Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Seriata inanmayanlar Kafirdir! Nedenmi?


feneriumx

Önerilen İletiler

Selamün aleyküm,,,,

 

Formda tartişma biraz kısır kalmış zannımca.. Başlığı atan arkadaş da tanımlamada bulunmamış. Ben konu biraz sarahate kavuşsun diye alıntılarda bulundum. Lakin bir hayli uzun oldu bu sebeple kusura bakmayın.

 

Arkadaşımız ayet istemişti…

“Sonra biz seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık” (hak dini kur’an dili-Sayfa 88 Cilt 7)

Bahir de der ki:Arapçada şeriat, insanların su almaya vardıklar yerdir. Din şeriatı da bu manadandır. Çünkü insanlar ondan Allah’ın emirlerine ve rahmetine ve yakınınına ererler.

 

45/18. Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma.(Casiye Suresi-Diyanet Meali)

 

 

Mehmet DOĞAN’ın Büyük Türkçe Sözlüğünden;

1.Yol, geniş yol, doğru yol. 2.Kaynak. 3.Allah’ın kulları için koyduğu din, din. 4.İlahi kanun, dinin amel (uygulama) ile ilgili hükümlerinin bütünü.5.Dinin zahiri ve dünya ile ilgili hükümlerinin tamamı. 6.İslamiyetin kitap halindeki kanunu, Kur’an-I Kerim. 7.Ayet ve hadislere dayanan islam kanunu. İslam hukuku. 8.Dinlerin esas kaideleri ve uygulamaya yönelik hükümleri…

 

“İnsanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol. İlâhî emir ve yasaklar toplamı. Âyet, hadis ve icmâa dayanan ilâhî kanun. Din, dinin amele ilişkin hükümlerinin bütünü. Dinin dışa yansıyan görüntüsü ve dünya ile ilgili hükümlerinin tamamı. Şerîatla eş anlamlı olan "şer” kelimesi yalnız "İslâm şerîatı" anlamında kullanılırken, şerîat kelimesi diğer kanunlar için de kullanılabilir. "Musa'nın şerîatı", "Zerdüşt şerîatı" gibi. Şer' kelimesinin çoğulu kullanılmaz. Şerîat'ın çoğulu "şerâyi” dir. Şerîat'ın eş anlamlısı olan "Şir'a" da sözlükte; yol, mezhep, metot, âdet, benzer, tek, suya giden yol, anlamlarına gelir. Ancak şerîat sözcüğü diğerlerine göre daha çok şöhret kazanmış, bütün emir ve yasakları ve diğer hükümleriyle "İslâm dini" karşılığında kullanılmıştır. Buna göre, İslâm şerîatı denildiği zaman daima, Allah'ın Hz. Muhammed (s.a.s) aracılığı ile insanlara gönderdiği İslâm dini ve onun özellikle amele ilişkin hükümleri anlaşılır. Şâri'; Şeriât koyan, teşrî' ise; Şerîat koymak, kanun çıkarmak demektir. Kelimenin terim anlamı Mekke'de inen şu âyette görülür: "Sonra seni bu işte apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy. Hakkı bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma" (el-Câsiye, 45/18). Yine Mekke'de inen şu âyette İslâm'ın önceki şerîatların devamı olduğu belirtilir. "Allah dini doğru tutmanız ve onda ayrılığa düşmemeniz hususunda Nuh'a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiyede bulunduğumuz dinle ilgili hususları size şerîat olarak koydu” (eş-Şûrâ, 42/13). Aynı sûrenin 21. âyetinde de inançtan yoksun olanlara hitaben; "Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği hususlarda kendileri için dinden şerîat koyan ortakları mı var?" buyurulmuştur.

Bu âyetlerden anlaşıldığı gibi şerîat ve eş anlamlısı olan kelimeler Allah'ın insanlar için koyduğu bütün hükümleri kapsamaktadır. Bu hükümleri vazedenin bizzat Allah olması itibarıyla O'na "Şâri-i Hâkim" veya "Şâri-i Mübîn" denildiği gibi, aynı isimler Hz. Peygamber için de kullanılır. Çünkü o da bir peygamber olarak, yeni hükümler koymuş veya Kur'an'ın hükümlerini tamamlayıcı esaslar getirmiştir. Bu yüzden Hz. Muhammed de "Şâri” dir. Ancak O'nun koyduğu hükümler vahyin kontrolü altındadır. O'ndan vahye aykırı bir söz, fiil veya takrir zuhur ederse, Allah bunu düzeltir. Yanlış olan veya değişmesi gereken hükmün yerini vahiy alır. Kur'an'da şöyle buyurulur: "O, kendi arzu ve hevasından konuşmaz. Onun her konuştuğu, Allah tarafından vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir" (en-Necm, 53/3,4)

İslâm Şerîatı temelde Kitap, Sünnet, İcmâ ve Kıyas delillerine dayanır. Bir hükmün İslâmî nitelik taşıması bu kaynaklardan birisine dayanmasına bağlıdır. Kur'an, Hz. Peygamber'in 12 yıl Mekke, 10 yıl da Medine dönemi olmak üzere toplam 22 yıl ve birkaç aylık peygamberlik süresinde tamamlanmıştır. "Bugün size dininizi tamamladım. Size olan nimetimi de tamamladım ve sizin için İslâm'ı din olarak seçtim” (el-Mâide, 5/3).

Bu dinin tamamlanması iki devrede olmuştur. Mekke'de Müslümanların sayısı az ve henüz kendilerini savunacak düzenli bir güce sahip olmadıkları için, bu devrede şerîatın dünyaya ve devlet düzenine ait hükümlerini uygulama imkânı yoktu. Bu yüzden Mekke'de inen sûrelerde daha çok inanç, ibadet, ahlâk ve fazîlet konuları yer almış ve geçmiş milletlere ait ibret verici kıssalar anlatılmıştır. Medine döneminde ise artık evlilik, boşanma, nafaka, miras, ticaret, tarım, cihad, ceza hukuku müeyyideleri gibi devlet düzeni içinde yaşayan bir toplum için gerekli olacak bütün şer'î hükümler gelmiştir. Bunların bir bölümü Kur'an'da, daha geniş bölümü de hadislerde yer almıştır. Artık Müslümanların Şer'i hükümlerin uygulanmasını gerektiğinde zor kullanarak sağlayabilecek bir güce kavuştukları, Bedir, Uhud, Hendek gazveleri gibi düşmanla yapılan savaşlarda kendilerini savunabildikleri, ya da düşmanı yenilgiye uğrattıkları görülür. Böylece şer'î hükümler ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal bir sistem olarak bir bütünlük içinde uygulanmaya başlanmıştır. Bu arada ekonomik alanda faiz, karaborsacılık, aldatmaya dayalı fâhiş kâr yasaklanırken mufâvaza, inan, mudârabe, vücuh ve sanâyi şirketi gibi "kâr ortaklıkları" yoluyla sermaye piyasası düzenlemeleri getirilmiştir. Altın, gümüş gibi ölçü ya da tartı ile satılan standart malların kendi cinsleriyle eşit ve peşin, farklı cinsle peşin olarak mübadele edilmesi prensibinin getirilmesi, özellikle altın ve gümüş paranın enflasyona karşı satın alma gücünü korumasını sağlamıştır. Çünkü faiz yasağı altın ve gümüş çeşidini kendi içinde ağırlık olarak (veznen) birbirine eşitlemiştir. Yani 10 gr.22 ayar altın bilezik ile 100 gr. 22 ayar altın para satın alma gücü bakımından eş değer sayılmıştır. Bütün altın ve gümüş stoklarını eşitleyen bu prensip sağlam bir para anlayışını ortaya çıkarmıştır .

İslâm'ın amele yönelik esaslarını kapsayan şerîat hükümlerini klâsik fıkıh kaynakları üç ana bölüm içinde incelemiştir. İbadetler, muâmeleler ve ceza hukuku.(Burada ibadet,muamele ve ceza hukuku açıklanmış geçiyoruz.)

İslâm Şeratının Kaynakları

Şerîat hükümleri Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyastan başka fer'î deliller adı verilen istihsan, maslahat, örf, önceki şeratlar, sahabe kavli, istishab gibi delillere dayanılarak müctehitlerce bir sistem halinde açıklanmıştır. Ebû Hanîfe (ö. 150/767), Şâfiî (ö. 204/819), Mâlik b. Enes (ö.179/795) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)'in temsil ettiği fıkıh ekolleri şer'î hükümleri bir bütünlük içinde sistemleştirdiler. Ana prensipler ortak olmakla birlikte ayrıntılarda farklı yaklaşım, tefsir ve teviller İslâm hukukuna esneklik kazandırdı. Böylece çeşitli ülke, yöre ve kültür yapısı içinde yaşayan mü'minler bu esnekliklerden yararlanarak tercih ettikleri yönde İslâm'ı yaşama ve uygulama imkânı buldular. Ayrıntıdaki bu yorum zenginliği İslam'ın her asra intibakında da önemli rol oynadı. II. yüzyıldan itibaren bu mezhep oluşumları yaşanırken Ca'feriye-İmamiye ekolü de gerek akîde ve gerekse şer'î hükümlerin bazısını yorumlamada çoğunluktan ayrıldı. Ehl-i beyt dışındaki râviler aracılığı ile gelen tüm hadislere karşı itimatsızlığını ortaya koydu. Böylece "ehl-i sünnet" adı verilen çoğunluk tarafı ile "şîa" denilen bu ekol arasında hadis delili farklı kapsam kazandı. Bir imama inanıp bağlanmayı inanç esası haline getiren şîa, kendine özgü farklı bir İslâm toplumu oluşturdu. Ehl-i sünnet tarafıyla delillerin tartışılmasına, müzakere ve münakaşasına girmedikleri için de çoğu zaman gizli, kapalı devre ve tek yanlı kaynaklara dayalı akide ve fıkıh ekolü oluşturdular. Bu arada ehl-i sünnetin mensuh saydığı "mut'a nikâhı" gibi hükümleri meşrû sayarken, içlerinden "gulât-ı şîa" denilen aşırıları Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Osman (r. anhüm) gibi en önde gelen sahabe büyüklerine sövecek derecede ehl-i sünnete karşı bir muhalefet içindedirler.

Şeriat hükümlerinin dayandığı aslî ve tal delillerin bilimsel münakaşası yapılarak, İslâm dünyasındaki yorum farkından kaynaklanan görüş ayrılıkları giderilebilir. Çünkü Kur'an, İslâm toplumuna en sağlam yolu gösterir, yüce Allah âyet ve hadisleri ihlâsla ve iyi niyetle yorumlamaya çalışanların idrak, anlayış ve ufuklarını açar. Vahiy ve sünnete bozguncu ve kötü te'vl amacıyla yaklaşanları da saptırır, ufuklarını daraltır (bk. el-İsrâ', 17/9; el-Kasas, 28/56; Al İmrân, 3/7, 8; el-A'râf, 7/146).

Hamdi DÖNDÜREN

13 O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin"20 diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğmizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırmakta olduğu şey, müşrikler üzerine ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni21 hidayete eriştirir.

 

Ayette, "şereçlekûm" (Sizin için tayin ettik o size... Şeriat yaptı.) ifadesi geçmektedir. Şerea, sözlükte "yol yapmak" anlamındadır. İstilah olarak ise, yol, kanun, kural ve kaideler için kullanılır. Arapça'da "teşri", anayasa demektir. Şerea, Şeriat ve Şari' kelimeleri ise, Anayasa, Kanun ve Kanun Koyucu şeklinde karşılıklarını bulur. Surenin 4-9. ve 10. ayetlerinde, kâinatın ve herşeyin sahibinin, insanların gerçek velisinin, insanların aralarındaki ihtilafı çözüme kavuşturanın Allah olduğu beyan edilmektedir. Dolayısıyla Şari'de O olmalıdır. Binaenaleyh kurallar koymak ve bir nizam tesis etmek, Rab, Veli ve Hakim olan Allah'ın hakkıdır. O da bu hak dolayısıyla din ve şeriat vermiştir.

 

Şimdi de ikinci soruyu ele alalım. Bazılarına göre, Allah'ın, ikame edilmesi için peygamberlerine gönderdiği din hepsinde aynıdır. Ancak şeriatları farklıdır. Nitekim Allah, "Biz herkes için bir din ve yol kıldık" diye buyurmaktadır. "İşte" diyor bu kimseler, bu ayetin de işaret ettiği gibi, bundan sadece "din" kastolunmaktadır, şeriat değil." Onlar, "din" ile şeriattaki hükümlerin aynı şeyler olmadığı anlamından yola çıkarak "Tevhide, ahirete, kitablara ve peygamberlere inanmak, Allah'a ibadet etmek ve bir de olsa olsa ahlâkın temel prensiplerini kabul etmek tüm dinlerin genel karakterini ortaya koyar" şeklinde bir sonuca varıyorlar. "Dinde birlik, şeriatlarda farklılık" gibi çok tehlikeli bir sonuca götüren bu düşünce, temelde sathi gözükmektedir. Ancak bu düşünce izale edilmezse, St. Paul'un şeriatsız bir din ortaya koymak suretiyle Hz. İsa'nın (a.s) ümmetini harab ettiği gibi, din ile şeriat birbirinden ayrılır. Çünkü şeriatı dinden ayırır, ikame etmeyi şeriata değil de dine matuf kılarsak, o takdirde müslümanlar tıpkı hıristiyanlar gibi şeriatı önemsemeyecek, ikame edilmesini gaye kabul etmeyip bundan kaçınacak ve sadece bir takım ahlâkî kuralları dinin tamamı olarak addedeceklerdir.

 

Yukarıda zikrettiğimiz örnekler, şeriat emirlerinin de dine dahil olduğunu göstermektedir. Bunun yanısıra, Allah, bazı suçları işleyen kimselere (Örneğin, zina, riba, bir mümini öldürmek, yetimlerin mallarını yemek, haksızca başkalarının mallarına el koymak, eşcinsellik, alış verişte tartıyı eksik tutmak vb.) azap va'd etmektedir. Bu cürümleri önlemek elbette dinin fonksiyonları arasındadır. Çünkü "din", eğer insanları cehennem azabından korumak için gelmemişse niçin gelmiştir? Şeriatın kuralları bizzat dinin kendisidir ve bu kuralları çiğneyenlere cehennemin sonsuz ateşi va'd edilmiştir. Sözgelimi, Kur'an'da miras hükümleri beyan olunduktan hemen sonra şöyle buyurulmuştur: "Kim de Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır." (Nisa: 14) İşte bu şekilde şiddetle haram kılınmış suçların (Örneğin, anne, kızkardeşle evlenmek, içki, hırsızlık, kumar, yalan yere şahitlik yapmak) irtikab edilmesini engellemek, dini ikame etmenin bir cüz'üdür. Şayet bunlar "din"e şamil kılınmaz ise, (neuzubillah) Allah, kendilerine, yapılması zorunlu olmayan gereksiz emirler vermiş olur. Ayrıca, Allah birtakım ibadetleri (oruç, hac vs.) farz kılmıştır. Şimdi biz sözkonusu bahaneleri öne sürerek oruç ibadetini "din"in dışına çıkaramayız. Veya "hacc" sadece Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu için farz kılınmıştır diyerek, haccı ifa etmekten kaçınamayız. "Biz herkese bir din ve yol kıldık" ayetini yanlış yorumlayan kimseler: "Şeriatlar her ümmet için ayrıdır ve farklı şeriatlar dolayısıyla, peygamberler sadece dini ikame etmekle görevlidirler, şeriatları değil." demektedirler. Oysa ayeti kerime bu düşüncenin tam aksini doğrulamaktadır. Nitekim Maide Suresi'nin 41. ayetinden 50. ayete kadar ki bölümünü siyak ve sibak bütünlüğü içinde dikkatle mütalâa edersek, her peygambere din ve şeriat verilmiş olduğunu, dolayısıyla onların kendi dönemlerinde din ve şeriatı ikame etmekle mükellef olduklarını görürüz. Şimdi Hz. Peygamber'in (s.a) Nübüvvet dönemi olduğundan dolayı, Şeriatı Muhammediye dinin bir cüz'ü olarak ikame edilmek durumundadır. Bu şeriat ile diğer şeriat arasında ihtilaflar varmış gibi görünüyorsa da, aslında böyle bir ihtilaf ve çelişki yoktur. Nitekim "ihtilaflar" mahiyet itibarıyla cüzîdir ve "zaman" unsuru dolayısıyla sadece farklı emirler sözkonusudur. Sözgelimi namaz ve oruç her dinde farz kılınmıştır ama kıble tüm şeriatlarda aynı değildir. (Tefhimul Kur’an dan dı sanırım)

 

 

Yukarda da görüldüğü üzere Şeriatin muhtelif anlamları vardır. Ancak, hemen hangi anlamını dikkate alırsanız alın şeriat dindendir. Bunda tartışılacak bir durum yok. Şeriati ister dine ve Allah’a götüren yol olarak anlayalım, ister İslam hukuku olarak anlayalım bu o kadar önemli değildir zira tartışmaya açılan başlık aynı zamanda başımıza iş açacak bir başlıktır.

 

Biz Müslümanların her dediği doğru olmak zorunda ancak her doğruyu demek gibi bir hakkımız yok. Said Nursi Hazretleri “dedikleriyin hepsi doğru olsun ama her doğruyu demek doğru değildir” demişti. Bunu niye dikkate almak zorundayız? En son söyleyeceğimizi en başta söyleyemeyiz. İnsanları kafir ilan etmek bize bir fayda sağlamaz. Bu dini tebliğ edeceksek, korkutarak değil sevdirerek bunu yapmalıyız. Bir kişinin dahi bizim yüzümüzden bu dinden soğuması hesabını veremeyeceğimiz bir duruma bizi sürükler. Bu sebeple söyleyeceklerimizi 5 defa düşünmeden söyleyemeyiz. Hüküm vermeden evvel hakim olup olmadığımız ve hükmün sonuçlarını tartmamız gerekir. Verdiğimiz hüküm işlevsel midir yani bir işe yarayacak mıdır? Şimdi söyleyin arkadaşım. Şeriate uymayanları veya karşı olanları kafir ilan etmeniz ne işe yarayacaktır. İslama yakınlaştıracak mıdır, uzaklaştıracak mıdır? Tüm bunları 28 Şubat sürecini yaşamış ve bu süreçte İslami bir çok kavrama yeniden anlamlar biçilip yüklenmiş, anlam kaymaları yaşanmış bir dönemden geçen bana anlatabilir misin? Arkadaşlar yapmayalım. Evet haddim değil biliyorum nasihatte bulunup akıl vermek. Ama lütfen dinimize yaklaşacak insanları bu güzel dine davet edelim. Onların kafirlikleriyle değil ileride bu şeriate, bu dine girme ihtimalleriyle düşünelim. Selamlar ile…

*Kırmızı renkli yazılar bana ait

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 68
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

şeriat veya islam devleti ancak peygamber hayatta olsaydı olması gereken bişey olurdu.şu anda allah adına allahın kurallarını uygulayacak kimse olmadığı için islam devleti istemek gibi bir durum olmamalıdır.şu an dünyadaki en iyi yönetim hangisi ise o istenmelidir.ancak islami haklar gasp edilmişse bunlar da istenmelidir.mesela zina edenlere 100 sopa vurmak gibi şeyler o zamanda kalmıştır bence.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şeriat veya islam devleti ancak peygamber hayatta olsaydı olması gereken bişey olurdu.şu anda allah adına allahın kurallarını uygulayacak kimse olmadığı için islam devleti istemek gibi bir durum olmamalıdır.şu an dünyadaki en iyi yönetim hangisi ise o istenmelidir.ancak islami haklar gasp edilmişse bunlar da istenmelidir.mesela zina edenlere 100 sopa vurmak gibi şeyler o zamanda kalmıştır bence.

 

Bu sence, bu günde olmasını istiyenler ne demeli.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şeriat veya islam devleti ancak peygamber hayatta olsaydı olması gereken bişey olurdu

 

Hayda bire pehlivan... Bunu da nereden çıkardınız Allah aşkına.. Sahabeyi kiram devrinde bir islam devleti yok muydu? Onlar islam devleti ve şeriatten ayrı mıydılar? Tamam bugün bir islam devleti kurmak bir hayli uzak görünüyor. Buna diyeceğimiz birşey yok. Ancak islam devletini de sadece Peygamber efendimizin varlığına hasretmek dini de onun varlığına hasretmek gibidir. Peygamber efendimizin vefatıyla islam devletini sınırlamak tamamıyla bir yanılgıdır. Eğer bu konuda bir dayanağınız varsa biz dinlemeye ve kabule hazırız.

 

İslam devletinin varoluş nedeni Peygamber değildir. Evet, Peygamber efendimiz bir islam devleti kurmuştur ancak, onun ölümüyle ne bu din ve ne de bu dine dayalı devlet son bulmamıştır. Sahabeler onun kurduğu Medine İslam Devletini idame ettirmişlerdir. Bir islam devleti-hadi şeriat devleti diyelim- hayalim yok, şu an uygulanması da mümkün değil, (BU, AYRI BİR TARTIŞMANIN MEVZUU) ama bu demek değildir ki, peygamber efendimizin ölümüyle şeriat son bulmuştur.

 

selamlar ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayda bire pehlivan... Bunu da nereden çıkardınız Allah aşkına.. Sahabeyi kiram devrinde bir islam devleti yok muydu? Onlar islam devleti ve şeriatten ayrı mıydılar? Tamam bugün bir islam devleti kurmak bir hayli uzak görünüyor. Buna diyeceğimiz birşey yok. Ancak islam devletini de sadece Peygamber efendimizin varlığına hasretmek dini de onun varlığına hasretmek gibidir. Peygamber efendimizin vefatıyla islam devletini sınırlamak tamamıyla bir yanılgıdır. Eğer bu konuda bir dayanağınız varsa biz dinlemeye ve kabule hazırız.

 

İslam devletinin varoluş nedeni Peygamber değildir. Evet, Peygamber efendimiz bir islam devleti kurmuştur ancak, onun ölümüyle ne bu din ve ne de bu dine dayalı devlet son bulmamıştır. Sahabeler onun kurduğu Medine İslam Devletini idame ettirmişlerdir. Bir islam devleti-hadi şeriat devleti diyelim- hayalim yok, şu an uygulanması da mümkün değil, (BU, AYRI BİR TARTIŞMANIN MEVZUU) ama bu demek değildir ki, peygamber efendimizin ölümüyle şeriat son bulmuştur.

 

selamlar ile...

seninde dediğin gibi sahabeyi kiram zamanıda da islam devleti vardı bu doğru yani peygamberimizin kurduğu sistemin içeriğini tam olarak bilen ve bire bir onunla muhattab olan kişilerin peygamber efendimiz gösterdiği yolda ilerlemsiyle oldu bu ki o da ilk zamanlar tam anlamıyla uygulandı sonradan onlarda da bir bozulma söz konusu. Bugün Allahın ayetleriyle tezatlık gösteren bir çok hadis var işte islam devletinin bugünkü korkunç görüntüsünün sebebi bu Bugün ben şehrin bir semtinde Ali desem öbür semte gidene kadar (15 dakikalık sürede)sözüm Aliş oluyor aradan yüzlerce yıl geçmiş peygamber efendimizin söylediklerine ekleştirilen ş miktarını artık sen düşün.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sahabeye bişey diyen yok.bunu da nerden çıkardınız.islam devletini kurmaya yetkili kimse yok diyorum.islam devleti benim için insanlar yönetim hakkında ayrılığa düştüklerinde bitmişti.yoksa peygamber kendine halife göstediği zaman tabi bu geçerlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şeriat veya islam devleti ancak peygamber hayatta olsaydı olması gereken bişey olurdu.

 

İkinci kez sözünüzü alıntılamak zorunda kaldım. Cümlenin mefhumu muhalifi peygamber hayatta olmazsa islam devleti gerekmez demek değil midir? Neyse; ben cümlelerinizdeki anlam kapalılığını gidermenizi temin etmek için uğraştım. Zira bu cümle inanmış insanların mantığına pek uygun görünmüyordu. Ben yazımın diğer kısmında islam devletinin bugün için (ütopya) mümkün görünmediğini belirttim zaten... Açıklamalarınızdan hemen hemen bu konuda aynı kanıda olduğumuz sonucu varmış bulunuyorum.

 

Arkadaşlar, tamam ben de bir çok kez yazım yanlışı ve anlatım bozuklukları yapıyorum. Ama lütfen biraz daha dikkat edelim. Yazdığınız bir mesajdan anlam çıkartana kadar alnımın damarı çatlıyor.

 

Ve dahası, "söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz; karşınızdakinin duymak istediği, duyduğunu sandığı ve duyduğu arasında farklılıklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal vardır" alıntısıyla bir tartışmaya başladım başka bir konuda... Birbirimizi yanlış anlamamız doğru anlamamızdan çok daha kolay. Bu yüzden cümlelerimizi biraz tartalım, biraz düşünelim, bir kez daha kontrol edelim. Tamam hemen hepimiz spontane olarak yazıyoruz ama biraz daha dikkat edersek, en azından karşımızdakilere saygı gösterdiğimiz anlamına gelir bu. Kimse sizin aklınızdan geçenleri bilmek zorunda değildir.

Şehrin bir tarafında öyle bir Ali diyelim ki bu hiç kimsenin yanlış anlamasına meydan bırakmasın. Mümkün değil mi? Hiç denediniz mi? Biz kendimizi zorlayalım da, Ali'yi Aliş yapanlar utansın.

 

Hadis mevzuuna gelince, eğer islam devleti sadece hadisler neticesinde kurulamaz diyorsak ortada islam devletinden daha büyük bir sorun var demektir... Yani hadislerin sahihliğinden şüphe ediyoruz o yüzden islam devleti kurulamaz diyorsak, iman ve amelle ilgili hadislerin de sahihliklerinden şüphe ederiz ve bu bizi imandan ve amelden vazgeçmeye götürür. Bugün kurulu bir islam devleti yok. İslama uygun bir hayat idame ettirmeye çalışan bir devlet yok.. Bugün çeşitli ülkelerdeki bazı uygulamalar islama mal edilmeye çalışılmakta. Ortada sadece bu durumun tezahürleri var. İslam devletinin kurulu olmamasının nedeni hiçbir idarenin, hiçbir yönetimin, hiçbir müslüman (olduğunu söyleyen-ima eden) devletin islami bir devlet kurmak istememesindendir. Yoksa zannımca hadislere güvenilememesinden değildir. Sahihliği en üst seviyedeki hadis kitaplarındaki hadislere itibar edilerek dahi bu durum giderilebilir. Buhari ve Müslim'in hadis kitaplarına bakılarak dahi yetinilebilir. dahi dememi eleştirmeyin lütfen. Fazlaca kitap araştırmadan da sorun giderilebilir...ama dediğim gibi biz müslümanlar dahi bir islam devleti istemiyoruz... Ne garip....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ya o cümle baya bi eksik olmuş haklısınız.bugünkü insanlarla islam devletinde yaşıyor olsaydık durmumuz çok daha kötü olurdu.belki irandan bile.bu benim görüşüm.osmanlı örnek verilmiş.osmanlı islam devleti falan değil.

alakası bile yok.badadan oğula geçen bişey nasıl islam devleti olur bunu bile düşünseniz yeterli ki başka şeyler de var.

 

hadis konusunda birçok uydurma hadis olduğu ve bunun içine baya bi şeytan işi girdiği kesin gerçektir.buhari müslim falan bunlardan öyle hadisler yazarım ki şaşar kalırsınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye Cumhuriyetine düşman olan zihniyetler...

Bu zihniyetler bu ülkede ne yapmak istiyorlar....

Rejimi değiştirmek istiyorlar...

 

Dine tamamen zit bir düsünceyi kabulleniyorsan ne diyeyim sana... Evet türkiyedeki zihniyete düsmanim. rejime düsmanim. Adaletsizlige, hor görülen müslümalnalara yapilan zulüme,allahin emri olan basörtüsünü yasaklayan rejime düsmanim. Irtica adi altinda "ibadet kisitlanabilir" diyen cumhurbaskanin ve onun gibi düsünenlerin zihniyetine düsmanim. Ondan sonrada cikip biz demokrat laik ülkeyiz diyerek nasil rezil duruma düstüklerini görmezden gelen ve her firsatta hala bu rejimi savunan, sen ve seningibilerin kafa yapisina düsmanim.

 

Biz bölücü degiliz sadece adaletsizlige ve yapilan zulümlere karsiyiz bunun adi bölücülükse ne diyeyim sana.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Şeriat :

 

Allah (c.c)'ın Hz. Peygamber(s.a.v.) aracılığı ile insanların eylemlerini düzenlemek için koyduğu yasalar anlamına gelir.

 

Kur'ân'da şeriat sözcüğü tek bir âyette (XLV,18) "din işlerinde uyulması gereken yol" anlamında geçer.

 

ARKADAŞ EMİNİM NASİBİNİ ALMIŞSIN BU KONUYA SON NOKTAYI BEN KOYUYORUM..

 

DELİLLER BURADA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şeriat, kaynagını temel kitapdan alan ve bu temele göre 'tutturulan' yol anlamına gelir dersek yanılmayız.

Şeriat, tutturulmak istenen yol yönünce bir 'yorum' hareketidir.

Şeriat denilenin daha önceki bir yol tutturuşunu, zamanın ruhuna uygun olmadıgı için kabul edilmeye bilir.

Bu sakıncalı olmakdan ziyade, dinamik olmak demekdir ve 'yorum' aramak demektir.

Şeriat kavramının degil ama buna temel olan Kur'an'ın kabul edilmemesi 'kafirlik' olarak kabul edilmiştir ; bu anlamda tartışmak bile abesdir.

'kafir', demek 'gerçegi örten' anlamında alınır ve bu 'gerçek' örtenlerin gerçegi degildir elbetde.

bu gerçek Kur'an'nın kendi içerisindeki gerçektir ve Kur'an'a inanmayıp 'kafir' olmayıda bir sorun yapmak ziyadesiyle özgüven yoksunlugudur.

 

Birde kendisi müslüman olan (kendi ifadelerini baz almak zorundayız) ama aynı zamanda 'şeriat' kavramının ifade ettigini 'hakarete varan derecede 'aşa.....yan' bir kimsenin durumu garip kaçıyor tabiki.

ben şahsen müslüman olup sonrada 'şeriat' denilen kavramın anlamına böylesi bir saldırıyı kendi içimde büyük bir 'cesaret' örnegi olarak degerlendirirdim.

 

ama şu sözde yerinde olmalıdır; 'bilgisiz cesur olur''..........

niyetlerde samimiyet varsa ilk ele alınması gereken bu bilgisizlik dir.

samimiyet yoksa zaten bu anlamda ugraşmaya da gerek yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şeriat ile yönetilen memleketlerde uygulanan hukuk, o memleketlerde hüküm süren mezheplerin hukuku olduğu aşikar. Hatta öyledir ki, mezhep kurucusu diye addedilen imam, o mezhepte uygulanan kanunları görse mezarında hop oturur, hop kalkar idi.

Genelde şeriat ile yönetilen ülkelerde yapılan, yepyeni bir hukuk sistemi getirip başlarını ağrıtacaklarına, şer'i hukuku eğip büküp çarpıtarak uygulamak kolaylarına gider. Bunu yapmak çok kolay bir şeydir.

İnsanların inançlarıyla oynamak çok basittir, insana şeriat hükümlerini istediğin şekilde eğip büküp anlattığın vakit, o insan bu hükümleri reddedemez, çünkü bu hükümler bir inanç sisteminin hükümleridir.

Bu sistem Emevilerle başlamış ve 1400 sene böyle devam etmiştir. İşte bu noktada çok dikkat edilmesi gereken bir husus vardır : Şeriat hükümleriyle İslam hukuk sistemini, İslami hükümleri birbirlerine karıştırmamak.

Bu yapılmıştır ve çok büyük de bir başarıya ulaşılmıştır.

Ama bunu yapanlar İslamı sömürmüşlerdir. Çarpıtma işlemi sözlü bir biçimde yapıldığı gibi, Kur'an ayetleri tercüme edilmeye başlandığı devirlerde, bu çarpıtma işlemi yazılı hale de dönüştürülmüştür.

 

Bakın Maide:33 ayeti ne demektedir: (mealden veriyorum)

5(Maide):33- Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

 

 

Bunun yanısıra, Kur'an'da zulmün sembolü olan Firavun bakın Şuara:49'da ne demektedir:

26(Şuara):49 Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım."

 

 

Bu 33. ayete yukarıdaki yorumuyla bakarsak,Allah'ı n da tıpkı lanetlediği Firavun gibi, otoritesine karşı çıkanlara aynı acımasızlıkla karşılık verdiğini ve bunu yaparken de Firavundan örnek aldığı bir işkence türünün ardısıra yürüdüğünü kabul etmemiz gerekir. ancak doğru tavır tabii ki Kur'an'ın bu tarz bir cezalandırma sistemini reddetmesidir.

 

Maide:33 innema kelimesiyle başlar.

 

5(Maide):33- İnnema cezaüllezıne yüharribunellahe ve rasulehu ve yes'avne fil erdı fesaden ey yükattelu ev yüsallebu ev tükattaa eydıhim ve ercülühüm min hılafin ev yünfev minel ard zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün azıym

 

Bu kelime bir negasyon anlamı kattığı cümlelerde, Hiç kuşku yok ki .... gerekmez/değildir manasını veren bir tümleçtir. Ama her ne hikmetse bu kelime tüm meallerde dikkate alınmamıştır.

Hal böyle olunca bakın Maide:33'ün anlamı ne şekilde değişikliğe uğramaktadır :

 

5(Maide):33- Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların karşılığı (cezası), öldürülmeleri yahut asılmaları yahut elleriyle ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi yahut başka bir yere sürgün edilmeleri, DEĞİLDİR. Oysa onlar için dünyadaki en rezil karşılık budur. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

 

 

 

 

 

Bu iki ayeti vermemin sebebi sizin bahsini ettiğiniz hırsızlık ayetine yaklaşımımın ön bilgisini vermekti. O hırsızlık ayetine gelince bakın ortaya neler çıkmaktadır.

 

Maide:38'in mealini aynen kopyalıyorum :

 

5(Maide):38- Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.

 

Şimdi yukarıdaki açıklamaların ışığı altında Allah böyle bir ifade kullanabilir mi? sorusunu sormamız gerekmektedir. Cevap kullanamaz, kullanmamalıdı r olacaktır, çünkü ayetin sonunda vurgulandığı üzere, O Azizdir, O Hakimdir. Ayetin transliterasyonuna bakıldığında :

 

5(Maide):38- Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bi-ma keseba nekalem minellah vallahü azızün hakım

 

Dikkat edileceği üzere burada da bir ma bağlacı bulunmaktadır. "maa kesebaa nekaalem" tümcesi, "ellerini kesmeyin" şeklinde çevrilince bakın ayetin tercümesi ne hale gelmektedir :

 

5(Maide):38- Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına Allah'tan bir karşılık (ceza) olarak ellerini KESMEYİN. Yemin olsun ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir.

 

 

 

Bu ayetin üzerinde neden bu kadar durdum? Çünkü biliyordum ki Yusuf:74-75 ayetleri bize şunu bildiriyordu :

 

12(Yusuf):74-Sordular: "Eger yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir?"

 

12(Yusuf):75-"Onun cezası," dediler, "Kimin torbasında bulunursa o kişi alıkonur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız. "

 

Görüldüğü üzere Kur'an'da bir çelişki yoktur, çelişki olmamalıdır, ve işte buradan hareket ile kolayca anlaşılabilir ki Islam hukukunda "Hırsızlığın" cezası yani karşılığı "alıkonulma"dı r. Bu ceza ağır bir cezadır ki Allah ibret alınacak bir cümleyle ayeti sonlandırmaktadı r : Biz zalimleri böyle cezalandırırız.

 

 

 

 

Şeriat ile İslamı işte bu yüzden birbirine karıştırmamak gerekmektedir. Uygulayıcı nihayetinde kendi zalimliğini ortaya koymuş, bunu yapabilmek için de Kur'an'ın sevecenliğini, rahmetini, sonsuz sevgi ve şevkatini kendi zulmüne alet etmiş, inançları sömürmüştür.

 

Buna aldanıp, lütfen "İndirilmiş Islam" ile "Uydurulmuş Islamı" birbirine karıştırmayalım.

 

 

 

Saygılarımla

 

Dr. Atil Derman

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi yukarıdaki açıklamaların ışığı altında Allah böyle bir ifade kullanabilir mi? sorusunu sormamız gerekmektedir. Cevap kullanamaz, kullanmamalıdır olacaktır, çünkü ayetin sonunda vurgulandığı üzere, O Azizdir, O Hakimdir. Ayetin transliterasyonuna bakıldığında :

 

Hocam,

 

Ne mutlu ki size, laik, ateist, humanist, dinsiz ahlak/etik anlayışına sahipsiniz. Bundan dolayı Tanrı'ya yakışmayacağını düşündüğünüz şeyleri rahatlıkla söyleyebiliyorsunuz.

 

Bu sizin yaptığınız biz çok yaptık zamanında, temizle temizle elimizde bişey kalmadı. Farkettik ki temizlemeye kalktığımız şeyler İslam'ın ta kendisi.

 

Herneyse. Foruma canlılık ve içerik getirceğinizi görüyorum. Şahsen çok memnun oldum.

 

Ama Sizin bile Allah'ı "makyajlayarak kurtaramayacağınız" ayetlere de sıra gelecek. Sabırla bekliyorum.

 

Bu arada, bu arada, Kuran'da peygamber olarak tanıtılan Yusuf adlı adamın, Mısır'ı soyup soğana çeviren, ülkeye kıtlık, açlık ve sefalet getiren, bütün mısırı köleleştiren bir adam olduğunu dikkatinize sunmak isterim.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Genelde şeriat ile yönetilen ülkelerde yapılan, yepyeni bir hukuk sistemi getirip başlarını ağrıtacaklarına, şer'i hukuku eğip büküp çarpıtarak uygulamak kolaylarına gider. Bunu yapmak çok kolay bir şeydir.

.

.

.

Şeriat ile İslamı işte bu yüzden birbirine karıştırmamak gerekmektedir. Uygulayıcı nihayetinde kendi zalimliğini ortaya koymuş, bunu yapabilmek için de Kur'an'ın sevecenliğini, rahmetini, sonsuz sevgi ve şevkatini kendi zulmüne alet etmiş, inançları sömürmüştür.

 

Buna aldanıp, lütfen "İndirilmiş Islam" ile "Uydurulmuş Islamı" birbirine karıştırmayalım.

 

Saygılarımla

 

Dr. Atil Derman

 

Sayın 'Dr. Atil Derman,

 

Bende zamanında ayetleri bağlamından, asıl anlamından kopararak,lastik gibi istediğim anlamlara çekerek kuranı resyonelleştirmenin en kıralını yaptım,ama nereye kadar? Sonra anladım ki kuranı aklayacağım diye hem kendimi hemde etrafımdaki insanları aldatıyorum.

 

5(Maide):38- Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bi-ma keseba nekalem minellah vallahü azızün hakım

 

Dikkat edileceği üzere burada da bir ma bağlacı bulunmaktadır. "maa kesebaa nekaalem" tümcesi, "ellerini kesmeyin" şeklinde çevrilince bakın ayetin tercümesi ne hale gelmektedir :

 

Hocam lütfen bu kadarda olmaz. Ma edatı hem bağlaç hemde olumsuzluk anlamında kullanılır.Hangi anlamda olduğu gibi ayetin siyak ve sibakından anlaşılır.Eğer sizin dediğiniz gibi

 

"ellerini kesmeyin'' anlamı olsa idi, o zaman ma edatı kataa fiilinin önünde ' ma faktau şeklinde olması gerekirdi.

 

maa kesebaa nekaalem" tümcesi, "ellerini kesmeyin

 

demek değil,kazandıkların kazandıklarının karşılığı demektir. Yani burda açıkça bir çarpıtma yapıyorsunuz.

 

Hem ma edatının bir bağlaç olduğunu söyleyip,sonrada sanki kesme fiilini olumsuzlaştırıyormuş gibi (kesmeyin) anlam vermeniz, dil bilim kurallarına aykırıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dr. Atil Derman

 

Elmalılı Hamdi, Muhammed Esed vs. yada diyanet işleri başkanlığının baz aldığı tüm tefsircileri yok saymışsınız, yada yanlışlamışsınız

 

Biz Kur'anı onların çevirisinden takip ediyoruz, yanlış mı yapıyoruz ? yanlış yapmıyorsak, siz ne yapıyorsunuz ? yanlış yapıyorsak, siz onlardan dahamı uzmansınız ?

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

5(Maide):33- Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların karşılığı (cezası), öldürülmeleri yahut asılmaları yahut elleriyle ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi yahut başka bir yere sürgün edilmeleri, DEĞİLDİR. Oysa onlar için dünyadaki en rezil karşılık budur. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

 

Sayin Derman, bana bunca ceza sayildiktan sonra "degildir" sozu cok anlamsiz geldi. Hadi oncesini de birakalim, ayet soyle devam ediyor: "Oysa onlar için dünyadaki en rezil karşılık budur. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır." Burda da acik bir carpitma var. Meale eklediginiz "Oysa" tamamen ayeti istediginiz meale getirme cabasinin bir urunu. Boyle bir sey gecmiyor ayette. "Bu onlarin dunyadaki karsiligidir ve ahirette de onlara buyuk bir azap vardir." Acikca belirtilen su: Bu kisilerin dunyadaki cezasi budur, ahirette ise daha buyuk bir azaptir.

 

Hadi bunlari da gecelim Sayin Derman. Yapilan dil oyunlarina da deginmeyecegim. Maide 33'u hemen takip eden ve tamamlayan Maide 34. ayete bakalim: "Yalnız bunların içinde tarafınızdan yakalanmadan önce tevbe edenler olursa biliniz ki Allah affedicidir ve merhametlidir." Yani bu kisiler eger yakalanmadan once tevbe etmislerse o zaman oldurmeyin, asmayin, elleriyle ayaklarini capraz kesmeyin, surgun etmeyin. Affedin. Bilmiyorum Maide 34'e nasil bir yorum getireceksiniz?..

 

Bir de bu hukmun Islam Devleti'nde devlete ve adaletle hukmeden yoneticiye karsi baskaldirip teror faaliyetlerine girisen gruplar icin oldugu gorusune de deginmek gerekiyor. Bu da ayrica bir bilgi olarak kalsin.

 

(Maide):38- Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına Allah'tan bir karşılık (ceza) olarak ellerini KESMEYİN. Yemin olsun ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir.

 

Bunda da ayni hata sozkonusu. Soylediklerimi tekrarlamamak icin ayetlerin butunune beraber bakalim;

 

"Maide 38- Erkek ve kadın hırsızların ellerini kesiniz. Bu onların suçlarına karşılık Allah tarafından belirlenmiş caydırıcı bir cezadır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir.

 

39- Fakat işlediği zulümden sonra tevbe edip islah olan kimse bilsin ki, Allah onun tevbesini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah affedicidir ve merhametlidir.

 

40- Göklerin ve yeryüzünün egemenliğinin Allah'ın tekelinde olduğunu bilmiyor musun? O dilediğini azaba çarptırır ve dilediğini affeder. Hiç şüphesiz Allah'ın gücü herşeye yeter.

 

Acikca gorulmektedir ki hirsizliga bir ceza belirlenmis, bu cezanin hangi durumlarda uygulanmayacagi belirtilmis ve gerekce olarak da "hersey Allah'in tekelindedir, O diledigi cezayi verir, diledigini affeder" denmis.

 

Islam seriatindaki hukumleri egip bukmek, zorlama yorumlar cikarmak yerine o hukumlerin hangi durumlarda uygulanacagina deginmek daha yerinde olur diye dusunuyorum. Ornegin hirsizligin seklini, sebeplerini belirleyen teferruatlar vardir Islam fikhinda. Hirsizligi bir meslek haline getirmedikce yapilan kucuk hirsizliklarin cezasi "alikonmadir". Ki Yusuf orneginde verilen hirsizlik ornegi bu kucuk hirsizliklara bir ornektir. Bunu da eklemek istedim.

 

Ozetle; Daha once de belirttigim gibi, Islam dusuncesinin tekamul sureci saltanat rejimleri tarafindan baltalanmistir. Bundan oturu seriat denilen kurallar butunu gunumuzun ihtiyaclarini karsilamaktan ve en basta adalet ilkesinden cok uzaktir. Bunu kabul etmek guc oldugundan yeniden tevil mekanizmasi devreye sokuluyor. Ve ortaya celiskiden de ote insanin zekasiyla dalga gecen sonuclar cikiyor.

 

Selam ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Derman, bana bunca ceza sayildiktan sonra "degildir" sozu cok anlamsiz geldi. Hadi oncesini de birakalim, ayet soyle devam ediyor: "Oysa onlar için dünyadaki en rezil karşılık budur. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır." Burda da acik bir carpitma var. Meale eklediginiz "Oysa" tamamen ayeti istediginiz meale getirme cabasinin bir urunu. Boyle bir sey gecmiyor ayette. "Bu onlarin dunyadaki karsiligidir ve ahirette de onlara buyuk bir azap vardir." Acikca belirtilen su: Bu kisilerin dunyadaki cezasi budur, ahirette ise daha buyuk bir azaptir.

 

Hadi bunlari da gecelim Sayin Derman. Yapilan dil oyunlarina da deginmeyecegim. Maide 33'u hemen takip eden ve tamamlayan Maide 34. ayete bakalim: "Yalnız bunların içinde tarafınızdan yakalanmadan önce tevbe edenler olursa biliniz ki Allah affedicidir ve merhametlidir." Yani bu kisiler eger yakalanmadan once tevbe etmislerse o zaman oldurmeyin, asmayin, elleriyle ayaklarini capraz kesmeyin, surgun etmeyin. Affedin. Bilmiyorum Maide 34'e nasil bir yorum getireceksiniz?..

 

Sayın restpektif,

 

Ben de senin gibi Sayın Derman'ın rasyonelleştirme çabasını merakla izliyorum.

Ben de böyle zamanında kelimelere takla attırmıştım, eğmiştim, bükmüştüm ama, ne yaparsan yap bir türlü düzelmiyor şu Kuran.

 

Kimse hakaret edebiyatı yapmasın lütfen, sadece örnek veriyorum.

 

Örneğin, bir çamur düşünün, elinizde bir avuç çamur.

Bu çamuru temizliyeyim diyerek yıkayamazsınız. Zira çamuru temizlemeye kalktıkça, çamur kalmaz elinizde.

Zira, doğası gereği, çamur temiz olabilemez.

 

Kuran'ı/İslam'ı temizlemeye, rasyonelleştirmeye kalktıkça, elinizde ne Kuran kalır, ne İslam. Çünkü temizlemeye/rasyonelleştirmeye kalktığınız şeyin kendisi Kuran'dır/islam'dır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın restpektif,

 

Ben de senin gibi Sayın Derman'ın rasyonelleştirme çabasını merakla izliyorum.

Ben de böyle zamanında kelimelere takla attırmıştım, eğmiştim, bükmüştüm ama, ne yaparsan yap bir türlü düzelmiyor şu Kuran.

Kur'an'in kendisi zaten rasyonel olma iddiasinda degil. Dusunup akletmeye davet ettigini soyleyecek arkadaslar olacaktir. Ama tamamen teslimiyet uzerine, "isittim ve itaat ettim" temeline dayanir. Cogu yerde de hic de akletmeye, dusunmeye davet etmez, tersine olayin sorgulanmamasini emreder. Ornekler coktur ama suna bakin:

 

"Göklerin ve yeryüzünün egemenliğinin Allah'ın tekelinde olduğunu bilmiyor musun? O dilediğini azaba çarptırır ve dilediğini affeder. Hiç şüphesiz Allah'ın gücü herşeye yeter."

 

Nicine sorgusuz sualsiz teslim olunmasini gerektiren bir emir. Olmayan bir seyi gostermeye calismanin anlami yok. Kur'an'i kendi mantigi icinde oldugu gibi ele almak gerekiyor. Aksi taktirde gercekten de ortada hicbir sey kalmaz.

 

Selam ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'an'in kendisi zaten rasyonel olma iddiasinda degil. Dusunup akletmeye davet ettigini soyleyecek arkadaslar olacaktir. Ama tamamen teslimiyet uzerine, "isittim ve itaat ettim" temeline dayanir. Cogu yerde de hic de akletmeye, dusunmeye davet etmez, tersine olayin sorgulanmamasini emreder. Ornekler coktur ama suna bakin:

 

"Göklerin ve yeryüzünün egemenliğinin Allah'ın tekelinde olduğunu bilmiyor musun? O dilediğini azaba çarptırır ve dilediğini affeder. Hiç şüphesiz Allah'ın gücü herşeye yeter."

 

Nicine sorgusuz sualsiz teslim olunmasini gerektiren bir emir. Olmayan bir seyi gostermeye calismanin anlami yok. Kur'an'i kendi mantigi icinde oldugu gibi ele almak gerekiyor. Aksi taktirde gercekten de ortada hicbir sey kalmaz.

 

Selam ile..

 

İşte budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz? O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı? Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var ? (kalem 36-39)

 

Mâide(*) Sûresinin 48 . Ayetinde

(Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp ta onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.

 

 

(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. Nisa 105

 

Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir. Maide 44

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allahâın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir. Maide 44

 

Yaratıcı diye birşeyin var olup olmadığını kimse bilmiyor.

Muhammed2in babasının adından esinlenerek hayalinde yarattyığı mabut/put olan Allah da kimseye birşey indirmemiştir.

Muhammed'in fantazileridir Kuran, başka birşey değil.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaratıcı diye birşeyin var olup olmadığını kimse bilmiyor.

Muhammed2in babasının adından esinlenerek hayalinde yarattyığı mabut/put olan Allah da kimseye birşey indirmemiştir.

Muhammed'in fantazileridir Kuran, başka birşey değil.

 

Saygılar.

 

 

BrainSlapper! aslında Enderun ve restpektifin konu başlığına verdiği cevaplar Kur'ana inanan biri açısından doğrudur. çünkü kendi içerisinde çelişkili değiller fakat bazı arkadaşların yaptığı , Kur'an-ı kendi isteklerine veya modern dünya görüşüne uygun hale getirme çabalarının yanlış olduğu kanaatindeyim. Uydurulan İslamdan bahsedildi , Hadisleri bir kenara bırakalım ama Kur'an apaçık ortada. Enderun ve restpektif durumu gayet iyi açıklamışlar bunun lamı cimi yok isteyen inanır isteyen inanmaz kimse kendini kandırmasın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BrainSlapper! aslında Enderun ve restpektifin konu başlığına verdiği cevaplar Kur'ana inanan biri açısından doğrudur. çünkü kendi içerisinde çelişkili değiller fakat bazı arkadaşların yaptığı , Kur'an-ı kendi isteklerine veya modern dünya görüşüne uygun hale getirme çabalarının yanlış olduğu kanaatindeyim. Uydurulan İslamdan bahsedildi , Hadisleri bir kenara bırakalım ama Kur'an apaçık ortada. Enderun ve restpektif durumu gayet iyi açıklamışlar bunun lamı cimi yok isteyen inanır isteyen inanmaz kimse kendini kandırmasın.

 

 

Üç beş tane online kurancının hadisleri islamdan saymaması ne islamı,ne müslümanları nede bizi bağlar. İşinize gelmediğini çok iyi biliyorum. Ama hadisler islamın gerçek yüzünü gösteren tarihi vesikalalardır. Hadis alimlerini bu çabalarından dolayı tebrik ediyorum.Nur içinde yatsınlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BrainSlapper inanmayanlar kimselere bu doğrudur diye yazmadım onu ben. Yok ayetin muhatabı benim bana kafir diyor diyorsan zaten inanmadığından kafir denmesi seni fazla üzmemesi gerekir diye düşünüyorum.

 

-" Ey Nas -insanlar-! Şunu iyi bilin ki, Hak Teâlâ

geçen ümmetlerî içtimaî adalete riayet etmedikleri için

perişan ve helâk etmiştir. Onlar, içlerinden nüfuzlu biri

cürüm -suç- irtikab ettiği zaman göz kaparlardı; fakat

zaif biri aynı cürmü işleyecek olsa, bunun hakkında tered-

düt etmeden Had cezasını tatbik ederlerdi. Muham-

med'in (S.A.V.) nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin

ederim ki, hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa yine

elini keserim!.."

 

Kuran 'dan ayet verdim diye nasıl olurda sünneti reddetğimi düşünürsün? Eğer hadis verseydim kuranı inkar ettiğimimi düşünecektin katakuta?

 

Selam ve dua ile.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BrainSlapper inanmayanlar kimselere bu doğrudur diye yazmadım onu ben. Yok ayetin muhatabı benim bana kafir diyor diyorsan zaten inanmadığından kafir denmesi seni fazla üzmemesi gerekir diye düşünüyorum.

 

-" Ey Nas -insanlar-! Şunu iyi bilin ki, Hak Teâlâ

geçen ümmetlerî içtimaî adalete riayet etmedikleri için

perişan ve helâk etmiştir. Onlar, içlerinden nüfuzlu biri

cürüm -suç- irtikab ettiği zaman göz kaparlardı; fakat

zaif biri aynı cürmü işleyecek olsa, bunun hakkında tered-

düt etmeden Had cezasını tatbik ederlerdi. Muham-

med'in (S.A.V.) nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin

ederim ki, hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa yine

elini keserim!.."

 

Kuran 'dan ayet verdim diye nasıl olurda sünneti reddetğimi düşünürsün? Eğer hadis verseydim kuranı inkar ettiğimimi düşünecektin katakuta?

 

Selam ve dua ile.

 

Sn. Enderun ! Katakuta benim bir önceki iletimin "Hadisleri bir kenara bırakalım ama Kur'an apaçık ortada" kısmına cevaben hadisleri kabul etmediğimi ve bunun kimseyi bağlamadığını yazmış.yazımdaki bir hatadan dolayı yanlış anlaşılma olmuş. Zaten bende , hadisleri kabul etmeyen , hadisleri uydurulmuş islam olarak gören kişilere karşı , Hadi hadisleri kabul etmiyorsunuz hiç olmazsa Kur'an-ı bari çarpıtmayın olduğu gibi kabul edin , doğru olan budur. diyerek tepkimi belirttim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.