Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİPNOT

Önerilen İletiler

imamnordusu.jpg

Ahmet Şık'ın, taslağı polis tarafından toplatılan 'İmamın Ordusu' kitabı olduğu iddia edilen kitap taslağı Twitter'dan paylaşılmaya başlandı.

 

Ahmet Şık’ın yazdığı ancak henüz basılmayan kitabı 'İmam’ın Ordusu' ile ilgili olarak polis İthaki Yayınları'nı ve Radikal Gazetesi'ni aramış ve Ertuğrul Mavioğlu'nun bilgisayarındaki kitap taslağını almıştı.

 

Uzun zamandır tartışılan 'İmamın Ordusu' olduğu iddia edilen kitap taslağı Twitter'dan paylaşıldı.

 

298 sayfa olan taslağın ilk sayfasında Şık'ın tutuklanırken söylediği 'Dokunan Yanar' sözleri başlık olarak yer alıyor. AYDIN ENGİN: ORJİNAL GÖRÜNÜYOR

Ahmet Şık'ın çalışmasını gönderdiği az sayıda isim arasında bulunan T24 sitesi başyazarı, gazeteci Aydın Engin, internette yayına konan dosyanın kendisine gönderilenle aynı olduğunu ve orjinal göründüğünü söyledi.

MAVİOĞLU: GÖK KUBBE ALTINDA HİÇBİR ŞEY GİZLİ KALMAZŞık’ın kitap taslağını okuması için yolladığı isimlerden gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, sitede yayımlanan taslağın kendi okuduğu taslakla aynı olduğun doğrulayarak BirGün’e şu açıklamada bulundu: “Bu memlekette ya da bu dünyada gizli kapaklı bir şeyin kalmayacağını söylemiştik zaten. Gök kubbe altında hiçbir şey gizli kalmaz. İki tane taslak silmekle, üç tane adrese baskın yapmakla, kitabın yayınını engelleyemezsin. Zaten baştan itibaren soruşturma saçma sapan yürütülüyor.” BirGün’ün ulaştığı Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık ise şu anda bu konuyla ilgili açıklama yapmak istemediğini söyledi.

SAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI

Taslağın internette dosya paylaşımı yapılan sitelerde yayınlanmasının ve linkinin Twitter'da paylaşılmasından yaklaşık iki saat sonra başsavcılık soruşturma başlattı.

Twitter'da paylaşılan taslağı görmek için

Kaynak ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaklaşık 50 yıl önce Metin Toker, ceberut iktidar basın özgürlüğünü yok ettiğinde, hukuku çiğneyip geçtiğinde bir söz söylemişti.

 

Bir de tarih tekerrür etmez derler. Evet, ibret alınsa gerçekten tekerrür etmeyecekti. Etmesi, insan türünün en büyük ayıbıdır.

 

Söylediği şuydu: "Bugün yapacağımız tek şey başımızı öne eğmemizdir."

 

Türkiye sekiz yıldır yine gözü yerde, utanç ve eziklik içindedir. Her alanda itibarı, saygınlığı, onuru, her şeyi yok edilmiştir. En temel insan hakları, özgürlükler konusunda utanç verici bir karne ile başı önünde, insanlık karşısında ezik ve silik bir konumdadır.

 

Metin Toker'le ilgili tutum da aynıydı. Tutukluydu, ortada iddianame yok, yandaş basında yargısız infaz diz boyuydu. "Savunma yapabilmek için önce suçumu bilmeliyim" diyordu. "Gazetecilik yaptığı için tutuklanan yoktur, tutuklama nedeni başka" dan başka yanıt alamıyordu. O "başka" denilen şeyler de bir yığın uyduruk zırvadan öte değildi.

 

Metin Toker 9 ay kaldı. 12 Eylül'de bile yargılamalar 6 ayı aşmadı. Üç yıldır tutuklu yargılananlar olup ortalığı tayin ve terfilerle yatıştıracağını sananlar da yoktu.

 

Türkiye bir fakülte kantininde oturup kızlara çay ısmarlamamış, bir plaja gitmemiş, hiç genç olmamış, fakültede varlığından ya da yokluğundan kimsenin haberi olmadığı silik, gençliği olmamış, hep kalın duvarlar ardında gençliğini çürütmüş, topluma, özgürlüğe kin duyan insanların egemenliği altına sokulmuştur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

imaminordusu.jpg

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın hakkında toplatma kararı verilen kitap çalışmasının internet sitelerinde yayımlanmasını "soru önergesinin" konusu yaptı.

Vural, İzmir Milletvekili sıfatıyla ve Adalet Bakanı Ahmet Kahraman tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği önergede, kitap çalışması hakkındaki mahkeme kararını anımsattı.

Medyaya yer alan haberlere göre, karara rağmen çalışmanın internet ortamında dolaşmaya başladığını ve yüz binlerce kişinin sosyal paylaşım sitelerinde çalışmayı paylaştığını kaydeden Vural, şu soruların yanıtlanmasını

istedi:

"Kitabın internet sitesi üzerinden gönderildiği kişiler terör örgütüne yardım suçunu işlemişler midir?

Kitabı bilgisayarına indiren kişiler de aynı suçu işlemişler midir?

Türkiye’de milyonlarca kişinin bilgisayar ve internet kullandığı düşünüldüğünde bu suçlu oranının milyonlara ulaşması ihtimali karşısında ne düşünüyorsunuz?

Kitabın gönderildiği ve/veya kitabı internet üzerinden indiren kişilerin terör örgütü suçlaması ile karşılaşmaması için ne yapması gerekir? Gönderilen adresi savcılığa mı bildirmelidir? Gönderilen materyali bilgisayarından silmeli midir?

 

Kitabı okumuş olanların terör örgütüne üyelik suçlamasıyla karşılaşmaması için ne yapması gerekir?"

 

100 BİN KİŞİYİ ÖRGÜTE YARDIMLA MI SUÇLAYACAKSINIZ?

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, yönetim kurulu üyeleri ve tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın avukatları Bülent Utku ile Can Atalay bugün baronun Beyoğlu’ndaki binasında gazetecilerin karşısına çıktılar. "İmamın Ordusu" isimli kitap taslağına el konulmasına tepki gösteren İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal, "Yargının yasakların değil, özgürlüklerin koruyucusu olmalıdır" dedi. Baronun görüşlerini bir açıklamasıyla duyuran Başkan Kocasakal, İstanbul 12. Ağır ceza Mahkemesi nöbetçi hakimliğinin Ahmet Şık’ın henüz el konulmamış kitabına ilişkin el koyma kararını ağır bir dille eleştirdi.

 

Ceza hukukunda niyet, düşünce hazırlık gibi aşamaların icraya geçilmediği sürece cezalandırılmayacağı belirten Kocasakal, henüz basılmamış bir kitap taslağına emniyet kanaatine bağlı olarak basılacağı varsayımı ile el konulmasının niyetin cezalandırılması olduğu öne sürdü. Artık düşüncenin tutsak ve daha ciddi bir tehdit altında olduğunu belirten Kocasakal, Anayasanın 25/1. maddesinde yer alan herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir ve 26/1. maddesindeki herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir, maddelerini hatırlattı. Kocasakal bir başka konuya da değinerek, "Kitap taslağının elektronik dokümanlarının arama kararı gerekçe gösterilerek silinmesi veya imhasının TCK’nin 281/1. maddesine düzenlenen "suç delillerini yok etme suçunu oluşturmaktadır " şeklinde konuştu.

 

ARAMA KARARI HUKUKA AYKIRI

Ahmet Şık’ın avukatlarına yönelik işlemlere de tepki gösteren Kocasakal, savcılık yazısıyla avukatların elindeki nüshaların istenmemesi ve verilmemesi durumunda el koyma kararı çıkarılacağı şeklindeki yaklaşımların kanuna aykırı olduğu ve savunma hakkına yönelik açık bir saldırı olduğu söyledi.

 

"Savcının mahkeme kararına ek veya onun yerine geçecek ya da kararın açıklaması mahiyetinde bu şekilde talimat verme hakkı görevi ve yetkisi bulunmamaktadır " diyen Kocasakal, olası arama veya el koyma talebinin kabul göreceğinden nasıl emin olunduğunun da ayrıca sorgulanması gerektiği vurguladı.

 

AVUKATLARA DESTEK VERDİ

Kocasakal baro adına yaptığı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"Avukatla ilgili olarak CMK’nın 124.maddesinin uygulanabilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Maddenin ikinci fıkrasında açıkça ’şüpheli veya sanık ya da tanıklıktan çekinebilecekler hakkında bu hüküm uygulanmaz’ denilmektedir. Aynı Kanunun 46/1 a maddesi uyarınca da avukatlar bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgilerle ilgili olarak meslekleri gereği tanıklıktan çekinebilecekler arasında sayılmıştır. Yine CMK’nın 126.maddesine göre şüpheli veya sanık ile 45 ve 46.maddelere göre tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere; bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulamaz. Şu halde CMK 124.maddede belirtilen disiplin hapsının avukatla bakımından uygulanamayacağı yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. Kaldı ki Avukatlık Kanununun 36.maddesine göre avukatların kendilerine tevdi edilen veya avukatlık görevi dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasak olup iş sahibinin muvafakati olsa dahi bu durumla ilgili olarak yine de tanıklıktan çekinme hakkına sahiptir. Yine aynı maddeye göre çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk gerektirmez. Aksine avukatın 36.maddedeki bu sır saklama yükümlülüğünün ihlali disiplin ihlalini oluşturmaktadır. Görüldüğü gibi avukat, anılan kitabın elinde bulundurduğu nüshasını teslim etmekle yükümlü değildir, buna zorlanamaz, belirtilen kitap taslağına da bu nedenlerle elkonulamaz. Hukuken doğru olmaması bir yana savcılık talimatında, kitap taslağının bir nüshasının verilmemesi halinde bunun örgüte yardım suçunu oluşturacağı şeklindeki belirleme hukuka aykırı olarak savunmaya ve müdafiiye bir tehdit niteliğindedir. Savcılık makamı hangi fiilin ne suçunu oluşturacağını belirleyebilecek görev ve yetkiye sahip bir makam değildir. Kaldı ki bu yöndeki bir belirleme hakimlik kararında da yer almamaktadır. Hukuk devletinde savcılar avukatı bu şekilde tehdit edemez. Burada avukatın TCK’nun 6/1-d maddesi uyarınca tıpkı hakim ve savcılar gibi yargı görevi yapan kişiler arasında olduğunu anımsatmak isteriz.

 

AVUKATLARA TEHDİT İDDİASI

Hukuki durum bu denli açıkken, avukatın mesleğinin gereği olarak sır saklama ve tanıklıktan çekinme hakkına uyulmayarak, kanuna aykırı olarak ve uygulanma imkanı bulunmayan maddeler dayanak gösterilerek teslime zorlanması, aksi durumda evde ve büroda arama yapılacağı, hakkında gözaltı ve tutuklama işlemleri gerçekleştirilebileceği, örgüte yardım suçlaması ile 15 yıla kadar hapis istemi ile yargılanabileceği beyanı kanunsuz, hukuksuz ve tehdit niteliğindedir. Yine bu davranış, savunma hakkına, avukatlık mesleğine, meslek onuruna saldırı niteliğindedir.

 

İSTANBUL BAROSUNDAN DESTEK AÇIKLAMASI

Bilinmelidir ki İstanbul Barosu buna sessiz ve seyirci kalmayacağı gibi, Avukatlık Kanununun 95/4.maddesi uyarınca gerekli yasal girişimlerde bulunacaktır. Meslektaşlarımız, savunma yalnız ve korumasız değildir, olmayacaktır. Tüm meslektaşlarımızı savunmayı ve mesleğimizi korumaya davet ediyoruz. Bu hukuksuz ve endişe verici girişimi kınıyor, İstanbul Barosu olarak mesleğe ve meslektaşa yönelik bu gibi saldırılara karşı suskun kalmayacağımızı, tüm meşru direnme ve savunma hakkımızı kullanacağımızı saygı ile kamuoyuna duyuruyoruz"

 

100 BİN KİŞİYİ ÖRGÜTE YARDIMLA MI SUÇLAYACAKSINIZ ?

İmamın Ordusu kitap taslağının internetten paylaşıldığını ve savcılığın bu konuda inceleme başlattığını hatırlatan ve internette taslağı indirenler hakkında herhangi bir yasal işlemin yapılıp, yapılamayacağını soran bir gazeteciye İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal şu yanıtı verdi :

"Mahkeme kararında sadece bir el koyma kararı vardır. Bu kitabın bulundurulmasının teslim edilmemesinin örgüte yardım oluşturacağı şeklinde bir belirleme kesinlikle yoktur. Bu tamamıyla bu savcılığın bir görüşüdür. Bu şekilde örgüte yardım ve yataklık suçu dediğimiz suç, belirli bir kasıt ile işlenebilen bir suçtur. Böyle bir örgütün varlığı henüz mahkeme kararıyla saptanmamıştır. Daha buradaki ifadelerin örgüte yardım oluşturabilecek örgütsel doküman niteliğinde olduğu da saptanmış değildir. Benim kanaatim herhangi bir şekilde suç oluşturmayacağı şeklindedir. Ne yapacaksınız ? 100 bin kişiyi örgüte yardımla mı suçlayacaksınız ? Bu kişiler hakkında disiplin hapsi mi uygulacaksınız? Hukuku zorlayarak, sınır çekmeye çalışırsanız, kendiniz zor duruma düşersiniz."

 

"BİRİNCİ SINIFA AYRILMAMIŞ BİR SAVCININ BAŞSAVCILIĞI VEKİLLİĞİNE GETİRİLMESİ, ÇOK GÖRÜLMÜŞ BİR UYGULAMA DEĞİLDİR"

Bir soru üzerine HSYK’nın Zekeriya Öz hakkında verdiği son atama kararını da değerlendiren Kocasakal, " Bugün hukukun bir baskı aracı haline getirildiği bir dönem yaşıyoruz " dedikten sonra "bir hukuk devleti devleti yapan, usül kurallarıdır. Bugün siz aramada gözaltında bir takım kuralları ihlal ederseniz, yarın bir gün de birisi gelir, ’ işkenceyle alınmış olabilir ifade’ der. Biz kişilerle uğraşmıyoruz. HSYK benim için artık güven vermekten uzak bir yapı arz etmektedir. Bağımsız olduğu konusunda ciddi şüpheler vardır. Bugüne kadar yaptığı atamalar ve uygulamalar da bütün bu kuşkularımızı teyit edilmiştir. Birinci sınıfa ayrılmamış bir savcının başsavcılığı vekilliğine getirilmesi, çok görülmüş bir uygulama değildir. Hangi kriterlere göre bu atamalar yapılmıştır. Güven vermekten uzak" şeklinde konuştu.

 

"ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER DERHAL KALDIRILMADIR"

Konuşmasının sonunda özel yetkili mahkeme ve savcılara da tepki gösteren İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, " Özel yetkili savcılık demek, sınırsız yetkili savcılık demek değildir. Maalesef Türkiye’de bugün özel yetkili savcılıklar ve mahkemeler eski DGM’leri aratacak konuma gelmiştir. Özellikle İstanbul özel yetkili ağır ceza savcılığı ve mahkemesi, kendisini deyim yerindeyse kendisini Türkiye Başsavcılığı ve Mahkemeleri gibi görmektedir. Özel yetkili mahkemeler derhal kaldırılmadır. Çünkü başka bir hukuk haline dönüşmüştür. Baskı aracı olmaya doğru da hızla gitmektedir" ifadesini kullandı

 

Kaynak ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir an önce bulsak, okusak da sezgilerimizin ötesinde bilgilere de sahip olsak. Ahmet Abi meslektaşımdır ve kendisiyle aynı masada yemiş içmişliğim vardır. 2004'te Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın gecesinde patronu Aydın Doğan'a sarfettiği sözler hepimizi güldürmüştü. Bu sözleri kendisine taşıyacak kişilerin olabileceğini bile bile söylemişti. Gazetecilerin sendikalılaşması yönündeki çabalarından ötürü Hürriyet'ten kovulduğunda da iyi koşullarda çalışıyordu. Yani gazetecilerin sendikalılaşmasının ona çok da bir ekstrası olmayacaktı. İşten kovulacağını bile bile mücadelesini sonuna kadar sürdürdü. İşte böyle yürekli, böyle onurlu bir adamdır Ahmet Şık!

 

Ayrıca bahsettiğim gecede o zaman toy bir gazeteci olarak maaşsız çalıştığımı bildiği için, son derece içten ve karşıdakini rencide etmeyecek kadar samimi bir ifadeyle "Sen bir şey yedin içtin mi? Bak yemediysen yedim deme. Utanacak, çekinecek bir şey yok" deyişini de unutmadım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir an önce bulsak, okusak da sezgilerimizin ötesinde bilgilere de sahip olsak.

Sevgili 'Ulaş_82';

Kitap ,internette hem yayınlandı hem de Can dündarın ve facebook da "İmamın Ordusu" sayfasından bulabilirsin...

 

İnternette kitabın gerçek olmayanınıda yayınlıyorlar. Güvenilir ve gerçek olanı yukarıda bahsettiklerimde bulunuyor.

 

***

 

Herkese okumasını tavsiye ediyorum...

Gerçeklerin duyulmasını istemeyenler tarafından Ahmet Şık'ın ve diğerlerinin neden böylesine bir baskı altında olduğunu kitabın taslağını okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız.

 

Kitapta Saidi Nursinin ölümünden sonra yaşanan iç çekişmeleri, cemaati ele geçirme mücadelesi içerisinde, yazıcılar, okuyucular arasından Fetullah Gülenin nasıl sıyrılarak kim ve kimlerin desteği ile bugünlere gelindiği tüm detaylarıyla anlatılıyor.

 

Nurcularla Siyasi iktidarlar ve Partiler arasındaki işbirliğini, 1960,1971,1980 darbelerinde nasıl pozisyon alıp her dönem ilişkilerini nasıl düzenlediklerini. Çok ilginçtir ki bugün darbelerin bir numaralı karşıtı olan cemaatin o dönemlerde yapılan bu darbeleri nasıl övüp bilikte pozisyon aldıklarını okuyup, kavrayıp anlayınca bugünlerde yaşananları daha iyi değerlendirebileceksiniz.

 

***

 

Kitap anlatılan gerçeklerin ışığında bugün yaşanan Derin devlet ilişkileri ve kitabın içeriği bir tek Fettullah Gülen ve onun cemaatini bağlamıyor...

 

Kitapta, Fettullah Güleni ve nur cematini vitirine taşıyan güçlerin kim ve kimler olduğu da anlatıldığı için Gülen Cemati ile birlikte perde arkasında olan diğer derin güçler ortalığın tozunu atıyorlar...

 

Özetle, Bu kadar kapsamlı operasyon yapması Cemaatin tek başına başarabileceği bir şey değil. Bu karmaşık ve derin devlet adlandırmasıyla birbirlerini sürekli kullanan çevrelerin bir çatışması aslında bu yaşananlar. İşi bitenin bir diğerini, gücü paylaşmak istemiyenin geçmişte gücü elinde tutanı devre dışı bırakma, öteleme, yok etme kavgası bu...

 

Kitabın satır araları ve bütününde ele alınan detayları biraz zekanızı, biraz sağduyunuzu katarak okursanız ne demek istediğimi anlaşılacağından eminim...

 

***

 

Gerçek şu ki; Zor ve yasaklar asla gerçeklerin gizlenmesini sağlayamıyor.

Bunu bu yolla başarabileceklerini sananların sığ beyinleri bu gerçeği ne zaman kavrayacak bilinmez.

İnsanlık tarihi boyunca hiç bir güç insanlığın gelişmesinin ve öğrenmesinin önünü kesemedi, bugün mü kesecek neden akılları almıyor ki?..

 

Siyasi rant ve hükmetmenin çıkar ilişkisi içinde olanların gözünü Erk, hırs ve para kör etmiş de ondan mı demeliyiz sizce?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önceden de söyledim, 72 sayfasını okudum ve yine söylüyorum, bu kitap taslağında(kitabı henüz görmedik) bizim bilmediğimiz hiç bir şey yok, sadece bildiklerimizin yani kadrolaşmanın ne şekilde olduğu belli bir sıra ile anlatılmış.

Buraya kadar okuduklarım arasında ilginç gelen iki olay var. Birincisi 42.Sayfada, bu operasyonun MİT in ele geçirilmesiyle de yapılabileceği fakat o kurum daha ilerisine gitmeye müsait olmadığından Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesinde etkin olunması şarttır deniyor. MİT sadece bilgi edinir halbuki edinilen bu bilgilerin adli takibinin de yapılması gerekir onun için KOM un ele geçirilmesi gerektiği söyleniyor.

İkincisi 52.Sayfada, örgüt üyeleri hakkında deliller toplanıyor ve Yüksek Disiplin Kuruluna veriliyor. Yüksek Disiplin Kurulu tüm suçlamaları kabul ettiği halde Türk Ceza Kanunu nun 163.maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle takipsizlik kararı veriyor.

Bundan başaka ilginç olan, bu kitabı yazan kişinin yazdıkları için tutuklanmadığı söyleniyor, buna rağmen kitabın taslakları toplanıyor. Peki bu taslak internet ortamında hala nasıl bulunuyor, ona niye izin veriliyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MİT in ele geçirilmesi

Beş ay içinde altı eski MİT'çi öldü. Son kurban Haluk Akter. Başına evinde üç kurşun sıkıldı. Herhangi normal bir ülkede sarsıntı yaratacak böyle bir olayın üzerinde hiç duran yok! Yakın çalışma arkadaşı Ferdi Tamer ile isimleri mafya-polis-siyaset üçgeni hakkında 1987 de yazılan MİT raporu ile gündeme gelmiş, Ferdi Tamer de 1990 da öldürülmüştü. 1996 da ise Susurluk ortaya çıkmıştı.

 

Son beş aydaki ölümlerin bir kısmının doğal veya intihar olduğu açıklandı. Tabii tabii, Aselsan'da da üç mühendis arka arkaya nasıl oluyorsa intihar etmişti!

 

"Senin ayıbını arar ahbabının bir işi gibi,

Vatanında dolaşırlar sanki müfettiş gibi,

Bırakırlar sonra seni ortada ibiş gibi,

Öğretirler dünyanın körfezini koyunu.

Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu."

 

Rahmi Karatay

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili 'Ulaş_82';

Kitap ,internette hem yayınlandı hem de Can dündarın ve facebook da "İmamın Ordusu" sayfasından bulabilirsin...

 

İnternette kitabın gerçek olmayanınıda yayınlıyorlar. Güvenilir ve gerçek olanı yukarıda bahsettiklerimde bulunuyor.

***

 

candundardokunanyanar.jpg

 

Evet sevgili Can Dündar'dan cesur çıkış...

 

Sevgili Can Dündar, tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" adlı basılmamış kitabının taslağını sitesinden yayınladı.

Son olarak Radikal Gazetesi'ne yönelik polis baskının ardından çıkan mahkeme kararına göre, kitabı bulundurmak, basmak veya yaymak suç teşkil ediyor...

Sayın Can Dündar'ın kitabın taslağını yayımladığı web sayfası...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Can Dündar'ı "Mustafa"dan dolayı affetsem mi ne? Pek kolay değil affetmem ama...

 

Sahi de, aklıma geldi. Kenan Evren Sovyet belasından bu kadar çabuk kurtulacağını bilse, ABD nin yeşil kuşak projesini hiç uygular mıydı? Onu da kandırmışlar, Sovyetlere karşı yeşil kuşak oluşturmasını sağlarken meğer yeşil kuşakla Türkiye'yi sarıyorlarmış da haberimiz olmamış!

 

ABD kurulalı şeytan görevden alınıp "başyardımcılığa terfi" ettirilmiş diyorlar! Standart taktik...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu an aklıma bir şey geldi, dedim ya bu taslakta bilmediğimiz bir şey yok; peki nereden çıktı bu taslak toplama işi? Acaba diyorum, Libya bombalanırken bu olayın gözden kaçırılıp dikkatlerin başka yöne çekilmesi olabilir mi? Farkındaysanız bu olay patlak verdiğinden beri Libya yok, konuşulmuyor, gündemden kalktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu an aklıma bir şey geldi, dedim ya bu taslakta bilmediğimiz bir şey yok; peki nereden çıktı bu taslak toplama işi? Acaba diyorum, Libya bombalanırken bu olayın gözden kaçırılıp dikkatlerin başka yöne çekilmesi olabilir mi? Farkındaysanız bu olay patlak verdiğinden beri Libya yok, konuşulmuyor, gündemden kalktı.

 

Sayın y.yılmaz...

Düşünelim biraz o zaman..

İlahiyat Fakültesi Profesörü Zekeriya Beyaz’ın evi arandı ve bu aramada Beyaz’ın Fethullah Gülen’le ilgili yazdığı kitap taslağına el kondu. Bu emri kim verebilirdi sizce...

Tabiki doğal olarak Ergenekon savcısı Zekeriya Öz...

Peki sonra ne oldu;

Olan şu.....

Bu olay olur olmaz aynı saatlerde Zekeriya Öz görevinden alınarak terfi ettirildi.

Peki neden?...

Çünkü; Türkiye’de yaşayan imamın hamlesi ile Amerikada yaşayan imamın önümüzdeki seçimlerde milletvekili adaylarının belirleme savaşı var ve Amerika’daki imamın yapmaya çalıştığı her türden şey Türkiye’deki imamın maalesef aleyhine. :)

Yanı sevgili dostum...

Henüz basılmamış/yayınlanmamış, hatta matbaaya bile gitmemiş bir kitabın taslağı tutuklanınca esas yetkili imam da doğal olarak buna dayanamadı ve yetkisiz imamın savcısını görevden aldı...

Saygı ve sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yetkisiz imamın savcısını görevden aldı...

 

Valla taslağa bakılırsa Sayın Dipnot, asıl yetkili, yetkili diye görünen aslında yetkisiz kişiyi saf dışı bırakabilir. Tüm telefonlar dinlendiğine göre her şey olabilir, yarın Kılıçdaroğlu okyanus ötesine selam gönderirse hiç şaşırmam.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla taslağa bakılırsa Sayın Dipnot, asıl yetkili, yetkili diye görünen aslında yetkisiz kişiyi saf dışı bırakabilir. Tüm telefonlar dinlendiğine göre her şey olabilir, yarın Kılıçdaroğlu okyanus ötesine selam gönderirse hiç şaşırmam.

Evet evet haklısınız sayın y.yılmaz...

Olurmu olur...

Çünkü burası Türkiye...

Ve hal ortada...

Her taraf kulluk kulistanlık... :)

 

Sevgi ve saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslen Rizeliyim..burnumuz biraz büyük olduğu için önümüzü göremeyyiz..örnek Mesut Yılmaz..örnek Recep Tayip Nüklerdoğan.. :D

 

Sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği çatlamış..ha yıkıldı ha yıkılacak..bir T.V de Mesut yılmaz ve bir ünlü gazeteci..gazeteci diyor,demir perde kalkıyor aslında demir değil tül perde..hemşomda diyorki..saçmalama,olurmu böyle bir şey..gazeteci M.AliBirand..:) benim gibi gülüyor..ve üç ay sonra perde kalkıp iş bitiyor..The Wall..diyordu pinkfloyd.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslen Rizeliyim..burnumuz biraz büyük olduğu için önümüzü göremeyyiz..

 

Ben de daha ilerden, Batum, tabi dedeler oradan gelmiş; şimdi öz ve öz Türk Vatandaşı yım.

Olsun, önümüzü görmesek de iyi koku alırız, öyle değil mi? :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

y.yılmaz abi..:)

 

Dokunan yandı okuyan AYDINLANDI..bir dokunduk yüz bin AYDINLANDIK..:)

 

uzun zamandır yazdıklarını takip ediyordum farkındaysan..bundan sonra daha titizlikle takipteyim hemşomu..:)

 

Bir çok forumda ''dayı sulandırma''diyorlar bana..sulandırıp yumuşatmadan olmuyor diyorum onlara..çoookkk forumdanda kovuldum bu arada.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yarın Kılıçdaroğlu okyanus ötesine selam gönderirse hiç şaşırmam.

Bu olasılığı çok ciddi görmek için nedenler giderek artıyor. Biraz önce Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını duyunca hayretler içinde kaldım. Mola vermekten, çekilip danışmanlık yapmaktan filan söz ediyordu. Dilinin aklında kesinlikle bir bakla var. Bir bakla çok kesin biçimde var ama, ne?

 

Ben çok önce at değiştirecekler diye söylemiştim. Bu düşüncemi kafamdan hiç silmediğim gibi, belirtileri gözden kaçırılamaz boyutlara ulaştı. Neredeyse emin olmaya başladım, bakla bu!

 

Fakat ne manevra yapacakları yine de hiç belli olmaz. Taktiksel manevralardan her zaman kuşkulanmak gerek. Ama görüntü neredeyse netleşmiş gibi geliyor bana. Eğer bu da bir taktik manevra değilse. Hiç belli olmaz, açıkça görülen ve komediye varan aşırı önlemlerle kamufle edilmeye çalışılan YGS örneği bir sahtekarlık bombası da seçimde patlatılıp "durmak yok, yola devam" da çıkabilir, artık ülkede olmayacak, "artık bunu da yapamazlar" denecek bir sahtekarlık kalmadı. Her şey olası!

 

Ama kesin olan: Zamanı gelince, misyonu bitince tüm piyonlar harcanır. Buna el altında, korumada bulunan da dahil! Çekilen iplere oynayarak rolünü oynayan ve rolü bitince ipleri bırakılan tüm kuklaların kaderi, sahnede yığılıp kalmak ve kaldırılıp atılmaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Akıllıdır Rizeli Teyyip..bakmayın kasımpaşalı dediklerine..:) işinin, vazifesinin tamam olduğuna uyanmıştır belkide; sayın demirefe.. :D

 

Kimler geldi gitti şimdide gelen Teyyip gidecek..yerinede başka cevherler geçecek.. :D

 

Hep başbakan hep başbakan süleyman..Rahmetli Barış Mançodan.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ama kesin olan: Zamanı gelince, misyonu bitince tüm piyonlar harcanır. Buna el altında, korumada bulunan da dahil! Çekilen iplere oynayarak rolünü oynayan ve rolü bitince ipleri bırakılan tüm kuklaların kaderi, sahnede yığılıp kalmak ve kaldırılıp atılmaktır.[/font]

 

Maalesef halkımız bunu göremiyor, daha akşam arkadaşlarla tartıştık, "Ülkede demokrasi yok mu, iktidarı halk seçmiyor mu, %47 aldılar vs."

Arkadaş halk istenilen şekilde yönlendirilir, şu kadar tv kanalı var, TRT var dedim ama icraat yok yani anlatamıyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.