Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

NÜKLEERE HAYIR... Nükleer santral istemiyoruz...


DİPNOT

Önerilen İletiler

nonuclear6580458.gif

 

Japon'yada meydana gelen nükleer facıadan sonra...

Bizde Nükleere artık hayır diyoruz ve bu konuda toplumumuzun bilinç düzeyine ve duyarlılığına inanıyoruz...

Nedenmi...

Maalesef şu nedenlerden ötürü...

...

Bilimsel veriler diyor ki, normal işleyen bir reaktör çalışması sırasında dahi havaya ve suya radyoaktif maddeler salmakta. Nükleer santrallarda kaza olma riski var, kaza olma durumunda ise doğacak risklerin haddi hesabı yok. Garanti olan ise doğaya aşırı miktarda radyoaktif madde salınacağı.

“Tarihinin en büyük depremini ve ardından gelen tsunamiyi yaşayan Japonya'da nükleer tehlike artarak devam ediyor, Fukuşima'daki nükleer santralde önce patlama oldu ardından yangın çıktı.

Daiichi Nükleer Santrali'nin 2 numaralı reaktöründe meydana gelen patlamanın ardından 4 numaralı reaktörde çıkan yangın saatler süren çalışma sonucu söndürülebildi.

Japonya Başbakanı Naoto Kan, televizyondan halka seslendi ve radyasyon oranının tehlikeli bir şekilde arttığını duyurdu. Naoto Kan, Santrale 20-30 kilometre yakın mesafede bulanan vatandaşlarımızdan bulundukları ev veya işyerinden dışarıya çıkmamalarını rica ediyorum diye konuştu.

Bölgedeki güvenlik çemberi 20 kilometreden 30 kilometreye çıkarılırken, radyasyon seviyesinin insan sağlığını olumsuz etkileyecek derecede olduğu belirtildi.

Avrupa Birliği yetkilileri de yaptıkları olağanüstü toplantıda Avrupa'daki nükleer santralların güvenliğini ele aldılar.

İsviçre hükümeti güvenliğin ana öncelik olduğunu açıklayarak ülkedeki nükleer santral planlarını askıya aldığını duyurdu.

Dünyada hal böyle iken Ülkemizin Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, Japonya’da meydana gelen depremin ardından ülkedeki nükleer santrallarda yaşanan sorunları değerlendirerek, gelişmelerin Türkiye’nin santral yapımıyla ilgili kararlılığını etkilemeyeceğini söyledi. Ayrıca tüm dünya bu konuda endişeli tavır sergilerken sayın bakanın bu söylemi ülkemiz açısından oldukça düşündürücü…

Oysa Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Mersin Akkuyu'da kurulmak istenen santralin, 6-7 büyüklüğünde deprem üretebilecek Ecemiş Fay Hattı'na 25-30 km mesafede olduğunu söyleyerek uyarmıştır.

Nükleer santral ucuz ve güvenli değil, hala insan hatası söz konusu. Güvenlik, deprem, kaza gibi riskler barındıran bir enerji türü neden tercih ediliyor? Bakan bu soruyu, 'bizim başka enerji kaynağımız yok' diyerek yanıtlamamalı.

BİZİM ÜLKEMİZDE RÜZGAR ENERJİSİ VAR. GÜNEŞ ENERJİSİ VAR. YANİ TÜRKİYE'DE NÜKLEER SANTRALİN KURULMASI İÇİN HİÇBİR GEREKÇE YOK.

BU NEDENLE NÜKLEER SANTRALE HAYIR, NÜKLEER SANTRAL İSTEMİYORUZ…”

_____________CHP MERSİN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI VE ÇEKSAM YÖNETİM KURULU BAŞKANI Av.SEMRA KABASAKAL, JAPONYADAKİ NÜKLEER SIZINTININ YARATTIĞI TEHLİKE VE ÜLKEMİZDE NÜKLEER SANTRAL İSTEMİYORUZ İÇERİKLİ BASIN BİLDİRİSİ

_________________________________________

 

Uygulama verileri diyor ki, nükleer santralların 60 yıllık tarihi içinde radyoaktif atık maddelerin saklanmasına ilişkin milyarlarca dolar harcanmasına rağmen daha uygulanabilir, güvenli bir çözüm bulunamadı. ABD’denin atık maddeleri Nevada’daki Yucca Dağı’na gömme projesi; bitirilme süresini 20 yıl, bütçesini 32 milyar doları aşmasından sonra hiçbir işe yaramayacağı anlaşılarak iptal edildi.

Uygulama verileri yine diyor ki, nükleer santralların tarihi aynı zamanda nükleer kazalar tarihi. 60 yıllık kısa bir zaman diliminde 500’den fazla nükleer kaza oldu. 1986 yılında Çernobil’de gerçekleşen nükleer kaza sonucu radyoaktif kirlenmeden dolayı kullanılmayan, girilemeyen bölgeler hala bulunmakta ve bizler bu kazanın bilançosunu unutmadık.

Nükleer santrallar ekolojik yıkım, ölüm, tehlike ve nükleer silah anlamına geldiği için karşı çıkıyoruz. Bizler yaşam hakkımızı savunmak için demokratik yöntemlerle mücadele ediyoruz. En temel hakkımızı tehlikeye sokanların açtıkları davalar ve vermek istedikleri cezalar bu savunduklarımızdan bizi alıkoyamayacak, çünkü bunlar gerçek. Dava açmalarının tek bir nedeni var gözümüzü korkutmak. 58 kişiye dava açarak bu ülkede nükleer santral istemeyenlerin sesini susturamayacaklar.

____________Küresel Eyle Grubu...

 

nkleerfacia.jpg

 

Güncel haber, bilgi vb...

Berlin'de nükleere karşı elli bin kişi yürüdü...

Nükleersiz Türkiye...

Nükleer santral istemiyruz...

Akkuyu nükleer santral istemiyoruz...

Nükleer tehlike büyüyor...

Dakika dakika japon nükleer santralı gelişmeler...

Nükleer bombanın ölüm çemberi...

 

Nükleer tehlike için videolar...

En carpıcısı...

1...

2 ...

3 ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğan ve Batan Güneşler

 

Japonya ve Türkiye, bir ucundan ötekine Batılıların Orientdiye adlandırdığı Doğu’nun sınırlarını çizen iki ülkedir. Coğrafyadaki uzaklık, adeta bu uç topraklar üzerinde yaşayan halkların varoluş biçimini de birbirinden ayırır.

 

Türkler ve Japonlar ne işte, ne aşta benzer birbirine. Hatta mutfaktan sanata, toplumsal kültürleri taban tabana zıt uygarlıklar yaratmışlardır. Oysa bu karşıtlık, bir mıknatısın artı ve eksi uçları gibi, Doğu’nun iki sınır boyunu akraba bir bütünde buluşturur. Düşüncem size garip geldiyse, kanıtlayabilirim:

 

Japonya’nın simgesi, bin yıllardır bayrağındaki gibi doğan güneştir, gün ışığını müjdeler. Türkiye’nin bayrağı ise 18. yüzyılda eklenen yıldızla tamamlanan hilaldir, geceyi simgeler. Başka bir deyişle, Doğu’nun günü Japonya’da atar, Türkiye’de batar. Ve iki ülke, ak ile karanın, Yang ile Ying’in tamamlayıcı prensibine uygun bir bütünün karşıt ikizlerini oluştururlar. Bu karşıtlık, yaşam felsefesinden toplum düzenine, sorumluluk mantığından iş disiplinine, sürer gider...

 

Ama her iki ülke ve halkları, depremlerle sarsılan bir kaderi paylaşır, aynı tehlikelerle iç içe yaşar ve sonuçlarına katlanırlar.

 

***

 

Bilimciler, yerkürenin 2011’le 2016 arasında büyük felaketlere yol açacak doğal hareketlere sahne olacağını öngörmüşlerdi, dedikleri çıktı ve perde, Doğu Güneşi’nin doğduğu Japonya’da açıldı. Richter ölçeğindeki 8.9’luk deprem ve sonuçlarını, biz Türkler, giderek yaklaşan Marmara depremini düşünerek, bambaşka duygularla izliyoruz.

 

Hele, böyle bir deprem sonucunda İstanbul’la birlikte Türkiye’nin bağımsızlığını kaybedeceğini öne süren Bir Gün Gece”(*) romanını yazan ben, kaygı ötesi bir boyuta geçtim. Deprem mi beterdi, tsunami mi derken, Fukuşima’daki nükleer sızıntıyla bitmeyip yanardağ patlamasıyla süren dehşette, yukarda anlattığım tamamlayıcı karşıtlığın yurduma biçtiği rolü sorguluyorum! Doğanın yıkıcı gücüne insan eliyle eklenen nükleer tehditle birlikte bir yanardağın da faaliyete geçmesi, sanki Japonya’yı belki bin, belki milyon yılda, ama er geç haritadan silecek bir sürecin başladığına işaret ediyor.

 

Salt Japon takımadalarının değil, kıtaların böyle bir süreç sonunda oluştuğu düşünülürse, doğanın milyonlarca yıl önce yaptığını bozmayacağını kim garanti edebilir? Herhalde doğayla aşık atan ve her kükreyişinde tokadı yiyen insanlar değil...

 

Eğer sonsuz evrenin ancak milyarlarca yıl önce küçük bir parçası olabilen yerkürenin doğası, kabuğunun biçimini değiştirmeye kalktı ve Japonya’dan başladıysa işe, onun karşıt ikizi Türkiye’ye nasıl bir iz düşer acaba? Anadolu topraklarına gömülen onlarca muhteşem uygarlık kalıntısına bakıp, bir ucundan bir ucuna beklenen depremleri düşünerek elbette bir şeyler sezebiliriz. Ama tam olarak ne olur, asla bilemeyeceğiz.

 

Doğanın karşı duramayacağımız değişim sürecini beklerken, onun üstünlüğünün bilinciyle, hiç olmazsa dengelerine saygılı, yasalarıyla uyumlu yaşamayı öğrenebilirdik. Oysa öğrenmediğimiz gibi, dengelerini bozmak için her şeyi yaptık. Petrol bölgelerini düşünün: Yeraltındaki haznelerden çekilen petrol bittiğinde, o devasa hazneler boş mu kalacak? Yerküre biçimini değiştirerek, toprağı çökerterek doldurmayacak mı o boşlukları?

 

***

 

Toprak dediğiniz, muazzam bir ateş denizinin üstünde yüzen bir kül kabuğu. Bunca oynak bir tabana, Japonya’da bile sağlama alınamayan nükleer santralları da yerleştirince, gerçekten tüy dikmiş olmadı mı insanlık, soyunu bekleyen tehlikenin üstüne?

 

Yerkürenin radyoaktif gücünü tetikleyecek bomba santrallar yetmedi, doğayla oynadığımız tehlikeli kumarda. Toprağını, suyunu, havasını zehirledik, ormanlarını, göllerini, ırmaklarını yok ettik. Bağ bahçe demedik, karasını betona boğduk, denizini moloz ve kanalizasyonla doldurduk. Dağlarını oyduk, altın bulacağız hırsıyla, derelerine siyanür akıttık. Ekilir topraklarını kimyasal gübrelerle kirlettik. Tohumlarının genetiğini değiştirdik, her yıl parayla alınsın diye kendi kendini imha eden garabet tohumlar yarattık kimyasal ilaç fabrikalarında. Sonuç?

 

Aptallıklarımızın coğrafyadan silinmesini beklerken, kendi kendimizi zehirliyor ve gelecek kuşaklara da hem zehirli hem de nükleer santrallarla bombası kurulmuş bir dünya bırakıyoruz.

 

________ Mine G. Kırıkkanat...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nükleer santral bir termik santralden daha az radyasyon yayar çevreye.

 

İnsan türünün kendi felaketini durdurmayı başarabileceğini sanmıyorum. İş olacağına varacak. Kim arabasının klimasının gazı boşalınca "yenisini doldurduğumda da yine atmosfere boşalacak, kutup ayılarının evleri daha küçülecek" diye düşünüyor? Hiç kimse...

 

Nükleer santralin asıl sorunu atıkları. Japonlar bu atıkları beton içine gömüp beton bloku bir okyanus çukuruna atabilirler de, biz nereye atacağız?

 

Uzak yere atsan, ne anladık biz bu işten? Hem atık taşıyan gemini Süveyş kanalından geçirecekler mi? Enerji maliyeti arttı. Yakına atsan, içtiğin su deposuna zehir atmaktan farksız.

 

İnada bindirilecek, gaz buz gibi görülecek iş değil. Hem Akdeniz uygun değil, niye Akkuyu? Soğutma suyu sıcak. Madem mertsin, yap bakayım Samsun'a da göreyim, niye yapamıyorsun? Madem riski yok, hiç bir şeyi yok, iyi işte? Atıkları da betona gömer, beton bloku zehirli Karadeniz çanağına atarsın? Bence Rusya oraya atıyor. Başka atacağı bir yer bilemiyorum.

 

İnsan türünün bu gezegende daha çok başı ağrıyacak. Durun bakalım, Metzamor bir patlarsa ne halt edeceğiz, asıl onu düşünelim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nükleer santral bir termik santralden daha az radyasyon yayar çevreye.

 

 

Deprem bölgesinde olmayan ülkeler bile bu santralleri tekrar gözden geçirirken, birinci derece deprem kuşağında yer alan biz yine kahramanlığa devam ediyoruz. İnsan, bu kadar riski göze alabilecek ne var diye düşünmeden edemiyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nükleer Yalanlar...

Almanya'nın en gelişmiş nükleer santralı Neckarwestheim'in yöneticisi Dr. Werner Zaiss'e, işletmenin kalbinde sordum: "Nükleer santrallar ve atıklar tehlikeli değilse niçin Almanya'daki iki santral kapatıldı?"

Sustu...

Nasıl yanıt vereceğini düşünüyor olmalıydı. 13 yıl önceki Akkuyu ihalesine hazırlanan Fransız-Alman ortaklı şirketin gazetecileri, dolayısıyla Türk kamuoyunu "ikna gezisindeki" bu suskunluk, anlamlıydı! Dr. Zaiss bir süre sonra şunları söyledi: "Enerjimiz yeterli, artık yeni enerji kaynaklanna ihtiyaç yok...

" O zaman "yalan söylüyorsun yalan..." repliği henüz yoktu, yanıtı, dudaklarımın ucunda alaylı bir gülümsemeyle karşılamıştım...

Ama 30 ülkede, topu topu 440 işletmenin üstünden söz söyleyen nükleer lobinin gücünü, gezi dönüşü gazetelerdeki haberlerden anladım...

Sonra Çernobil "kazasının" acı bilançosuna karşın sürdürülen "nükleeryalanları" anımsadım. Yalanın boyutu, sızıntının Karadeniz kıyılarına ulaşmasının ardından "komedi"ye dönüşüyordu;

Türkiye'nin Sanayi Bakanı, nükleer lobinin adamı Cahit Aral, "çayların imha edilmesi" önerisine, canlı yayında çay içip, "Bakın bir şey oluyor mu?" diye karşı çıkıyordu...

Şimdi de Japonya'daki depremle birlikte gelen nükleer felaketle ilgili yalanlar...

Batı basınındaki haberlere göre, nükleer tehditle ilgili "gizlenen gelişmeler ve gerçekler var".

Greenpeace'den yapılan açıklamada, bölgenin açığa çıkan plütonyum yüzünden binlerce yıl ölü bir alan haline gelebileceği bildirildi. Çekirdek erimesi gerçekleşirse, yaşanacak felaketin boyutlarının Çernobil'den daha büyük olacağı vurgulandı...

Patlama yok dediler, oldu!

Sızıntı yok dediler, oldu!

200 bin kişi tahliye edildi.

160 kilometre uzaktaki Amerikan uçak gemisi "Ronald Reagan" bölgeden kaçtı. Japon yetkililere göre, sızıntının boyutu bilinmiyor! Ama bir süre önce Japonlarla nükleer santral için masaya oturan bizim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Japon sistemi depremden hemen sonra otomatik olarak kapanır ve her şey normale döndüğünde yeniden çalışmaya başlar. Türkiye'nin enerji santrallan projeleri devam edecektir" dedi, iyi mi? Sanayi sitelerindeki patlamayla 20 yurttaşını kaybeden ülkenin bakanı Yıldız, Fukuşima'nın eski teknoloji kullandığının altını çiziyor, Türkiye'de yapılacak olanın, yeni nesil güvenlik önlemleri içerdiğini söylüyor...

Yani bu durumda Japonlar hiç hesap edememişler, bile bile lades demişler, öyle mi? Anlaşılan bu felaket bile gözlerini açmamış iktidarın. Ecemişfay hattından sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Akkuyu'da bu ısrar neden? Neredeyse bütünü deprem bölgesi Türkiye'de bu saçmalık neden?

Bugün dünya nükleer enerjiyi sorguluyor.

Çekirdek erimesi yaşanırsa büyük bir felaketten söz ediliyor.

Acaba nükleer çağın sonu mu geliyor?

Aşırı özenlerine, teknolojide liderliklerine karşın Japonlar bile felaketten etkilenmeyecek reaktörler yapamıyorsa, kim yapabilir?

Türkiye'de nükleer santraldan vazgeçilmeli, dünyadaki tüm santrallar sökülmeli ve nükleer başlıklı tüm silahlar imha edilmeli...

insanlık için, tüm canlılar için...

 

KAYNAK..

- Cumhuriyet 15.03.2011

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DÜNYADA NÜKLEER SANTRAL DAĞILIMI

 

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) verilerine göre dünyada 30 ülkede toplam 438 nükleer santral var. Bunların 272'si (yüzde 62) sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G-7 ülkelerinde bulunuyor.

G-7 ülkelerinden ABD'de 104,

Fransa'da 59,

Japonya'da 55,

İngiltere'de 19,

Kanada'da 18 ve Almanya'da 17 nükleer santral bulunuyor.

Ayrıca Belçika'da 7,

Bulgaristan'da 2,

Finlandiya'da 4,

Hollanda'da 1,

Romanya'da 2,

Rusya'da 32,

İsveç'te 10,

İsviçre'de 5,

Slovakya'da 4,

Slovenya'da 1,

İspanya'da 8,

Çek Cumhuriyeti'nde 6,

Macaristan'da 4,

Ukrayna'da 15 ve İsrail'de 1 nükleer santral bulunuyor.

 

Halen küresel düzeyde 44 nükleer santralın inşasına devam ediliyor. Verilere göre, Arjantin, Finlandiya, Fransa, İran, ve ABD'de birer reaktör, Bulgaristan, Japonya ve Ukrayna'da ikişer, Çin'de 11, Hindistan'da 6, Güney Kore'de 5 ve Rusya'da 8 nükleer reaktör inşa aşamasında bulunuyor.

 

dunyadekinukleersantral.jpg

 

 

Kaynak: http://www.elestiriy.../#ixzz1Gr5xw0IN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

günümüz teknolojisini geliştirmeliyiz ve çevre dostu enerji üretmeliyiz ama çevre dostu teknoloji üretmezsek bu muazzam enerji ihtiyacını karşılayacak tek şey maalesef nükleer enerji.

 

Bu enerji zaten var, Ama bizim insanımızın bilgi ile cep kapasitesinin darlığından,günlük kaygıların sürekli ön plana çıkmasından olsa gerek böyle bir arayış sadece net ortamında oluyor.Aktif bir yanı yok nedense.

Güneş enerjisini akıllı kullandığınız takdirde buradan elde edilen katma değer,diğer enerji üretiminin maliyetlerini de indireceği hesaplanmıyor.

Şahsen ben elektriğimi güneşten elde ediyorum.

Hem sessiz hem de sitemsiz olarak.

Harika bir sistem ama sadece ciddi bilgilere ve uygulamaya yönelik araştırmalarım için iki yılım gitti.

Her bir kiremit'in üzerine minik bir pille çalışan bir led koysanız ve hesap makinelerindeki fotovoltaik paneli pile bağlasanız

gündüz şarj eden bu piller ledleri akşam yakacağından çatınız harika bir projektör olur.Çatınızı 30 derecede tuttugunuz takdirde sokağınız şıkır şıkır aydınlık olur.

İstediğiniz gibi şekillendirebileceğiniz renklendirebileceğiniz hobisel bir çalışma ile muhteşem bir uygulama değil mi?

Elektrikli motoru botunuza bağladınız bu 4 saatte akünüzü bitirir.Ama botunuzun kenarını esnek güneş paneli ile kuşattığınızda o akü bitmeyeceğinden dolayı çok uzun deniz keyifi alabilirsiniz.Elbette bu esnek güneş pillerinden bir yelken yaparak okyanusa da açılabilirsiniz.

Fırçasız motor tekniğinin gelişmesi ile dc motorlarının tam randımanı ile neler yapamazsınız ki?

Biraz geometri biraz fizik,birde iki pili seri bağlayıp fener yapabilme kabiliyeti gerekiyor.

Bu arada şunu özellikle altını çizmek istiyorum.

Bu paneller için illa güneş gerekmiyor.Kapalı havalarda da yüzde 25 randımanda çalışıyor.

Yagmurlu günlerde ise volt açısından en yüksek seviyeye ulaşıyor ki bunun nedenini bir türlü çözemedim :)

Her şehirde 100 ev bu enerjiyi kullansa ülke genelinde 10 000 ev yapar herbir tanesi günde 2 kwa kullansa 20 000 kwa onunda eşittiri 20 megawatt tasarruf demektir ki 12000 megawatt enerji Türkiyenin toplam gücüdür.

Hem sessiz-hem çevreci hem de bedava .

Her evde 6 kişi yaşıyor diye düşünür isek en küçük şehirde bile 50000 çatı vardır.

30000 adedini panellesek karşımıza çıkan rakam yaklaşık 2.500.000 eder 2kwa kullansa 5000 megawat yapar.

ABD ,Çin ,Hindistan boşuna mı solar tarlaları kuruyor.

Önemli olan bir kolaylığın kullanılış şeklidir.Yoksa bir ampul yakmak için jenaratör almak değildir. :)

Sevgilerimle,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkemizin milletimizin ne kadar sahipsiz oldugunu bu nükleer santral olayi gözler önüne sermektedir.

 

Bakin tüm dünya televizyonlari sabah aksam Japonya'daki bu insanlik dramini ve gelebilecek olan felaketi tartisirken bizim televizyon kanallari "VUR PATLASIN CAL OYNASIN"la yayin yapiyor.Ibrahim Tatlises'e yapilan alcak saldiri bile bu insanlik dramini ücünüc ver hatta dördüncü haber degeri olan bir konumda yansitiyor.Iste bizim medyamizin acinacak hali budur.

 

Ülkede bir nükleer reaktör kurulmak isteniyor.ilk bakista masum görünen bir canavarin dogmasina calisiliyor.Ne kamuoyunda bir tartisma,ne kamuoyunu bir aydinlatma,ne Atomla ilgili bir bilgi aktarimi yok yok yok.Ne televizyonlarda ne gazetelerde...

 

Neden yok diye soranlara ben önce su yaniti verecegim:Kamuoyundan bir baski olmayinca hükümet bildigi gibi hareket ediyor.Medya neden suskun sorusu iki cevapla cevaplandirilabilir:Medyada Atom bilgisi üzerinde yeterli bilgiye sahip editörlerin olmayisi ki bu cok normaldir bizim medyamiz yandas yandas olmayan islerle ugrasmaktadir,bilimle degil.Ikinci cevap ise;Bu suskunlukla temel atilma asamasinda olan bu Atom reaktörü hakkinda yayin yaparak kamuoyunun uyanmasi istenmemektedir ve hatta bu yönde talimatta almislardir.Yoksa bütün dünyada su anda konusulan tek konu Atom santralleriyken Türkiye'de Ibrahim Tatlises'e yapilan saldirinin konusulmasi,devletin valisinin Tatlises'i ziyaret etmesi ve Tatlises'in valiye el sallamasi gündemi isgal etmektedir.Milyonlarca insanin hayatini ilgilendiren böyle bir projenin sirf yandaslik ve partizanlik adina suskunlukla gecistirilmesi gercekten sözün bittigi yerdir.

 

Haberleri izliyorum;ilk haber Tatlises,ikinci haber Eargenekon,ücüncü haber,trafik kazasi,dördüncü haber bilmem hangi artistin kiyafeti,besinci haber insaat yapilirken cevredeki evlerin duvarlarinin catlamasi ve araya iki dakikalik bir Japonya haberinin sokusturulmasindan baska bir haber yok.Bu nedemektir ya?

 

Insaat yapilirken makinelerin calismasindan civardaki evlerin duvarlari catliyor,yikilma tehlikesi ile karsi karsiya kaliniyor.Cevre sakinleri bunu insaat sahibine bildiriyor,aldiklari yanit:iISIMIZE ENGEL OLMAYIN.Ne belediye,ne afet isleri,ne polis hic kimse yok.Bu haber en son haber olarak verilmektedir.

 

Medya milletimizi uyutmakta ve resmen iktidar yandasligi yapmaktadir.Medya milletin degil iktidarin medyasidir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Bakin tüm dünya televizyonlari sabah aksam Japonya'daki bu insanlik dramini ve gelebilecek olan felaketi tartisirken bizim televizyon kanallari "VUR PATLASIN CAL OYNASIN"la yayin yapiyor.

 

Amma yaptınız sayın politika! Projeler askıya alınmayacak dendikten sonra muhalefet etmek kimin haddine? Sonra bir dostunuzla yaptığınız telefon konuşmaları birden medyada yayınlanmaya başlar. -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu enerji zaten var, Ama bizim insanımızın bilgi ile cep kapasitesinin darlığından,günlük kaygıların sürekli ön plana çıkmasından olsa gerek böyle bir arayış sadece net ortamında oluyor.Aktif bir yanı yok nedense.

 

Ülkemizin milletimizin ne kadar sahipsiz oldugunu bu nükleer santral olayi gözler önüne sermektedir.

 

Amma yaptınız sayın politika! Projeler askıya alınmayacak dendikten sonra muhalefet etmek kimin haddine? Sonra bir dostunuzla yaptığınız telefon konuşmaları birden medyada yayınlanmaya başlar. -_-

Katkı ve paylaşımlarınıza teşekkürler sevgili arkadaşlar...

Umarım konu ile duyarlılığınız daim olur çünkü Nükleer santrallarda güvenlik ve atık gerçekten büyük sorun ve halen çözüm bekleyen en önemli unsur.

Örneğin bugün bile Çernobil'e kadar, bilinmeyen 400 nükleer santral kazasının gizlendiği öne sürülüyor.

Olayın vahametini varın siz düşünün artık...

Yarın öbürgün olabilecek bir deprem esnasındaki nükleer facianın sonucunu gerçekten düşünemiyorum bile...

Bu nedenle Japonyada meydana gelen kaza tüm insanlık için bir ders olmalı bence...

Diğer taraftan ise nükleer atıklar ülkelerin çeşitli yerlerinde depolanmış olarak bekletilmekte ve bu atıklar maalesef milyarlarca ek maliyet getirmesinin yanında, çevre açısından çok ciddi bir tehdit teşkil ediyor...

Bahsettimiz gbi birde deprem kuşağında olan ve üzgünüm ama "güvenlik kültürü / güvenlik sistemi" nin birtürlü yerleşmediği ülkemizde/komşularımızda hatta AB'de nükleer enerji santrallarını ekstra bir tehlike kaynağı gibi görmek hiçte zor değil...

 

Saygılar...

En açık biçimde bölgemizde oluşabilecek 'Nükleer Kaza Risk Haritası' şu şekilde gösterilmektedir...

 

avrupanukleerriskharita.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

günümüz teknolojisini geliştirmeliyiz ve çevre dostu enerji üretmeliyiz ama çevre dostu teknoloji üretmezsek bu muazzam enerji ihtiyacını karşılayacak tek şey maalesef nükleer enerji.

Efendim, nükleer santrallerde ucuz elektrik üretildiği de bir kandırmacadır. Yakıt hazırlanması, en az 3 ila 5 yıl süren inşa süreci ve maliyeti, atık yönetim maliyetleri, ekstra güvenlik için personel istihdamı gibi yatırım ve işletim maliyetleri hesaba katılarak yapılan gerçek birim maliyet hesabına göre bir nükleer santralde üretilen elektriğin birim maliyeti diğerlerinden daha pahalıya gelir.

 

Üstelik, bir nükleer santralin yatırım maliyetini amortise etmesi için en az 30 yıl gerekir. Ömrü ise 50-60 yıldır. Fakat, günümüzde kullanılan en uzun ömürlü santral 40 seneliktir ve diğerleri gibi onun da faaliyetinin sonlandırılmasına karar verilmiştir.

 

Nükleer santrallerin asıl kuruluş amacı Nükleer bomba yapımıdır.

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir duyuru...

 

bilimmerkezi.jpg

Adres:

Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı

Rezervasyon No: 212 266 00 46

Adres: Hakkı Yeten Cad. No:18/A Polat Tower Yanı, Bilim Merkezi Binası Fulya-İST.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Milletimizi sabah aksam,*** prof.larla avutan medya her nedense bu Atom santrallari ile ilgili tek bir yayin yapmiyor.Halkimiz medya tarafindan uyutulmaktadir.Dinci kanallar halkin inanclarini sömürmekle mesguller.Diger kanallar milleti vur patlasin cal oynasinla aldatiyorlar.Dincisi de insanlarin beyinlerini örümceklendirmek ve inancini daha cok sömürebilmenin cabasi ile din adina her türlü hurafeyi insanlarin zihnine islerken diger kanallarda,para kazanma hirsiyla,her türlü ahlak disi yayini yapmakta bir sakinca görmemektedirler.

 

Bu tarz yayinlar iktidarin isine cok yaradigi icin hic orali bile olmuyor.Ne din sömürücüsüne ne ahlak sömürücüsüne seyirci kalarak isini yürütmektedir.Yürütüyormu yürütmüyormu?

 

Nükleer konuda hangi vatandasimiz saglikli bir bilgiye sahiptir.Vatandaslarimiz okumadiklari ve okuduklarindada böyle konular olmadigi icin herseyden habersiz bir sekilde gününü gün etmektedir.Aksamdan aksama firsat bulup mutfaga girebilirse kadinlarimiz biriki kasik yemek yapmakta ve daha yedigini hazmedemeden yine yikici yayinlarin karsisinda oturmaktadir.Yani bilgi namina tek bir sey yok dagarciklarinda.Böyle bir halkI yönlendirmek meslekleri yönlendirmek olanalr icin sorun degildir.Böyle bir ülkede siz sadece bir degil 500 tane reaktör kurabulirsiniz cünkü karsinizda baski yok.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

110316radyasyontabloo79.jpg
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu enerji zaten var, Ama bizim insanımızın bilgi ile cep kapasitesinin darlığından,günlük kaygıların sürekli ön plana çıkmasından olsa gerek böyle bir arayış sadece net ortamında oluyor.Aktif bir yanı yok nedense.

.

.

.

Önemli olan bir kolaylığın kullanılış şeklidir.Yoksa bir ampul yakmak için jenaratör almak değildir. :)

Sevgilerimle,

şimdi sizin dediğiniz gibi imkanları sonunadek kullanmamız ve nüklereri öncelik sınıfından uzaklaştırmamız lazım evet ama dünyanın elektrik ihtiyacı muazzamdır belki btün olanakları kullandık ve bugün nüklere muhtaç olmadık ama ya yarın ya yüzyıl yada 500yıl sonra işte bu yüzden enerji ihtiyacını tamamen ortadan kaldıracak kesin çözümler bulmamız lazımdır şimdi bu konuda girişim yapacak arkadaşlar benim bir önerim var bilindiği gibi evrende varolan tüm maddeler saf enerjiden oluşmuştur işte bizde bu saf enerjiyi açığa çıkaracak bir yöntem bulursak işte ozaman enerji sorununu kökünden halletmiş oluruz ve artık enerji sorunumuz kalmaz dünyanın en ucuz şeyi olur ozaman enerji biyol daha var uzaylıların üçan dairelerinde kullandıkları teknolojiyi almak ve bunu kullanmak çünku bu gemilerde dediğim gibi evrendeki maddeyi alıp saf enerjiye dönüştürüyorla bu bilgileri ufolojiden edinebilirsiniz ben fizikçi olmadığım için anlamam mükün değil ama fizikçi ve elektronikçiler bu teknolojiyi anlar sanırım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnanmıyorum bu kadar mı ispiyonistsiniz? :)

Sen yazdın ya

Yakında ruhsatsız güneşi kullanıyorum diye ceza yazarlar tabii

sevgilerimle,

 

Valla ben alsınlar diye yazmıyorum, vatandaşı nasıl yolarız diye hinlik yapanlara kızdığım için böyle yazıyorum. Bir örnek vereyim, herkesten aynı kdv yi alan devlet, doğalgazdan ne kadar kullanırsan o oranda bir çarpan ile fiyatlandırarak fazla para almanın yolunu bulmuş. faturaya bakıyorum, kullanılan gaz miktarı örneğin 165 lira, toplam fatura 10 lira daha fazla. Yani bir yolunu buluyorlar...HER ŞEY MİLLET İÇİİİİİİN! :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani her ikisi de insan neslini tüketmeye yönelik, bir nevi tüketim amaçlı yapılıyor, zaten her şey tüketime yönelik.

Efendim, kapitalizmin motor gücü silah sanayisinden gelir. Dünyada Kapitalizm, savaşlarla, iç savaşlarla beslenen, hem insanda, hem dünyanın bizzat kendisinde, hem de tüm insani değerlerde tahribat yaratan bir sistemdir.

 

Nükleer bombalar da, günümüzde bir ülkenin başka bir ülkeye karşı askeri olarak güçlü olmasını, caydırıcı olmasını sağlayan en büyük kozdur. İran'da Nükleer Santral yapımına emperyalist ülkeler tarafından karşı çıkılmasının nedeni de bu değil miydi ?

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve radyasyon bulutları ABD'de...

Japonya’daki Fukuşima nükleer santralinde tehlike seviyesi 4'ten 5'e yükseltilirken, açıklanan resmi ölü sayısı da hızla artıyor. Bu arada soğutma çalışmalarının sürdüğü santralden yükselen radyoaktif serpintinin yaklaşık 8 bin 500 kilometre uzaklıktaki California sahillerine ulaştığı bildirildi... [¹]

Lütfen düşünün 8 bin 500 kilometre uzağa kadar yayılan bir tehlike...

frames473638914.png

KAYNAKLAR... [¹] - http://www.hurriyet.com.tr/dunya/17306259.asp?gid=373

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nükleer karşıtları kefen giyip tabut taşıdı

Mersin'de Nükleer Karşıtı Platformu öncülüğünde, çeşitli parti, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan grup, kefen giyip, temsili tabut taşıyıp, Türkiye'de yapılacak olan nükleer santrallere tepki gösterdi.

 

Mersin- Mersin'de Nükleer Karşıtı Platformu öncülüğünde, çeşitli parti, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan grup, kefen giyip, temsili tabut taşıdılar ve Türkiye'de yapılacak olan nükleer santrallere tepki gösterdi.

 

KESK şube binası önünden ellerinde pankartlarla, düdük çalarak Büyükşehir Belediyesi önüne kadar yürüyen grup, bir süre slogan attı.

 

Kefen giyip temsili tabut taşıyan grup adına basın açıklaması yapan Mersin Nükleer Karşıtı Platform Dönem Sözcüsü Sabahat Aslan, Japonya'da yaşanan deprem ve tsunami felaketinin dünyada 2. Çernobil felaketini oluşturduğunu iddia etti.

 

Nükleer felaketin insanlığı tehdit ettiğini, Japonya'da yaşanan felaketin ardından, dünyada nükleer santrallerin güvenirliğinin sorgulanmaya başladığını belirten Aslan, ''AB ülkeleri ve Çin, nükleer santral programlarını durdurma kararı vermiştir. Deprem kuşağında olan ülkemizde, Japonya depreminden ders almayan hükümet, hareketli Ecemiş Fay Hattı üzerine yapılacak olan Akkuyu Nükleer Santral Projesi'ne devam kararı vermiştir'' diye konuştu.

 

Kurulması planlanan santralde, şimdiye kadar denenmemiş yeni reaktör modellerinin de deneneceğini ifade eden Aslan, şunları kaydetti:

 

''Rusların yaptığı İran Nükleer Santrali'ni teknik arızalarının giderilmesinin bir yılı bulması gerçeği, Rusların teknolojilerinin çok güvensiz olduğunun kanıtıdır. Akkuyu Nükleer Santrali, güvenli yapılamayacağı ve bu nükleer santralden Akdeniz Tarımının ve turizminin çok büyük darbe alacağı ortadadır. Bu nedenle nükleer santralleri ülkemize yaptırmayacağız.''

 

_______________________________

Kaynak ...

19 Mart 2011

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akkuyu Durdurulmalı, Nükleer Tartışılmalı

 

Japonya’da yıkıcı deprem bitti!

Tsunami, yıktı geçti gitti.

Ama nükleer felaketin etkileri sürüyor.

Hem de Japonya dışında birçok ülkeyi etkiliyor.

Çin kimi nükleer santrallarını kapatıyor, ABD nükleer serpinti dalgalarını çaresiz bekliyor.

Nükleer büyük tehlikedir. Nükleer felaketin etkileri sınırları aşar, yılların ötesine taşar.

Tüp gaz teknolojisi ile, nükleer teknoloji arasındaki farkı fark edemeyen Tayyip Erdoğan’a bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir nükleer sorunu. Türkiye her şeyden önce Akkuyu nükleer santralı projesini durdurmak zorundadır. Çünkü Akkuyu nükleer santralının yeri Ecemiş fayına 25 km. uzaklıktadır.

Akkuyu için yer lisansının verildiği 1975 yılında, Ecemiş fayının ölü olduğu kabul ediliyordu. Ama daha sonra fayın birinci derecede deprem riski taşıdığı kanıtlandı.

Salt bu nedenle Akkuyu nükleer santralının yapımı durdurulmalıdır.

***

Türkiye’de 2009 itibarıyla 45 bin MW olan elektrik kurulu gücünün büyük bölümü doğalgaz temellidir.

Doğalgaza dayalı elektrik pahalıdır.

Doğalgaz dolayısıyla Türkiye hem o alanda hem de genel enerjide Rusya’ya fazlasıyla bağımlıdır.

Bu bağımlılığın azaltılması için, doğalgazdan başka enerji kaynaklarının bulunması

lazımdır.

Ama Türkiye’nin elektrik üretiminin en fazla yüzde 8’ini karşılayacak olan Akkuyu, doğalgaza bağımlılığı bir ölçüde azaltsa bile, Rusya’ya bağımlılığı azaltmayacaktır.

Çünkü Akkuyu bu alanda teknolojisi ve tecrübesi daha ileri ülkeler olmasına karşın Rusya’ya verilmiştir.

Akkuyu enerjide Rusya’ya bağımlığı azaltmayıp, pekiştirmektedir.

Bu nedenle de Akkuyu durdurulmalıdır.

Türkiye doğalgazdan ürettiği elektriği pahalıya mal etmekte ve satmaktadır.

Üretimin en önemli girdilerinden enerjinin pahalılığı, kalkınmaya destek değil,

köstektir.

Türkiye ucuz elektriğe ihtiyaç duymaktadır. Nükleer santrallardan elde edilen elektriğin kilovat saati bütün dünyada en fazla 7 senttir.

Akkuyu’yu 15 yıl süreyle işletecek Ruslardan alınacak elektriğin kilovat saati ise 12.5 sent olacaktır.

Bu yüzden de, Akkuyu durdurulmalıdır.

Japonya’daki son deprem nükleer konusundaki tartışmalara yeni boyutlar kattı. Nükleer etkinin boyutları, bir sürü ülkeyi, hatta kıtayı tehlikeye attı. Birçok ülke, kazanın hemen ertesinde, kimi nükleer tesislerini kapatma kararı aldı. Nükleer tehdit sınır tanımıyor. Sızıntı Çernobil’de oluyor, Türkiye’de insanlar hastalanıyor.

Sızıntı Japonya’da oluyor, Çin’den Amerika’ya insanlar etkisi altında kalıyor.

Göreceksiniz yakında, nükleer teknoloji ve nükleer enerji yatırımı ülkelerin içişleri olmaktan da çıkacak, uluslararası kontrol altına taşınacak.

Bu durumda nükleer konusunu enine boyuna tartışmak zorundayız.

Nükleer değil bir kişinin, bir tek ülkenin de kararına bırakılamaz.

Bakmayın siz tüp gaz teknolojisi ile nükleer teknolojisinin farkını fark edemeyen Tayyip Erdoğan’a!

Kamuoyu olarak nükleer konusunu ciddi biçimde ele almalıyız.

Deprem biter, tsunami geçer, Tayyip gider, nükleer felaket kalır.

Onun için derim ki,

- Erdoğan’a kanmayalım! Nükleeri enine boyuna tartışalım. Artık aklımızı başımıza alalım!

Ali Sirmen / Cumhuriyet...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.