Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İlker Başbuğ tutuklandı


tülvent

Önerilen İletiler

4918.jpg  

 

İlker Başbuğ'dan karar öncesi açıklama!

04 Ağustos 2013

 

Kararın açıklanmasına saatler kala Başbuğ’un söz konusu hesabından yapılan değerlendirmede öncelikle ailelere konulan duruşma yasağına değinildi ve şu görüşler savunuldu..

“Sıkıyönetim dönemlerinde bile görülmemiş, ailelerin dahi gelmesi yasaklanmış bir ortamda ‘mahkeme’ kararını açıklayacak..Peki niye?

Çünkü aklı selim kimsenin itibar etmeyeceği bir mütalaa üzerinden karar verecekler ..

Çünkü kamu vicdanını rahatsız edeceklerini, masum insanların cezalandırılmasını kamunun kabul etmeyeceğini biliyorlar….Çünkü

Türk Devleti ve Ordusunun şanlı tarihine bugüne kadar görülmemiş bir kara leke süreceklerini biliyorlar ”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BEN İLKER BAŞBUĞ OLARAK ! 

HEM KENDİM ADINA HEMDE VE SİLAH ARKADAŞLARIM ADINA BURADAN YÜCE TÜRK MİLLETİNE SESLENİYORUM !

BİZ TÜRK ORDUSUNDA GÖREV YAPTIĞIMIZ SÜRECE ONUR VE ŞEREFİMİZLE TÜRK DEVLETİMİZE HİZMET ETTİK , BİZİM ŞU ANDA BURADA OLMAMIZIN TEK BİR SEBEBİ VARDIR , ODA TERÖRİST BAŞI APO KÖPEĞİNİ SERBEST BIRAKMAK İÇİN GENEL BİR AF ÇIKARARAK BİZLERLE BİRLİKTE APO KÖPEĞİNİN DE SERBEST KALMASINI SAĞLAMAK. TERÖRİST BAŞI SERBAST KALDIKTAN SONRA DOĞU VE DOĞU KARADENİZ TOPRAKLARIMIZ TÜRKLERİN ELİNDEN ALINARAK SÖZDE KÜRDİSTAN ADI ALTINDA KUZEY IRAĞA VERİLECEK VE BU KÜRDİSTAN' IN BAŞINDA APO DENİLEN VATAN HAİNİ TERÖRİST BAŞINI GETİRECEKLER.

ŞİMDİ BEN BURADAN YÜCE TÜRK MİLLETİNE VE RAHMETLİ ALPARSLAN TÜRKEŞ VE RAHMETLİ BÜLENT ECEVİT' İN EVLATLARINA ÖZELLİKLE SESLENİYORUM. 

EĞER BİRAZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK RUHU EĞER BİRAZ TÜRKLÜK RUHU KALMIŞSA ! BU SATILMIŞLIĞA , BU ŞEREFSİZLİĞE DUR DEMENİZ LAZIMDIR , BİZ TÜRK ORDUSUNUN ASLİ GENERALLERİ OLARAK BURADAYIZ AMA ORDUMUZA İHANET EDEN ASIL SUÇLULAR GÖREVLERİ BAŞINDADIR, TÜRK MİLLETİNİN DERİN UYKULARDAN UYANMASINI ALLAH'DAN NASİP EDİYORUM.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk Milleti derin uykudan uyandikca Türkiye'yi isgal edenler TOMA sayisini arttiriyorlar.En büyük korkulari da bu milletin aniden uyanip bunlara hadlerini bildirmesidir.Bu nedenle her tarafi tuttular.Cemaatin üyelerini polis yaptilar ve Türklere karsi saldirttilar.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ailelere bile yasak koymak... TC tarihinde böyle zulüm görmedi. Bu zulüm katillere bile yapılsa insanlık yerle bir olur, değil ki sözde, önce suç atılıp sonra suça göre kanıt yaratılmış insanlara yapılması...

 

Ülkenin insanlık liginden sıfır puan ve tam kayıp puanla küme düşmesi yüz kızartıcı, utançtan yere baktırıcı değil, yerin dibine geçirici de değil, yerin ters tarafından uzaya kaçıracak bir utanç. 

 

Ülkemizden utanmaktan bıktık usandık, insan içine çıkmaya yüzümüz kalmadı. Muz cumhuriyeti vatandaşı gelse utançtan yüzüne bakamıyoruz. Çünkü onun bile bir iki beraberlik puanı bari var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kemal Kilicdaroglu'nun AKP'Li Özel yetkili Mahkemeler icin söylemis oldugu sözler Basbakani ve yaveri Arinc'i cok korkutmus olacak ki ikisi birden Kilicdaroglu'nu tehdit etmeye basladilar. Hem de ne tehditler.

 

Karizmasi cizilenler,yargiyi ele gecirip ülkenin serefli insanlarini kahraman askerlerini tutuklatanlar sandilar ki herkes sinip oturacak,aman basbakan biz ettik sen etme diyecekler.Toma'lar,biber gazlari,gaz bombalari,coplar, vatansever ve demokratik Atatürk gencligini korkutamadi rezil oldular dünyaya ve hala adammislar gibi bir de tehdit savuruyorlar.Gecti Bor'un pazari sür essegi Nigde'ye.

 

Bu insanlar artik uyandi szin tehditlriniz onlara viz gelip tiris gidiyor.Korkuyorsunuz cünkü zalim ler hep korkar.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ' dan

 

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e mektup:

 

 

ASILACAK OLSA BİLE

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık yakınlarının ve seyircilerin 5 Ağustos 2013 günü yapılacak karar duruşmasına alınmayacağı yönünde bir karar aldı. Bu kararın duyulması, ülkede zaten mevcut olan gerginliğin daha da artmasına neden oldu. Karar usul yönünden de hatalıydı. Karar açık duruşmada açıklanmalı ve gerekçeleri de kamuoyuna belirtilmeliydi. Ancak, bu noktalar mahkeme için önemli değildi. Duruşma saat 09.00’da başlayacaktı, öğlen vakti başladı. Salon, milletvekilleri, basın mensupları ve avukatlar tarafından doldurulmuştu. Salonda, anormal derecede emniyet tedbirleri alınmıştı. Avukatlar ile sanıklar arasında jandarma ile adeta etten duvar örülmüştü. Avukatlar, sanıkları görebilmek için sıraların üstüne çıkmıştı. Acaba kendi ülkemizde mi yargılanıyorduk, yoksa düşman bir ülkede mahkeme karşısına mı çıkarılmış idik? Yoksa mahkeme bizi düşman olarak mı görüyordu? Özelikle, mahkeme sanıkların ne yapacağını bekliyordu? Tablo gerçekten acı, vicdanları rahatsız etmesinin ötesinde vahimdi.

 

 

SESİ RAHAT DEĞİLDİ

Mahkeme başkanı duruşmayı açtı. Hükmü açıklayacaklarını söyledi. Avukatların sözlerini, çağrılarını, dinlemedi, duymadı. Konuşurken sesi gergindi, rahat değildi, endişeli görünüyordu. Sanıklar ise genel olarak rahat ve sakin idiler. En azından öyle görünmeye çalışıyorlardı. Bir kısmı kendileri için verilecek karardan emindiler, bir kısmı ise, belli etmemelerine rağmen verilecek karara ilişkin olumlu ümitler taşıyorlardı. Mahkeme başkanı, kararın ayakta dinleneceğini, ancak rahatsız durumda olanların oturabileceklerini söyledi ve kararı okumaya başladı. Salonda büyük bir uğultu vardı. Söylenenler anlaşılmıyordu. Ön sıradakiler oturuyordu. Gerilerde olanların bir kısmı ise okunan kararı işitebilmek için ön sıraya yanaşmış ve orada büyük bir yığılma oluşmuştu. Birisinin elinde de bir Türk bayrağı vardı. Ön sıraya yanaşmış eliyle kulağına destek sağlayarak, hakkında verilen hükmü anlamaya çalışan fakat anlayamadığı veya tam işitemediği için hakkındaki kararın bir defa daha okunmasını isteyen sanıkların olduğunu gördüm. Hüküm açıklama tutanağı, sanık isimlerine dayanılarak harf sırasına göre hazırlanmıştı.

 

 

"TOMBALADAN ÇIKAR GİBİ"

Ancak, okunma sırası bilerek sırası karıştırılmıştı. İsimler, adeta tombala torbasından çekilerek çıkıyordu. Kamuoyunun dikkatini çekebilecek isimler, sonlara bırakılmış ve birbirlerinden ayrılmıştı. Örneğin benim ismim Mehmet Haberal’dan hemen sonra 163. sırada olmasına rağmen, daha sonraki sıralara alınmıştı. Sanıkların, isminin ne zaman tombala torbasından çıkacağını beklemesi adeta bir işkenceye dönüştürülmüştü. Bu tablo, 21. yüzyıl Türkiyesi’ni çok gerilere götüren bir şekildeydi. İnsan asılacak olsa bile, bunun bir asaleti, kuralı ve insana gösterilen saygı içinde olması gerekmez miydi? Hakkımda açıklanan kararı, yakınlarımın olmadığı salonda, sakin olarak dinledim. Diğer kararların da okunmasını dinlemeye devam ettim. Ancak, ne zaman ki sanık Osman Yıldırım hakkındaki beraat kararları okundu, artık o salonda bulunmanın kendi şahsiyetime hakaret olacağını düşünerek kalktım ve kararı alkışlayarak salonu terk ettim. Buraya kadar sizlere 5 Ağustos günü mahkeme salonunda yaşananları, ortaya çıkan çirkin, acı, insafsız, insan haysiyetini yerle bir eden durumu anlatmaya çalıştım. Gelelim, açıklanan hükmün, yani kararın incelenmesine: Hüküm tutanağında benim için şunlar yazılmıştı:

 

 

"BENİM İÇİN YAZILANLAR"

“Sanık, Mehmet İlker Başbuğ hakkında TCK 314/1. ve 312/1. maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılması talebi ile Kamu davası açılmış ise de, sanığın eylemleri bir bütün halinde TCK 312/1. maddesindeki suçu oluşturduğu anlaşıldığından, sanığın eylemine uyan, ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçunu işlemiş olduğu sabit olduğundan, TCK 312/1. maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması, yargılama sürecindeki tutum ve davranışları nedeniyle, ceza indirimi yapılarak neticeten müebbet hapis cezası ile cezalandırılması”. 
TCK 314/1. maddesine göre silahlı terör örgütü kuran veya yöneten kişilerin 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerekmektedir. TCK 312. maddesi ise, hükümete karşı işlenilen suçu kapsamakta olup cezası ise ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Hakkımda verilen kararda şu söylenmektedir: Mehmet İlker Başbuğ, terör örgütü yöneticisidir. Çünkü, terör örgütü yöneticisi suçlaması ile açılan kamu davasının düşmesi için, mahkemenin TCK’nın 314/1. maddesine dayanılarak yapılan atılı suçtan beraat kararı vermesi gerekmekteydi. Ayrıca terör örgütü yöneticisi, terör örgütü üyesi gibi herhangi bir şekilde iddia edilen yapılanma ile ilişkilendirilemeyen kişilerin Ergenekon davası içinde yer alması söz konusu olamaz. TCK 312/1. maddesindeki suçu işlemiştir. Cezası ise ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak, Mehmet İlker Başbuğ terör örgütü yöneticisi olmasına rağmen, ayrıca bu suçtan da cezalandırılmasına gerek yoktur.

 

 

"BAŞBAKAN’IN SÖZLERİ"

İnternet Andıcı davası kapsamında sanık yapılan, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhında görev yapan diğer silah arkadaşlarımıza yöneltilen suçlamalar ile verilen cezalar ise şöyledir: Genkur 2. Bşk., Hrk.Bşk., Gn.P.P. Bşk. ile iki şube müdürü örgüt yöneticisi olarak kabul edilmişler ve TCK 312/1. maddesi gereğince müebbet hapis cezası ile cezalandırılmışlardır. Gnkur.İsth.Bşk., Mu. ve Elk.Sis.Bşk., Adli Müşaviri, İsth.D.Bşk. ile diğer şube müdürleri örgüt üyesi olarak kabul edilmişler ve TCK 314/2. maddesi gereğince 7 yıl 6 ay ile 10 yıl arasında değişen cezalar ile cezalandırılmışlardır. Görüleceği gibi; Genelkurmay Karargâhı’nda bulunanların bir kısmı terör örgütü yöneticisi, diğerleri ise terör örgütü üyesi durumundadır. Yani, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlık Karargâhı bir terör örgütü karargâhıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Komutanı ise terör örgütü yöneticisidir. Şimdi, burada duralım, nefes alalım ve haklı olarak şu soruları soralım: Sn. Başbakan 1 Şubat 2013 günü Habertürk televizyonunda şöyle konuştu:

 

“Evet, diğer generallerimiz emekli olsun, muvazzaf olsun, yani hiçbirisine bir defa kalkıp da, yani bir alışılmış anlamda bir ‘terör örgütü mensubu’ demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır, yani bu affedilemez. Yani şu an kendileri bulundukları makam itibarıyla, yani kendilerini sağlam da görseler dahi tarih onları affetmez. TSK bir örgüttür ama terör örgütü değildir. Anayasal bir örgüttür.” 

Oysa, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu konuşmadan neredeyse 6 ay sonra vermiş olduğu kararla, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda üst düzey görev yapanların bir bölümünün ‘terör örgütü üyesi’ başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere bir bölümünün ise ‘terör örgütü yöneticisi’ olduklarına karar verip açıklamıştır. Bu durumda akla şu gelmez mi; yasama organında, yani TBMM’de çoğunluğu ellerinde bulunduranlar ama mahkemenin yaptığı bu tarihi hatayı önlemek üzere gerekli yasal düzenlemeleri bugüne kadar yapmayanların ileride de yapmamaları halinde, onlar hakkında ne düşünülecek, neler yazılacaktır?

 

 

"PROFESÖRLERİN SÖZLERİ"

Sn. Prof. Dr. Sami Selçuk 7 Ağustos 2012 günü verdiği bir röportajda şunları söyledi: “Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a karşı sorumlu. Şimdi siz Genelkurmay Başkanı’nı terör örgütünün başıdır diye tutuklarsanız bunun sadece hukuki değil, siyasal sonuçları da olur. Bir Genelkurmay Başkanı’nın bir örgütün başı olabileceğini benim aklım almıyor. Hukuki olarak sorarsanız, bunun güneşin batıdan doğması kadar doğa dışı bir şey olduğunu düşünüyorum. Daha en yakın arkadaşını değerlendiremeyen birisi Başbakanlık yapamaz.”

Sn. Prof. Dr. İzzet Özgenç de ‘Suç Örgütleri’ kitabındaki dipnotta şunları yazdı: ‘Genelkurmay Başkanı’nı terör örgütü yöneticisi olmaktan dolayı asla suçlayamazsınız. Aksi takdirde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve bu devletin kurum ve kuruluşları arasında uyumlu çalışmayı sağlamakla görevli kamu otoritesinin varlığını inkâr etmiş olursunuz.’

 

 

"KAMUOYU TATMİN OLMAZ"

İki saygın hukuk adamının değerlendirmeleri böyledir. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. 26’ncı Genelkurmay Başkanı’nın atanması teklifini yapan ve onunla çalışan Bakanlar Kurulu üyeleri ile yapılan atama teklifini onaylayarak atamayı gerçekleştiren ve birlikte çalışan Sn. Cumhurbaşkanı’nın; iki saygın hukuk adamının yapmış olduğu bu değerlendirme hakkında ne düşündüklerini elbette kamuoyu merak etmektedir. 13. Ağır Ceza Mahkemesi vermiş olduğu bu kararla, 26’ncı Genelkurmay Başkanı ile Genelkurmay Başkanlığı Karargâhının üst kademe yöneticilerini terör örgütü yöneticisi veya terör örgütü üyesi olmakla suçlamış ve cezalandırmıştır. Bu karar tartışmasız şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal bir kuruluşu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlık Karargâhını ve dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yasadışı silahlı bir terör örgütü olarak ilan etmektedir. Aksini düşünmek, konuyu saptırmaya çalışmak ve yalan yanlış önyargılı yorumlarla savunmaya kalkışmak akıl, mantıkdışı olup, kamuoyunu da asla tatmin etmez. Unutulmasın ki; Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanıdır. Kurumsal olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yöneltilen haksız, asılsız ve ağır saldırılara karşı da kurumunu korumak zorundadır.

 

Bugün, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan komutan, verilen bu kabul edilemez karar karşısında, kurumsal sorumluluğu gereği olarak, Sn. Başbakan’ın da kabul etmeyerek tepki gösterdiği bu konuda, devam eden sessizliğini sürdürecek midir?

Hürriyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
Ergenekon Davası'nda müebbet hapis cezasına çaptırılan Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, twitter hesabı üzerinden kendi el yazısı ile mesaj yayınladı.

 

Afyonkarahisar'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 91. yıldönümünü kutlayan Başbuğ, gönderdiği mesajda şunları yazdı:

 

basbugelyaz%C4%B1l%C4%B1mesaj.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

 

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı

.

.

.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Hürriyet

 

Devlet işleri karışık kimin eli kimin cebinde belli değil. Dışarıdan yorum yapmak kolay ama buz dağının görünmeyen kısmı çok farklı olabilir. O yüzden dışarıdan yapılan yorumlar pek gerçeği yansıtmayabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buz daginin görünmeyen kismi da buzdur.Orman olacak degildi herhalde.

 

Distan yorum yapmak derken,bugüne kadar Ergenekon ve Balyozla ilgili olarak özellikle yalaka ve yandas medya hep disardan yorum yapti.Sahte sahitlerle iddianame hazirladi savcilar,bu iddianameleri özel tutulmus hakimler kabul etti,etmeyenler sürüldü.

 

Alman Cumhurbaskani Wulf linc edildi,hem Alman halki hem de Alman medyasi tarafindan cünkü ahlak disi para alisverisleri olmustu.Istifa etmek zorunda kaldi daha dogrusu istifa etmeye zorlandi.Hic kimse tutuklanmadi,hicbir gazeteci iceri atilmadi,hicbir polis WULF ISTIFA DIYEN halka biber gazi ile saldirmadi.

 

Erbakan trilyon davasinda,Basbakana Cankaya'da noterlik görevini yürüten Abdullah Gül tarafindan affedildi,birlikte götürdükleri trilyonun hesabini vermeyi hic düsünmediler,ama 28 Subat'i yargiliyorlar.Erbakan öldü.Gül Cankaya'da hayatinin en mutlu günlerini yasiyor cünkü Cankaya onlar icin Kemalistlerden ele gecirilmisti bundan büyük bir zafer olamazdi.

 

Trilyon davasinda Cumhurbaskani Gül yargilanabilir diyen SINCAN AGIR CEZA MAHKEMESI BASKANI OSMAN KACMAZ sürüldü.

 

Basbakan cikmis demokrasi paketinden bahsediyor sözümona cok önemli birseyler yapmis gibi halbuki yaptigi sadece Cumhuriyetin temel ilkelerini teker teker yok etmekti.Kürtcülere tavizler vererek oy hesaplari yapti,cünkü secim yakindi oy hesabi yapilmasi gerekiyordu.

 

Buz daginin öteki yüzüde buzdur.Ilker Basbug bir komplo ile tutuklanmis yargilanmistir.Istiklal Mahkemelerini hakaret ede ede tatmin olmayanlar  Özel mahkemeler kurarak Istiklal Mahkemelerinin intikamini almislardir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
basbug_bizleri_yikamayacaklar_h17422.jpg
 
 
Ergenekon davasında müebbet hapis cezası verilen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kara propaganda ile asker ve aydınlara ceza yağdırıldığını söyledi.

İlker Başbuğ, "Mustafa Kemal'in askerlerini yıkamazlar" dedi.

"İftira atsalar da, haksızlık ve eziyet etseler de, bizleri yıkamayacaklar. Çünkü, bir şeyi unutuyorlar: Bizler 'ebedi başkomutanımız' Mustafa Kemal Atatürk 'e gerçekten yürekten inanan ve bağlı olan generalleriz, amiralleriz, subaylarız, astsubaylarız!"

Başbuğ, Ergenekon kararlarında Danıştay cinayeti azmettiricisi olarak hüküm giyen Osman Yıldırım'ın beraat etmesine, asker ve aydınlara ise ceza yağdırılmasına dikkat çekti.

Anketlerde ortaya çıkan tabloyu hatırlatan Başbuğ, Türk halkının yüzde 70'inin Ergenekon davasına inanmadığını ve genelkurmay başkanını terör örgütü yöneticisi olarak görmediğini vurguladı.

Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademelerinde yer alabilecek nitelikteki komutanların da Balyoz davası komutanlar ordudan uzaklaştırıldığını söyledi.

ulusalkanal

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başbuğ, Türk halkının yüzde 70'inin Ergenekon davasına inanmadığını 

 

İnanan %30 un durumu çok vahim... Bu çok kabul edilemez çapta bir akıl tutulması. %10 bile olsa bu çok vahim bir akıl dumuru olurdu. Utandırıcı bir yüzde... Maalesef... İnsanın yüzünü yere baktırmaya, el aleme rezil etmeye, insanı halkından utandırmaya yeter bir oran bu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Dursun Çiçek'in avukat kızı İrem Çiçek, Cemaat'e nasıl "suçüstü" yapılabileceğini yazdı.

 

İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın üzerindeki 14 parmak izinin araştırılmasını isteyen İrem Çiçek, "(...)belge üzerinde Dursun Çiçek’in parmak izi bulunamamış ancak “kime ait olduğu tespit edilemeyen” 14 adet parmak izi bulunmuştur." dedi ve şöyle devam etti: "o parmak izlerinden biri ya da birkaçının cemaat mensuplarına ait çıkması durumunda kendi milli ordusuna kumpas kurmakla suçlanan cemaate suçüstü yapılmış olunacaktır."

 

İşte İrem Çiçek'in "dursuncicek.wordpress.com"da yayınlanan o yazısı:

"Hakan Fidan soruşturmasıyla başlayan, 2004 MGK kararlarının ve bazı kamu kurumları arası yazışmaların basına sızdırılması ve en son olarak da bakanlara ve hatta Başbakan Erdoğan’a uzanan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarıyla devam eden Cemaat-AKP güç gösterisinin kızışmasıyla saflar son günlerde biraz daha belirginleşmeye başlamış; Başbakan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın yazdığı bir köşe yazısında cemaati kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurmakla suçlaması hükümetin askerlere karşı yürütülen hukuk dışı Ergenekon ve Balyoz davalarındaki sorumluluğu cemaate yükleyeceğinin göstergesi olmuştur. Bu noktada hükümetin bu çabaları kapsamında atabileceği en kolay adımlardan birisi altında Dursun Çiçek’in imzasının taklidi olan İrticayla Mücadele Eylem Planı (İMEP) üzerindeki kime ait olduğu tespit edilemeyen 14 parmak izinin üzerine gitmektir. Jandarma Kriminal’in yaptığı parmak izi incelemesinde belge üzerinde Dursun Çiçek’in parmak izi bulunamamış ancak “kime ait olduğu tespit edilemeyen” 14 adet parmak izi bulunmuştur. Mahkemeden tüm taleplerimize rağmen bu parmak izlerinin kime ait olduğunun tespiti içinse hiçbir araştırma yapılmamıştır. Bu konuda yapılacak detaylı bir araştırma sonucunda o parmak izlerinden biri ya da birkaçının cemaat mensuplarına ait çıkması durumunda kendi milli ordusuna kumpas kurmakla suçlanan cemaate suçüstü yapılmış olunacaktır.

 

MADEM HÜKÜMETİN İMZASI VAR, NEDEN DURSUN ÇİÇEK HAPİSTE

Bu noktada Ergenekon davasından ağırlaştırılmış müebbet, Balyoz’dan ise 16 yıl ceza alan Dursun Çiçek’le ilgili davanın detaylarını hatırlatmakta fayda var. Özellikle 2004 MGK kararlarının kamuoyuna yansımasından sonra kafaları karıştıran soru “Madem hükümetin altına imza attığı böyle bir MGK kararı var, Dursun Çiçek İrticayla Mücadele Eylem Planını hazırladı diye neden müebbet hapse mahkum edildi?” oldu.

Bu aşamada vurgulanması gereken üç nokta var.

İrticayla Mücadele Eylem Planı (IMEP) sahte bir plandır. MGK kararları verilmiş olsa bile, irticayla mücadele bir devlet politikası olarak kabul edilmiş ve yürütülmüş olsa bile, Dursun Çiçek’in imzaladığı iddia edilen bu plan hala sahte bir plandır, altındaki imza hala taklittir. Bu yeni ortaya çıkan belgeler bu gerçeği değiştirmemektedir. Kamuoyunun hafızasını tazelemek adına, kısaca bu belgenin sahteliğini ortaya koyan kanıtları burada tekrar etmekte fayda var.

Sadece son sayfasında bir imza bulunan 4 sayfalık dokumanda Dursun Çiçek’in parmak ve avuç izi bulunamamıştır.

Belge üzerinde inceleme yapan Adli Tip genel kurulunda yıllarca imza inceleme uzmanı olarak görev yapmış olanların tamamı belgedeki imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu sonucuna varılamayacağı yönünde görüş bildirmiştir.

Normalde Adli Tip Kurumu’na incelenmek üzere gelen bu tip bir belgeyi inceleyecek uzmanların kura ile seçilmesi gerekirken İMEP’i ilk inceleyen üç kişilik ekip özel olarak atanmıştır. Bu ekip Adli Tip Kurumu’ndaki imza inceleme bölümüne belgenin incelenmesinden sadece birkaç hafta önce atanmış ve aldıkları kısa bir imza inceleme kursu sonucunda imza inceleme “uzmanı” olarak göreve başlamıştır. Ayni dönemde Savcı Zekeriya Öz’ün Adli Tip Kurumu’na yaptığı ziyaret de yapılan incelemenin güvenilirliğine gölge düşürmektedir.

TUBİTAK, Adli Tıp, Emniyet Kriminal tarafından hazırlanan tüm raporlarda Dursun Çiçek’in imzasının basit, taklidi kolay bir imza olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca Jandarma Kriminal’in raporuyla anlaşılmıştır ki, imza keçeli uçlu bir kalemle atılmıştır ve bu tip kalemlerle atılan imzalarda derinlik ve fulaj karşılaştırması yapılamamaktadır. Böyle bir imzanın kimin eli urunu olup olmadığına sağlıklı bir şekilde karar verilmesinin mümkün olmadığı uzman görüşleriyle sabittir ve zaten Adli Tıp Kurumu raporuna muhalefet şerhi koyan gerçek imza inceleme uzmanları da bu gerçekleri kararlarına gerekçe olarak göstermişlerdir.

Belgenin Genelkurmay karargahındaki hiçbir bilgisayarda izinin olmadığı ve Genelkurmay karargahındaki hiçbir yazıcı tarafından yazdırılmadığı Jandarma Kriminal raporu ile ve naip hakim Hüsnü Çalmuk’un Genelkurmay’daki tüm bilgisayarları incelemesi sonucuyla sabittir.

İlk basta belgenin sadece fotokopisi Avukat Serdar Öztürk’ün ofisinde Serdar Öztürk’ün ve diğer avukatların ofiste olmadığı bir günde“bulunmuş”, ofiste ele geçirilen tüm belgeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasına rağmen bu 4 sayfalık fotokopi üzerinde ısrarlı talebimiz sonucu mahkemenin aldığı karara rağmen Emniyet Kriminal parmak izi incelemesi yapmamıştır.

Emniyet Kriminal’in isin başından beri içinde olduğunu gösteren bir diğer veri ise henüz daha İMEP’in “ıslak imza”lı versiyonu ortaya çıkmamışken, Emniyet Kriminal’in sadece İMEP’in fotokopisi üzerinden yaptığı imza incelemesinde imzanın Dursun Çiçek’in eli ürünü olduğu yönünde rapor vermesidir. Bu kadar basit bir imzada, sadece fotokopi üzerinden eli urunu olup olamayacağının anlaşılmasının mümkün olmadığı birçok başka uzman tarafından tescillenmiştir.

Girişimlerimiz sonucunda alınan diğer tüm uzman raporlarında imzanın Dursun Çiçek’in eli urunu olduğunun söylenemeyeceği belirtilmiştir.

İMEP’in ıslak imzalı versiyonunu gönderen ihbarcıyla ilgili çelişkiler bulunmaktadır. Jandarma Kriminal raporuna göre 95 gram ağırlığında olan ihbar mektubu ve içinden çıktığı söylenen evraklar ve zarfın o dönem postaneden alınan ücret tarifelerine göre postaneden 200 kuruşa gönderilmiş olması gerekmesine rağmen, 110 kuruşa gönderildiği anlaşılmıştır.  İhbarcının kendini “bir asker” olarak tanıtmasına rağmen belge üzerindeki parmak izlerinin hiçbiri Genelkurmay’da çalışan personelin parmak iziyle uyuşmamaktadır.

Dursun Çiçek’in Erzincan’a gittiği ve orada İMEP’in uygulamaya konduğu iddiaları defalarca çürütülmüştür. İlk önce Mazlum Otel’deki bir Dursun Çiçek kaydı bulunmuş ama daha sonra bunun bir isim benzerliği olduğu ortaya çıkmıştır. Mahkeme sürecinde yine aynı iddiaları desteklemek için mahkemeye sunulan Ankara/Erzincan uçak bileti de THY’den gelen cevap yazısıyla kesin olarak kanıtlandığı gibi başka bir Dursun Çiçek’e aittir. Dursun Çiçek’i Erzincan’da gördüğünü iddia eden ve bu yöndeki tek delil olan gizli tanık ifadelerindeki çelişkiler ise defalarca kamuoyuna yansımıştır. Konuyla ilgili detaylara buradan erişilebilir.

Davadaki bir başka Dursun Çiçek ise inşaat işçisi olarak çalışan yine başka bir Dursun Çiçek’tir. Bu Dursun Çiçek’in telefonları 6 ay sureyle dinlenmiştir. İşin ilginç tarafı ise bu dinleme kararının daha İMEP Taraf gazetesinde yayınlanmadan önce alınmış olmasıdır. O donemde hakkında herhangi bir soruşturma bulunmayan Dursun Çiçek’in telefonlarının dinlenmeye başlanması Dursun Çiçek’in daha ortada hiçbir şey yokken hedef olarak seçildiğini göstermiştir.

Dava surecinde dinlenen gerçek tanıkların ve sanıkların tamamı ifadelerinde İMEP’i ilk kez Taraf gazetesinde yayınlandıktan sonra gördüğünü belirtmiştir.

İMEP’in askeri yazım tekniklerine uymadığına ilişkin olarak alınan 5 ayrı bilirkişi raporu mevcuttur.

 

ÇETE İÇİN ÖNEMLİ BİR İPUCU

İMEP’in sahteliğini ve bu sahteliği kimlerin organize ettiğini tespit etmek hala mümkündür.

Jandarma Kriminal’in yaptığı parmak izi incelemesi sonucunda belge üzerinde “kime ait olduğu belirlenemeyen” 14 adet parmak izi bulunmuştur. Bu parmak izlerinin kime ait olduğunun tespiti için kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır. Bu parmak izlerinden birinin iddia edilen olay akışı içerisinde belgeye dokunmuş olamayacak birine ait çıkması durumunda ortaya atılan hikayenin sahteliği kanıtlanmış olacak, dahası belgeyi üreten çetenin elemanları hakkında da çok önemli ipucuna erişilmiş olunacak.

Mahkeme’den ısrarlı taleplerimize rağmen, mahkeme ihbar mektubu ve ıslak imzalı belgenin gönderildiği Çukurambar Postanesi’nin kamera kayıtlarını çok geç istemiştir. PTT’den gelen yanıtta, kayıtların 3 ay sureyle saklandığı, daha sonra silindiği, mahkemenin yazısı ellerine ulaştığında ise istenen tarihin üzerinden 3 ay ve sadece birkaç gün geçmiş olması sebebiyle kamera görüntülerinin artik ellerinde olmadığı belirtilmiştir. Sadece birkaç günlük gecikme yüzünden sahte ihbarcı kimliğini gizlemeyi şimdilik başarabilmiştir. Mahkemenin silindiği iddia edilen görüntüleri kurtarmak için herhangi bir çabasının olmaması da mahkemenin de ihbarcının kimliğini saklama çabalarına ortak olduğu hissiyatını yaratmaktadır. Bu görüntülerin kurtarılması yine davayla ilgili çok önemli ve davanın seyrini değiştirebilecek delillere sahip olunacağı anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra ihbar maillerinin gönderildiği adreslerde ikamet eden kuruyemişçi Süleyman Saraç, ihbar mektubu yazarı Serdar Çakır ve diğer şahıslar ifadeye çağrılıp bu mailleri kimlerin gönderdiği tespit edilebilir.

 

İNTERNET ANDICI BELGESİ HİÇ YALANLANMDI

İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın sahte bir plan olduğunu en başından beri söylenirken, İnternet Andıcı’nın gerçek bir belge olduğu yine en başından beri kabul edilmektedir. Buna rağmen bu iki belge özellikle yandaş basınca kasıtlı olarak birbirine karıştırılmakta ve kamuoyunun her iki belgeyi gerçekmiş gibi algılamasına sebep olmaktadır. Taraf gazetesinin gecen hafta açıkladığı MGK kararları ve daha sonrasında yine ayni gazetece yayınlanan hükümet içi yazışmalar göstermiştir ki irticayla mücadele devlet politikası olarak benimsenmiş, su andaki hükümet üyelerince de bu politikalar kabul edilmiş, uygulamaya geçirilmiştir. Bu gelişmelerden sonra Internet Andıcı’nın hukuk dışı bir belge olarak değerlendirilmesi, bu belge gerekçe gösterilerek eski Genelkurmay Başkanı dahil birçok kişinin müebbet hapis cezası alması abestir, hukuksuzdur. Konuyla ilgili su detaylar gözden kaçırılmamalıdır:

Internet Andıcı’na konu olan siteler Dursun Çiçek Genelkurmay’a atanmadan önce kurulmuştur.

Sitelerin kurulması için gerekli bütçe Milli Savunma Bakanlığı’nca karşılanmıştır.

Sitelerin kurulması, isletilmesi için gerekli olan yazışmalar, onaylar dönemin hükümet yetkilileri ve Milli Savunma Bakanlığı dahil tüm ilgili mercilerden alınmıştır.

MGK kararlarının ortaya çıkış şekli de yargılama sürecinin nasıl işletildiğini göstermektedir. Bu belgeler yargılama süreçlerinde açıkça istenmiş olmasına rağmen mahkeme veya Başbakanlık tarafından gizlenmiştir.

Genelkurmay’ın işlettiği internet sitelerinde orijinal içerik yoktur. Bu sitelerde yayınlanan yazılar açık kaynaklardan derlenip toplanan yazılardır.

İrticayla mücadelenin su anki Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet üyelerince devlet politikası olarak kabul edildiğini düşünürsek bu sitelerde irticai faaliyetlere karşı haberlerin yayınlanmış olması doğaldır. O dönemde bazı YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koyan aynı hükümet üyeleri MGK kararlarını herhangi bir şerh koymadan imzalamıştır ve bu kararların sorumluluğu altındadır.

 

O MEKTUBU GÖNDERENLER BULUNSUN

Ortaya dökülmeye başlayan kirli çamaşırlar kaçınılmaz sonun başlangıcı. İMEP’in sahteliği er ya da geç ortaya çıkacak ve sahte belgeler üreten bu çete cezasını çekecek. Buradan bu çeteye dahil olmayan hükümet üyelerini bu çetenin ortaya çıkarılması için gerekenleri yapmaya davet ediyoruz. 14 parmak izinin sahibinin bulunması, PTT kamera kayıtlarının kurtarılarak ihbar mektuplarını gönderen kişilerin bulunup güvenilirliklerinin anlaşılması en kısa zamanda somut olarak atılabilecek adımlar. Hükümet üyelerinin bu adımları atmaması, bilakis bu adımların atılmasını engellemesi onları da bu çetenin koruyucusu, kollayıcısı durumuna düşürüyor ve siyasi olarak sorumluluğu üzerilerine daha da yıkıyor. Fethullah Gülen’in yaptığı “Sahte CD’ler caiz değildir.” açıklaması Gülen Cemaati’nin Ergenekon, Balyoz, OdaTV gibi davalardaki sorumluluğu hükümetin üzerine atmaya çalışacağını gösteriyor. Hükümetin gerçekleri ortaya çıkartmak için elini çabuk tutmamasının maliyeti ise her gecen gün artıyor"

Odatv.com

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dursun Çiçek'e yapılan zulüm yetmemiş, İrem Çiçek'e de zulüm edilmiştir. Babasını savunması suç kabul edilerek yakalama kararı çıkarılmıştır. Sonra bu kadar aşırı zulmün ters tepeceği görülünce bu karar uygulanmamıştır. 

 

Avukatların mazlumları savunduğu için, doktorların zulmen yaralanan insanları tedavi ettikleri için, işçilerin haklarını aradıkları, zulme boyun eğmedikleri için, öğrencilerin görüşlerini açıkladıkları için işkence gördüğü, alenen öldürüldüğü ve suçluların, katil ve işkenceci zalimlerin serbest bırakıldığı ülke neresidir? 

 

a. Muz cumhuriyeti       b. Kolonya valiliği         c. Yamyamya özerk bölgesi        

d. Poligonya muhtar devleti       e. Hiç biri

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Dursun Çiçek'e yapılan zulüm yetmemiş, İrem Çiçek'e de zulüm edilmiştir. Babasını savunması suç kabul edilerek yakalama kararı çıkarılmıştır. Sonra bu kadar aşırı zulmün ters tepeceği görülünce bu karar uygulanmamıştır. 

 

Avukatların mazlumları savunduğu için, doktorların zulmen yaralanan insanları tedavi ettikleri için, işçilerin haklarını aradıkları, zulme boyun eğmedikleri için, öğrencilerin görüşlerini açıkladıkları için işkence gördüğü, alenen öldürüldüğü ve suçluların, katil ve işkenceci zalimlerin serbest bırakıldığı ülke neresidir? 

 

a. Muz cumhuriyeti       b. Kolonya valiliği         c. Yamyamya özerk bölgesi        

d. Poligonya muhtar devleti       e. Hiç biri

 

 

uzgun1.png

 

Çok yazıktır ki... TÜRKİYE!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Çok yazıktır ki... TÜRKİYE!!!

 

Aslında e şıkkına Türkiye yazacaktım. Fakat bu utanç bana ağır geldi, elim varmadı. Bu yüz karasından kurtulacağımız günler yakındır ümidiyle yazamadım... Umarım yakındır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O utanç, acı ve sürekli olarak içimizde yaşayan üzüntü biliyorum,ATATÜTÜRK ve Cumhuriyet sevdalısı herkes için geçerli.

 

Umarım, her şey yoluna girer ve hiçbir şey, bu ********* durumları yaratanların ve bizlere yaşatanların yanına kalmaz .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben hayatta hiç kimseden, hiç bir şeyden nefret etmemiştim. Nefret nedir bilmiyordum. Maalesef bunlar bana nefreti öğrettiler. Tüylerimi diken diken ediyorlar ve kuyruğunu kaldırmış bir akrep görünce nasıl iğnesine hedef olmamak için dikkat kesilirsiniz, yaklaşmazsınız, aynı o duyguyu yaşıyorum. 

 

Haber izlemiyorum, seslerine bile tahammülüm yok. Sinirlerimi oynatıyorlar yerinden... Ne dediklerine internetten yazılı bakıyorum, o bile yeterinden fazla sinir yapıyor. Şu ünlü bedduanın bile videosunu izlemedim. Israr ettiler, bak komedi gibi, güleceksin dediler de öyle hadi açın bakalım dedim. Kendim açmadım ha! Bu ikisi benim sinirimi her şeyleriyle zıplatıyorlar. Seslerinin tonları, o nefretle detone olan, öfkeden titreyen sesleri, kinle buruşan suratları bana da nefreti öğretti.  

 

İkisinin de birbiri hakkındaki tüm bedduaları tutsun dilerdim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.