanın kendisinin bilmesi gereken var olmasının nedenini anlatan kitap ı bile bulmaca olarak test le indiriyor.bunun neresi açık böyle açıklık olurmu.hepimiz einstein mi olmalıyız,hepimiz peygamber ilminemi sahip olmalıyız anlıyabilmek için.bence bunlar saçma ve daha bunlar gibi neleri var neleri. nasıl müslüman olunmuş,herkeze gel denmiş onlarda gelmişmi,yoksa savaşlar sonunda yenilen halktamı, çoğunluğa ,güce uymak zorunda kalmış _?.demekki kılıçtan dönerek genelde müslüman olunmuş,tamam zorlama yokta ,insanın nefsine bir bakalım şöyle genel analiz,insan çoğunluğa uymak zorunda kalmazmı hep,gücün yanında olmak zorunda kalmazmı, işte kalmayan ilk müzlümanlar peygamber ve yanındakiler.sonradan savaş kaybederek mağlup olup müslüman olanda çoktur.yanlız kitapta bir değişme,ekleme,çıkarma varsa bu hangi dönemdedir.peygamberin yanındakiler izin veririmiydi buna ,yoksa çok daha sonra onlar öldükten sonramı değişime ,ekleme,çıkarmaya uğramıştır.bunlar meçhul.
  19. ARAF SURESİ 23-Onlar: "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz." dediler. 24-Allah: "Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde." buyurdu. 25- "Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız." dedi. [/color] adem ve havvanın sözlerini tutmamaları yüzünden allah değil,şeytan onların ayaklarını kaydırmış oldu. ve allah o zaman inin ,birzamana kadar,birbirinize düşman olarak,nasibinizi alacaksınız diyor. kiminiz kiminize düşman olarak,kalın burada sadece adem ve havvayamı sesleniyor yoksa şeytanda dahilmi _? bilmiyorum.ve adem yalvarıyor (dikkat edin havva ağzı dili olmayan bir yaratık sanki,insanca düşününce (beyim,kocam,eşim) bilir demiş ,sürekli susmuş, yalvarmayıda ademe bırakmış, herşeyide ademe bırakmış, gözüküyor.).allah duasını kabul ediyor,ama diyorki yinede bir süre kalacaksınız yeryüzünde. bu sizin kader inizde var. yazılmış bir kaderin var olduğu anlaşılıyor, özgür iradenin,düşünebilmenin,hafızanın var olduğuda hem dünyada hemde allah katındaki diğer varlıklar, melekler de var olduğuda sabit ortada. orada yaşayacaksını,orada ölüp,tekrar dirlteceksiniz diyor.bu sizin kaderiniz diyor. allah insan yaratıcağını söylediğinde, allahın yaratığından şüphe duyan, onların kendilerinden hayırısız hatta kan dökecek,fitne çıkarıcak yaratıklar olacağını söyleyen melekler.özgür iradelerinini ve kendi düşüncelerini net bir şekilde allaha söylemişti.fakat allah siz bilmessiniz ben bilirim demiş ama meleklerini cezalandırmamıştı veya onları nasıl var ettiyese aynı şekilde yok etmemiş,yerine yenilerini veya yarattığı insanları koymamıştı.sadece siz bilmessiniz tabiki ben bilirim demişti. insanı yaratıp hadi şimdi secde edin denildiğinde,meleklere. meleğin birtanesi ,şu yarattığına bak,omu benden üstün, benden üstün olamaz,o sana hayırlı olamaz,ben ona secde etmem dediğinde.allah yeryüzündeki insanın vereceği tepkiyle aynı tepkiyi vererek "Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çık; çünkü sen alçaksın demişti, acaba allahın bize kendinden üfürdüğü bu yönlerimizmi_?.ve yine özgür iradelerinini ve kendi düşüncelerini net bir şekilde allaha söylemişti.allah a iblisin yaptığından daha fazla saygısızlık gösterilemezdi herhalde,fakat onu yok etmek yerine,şeytanın isteğiyle onunla pazarlığa giriyor,hemde yarattığı insanın ruhu üzerinden,bu nasıl bir kumar_?. kader var olduğuna göre,meleklerin,insanların ve tüm mahlukatların kaderi allah nezdinde belli olduğuna göre,ateşten yaratıklarının birinin şeytan olacağını görmüştür,yarattığı inasana karşı tavrını görmüştür,insana yassak koyduğunu görmüştür,insanın nefsine yenileceğini görmüştür.öyle bu oyunun anlamı ney_? aslında okuduğumuz doğruysa,anladığımızda buysa,allah ve şeytan arasındaki idda ''yasak ağaç''meyvesi yenildiğinde neticeye kavuşmuştur. 26-Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar. 27-Ey Adem oğulları, şeytan nasıl ki, anne-babanızı çirkin yerlerini kendilerine göstermek için cennetten çıkardıysa sakın sizi de belaya uğratmasın! Çünkü o ve yandaşları sizleri, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yönden görürler. Biz, o şeytanları imana gelmeyenlerin dostları kılmışızdır. 189-O, o zattır ki sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan yarattı ki gönlü buna ısınsın. Onun için eşine yaklaşınca o hafif bir yükle hamile kaldı, bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden kendilerini yetiştiren Allah'a şöyle dua ettiler: "Bize salih yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen, yemin ederiz ki, kesinlikle şükreden kullarından oluruz!" size çirkin yerlerinizi örtecek,ve süs olacak giysi indirdik_? şeytan kandırdığında ademi ve havvayı,çirkin yerleri açılmıştı,cennet yapraklarıyla örtmeye çalışmışlardı. ben her yönünden baktığımdan konuya,çrkin yer derken nefis den bahsediyor olabilirmi diye düşünmüştüm,fakat buradada gözüküyorki,çirkin yerleri örtmek manası aynen anladığımız manada sabit. burada adem ve havva konusu kapandı,şimdi adem oğullarından bahsediyor allah,zaten çok geçmeden yazıda havvanın hamileliği anlatılıyor.ey adem oğulalrı diyor allah .şeytan annenizi ve babanızı kandırdı,siz inanmayın ben uyarıyorum diyor. çünki şeytan ve yandaşları,yani ona kandırılmışlar sizi sizin onları göremediğiniz yönden görüyor.yani siz onları göremezsiniz ama onlar sizi görüyor. ama biz onlardan üstün yaratılmıştık,demekki bu üstünlüğümüz bu dünya için geçerli değil öyle gözüküyor. allah insanı bir nafisten yarratığını söylüyor(tabi o diye bahsediyor ama ben bunlara takılmıyorum kitap dili diyelim). bir toprak,su,balçık v.s bunaları birtarafa bırakalım asıl olan ruh olmalı nefis oda allahtan bir parça,bir nefes anlıyorum. eşinide ondan yarattı diyor, onadan derken ya yine allahın parça,nefesinden denmek isteniyor,yada adem den yarattı demk isteniyor.aslında her halükarda ikiside aynı kapıya allaha çıkıyor fakat,en mantıklı gelen ikisinide allahın kendi nefesinden yaratması geliyor.onun için eşine yaklaşınca o hafif yük aldı hamile akldı diyor,burda başkaları ansıl anlıyor anlatıyor bilmem ama açık ve netki normal her iki insan gibi cinsi münasebet,ilişkiye giriliyor.yani standartın dışında özel bir mucizevi olay yok.o zaman hepimizin öz kardeş olduğu,hatta dahası kardeşten öte iki ayrı kişi,yüz olarak düşünmesek, her insanın tekin dağılması,kopyalanması olduğu anlamı çıkıyor,burası çok ağır anlatım olarak dikkat,ben,sen,diğeri,ve bir başka kişi aslında hepimiz birbirimiziz ,yani biriz,yani tek iz.şöyle açıklıyım bir geri dönüş yaşayalım herşey geriye gitsin,bedenler çocukluğa küçülsün,sonra rahimlere dönsün,sonra daha geriye,bu şekilde nesiller ,nesiller,geriye gitsin. ata lar,savaşlar,dinler,tüm yaratıklar ve ilk insana ademe ve ondan öncesine insanın son gireciği veya çıktığı nokta diyelim allah olur.yaratan yani.o zaman bunu tüm diğer varlıklarda yapsa,melekler ve dieğrleri,toplamda ortada kalan allah olur.sonuç varsa bir alem ki var,varsa bir zaman,ve akla gelebilecek her var geriye gittiğinde son bulacağı nokta yaratıcı olur,daha henüz çıkmadığı nokta.peki ondan öncesi _? biz oraya kadar bu akılalrı akli selim yola çıkarabilirsek, orda durmamız zarar vermez bize. BUARDA SÖYLEDİĞİM,ANLATMAYA ÇALIŞIĞIM, YARATICININ VARLIĞI. DİN,KURAN I KERİM , BU HALİYLE YARATANI DEĞİL,İNSAN KELAMINI HATIRLATIYOR ,SADECE. İNSAN AZRULARINI. İÇİNDE AZINLIKMI ÇOĞUNLUKMU TARTIŞILIR,DOĞRU ALLAHI HATIRLATAN YAZILARIN OLDUĞUNU DÜŞÜNMEM NETİCESİNDE DE.ÖZELİKLE BİLİM VE KURAN YAZILARININ AZ BİR KISMIN DA BİLE OLSA ÖRTÜŞEN BENZERLİKTEN DOLAYI. KİTAP IN ,DEĞİŞTİRİLMİŞ,HATTA KİTAP OLMADAN ÖNCEKİ HALİNDEN KİTAP A DÖNÜŞTÜRÜLÜRKEN ,EKLENMİŞ,ÇIKARILMIŞ,DEĞİŞTİRİLMİŞ OLDUĞU DÜŞÜNCESİNİ ÇOK YOĞUN YAŞIYORUM BEN.VE HADİSLER VE UYGULAMALAR KONSUNDA,KABE VE HACERÜL ESVED BENZERİ KONULARDADA BU DÜŞÜNCEM SABİT OLDUĞUNDAN KURAN I KERİM İÇİN BU DÜŞÜNCELERİMİN DAHADA AYAKLARININ YERE BASTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM. KEHF SURESİ 50-Yine o vakti hatırla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiştik, hemen secde ettiler, ancak İblis cinlerden idi Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düşman iken! Zalimler için ne kötü bir değişme! allah meleklere ,ademe secde edin dediğinde,bir melek etmem demişti,o melek iblis ilan edilmişti,şimdi burada ibilsin cinlerden olduğu söyleniyor.burda anlatılmak istenen ya cinde ateşten yaratıldı ve cin iblisten türedi anlamında,yada cinler var ve iblis tarafını tutuyor, yani şeytan.her iki durumdada iyi cin kötü cin diye birşey olmadığı ,tüm cinelrin şeytanla aynı olduğu ortaya çıkar.açıkçası şu iki kelimeyi ''ancak İblis cinlerden idi'' anlamlandırmak basit gibi gözüksede,okadar zor geldiki bana anlatamam. ve allah ,onlar sizin düşmanınız iken, beni değil onlarımı dost ediniyorsunuz diyor. daha önceki ''yassak elma'' konusunu hatırlayanlar,buradanda anlıyacağı gibi ''dost düşman'' kavramını bilmeyen insan buna mecbur kalıyor.yani bir film başlamış ve oyunculara bak ben dostum,buda düşmanın şimdi seçim yap denmiş gözüküyor.birdakika ben sadece huzurla yaşamak şıkkını seçsem_? diyemiyorsun seçenekler bu gözüküyor. SEBE SURESİ 20-Yine andolsun ki, iblis onlar aleyhindeki tahminini gerçekten doğru buldu da içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan başkası ona uydular. allah diyorki ,iblis doğru tahmin etti(tabi burada bildimi deniyor,tahminmi mealciye kalmış).iblis kafadan attı ve o kafadan attığı isabet oldu mu_? denmek istiyor.insanca birşey olmalı.böyle bile kabul etsek üstüne konuşulacak sayfalarca yazı çıkarda.birşey var aklıma takılan,şeytan,(iblis) kendinden okadar emindiki,tüm melekler secde ettiğinde,etmem dedi,bunlar bozguncu,kan akıtıcı dedi,ve bizim kadar hayırlı olamaz dedi.bittimi hayır,yemin ediyorum dedi,eğer bana fırsat verirsen sana bunu kanıtlıycam dedi,bunun üzerine allahla iddaya girdi.ve daha cennette bu iddayı kazandı aslında. bu üsteki surede allahın söylediğine bakılırsa bunu oda kabul etmiş gözüküyor,ama tahmin etti ve bildi diyor. yaratan ve yaratılan ilişkisini birtarafa bırakalım,insan yaşamına bir bakalım,bir kişi erkek(nasıl olsa hep ademle ,erkekle konuşuluyor)askere gitti ve burası bir topluluk,disiplin var sadece,bir genarali bırak,bir alay komutanını bırak,bir tabur komutanını bırak,bir bölük komutanı bile olsa karşısındaki,bir disiplin var öyle değilmi,ne derse kişiliğimize hakaret ağır küfür etmediği,onurumuzu zedelemeyecek herşeyi yaptırıyor.dikenli çalıların içinde, yat sürün dese heryerinede dikenler batsa,kar ın içinde,kışın süürn dese,taşıyamıyacağın yükü sırtlatsa omzuna ,yürü dese ,sağa dön, sola dön hadi birazda ağaca selam ver dese ,kaşıkla toprak kaz dese,ne dese yapar değilmi. dönelim konumuza,allah ve yaratılanı melek arasında geçen şu konuşmalara bakalım,ve yaptıkları antlaşmalara bir bakalım,tartışmalara bakalım ve neticesine bakalım,bu bana sadece insanı anlatıyor,ben bu kuranda yazılı olduğu söylenen bilinen şeylere bakınca insanı görüyorum,dinlere bakınca insanı görüyorum.ama nasıl insanı,insanın arzuları,insanın kavgaları,insanın şansını,tahminini,kumarını,kalemini görüyorum. FATIR SURESİ 6-Haberiniz olsun ki, şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun; çünkü O, etrafına toplanan yandaşlarını ancak alevli cehennemlik dostlarından olsunlar diye davet eder. YUNUS SURESİ 25-Allah selam yurduna (cennete) çağırıyor ve dilediğine de bir doğru yola hidayet buyuruyor. LOKMAN SURESİ 33-Ey insanlar, Rabbinizden korkun ve öyle bir günü sayın (öyle bir günden ürperti duyun) ki, baba, çocuğundan (taraf) birşey ödeyemez; evlat da babasından taraf birşey ödeyecek değildir. Muhakkak Allah'ın va'di gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur (şeytan) sizi Allah('ın affın)a güvendir(erek aldatıp cehenneme sürükle) mesin! evet şeytanın düşman olduğu fazlasıyla anlaşılmıştır,ve seçenekler belli ,şaytanıda ,senide ben yarattım diyor allah ve şeytan senin düşmanın, bende dostunum diyor.bakalım kimden taraf olacaksın diyor.şeytanla allah arasında girilmiş iddanın cennet te ''yasak ağaç''meyvesiyle kesinleşmişken.devam ettirildiği gözükülüyor. ve alevli ateşin şeytan yandaşları için hazır olduğu söyleniyor,tabi şeytanın ateşten yaratıldığını düşünürsek,şeytan için buzla ,veya su ile işgence yapılmasından söz edilebilirdi belki,fakat bahsi yapılmamış.mutlak bir yol bulunmuştur diyelim. yunus suresi,lokman suresi,ilk akla bu sisimlerde evliya tabir edilen insanlar olduğudur,tabi bunlar kuran yazıldıktan sonra çıkan insanlar,olmalı. allah diyorki o gün geldiğinde,baba oğulun ,oğul babasının günahının cezasını çekmeye yardımcı olamaz,herkez kendi cezasını çekecek deniyor.magrur şeytanda sakın sizi allahla,benim affediciliğimle aldatmasın, bana güvendirmesin diyor.o gün affetmem demek istiyor. şeytanın düşünmesi gereken,insan dan önce kendi akibeti değilmi peki,bizi neden allaha güvendirsin,şeytanla allah arasında inatla sürdürülen bu idda neticelendiğinde,şeytanın bir beklentisimi var kendi akibetiyle ilgili ,belki benide affeder gibi,yoksa ben zaten ölmüşüm,yok olucam bu yaratılan insanlardanda nekadar çok benimle yok olsa okadar iyidirmi diyor. ki şeytan ın böyle bir hayat hevesi varsa akıbeti konusunda ,dertsiz başına neden dert aldı .allahın her gücüne tam ,net açık şekilde vakıf olmuşken.insanı yarattığını bilmişken,yarılanı gözüyle görmüşken,allahtanda işitmişken,neden bukadar inat ve ne derdi vardı. YASİN SURESİ 60-Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi? 61-Bana kulluk edin, doğru yol budur, diye. 62-Böyle, iken yüceliğime karşı o içinizden bir çok nesilleri yoldan çıkardı. O zaman sizin akıllarınız yok muydu? 63-İşte bu va'd olunup durduğunuz cehennem. “(Ahirette hesap günü) iş bitince şeytan da der ki:" Allah size gerçek olanı va'detti; ben de bir va'd yaptım, size karşı yalancı çıktım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu; ancak sizi çağırdım, siz de bana uydunuz; o halde beni kınamayınız, kendinizi kınayınız! Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Bundan önce de ben, sizin beni Allah'a ortak koşmanızı tanımamıştım; muhakkak ki, zalimlerin hakkı acı bir azaptır!" İbrahim Suresi 22 burada allahın insanlara and verdirdiği söylenmekte,hatırlamadığımıza göre yeryüzünde,cennete vermiş olmalı.fakat cennette de dünce ,hafıza,bilinç,özgür irade olduğuna göre melekte,insanda ve bu karar verme ,düşünme,özgür irade sonradan şeytan sayılan, melekle allah arasındaki tartışmada da ,yeryüzünde insanın bilinç,hafıza,özgür irade ve düşünceyle, birebir örtüştüğü düşünülürse.o zaman insan hafızasında verdiği and durmakta olabilir,sadece 50 yaşındaki bir insanın 2 yaşını hatırlıyamaması gibi bir unutkanlık diyebiliriz.bilinç altında bu and ın olma ihtimali yükse diyebiliriz. peki ruh cennet te de vardı,şimdide var,o bedene nasıl nükte ediyor.anne rahmindemi,yoksa daha baba nın içindemi, baba daysa ,baba bunu kendi doğumuyla berabermi taşıyor,yani ruh ruha taşıyıcılıkmı yapıyor,bir sürü soru yumağı oluşabilir.fakat bu soruya mantıklı açıklama sayılabilir.yani yaratılıştaki ruh gerçeği veya enerjide diyebiliriz ne derseniz artık,bu ölümden sonrada devam edecek bir şey hissini benim gibi herkeze veriyordur.buda yaratanın varlığına daha nice yarratıkları da düşünüldüğünde doğa düşünüldüğünde kanıt niteliği taşıyor.yani yaratan vardır diyorum ben ama dinler _?. allah aklımızın olduğunu söylüyor.ve bunu çalıştırmamız gerektiğini.buda bilinçl,ve özgür iradeyi onaylıyor zaten. BUARDA SÖYLEDİĞİM,ANLATMAYA ÇALIŞIĞIM, YARATICININ VARLIĞI. DİN,KURAN I KERİM , BU HALİYLE YARATANI DEĞİL,İNSAN KELAMINI HATIRLATIYOR ,SADECE. İNSAN AZRULARINI. İÇİNDE AZINLIKMI ÇOĞUNLUKMU TARTIŞILIR,DOĞRU ALLAHI HATIRLATAN YAZILARIN OLDUĞUNU DÜŞÜNMEM NETİCESİNDE DE.ÖZELİKLE BİLİM VE KURAN YAZILARININ AZ BİR KISMIN DA BİLE OLSA ÖRTÜŞEN BENZERLİKTEN DOLAYI. KİTAP IN ,DEĞİŞTİRİLMİŞ,HATTA KİTAP OLMADAN ÖNCEKİ HALİNDEN KİTAP A DÖNÜŞTÜRÜLÜRKEN ,EKLENMİŞ,ÇIKARILMIŞ,DEĞİŞTİRİLMİŞ OLDUĞU DÜŞÜNCESİNİ ÇOK YOĞUN YAŞIYORUM BEN.VE HADİSLER VE UYGULAMALAR KONSUNDA,KABE VE HACERÜL ESVED BENZERİ KONULARDADA BU DÜŞÜNCEM SABİT OLDUĞUNDAN KURAN I KERİM İÇİN BU DÜŞÜNCELERİMİN DAHADA AYAKLARININ YERE BASTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM. VE ARAYIŞ BİTERMİ EMİN DEĞİLİM.
  20. kuran ı kerim den anlaşıldığına göre , allah katında,yani bu alem dışında da,düşünce,bilinç,özgür irade yanlız insan için değil diğer melekler içinde vardır. şimdi,altta okuyacağınız yazılara dikkat edin,melekler ,düşünebiliyor,karar veriyor ve allahla tartışabiliyor,hatta daha ötesinde, itiraz edebiliyor.bu özelikler size neyi hatırlattı_? insanı değilmi. yani düşünce,özgür irade,hatta hafıza bedene bürünmeden önce ana rahmine düşmeden önce,allah katındaki buyutumuzda da var.demekki bu saydıklarımızın hepsi ruhumuzda var.böyle düşününce öldükten sonrada aynı soyut hafıza,düşünce,bilinç,v.s dediğimiz şeylerin hepsi var olacak, ölmiyecek demektir. ama benim asıl bahsetmek istediğim şey çok daha ötesi. şimdi hatırlayalım allah meleklerle konuşuyor ve çevresinde başka ne mahlukat varsa_? BAKARA SURESİ 30-Düsün ki, Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim." dediği vakit, (melekler) "Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?" dediler. (Allah) "Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!" buyurdu. allah meleklerle konuşuyor,yapmadığı birşeyi yapacağını anlatıyor sesleniyor onlara,melek düşünüyor,karar veriyor ve diyorki biz sana dua ederiz sürekli,ama sen fesat çıkaracak,kan akıtacak bir yaratıkmı yaratacaksın.allah diyorki ben sizin bilmediğinizi bilirim. fakat meleklerinde allahın bildiklerinden birşeyler bildiği ortada,yani henüz yaratılmamış olan konuşuluyor.fakat melekler konuya vakıf ,yani geleceği görmekteler,olmamışı görmekteler,yada diyebilirizki tahmin yürütmekteler _? öylemi. allaha soru soruyorlar sen böyle bir yaratıkmı yaratıcaksın diye. ben bu konuşmalarda insanı görüyorum. 31-Ve Adem'e bütün isimleri ögretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip: "Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunlari isimleriyle haber verin!" buyurdu. 32-Melekler: "Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen!" dediler. bu konuşma okadar önemli değil aslında yani üzerinde kafa yormayı gerektirecek,yinede bir iki satır yazıyım. burada bir isbat var allah herşeyi ben yaparımın isbatını yapıyor,ademe isimleri öğretiyor neyin isimlerini _? delalet ettiği şeylerin,yani meleklerin bildiği isimlerini bildiği şeylerin ,ademde iismelrini onu göstererek anlatıyor.örnek işte bu masa diyor sandalyeyi göstermiyor,masayı gösteriyor.işte güneş diyor ampulu göstermiyor güneşi gösteriyor. bunun üzerine melekler diyorki, sen büyüksün herşeye kadirsin. peki neyi gördüler_?kendi bildikleri şeyleri iismleriyle ve kendileriyle bilmesini,kısaca kendileri gibi öğrenebilen düşünebilen bir canlıyı gördüler.ben burada bütünüyle insanı görüyorum. 34-Ve o vakit meleklere: "Adem için secde edin!" dedik, derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten o kafirlerden idi. ARAF SURESİ 11-Gerçek şu ki, önce sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik; hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı. allah meleklere secde edin bu yaratıklarıma diyor,meleklerden biri ''dayattı,kibirlendi'' inat etti,kendine eydiremedi(gurur yaptı diyor)boşver zaten o kafirdi diyor. kafir_? yani yeryüzü aleminin içindemiyiz kafirlik allah katındada devam mı ediyor.burada düşünen,karar veren,allahla tartışan,ve ona itahat etmeyen yani özgür iradesini kullanabilen bir melek görüyoruz.hatta en önemli nokta burasıki,yaratıcısının fakında/ bizim anlıyacağımız şekilde)her duyusuyla farkında ve ona itaat etmiyen bir melek var.yani biz insan görmedim lan diyor ama melek bu artk allah katındaki boyutunda herşeye tam vakıf değilmi,farkında değilmi,aynen insan gibi. ben burada insanı görüyorum 12-Allah: "Sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu." dedi. "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan." dedi. burada meleklerin ateşten yaratıldıkları çıktı ortaya,ve meleklerin ilk başta itiraz etmelerinin sebebide ortaya çıkmış oldu. ve ateşten yaratılan melekle,çamurdan yaratılan insan düşünce,bilin,hafıza,karar verme,özgür irade yeteneğine sahip. allah katındada bu böyle, dünyda da bu böyle gözüküyor. 13-Allah: "Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çık; çünkü sen alçaklardansın!" buyurdu. ama allah kavga ediyor burada,yüksekte olmalı melek uçuyordamı yüksek,yoksa yüksek bir yerin üzerindemi bilinmez. sen büyüklendin diyor.daha önce dediğim gibi.allah katında olan yaratık bunlar allaha tam vakıf,bizim gibi kitap gelmiş 1400 sene önce yaşanmış gözüyle değil,direk olayın içinde hani gözümle gördüm deriz aynen öyle bir durum.ve melek isyan ediyor. (şeytan) Dedi ki: "Şu benim üzerime üstün kıldığın kişiye baksana!" Yemin ederim ki eğer beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, ben onun zürriyetini pek azı hariç kesinlikle kumandam altına alacağım." İsra suresi 62 evet tevsircinin ağzındanda meleğimiz tamamen şeytan olduğu andır.şu bana üstün kıldığına bir bak diyor şeytan,yani inadında ısrarlı,yemin ederim diyor beni yok etme kıyamete kadar yaşat, bak ben sana onun hayırsız olduğunu göstericem diyor.melek okadar yüzsüzki,allaha tam vakıf,yarattığına tam vakıf,hatta yarattığı insanı görüp,bumu ya senin yaratığın, hiç benle o bir olurmu diyecek kadar vakıf,ve düşünüyor,bilinçli,özgür iradesi var,hafızası var.yok olacağında bukadar vakıf bunu bile bile inat ından vazgeçmiyor,daha ötesi iddaya girmek istiyor allahla ,benimle iddaya gir diyor,bana mühlet ver hemen yok etmeki bakalım senmi haklı, benmi halı çıkıcam diyor. ben burada insanı görüyorum. Allah : "O halde çık oradan; çünkü sen, artık kovulmuşsundur! Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir." dedi. Hicr suresi 34,35 14-İblis: "Dirilip kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver!" dedi. 15-Allah: "Haydi, mühlet verilenlerdensin." buyurdu. 16-İblis: "Öyle ise andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de onları saptırmak için her halde Senin doğru yoluna oturacağım. 17-Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredici bulmayacaksın." dedi. evet iyi melekten dönme iblis istediğini kazanmış gözüküyor,allah,iblisin iddaya girme teklifini kabul ettiği.haydi ozman mühlet verilerdensin dedi.iblis herşeyin fakında ,bilinçli,özgür irade var,hafıza var,allaha tam vakıf olmuş,yarratığına tam vakıf olmuş ve yarattığını eleştiriyor.yok olacağınada okadar vakıf,ama inadı devam ediyor,birde üzerine and,yemin içiyor .beni azdırmana karşılık diyor,yani allah iblisi azdırmış_? bende senin bana evrdiğin izinle yaratıklarını azdıracağım ve senin doğru yoluna oturacağım,yani senin doğru yollarına ekseceğim diyor .ben haklı çıkacağım iddayı kazanacağım diyor. onların önünden ,arkasından, sağından, altından, üstünden ,solundan yani herşekilde azdırıcam diyor onlarda şükretmiycek diyor. ben burada insanı görüyorum 19- Ve ey Adem, zevcenle birlikte cennete yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin şu ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın!" dedi. TAHA SURESİ 117-… "Ey Adem, haberin olsun, bu (şeytan) sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun. 118-Çünkü senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır. 119-ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın." dedik. 120-Derken şeytan ona vesvese verdi: "Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını ve çürümesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" dedi. şimdi burada ne görüyoruz,adem ve havva cennete yerleştirildi,demekki cennetle allahın katı farklı yerler,yani insanın ve meleklerin daha önce bulundukları,meleklerle allahın tartıştığı yer başka biryer. cennete yerleştirildiler ama iblislede bir idda vardı.allahla iblis arasındaki idda,bu iddanın denenebilmesi için ortada birşey olmalı ,bir yasak.burada dikkat edilen bir diğer noktada sadece erkekle konuşuluyor,kadınla konuşma yok aynen insanın şimdiki hali beyiyle konuşuluyor.allah diyorki adem istediğini ye iç cennet senle zevcen için,ama sakın şu ''ağaç''tan yeme zalim olursun.işte şeytan la allah arasında yapılan iddanın yaşanabilmesi için herşey hazır bir ağaç yassak landı. allah ademe bak birde ''iblis'' var ,o senin ve eşinin düşmanıdır.(böylece dünya hayatını bilmeyen tertemiz adem düşmanı öğrendi,yani allah adem için bir düşman yaratmış gözüküyor.hemde adem yaratılmadan önce.sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra mutsuz olursun.duygu his herşey var dost düşman algılayabiliyor ama ilk dost ve düşmanlığı allah ın iddasının neticesinde ve allahın direk tembih etmesiyle biliyor adem. cennet senin için ideal olandır diyor allah,çünki sen acıkmaz,ve çıplak kalmassın,susamaz ve güneşte yanmassın. burada bahsedilen vaat veya herneyse,kızgın güneşte,kuru toprakta,su sorunun çok olduğu kuru çöl topraklarında,yeşilliğin az olduğu bölgede yiyilebilecek hayvan sayısının sınırları düşünüldüğünde ,tam arap yaşamın en çok istediği şeyler.(güneşten koruyacak giysi,sürekli iklimden dolayı çoğun yoğun ihtiyaç duyulacak ve bulunması zor olan su,ve topraklarından,ikliminden dolayı yiyecek sıkıntısı,güneşte yanmamak)işte arap topraklarında yaşayan bir arap ın herşeyden çok isteyeceği ilk 4 şey. bunun tersinden bahsedilmezmiydi,örnek cennet senin için iyidir.burda üşümez,donmazsın,içini ısıtabilecek içeceklerde vardır,gibi.ama nedense cennet ,dieğer alem hep yanmak ve kavrulmak üzerine kurulu.sürekli ateşi düşünen,yemek,su sıkıntısını çeken bir bölge söyleyin dense bu yaşadığımız yeryüzünde,ilk akıllara gelen arap çölleri olur sanırım.bunu anlamk için çeveremizdeki her kişiye test sorusu sorabiliriz vakat netice bellidir. ve şeytan vesvese verdi, ademin aklına girdi.sana sonsuzluk ağacını ve çürümesi olmayan bir saltanat , göstereyimmi dedi _?. anlaşıldığı kadarıyla cennet bir sonsuzluk değil,cennet ve içindeki herşey sonlu.öyleyse ölen insan için cennet yeni bir test serüveni demek oluyor,yoksa başka ney olabilir_?anlatılan cennetle ,yeryüznde insanların yaşadığı yerin özelikleri ve içindeki yaratılanların özelikleri,birbirinin aynısı. farklılık yeryüzündeki insanın sıkıntı gördüğü şeylerin hepsi veya bir bölümü,yani insanın yeryüzünde olmasını isteyeceği şeyler .cennette halleledilmiş gözüküyor. tabi bu sıkıntı daha öncede yazdığım gibi,su sıkıntısı,yakıcı güneş sıkıntısı,yiyecek sıkıntısı,giyecek sıkıntısı. cennette ağaçlar çürüyormu _? evet bu anlama geliyor.ve ademde bunu biliyor,çünki zaten cennetteki ağaçların çürüdüğünü bilmese,iblisin vaadinin anlamı olmaz adem için. peki bu ağaçları çürüyen cennet, bize neyi hatırlatır _? yeryüzünü tabiki.ozman düşünüldüğünde,cennet ya ayenen yeryüzündeki ahenk gibi aynısı.(sadece güneşi yakmıyor,hep normal ayarda, acıkınca yiyecek herşey el altında olduğunda sürekli acıkma olmuyor,susuzlukta olmuyor). iblis =çürümeyen saltanat göstereyimmi_? yanlızca insanmı, yanlızca elle tuttuklarımızmı.hayır, iklimlerde doğada,hatta güneş,hatta rüzgar evet değişimim sürekli var.yaşlanan sedece insan değil.yani çürüyen saltanat yeryüzü saltanatı. fakat iblisin ademe vaad ettğine göre ,cennet saltanatıda çürüyor,yeryüzüyle aynı özelikler,tek fark insanın olmasını hayal ettikleri,arzuladıkları,düşledikleri,bu cennette var.örneğin temiz hurileri,güzel zihnet eşyalarını,ve birtmek tükenmek bilmeyen şarap ı,öyle görülüyorki ,insanın özeliklede erkeğin arzularını tamamlıyor bu cennet. ARAF SURESİ 20-Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve: "Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti." dedi. 21-Ve: "Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim." diye ikisine de yemin etti. 22-Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla yamamaya başladılar. Rableri onlara: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi. burada şeytanın ademi kandırmaya çalışırken söylediği sözler ney,melek olmayın diye,ölümsüz olmayın diye allah yassak kıldı diyor. yani adem ölümsüz değil,ölümlü.melekte değil,burdan anlaşılan, ademin yeryüzünde yaşayan insandan farkı yok,hem ruhani boyut olarak cennet ve yeryüzü hemde yaşadığı yerin özelikleri olarak.ilk teset zaten cennette yapılmış,yani testin yine cennette devam etdip etmeme ihtimali belli değil. şeytan= ben sizin iyliğinizi istiyorum diye yeminde etti.adem iylik ve kötülüğü biliyor,zaten daha önceki yazıda da ,allah ademe ,şeytan sen ve eşinin düşmanı diyordu.anlıyoruzki adem tüm duygulara sahip, yanlız mantıkla değil,hislede böyle. hatırlarsak açlık,sıcak güneş bunlar hislerle alakalı ve adem bunları biliyor. şeytan= sonunda kandırıyor,adem ve havva meyveden yiyor.sonrada ayıp yerleri açılıyor. insan olarak bizim ayıp algımız,bütün okunduğunda apış arası olarak çıkıyor meydana,ama allah katında bunun başka manaları olabilir diyelim yinede biz.ve asıl önemli noktayı anlıyalım,adem ve havva ayıp dugusunu,düşüncesini biliyor,ve üzerini cennet yapraklarıyla örtmeye başlıyorlar.tabi şuda aklıma geliyor,bu meyve cinsel arzular veren bir meyve olabilir,ve bu arzularını saklamaya çalışmalarıda cennet yapraklarıyla örmek anlamında kullanılabilir. bunun üzerine allah kızıyor,ben size söylemedimmi ağacın meyvesi yasak ve şeytan sizin düşmanınızdır diyor. daha önceki yazıda normal melekten dönme şeytanla,allahın iddası vardı hatırlıyoruz,öyle görülüyorki allah bu iddayı kaybetti cennette. bunun başka bir açısından bakarsak.allahın ,şeytanla iddası .şeytana verdiği mühlet ,yeryüzünde insanları test etmesi içindiyse.o zamanda allah adem ve havvayı peşinden şeytanı ,yeryüzüne indirmek için bahaneyi yaratmış mı oldu.''yasak ağaç''.
  21. 3 sene olmuş dile kolay ama ayzı kalır sonuçta ihtiyaç sahibine. gelelim soruya madem öyle açıklayın ''hacer ül esvet'' nedir _ bu ömeri bile şaşkına çeviren vallahi seni öptüğünü görmesem dedirten taş. cennetenmi gelmiştir,yoksa hacıların başlama yönünümü sembolize etmektedir. ya taş bu bildiğin taş put yani,arapların geneleğinin devamı,bu sitede ismini yanlış hatırlamıyorsam haksöz diye bir üstad vardı.o inançsızdı galiba hiç tanrıyada inanmıyor yani,inanç konusunda görüşlerimiz aynı değil bu nedenle.fakat bilgi deposu olduğuna inandığım biriydi,tarihi gerçek bilgilerle tarihle anlatıyordu yani inançların gelişim sürecini. bence bu hadisler ve hacerülesved konularında ya çok net mantıkla örtüşür kitabada ters düşmiyecek bilgiler vermeli birisi. yada zorlamaya gerek yok gerçek dinini yaşamak isteyen insanada zarar verir bunlar.
  22. ben yazıyı okurken alta bir cevap ayzayım dedim''ozman abd bush en sevdiği kullarından olmalı,cezayı hakedenlerde ölürken son nefesinde ya allah diyen şehadet getiren insanlar oluyor'' diye fakat zaten ortak gürüş cevaplarda bu olmuş. ama buda yanlış tabi neden_? balıklı konuyu yazan kişinin yazısı kitap ı bağlamaz.o öyle anlamış kendince ama anladığı gibi olsa neticesi ortada artık böyle şeyler yazmaz sanırım
  23. arkadaşım atatürkü seviyorum ona saygı duyuyorum,zekasınada ve kollarımda ki kılları yerinden uçuracak kadar muhteşem , heycanlandıran sözleri.ve onun sabrı liderlik vasfı gurulandırmakta beni. yanlız senin bunları izzah edebilmek için verdiğin örnek,akıllı ve çok mantıklı bir örnekmi birdaha düşün istersen._? demişsinki şuna emin olunuzki daha olmayan beyinler dahailerin sözlerini anlayamıyabilirler _? aynen ilme sahip olamıyanlar kuranın ne dediğini anlaymazlar sözüdür bu hemde tıpkısıdır. halbuki dahi beyinler ,dahi olmayan beyinlerin algısı seviyesine sözlerini düşürerek, kolayca anlıyabilmelerini kolaylaştırabilirler.ve bu yaptıkları iş yapabilecekelrinin en kolayıdır. yine demişsinki=Bilirsinizki, çocuklar anne ve babaları kadar akıllı değildir._? neden Bu yüzden anne ve babalarının her söylediklerini söylendiği şekilde anlayamazlar. buda doğru değil.karşılaştırma yapmak istemesemde dini forum olduğu için yine aynı şekilde cevap vericem. ozman kuranı anlamadığını idda eden insana aptal diyebilirmiyiz aklı yok diyebilirmiyiz.-_? halbuki anlıyamama nedeni bilmemesi ve daha önce karşılaşmamız olması,tecrübe etmemiş olmasındadır. ve aile bu tecrübeyi çoğuga vermiyorsa çocuk kendi başına belki daha ileriki yaşındada anlıyamıyacaktır.yani yol göstericinin elindedir birazda bu . anlıyabileceği dilden ,pratiktede göstererek,mantık yolunda aydınlattığında çocuk bunu kolaylıkla anlıyacak vi tekrarı bilinçsizce gerçekleşmiyecektir.ama bilinçli isterse oda kendi bileceği iştir. yine demişsinki=Örneğin onları leyleklerin getirdiğini anlatan aileler vardır. Yada, "Bu lokmayı da yersen, öyle bir güçlü olursunki, otomobilleri bile havaya kaldırabilirsin" diyebilirler. bu tesbit doğruda ,mantıklımı sence tabiki değil.işte bu nedenle insanlar yalanı doğallaştırıyor hayatında.sonra lokmaların sonunda arabayı kaldıramıyacağını gördükçe ,kendi gücünü küçümseyen,özgüvenini kaybeden çocuk işte böyle oluyor. yıllarca seni leylekler getirdi dersen çocuğa, ve ilerde bunun böyle olmadığını anlıyabileceği, hem toplum,hem gözlem, hem deneyimler olmasa,bunun tersini nasıl açıklayabilirsin çocuğa. burası genel dinde böyle bişey işte.çocuk böyle gözlemliyor,sürekli kayıt,kayıt toplumun ailesinin,çeversinin yaptıklarını kaydediyor. bakıyor kitap,bakıyor türbelere giden insanlar,bakıyor kendisininde, annesinin, babasınında sonradan öğrendiği ve gerçekliği kanıtlanmaz tarihi bilgiler,bakıyor insanların her konuda bölünmüşlükleri,bakıyor masallarla ,iman lar karışmış birbirine. çözebilirmisin leyleklerin getirip getirmediğini çözebildiğin kolaylılıkla_? tabiki hayır. tek şey kalıyor mantık,ama mantığada uymayan şeylerle karşılaşıyor büyümüş çocuk,ozmanda gayb,ilim,irfan,mucize giriyor devreye.
  24. kürşat otçu eğer cüzi irademi allah yaratmaz derse bu sefer deki senmi yaratıyon de evet derse allahtan başka yaratıcı olur mu de o kaçar .(bu soru düşünceleri kim yaratıyo sorusunun peşine geliyor) sen bu soruyuda tabiki bu şekilde sorarsan istediğin neticeye gelmiş oluyorsun.ama kendi soruna ısrarla kendi istediğin şekliyle cevap almaya çalışarak. ıradeyi yaratan oluşturda, ne düşüneceğini neden yaratan oluştursun,somut değilki.bu dünyada bildiğimiz herşey somut çünki bizimle demekle istanbul örneğiyle olmaz o iş ayakalrı yere sabit basmıyor yani. şöyle düşün .... aslında bir örnek vermek üzereydimki örneğimin saçma olduğunu ve seni tastiklediğini anladım şu an. diycektimki iradeyi bir makine olarak düşün makineyi yaratan biziz ama onun nasıl kullanılacağına karar veren evet işin doğrusu oda biziz.ama arada tek fark var o cansız çalıştırılmaya ihtiyacı var ve somut,biz canlıyız.bu nedenledirki herhalde insan olarak kendi yaratıklarımızla(mecazi anlamda) örnek vermemiz saçma olur.veremeyiz. aslında hadisler konusunda v.s sağlam güzel tesbitlerin var. ama bence zaman ve düşünce konusunu halletimiş olman lazım.yani çürük idda. zaman konsuunu einstein isbatlamış durumda,şöyleki =zaman _? hafızamızda kayıtlı an ile,bulunduğumuz an arasındaki hesaplamadır.örnekte vermiş=bir cisme vurdun ve ses çıktı,sonra aynı cisme vurdun yine ses çıktı,iki ses arasındaki hesaplamaya zaman diyoruz.oysaki son vurduğumuz cisimden çıkan ses den önceki se o an için yaşanmıyordur sadece hafızamızdaki kayıttan ibarettir.bu bilgi zamanı tam olarak netleştirmiştir diyebiliriz günümüz için.zamansızlık içinde,kendi algımızla zaman kavramını oluşturduk ve yaşıyoruz.bu başlangıcada bir cevap aslında sonsuzluğun içinde başlangıç bizim algımızla başlar vucut bulmamız,nefes alıp vermemiz,diyede detaylandırabiliriz. benim sana önerim madem bukadar haycanlısın araştırıyorsun,7 yıllık bilgi depon var.bağzı soruların çürütülmüş somutlarını kabuledip eğer cevabı attmin ediyorsa,diğer yönlerini araştır yani enerjini somut çürütlmüşlerin açıklarını aramakla geçirme enerjin bilgilerinin ilerlemine çalışsın. örnek hadisler ve kuran,tabi diğer dini kitaplarda,o yılların tarihi bilgi birikmleriyle ,harmanlanıp mantıkla izzah edilmeli ve anlamlaştırılmalı.özü bu detaylarını zaten tahmin edersin.eksinlikle bunlar arştırılırken o dönem tarihler insanın yaşam biçimi,bilgi birikimi,gelişmişlik durumu en ön planda incelenmeli.o dönem. benim en taktığı konular mesela o yıllarda insan nekadar ilerlemişti,ilerlemişti derken gemi yapamıyordu mutlaka ama su,vardı üstünde yüzen ağaç parçasını görüp analiz edebilecek bir beyin yapısına sahptirler herhalde _? buna benzer işte .demir mesela nekadar biliniyordu enkadar kullanılıyordu özelikle arap bölgesinde-_? herşey gökten tanrıdan geldi diye ellerini havay açan insanlar için ''demirin gökten geldiğinin söylenmesi mucize olmasa gerek. tabi bunların ötesinde ay ve güneş arası mesafe dna özelikleri v.s bunalrın kuran da yazıyor olmasıda ayrı bir konu. kısacası insan eli dinin neresinde veya neresine kadar bulaşmış olabilir,kitap tamammen gerçekmidir,yoksa içine kelam girmiş olabilirmi,yada tamamen kelammıdır.böyle şeyelr işte kolay gelsin.
  25. yanlış neden gülsün, neden dalga geçsin.şimdi ben sana diyormuki bundan 50-100 yıl sonra hava trafiğimiz olucak ,uçucak arabalar,diyorumki başka gezgende yaşam koşulları oluşturulacak ve insanlar belki birkaç yüzyıl sonra bu gezegende yaşayabilecek veya insan iletişim,tv aç kapat kanal değiştir v.s için,ışık aç kapat,ve benzeri her şey için bir kumanda veya tuş kullanmak zorunda kalmıycak üzerinde taşıdığı bir alet,veya beynine yerleştirilen küçük bir parça sayesinde zihniyle düşünerek komut vererek bunları yapabilecek, bunlara gülebilirmisin kahkahalarla yani sana okadar olması imkansız gelebilirmi.sadec olabilir dersin değilmi. ama suyun züeinde duran herhangi bir madde parçasına bakıp, onun yüzdüğünü gözlemleyip,üzerinde başka madde de taşıdığına şahit olup,kısacası anlatmaya çalıştığım bir parça suyun üstüne bir tahta parçası onun üstünede küçük bir oyuncak koyup gözlemleyebilmen için mucizeye veya asırlar geçmesine gerek varmı.bunun için gerekli olan sadece su ve madde öyle değilmi birazda hayel gücünü kat neler neler taşımaz .hatta hayal gücüne gerek yok mantığını kat.ki o devirlerde sulak bölgelerde nehir,deniz bölgelerinde insanların o 1400 sene evvelki tarihte bir sal yapıp yapamadıklarını nekadar biliyoruz _?. ama biz 21 ci yüzyılda bunada mucize diyebiliyoruz değilmi 1400 yıl evvel bilinmiş olmasına diye söyleyerek. bak benim yaratıcı inancım var,bunları bir ateist v.s gibi değil ,varsa bir din onun arayışında olan ve kabullendiğimde daha ayakları yere sağlam basmış birşekilde olmasını isteyen biriyim.bu nedenlede sorgularken olaylara bakarken mucize perdemizle değil insan mantığımızla bakmamız gerek.bunun başka yolu yok.ruhani boyuta girip gözyaşı dökmekse mesela kendini zincirle dövenlerde o boyuta giriyor işte, ama mantık bunu kabul edermi_? etmez tabi zekamız var kullanabildiğimiz kadarnı kullanmalıyız bu nedenle.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.