Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Dinsiz sevgiliniz mi var?


binyamin

Önerilen İletiler

senin bir parmağını kesenin, sen gidip kulağını mı kesersin.

 

Ben bu yazılanlarda benim yazdıklarıma yanıt oluşturan hiç bir şey göremedim. Zaten de köleliğin savunulabilecek bir yanı yok. İnsanlık dışıdır. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 demek ki tanrı katında insan hakkı diye bişi yok nuke.gif

 

Tanrı insan haklarını yazacağına "tanrı hakları" nı yazmış. Aşırı egoistmiş. Kendine tapıyor ve her şeyin de tapmasını istiyormuş. Hakkı olan tek kendisiymiş. Başka hak yokmuş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ilginç bir yaklaşımla  diyelimki kişi

 

Allah yok dedi ve/veya Tanrı,

 

esasen bunu demekle Allahın varlığını ikrar etti. Şöyle ki; Olmayan bir şeyin adıda olmaz. Adı varsa kendisi de vardır. Yok diyorsa ne yok? adını söylüyorsa var. Var olanın adı da vardır. Yok ise bir hiç liktir. Hiçliğin adını koyamazsın. Eğer adını söyleyerek Onu hiçliğe itiyorsan varlığına inanmadığının adınıda söylemeyeceksin, yoksa kendinle çelişirsin....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

öyle düşünüyorsun ve ben bu düşüncene engel olmayacağım zira vücudum gibi zihnimde yorgun düştü...Dilediğin gibi kelimelerimi algılayabilir ve beni dilediğin şekilde yargılayabilirsin. Çelişmek, çelişki.... bunlar bile komedi sahnesinde bir perdelik oyun değilmi?. Vakti zamanı gelince yeniden tekerrür eder. Sanıyormusun, ne benim nede senin umurunda bu çelişki... ne ben, ne sen düşüncelerimizi doğrularımızı yada yanlışlarımızı bir başkasına dayatacak yada bu uğurda efor sarfedecek kadar genç bir ruha sahip değiliz (zan ettim affola:)). Şu an yazıyorsam kendime yazıyorum. Her kesin!!! bir doğrusu var. Bu doğru ile yaşayacak ve/veya terk edip yeni doğrulara sarılacağız. İşte komedi bu. İncitmediğin ve incitmediğim sürece istediğin doğruyu söyle velev ki çelişsin, ne umurum. Zira sanal sanalda kalıyor dostum  ve kalmalı ona bu beşer sözlerle bir vücud  giydiremessin. Giydirsende bir rüyadan ibaret olur. Hakikat ise senden ve benden o kadar uzak ki. Var mış ve taki yok muş. Sana yok olan evet yoktur ve bana var olan vardır. Bunun ıspata ne ihtiyacı vardır. Sendeki yoklukta kaybolmak istemediğimden belkide varlığa sarılıyorum. Yoklukta yitip gitmektense Var simidine tutunmak ve yaşamak belki bana daha kolay geliyor. Birileri anlam yokluğunda zayıf idrakle bunu şaka ile tanımlarken birileri çeliştiğimi farzetsin sence bende ne kayıp olur yada ne umurum. Komedi der geçerim. Ha bunu hakaret olarak algılama zira seninde bir doğrun vardır. Saygı duymam ama aşağılamamda, Lakin benim doğrum sana şaka gelirse o vakit sanal kelimelerimle "kendi yokluğunda kendi doğrularına sahip çık" derim.

 

Şimdi ha sana "yokmuş" ha bana "varmış", biri bir masal anlatmış:) sende bende uykuya dalmışız, sen yoklukta ben varlıkta dirilmişim. Sonuçta sende rüyadasın bende;) 

 

Gecenin bu saatinde ancak bunlar sadır oldu kusura bakma uzun bile yazmışım;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Her kesin!!! bir doğrusu var. 

 

Sana yok olan evet yoktur ve bana var olan vardır. Bunun ıspata ne ihtiyacı vardır.

 

Tartışanlar, uzlaşabilmeleri için önce kavramları aynı anlamda mı kullanıyorlar onu tespit etmeliler. Burada, farklı görüşlere temel teşkil edenler, doğru, var ve yok kavramları.

 

Doğru, var ve yok kavramlarından ne anlıyorsunuz? Kısaca yazsanız(etimolojik) da, biz de aynı dili konuştuğumuzdan emin olsak. Yoksa farklı şeylerden bahsetmiş olur, hiç anlaşamayız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanal sanalda kalıyor dostum  ve kalmalı ona bu beşer sözlerle bir vücud  giydiremessin. Giydirsende bir rüyadan ibaret olur. 

.................................Sonuçta sende rüyadasın bende

 

Bunlar son derece mistik ve platonik düşünceler. Bir kere sanal diye bir şey yok. Herkes biliyor ki bu yorumları sanal bir bot yazmıyor. Hepsini gerçek insanlar klavyeyi tıkırdatarak yazıyor. Ortamın sanal olmasının bir önemi yok, fikirleri gerçek insanlar düşünüyor ve ortama aktarıyor.

 

Müslümanlar bu bilgisayar teknolojisi, sanal ortamlar çıkalı, birden Platon felsefesine merak saldılar. Mistik duygu ve düşüncelerine bir destek zannediyorlar bu bilgisayarlarla yaratılan sanal dünyayı. Fakat hayatlar komple sanala aktarılıp simüle edilse, hepimiz birer sanal bot olsak bile, yine bunu yapmak için devasa bir bilgisayar sistemi gerekecek. Enerji almak için bir güneş gerekecek. Yani madde yine gerekli. Ruhlar alemi diye maddesiz, tül gibi sanal botların uçuştuğu bir yer yok... Böyle bir iddianın Kuranda zaten olmadığını, müslümanım dedikleri halde Kuranı okumadıkları için müslümanlar bilmiyorlar.

 

Ben her zaman müslümanlara, inandıkları dini ben öğretmek zorunda kalmaktan yakınırım. Gına geldi artık dinini bilmeyen müslümanlardan. Bilmiyorlar. Kuranı hiç anlayarak okumamış, bütün olarak değerlendirmemişler. Dinini ateistten öğrenmek zorunda olan insanların haline ben ne diyeyim... Çok fena...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlk sakalım çıktığında bir uzasın bakayım nasıl oluyormuş bu sakal dedim. Çok doğal tabii. Neymiş görelim de keseceksek de keseriz değil mi? Mahallenin abisi beni görünce öyle kafama göre sakal bırakamayacağımı, eğer bırakacaksam duasının okunmasının gerektiğini, duası okununca ise artık kesemeyeceğimi, günah olacağını söyledi. 

 

Bu işin Türkçesi, ondan izin almadan sakalımı bıraktığım için hata etmişim. Ona sormalıymışım. Hemen sakalı kesmek için beni berbere yönlendirmeye kalkışmaz mı bir de? Şiddetli bir tepki verdim. Çekil yolumdan babalık, işim var benim deyip yürüdüm. İfadeyi tam böyle kullanmamışımdır ama buna benzer bir şey söyledim ve öfkelendiğim çok belli oldu. Yüzüm filan öfkeden kıpkırmızı olmuş olabilir. Çok sinirlendim çünkü. 

 

Öylece dondu kaldı, değil söz söylemek, hareket bile edemedi. Çok kırıldığının farkındayım ama paramparça etsem daha iyi olurdu. Kırılmasını zaten istedim. Kalbi ikiye ayrıldıysa çok sevinirim. Bir daha insanlara diktede bulunmamayı öğrenmiştir.

 

Bir daha bana tek kelime etmedi. Ben de gönlünü almak için hiç bir girişimde bulunmadım. Oymuş, öyle rahat ettim ki, o sahne aklımda canlandıkça ne iyi yapmışım diye seviniyorum. Bu benim için ileriki yıllarda bir sembol oldu. Bu tavrı hiç bırakmamam gerektiğini düşündüm. Nerde bir din empozesi, tak, red! Bu kadar... Bunlara af, sessiz kalma, aman kırılmasın gücenmesin asla yok. Bu din empozesi belası yok oluncaya kadar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@nizamarslan herkesin doğrusu kendine buna tamam derim ...lakin herkesin doğrusu madem kendine neden dinler de tebliğ gibi bir dayatma söz konusu

 

Hatta aile içi baskı dayanılmaz boyutta

 

Daha ileri gidip şiddete kadar uzuyor dini baskı

 

 

bunu ancak şu şekilde cevap verebilirim. Kendi dinine sahip birer Tanrı olduklarından

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tartışanlar, uzlaşabilmeleri için önce kavramları aynı anlamda mı kullanıyorlar onu tespit etmeliler. Burada, farklı görüşlere temel teşkil edenler, doğru, var ve yok kavramları.

 

Doğru, var ve yok kavramlarından ne anlıyorsunuz? Kısaca yazsanız(etimolojik) da, biz de aynı dili konuştuğumuzdan emin olsak. Yoksa farklı şeylerden bahsetmiş olur, hiç anlaşamayız.

 

Üst perdeden konuşalım; neden anlaşalım ki anlaşmak içinde yazmıyoruz; içeriğini nasıl şekillendirirsen şekillendir anlaşmak için senin doğrun da yada benim doğrumda mı buluşmalıyız. Sen kendi doğrunu bana izah etmeye çalıştıkça bunun adı "tebliğ" olmayacakmı?.  Yada ben. Yada ben kendimi doğrumu anlatmaya çalışırken esasen anlattığım kişiyi kendime davet etmiş olmuyormuyum? Kime doğru; var ve/veya yok. Bunun anlaşılabilir kabul ettirilebilir bir izahı var mı?.  Yazıyoruz öylesine, incitmeden

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Yazıyoruz öylesine, incitmeden

 

"Öylesine"nin anlamını TDK da bulamadım. "Ekşisöz" de benim bildiğim anlamı yazmışlar; Düşünmeden, amaçsız.

 

Bildiğim kadarıyla, burada yazanlar ise doğrularını ve bilgiyi paylaşmak için yazıyor. Ben mesela, kabullerim evrensel doğrulardır. Bunları, her tür dogmatikliğin karşısına koyarak, doğrularımı paylaşmaya çalışırım.

 

Bu arada, doğru, var ve yok kavramlarından ne anlaşıldığına bilinçli olarak cevap verilmemiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunları konuşmamız aslında hiç bir şeyi değiştirmeyecek ama;

 

Dini sahiplenme duygusu ve her insanda var olan "tanrıcılık oynama hissiyatı" insana kellede kestirir, gayrinin hakkına tecavüzde ettirir. Bu her coğrafyada değişik şekillerde tezahür eder.  Ebrehe Kabe'yi yıkmaya fil ve ordusu ile beraber yürüyünce Abdulmuttalip koyun  sürülerini koruma altına alır. Ebrehe "Kabeyi yıkmaya geliyorum sen koyunların derdindesin" der. Abdulmuttalibin cevabını inanç olarak bugün ben müslümanım diyen her insanın taşıması gerekiyorken  maalesef toplumda tam tersi bir inanç  oluşmuştur ve  insan adedince piyasayaTanrılar çıkmıştır. Abdulmuttalibin cevabı (ki o dönem Mekke'nin ileri gelenlerinden) "Bana ne Kabeden Kabenin sahibi Allah" olmuştur...

 

Yada Mevlanaca "Kul oldum, kul oldum, kul oldum..."  bu kısacık sözlerin bile odalar dolusu şerhler yazılmasına sebep olacağını düşünüyorum. Hepimiz bende dahil ve sende dahil Tanrıyı oynuyoruz. Halbu ki ben olmak lazım yani klasik anlamda insan. Etten kemikten hülasa yıkılabilir ve yenilebilir düşünceleri olan, acıya ve lezzete karşı duyarlılığı olan zayıf, hırçın, vahşi tarafları olan, yalnız yaşayamayan zayıf varlık insan. Doğrularımızı kendimize saklamalı bunu bir görevmiş gibi bir başkasına dayatmamalıyız. Bu dayatma nereden gelirse gelsin, hangi sıfatla gelirse gelsin, ister siyasi, ister dini, isterse daha farklı bir kanaldan empoze edilmeye çalışılsın, reddedilmeli. Fikrin, düşüncelerin zararı olmaz ancak dayatma, aşağılama, korkutma, benden olmayan tukaka zihniyeti nereden gelirse gelsin pistir. Bu pislik ise her kesime sirayet etmiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Halbu ki ben olmak lazım yani klasik anlamda insan.
 
"Ben olma" yanlış yorumlanmasın. Ben olma derken, biatçılık değil, başkaları gibi düşünme değil, birey bilinci kast ediliyor.

 

Doğrularımızı kendimize saklamalı bunu bir görevmiş gibi bir başkasına dayatmamalıyız.

 

Dayatmama dışında diğerlerine katılmıyorum. Doğrular(bilimsel bilgi) paylaşılmalı. Birey bilinci, bilimsel bilgi ile mümkündür. Laisizm de bilimsel bilgi paylaşım yeri, devlet eğitim kurumlarıdır.
 
Bu dayatma nereden gelirse gelsin, hangi sıfatla gelirse gelsin, ister siyasi, ister dini, isterse daha farklı bir kanaldan empoze edilmeye çalışılsın, reddedilmeli. Fikrin, düşüncelerin zararı olmaz ancak dayatma, aşağılama, korkutma, benden olmayan tukaka zihniyeti nereden gelirse gelsin pistir. Bu pislik ise her kesime sirayet etmiş.

 

Dayatma özü gereği zaten etiktir(ahlak), etniktir, töredir, dindir, ideolojidir. Empoze için üretilmişlerdir.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mademki yazılanın müdrikçe idrak şerhine ihtiyacı var  o halde bir basamak alttan yazalım;

 

Bilimsel doğruların Doğmatik olgulardan ne farkı var...Bilim ancak elindeki alet ve edavatla  ulaşabildiğini sunar. Bunu yaparkende adına "Mutlak Doğru" demez. Esasen 19. Yüzyıla kadar bilim dahi görüşlerini Mutlak diye sunuyor ve dahi o bile görüş ve buluşlarını empoze etmiyormuydu. Klasik örnekleri vermenin bir anlamı olmadığı düşüncesindeyim. Bugün kara olarak bildiğimiz adını koyduğumuz renk; biz kara dediğimizden bu şekilde anlaşılır, bilinir. Halbu ki varsayalım başka bir evrende başkaca yaşam türleri bizim kara dediğimize ak dese idi ve bunu yaparkende farklı anlam ve işlevler yükleselerdi "Hayır O kara ve bu bilimsel gerçek" demenin onlara ve bize ne kadar faydası olurdu. Biz Tabiat denen bu muazzam muammanın "binde birini" çözebilmiş varlıklar değiliz. Çözebildiğimizin bir'lik kısmı ile birbirimize tahakküm ediyoruz. Anlık bilim dahi Mutlak doğru değildir.  O yüzden söylemler değişmiş, mesele tahminlere dökülmüş ve adına gözlem denilmiştir. Yazılandan şu anlaşılmasın Bilimle Yaratıcının varlığını yada yokluğunu ıspat etme bağlamında yazmıyorum. Bilim de dahil olmak üzere skolastik her türlü düşünce bir gün bir şekilde ya tıkanacak, boğulup berteraf olacak yada yalnızlaşıp geçmişte olduğu gibi milyonlarca düşünce arasında eriyerek esamesi dahi kalmayacaktır. Sözümün özünün anlaşıldığını umuyorum. 

 

Epiktetosun iki sözü ile bu konuda yazıma son veriyorum "İnsanları tedirgin eden olan biten değildir, olan bitenle ilgili inandıklarıdır."

 

ve buda kulağımıza küpe olsun; "Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi."

 

Hoşça kalın.....

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mademki yazılanın müdrikçe idrak şerhine ihtiyacı var  o halde bir basamak alttan yazalım;

 

Alttan da yazsan üstten de yazsan yazacakların ortaçağ daogmatikliğinden bir adım önde değil. Tam da o çağın bilgisiyle kültürüyle örtüşüyor. Galiba benim alttan yazmam gerekecek. Zira yazdıkların yazdıklarıma hiç cevap olmuyor.

 

Bilgi evrenin dinamik yapısı temelli olduğundan değişir. Değişmezlik yoksa zaten bilgi değildir. Değişmezlik dogmatikliktedir. Özü gereği dayatma da dogmatikliktedir. Kabullenmezsen tanrı tarafından yakılmayla, türlü işkencelerle tehdit edilirsin.

 

 "İnsanları tedirgin eden olan biten değildir, olan bitenle ilgili inandıklarıdır." Epiktetos'un bu ve diğer sözleri bilimsel değil. Doğada biten bir şey yok. Devinim sonsuzcadır. Ayrıca inanma değil, olan olgu gözlemlenir bilgiye dönüşür. İnanma dogmatiklik için geçerlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 "Bana ne Kabeden Kabenin sahibi Allah" olmuştur...

 

Ama din tacirleri "din elden gidiyor" diye çığırdıkları zaman ""bana ne dinin sahibi allah" denmiyor. Bir Muhammed resmi yapıldı diye cam çerçeve bırakılmıyor. Böyle çelişkili anlatımlara nasıl inanılabiliyor ben şaşıyorum. Kuranda sürekli allah yolunda savaşmaktan bahsediliyor. Hatta savaştan kaçınanlar münafıklıkla suçlanıp ölümle tehdit ediliyor. Tamam Abdülmuttalip Kuran yokken yaşadı ama, bu allah için hiç bir şey yapmamak anlamına gelmez. En azından müslümanların bu hikayeyi böyle anlatmaktan kaçınmaları gerekir. 

 

Müslümanlar sürekli "hamiyeti diniye" diye bir şeyden bahsederler. Bunu dini savunma gayreti olarak tercüme edebiliriz. Bu öykü bu anlayışa aykırı ve kötü bir örnek, müslümanlar açısından tabii. Dolayısıyla apaçık şekilde çelişkiye düşülmüş oluyor.

 

Yok yani, tabii din elden giderse gitsin, zaten gitmesi gerekiyor da, çelişki nasıl görülmüyor, o acayip oluyor. Şimdi öyle mucizeler yok, iş başa düştü deseler ayrı çelişki. O zaman niye vardı? Onların mucize görmek için ayrıcalığı ne, bizden esirgenmesi için bizim suçumuz ne?

 

İşin doğrusu mucize hiç bir zaman olmadı. Bu hikayeler de uydurma. Ama insan bari tutarlı bir şey uydurur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.