Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

nizamarslan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    21
  • Katılım

  • Son Ziyaret

nizamarslan - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Bu tablodaki veriler Tuik veritabanından alınmıştır. http://tuikapp.tuik.gov.tr/balikcilikdagitimapp/balikcilik.zul Şimdi; yukarıdaki tabloya bakarak şunu diyebilirmiyim... Bir iş var bu işin içinde; Devlet aleni kandırılırmı? Bu Tuikin veritabanından alınan bir veri. Tuik diyorki ben elde ettiğim verileri öncelikle devletin ilgili kurumları ile paylaşırım. Bu 2012 ve sadece yüzeysel kitabi verilere dayanıyor ve/veya beyana yani Icebergin ön yüzü bu. Yamula barajı 2012 11. ayda ihale edildi. Bu verileri Tuik ne zaman devlet kuruluşlarıyla paylaştı bilmiyorum. Birde şu var. İhale için toplam bedel biçildi 120 bin. Ancak daha sonra bunun 70 bine düşürüldüğü söylendi. Allah aşkına bu nasıl bir ticaret??????????? NOT: TUİKTE ÇALIŞAN BİR ARKADAŞIMI ARADIM. SİZ BU İSTATİSTİĞİ NEYE GÖRE HAZIRLIYORSUNUZ? DEDİM BİZ SORARIZ BİZE VERİLEN BEYANLAR GÖRE HAZIRLARIZ YANİ ADAM GERÇEKTE 10 TON TUTMUŞ AMA BİZE 1 TON DİYORSA ONU YAZARIZ. DEDİ BUNA RAĞMEN YUKARIDAKİ TABLO NEYİ İFADE EDİYOR? DEVLET 40 TON SAZANI İHALE EDİYOR. İHALEYİ ALAN 237 TONDAN AVLANIYOR www.kayseribalikavi.com
  2. yazımı oku oku.. bir daha oku.
  3. Kaç "müslüman" gördün ben açıkcası bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar gördüm onların bir çoğuda öldü. Peki sen nerede gördün, yoksa "müslümanım" diyenlerimi kast ediyorsun. Ben sana desem ki ben her gün milyonlarca Tanrıyla muhatap oluyorum...Ne olacak?....Bak benim sana ise acizane tavsiyem cümlelerini hedef olarak genele yaymadan yaz ve sen benliğinde toplama.
  4. Ne alaka çorba etmişsin; kaş yapıyım derken göz çıkarmışsın. Yazıları nasıl ve ne şekilde okuyorsunuz arkadaş. Harfler kelimeler ayan beyan ortada. Kim demiş "din elden gidiyor" diye. Tacir kim Tüccar kim?. Alan Kim Satan Kim?. Ala bezirganlık yapıyorsunuz. Birini suçlarken aynı suçu siz işliyorsunuz. O adına din demiş pazarlamaya çalışmış. Sen "Ateizm" demişsin bunu pazarlıyorsun. Yanına da eklemişsin "va"r olmayan bir "ilim". Neyin ispatındasın. Ne mucizesinden bahsediyorsun. Bana ne dinden, Kitaptan, Allah'tan. Allah elbetteki Allah... Onun dininin ne eli sopalı bekçisiyim, nede kanat takmış meleğiyim. Ne ala ohhh biri Allah deyince saldırmak. Senin ne farkın var bu "dincilerden" Tarihte senin gibi Yobazlar çok. Hep var oldular, elbette olacaklar. Bu millet bir sizin gibi zihhniyetten tiksind,i birde din namına kelle kesenlerden. Ne "hamiyeti Din". Ne imiş dinin onuru. Varsa bir din elbetteki sahibide vardır. Din Onun dini. Ama bu sahipliği nasıl benimle bağdaştırdın. O yüzden dedim ki binlerce kafa kadar "binlerce anlayış" ve anlayışın yaratmış olduğu bir o kadar "Tanrı" var. Ha senin adına da "tanrı" demeyelim demokrasi diyelim. Bırakın mavaldan başka bir gayret göremedim. Düştük kuyuya Binyamin "Ceviz" atıp durduk kubbeye. Kurulmuş bir meyhane raks ediyor ağalar. Ne alaka bana ne senin dininden Tanrından Allahından ki sanane benim Allahımdan Tanrımdan. Öküz altında buzağı arıyorsunuz. Bu ne saçma bir düşünce. Dogmatikliğin ağa babalığını yapoıyorsun. Kendi fikrini doğrudan dikte etmeye çalışıyorsun. Sonra bir Tanrıcılıkta sen yapıyorsun. Ne çok sahte tanrı var. Ben ne dinden girdim ne hikayeden. Doğrudan insan özünden.... insaf sahibi bir insan, yazının ta başından sonuna kadar okursa, özde neyi yazdığımı veya anlatmak istediğimi anlar. Sen bilmem döneminde yaşamadığın görmediğin yazısı ona mı ait değil mi bilmediğin "kısır elindeki kaynak ki uydurma ihtimali büyük tercüme edilmiş derlenmiş bin ağızdan nakille gelmiş farabiye hayranlığını beslerken; var-ile yok arasında bir yazıyı "özde manası örnek alınır düşüncesi ile yazdığım bir yazıyı" iki satırla yok mu edeceğini sanırısın. Senin yok demenle Tarihmi yok olacak. Velev ki öyle yapsan ne olur. Aynen öyle "sanalsın" bugün var yarın gündemimde "yoksun". İstediği kadar klavyeler tıklasın şıkırdasın arkadaşım sanalsın göstermek istemediğin bin yüzden göstermek istediğin bir yüz ile yazıyorsun . Yav sana ne benden benim dinimden anlayışımdan nbırak millet neyi nasıl yaşıyorsa yaşasın. Binyaminin Babalık dediği adamdan ne farkın var?. Sen, seni incitmediği müddetçe baskı ve üzerinde tahakküm kurmadıkları müddetçe (saygı isteyen yok) bari saldırma insanların inancına küfretme . Ne diş bilemesi bu anlamadım. Zorun kime inamadığın Allahamı yoksa inanan kişiyemi. Niye müdahele ediyorsun. Ha varmış ha yokmuş. Bunun ispata ispata ihtiyacı yok dedim. Sen nerenin askerliğini yapıyorsun. Sana ve/veya senin gibilere kaynak olsun diye delilmi yazdım diktemi ettim ne yaptım. Tanrı var mı dedim?. İslam yücemidir dedim. Ortada kendimce öyle yazdım. İspatada kalkmadım kalkışmadım. İyide niye zıpladın. Kızgınlığın öfken Tanrıya ise git, gökle savaş yerle savaş. Kökten dinci diye tabir ettiğinden ne farkın var senin. Laf olsun torba dolsun dostlar bizi eğlencede görsün mesabesince yaz, lakin beni neyle itham ediyorsun. Mucizemi istiyorsun bana ne!!! benim ne derdim. Kim Allah için bir şey yapıyorsa oda beni bağlamaz. Ve sende bağlamassın.
  5. diyorsun eyvallah
  6. Mademki yazılanın müdrikçe idrak şerhine ihtiyacı var o halde bir basamak alttan yazalım; Bilimsel doğruların Doğmatik olgulardan ne farkı var...Bilim ancak elindeki alet ve edavatla ulaşabildiğini sunar. Bunu yaparkende adına "Mutlak Doğru" demez. Esasen 19. Yüzyıla kadar bilim dahi görüşlerini Mutlak diye sunuyor ve dahi o bile görüş ve buluşlarını empoze etmiyormuydu. Klasik örnekleri vermenin bir anlamı olmadığı düşüncesindeyim. Bugün kara olarak bildiğimiz adını koyduğumuz renk; biz kara dediğimizden bu şekilde anlaşılır, bilinir. Halbu ki varsayalım başka bir evrende başkaca yaşam türleri bizim kara dediğimize ak dese idi ve bunu yaparkende farklı anlam ve işlevler yükleselerdi "Hayır O kara ve bu bilimsel gerçek" demenin onlara ve bize ne kadar faydası olurdu. Biz Tabiat denen bu muazzam muammanın "binde birini" çözebilmiş varlıklar değiliz. Çözebildiğimizin bir'lik kısmı ile birbirimize tahakküm ediyoruz. Anlık bilim dahi Mutlak doğru değildir. O yüzden söylemler değişmiş, mesele tahminlere dökülmüş ve adına gözlem denilmiştir. Yazılandan şu anlaşılmasın Bilimle Yaratıcının varlığını yada yokluğunu ıspat etme bağlamında yazmıyorum. Bilim de dahil olmak üzere skolastik her türlü düşünce bir gün bir şekilde ya tıkanacak, boğulup berteraf olacak yada yalnızlaşıp geçmişte olduğu gibi milyonlarca düşünce arasında eriyerek esamesi dahi kalmayacaktır. Sözümün özünün anlaşıldığını umuyorum. Epiktetosun iki sözü ile bu konuda yazıma son veriyorum "İnsanları tedirgin eden olan biten değildir, olan bitenle ilgili inandıklarıdır." ve buda kulağımıza küpe olsun; "Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi." Hoşça kalın.....
  7. Bunları konuşmamız aslında hiç bir şeyi değiştirmeyecek ama; Dini sahiplenme duygusu ve her insanda var olan "tanrıcılık oynama hissiyatı" insana kellede kestirir, gayrinin hakkına tecavüzde ettirir. Bu her coğrafyada değişik şekillerde tezahür eder. Ebrehe Kabe'yi yıkmaya fil ve ordusu ile beraber yürüyünce Abdulmuttalip koyun sürülerini koruma altına alır. Ebrehe "Kabeyi yıkmaya geliyorum sen koyunların derdindesin" der. Abdulmuttalibin cevabını inanç olarak bugün ben müslümanım diyen her insanın taşıması gerekiyorken maalesef toplumda tam tersi bir inanç oluşmuştur ve insan adedince piyasayaTanrılar çıkmıştır. Abdulmuttalibin cevabı (ki o dönem Mekke'nin ileri gelenlerinden) "Bana ne Kabeden Kabenin sahibi Allah" olmuştur... Yada Mevlanaca "Kul oldum, kul oldum, kul oldum..." bu kısacık sözlerin bile odalar dolusu şerhler yazılmasına sebep olacağını düşünüyorum. Hepimiz bende dahil ve sende dahil Tanrıyı oynuyoruz. Halbu ki ben olmak lazım yani klasik anlamda insan. Etten kemikten hülasa yıkılabilir ve yenilebilir düşünceleri olan, acıya ve lezzete karşı duyarlılığı olan zayıf, hırçın, vahşi tarafları olan, yalnız yaşayamayan zayıf varlık insan. Doğrularımızı kendimize saklamalı bunu bir görevmiş gibi bir başkasına dayatmamalıyız. Bu dayatma nereden gelirse gelsin, hangi sıfatla gelirse gelsin, ister siyasi, ister dini, isterse daha farklı bir kanaldan empoze edilmeye çalışılsın, reddedilmeli. Fikrin, düşüncelerin zararı olmaz ancak dayatma, aşağılama, korkutma, benden olmayan tukaka zihniyeti nereden gelirse gelsin pistir. Bu pislik ise her kesime sirayet etmiş.
  8. anlaşılmamışım, olabilir:) heykellerle dolu derken; etten ve kandan oluşsa dahi taştan farksız "insanları" kastetmiştim,
  9. Üst perdeden konuşalım; neden anlaşalım ki anlaşmak içinde yazmıyoruz; içeriğini nasıl şekillendirirsen şekillendir anlaşmak için senin doğrun da yada benim doğrumda mı buluşmalıyız. Sen kendi doğrunu bana izah etmeye çalıştıkça bunun adı "tebliğ" olmayacakmı?. Yada ben. Yada ben kendimi doğrumu anlatmaya çalışırken esasen anlattığım kişiyi kendime davet etmiş olmuyormuyum? Kime doğru; var ve/veya yok. Bunun anlaşılabilir kabul ettirilebilir bir izahı var mı?. Yazıyoruz öylesine, incitmeden
  10. bunu ancak şu şekilde cevap verebilirim. Kendi dinine sahip birer Tanrı olduklarından
  11. öyle düşünüyorsun ve ben bu düşüncene engel olmayacağım zira vücudum gibi zihnimde yorgun düştü...Dilediğin gibi kelimelerimi algılayabilir ve beni dilediğin şekilde yargılayabilirsin. Çelişmek, çelişki.... bunlar bile komedi sahnesinde bir perdelik oyun değilmi?. Vakti zamanı gelince yeniden tekerrür eder. Sanıyormusun, ne benim nede senin umurunda bu çelişki... ne ben, ne sen düşüncelerimizi doğrularımızı yada yanlışlarımızı bir başkasına dayatacak yada bu uğurda efor sarfedecek kadar genç bir ruha sahip değiliz (zan ettim affola:)). Şu an yazıyorsam kendime yazıyorum. Her kesin!!! bir doğrusu var. Bu doğru ile yaşayacak ve/veya terk edip yeni doğrulara sarılacağız. İşte komedi bu. İncitmediğin ve incitmediğim sürece istediğin doğruyu söyle velev ki çelişsin, ne umurum. Zira sanal sanalda kalıyor dostum ve kalmalı ona bu beşer sözlerle bir vücud giydiremessin. Giydirsende bir rüyadan ibaret olur. Hakikat ise senden ve benden o kadar uzak ki. Var mış ve taki yok muş. Sana yok olan evet yoktur ve bana var olan vardır. Bunun ıspata ne ihtiyacı vardır. Sendeki yoklukta kaybolmak istemediğimden belkide varlığa sarılıyorum. Yoklukta yitip gitmektense Var simidine tutunmak ve yaşamak belki bana daha kolay geliyor. Birileri anlam yokluğunda zayıf idrakle bunu şaka ile tanımlarken birileri çeliştiğimi farzetsin sence bende ne kayıp olur yada ne umurum. Komedi der geçerim. Ha bunu hakaret olarak algılama zira seninde bir doğrun vardır. Saygı duymam ama aşağılamamda, Lakin benim doğrum sana şaka gelirse o vakit sanal kelimelerimle "kendi yokluğunda kendi doğrularına sahip çık" derim. Şimdi ha sana "yokmuş" ha bana "varmış", biri bir masal anlatmış sende bende uykuya dalmışız, sen yoklukta ben varlıkta dirilmişim. Sonuçta sende rüyadasın bende;) Gecenin bu saatinde ancak bunlar sadır oldu kusura bakma uzun bile yazmışım;)
  12. Malumunuz, hepimizi suya çeken bir çok ortak duygu ve güdülerimiz vardır. Bunlar genelde huzur, sessizlik, sakinlik, dost muhabbeti, temiz oksijen ve ufuk çizgisini gözlemleme ihtiyacından oluşur. Gözlerimizin ve gönlümüzün ufuk çizgisine hasret olduğu bu dönemde, bakışlarımızı hangi yöne çevirirsek, keskin ve dikine uzanmış yapılarla karşılaşmak artık iç dünyamızı karartır hale geldi. Oysa gözümüzün de ufuk çizgisine ihtiyacı var. Neden insanlar doğayı arzular? Tabi ki yeşili, toprağı, ağacı görmek insana bir iç huzur verir ancak en önemli huzur kaynağı ufuk çizgisidir. Alabildiğine bakarsın ve hiç bir beşeri unsur bunu engelleyemez, Kimse senin bakışını dikine kesmez. Bu insana iç huzur verir. Derin bir nefes alır ciğerlerini olabildiğince başka hiç bir bileşiğin kirletmediği doğal ve tabi oksijenle doldurursun. Derin bakarsın, manalı bakarsın. Bu bağlamda eline olta alıp Kayseri'de Yamula Barajı, Pınarbaşı barajı, Sarımsaklı, Kızılırmak, Zamantı, Kaynar bölgesine Sazan,Yayın,Turna, tatlı Su Kefali, Levrek ve alabalık avlamaya giden her oltacının buluşma noktası www.kayseribalikavi.com adresine davetlisiniz. http://www.kayseribalikavi.com/
  13. ben çok altlarda kalmışım, sanırım lisanım yabancı kalmış evet evet şaka ve hatta tamamen bir komedi
  14. felsefik yaklaşalım; yabani erkek iç güdüsü harekete geçerse seçimlerde rus türk farketmez...Bu erkeklerin genetik yapısında var. Adına aşk sevgi dediğimiz kavramların altında da esasen bu duygu yatar...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.