Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 .. amaneeey.. kim gelmiş.. kimler gelmiş.. gözümün nuru.. gönlüm süruru @ERBAYım gelmiş.. oj gelmiş.. ojlar getirmiş.. çocum nerelerdeydin yaw.. senin niksonla felan ne işin var yavriim.. sukapılarında n'apıyon.. ey ben ikonun can yoldaşı refik-i ala'sı başımın üzerinde taç aklı pek yerinde olmasa da yanımda olsun yeter kadim dostum .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2013 .. Bir an için, beni, bir 'Otomobil Plânı Çizimcisi'varsayın. Kafamın içinde, yeni bir otomobil yapmadüşüncesi vardır. Hiç kuşku yok ki bu bilgi, benimkafamın içindedir. Buna göre, proje çizimine geçerve bu otomobili özellikleri ile ve ayrıntılarına dek,kağıdın üzerine aktarmaya başlarım.Çizdiklerim, kafamın içindeki bilgi'ye uygun olarakkağıda geçirilmiş olur.Sonra da, bu çizime uygun olarak otomobili yaparım.Yapmış olduğum araç, kafamın içinde olan bilgi'ninkağıda geçirilmiş olanı ve de kağıda geçirilmiş olanproje'nin, fizik/maddesel olarak meydana getirilmişolanından başka bir şey olmayacaktır.Aynı biçimde, biz, aynı bilgi'leri, değişik dillereçevirerek de başkalarına iletmiyormuyuz?O halde, bir bilgi'nin, Çince'ye ya da bir metâl'eçevrilişinde ne fark vardır?."David FOSTERThe intelligent universeA Cybernetic Philosophy1975"Herhalde Foster, bu noktada, evrenin varoluşu'nun aynı biçimde, bilgi'nin, maddesel dönüşümü'nden başka bir şey olmadığını anlatmak istmektedir.."Toygar AKMANDünya'nın Sibernetik Oluşumu1982 .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 TOPLUMSAL EVRİM'DEN..İnsanların bilinçli olarak görmek istediklerişeyi görmeleriyle ilgili bir eğilim vardır. Abartısız bir tanımla, insanlar olumsuz çağrışımlarıolan şeyleri görmekte güçlük çekerken, olumlu etkibırakanları yükselen bir huzur hissiyle görürler.Meselâ, endişe çağrıştıran kelimeler, ister bireyinkişisel geçmişinden ister deneyime dayalı tahrifdolayısıyla, ilk kez kavranmalarının öncesindeazami açıklamalar gerektirir.Robert L. Trivers .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2013 MONTAIGNE-VERGILIUS Binlerce kollu, binlerce kafalı bu azgın devnedir aslında?Hep aynı zavallı, dertli, zayıf insanoğlu!Kızışıp kaynaşan bir karınca yuvasından başka bir şey mi bu?Kara tabur ilerliyor ovada..VERGILIUS"Ters bir rüzgâr, bağrışan bir karga sürüsü, bir atın sürçmesi, yukarıdan bir karganın geçivermesi, bir rüya, bir ses, bir görüntü, bir sabah sisi yeter bu devi yıkıp yere sermeye. Güneşin bir ışını vurmaya görsün yüzüne, eriyip dağılıverir. Biraz toz serpiverin gözlerine, bakın nasıl kopup paramparça oluyor sancak erleri, alaylar, başında büyük Pompeius'la birlikte; çünkü oydu sanırım Sertorius'un bu yaman silahlarla İspanya'da yendiği. Aynı silahları Aumenes Antigonus'a, Surena Crassus'a karşı kullanmıştı."MONTAIGNEDENEMELER .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2013 .. 'Kavram Yaratıcılığı Sanatı'Felsefe, bunamış suratların yüzüne çarpan minervabaykuşu'nun kanatlarını çırparken yarattığı havanındışında bir şey değildir, havanın kendisi -molekülerdüşünmeyi bırakırsak- boşluğu gösterir ve boşluğakonuşmaktır felsefe ve artık geriye dolduracak birboşluğun kalmadığına inandırmaktır;filozof boş-u-dur..(hastahanede, soluma tüpüne yazılmış görmüştümboş-u-dur sözcüğünü, o dilsize minnetarım!) Kavramlarla oynayan ve oyunu avucunda tutan kişidir.'kişi' demek çok yanlış aslında,oyun'un artık avucunda tuttuğu bir kavramdır..misket gibi;rengarenk oldu mu oynayanın gözlerini kamaştırır,çukura doğru gitti mi her şeyi, herkesi ve bunlardanartakalan diğer tüm şey'leri arkasından sürükler..Çukurunda yalnız hisseder onu duyan kulakları işitmez..lâl'dir o sözcüğe hükmedeceğini sandığından beri..sandıkta başkasının da olabileceğini unuttuğundan beri..Kavramın teorisi yapılabilir mi?-hayır!-kavram ile teori yapılabilir.-ne vakte kadar?-teori yapmak isteyen kendinin 'kişi' olduğunu unuttuğu zaman..-kaç kavramın var senin?-hiç!-çok güzel kavram-oluş için boş-u olmak gerekiyor..-ne zamandan beri, hastahanedeyken mi?-evet, boş-u duymak için tüm kavramları yaralayıp- hastahanelik etmeli..-kim?-lâl olan, yazabilen ve yazdığını anlamayan!-an-lamayan?-an-ladın, sorun bunu gösteriyor..-her an tekrarlay-an ve ay-an eden kavram yaratır, her an..-kavramını saklay-an..-bayılıyorum sana..-hadi ekstrantrik bir kavram yaratılım!-olur-gülüyorsun ve dudakların arasında bir şey saklıyorsun..-evet-harika, hep öyle ol!Kavram-yaratıcılığı-sanatı için uğraş verenler arasındageçen benzeri dialog'lar 'gerçeği' saklı oldukları noktadançıkarmak içindir.Ekstantene olacak, anlaşılmayacak, büyüleyiciliği olacak..bunun dışında bir konuşma 'zihin' de ansiklopedi taşıyarakyürümenin dışında bir şey değildir..Egzantrik olacak; çünkü okuyanı büyülemeli ve sakladığıbüyüyü yakalaması için okuyanda bir uğraşı verme arzusuyaratmalı..Kavramların, sözcüklerin büyüleyicilikten uzak anlamlarınıbilmek; bakolorya sınavı önceki eğitimi tümüyle almışolmaya benzer..Ev-ödevi dışında bir şey değildir..Büyüleyici kavramların/sözcüklerin, okuyanın/dinleyeninmaskara suratına çarpması ve 'anlamıyorum' u oradandüşürmesi gerekiyor..'Kertenkelenin kopan kuyruğu' nu hatırlama..Filozof dil ile oynamaya bir zevk, beri yandan bir üzüntüolarak bakmalıdır..zevk olarak bakmalıdır; çünkü kavramın kopuş düzleminigenişlettikçe sevinç duyar..üzüntü olarak bakmalıdır; kavramı an'laştırır/anlamlaştırır..Bir sözcüğün/kelimenin anlaşılmaya ve kavramlaştırılmayagereksinmesi olmamalıdır...'anlamsızım, hadi artık kavuştur beni ona!' dese bile;çünkü an'laşan kavramlar, savaştaki ya da iletişimdeki safyaratıcılığı gösteremezler..Yeniktir o, sonsuza değin..Filozof yarattığı 'kavramın' ardından ağlayan kişidir.'Kavram' tek başınadır.Yalnızlığını yaşamaya 'mahpus'tur, arkasından bakangöz için 'öylesineydi' denir.Filozof, kendi-arzu'dan yarattığı 'kavram'ı sonsuza değinyitirmiştir ve bunun 'fenomenolojik' bir tesellisini bulmayıher vakit gereksinir -boş-u olduğunu bilmez bunun-.Yeniden kaybedeceği kavramları/sözcükleri yaratmamasıgerektiğinin farkında değildir; el'inden kaçırdığı sözcüklerin/kavramların yüz-yıllar sonrasına ait olduğunu geç öğrenir;hani öğrenmek istemediği bile söylenebilir.O, An-olan-ı sürdürdüğünü düşünüp sevinçten kendin'imeperendelerek atarak ilerlediğini sanır; yanılır!Filozof, çoooook sonralara ait olacak sözcükleri püskürtür;bunu yaptığı andaki 'anlam'ı yakalamak için herkes epeybir uğraşı verir; oysa bu boş-u'nadır; çünkü yakalamakisteyenin filozof-ol! ması gerekir; hani yakalandığı da olur'An'lamın'; fakat bu süreğen olanda etkimeyi başaramamış-olmak yüzünden sonsuz-yan-algılamlara götürür,hiçbir yeri kuşattığı görülmemiştir bu yüzden..'Kavram-göç' söz-ikililiği üstüne düşünmek gerekir;'boş-u'dur dense bile..'Kavram-göç'Durağanlığa hapsolmuş 'söz'ü ve/ya da lütfen kavramı kimne etsin?Kavram yaratıcılığı sanatı, avuç içinde tutulan değişik renktemisketleri 'sabır-oyun'una sırt çevirip havaya savurmaktakigibi bir yoldan gerçekleşir. Avuç içinde tutulan misketin rengibakan için bir anlam ifade etmeyecektir; hem bakan bir şeygörebilecek mi? Hayır. Karanlıktadır o, göz..Havaya ve/ya da-hatırlama- boş-u'n/y-a savrulan misketonu orta noktasından delip geçecek 'güneş-ışını'nı her nepahasına olursa olsun yakalayacaktır. Işığın kırma özelliğiburada yardımımıza koşmaktadır, PARÇALAR o.Parçamsı-bütün olma arzusu söz'ü gittikçe ufalanmayagötürür. Her ufalma bir yitiş'i göstermez; çokluk 'yeniden'olmayı müjdeler, dönüşmüş olarak, dönüşmüş..Parçamsı-olan'ı arzu, söz'ü artık o olmayan başka yerleretaşır..Taşınılıp-götürülen yeni yerinde 'durağanlık'a yeniden yeryoktur.'Havada asılı misket' pek çoklarına başta 'ace'd(e)omian-fizik'e aykırıdır; fakat fotoğraflama-sanatında olduğu gibisöz kıpırtısız'laştırılabilir, sözü geçen 'kıpırtısız' bakan içindurağan olmayan çağrışımlara ve-saire'ye engel değildir.Söz ve/ya da kavram, sonsuz bir yaratımı gereksinir,bazen 'durdum!' demek istese bile!Filozof kendin'i 'b' düşsündü, ekleyendir..Kendin'i eklediği nedir?-Söz..Nereye gönderilir söz?-Uzağa..O vakit eklendiği söz ile yollanması gerekir...Filozof söz'ün kendisine değil; söz'ün kavram olmayabaşlayan düzlemden kopuş noktasına eklenir.Düzlemden kopuşun orta noktası olamayacağı için'beklediği' söylenemez; hem artık başkalarının kulaklarına/anlıklarına çoktan ulaşan söz'ü, yeni sahiplerinin an'ladığıbiçimiyle yeniden duyamaz..-an'lanan söz, kavramlaşır.Filozof'un durağan olan ile bir ilişkisi olamaz.'ci'ler durağan olanı sonsuzcasına yineleyerek boş-u'yugittikçe artırdıklarının farkına bile varamıyorlar.Söz'ün boş-u'yu dolduracağına inanıyorlar, tabii onlarcalütfen-artık kavram'laşsın istenen söz..sen hiç boşluğu dolduran parçanın boşluğun kendisindendaha büyük olabileceğini tasarımlayabildin mi?anlığın alıyor mu bunu?-anlıksal olanı, kategorileştirilen söz - burada söz, kavram'adönüşmüştür- ile doldurmak soruna yanıt olmaktan uzakolacaktır. Biçimselleştirilmiş akıl dışında bir yönelimboşluğunu dolduracak -ki burada boşluk tanımsız olacaktır-parça'ların ve'ya da parçamsıların boş-u'n kendisinden dahabüyük olabileceğini kolaycacık gösterir bize..Biçimselleştirilmiş akıl?-'-ci'ci de olan..Diğeri?-'''''filozof-olan' olmaya' başlayan' henüz olmayan' olan'''''Not:Yukarıdaki 'çok' tırnaksı yargılar'ı çokluk '-ci' olanlar yazar..Filozof-oluş'a tutulan 'ayna' imgesel'i için düşlenebilir...NoblessePlastique .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2013 .. Cybernetics; Güdü-Bilim; Kibernetik Bugün, çok kısa olarak,"Haberleşme, Kontrol ve Denge Kurma Bilimi,"olarak tanımlanan Sibernetik, dikkat edilirse,üç işlemi birden kapsamaktadır.Bunlardan biri; "Bilgi Alış-Verişi,"Diğeri; "Kontrol,"Sonuncusu da; "Denge Kurma ya da Ayarlama,"işlemleridir.Sibernetik kelimesini, bu üç işlemi de kapsayanbir biçimde kullanan ilk düşünür, Eski YunanFilozof'u Eflâtun/Platon' dur. Eflâtun, bir diyalogunda;"..Kübernetes, yalnız ruhları değil, bedenleri ve malları da büyük tehlikelerden kurtarır.."derken,"Sibernetik" kelimesini, "İdare Etmek"anlamına kullanmıştı.Eski Yunanca'da "Kübernetes, "Dümenci" demekti.Kısaca, gemiyi yöneten "Dümenci" nin yaptığı iş,geminin gidişi boyunca, çevreden aldığı ve gördüğübilgilerle, gemisini kontrol etme; dalgaların şiddetinegöre onu ayarlama ve sonuçta istenilen hedefineulaştırma'dan başka bir şey değildi.Eflâtun da bu nedenle olsa gerek, "Dümenci" ninyaptığı "Kontrol ve Yönetim" işi'nin çok önemliolduğunu görmüştü ve "Kübernetes" krlimesini"İdare Etme Sanatı ve Bilimi" olarak kabul etmişti.Bugün, "Hükümet Etmek/Yönetimde Bulunmak"karşılığı, Fransızca'da kullanılan "Gouvernement"ile, İngilizce'de ise "Government" kelimesi, eskiYunanca'daki "Kübernetes" kelimesinden türemişolabilir.Sibernetik; Mesaj'ların iletimi, dil çalışmaları, toplumve makinaları kontrol etmek için mesaj çalışmalarını,hesap makineleri ve farklı diğer otomatik makineleringeliştirilmesini, bunların psikolojik ve sinir sistemleriüstüne olan yansımalarını, deneme niteliğinde yeni,bilimsel yöntem teorisinin geliştirilmesini kapsayançok geniş bir alanı ifade etmek için kullanılır.1948 yılında ise, Norbert Wiener tarafından;"İnsanların İnsanca Kullanılışı" adı altında yayımlanan bir kitapta, bu anlamda da kullanılmıştır. Bazı araştırmacılara göre,"..eski Çin'de "Sibernetik; Yaratıcısına yardım etmek üzere canlandırılmış Heykel," anlamına gelmektedir. Bu anlamda, "Khwai-şuh" adı kullanılırdı.Gerçekten de, tıpkı bir organizma'nın, kendi kendineçalışması gibi;"makinaların kendi kendilerine çalışması"nı sağlamakişine bu ad verilmiştir. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2013 .. MUSA VE HIZIR Musa, Allah tarafından halka gönderilmişti.Aynı zamanda Peygamberdi."Ulu Allah Musa'yı, vahyin en son mertebesi olan"kelâm" ile taltif etti. O, bütün bu büyüklüğüne, bilgisine ve Allah'aolan bu kadar aşinalığına rağmen Hızır'a talip olduve Allah'dan Hızır'la konuşmayı dua ederek diledi.Pek çok yalvarıp yakardıktan sonra Ulu Allah,onun isteğine: "Sefer et ve benim o has kulumu ara ki ona eresin" hitabesiyle karşılık verdi. Musa, böylece hareket etti. Bir deniz kıyısına gelince orada Hızır'ı buldu. Gözü ve gönlü onun yüzü ile aydınlandı ve istediğibirçok şeyler onunla bir konuşmada hasıl oldu.Bir bakışta o kadar hil'atlar giydi ve o kadar nimetlertattı ki, bunları şimdiye kadar ne bir göz görmüş,ne bir kulak işitmiş, ne de bir insan tahayyül etmiştir. Hızır'ın arkadaşlığını ve sohbetini istedi.Daha görmeden ona nasıl âşıktı!Bunları gördüğü ve tattığı zaman aşkının ne halegeldiğini sen kıyas et! Hızır buyurdu ki:"Ey Musa! Şimdiye kadar elde ettiğim fayda ile kanaat et ve artık geri dön. Bizim konuşmamız mühimdir ve tehlikelidir. Allah saklasın! Bundan sana bir zarar gelebilir." Musa aşkının ve bağlılığının fazlalığından yineyalvardı. Bir zaman beraberce gezip dolaştılar.Bu sefer esnasında deniz kıyısında, o zamanasırlarca çalışsa benzerini kimsenin yapamıyacağıbir gemi buldu. Hızır böyle görülmemiş bir gemiyi harap etti, deldi. Tamamiyle işe yaramaz bir hale getirdi. Musa:"Bu türlü hareket etmen ve bu yaptığın iş doğru değildir. Çünkü bu hikmet ve şeriata aykırıdır. Bu yaptığının adalet mihenginde, fazilet ve şeriat terazisinde karşılığı hiçtir" dedi. Hızır:"Sen benimle yapamazsın dememiş mi idim?" deyince, Musa kendine gelip: "Yaptığım yemini ve sözleşmeyi unuttum. Bu ilk günahımdır, bağışlanabilir." dedi. Ve Hızır'a o kadar yalvardı ki nihayet Hızır dayanamayıp Musa'nın bu suçunu bağışladı. Tekrar bunun üzerinden bir müddet geçti.Dolaşmakta devam ederken bir adaya geldiler.Burada, şehrin çocukları arasında, yeryüzünde bundan daha güzeli bulunmayan, henüz çok küçük bir çocuk gördüler. Her ikisi birden hayretle: "Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne kadar güzeldir." dediler. Sonra Hızır, bu çocuğu, diğer küçüklerin arasından okşadı ve gönlünü alarak ayırdı.Elinden tutup yürüdü.Musa şaşkınlık içinde uzaktan onu takibetti ve acaba Hızır bu çocuğu nereye götürüyor? diye düşündü.Hızır, insanların gözünden uzaklaşıp onu tenha bir yere götürdü ve hemen orada çocuğu ayakları altına alarak, kafasını kesti. Musa büyük bir isyanla:"Böyle günahsız ve masum bir çocuğu öldürmek doğru mudur?" diye bağırdı. Hızır:"Benimle arkadaş olamazsın; sen benim yaptığım işlere dayanamazsın geri dön git dememiş mi idim?" deyince, Musa kendine gelerek: "Hata ettim; unutkanlığım galip geldi" dedi. Hızır da: "Her zaman işlerimi inkâr ediyor, sonra da hata ettim diyorsun" buyurdu. Musa: "Allah için bu defa da bağışla, sünnette üç defaya kadardır. Eğer bir kere daha inkâr edecek olursam mazeretimi kabul etme" dedi. Hızır böylece ikinci günahı da, üçüncü günahta ayrılmakve başka bir mazeret ve bahane kabul etmemek şartiyle bağışladı. Bundan sonra yine bir müddet arkadaşlık ettiler. Tesadüfen bu seferde yedi sekiz gün, yiyecek bulamadılar. Az daha açlıktan öleceklerdi. Şeriat, açlık halinde, murdar olan haram etin bile yenilmesine müsaade eder.Böyle bir zaruret içinde, iken, bir adaya geldiler.Kalabalık ve büyük bir şehirde bulunduklarını gördüler. Bu şehirde, birçok hazineleri bulunan çok zengin yetimler vardı; bunların oturdukları sarayın duvarı yıpranmış ve eğilmiş, yıkılmak ve harap olmak üzere idi.Hızır bu eğri duvarı doğrultup harap olan kısımlarını onardı. Musa bunu görünce, bu kadar talihsizlik, kısmetsizlikve açlıktan sonra, yiyecek şeyler ve giymek için de gümüşlü hil'atlar geleceğini umdu. Hızır Musa'nın elini tuttu ve o sahilden başka bir yeredoğru gitmek üzere ayrıldı. Orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular ve Hızır onu doğrulttu. Musa'nın sabrı kalmamıştı, ve"Ey Hızır, biz açlıktan ölüyoruz; murdar ve haram olan şeyler bile artık bize helâl olmuştur. Sen, başka bir kimsenin tamir etmesine imkân olmıyan bir duvarı doğrultup tamir ettirdin. Ev sahipleri çok zengindi. Onlardan yaptığın işin karşılığı olarak, birkaç gün orada kalıp yeniden güç ve kuvvet bulmamızı isteseydin veya bundan vazgeçtim hiç olmazsa yemek için bir parça ekmek isteseydin. Yaptığın bu hareket insafsızlıktır ve hiç kimse bunu doğru bulmaz." dedi. Hızır:"Ey Musa işte üçüncü günahında tamam oldu, artık bir mazeretin kalmamıştır. Bu üçüncü günah, ayrılmamıza sebep oldu. Başlangıçta hep inkâr ettiğin bu üç işin sırrından seni haberdar edeyim ki benim yaptığım şeyleri inkâr değil, kabul etmek gerektiğini anlıyasın. Sen işi tamamen tersine yaptın. Gemiyi delmemin sebebi şu idi: O gemi fakirlerin, müminlerin ve iyi işler yapan kimselerin malı idi ve kâfirlerin onu, kendi ellerine geçirerek, müslüman kalelerine gidip müslümanların ve iyi insanları yok etmek düşüncesinde olduklarını sır gözü ile gördüm. Bunun için gemiyi harap ve işe yaramaz bir hale getirdim. O küçük çocuğu öldürmemin sebebi de şu idi: O çocuğun babası ve annesi mümin ve evliyadan idiler. O çocuğun cevheri kötü olduğundan kötü işler yapacak, annesini ve babasını din yolundan alıkoyacaktı. Kötülük ve dinsizlik yeryüzünden eksilsin, annesi babası dinsizlikten kurtulsunlar diye onu öldürdüm. Örneğin, bir bahçıvan da faydalı ve iyi dalların kuvvetlenmesi için cılız ve faydasız dalları kesmez mi? Yetimlerin harap olmuş ve eğilmiş duvarını doğrultmamın ve tamir ettirmemin ve buna karşılık o kadar zaruret ve çaresizlik içinde bulunduğumuz halde onlardan ücret ve karşılık istemememin sebebine gelince: O çocukların babası ve annesi, Allah'ın has ve salih kullarından idiler. Müfessirler, onların yedinci cedlerinin salihlerinden olduğunu ileri sürerler. Bazı kimseler de"onların yetmişinci ceddi salihlerden idi" derler. Halk, ahiretin bütün hazinelerine sahip olan ve hazineler bağışlayan Hızır gibi bir kimsenin, yedinci veya yetmişinci cedde karşı gereken saygıyı ve tazimi göstereceği, onların çocuklarına kimsenin elinden gelmiyen önemli bir hizmeti yaptıktan sonra, bu kadar zaruret ve ihtiyaç içinde bulunduğu halde, onlardan hizmetine bir karşılık ve ücret almayacağı inancındadır. Siz müflis, çaresiz ve günahkâr olduğunuz halde yardıma muhtaçsınız. Bu durumda evliyanın çocuklarına nasıl hizmet etmek lâzım geldiğini kıyas ediniz" dedi. Tebriz'de bir alevî pazarda kendinden geçmiş bir halde yere yığılmış, kusmuş, yüzü, sakalı salyaya ve toprağa bulaşmıştı.Dindar, büyük bir hoca, bu hali görünce küfrederekyüzüne tükürdü. O günün gecesi bu hoca Peygamberi rüyasında gördü. Peygamber gazapla: "Senin benden olduğunu iddia ediyorsun ve bana tâbi olduğun için cennete gitmeyi umuyorsun da, beni pazarda salyalarla bulaşmış olarak gördüğün zaman niçin evine götürmedin, beni okşamadın ve yüzüme, sakalıma bulaşan pislikten temizlemedin? Köleler efendilerine hizmet ederler, sen ise bana bunların hiçbirini yapmadın. Yüzüme tükürmene gönlün nasıl razı oldu?" dedi. Hoca içinden kendi kendine: "Ben Peygamber'e bunu ne zaman yaptım?" diye geçirdi. Peygamber, derhal ona: "Benim çocuklarımın bizzat 'ben' olduklarını bilmiyor musun? Bizim çocuklarımız bizim ciğerlerimizdir, Eğer böyle olmasaydı babanın malı oğluna kalır mıydı?" cevabını verdi. Hoca, Muhammed'in heybetinden, dehşetindenuyandıktan sonra o alevîyi aradı ve buldu.Kendi sarayını, malını ve mülkünü yarısını ona verdi; yaşadığı müddetçe daima alevinin hizmetine bel bağladı. Hülâsa bu üç sırrın hikmetini, böylece Musa'ya anlattı ve birbirinden ayrıldılar. Maarif Sultan VELED .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2013 .. DOĞAL AFETLER KURAMI / CATASTROPHE CATASTOPHE:1. felâket2. afet3. felâketle sonuçlanan olay4. dönüm ve değişim noktası1960'lı yıllarda Fransız matematikçi Rene Thom birteori ileri sürüyor; Katastrof/Catastrophe..Ancak, öğretinin başlangıcı olarak genellikle Fransızdoğabilimci Baron Georges Cuvier kabul edilmektedir.Kuramın esası, değişik zamanlarda çökelmiş kayaçkatmanlarında değişik yapıda fosillerin bulunmasınıaçıklamak için, jeolojik çağlar boyu yaşanan büyükdoğal afetlerin yeryüzündeki canlıları yok ettiğini vesürekli olarak yeni türlerin yaratıldığını izah etmeküzerinedir.Bu teoriyle Yer'in jeolojik tarihini dağoluş hareketleri,denizlerin karalara doğru ilerlemesi ve çekilmesi, bazıcanlı türlerinin evrim geçirmesi ve bazılarının da yokolması gibi birbirini izleyen dönemlerle açıklanmayaçalışılır.Teorinin bir uzantısı olarak bazı akımlar ve kuramlarileri sürülmüştür.Katastrof oluşumunu, Dinamik Sistem Teorisinin bir altbaşlığı olarak kabul eden görüş: "İçerisinde bulunulanzaman ve mekân şartlarında ortaya çıkacak ve nedenimuğlak küçük değişiklikler, davranışlar üzerinde hızlıve şiddetli değişimler meydana getirebilecektir.Böylesi bir durum, evrime zorlayıcı zincirleme gelişenbir dizi olaya, Katastrof'a/Doğal Afetlere yol açabilir."ifadesini kullanıyor.ÜÇ CİSİM PROBLEMİ:Üzerlerinde karşılıklı kütleçekiminin dışıda herhangi birbaşka etki bulunmayan üç cismin/bedenin devinimininbelirlenmesi problemi.Bu problemin ya da üçten çok cisim içeren daha genelproblemin herhangi bir genel çözümü olanaklı değildir!Problemin esası, cisimlerden birinin asal ya da merkezîcisim çevresindeki deviniminde, üçüncü cismin etkisiyleortaya çıkan tedirginlikleri belirleyebilmektir.Böylesi bir duruma örnek olarak, Ay'ın Yer çevresindekidevinimi üerinde Güneş'in yarattığı tedirginlikler ya daherhangi bir gezegenin Güneş'in çevresindeki devinimiüzerinde bir başka gezegenin neden olduğu tedirginliklergösterilebilir.Toplumlar üzerinde yönlendirici tedirginlikler yaratacakolaylara/etkilere bir örnek olarak; şayia'ları ve şayialarınyayılımını hızlandıran, etkisini artıran teknik ekipmanlarıgöstermemiz mümkündür.Sonuçta, bir felâket, bir doğal âfet olarak nitelendirilenKatastrof devresi, bu süreci bir biçimde ve de fazla zarargörmeden aşabilen varlıklar için, evrimleşme ve tekâmülvesilesi olarak görülebilir... Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2013 BÜYÜCÜLER DÜNYASINA GİRİŞ / RÜYACIÖrnek:1Büyücüler, egolarının ölüm acısına katlanırlar veyeniden doğmanın coşturucu sevincini tadarlar.Doğar doğmaz, bir bebeğe, binyılların bayatlamışşablon kişisel senaryo ile, içinde yaşadığı dünyayailişkin standart kalıp bir dünya tanımı empoze edilir.Bebeğin, bu yutturmacaları reddetme şansı yoktur.Büyücüler, farkındalıklı kişiler olarak, yedikleri bukazığı sindiremeyip, ondan kurtulma yolunu seçerler.Yani, uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra, bencillik/ego senaryosuyla dünya tanımını silerler. Bu silmesürecine mecaz olarak "ölüm", ardından görkemlisenaryosuzluk ve tanımsızlığa da "yeniden doğuş"diyoruz.Örnek:2Büyücüler, farkındalıklarını geliştirebilmek amacıylaerk ve enerji biriktirirler.Bebekler büyüyüp az da olsa farkındalığı geliştikçe,yaşamı boyunca alışageldiği zırh ve prangalarındankurtulmak için büyük miktarda enerjiye gereksinimduyar. Büyücüler buna "erk biriktirmek" derler.Tek-düze modern yaşamın bunaltıcı kalıplarını kırıp,ve yeni ve daha insanca senaryolar üreterek farklıyaşam düzeyine geçebilmek için, ekstra erk birikimi kaçınılmazdır.Ne var ki, birçok aydın kadın ve erkek, bu erk biriktirmeyi,başkaları üzerinde üstünlük kurma ve zorbalıkla eş tutarlar.Oysa, hedeflenen erk birikimi, yalnızca;"yanlış senaryo ve tanımların diktatörlüğünü ve kıyımını silip atma" savaşında kullanılır.Örnek:3Büyücüler, kendilerini çevreden ve başka insanlardanayrı, onlara yabancı varlıklar olarak görmezler.Başıma en çok gelen bir açmazdır bu: zira, ne kadar zekive okumuş da olsalar (aslında, okumuş oldukları için saltentelektüel yaklaşımı benimsediklerinden ötürü), sıradankişiler kendilerine duyulan ilgiyi, yakınlaşma isteğini, aşkı,aşılanan senaryo gereği, daha kendi duygu ve bedenseldürtülerinin farkında olmaksızın, “yabancılardan uzak dur”kuralına uyarak dışlarlar ve birtakım köhne nedenlerdendolayı kendilerini savunma stratejisini benimserler.Oysa büyücüler şöyle davranır: insanın teni, sıradan insaniçin, kendisini dış dünyadan, başka insanlardan yani nesneve yabancılardan ayıran bir zırhtır, bir sınırdır. Onun içinonlara dokunmak, onlara temas etmek istemeniz, onlarınpek korktuğu, dehşet verici yasak bir olgudur.Büyücü için ise, teni, kendisini dış dünyadan/başkalarındanayıran sınır değil, tam tersine, ilgi duyduğu şey ve kişilerletemasa geçmeye, onlarla bütünleşmeye olanak sağlayan birserbest limandır, bir alışveriş noktasıdır.RÜYACIDon Juan’ın Kadın Çömezlerindenf. donnerÇeviren:NUR YENER .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2013 .. Kişisel Erk Tanımlaması:İnsanın ne olduğuna ve ne olacağını direkt olarak belirleyen etkili olan etmen geçmişi değil kişisel erkinin toplamıdır.İnsanın geçmişi sadece şu anki toplam kişisel erkini etkilediği için dolaylı yoldan etki eder. Büyücüler, erklerini kişisel geçmişlerinden kurtarıp kusursuz edimlşerine bağladıklarından son kerte erkli olurlarErk, sanılanın aksine insanın biriktirip depolayabileceği bir şeydir. İnsan edimleri erk biriktiren ve erk harcayan olarak ikiye ayrılır. Yaşam için zorunlu olan erk harcama biçimleri olsa da bunlar gün içinde erkimizin çok az bir kısmını harcar. Kişisel erkin büyük bir kısmını tüketen edimler aslen bencillik maskesi altında insanın kendine acımasından kaynaklanan edimlerdir. Eğer bu edimler bırakılabilirse erk birikmeye başlar.Erk basitçe paraya benzetilebilir.İnsanı her sabah hesabına 100000 ytl gibi büyük bir para yatan bir zengin çocuğu olarak varsayalım.İnsan bu paranın %99.9'unu sürekli;"başkaları benim hakkında ne düşünüyor, bunu niye şöyle yaptılar, şunu niye böyle yaptılar, yazık bana, keşke şurda şöyle yapmasaydım, şu şöyle, bu böyle" gibi hiç gereksiz konuları evirip çeviren bir danışmana/benliğe maaş olarak verip, 100 ytl ile hayatını idare etmeye çalışır. İnsanın hatası benliğine hakettiğinden çok çok fazla enerji yatırıp böyle yapmanın yaşamı için son derece gerekli olduğunu sanmasıdır. Koruyucu ve yol gösterici olması gereken benlik böylece bir kan emici olur. İnsan da sonuçta erk biriktiremeyip sıkıcı bir hayatın esiri olur. Büyücülük ise aslında tamamen benliğin bu despot görevden alınıp, hakettiği göreve ve maaşa atanması çalışmasıdır.Bir kez benliğini bu seviyeye indiren insan, her gün muazzam bir erkeyi boşa çıkarır ve bu enerji ile muazzam manevralar gerçekleştirebilir.milleplateaux Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 Erkle ilgili güzel bir açıklama olmuş...... 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 .. nihansın dÎdeden ey mest-i nâz'ımbana sensiz cihanda cân ne lâzım erk sendedir! cânım efendim.. sen hep ol ki; erkeklik bende kalsın.. 1 Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2013 .... Delübdür ciğerümi gamzen okıAra yürekde gör peykânı yok mıGözi hançerlerin boynuma çaldıAceb ol zâlimün imânı yok mı .... 1 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 30 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 30 Kasım , 2013 gargouille - épidémie - moiré pattern"ihtiyacım var!" üzerine kurgulanmış ve hızlandırılmış eğitim-öğretim programı:her şeyin timsali beyinde algılanır;ya da beyinde algılanan her şey,timsal üzerinde belli olur..zehir canlandı ve giderek ve yavaşça büyüdü;kesintisiz olarak kişisel iletişim hatları üzerinde;ve güneşin hizmet birimleri ile karşı-karşıya;yürüteç gül'ün düzeysiz konsollarında;fırtınalar içerisinde..ve giderek büyüyor..çok çirkin; çok korkunç;çok dehşet verici büyüyor.. .. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 İKİ DERVİŞCennet gibi olan kasabaya ulaştık. Bir ahbabımızın yanında o gece misafir olduk. Sabah erkenden çilingir soframızı (içki, meze) alarak kırlara gittik. Bir su kenarına oturduk. Su şırıltısı, kuş cıvıltısı, mangal dumanı, ud taksimi ve aslan sütü kokusu (rakı kokusu) birbirine karışmıştı. Kafam da demlenmiş neşelenmeye başlamıştım.Bizden evvel o civara iki kişi gelmişti. Birden arkadaşlarla onların kimler olduğunu tahmin yarışına girdik. Kılık ve kıyafetleri döküktü.Bunlar“İki serseri”,“İki dilenci”,“İki sarhoş”,Ya da“İki derviş” miydiler?Bütün tahminler onları tutuyordu. Bizimle hiç ilgilenmiyorlar, bizim tarafa hiç bakmıyorlar ve aralarında sakin sakin konuşuyorlardı. Hatta “es-selamü aleyküm” diye bağırmamız dahi karşılıksız kalmıştı. İçki alemimizden de rahatsız olmuyorlardı. Bir müddet sonra yanlarına yanaştım. Beni dikkate almadan konuşmalarına devam ettiler.Konuşmalarını dinleyince onların gerçekten deli olduklarına hükmettim. Gerçekten deli idiler. Fakat delilerin MECZUB denilen çeşidinden.Hayretle dinledim. Onların konuştukları benim eskiden beri düşündüğüm derin konulardı. Birisi diyordu ki:Bu âlemde her ne varsa “ben”im sıfatımdır.“Ben” olmasam bir şey olmazdı.“Ben”“hep”im, ya da “hiç”im.“hiç”im, ya da “hep”im.Zaten “hiç” ile “hep” aynı şeydir,tek şeydir.Fakatbunu bilmeyenler tek olanı iki farklı isimle çağırırlar.Deli “ben” kelimesi ile her an ve şu an dahi tek varlık olan Allah gerçeğini anlatıyordu. Varlık denilen âlemlerin, yani varlık boyutlarının Allah ilminin yansıması olduğunu söylüyordu. Hatta Allah ve ilminin iki ayrı şey olmadığına işaret ederek son darbeyi de ağır bir şekilde indiriyordu. Bu konuları bilmeyenlerin tek olanı “abd/kul” ve “hû/hak” olarak iki ayrı isimle iki farklı varlık zannediyorlardı.Kendimi tutamadım ve sordum:“var” ile “yok” aynı olur mu?Meselaben bu gün varım, yarın yok olacağım.Bu iki hal arasında fark yok mu?dedim.Deli başını çevirdi ve kahkahayı kopardı:Vay!Sen varsın ha!Acaba var mısın?Ancak Allah var.Ben dediğin şey Allah esmasından oluşmuş bir “yok”luktur.Ben varım zannını terk edersensenden geriye esmâ (Allah isimleri) kalır.Esmâ ise hiçbir zaman sen olmadı.Allah var! Allah var! Allah var!Diye bağırdı. Bundan sonra her ne sordumsa cevap vermedi. Nihayet suallerimden usandı ve arkadaşına:“Haydi kalk gidelim!Zirâbu hayvanbizi zevkimizden alıkoydu,dedi ve kalkıp gittiler.Ne garip bir haldir ki mükemmel tahsil görmüş iddiasında olan birisine pejmürde bir deli “hayvan” diyordu.A'mak- I Hayal; Hayalin DerinlikleriFilibeli Ahmed Hilmi Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 A'mak- I Hayal; Hayalin Derinlikleri Filibeli Ahmed Hilmi Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2013 A'mak- I Hayal; Hayalin Derinlikleri Filibeli Ahmed Hilmi A'mak- I Hayal: kitap adı: "objektif algıladığımız âlem.. ya da bilinç dediğimiz kâinat manzaraları.. kişisel tahayyüllerimizden intişar eden/yayımlanan tasarımlarımızdır.. ve hepsi muhayyeldir.. ham hayaldir.." olarak çevrilse idi.. hem anlatılanlara daha uygun düşer.. hem de daha dürüst bir transcript olurdu.. neyse.. filibeli ve ahmet ve hilmî kodlar çözüldüğünde ortaya çıkan sonuç: deseydik ki o zâta: "Hocam ne de güzel yazmışsınız.." her halde cevabı şu olacaktı: "walla ben yasmadım.. bi başkası yasmış olubiliçektir.. ma'sum'um bene açıyınıs omaç mı?" teşekkürler.. gönlüne sağlık.. emeğin umarım boşa gitmaz öğretmenim @@Radya'mıs.. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2013 .. *paradoks "Kim ki uzak kıyıya götüren teknenin içinde durursa, o bütün canlıların kurtuluşunu düşünmelidir ve onları saf eksiksiz uyumlu dalgaların üzerinde kurtuluşa ve sönmeye götürmelidir. Ve eğer o bu tutumun gücüyle bütün canlı varlıkları kurtarmışsa, bu takdirde bir tanesi bile İç Barış'a ulaşmış olmayacaktır.""Bu niçin böyledir Sübutî?" "Eğer bir kurtarıcı bir varlığın gerçek varoluşunu bilseydi, bu takdirde ona tam anlamıyla aydınlığa eren biri denemiyecekti. Eğer o kendini çeşitli bedenlere bürünmüş olan ve sayısız varoluşlardan geçmiş olan bir varlığın tasavvuruna ya da bireysel kişiliğinin tasavvuruna sahip olsaydı, bu takdirde ona bilge denmiyecekti.""Ve bu niçin böyle?""Çünkü aydınlığın sandalında bulunan hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur!" .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2013 .. HOR MAYMUN / SUB-PORT ROSE..KUR'ANBakara : 2/65Velekad 'alimtümü'llezîna'tedevminküm fissebti fekulnâ lehümkûnû kıradeten hâsiîn.İçinizden sebt günü tecavüz edenlerielbette bilirsiniz. Biz onlara;"Sefil/Hor Maymunlar" olun dedik.** **"Post'unu; Nöbet/Görev/Nasb Mahallini izinsiz terk ederek, diğer bir Nöbet Mahalli/Post'un ehl'ini taciz eden; kişisel görüşlerinin doğruluğunu ileri sürerek, tenkid eden, akıl veren, işine müdahale eden, ve o kişi-ler itiraz ettiğinde Cedel yapan/Mücadele eden Dispute/Controversy kişileri: Elbette biz o kişilere dokunacağız/uğrayacağız, ve gerçekleştirdiği olayın karşılığı olan suit'e/daire'ye dahil edeceğiz. Çünkü onlar kendilerine nasb edilen nöbet mahallini; gözlem merkezlerini terk ettiler ve üzerlerine vazife olmayan müdahaleler yaptılar. Oysa pekâlâ biliyorlardı ki, biz sadece biz müdahale ederiz/Intervention. Bu takriben/yakin olarak takrir edilmiş bir olgudur; Kişisel uyumsuzlukları sonucu ortaya çıkan sapma/ sürüklenme hatası/Drift Error nedeniyle ve bundan böyle yetkileri alınacak/Disqualify; baş-vurularına cevap alamayacak, bu ceza ile umud edilir ki tedavi olabileceklerdir/Despised: Treated with contempt." Kişisel Yorum. .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2013 .. BEN ZAMAN'IM!Büyük, güçlü, tahripkâr ve burada bütünbu insanları ortadan kaldırmak için ortayaçıktım.Sensiz olarak da ve komutanlık eylemininolmadan da orada dizilmiş olan savaşçılardanhiç birisi hayatta kalmayacaklardır.Bunun için kalk!Ün kazan!Düşmanını mahvet veHükümranlığının çiçeklenmesinin zevkine var!Benim sayemde, sadece benim sayemde onlar;çoktan öldürülmüşlerdir!Sen, benim âletimden başka bir şey olma!"Etheric Kayıtlar'dan" .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2013 .. ENFAL VE MÜ'MİN VE MUAFİYYET..KUR'ANENFAL: 8/1Yes'elûneke ‘anil'enfâl,kulil'enfâlü lillâhi verresûl,fettekullahe ve aslihû zâte beynikümve etî’ullâhe ve resûlehu in küntüm mü'minînSana ENFÂL' den ve taksiminden soruyorlar,de ki enfal'in taksimi Allaha ve Resulüne aid,onun için siz gerçekten mü'minlersenizAllahdan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin,Allaha ve Resulüne ıtaat edinELMALILI HAMDÎ YAZIR TEFSİRİ:"Resûlüm sana ENFAL'den suâl ediyorlar. Ahkâmını/hikmetini ve insanlar üzerindeki hükm ve hakimiyetinin aslını soruyorlar. De ki ENFAL, Allah ve Resûlünündür. Ya'ni ENFAL hakkında hüküm vermek Allah'a mahsustur. Burada kimsenin reyi yoktur. Allah nasıl emr ederse, Resulullah onu öyle tebliğ ve icra eder. Binaenaleyh sadece Allah'a ittika/yaslanı/ takva ile sâlih amel ediniz. Allah'ın gadabına sebeb olacak hallerden sakınıb korununuz ve aranızdaki BEYT/AÇIKLIK/ MESAFE' yi ISLAH ediniz. Bunları yapabilmek için de Allah'a ve resûlüne itaat ediniz. Eğer mü'min iseniz böyle yaparsınız. (kişisel rey/görüş/fikir/hükm'ünüz ile bunu oluşturma gücünüz/hakkınız yoktur!) Zira mü'minler, ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman ya'ni mücerred/soyut "Allah" ismi celâli söylendiği, sıfatından hiç bahs olmaksızın ve ef'alinden hiç bir şey gösterilmeksizin yalnız "Allah" denildiği zaman kalbleri oynar-kalblerini ümid, rahmet ve şevk-ı muhabbetle müterafık/ birlikte olan celâl-ü azamet mahafeti/ korkusu istilâ eder/sarar. Ve üzerlerine onun âyetleri TILÂVET edildiği vakıt iymanlarını artırır-esbab ve delâili ilm-ü amel arttıkça iyman-ı tahkikî inkişaf eyler, yakîn ve itmi'nanları ziyadeleşir. Ve ancak rablarına karşı tevekkül ve i'timad eylerler-başkasına değil, ancak Allah'a tevfizi/ işlerini Allah'a havâle etmeyi umur/bir emir kabul ederler. İşte bunlar-bu sıfat ile muttasıf olanlar- yok mu? Hakkan mü'minler ancak bunlardır. Hakikatte mü'min diye ancak bunlara denir. Zira hem kalbleri, hem kalıbları ile mü'mindirler. Bunlar için rabları indinde yüksek yüksek dereceler ve büyük bir mağfiret ve kerîm bir rızk, aded ve müddeti tükenmez, zarar ve fenası ve derd-ü belâsı bulunmaz, hayr-ı mahz olan bir ni'meti maksume vardır ki iyman ve amelin asıl ecri bunlardır." .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2013 Efendiler:Allah yoluna koyulan kişi bir insanın dörtkanadı vardır:Birincisi; korku, ikincisi; ümit, üçüncüsü;muhabbet, dördüncüsü; şevk.Korku kanadı ile uçan; heyecandan kurtulamaz.Umut kanadı ile uçan; talebi bırakamaz.Muhabbet kanadı ile uçan; ihtiyaç arz etmektengeçemez.Şevk kanadı ile uçan; aşırı sevgiden kurtulamaz.Allah -ü Teâlâ Hazretleri bunları şöyle anlatıyor:"Onları gözlerinden yaş akarken görürsün. Bu yaş, Hakk ilmine ârif oldukları için akar""Ve izâ semi'û mâ unzile ilerresûli terâ a’yünehüm tefîdu mineddem'i mimmâ 'arafû minelhakk,"Neden böyle olmasın?Çünkü arif kişinin işi, Mevlâ için seçmedir.Sözü onun zikriyle olur; nefsi belâlara sabırlaön olur;İç âlemi Hakk ilmiyle doludur.Düşüncesi yükseklerden uçar.Bir kere Hakk'ın nimetlerini düşünür.Bir kere Kudsiyet perdeleri içinde uçar.Bu hâl onu köle olan hür, ve hür olan köle kılar;Zengin olan fakir ve fakir olan zangin eder.İşte o ârif her şey olur.Onun hakkında ne düşünürsen sırala.Meselâ:Mevcut, maruf, aziz, mesrur, karib, mahmud,konuşan, susan; makbul olan, korkan, hazır,kaybolan; ağlayan, gülen.. gibi sözleri söyle,hepsi yakışır.Onun sevinci ve süruru, üzüntüsünde gizlidir.Hüznü sürûrunda saklıdır.İzzeti, zilletle karışıktır.Zilleti izztle saklıdır.Korkusu ümit doludur.Ve ümidi korkuya belenmiştir.Onun ne korkusu, ümidini boşa çıkartır;Ne de ümidi korkusundan bir şey eksiltir.Bu büyük insan, dışı ile insanlarla geçinir,içinde ise Allah ile olur.Dışı ile yaptığı halk sohbeti, kalbindeki Allahmuhabbetine bir zarar getirmez.Aziz odur, zelil odur, fakir odur, zangin odur.Ahmed Rufaî Hz.Onların Âlemi / 5. Hadis .. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2013 Gautama Siddhatta(Hırs ve Arzu'nun kötülüğünü söyleyen,)ile Yasodhara'/Cariye'nin oğlu Rahula(Henüz şuur eşiğinde olan,)gerçek hikmetin aydınlanmasına erişmeden önce, davranışları her zaman bir gerçek sezgisi/ilhamı ile belirlenemezdi.Ve Kutlu Olan onu, aklını idare etmek ve dilinimuhafaza etmek üzere uzaktaki bir Vihara'ya(Accademia dell'Arte del Disegno,) gönderdi.Bir süre sonra, Kutlu olan Accademia' ye gitti veRahula'nın içi sevinçle doldu.Ve Kutlu Olan, oğlunun bir leğen su getirip ayaklarını yıkamasını istedi ve Rahula itaat etti.Rahula (Henüz organizasyon ortamı dışında olan,) Tathagata'nın (Mükkemmel'in,) ayaklarını yıkadıktansonra, Kutlu Olan sordu:"Bu su, şimdi içilebilir mi?"Genc (Gulam):"Hayır Rabb'im (Muallim,)" dedi,"Su kirlendi."O zaman Kutlu Olan şöyle dedi:"Şimdi kendi durumunu düşün. Her ne kadar benim oğlum ve bir Kralın torunu olmuş isen de, her ne kadar gönüllü olarak her şeyi terketmiş olan Samana(Zâhid/Sofi) isen de, dilini yalandan koruyamıyor ve böyle de aklını kirletiyorsun."Ve su döküldükten sonra, Kutlu Olan tekrar sordu:"Şimdi bu kaba içilecek su konabilir mi?""Hayır Rabb'im," diye Rahula cevap verdi."Kab da kirlendi."Ve Kutlu Olan şöyle dedi:"Şimdi kendi durumunu düşün. Her ne kadar "Sarı Cübbe" yi giyiyor olsan da,(Arada-sırada sezgiler, ilhamlar alıyor ve bunlar ile övünüyorsan da,) bu kab gibi kirlendikten sonra herhangi bir "Yüce Amaç" a uygun olabilir misin?"Kutlu Olan boş kabı kaldırıp-çevirmeye başladı, sonra sordu:"Düşüp-kırılacak diye korkmuyor musun?"Rahula:"Hayır Rabb'im." diye cevapladı."Kab ucuz, çok ucuz bir şey. Kırılması pahalıya malolmaz."Kutlu Olan:"Şimdi kendi durumunu düşün." dedi."Sen sonsuz göç girdaplarında dönüp-durmaktasın, senin bedenin de ufalanacak ve toz olacak diğer maddelerle aynı malzemeden yapılmış olduğundan, kırılsa da bir kayıp olmaz. Kendini yalan konuşma (Sophism/İşrakî Felsefe/ Yanıltıcı Aklın hükümlerine ve bağlı konuşmalarına veren kimse,) Basiret Sahibi/Beyyine/Ehl-i Şuhud tarfından küçümsenir."Rahula utanç dolmuştu ki,Kutlu Olan bir kere daha konuştu:"Dinle de sana bir ibret öyküsü anlatayım:'Gayet güçlü bir fili olan bir kral varmış, bu fil beşyüz normâl fil ile başa çıkabilirmiş. Savaşa gidiyorken, bu filin dişlerine keskin kılıçlar, omuzlarına tırpanlar ve ayaklarına mızraklar, kuyruğuna da demir bir gülle bağlanırmış. Filin sürücüsü, soylu yaratığın bu kadar iyi teçhiz edilmesine sevinirmiş ama hortumuna gelecek hafif bir ok yarasının da Kral'ın ölümüne neden olabileceğini bildiğinden, hortumunu dikkatle sarılı tutmasını, böylece korunmasını file öğretmiş. Fakat savaş sürerken fil, sürücüsünün öğüdünü dinlemeyip bir kılıcı yakalamak için hortumunu uzatmış. Sürücüsü çok korkmuş ve Krala danışmış. Ve bundan böyle filin savaşta kullanılamayacağına karar vermişler.' Ey Rahula! Eğer insanlar dillerini tutabilselerdi; Yalan; Bal-Zenub ne anlama gelir bilselerdi herşey ne güzel olacaktı! Sen de hortumunu, tam ortadan vuran ok'a karşı koruyan bir Savaşçı/Fil gibi ol. Gerçek sevgisi ile samimi kişiler Günahtan/Zenb kaçınırlar. Kralın hortumuna binmesine müsaade eden ve onu dikkatle koruyan terbiye edilmiş sakin bir fil gibi, dürüstlüğe ihtiram gösteren insan da, bütün yaşamı boyunca sadakatle ve sabr ile irtifak edecek/Kabını dolduracak ve tüm gayreti ile yoluna devam edecektir."Bu sözleri duyan Rahula, derin üzüntüye kapıldı;bir daha hiç şikâyete fırsat vermedi/şikâyet etmedi,razı oldu ve derhal samimi gayretlerle yaşantısınısaflaştırdı.Paul CarusThe Gospel of BuddhaBilgeliğin ŞifreleriRuh ve Madde Yayınları1984 Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2013 Amigdala: Corpus Amygdaloideum:Beynin Medial Temporal lobunun derinlerindeyerleşen ve nöronların oluşturduğu;badem/almond şeklindeki beyin bölümü.Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerinoluşmasındaki primer role sahip bölge.Limbik Sistemin bir parçasıdır.Başta korku olmak üzere, duygularındenetiminden sorumlu olan amigdala;sempatik sinir sisteminin aktivasyonuiçin hipotalamusa;refleksleri artırmak için talamik retikülernükleusa;yüzde korku ifadesinin oluşması için ise,fasial ve trigeminal sinir nükleuslarını uyarır.Ayrıca dopamin, noradrenalin ve adrenalinsalgılanması için ventral tegmental bölge,locus coeruleus ve laterodorsal tegmentalnucleusa da çeşitli uyaranlar yollar.**Limbic System:Kişinin, ideallerine bağlı olarak, ölçüsüz tahminya da varsayımları ile bağlı tasarımlarına karşılık,tam uygun olayları/vaka/event/şartları,bilinç alanında karşısına/Ekrana çıkartan yadamasaya/maide indiren sistem: Network/Cobweb.Limbik sistem; Bir anlamda güncel/actual bellekolarak ifade edilebilir. Bellek, yaşam süresincekarşılaşılan her türlü duygusal/hissi verileri encanlı biçimlerde kaydederek saklamakta olup,herhangi bir uyarı/zil yada çan sesi etc. iletetiklendiğinde, bu verileri zihne/mind transferedecek böylece gösterime sokacaktır/Rast... Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2013 aşk; a şıkk!aşk; no doupt!aşk; kuşkusuz'dur!kuşku; zihnin oyunlarıdır!zihin oyunları; çevrim/kısır döngüdür!kısır döngü; karma'dır!karma; R Complex'tir!ve siz, her işin başı ve sonu olan zihin çevriminikıramadıkça aşk'tan söz etmeniz beyhude'dir.beyhude'dir!acı çekeceksiniz!çünkü; çevrim içi kaldıkça aşk,hakkında verdiğiniz yanlış hükümler sonucuinfazı kaçınılmaz biçimlerde uygulayacaktır.. kişisel Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.