Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

2020 Tokyo'nun oldu


irinçköl

Önerilen İletiler

Buenos Aires'teki oylamada IOC Başkanı Jacques Rogge kazananın isminin olduğu zarfı açtı ve oylama sonucunu duyurdu: 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'nı düzenlemeye hak kazanan şehir 96 oyun 60'ını alan Tokyo oldu. 36 oy elde edebilen İstanbul, 5. denemesinde de ev sahibi olmayı başaramadı...

***********************************

1239436_194793764034307_491140976_n.jpg

 

İktidar olimpiyatların İstanbul'da yapılmamasının sorumlusu olarak gezi eylemcilerini gösterirken tarihten bir anekdot geldi aklımıza....Hani Nazi zulmünü anlatan Guernica tablosunun hikayesi....

 

Picasso’ya Paris’te bir nazi subayı sorar:

 

"Sayın Picasso bu tabloyu siz mi yaptınız?”

 

Picasso yanıt verir

 

“Hayır siz yaptınız.”

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Picasso yanıt verir

“Hayır siz yaptınız.”

 

original.gif  Guernica

 

Acaba, sonuç olumlu olsaydı da, Olimpiyat'ın İstanbul'da yapılması kararı çıksaydı ne derlerdi ?

 

Gezi olayları sayesinde kazandık mı derlerdi ?

 

Şimdi, kaybettik, başaramadık demiyorlar da, tıpkı bir ilkokul çocuğu gibi sular kesikti, öğretmen az not verdi vs. diyorlar.

 

İyi not alan öğrenci ilkokulda da olsa ben aldım der.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında birilerinin ,bir taraflarının kılı olmaya meraklı olanlarına ve AKP kurmaylarına şunları sormak gerekiyor :

 

Gerçeklerinizle yüzleşmeden ileri gidemezsiniz! İstanbul gibi bir dünya kentinde 32 ilçeyi 9 ayrı oyunda yarıştırmayı beceremeyeceksin. Bir ambulans getirtemeyeceksin, çocukları telef edeceksin. Voleybol, basketbol, yüzme vb. sporların kıyafetlerinden şehvet çıkaracaksın, atletleri böyle çıplak o bayrağa sarılamazsın diye yerden yere vuracaksın.Şortlu diye antremanına giden voleybolcu kızı otobüsten indireceksin, tayt giyiyorlar diye kürek takımı sporcularını döveceksin.Akdeniz olimpiyatlarındaki doping olaylarıyla başımızı yere düşüreceksin. Daha da ötesi milli sporcularını aç bırakıp inşaatta öldüreceksin. Sonra da "Olimpiyat" diye yırtınacaksın. Haydi, itiraf edin asıl sinirlendiğiniz ne? Olimpiyatlara ev sahipliği yapamamak mı, olimpiyatlar bahanesiyle elde etmeyi planladığınız ama suya düşen rantlar mı?

 

"Kına stoklarımız tükendi", "kına siparişi verdim ister merdiveni, ister başka tarafınızı renklendirin" diyen yüce devlet adamlarımız ve  bizleri vatan hainliği ile suçlayan yandaşları bence o kınalarla sizler uygun yerlerinizi renklendiriniz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yüksek Mimar Mücella Yapıcı'dan Olimpiyatlarla ilgili kafaları açıcı nefis bir yazı

Olimpiyat 2020'nin hangi kentte olacağı bugün belli oluyor. İstanbul'un Madrid ve Tokyo ile yarışında kaderi çiziliyor. İstanbul Olimpiyat kenti seçilirse kentin çehresi yapılacak mega projelerle tamamıyla değişecek. Haydarpaşa'ya dev stadyum, Belgrad Ormanları'nı yapılaşmaya açacak bisiklet parkuru, dünya mirası Yedikule Surları'nın dibine yapılacak tesisler, kentin kuzeyine TOKİ tarafından kurulacak Olimpiyat Köyü en çok tartışılan projeler arasında.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Yüksek Mimar Mücella Yapıcı ile olimpiyatlarla kentlerin gündemine getirilen mega projeler üzerine sohbet ettik. Yapıcı, bu mega projeleri uluslararası sermayenin krizinin çözülmesi bağlamında düşünmek gerektiğini belirtiyor ve “Kent talanı, küresel kapitalizmin kendini sürdürebilmesi için tutunduğu tek alan. Tıpkı eşiğinde olduğumuz savaş gibi” diyor. Olimpiyatların günümüzde ruhunu tamamıyla kaybettiğini söyleyen Yapıcı'ya göre İstanbul için düşünülen projeler ise kentin 'mimarlık birikimine hakaret.'

»Olimpiyatlar spordan çok kentlerin gündemine getirilen mega projelerle tartışılıyor artık. Bu mega projelere baktığınızda ne görüyorsunuz?
Küresel kapitalizmin neoliberalizm olarak adlandırılan aşamasında üretim biçimi çok değişti ve bu kentleri çok etkiledi. Özellikle 1970’lerden sonra başlayan küresel kapitalizmin yeni aşamasında üretim alanları çok ciddi bir şekilde Çin, Kore gibi ucuz işgücünün kontrol edilebildiği coğrafyalara kaydı. Dünyanın geri kalan taraflarında sanayisizleşme yaşanırken gelişmiş ülkelerin Londra, New York, Tokyo gibi metropolleri, Ar-Ge, banka ve finans sektörünün idare edildiği alanlar haline getirildi. Bizim gibi ‘sözde gelişmekte olan’ ülkelerin metropolleri ise tamamen tüketimin örgütlendiği yerler haline geldi ve sanayisizleşmeyle birlikte kent mekânı sermaye birikiminin sağlanması ve o birikmiş sermayenin harcanması için ciddi bir meta alanı oldu. Tam bu aşamada özellikle sıkışan finans sermayesinin krizini de çözmeyi becerebilen emlak sermayesi küresel ve yerel ilişkiler içinde birbiriyle uyum içinde örgütlenmeye başladı. Özellikle 2000’li yıllardan beri dünyanın az gelişmiş kentlerinin başına bela olan kentsel dönüşüm ve mega projeleri küresel kapitalizmin krizinin geçici olarak aşılmaya çalışılması bağlamında düşünmemiz gerekiyor. Bugün çıkartılmaya çalışılan savaş da böyle bir mega projedir ve altında silah tekelleriyle birlikte emlak ve finans sermayesinin ihtiyaçları çıkar. Özellikle sömürü alanı olan coğrafyalarda projelendirilen sürdürülebilir savaşlar ve mega projeler, sıkışan küresel kapitalizmin kendini sürdürebilmesi için tutunduğu tek alan.

»Peki, Olimpiyatlar sizce bu noktada nerede duruyor?
Gelelim olimpiyatlara… Sistem kendine alan açabilmek için üretimden kopmuş kentlerde sporu sanatı ve kültürü gibi metalaştırarak sermayenin kâr güdüsüne teslim etmiştir. Sırf yabancı sermaye gelsin ve onun artıklarından bir parça karın doysun diye dünya kentleri ormanını, deresini kıyılarını, havasını, suyunu satmak pahasına amansız bir yarışa sokuluyor. Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen küçük ölçekte projeler sadece yerel sermayeye iş çıkarır. Ancak asıl amaç uluslararası sermayeye yaranabilmek. Çünkü küresel kapitalizm size kendinizi ve kentinizi satmaktan başka bir imkan bırakmıyor. Kentlerin bütün doğal tarihi ve kültürel kaynaklarını sermayeye açabilmek için Olimpiyatlar, Dünya Kupası, Formula 1 gibi uluslararası organizasyonları kapma yarışı neredeyse bir milli hayat memat meselesi haline getirildi. Şimdi dert hangi kent ne kadar para harcayarak, bu yarışı kapacak? Aslında bu yarışın kazananları inşaat sermayesi, kültür, turizm ve eğlence endüstrisi, güvenlik sektörü… Bu uğurda kentlerin tüm tarihi ve kültürel sermayesi pazarlanıyor. Sormak lazım Olimpiyatlara milyonlarca dolar cebimizden harcanırken Haydarpaşa’ya, Topkapı’ya yapılacak tesislerden kimler kazanacak? Olimpiyatlar bahanesiyle kurulan projeleri daha sonra kimler işletecek?

'PROJELER DELİ SAÇMASI'
»Olimpiyatlar için İstanbul’da yapılması planlanan projelere gelirsek, neler söyleyeceksiniz?
Hiçbiri asla etüd edilmemiş. Mimar Sinanların geçtiği bu coğrafyada, mimarlık birikimine hakaret edercesine basmakalıp projeler bunlar. Proje bile denemez, onlara proje demek benim mesleğime hakaret olur. Bu projelerle Olimpiyat Komitesi’ne çıkmış olmak komiteyi de hafife almaktır. Bu projeleri daha önceden el konulmak istenen yerleri yapılaşmaya açma bahanesi olarak görüyorum. Bakın Haydarpaşa'ya, önerilen stat ve olimpiyat tesisleri çok komik. Haydarpaşa'daki tarihi mendireği adalaştırıp üzerine inşaat yapma arzusu bugüne kadar gündeme getirilip reddedilen Haydarpaşaport projelerinin hemen hemen hepsinde vardı. Şimdi yine Olimpiyat projesi bahanesiyle bu mendireğe bir ada öneriliyor ve bu geçici değil. Oraya önerilen tarihi yarımada manzaralı 80 bin kişilik stat olacak iş mi? Taksim bölümünde ise Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nun üzerini kapatmak, o bölgeye yeni kavşaklar getirmek zaten Olimpiyatlar olmadan da yapılmak isteniyordu. Yedikule'de dünya mirası, tarihi Bizans surlarının dibine tribün yapmak ayıp değil mi? Belgrad Ormanı'na yapılacak bisiklet parkuruyla ormana beton dökülecek, bütün ekoloji perişan edilecek. Yine Küçükçekmece’de Olimpiyat basın sitesinin yapılacağı alan normalde hayatta inşaata açılamaz; ama olimpiyat bahanesiyle yapılaşmaya açılacak. Tüm bu projeler deli saçması, olacak iş değil. Olimpiyat Komitesi’nde bir tane vicdan sahibi, İstanbul’u bilen biri varsa, bu ne yahu, der. Hadi canım sen de, der geçer.

»TOKİ şehrin 420km2’lik bir kısmını olimpiyat köyü ve çevresi olmak üzere baştan aşağı yeniden kuracak...
TOKİ bugün dünyanın en büyük inşaat tekeli, daha büyüğü yok. Koskoca ülkede hem planlama erkine sahip, hem kamulaştırabilen, hem satan en büyük inşaat tekeli şu anda. Ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da TOKİ demek artık. Dolayısıyla Olimpiyatlarda TOKİ'ye böyle büyük bir rol biçilmesine artık şaşırmıyoruz.

'YATACAK YERİMİZ KALMADI'
»İstanbul Olimpiyatları alırsa bu kenti ne bekliyor?
Ben artık bu kentte toplu ölümler bekliyorum. En ufak bir yağmur artık İstanbul'da sel oluyor, çünkü toprak kalmadı. Trafikten geberiyoruz zaten. Depremde çıkacak arazimiz kalmadı, çadır kuracak yerimiz kalmadığı gibi gömülecek mezarlığımız da kalmadı. İstanbul ölüyor, nefes alamıyor, boğuluyor, metamorfoz geçiriyor. Bütün mirası, içindeki bütün kimliğiyle öldürülüyor. Bu dünyanın en mükemmel şehri naylon sarı bir gül gibi artık. Bir çınar ağacını kesip oraya plastik, ışıklı bir palmiye koyuyorlar ya. İşte İstanbul'u öldürüp yerine plastik, ışıklı bir İstanbul yapmaya çalışıyorlar.

»Peki, İstanbul'un Olimpiyat kenti seçileceğini düşünüyor musunuz?
İstanbul'un Olimpiyatları alabileceğini sanmıyorum, ama olimpiyat alma arzusu İstanbul için bitirilmeyecektir. Çünkü Türkiye'de Olimpiyat lafıyla emlak sermayesi harekete geçiyor. Önceki Olimpiyatlar için bir olimpiyat stadı yapıldı, yanlış yere yapıldı, etrafı yapılaşmaya açıldı, Ağaoğlu girdi. Daha sonra yine Olimpiyat dendi, Seyrantepe yapılaşmaya açıldı. Bazen diyorum şu Olimpiyatları alsak keşke de bundan kurtulsak. Sonra niye Konya değil de, İstanbul? Tarihi kentte Olimpiyat olmaz ki. Avustralya'ya, Münih'e, Londra'ya bakın, hangi kent bundan fayda gördü bu anlayışta? Madrid'e gitmesini de hiç istemem. Ben New York'u öneriyorum (gülüyor). Wall Street'te olsun, hep beraber Wall Street'e gidelim Olimpiyat izlemeye. Alternatif bir Olimpiyat fikri de yok değil kafamda.

‘Gökdelene tırmanma yarışı’
»Nedir bu fikir?
Kentler artık özgür olduğumuz alanlar değil. Tepe mi kaldı ki, yüksek atlayacağız? Yol mu kaldı, hızlı koşacağız? Gökdelene tırmanma gibi, dolmuşa yetişme gibi yarışlar olmalı. Eski Olimpiyatlar, eskiden insanların özgür olduğu, doğanın bozulmadığı zamanın oyunları. Şimdi Allah aşkına toprak var mı ki yalın ayak koşalım? Mesela Taksim'de gaz maskesiyle yarış sporu olsun. Yüz metrede TOMA'dan hangi hızda kaçılır? Bunlar evrenseldir artık. Bence günümüzün yeni sporları bunlar olmalı.

 

 

 

Kaynak:birgun.net

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir işi de yüzlerine gözlerine bulaştırmasalar şaşardım! Darısı Suriye ile savaş cinnetinin başına! Onun da olacağı aynı. Rus ve Suriye dışişleri bakanlarının ortak toplantısından Rusya'dan Suriye'ye tam destek çıktı. CIA kesin olarak kimyasalı muhaliflerin kullandığını Obama'ya rapor etti.

 

Yoksa olimpiyatları alıp güvenliği de El Nusra teröristleri ile mi sağlamayı düşünüyorlardı? Belki Mısır'da yasaklandığı için işsiz kalan Müslüman Kardeşler teröristlerini de ithal ederlerdi. Ya da ABD generallerinin bile "şimdi gidip onların hava gücü mü olacağız?" diye itiraz ettikleri El kaide teröristlerini olimpiyat köyünde güvenlikçi yapacaklardı! 

 

Ne düşündüklerini artık şeytan bile anlayamıyormuş, istifasını vermiş, bana artık ne gerek var diye!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SivilMilis

 

Olimpik

 

Ne demişti sayın Başbakanımız! -Sevgili hemşehrilerim. Rize'ye harem-selamlık bir olimpik havuz yaptıracağım...

 

Onun icindir ki...

 

800km´lik suriye sinirlarimi elmüslümanlara teslim ettim...Askerlerimi orda hedef tahtasina oturtum kacan silivreye

 

SivilMilis

 

Olimpik

 

Buyrun önüne gelen hedef tahtasinda deneme yapabilir..

 

Sizlerin birer milyon antrönerleriniz varsa, benim toplam 750 bin sporcum var onlari döver,,

 

40.binde koyun gibi bogazlayan milislerim..

 

Bakin,,

 

Kosanlarim afrikadan,,

 

Yigitlerim,, Afganistandan, und und gidinde görün suriyede nasilda kafa kopariyorlar,,

 

Kafa kalmayinca bizim sahalara inecekler,,bunlar tam olimpik....

 

Vaki olaki..

 

Gavur...

 

Esad  gitdi  bizim sahalara inecekler görün rekor neymis,,

 

Vaki gitmedi..

 

Kafa koparanlar hic gitmeyecek...

 

800.km sinirimiz Artik olimpik baris alanidir,,

 

Bundan büyügünüde kimse basaramadi,,

 

KINA var isteyene..

 

Korkmayin gelin...

 

100km alanda, olimpik yapiyorsunuz yüzbinkere arama yapiyorsunuz..

 

Bakin bizde arama yok..

 

Düzmece var..

 

SivilMilis

 

Olimpik

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Todays Zaman gazetesinde 10 Eylül tarihinde yayınlanan Joost Lagendijk‘in köşe yazısı (Yeşil Gazete ekibinden Gizem Hasırcıoğlu‘nun çevirisi ile)

 

* * *

Dürüst olmam gerekirse, Olimpiyatlara götürdükleri teklifle ile ilgili derin şüphelerime rağmen, geçtiğimiz cumartesi İstanbul’un kazanmasını istedim. Bir kere finale kaldığınızda sağlıklı rekabet duygusuna sahip herkes ödülü almak ister. Ne yazık ki, bu gerçekleşmedi ve 2020 Olimpiyatları Tokyo’ya verildi.

Tabii ki kader oylamasından sonra inkâr oyunları da başladı. Hükümet çevreleri şaşırtıcı olmayan bir biçimde Gezi Parkı eylemcilerini ve gösterileri alevlendirdiklerini söyledikleri medyayı suçladı. AKP muhalifleri aynı eylemleri bastırmak için kullanılan şiddetin Türkiye’nin dışardaki imajına olumsuz etkisini vurguladı. Birçok eleştirmen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sonraki seçimlerde bir İstanbul zaferi alamayacağını düşündüğü için mutluydu.

 

Müsaadenizle İstanbul’un neden Tokyo karşısında kaybettiğinin çok fazla iç meselelere odaklanıp Türkiye’ye başka konularda da kaybettirecek önemli bir noktayı kaçıracağına dikkat çekmek istiyorum.

 

Gizli oylamayı analiz etmek her zaman zordur ama uluslararası medyaya bakacak olursak, oylamadan önce ve sonra, 2020 kararı yüzde 75’i İstanbul ve Türkiye’nin etkisinin olamayacağı geniş kapsamlı faktörler üzerine verildi. The New York Times’ında açıkça belirttiği gibi “Tokyo’yu seçmek politik ve ekonomik belirsizlikler altında hayati bir seçimden daha güvenli idi.” Japonlar kendilerinin güvenilir olduklarını başarılı bir şekilde ifade ettiler ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyelerinin çoğu bu argümana ikna olup tercihlerini gelenek ve istikrardan yana kullandılar. Bunun yanısıra Türkiye’nin komşularındaki karışıklık, Olimpiyatlar için Asya’da yeni yatırımcılar bulma avantajı ve Rio de Jenaoryo’nun hazır olması ile ilgili artan endişeler, İstanbul’un riskli bir tercih gibi algılanmasına sebep oldu ve Türkiye’nin bu yargıları değiştirme şansının düşük olduğu aşikârdı.

 

Japonya’nın aksine Türkiye henüz zengin ve istikrarlı bir ülke değil. Her türlü riskle karşılaşabilecek gelişmekte olan bir ekonomiye ve çatışma ve tansiyonu yüksek bir toplumsal dönüşüme sahip. Unutulmamalı ki, Uluslararası Olimpiyat Komitesi sadece spor ve kardeşliği teşvik eden bir organizasyon değil doğası gereği risklerden kaçınan bir ticari işletme. Bu şartlar altında Tokyo reddedilmesi imkânsız bir teklif sunmuş oldu.

 

Geri kalan yüzde 25’lik açıklama ise, İstanbul’un teklifi ile ilgili. Açık ki hükümetin son olaylara karşı sert tutumu ve doping skandalları da duruma yardımcı olmadı fakat bunlar belirleyici olmadı.

 

Buenos Aires’te gördüklerimiz AKP hükümetinin Batı’ya karşı kullandığı sert söylemlere karşı gösterilen tepkilerin ilki olabilir. Aylardır Erdoğan ve bazı bakanları Avrupa ve Amerika’yı, Mısır meselesinde ikiyüzlü, Suriye meselesinde korkak ve daimi İslamofobik olmakla itham ediyorlar. Marc Pierini, Avrupa Birliği eski elçisi ve Carnegie Uluslararası Destek Vakfı misafir öğretim üyesi, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin dünyanın geri kalanı ile olan ilişkilerinde iktidar partisinin kutuplaştırıcı söylemlerinin riskinin altını çizdi: “Hükümetin benimsemiş olduğu söylem taktik siyaseti açısından bakıldığında dış hedefleriyle uyumlu değil. İki karşıt mantık iş başında. AKP’li politikacılar bunu Brüksel, Berlin, Washington ve diğer bölgelerdeki muhataplarına açıklamakta zor zamanlar yaşayacak.”

 

Düşünün ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyesi 38 Avrupalıdan birisiniz ve iki tekliften birini seçeceksiniz. Tekliflerin biri her zamanki gibi dingin Japon başbakanı tarafından sunulurken diğeri daha geçtiğimiz hafta geldiğiniz kıtaya yine sert bir çıkış yapıyordu. Dürüst olun, içinizden geçen ne olurdu?

Türk hükümetinin benimsemiş olduğu zehirli dilin bombaları muhtemelen sadece Olimpiyat seçimlerini etkilemeyecek. Türkiye’nin 2015-2016 dönemi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde sandalye kazanma şansını da vuracaktır.

 

Bu içerde başarılı fakat yurtdışında Türkiye’nin güvenilirliğini ve uluslararası başarı şanslarını ciddi şekilde azaltan bir politikanın ağır bedelidir.

Bu yazı ilk olarak todayszaman.com/ da yayınlanmıştır.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Gizem Hasırcıoğlu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kına stokları tükenmişmiş... Tükenir. Gaz stokları da tükendi... Hem de bu ülkenin gençliğine, geleceğine, özgürlüğüne, demokrasisine, insan haklarına, emek ve barışına sıkılarak. 

 

Kına nerde tükenirse tükensin, bu kimseyi ilgilendirmez. He, yakarım kına, canımın istediği yere, kime soracaktım?

 

Vicdanına cinayetleri sormayanlar kınanın nesini kime soruyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başkanın tvitini buraya biz yazsak uyarı alırız! Nasılsa allahın sopası yok kafamıza vuramaz diye iyice bir rahatlar. Sopası olan bir beyaz mekanın misafiri, oda reco ile konuşurken elinde tutuyor ama kafasına henüz daha vurmadı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.