Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Gazze'de katliam


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

Bilindiği gibi Yahudilik bir “millî” dindir. Yani sonradan Yahudi olmak mümkün değildir. Hatta Yahudi olmak için sadece babanızın Yahudi olması bile yeterli değildir; mutlaka annenizin Yahudi olması gerekmektedir. Irkçılıktan başka bir anlam ifade etmeyen bu dinî anlayış Yahudiliğin temelidir. Yahudiliğe göre yahudi olmayanlar “goyim” olarak adlandırılır. Yahudiler’e göre “Goyim” ler aşağı varlık statüsündedirler. Ayrıca Yahudiler sanılanın aksine Hristiyanları ve Hz.İsa’yı da hiç sevmezler.

 

Sayin Sarigol,

 

Burada ben dahil "yahudi dinlerini" savunan varmi? Yok. Peki onlarin dinleri hakkinda yaptiginiz elestirmeleri niye Islam dininde tanimiyorsunuz?

 

Size gore Yahudiler kendi dinlerini daha ustun goruyorlar. Yani size gore insanin kendi dinlerini ustun gorup digerlerini hor gormek iyi bir sey degil, demek istiyorsunuz. Peki, size gore ... Islam dini ne yapiyor? kendisini en ustun olarak tanitmiyormu? Diger dinleri hor gormuyormu? Islam dininde, gayri Muslumlere ne denilir? Bana soyleyin. Ben unuttum!!!!

 

Tevekkeli degil, biribirimizi hic anlamiyoruz. Biz baska gezegenlerde yasiyoruz galiba!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Guzel nutuk. Fakat manasiz!

 

Bu haritaya bakin:

 

Bu araplarin bulundugu toprakla onlara yetmiyormus gibi, yahudilerin bir devlet olmasin diye, onlara savas acmaya, onlari yok etme zihniyetine de lanet olsun diyebilirmisin? Yahudilerin 'lanet olmus bir kavim" diyenlere de lanet olsun diyebilirmisin? Yoksa insanligini yalniz tek yondenmi gorebiliyormusun?

 

Masum insanlarin olmemesini istemek ve bunun ozerine nutuk vermek sacma, bilhassa bu savasin nedenlerine gozlerinizi kapatmakla....

 

Kim isterki masum ölsun, kardesim?

 

 

Objektif değilsiniz, taraf tutuyorsunuz, olaylara bakış açınız tek bir yönden ve sınırlı bir bakış açısı kullanıyorsunuz... Masum insanlarının ölmemesini istemek değil derdim, insanların sebebi her ne olursa olsun savaş denilen bir beladan dolayı ölmelerini istememek, nutuk vermiyorum, oyle bir kaygım da hiç olmadı, savaşın nedenlerine gözümü kapatan ben değilim sizsiniz çünkü yazdıklarınızdan anlaşılıyor ki siz haklı savaştan yanasınız dolayısıyla olaylara tek gözünüz kapalı tek gözünüz açık bakıyorsunuz.... Yanılsamalarınız da ondan aslında...

 

Kim ister ki masum insanlar ölsün diye sormuşsunuz, benim istemediğim çok açık ortada... Bu soruyu bana degil bir de kendinize sormanızı tavsiye edeceğim...

 

"Savaş insanlık suçudur, Gazze'de bir insanlık suçu işlenmektedir" diyorum, "Siz ise Yahudiler lanetli bir kavimdir diyenleri de lanetleyebilir misiniz" diyorsunuz.. Ben anya diyorum, siz Konya anlıyorsunuz... Savaş diyorum savaş, insanlık suçudur, ben savaşı lanetliyorum, siz ise Müslümanları...

 

Yahudilere lanetli bir kavim diyenleri lanetleme meselesine gelince, gerekirse tabii ki çekinmeden lanetlerim ama İsrail Filistin mevzusuna sadece Müslüman Yahudi davası diye bakmıyorum ki bu olayların sadece bir yuzudur... Üstelik bu davada şu anda lanetlenmesi gerekenler "Yahudilere lanetli bir kavimdir diyenler" değil de "Gazze'de yaşanılanlar" olduğu halde bunu bana "Yahudilere lanetli diyenleri lanetleyebilir misiniz" diye soracak kadar olaylardan kopuk olduğunuzu da görmezden gelemeyeceğim...

 

Siz bana bir harita göndermişsiniz, buyrun bir de şu haritaya bakın Sayın Süheyla...

 

arab_israel_war_1948-1949_map_2.jpg

 

Burada israil'in gasp ettiği toprakları görebilmişsinizdir sanırım... Gazze şeridi ise sizin gondermiş olduğunuz Kocaaaamaaaan Arap yarımadası haritasındaki miniciiik İsrail toprakları gibi minicik bir bölge aslında... Ve üzerlerine sürekli bombalar yağıyor, İsrail'in ambargosu altında tutularak, her türlü yardım bu bölgeden esirgeniyor, yani bir nevi oradaki insanlar ölüme terk ediliyor, yani bir nevi soykırım yapılmaya çalışılıyor yani bir nevi oradaki insanların insanlıkları yok sayılıp, yaşam hakları ellerinden alınıyor... Ve siz hala Yahudi davasındasınız... Olay Yahudi meselesi mi sizce sadece sayın Süheyla? Bu kadar mı dar bir açıyla yapıyorsunuz gözlemlerinizi... O halde size diyecek çok da fazla sözüm yoktur...

 

beni yanlış değerlendirmenize mahal vermemek için size bir kısa not:

 

Ben inancı olan bir insan değilim, o yüzden insanları inançlarına göre ayırt etmem... Yahudi, Müslüman, Hristiyan farketmez benim için... İnsaniyettir önemli olan... iyi ki de inançlarım yok, iyiki de Müslümanım veya Yahudiyim ya da Hristiyanım demiyorum çünkü bunları dediğim anda olaylara bakış açım insani boyuttan çıkıp belki de sizin yaptığınız gibi dini boyutlara kayabilecekti...

 

Sonuç olarak anlaşılan şudur ki konuyla daha fazla uğraşmamın bir mantığı yoktur... Kısır döngüler ve dar bakış açıları son derece zor aşılır, tartışmak manasızdır, bir adım ileri gidemezsiniz...

,

Size iyi tartışmalar ve saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

beni yanlış değerlendirmenize mahal vermemek için size bir kısa not:

 

Ben inancı olan bir insan değilim, o yüzden insanları inançlarına göre ayırt etmem... Yahudi, Müslüman, Hristiyan farketmez benim için... İnsaniyettir önemli olan... iyi ki de inançlarım yok, iyiki de Müslümanım veya Yahudiyim ya da Hristiyanım demiyorum çünkü bunları dediğim anda olaylara bakış açım insani boyuttan çıkıp belki de sizin yaptığınız gibi dini boyutlara kayabilecekti...

 

 

Niye Savas oluyor diye sorarsaniz, bu Filistinli Arap zihniyetini inkar edemezsiniz:

 

Hamasin Charterindaki prensiplerden biri budur.

 

"Israel will exist and will continue to exist until Islam will obliterate it, just as it obliterated others before it"

 

Bunun manasi :

 

"Islam Israil'i haritadan silecektir, yok edecektir, ondan once gelenleri yok ettigi gibi "

 

 

 

Niye Masum Insanlarin öldügünü anlamak icin bunu bilmeniz gerekir:

Hamas Televizyonundan alinmis:

----------------

 

Fathi Hamad

Hamas, Filistin

Al-Aksa TV(Hamas), 29 Subat, 2008

 

 

Filistin Halki icin, ölüm bir endüstri olmustur

Bu alanda Kadinlar ileride, butun Filistin Halki oldugu gibi:

Yaslilar ileride, Cihad savaşçılarida ustundur

Ve çocuklarda ustundur

 

Dolayisiyle, (Filistinliler) Kadinlar ve çocuklara dayanarak bir insan kalkani yapmislardir

Yaslilar ve Cihad savaşçılari Siyonist bombalarina

Sanki Siyonist Dusmanlarina diyorlarki:

“Siz hayati istediginiz kadar biz de ölümü isteriz”

 

----------------

 

Yukarda goruldugu gibi bir taraftan Araplar savasi durdurmak istemiyorlar, ve ayni zamanda masum cocuklarini kurban etmek istiyorlar .... ISTE Neticeyi goruyorsunuz Televisyonda.... Araplarin istedigi bu.Savas zihniyetini lanet edecekseniz, bu Islam dininin kalplerini korleten zihniyeti lanet etmek lazim. Araplarin icindeki nefretin, kendi cocuklarina olan sevgilerinden daha fazla olmasini lanet etmek lazim.

 

Baska ne beklersinizki Israil den? Araplara izin verip ve araplarin gelip Yahudilerin hepsini oldursunler yolunu siz tercih mi edersiniz? Cunku baska bir sey dediginiz yok. Yalniz masum insanlarin olmesinden bahsediyorsunuz. Sanki, bu bir çözümdür!!!! Oysa, duygusal, heyecanlı bir yorumdan baska bir sey degildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada israil'in gasp ettiği toprakları görebilmişsinizdir sanırım... Gazze şeridi ise sizin gondermiş olduğunuz Kocaaaamaaaan Arap yarımadası haritasındaki miniciiik İsrail toprakları gibi minicik bir bölge aslında...

 

Size baska birine anlattigim ayni hikayeyi anlatirim:

 

"Bir genc oglan anne ve babasini katledip, sonra Polis tarafindan yakalanır. Mahkemeye gelince, Hakim onunde; Bu genc oglan Hakimden "Merhamet" ister ve verdigi sebep "Yetim kalmış"."

 

Bu sizin mantik dusunceniz. Benim degil. 1967 Yilinda, niye bir kac Arap ulkeleri bir araya gelip Israile saldirdilar? Israili yok etmek icin. Savasi kaybettiler. Topraklarini kaybettiler. Savas acinca birisi toprak kazanir, birisi toprak kaybeder. Araplarin baslattigi 1967 savas'in sucu nu Israile veriyorsunuz, cunku Israilin sucu Savasi kazandi diye!

 

Bu haritanin manasi nedir? Sacma. Israil, 1967 de SINAI colunude almisti. Fakat Enver Sadat ile yaptigi anlasma sonunda, baris oldu. Sinai colunu tekrar geri verdi MISIR devletine. Sizin bu yazilariniz cok mantiksiz! Diger araplar baris istiyormu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Guzel nutuk. Fakat manasiz!

 

Bu haritaya bakin:

Bu araplarin bulundugu toprakla onlara yetmiyormus gibi, yahudilerin bir devlet olmasin diye, onlara savas acmaya, onlari yok etme zihniyetine de lanet olsun diyebilirmisin? Yahudilerin 'lanet olmus bir kavim" diyenlere de lanet olsun diyebilirmisin? Yoksa insanligini yalniz tek yondenmi gorebiliyormusun?

 

Masum insanlarin olmemesini istemek ve bunun ozerine nutuk vermek sacma, bilhassa bu savasin nedenlerine gozlerinizi kapatmakla....

 

Kim isterki masum ölsun, kardesim?

Haritaya baktim bende cok etkilendim :lol: koskocaman Amerikan kitasinda ufacik ABD

 

birde dünya haritasina bak!

 

birde becerdiklerine..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuda benim son sozum:

 

 

Ocak 2008: 3, 4, 9, 10, 13, 15, 18, 23

Subat 2008: 5, 27, 29

Mart 2008: 1, 13, 19, 20

Nisan 2008: 17, 18, 21, 29, 30

Mayis 2008: 1, 6, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 18, 19, 24, 31

Haziran 2008: 2, 5, 8, 10, 11, 12, 16, 17, 18, 19, 23, 24, 26, 27, 28, 30

Temmuz 2008: 2, 7, 8, 10

Kasim 2008: 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27

Aralik 2008: 3, 6, 7, 12, 16, 17, 21, 22, 24

 

Yukardakı günlerde 2008 yil boyunca, Hamas hukumeti, Israile Rocketler ve hava mermileri atti, sivil evleri ve insanları vurdu. Bunlari gazetelerinizde okudunuzmu? Televizyonda seyrettinizmi

 

Eminim duymadiniz. çünkü "Turk Medyasi" biliyor, sizlerin ne çesit haberler istediginizi. Istediginizi size sunuyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Süheyla,

 

Yazmayayım diyorum yine yazdırıyorsunuz, asıl sizin yazdıklarınız mantıksız, çıkarın artık dilinizin altındaki baklayı, ne demek istediğinizi açık açık soyleyin... Benim dediklerime inanamıyorsunuz cunku benim kadar net değilsiniz... Duygusal veya heyecanlı değilim aksine cok sakinim ama anlamıyorsunuz... Anlayamıyorsunuz çok ilginç... Yani ben desem ki şimdi sizin gibi Yahudiler haklı, Müslümanlar bilmemne o zaman duygusal değil mantıklı olacağım öyle mi? Böyle tartışılmaz, sizinle daha önce bir kere daha tartışmıştım, o zaman da anlamıştım sizinle tartışmanın anlamsız olduğunu aynı hataya yine dustum, bu sondur gerçekten...

 

 

Bu sizin mantik dusunceniz. Benim degil. 1967 Yilinda, niye bir kac Arap ulkeleri bir araya gelip Israile saldirdilar? Israili yok etmek icin. Savasi kaybettiler. Topraklarini kaybettiler. Savas acinca birisi toprak kazanir, birisi toprak kaybeder. Araplarin baslattigi 1967 savas'in sucu nu Israile veriyorsunuz, cunku Israilin sucu Savasi kazandi diye!

 

Arap ülkeleri şu sebepten İsrail'e saldırırlar;

 

Siz biliyorsunuz gerçi o yuzden ben uzatmadan kısaca anlatayım. I. Dünya Savaşı sonunda Filistin İngilizler'în mandasına verilir. Hagannah adlı gizli bir teşkilatın organize ettiği Filistin'e sürekli kaçak yahudi girişleri vardır ve İngilizler bile bunu önleyememektedir. Öyle ki İngiliz askerleri bu kaçak girişleri önlemek için Yahudilerle silahlı çatışmalara girişmiştir. İngiltere artık bu sorunla uğraşmak istemediğinden bu sorunu 2 Nisan 1947'de BM'ye götürdü. Sorunu çözmek çin özel bir komisyon kuruldu. Aynı zamanda Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan BM'ye başvurarak "Filistin'in bağımsızlığının ilanını" istedi.

 

Komisyon sonunda bir rapor çıkardı ve bu rapora göre Filistin'in bağımsızlığı onaylandı lakin bu bağımsızlık şu şekilde oldu. Filistin Araplarla Yahudiler arasında taksim edildi ve Filistin'de kurulacak Yahudi ve Arap devletleri arasında bir ekonomik birlik kurulmasına aynı zamanda Kutsal Kudüs şehrinin de milletlerarası statüye sahip olmasına karar verildi... İngiltere bu karar üzerine askerlerini geri çekti. Araplar karara karşı çıktı... Amerika kararı onayladığı halde Arapların karşı cıkmasının ardından onayladığı karardan vazgeçip, Filistin'in BM vesayeti altına verilmesini istedi. Bu arada Filistin toprakları üzerinde İsrail resmen kuruldu. Sonra savaşlar ardından kendisine verilen topraklardan daha fazlasına sahip olan israilliler vs vs. Bu arada dönen dolapları, siyonizm ve gibi işin lagalugasını geciyorum sayın Süheyla....

 

Siizn okuduğunuz tarihi kaynaklar bu olayı nasıl anlatıyor çok merak ettim... israil Arap toprakları uzerine kuruluyor, Ortadoğu zaten jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok önemli bir bölge ve burada böyle bir durumda bu savaşın çıkması gözardı edilemezdi... Belki de hepsi Yahudiler uzerine oynanmış bir oyundur hıı? İlginç... İsrail belki de başka topraklar uzerinde kurulmuş olsaydı bu savaşlar olmayacaktı, neden acaba özellikle burası? Bunları da dusunun biraz.. Neyse ben gider... Hadi hoşçakalın..

 

Size mantıklı hayatınızda ve mantıklı dusuncelerinizle başarılar diliyorum, ben cok sakinim sanıyordum ama değilim evet doğru ben çok duygusal ve heyecanlı biriyim... İyi ki de öyleyim... Aksi takdirde sizin gibi dusunmek zorunda kalacaktım, Ne acııııı... -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gazze kan gölü, yok olan hayatlar, içlerinde yeni doğmuş cocuklar, kadınlar, yaşlılar, vurulan hastaneler,vurulan ambulanslar insanı insanlığından utandıran bir vahşet ve bitmek bilmeyen insanlığı hedef alan sınırsız bir kin...Kıyamet'i yaşıyor Filistin, insan elinden bir milletten...Televizyonlardan izliyoruz bir vahşeti, ölümlerin rol olmadığı doksan dakkada bitmeyen bir filmi.Bunun adı ne?Bu bir savaş mı?Bu öldürülmemek için çoluk çocuk demeden uygulanan bir vahşeti makul göstermek mi?Kim suçlu kim?Filistin mi, İsrail mi?Hangi safta yer alıp da akan kana parçalanan küçük bedenlere ağlamadan bakabileceğiz ve hak ettiler diyebileceğiz.Savaştır ölüm normaldir deyip geçiştirebileceğiz hangi vicdan söyletir bunu insana?Hamas'ı mı hoş göreceğiz İsrail'i mi?Hangisinin yaptığı hangi vicdan terazisinde rahatlatır insanı?Bu nasıl bir savaştır da ölüm bir pazarda canlı bir bombayla geliyor insanın başına, bu nasıl bir savaştır da bombalar yağıyor masum insanların başına?Bu nasıl savaştır da insan haklarının bekçileri susuyor, gözlerini kapatıyor gözümüzün önündeki vahşete?

 

Ne Hamas'ın masum insanlara yaptığı sığar vicdana ne de İsrail'in kustuğu kin son verdiği hayatlar, tepkisiz kalır vicdanda.Ben bir Müslüman'ım bir insanı suçsuz yere öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir düsturuyla bakıyorum hayata.Ölümün de öldürmenin de imani, ahlaki ilkeleri var inancımda benim inancımın dışında dünyada da.Masum bir çocuğu,kadını,yaşlıyı hunharca katleden bir anlayış özünde insan olmayan bir vicdandan çıkar ancak.Hangi anlayış olursa olsun ortak olan insan olmak , asgari ölçüde de olsa her insanın vicdanı olması.Yazık savaşlar vicdanımızı da vurmuş, katletmiş...

 

Haksız yere kan dökenler kendi kanlarında boğulacaklar gün gelecek...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Artık anlaşılıyor ki bundan sonraki hiç bir gün, o günün dünü gibi olmayacak. İnsan olan empati yapmasını bilmelidir. Ben oturduğum mahalleye bir F16 dan atılan bir bombanın düşmesinin ne kadar korkunç bir şey olduğunu düşünmeye çalışıyorum.

 

Yaşanan korkunç bir trajedi. Hiç bir halk bunu haketmez. Üstelik savaş daha yeni başlıyor. Güney Lübnan trajedisinin aynısı tekrarlanacak. Fakat zavallı Filistinlileri kurtlar sofrasına atan, ateşe süren bu radikal dinci örgütler, hâlen İsrail'in Lübnan'da hezimete uğradığı yalanını ısrarla savunuyorlar. İsrail artık hiç bir yeri işgal amacıyla hareket etmiyor. İsrail caydırıcı cezalandırma yöntemini izliyor. Bu nefreti daha körüklüyor ama, yapabileceği başka hiç bir şey yoktur. İsrail çok daha büyük şiddetlere de başvurabilir. Her varlık, varlığına kastedenlere elinden gelen zararı verir.

 

Lübnan'da ne hezimeti yaşadı İsrail, bu yalanı nasıl söylüyorlar anlamıyorum. Değil evleri, bahçe duvarlarını bile dümdüz etti, köyleri haritadan sildi yahu, elini kolunu sallaya sallaya yaptı bunu, ne hezimeti? İşini bitirip yeterince cezalandırdığını düşündüğünde de çekti gitti, direndiler de mi kovdular? Kalmak, yerleşmek için mi gelmişti? Alakası yok. Yapacağını yapmıştı, bahçe duvarı bile bırakmadıktan, köyleri haritadan sildikten sonra daha ne yapsaydı? Hezimete uğradı dedirtmemek için kimyasal mı atsaydı, nükleeer mi, hangisini beğenirlerdi acaba? Köyler yetmez, şehirleri mi silsin haritadan? O zaman daha bir iştiyakla mı İsrail şöyle böyle olsun diye slogan atıp içlerini döküp rahatlayacak bu radikaller?

 

Bu dünya, bu insanlık nereye götürülmeye çalışılıyor? Yani şimdi bir toplum tarihin başlangıcından beri yaşadığı topraklarda yaşamasın, ya ölsün toptan, ya Alaska mı nereye gidecekse gitsin diye çekiliyor bu acılar öyle mi?

 

Bu acı, bu nefret hiç bitmeyecek. Bu iş bir kısır döngüye çoktan girmiştir. Sevinin bütün Yahudi, Hristiyan, Müslüman dogmatikler, özlediğiniz kıyamet yaklaşıyor, sevinin, erin muradınıza...

 

İnsan türünün aklını başına alması için bir sert tokat daha yemesi gerekecek gibi gözüküyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Süheyla,

 

 

...

 

Siizn okuduğunuz tarihi kaynaklar bu olayı nasıl anlatıyor çok merak ettim... israil Arap toprakları uzerine kuruluyor, Ortadoğu zaten jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok önemli bir bölge ve burada böyle bir durumda bu savaşın çıkması gözardı edilemezdi... Belki de hepsi Yahudiler uzerine oynanmış bir oyundur hıı? İlginç... İsrail belki de başka topraklar uzerinde kurulmuş olsaydı bu savaşlar olmayacaktı, neden acaba özellikle burası? Bunları da dusunun biraz.. Neyse ben gider... Hadi hoşçakalın..

 

Size mantıklı hayatınızda ve mantıklı dusuncelerinizle başarılar diliyorum, ben cok sakinim sanıyordum ama değilim evet doğru ben çok duygusal ve heyecanlı biriyim... İyi ki de öyleyim... Aksi takdirde sizin gibi dusunmek zorunda kalacaktım, Ne acııııı... -_-

 

Sevgili Kardesim, biz biribirimize mantiksiz diyoruz. Bu biraz gulunc oluyor. Ben artik o ifadeyi kulanmak istemem sizin icin. Benim kanaatimde, su bir belliki, biz degisik kaynaklardan bilgiler aliyoruz. Benim okudugum kaynaklara gore tarih budur ... buyrun:

 

1917-1922:

Turkiye savasi kaybetti. 1916’da , “Sykes-Picot Anlasmasi” altinda, Lubnan ve Suriye Fransa mandasına girdi, ve Filistin (bugunku “Urdun”, Israil ve Batı Şeria” ) İngilizler'în mandasına girdi dediginiz gibi.

 

Yahudiler bu topraklarda asirlardir yasayan diger yahudilerin yasadigi yerlere gocmen olarak 1880 lerde basladilar. 1880 yillarindaki ilk gocmenler, bu topraklari tarim ettiler, temizlediler, bitkiler ektiler, Israil’in bir devlet olarak kurulmasini hayal ederek cok calistilar. Bilhassa 1880 yillarinda baslayarak. Bu konuda, Yahudi gocmenligi, bir cok kitaplar var. Kaynaklar var. Bu yahudiler, araplari hic “yok etme” maksatlariyla calismadilar. Yalniz kendi devletlerini kurmak icin.

 

1923-1947:

1923 yilinda, Ingilizler “Filistin” topraklarinin %75 bolup ve buyuk kismini araplara verdiler. Bu %75 topraklarinda, Araplarin “Filistin Arap” devleti kursunlar diye. Bu devlet kuruldu ve onun adi “Trans-Jordan” oldu. Yani “Trans-Urdun”. Trans kelimesinden kast olanda, Urdun nehrinin karsisinda oldugundan dolayi idi. Bu topraklar “Emir Abdullah” a verilmisti.

 

Geriye kalan %25 Filistin Topraklarida yahudilere verilecekti. Bu topraklarda Urdun nehrinin batisinda olan topraklardi.

 

Fakat topraklari “paylasmak” istemiyen Araplar, sona ermeyen savaslarla Yahudi gocmenlere saldirilar yaptilar. En korkunclardan biri “ Hebron Katliami” ve digeri de 1936-1939 yillarinda olan “Arab Baskaldirisi” idi. Ingilizler pek bu catismalara aldiris etmediler. Bu zamanlar, orta doguda kesfedilen “Petrol” dolayisyle, Ingilizler bu Arap saldirilarina goz yumdular.

 

Mamafih, bunu anlayan Yahudiler, Araplarla savasmak zorunda oldugunu ve ayni zamanda Ingilizleri ortadan cikarmak lazim oldugunu gorduler.

 

Birlesmis Milletler Plan 181

29 Ekim, 1947

 

Filistinli Yahudiler araplara karsi savunmak icin organize oldular. Bu organizenin adi “Hagana” … Iste bu organize olmus grup, bugunku Israil Savunma Kuvvetlerinin baslangici olmustu. Bunun yaninda, “Irgun” diye bir yeraltı, gizli cete kurulmustu. Bu cetenin maksadi sadece Araplarla degilde , “Ingilizlerle” de savasmakti. Bu cetenin lideri “Menachem Begin” idi… 1977 yilinda Israil Basbakani olan insan. Iste bu insani tenkit eden cok oldu. Bazi Yahudilerde onu tenkit etti. Bildiginiz gibi Albert Einstein New York Times gazetesine yazip, bu insani tenkit etti.

 

1947 de Birlesmis Milletler Plan 181 onerisi yapildi. Trans-Urdun Devletinin aldigi %75 Filistin topraklarindan sonra, geriye kalan %25 topraklarini tekrar Yahudler ve Araplar arasinda bolmeyi oneri yapildi. Yahudler icin bir devlet olsun diye. Ikinci bir Filistin Arap Devleti olsun diye. Yahudiler kabul ettiler. Araplar itiraz etti. Kabul etmediler. Araplar Filistinin batisini ve dogusunu istediler, yani %100.

 

14 Mayis, 1948 de Yahudiler, kendi devletlerini resmen ilan ettiler.

1948-1949 Savaslari:

 

15 Mayis, 1948 de Araplar (Misir, Urdun, Suriye, Lubnan, Suudi Arabistan, Irak, ve yemen) Israile saldirdilar. Israili isgal ettiler. Arap Isgalciler, Israil sinirlari icinde yasayan Araplara evlerinden cikin, disari goc edin, onlar Yahudileri tamamen oldurdukten sonra, tekrar donebilirler diye … Bu Israil icinde yasayan Araplar(belki %70) , yahudilerle hic kavga bile yapmadan, evlerini terkedip, yakinda ki ulkelere gittiler (Yahudiler katliam olduktan sonra, tekrar geri donmek umuduyla)…. Filistin Arap gocmenligi bu sekilde basladi.

 

Bu savas neticesinde:

 

- Israil Devleti halan ayakta idi. Yok Olmadi

- Batı Şeria topraklari Urdun'un kontrolu altina gecti.

- Misir Devleti Gazze'yi kontrol etti

- Trans-Urdun Devleti "Batı Şeria, ve Kudus" u kontrol etti.

- Trans-Urdun Devleti , nehrin iki tarafinda oldugu icin adini degistirdi, ve sadece "Urdun" oldu.

- Orijinal Filistin Topraklari %85 Arap oldu. ... sonra gordugumuz gibi buda yetmedi Araplara.

 

1949-67

 

Bu yillarda, Batı Şeria, Gaza %100 Araplarin kontrolu altinda idi (Urdun ve Misir). Burada yasayan filistinli Araplara niye bir devlet kurmadilar?

 

Sayin Gloria, Israile Saldiran Araplar, 1948de 1956da, 1967de, 1968de, and 1973de .... amaclari "Filistinli araplara" yurt bulmak degildi. Bu hic bir zaman araplar icin bir amac olmamistir. Onlarin Amaclari Israili yok etmekti. Bilmeyebilirsinizki, Israilde yasayan ve mesut olan bir cok araplar var, bu araplar Israil Vatandaslari ve bunlarin bir kac tanesi Israil "Knesset" Hukumet Meclisinde milletvekilleridirler. Iste bu Israil. Icindeki nufusunda, Araplar ve Yahudiler ayni hakta yasarlar. Bir cok Islam ulkelerinde, yahudiler halan "Cizye" vergisi verirler hukumete. Iste bu ISLAM.

 

Not: Bu cevabi ben size yazmak istedim.. (son olarak)... benim en yakin arkadasimin ismide "Gloria", o yuzden size biraz sempati duydum. neyse...

 

Hosca Kal

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Lübnan'da ne hezimeti yaşadı İsrail, bu yalanı nasıl söylüyorlar anlamıyorum. Değil evleri, bahçe duvarlarını bile dümdüz etti, köyleri haritadan sildi yahu, elini kolunu sallaya sallaya yaptı bunu, ne hezimeti? İşini bitirip yeterince cezalandırdığını düşündüğünde de çekti gitti, direndiler de mi kovdular? Kalmak, yerleşmek için mi gelmişti? Alakası yok. Yapacağını yapmıştı, bahçe duvarı bile bırakmadıktan, köyleri haritadan sildikten sonra daha ne yapsaydı? Hezimete uğradı dedirtmemek için kimyasal mı atsaydı, nükleeer mi, hangisini beğenirlerdi acaba? Köyler yetmez, şehirleri mi silsin haritadan? O zaman daha bir iştiyakla mı İsrail şöyle böyle olsun diye slogan atıp içlerini döküp rahatlayacak bu radikaller?

 

Arkadaşım sen askerlik yapmadın mı ? Zira böyle konuşan birinin bırakalım askerlik yapmayı. Sinema filmi seviyesinde dahi savaş bilgisi olmaması gerekir. Yok sen diyorsan ki İsrail Lübnan'a köyleri haritan silmek için, bahçe duvarlarını yıkmak için girdi. O zaman derimki haklısın hezimete uğramadı ve zaferle ayrıldı.

 

İsrail gibi güçlü bir orduya sahip devletin. Lübnan gibi muteber bir ordusu ve hava savunma sistemi olmayan ülkeye saldırıp, köyleri haritadan silmesi, sivilleri vurması, binaları yıkması, bahçeleri yıkması zafer ve başarı mıdır ?

 

Şu mantığa bakar mısınız ?

 

İsrail, Lübnan'a Hizbullah'ı yok etmek en azından ağır bir darbe vurmak için girmiştir. Hiçbir amacına ulaşamamış. Hizbullah karşısında 160 kayıp vermiş. Tamda senin "zafer" olarak lanse ettiğin gibi, evleri, köyler, bahçe duvarları bombalamış. Ve Lübnan'dan çekilmek zorunda kalmıştır. Hizbullah ise savaşın sonunda iki kat daha güçlenerek çıkmış. Lübnan'da iktidara ortak olmuştur.

 

İsrail'in Lübnan'da hezimete uğradığını söyleyen herkesten önce İsrail'in kendisidir. Genelkurmay başkanı istifa etmiş. Savunma bakanı ve Başbakan yoğun istifa baskısına maruz kalmış. Olmert'in emriyle Lübnan savaşıyla ilgili hazırlanan raporda . Savaş ciddi hata ve yanlışlıklar dolu bir operasyon olarak tanımlanmıştır.

 

Savaşın bilançosu ;

 

Lübnan tarafı; Hizbullaha göre 90 militan, İsrail'e göre 400 militan. Hizbullah düşük gösteriyor , İsrail abartıyor desek hadi 300 militan. 1109 sivil.

 

İsrail tarafının kayıpları; İsrail'in verilerine göre 116 asker, 43 sivil...

 

Ortadoğunun en güçlü ordusuna sahip İsrail Lübnan'da 400 (İsrail'in rakamlarına göre ) militan 1109 sivil öldürmüştür.

 

Hizbullah 116 İsrail askeri 43 sivil öldürmüştür (İsrail rakamlarına göre)

 

Bu rakamlar İsrail için gerçek bir askeri hezimettir. İsrail'in propaganda dahil rakamlarını kabul etsek bile. Son teknoloji silahlar ve imkanlarla donatılmış ordusuyla, Hizbullah'ın karşısında verdiği kayıp ve Hizbullah'a verdiği zarar. Yenilgidir. Hizbullah savaş boyunca İsrail şehirlerine 3709 füze fırlatmıştır. Ve İsrail'in Lübnan'da olmasına rağmen buna engel olamaması hezimettir.

 

Sivil halkın üzerine bomba yağdırıp katletmek ise. Askeri başarı değildir. Lübnan Savaşı sonrası İsrail ordusunda Genel Kurmay başkanı istifa etmiş. Savaşta komutanlık yapan bir çok üst rütbeli subay görevden alınmış. Koalisyon çatlamıştır. Lübnan tarafında ise, İsrail'in hedefi olan Hizbullah gücünü ikiye katlamış. Ve Lübnan'da iktidar ortağı olmuştur.

Lübnan savaşı başta İsrail kamuoyu ve İsrail devleti tarafından büyük bir hezimet olarak kabul edilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuda benim son sozum:

 

 

Ocak 2008: 3, 4, 9, 10, 13, 15, 18, 23

Subat 2008: 5, 27, 29

Mart 2008: 1, 13, 19, 20

Nisan 2008: 17, 18, 21, 29, 30

Mayis 2008: 1, 6, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 18, 19, 24, 31

Haziran 2008: 2, 5, 8, 10, 11, 12, 16, 17, 18, 19, 23, 24, 26, 27, 28, 30

Temmuz 2008: 2, 7, 8, 10

Kasim 2008: 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27

Aralik 2008: 3, 6, 7, 12, 16, 17, 21, 22, 24

 

Yukardakı günlerde 2008 yil boyunca, Hamas hukumeti, Israile Rocketler ve hava mermileri atti, sivil evleri ve insanları vurdu. Bunlari gazetelerinizde okudunuzmu? Televizyonda seyrettinizmi

 

Eminim duymadiniz. çünkü "Turk Medyasi" biliyor, sizlerin ne çesit haberler istediginizi. Istediginizi size sunuyor.

 

Şimdi Yalanlar ve gerçekler ;

 

Hamas Ateşkes boyunca İsrail'e tek bir roket dahi atmamıştır. İsrail tarafına ara sıra roket atan küçük siyasi grupları engellemiş. Tutuklamalar yapmıştır.

 

İsrail Ateşkes boyunca, Ateşkesi tam 195 kere ihlal etmiştir.

 

İsrail Gazze'ye iki yıldır, gıda, ilaç, benzin, elektirik vs. Tüm temel insani ihtiyaç malzemesinin girişini engellemiş Gazzelileri açlıktan duvarları yıkıp mısıra zorla girecek bir hale getirmiştir. Gazze'de ameliyatlarda sargı bezi yerine kesilmiş çarşaflarla doktorlar ameliyat yapmıştır.

 

İsrail'in ateşkesten anladığı ve Hamas'a dayattığı. Kendisinin istediği zaman bombardıman yapıp Filistin'lileri öldürmesi. Hamas'ın ise hiçbir şekilde karşılık vermemesidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Artık anlaşılıyor ki bundan sonraki hiç bir gün, o günün dünü gibi olmayacak. İnsan olan empati yapmasını bilmelidir. Ben oturduğum mahalleye bir F16 dan atılan bir bombanın düşmesinin ne kadar korkunç bir şey olduğunu düşünmeye çalışıyorum.

.

.

.

 

İnsan türünün aklını başına alması için bir sert tokat daha yemesi gerekecek gibi gözüküyor.

 

Bence bunları bırakında. İsrail'in girişeceği katliamlar için kılıf ve mazeret hazırlamaya şimdiden başlayın. Sonra sıkıntı çekmezsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Israil'in yaptigi katliam soykirimdir.Bu soykirim tüm dünya ülkelerinin gözlerinin önünde cereyan etmektedir.Sözde soykirim yalanlari ile bir ulusu suclayan sahte insan haklari savunuculari Israil'in yaptigi soykirima seyirci kalmakla gercek yüzlerini göstermislerdir.BM'nin bir Yahudi enstrümani olduguda bir kez daha onaylanmis oldu böylelikle.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan'ın barış planı

israil gazetesine göre Mehmetçik, Gazze’de barış gücü olacak!..

GAZZE’YE yönelik İsrail operasyonunu durdurmak ve iki taraf arasında ateşkesi sağlamak için Ortadoğu ülkeleri arasında mekik diplomasisi yürüten Türkiye’nin 2 aşamalı bir barış planını Filistin sorununda arabulucu ülkelere sunduğu ortaya çıktı. Haaretz gazetesi Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan ziyaretleri sırasında bu üç ülkenin liderlerine sunduğu barış planını yazdı. Türkiye, Gazze için kalıcı bir çözümün, sadece Hamas ile İsrail arasında bir anlaşma değil, Arapların da barıştırılmasından geçtiğini savunuyor. Buna göre barış planı şöyle yürütülecek:

 

İLK ADIM: Ateşkes sağlanacak...

 

Planın ilk aşamasında Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün ortak girişimleriyle Hamas ve İsrail arasında çatışmalara son verecek bir ateşkes sağlanacak. İsrail’in Gazze’yi tekrar Hamas’a teslim etme niyetinde olmaması göz önünde bulundurularak buraya Lübnan’daki UNIFIL benzeri bir barış gücü yerleştirilecek. Barış gücü askerleri içinde Mehmetçik de yer alacak.

 

2’NCİ ADIM: Düşmanlar barıştırılacak

 

İkinci aşamada ise Türkiye, S. Arabistan, Suriye ile Mısır arasında arabuluculuk yaparak Gazze’yi kontrol eden Hamas ile Batı Şeria’yı kontrol eden Abbas’ın El Fetih’i arasında barış için müzakereler yürütülmesini sağlayacak.

 

Haaretz’e göre Araplar arasındaki krizin üstesinden gelinmesi için Türkiye, iki aşamalı planını kabul ettirmeye çalışıyor. Ancak gazetenin yorumu, “Türk planı, çatışmalar için hemen bir çözüm öneremeyen uzak bir vizyon gibi görünüyor” şeklinde oldu. vatan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şöyle bir geriye dönüp bakalım.

 

Bilindiği gibi mevcut hükümet Bakanlar Kurulu kararıyla Lübnana’a asker gönderme kararı almış ve bu kararını meclis gündemine taşımıştır.

 

AKP iktidarının Mehmetçiği göndermek istediği bugünkü Lübnan:

 

1- Çok sayıda dini, mezhepsel ve etnik grubun kırılgan bir koalisyonu olup, her grubun bölge üzerinde hesabı olan ülkelerin desteğine sahip silahlı gücü vardır.

 

2- Bu yapıdaki Lübnan’ın uluslar arası standartta bir ordusu yoktur. Böyle bir ordudan ülkenin herhangi bir bölgesini kontrol etmesi beklenemez.

 

3-Bilindiği gibi Lübnan’da etkin bir Ermeni nüfus vardır. Bundan dolayı Lübnan Sözde Ermeni Soykırımını tanıyan ilk ülkedir. Onlarca masum diplomatımızı katleden ve PKK’nın kanlı rahmi olan Ermeni Terör Örgütü ASALA’nın kuruluş yeridir.

 

4-Lübnan, bölgeye menfaatleri doğrultusunda yeniden şekil vermek isteyen AB,ABD-İsrail ile İran, Suriye – Hizbullah arasında yürütülen insanlık dışı savaşın yeni cephe ülkesidir.

 

Bu durumdaki Lübnan'a , İsrail’in insanlık dışı saldırıları karşısında hiçbir etkinlik gösteremeyen Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın aldığı 1701 sayılı karar, barışı gözetleyen değil çatışmayı da gerekli kılan bir İstikrar Gücünü tanımlamaktadır.

 

1701 sayılı BM kararın 11. maddesinde BM'nin Lübnan'la ilgili daha önce almış olduğu 1559 ve 1680 sayılı kararlara atıfta bulunulmaktadır. 1559 sayılı karar Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını... 1680 sayılı karar Lübnan ordusu dışındaki bütün silahlı güçlerin bölgeden çıkarılmasını öngörmektedir.

 

Bu durumda silah bırakmayacağını açıklamış olan Hizbullah'ı çatışmaya girmeden nasıl silahsızlandıracaksınız? Bölgeden nasıl çıkaracaksınız? Ricayla mı? Nasihatle mi?

 

Her an saldırabileceğini söyleyen İsrail’i nasıl durduracaksınız? Yalvararak mı? Savaşarak mı?

 

Bütün bunlara ek olarak.ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün iki hafta önce yaptığı basın toplantısında “1701 sayılı karar tamamıyla uygulandığında bunun Suriye ve İran için yenilgi olacağı açıktır” şeklindeki açıklaması Lübnan’da tezgahlanan olayların gerçek yüzünü bize açıkça ortaya koymaktadır.

 

Böyle bir fotoğrafta Türkiye’nin milli menfaati nerededir?

 

Yoksa “kayıt dışı politika” yapmayı alışkanlık haline getiren birileri Türk Milleti’nin haberi olmadan savaşan cephelerden birinin yanında olma kararı mı aldı?

 

Diğer taraftan, bu ülkede aralıksız her gün şehit cenazeleri kaldırılırken,

 

Irak’ın kuzeyinde beslenip eğitilen, donatılıp sevk edilen bölücü eşkıya saldırılarını kalleşçe sürdürürken,

 

Küresel emperyalizmin BOP’unun nihai hedefinde Türkiye’mizin bulunduğu ABD tarafından hazırlanan haritalarla açıkça ilan edilirken,

 

Sınırımızdaki kukla devlet projesi ete kemiğe bürünürken,

 

Türk Dayanışma Konseyi olarak bizler soruyoruz?

 

Binlerce yıllık Türk şehri Kerkük gözümüzün önünde aşiret ağalarına peşkeş çekilirken, Kahraman Türk Ordusu hangi gerçekçi ve haklı sebepten dolayı Kerkük’e değil de Lübnan’a gönderilmek isteniyor.?

 

Biz kendi Teröristlerimizi temizledik de sıra Hizbullah’a mı geldi?

 

Biz kendi evimizdeki yangını söndürdük de sıra Lübnan’daki yangına mı geldi?

 

Kendi topraklarımızda verdiğimiz şehitler az mı geldi ki şimdi sayılarını arttırmak için Lübnan bataklığına gidiyoruz?

 

 

Yoksa bu işin içinde başka hesaplar mı var?

 

Mevcut iktidar 1 Mart teskeresi’nde kızdırdığı güç merkezlerinin gönlünü mü kazanmak istiyor?

 

Bizler Türk Dayanışma Konseyi olarak diyoruz ki;

 

Türk Askeri şunun bunun projesinde kullanılacak Lejyoner değildir.

 

Türk Askeri ancak Türkiye’nin milli çıkarlarının emrindedir.

 

Türk Ordusu yabancıların menfaatinin değil Türk milletinin bekasının bekçisidir.

 

Türk Ordusu illa yurt dışına gidecekse adres bellidir:

 

Bu adres; KANDİL'dir, KERKÜK'tür,

 

Bilinmelidir ki;

 

 

Türk milletinin milli menfaatleri ancak Türkiye merkezli politikalarla sağlanabilir.

 

Türk milletinin desteklemediği bir karar milli vicdanda ciddi rahatsızlığa ve hayırsız sonuçların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.

 

Milli menfaatlere ve milli vicdana aykırı kararları alanları Necip Türk Milleti affetmeyecektir.

 

Henüz, barış gücünün görev şartları bile belli değilken iktidarın büyük bir telaşla adeta bir yerlere diyet ödeme gayretkeşliği içinde Lübnan bataklığına Mehmetçiği göndermeye kalkışması devlet ciddiyetine ve hükümet etme adabına uygun değildir

 

Anayasamıza göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkumandanı sıfatını da üzerinde taşıyan Sayın Cumhurbaşkanımız Necdet SEZER Beyefendinin Lübnan’a Türk askeri gönderilmesine karşı çıkan görüş ve tavrını destekliyoruz, Yüce Meclisimizin değerli Vekillerinin de vicdanlarının sesini dinleyerek bu tavır doğrultusunda karar vermelerini bekliyoruz. 02.09.2006

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şöyle bir geriye dönüp bakalım.

 

 

1701 sayılı karar

 

BM Güvenlik Konseyi nihayet bir metin üzerinde anlaştı ve önceki gece 1701 sayılı kararı onayladı.

Nihayet diyorum çünkü BM geç kaldı. Belki henüz tam farkında değiliz ama yitirilen süre ve içine düşülen acz durumu BM'nin güvenilirliğine ve etkinliğine ağır darbe indirdi. Somali, Bosna, Ruanda, Kosova, Darfur derken Lübnan, BM'nin kapsamlı bir reformdan geçirilmesinin gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu. Kendi personelinin öldürülmesini bile kınayamayan, 30 gün boyunca kendi ilkelerinin çiğnenmesine seyirci kalan, her gün sivillerin öldürüldüğü bir savaşa karşı ateşkes çağrısı yapamayan BM ya kendini yenileyecek ya da ağır ağır tıpkı öncülü Milletler Cemiyeti gibi tarihin çöp sepetini boylayacak.

Gelelim karara. Kısaca özetlemek gerekirse:

# Tüm çatışmalar duracak

# Ateşkes ilan edilecek

# Hizbullah, savaşı tetikleyen baskında kaçırdığı İsrail askerlerini derhal ve koşulsuz serbest bırakacak. Hizbullah'ın baskına gerekçe olarak gösterdiği İsrail hapishanelerindeki Lübnanlı esirlerin bırakılması ise zaman içinde halledilecek.

# Lübnan hükümeti Litani Nehri ile İsrail sınırı arasında kalan bölgeye asker (15 bin-30 bin) konuşlandıracak.

# Halihazırda aynı bölgede görev yapan 2 bin kişilik BM gücü 15 bin kişilik bir güce dönüştürülecek. Sorumluluk ve yetkisi de artırılacak. Hem Lübnan ordusunun güneyde hâkimiyeti sağlamasına yardım edecek hem de ateşkese uyulup uyulmadığını denetleyip uyulmasını sağlayacak.

# Lübnan ordusu ve BM gücünün Güney Lübnan'da konuşlandığı süreçte İsrail birlikleri de bölgeyi terk edecek.

# Hizbullah silahsızlandırılacak.

# Lübnan'a hükümetin bilgisi ve izni haricinde hiçbir silah sokulamayacak.

# Şeba çiftlikleri başta olmak üzere İsrail ile Lübnan arasındaki sınır anlaşmazlıkları giderilecek.

Lafı dolandırmadan söyleyeyim: Bu karar, Hizbullah'ı silahlı bir güç olarak tasfiye etme planının hayata geçirilmesini ve örgütün İran ve Suriye'yle lojistik bağının kesilmesini öngörüyor. Bir başka deyişle BM'nin 2004 yılında aldığı 1559 ve 2006 yılında aldığı kararları uygulayacak siyasi ve askeri bir irade ortaya koyuyor. Her iki karar da Lübnan'daki tüm silahlı grupların (yani Hizbullah'ın) silahsızlandırılmasını ve Lübnan hükümetinin Lübnan'ın tümünde egemenliğini sağlamasını (yani ülkedeki Suriye ve İran parmağının kesilmesini) öngörüyor, ancak çağrıda bulunmakla yetiniyordu. BM 1701 sayılı kararla bir adım öteye geçip hem Lübnan hükümetine hem de uluslararası topluma rol biçiyor, görev veriyor.

Hizbullah şu tercihe zorlanıyor: Ya silahlı mücadeleyi sürdürecek ya da tamamen siyasi sahneye çekilecek.

İsrail ve Lübnan biraz homurdansalar da kararı kuvvetle muhtemel ki kabul edecek. İsrail, istediğini büyük ölçüde almış durumda. Lübnan da karar tasarısına yönelik olarak dile getirdiği önerilerin kabul görmesinden memnun. Zaten iki ülke de kararı kabul edeceklerine dair mesaj vermekte gecikmedi.

Ben bu satırları yazarken Hizbullah'tan henüz ses yoktu. Normal. Hizbullah stratejik bir kararla karşı karşıya. Örgütün geleceği açısından önemli bir karar bu. Kaldı ki bu önemde bir kararı hamileri Suriye ve İran'a danışmadan alamaz Hizbullah. Nitekim 1559 ve 1680 sayılı kararlara en şiddetli muhalefeti Hizbullah'ın yürüttüğü de malum. Ancak şunu söylemek mümkün: Örgüt, Lübnan yerle bir edilirken, her gün siviller ölürken,

1 milyona yakın kişi yerinden edilmişken, 'ateşkesi suya düşürmüş' taraf olmak istemeyecektir. Aksi takdirde, Hizbullah'ın özellikle İsrail bombardımanının başlamasından bu yana Lübnan ve bölge kamuoyunda topladığı artı puanlar silinip gider.

Dolayısıyla Hizbullah'ın en azında karara 'Hayır' dememesi beklenebilir. Ancak iş uygulamaya geldiğinde, Hizbullah'ın tavrı bu kadar 'mülayim' olmayabilir.

Çünkü, 1701 sayılı karar tam olarak uygulamaya geçirilebilirse, Hizbullah Lübnan ve bölge açısından bir 'güç' olmaktan çıkıp 'siyasi oyuncu'lardan biri haline gelecek. Bu, en az Hizbullah kadar İran ve Suriye'nin de işine gelmez. Ne de olsa Hizbullah'ın güç kaybetmesi İran ve Suriye'nin Lübnan, dolayısıyla da bölgedeki en önemli kozlarından birinin zayıflaması demek.

Sonuç ne olursa olsun, BM'nin 1701 sayılı kararı da gösterdi ki Ortadoğu'da status quo ante'ye dönüş mümkün değil artık.

Erdal Güven

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iki çözüm senaryosu: Yeni adres Türkiye

7074669.jpg

 

İki çözüm senaryosu: Yeni adres Türkiye

 

New York Times'ta yer alan yazıda, Gazze'ye Türk-Arap barış gücünden söz edildi, Washington Post'ta ise Türkiye’nin aracılığıyla Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşma sağlanması üzerinde duruldu. İşte iki ilginç yazıdaki Türkiye'ya biçilen roller...

 

1) NEW YORK TIMES: TÜRK-ARAP BARIŞ GÜCÜ

 

İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlara tepkiler tüm dünyada devam ederken, uzmanlar krize ilişkin tartışmalarını da sürdürüyor. New York Times gazetesine konuşan ABD’nin İsrail nezdindeki eski Büyükelçisi Martin Indyk de, İsrail’in üstünlük sağlaması halinde Filistin Yönetim Başkanı Abbas’ın Gazze üzerindeki otoritesinin yeniden tesis edilmesi amacıyla bölgeye Türk ve Arab kuvvetlerinden oluşan çokuluslu bir barış gücünün konuşlandırılmasını önerdi.

 

İsrail ve ABD açısından "çok iyimser" senaryo

 

New York Times gazetesi, Gazze krizine ilişkin geniş haberinde İsrail ve ABD açısından “Çok iyimser” senaryoda İsrail’in Hamas’a karşı “net bir zafer” sağlamasının, ve bu zaferin, Mısır, Ürdün ve daha uzaklardaki ülkelerin “İslami militanlar ve bunların bölgedeki en büyük sponsörü olan İran’a karşı ortak tutum ilan etmesi”ni kolaylaştırmasını içerdiğini yazdı. Gazete şöyle devam etti:

Abbas'ın Gazze'de siyasi kontrolünü tesis etmek

 

“Ondan sonra ve İsrail nezdindeki eski Amerikan Büyükelçisi Martin S. Indyk’in argümanına göre, Türk ve Arap kuvvetlerinden oluşan uluslararası barış gücü, El Fetih harekatına liderlik yapan, tüm Filistinlilerin Başkanı olup ancak gerçekte sadece Batı Şeria’nın zayıf lideri olan Başkan Mahmut Abbas’ın Gazze’deki siyasi kontrolünün yeniden tesis edilmesinin yolunu hazırlayabilir.”

 

Aynı senaryoya göre, bunu İsrail ile Filistin arasında iki devlete ilişkin bir antlaşmanın izleyebileceğini ve İsrail ile Suriye arasında barış sağlanabileceğini belirten gazete, bunun sonucunda İran’ın izole edileceğinin düşünüldüğünü de kaydetti.

 

2) WASHINGTON POST: TÜRKİYE ARACILIYLA HAMAS-EL FETİH ANLAŞMASINI İSTEDİ

 

Washington Post’un tanınmış köşe yazarı David İgnatius, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu ile ilgili “domino teorisi”ni anımsatarak “Domino taşları yanlış tarafa düşüyor” uyarısını yaptı. İgnatius, Türkiye’nin aracılığıyla Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşma sağlanması ve ABD’nin Türkiye’nin aracılı Suriye-İsrail görüşmelerine destek vermesi için Barack Obama’ya çağrıda bulundu.

 

David İgnatius, “Çevrilmesi Zor bir Sayfa” başlıklı köşe yazısında 20 Ocak'ta ABD yönetimini devralacak Barack Obama’nın, yeni bir sayfa çevirerek Ortadoğu’da barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla Suriye ve İran gibi ABD’nin düşmanları ile bir diyaloğu açmaktan söz ettiğini ancak Obama'nın bu açıklamalarının, Ortadoğu’da birçok kişiye umut verirken tüm taraflardaki şahinleri kaygılandırdığı yorumunu yaptı.

Obama neler yapmalı

 

Nitekim, İran ve kendi aşırı ideolojinin dürtüklediği Hamas’ın, ateş kesi uzatmayı reddederek füze saldırılarını hızlandırdığını kaydeden İgnatius, İsrail’de seçim siyaseti ve öfkeli halkın ülkenin liderlerinin Hamas saldırılarına Gazze’ye ağır hava operasyonu ve bunun ardından kara harekatı ile yanıt verdiğine dikkat çektikten sonra şöyle devam etti:

 

“Türkiye’nin başlıca dış politika stratejisti Ahmet Davutoğlu, iki hafta önce bana bölgenin siyasi seçenekleri, domino taşları gibi sıralandığını anlatmıştı. Son haftada bu taşlar yanlış tarafa düşüyor.”

 

David İgnatius, Obama’ya nefret ve kuşku miras kaldığını vurgularken Obama’nın, Gazze çatışmaları öncesi var olan seçenek listesi üzerinde çalışması gereğini vurgularken de opsyonları şöyle sıraladı:

 

"Barış görüşmelerinin 2009 yılında Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ın otoritesi altında sürebilmesi için Abbas’ın görev süresinin uzatılması amacıyla Türkiye’nin aracılığındaki Hamas ile El Fatih arasında bir anlaşma yapılması,

 

-Gazze çatışmaları öncesi doğrudan müzakereler aşamasına geçilmek üzere olan Türkiye aracılı Suriye ile İsrail arasındaki barış görüşmelerine ABD desteğinin sağlanması,

 

-Bölge için yeni bir güvenlik çerçevesi olanağını araştırmak üzere Tahran ile keşif amacıyla görüşmelerin başlatılması."

 

David İgnatius, Obama'nın herşeyden önce çatışma bölgesine ilişkin "net ve bağımsız bir Amerikan vizyonu"nu koruma yolunu bulması gerektiğini savunurken savaş mantığının Ortadoğu'yu yok etmekte olduğu uyarısını da yaptı. İgnatius "Daha iyi bir yol olmalı ve Obama'nın görevi bunu aramaktır" ifadesini de kullandı.

 

Davutoğlu'nun "Domino Teorisi"

 

Ahmet Davutoğlu, Aralık ayında David İgnatius ile yaptığı söyleşide 2009 yılında Ortadoğu’nun önünde bir takım siyasi seçeneklerin bulunduğunu belirterek bu seçeneklerin iyi yapılması önemini vurgulamıştı. İgnatius’un, Davutoğlu’nun uyarılarını değerlendirdiği 21 Aralık tarihli köşe yazısında da Davutoğlu’nun adeta bir “domino sırası”nı anlattığını kaydederek şunları yazmıştı:

 

“Eğer (domino taşları) doğru yönde düşerse iyi şeyler olur. Eğer yanlış yönde düşmeye başlarsa dikkat. Davutoğlu’nun domino teorisi, Ortadoğu stratejisini tasarlarken Barack Obama’nın ekibi tarafından dikkatle değerlendirilmeli. Türk yetkilisi dosyalarını iyi biliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olarak Türkiye’nin Suriye ile İsrail arasındaki başarısı aracılık çalışmalarının yanısıra dünyanın bu karışık bölgesinde başka hassas diplomatik girişimlerini de yürüttü.”

 

İgnatius, Davutoğlu’nun analizinin Ortadoğu’daki gerçekleşmesi öngörülen seçimlere ilişkin olduğuna dikkat çekerken bu seçimlerin ilkinin Filistin’i ilgilendirdiğini kaydetmişti.

 

Filistin Yönetim Başkanı Mahmut Abbas’ın görev süresinin 9 Ocak’ta sona ereceğini anımsatarak anketlerin El Fetih’in yüzde 42 oy ile, yüzde 28’lik bir destek alan Hamas’in çok önünde gösterdiğine dikkat çeken İgnatius “Ancak durum patlamaya hazır. Çünkü Hamas’ın İsrail ile ateşkes Cuma günü sona erdi” yazmıştı.

 

Sonraki “siyasi domino”nin ise İsrail’deki seçimlerin olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Eğer şahinler kazanmaya başlarsa, mesele güvenlik olacak. Güvenlik barıştan daha önemli olacak” demişti.ANKA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İsrail HAMAS´a ne yapar?

 

Beklenen oldu;Gazze"yi, içinde yaşayan insanları ve camileri günlerdir havadan bombalayan İsrail, karadan da girdi. İsrail bunu niye yaptı? İlk ihtimal, Hamas"ı bitirmek için gibi gözüküyor. İşin aslı bir kaç gün sonra belli olur. Tartışılması gereken asıl konu; askeri güç dengesi, harekatın biçimi ve dünyanın tepkisi. Rusya"nın tepkisizliği. (Rusya"nın hiç ses çıkarmaması gerçekten çok tuhaf.)

 

Kara harekatı başladığında en ilginç tepkiyi AB dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti verdi. İsrail saldırısı savunma amaçlıdır! Sonradan bu ifadeyi yumuşattı ama macun tüpten çıktı bir kez. Aslında bu tepki sürpriz değil. Bir zamanlar Yahudi soykırımı yapmış bir Almanya bile İsrail"i destekledi. Televizyonları açıkça İsrail"e destek çıktı.

 

Kara harekatı başlamadan bir gün önceki akşam, Alman RTL televizyonunda bir haber program. RTL muhabiri, İsrail"de yer altında olduğu söylenen bir çocuk kliniğini geziyor. Yakın plan çocuk görüntüleri veriliyor. Kuvözlerde bebekler, bir annenin kucağında bebek ve muhabir ropörtaj yapıyor. Mesaj: HAMAS"ın roketleri yüzünden bu zavallı bebekler yer altında yaşamak ve tedavi olmak zorunda;

 

HAMAS"ın ilkel ve güdümsüz;sallama roketlerinin bir çocuk kliniğine isabet etme ihtimali, yılbaşı piyangosunun bana çıkmasıyla ayni. Yani yapılan, psikolojik propagandanın en kabası. Ama inanın AB kamuoyu buna inanır. Gözleri İsrail bombalarıyla Parça parça olan yoksul Arap çocuklarını görmez, İsrail çocuklarını görür.

 

Aslında HAMAS, eylemleri nedeniyle Arap dünyasında bile sevilmeyen bir örgüt. İsrail kentlerine yönelik intihar eylemleri bazı Arapların bile tepkisini çekmişti.

 

İsrail; savaş uçakları hariç, tüm askeri teknolojisini kendisi üretir. Bazı detaylarda Amerika"dan bile daha ileridir. Amerika"ya da hatırı sayılır miktarda savunma teknolojisi satar. Bazı noktalarda Amerikan ve İsrail savunma şirketleri iç içe ve ortaktır. Örneğin Arrow füzesavar füze sitemi.

 

Demek istediğim, ortada çok açık bir dengesizlik var. Ancak bu tür savaşların tabiatı çok ilginçtir. Ev sahibi yani HAMAS, bazı konularda avantajlı konumdadır. Kent savaşında dışarıdan gelen hiç bir güç, o bölgeyi o sokaklarda büyüyen çocuklar kadar iyi bilemez. Uydu görüntüleri, ya da çok gelişmiş istihbaratı bile işgalci gücü öne geçirmeye yetmeyebilir.

 

Bu iddiamın en tipik örneği; ABD"nin Irak ve Afganistan, İsrail"in ise Lübnan"da Hizbullah karşısında düştüğü durumdur. Ne dediğimi daha iyi anlamak için şu an vizyonda bulunan;Body of lies; adlı filmi seyredin. Film; insan istihbaratının, elektronik ve uydu istihbaratından çok daha önemli olduğu anlatıyor. Filmde Irak"ta yapılan bir gizli operasyon anlatılıyor. Ürdün istihbaratı, ABD istihbaratını madara ediyor. Ünlü yönetmen Ridley Scott, Amerikan istihbaratını eleştiriyor.

 

Konumuza dönersek, İsrail saldırısı kendi aralarında çatışan Arap örgütlerini birleştirebilir. İslami Cihad, El Fetih, Hizbullah İsrail karşısında tek bir güce dönüşebilir. Bu da İsrail"in işini hayli zorlaştırır.

 

Söz Hizbullah"tan açılmışken, onlar da bir cephe açarsa bu savaşın nerede ve nasıl biteceği belli olmaz. Nitekim İsrail"in HAMAS"a saldırdığı ilk günlerde, Hizbullah lideri Nasrallah;biz hazırız; mesajını vermişti bile.

 

İran"ın bu gelişmelere nasıl tepki vereceği, İsrail"in buna yanıtı, savaşın boyutu ve ömrünü de tayin eder.

 

****

 

NOT: İsrail Ordusu"nu kara, hava, deniz kuvvetleriyle 2002"de çektim. Savunma sanayiini de... İsrail Ordusu hakkında en çok doküman da bende mevcut. Bu görüntülerin bir kısmını İsrail Ordusu" adlı bölümde izleyebilirsiniz.

 

Şimdilik bu kadar...

 

tuncer.bahcivan

 

 

Söz Hizbullah"tan açılmışken, onlar da bir cephe açarsa bu savaşın nerede ve nasıl biteceği belli olmaz. Nitekim İsrail"in HAMAS"a saldırdığı ilk günlerde, Hizbullah lideri Nasrallah;biz hazırız; mesajını vermişti bile.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şöyle bir geriye dönüp bakalım.

 

Onur ÖYMEN- Şimdi bir kere birincisi Türkiye’nin öncelikli hedefi kendisine yönelik terörist saldırıları durdurmaktır ve bu saldırıların kaynağı Kuzey Irak’tadır. Şimdi bir taraftan bazı ülkeler özellikle Irak’ta askeri varlık bulunduran, mevcudiyet bulunduran Amerika sizin Kuzey Irak’ta kendi ülkenize yönelik teröristlerle mücadele etmenize razı değil, bunu engelliyor. Onları bertaraf etmiyor, sizin de müdahale etmenize engel oluyor. Fakat aynı Amerika sizin askerlerinizi Lübnan’a göndererek İsrail’e koruyucu bir kalkan oluşturmanızı istiyor. İşte burada büyük bir çelişki var.

 

Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bizim öncelikli hedefimiz kendi ülkemize yönelik tehdidi önlemektir. Türk Silahlı Kuvvetleri bu görevi yapmakta zorlanırken, engellenirken ‘bizde asker çoktur efendim onu da yaparız, bunu da yaparız, büyük devletiz’ yaklaşımıyla Lübnan’a asker göndermek hatalı, bu bir.

 

İki; bu askeri niçin göndereceksiniz? Belli değil. Şimdi Birleşmiş Milletler kararlarını dikkatli okursanız, önümüzde var 1559 sayılı kararı, 1701 sayılı kararı. Bunun özü oradaki Hizbullah’ın tasfiyesidir ve silahsızlandırılmasıdır. Şimdi hiçbir ülke açıkça buna yanaşmıyor. Lübnan hükümeti buna yanaşmıyor. Hizbullah silahı bırakırım demiyor ve orada siz gittikten sonra oluşacak şartlarda diyeceklerdir ki, siz Lübnan askerleriyle birlikte Hizbullah’ı silahsızlandırın, sizin göreviniz bu. Çünkü metinde böyle yazıyor. Taif Anlaşmasından bu yana, 1559’da, 1701’de esas amaç budur.

 

Şimdi bunu yaptığınız zaman orada siz çatışmaya gireceksiniz ve Türk askerleri için çok büyük risk oluşacaktır. Bakın Angajman Kuralları dedikleri hangi şartlarda silah kullanacağına ilişkin Birleşmiş Milletlerin metnini inceleyiniz ve orada çok açık bir şekilde ‘yalnız saldırıya uğradığı zaman değil, saldırı tehdidine maruz kaldığı zaman da silah kullanır’ diyor. ‘Bulunduğu bölgede tehlikeli bir durum olursa silah kullanır’ diyor. Hangi silahı kullanacak? Ağır silahlar. Bu orada yalnız tabanca filan değil, tüfek değil, orada havanlar vs. de bulunduracaksınız. Yani orada muhalif güç isteniyor. İsrail Başbakanı Olmert açıkça söyledi, ‘buraya çarpışacak güç lazım’ dedi. Peki Amerika gönderiyor mu? Hayır göndermiyor. Niçin? Çünkü daha önce Lübnan’a gönderdi bir günde Hizbullah saldırısı sonucunda 238 kayıp verdiler. Fransa 58 paraşütçüsünü kaybetti. Şimdi böyle bir ortama, mayın tarlasına askerinizi süreceksiniz. Niçin? Bizim görebildiğimiz bir tek gerekçe var. Amerika sizden bunu istiyor ve siz Amerika’nın istediğini reddedecek durumda değilsiniz. Sayın Başbakanın başdanışmanı Amerika’ya gittiğinde açıkça söyledi, “aman bizi 6-7 sene iktidarda tutun’ diyor. ‘Başbakanımızı delikten aşağı süpürmeyin bizi kullanın.’ İşte adamı böyle kullanırlar. Kendinizi kullandırmaya hazır olursanız sizi böyle kullanırlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zor coğrafya sefil insanlık

 

Kalleşliğin, caniliğin, insanlıkdışılığın en berbat canlı örneklerine şahit olduğumuz bu günlerde güçlü ve lider ülke olmanın önemi daha açık ortaya çıkıyor.

 

Eğer bölgemizde güçlü olmazsak, küresel dayatmalara direnmeyip onlara uyumu benimseyerek bu coğrafyada tutunabileceğimiz gafletine düşersek, bir böcek kadar bile hayat hakkı bulamayacağımız gün gibi açıktır.

 

Rusya ile Gürcistan arasındaki savaşta, “insani yardım” bahanesiyle gemilerini Karadeniz’e sokan ABD’yi, Gazze’deki insan katliamı hiç ilgilendirmez.

 

ABD’nin gözünde orada insan yoktur; İsrail, Filistin’de sivillerin üzerine bomba yağdırmamaktadır, haşarat temizliği için havadan ve karadan ilaçlama yapmaktadır.

 

Maalesef insanlık için büyük utanç olan acı gerçek budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Analar buğday eker gibi, gömüyor evlatlarını toprağa. Hasadı ?kıyamete kadar özgürlük? olsun diye. Kadınlar kocalarına mahşerlik bakıyor hep, senin katlettiğin topraklarda. Sevginin ebediyetini cennette yaşasın diye.Senin en delikanlı, en yürekli, vatandaşın, askerin, bürokratın, Filistinli 5 yaşındaki bir kız çocuğu kadar cesaretli ve asil değil. Onlar ki senin son sistem adrese teslim füzelerine, taşla cevap verip def ettiler seni Gazzeden. Korkudan ördüğün güvenlik duvarı, dayanırmı sanırsın iman dolu ?taş çocukları ordusunun? karşısında.alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanya,benim verdigim silahlarla terörislere vuramazsin diyerek,özgürlük savascisi adini taktigi PKK yi savunuyordu,ama ayni zamanda Filistinde ki olaylara Filistinli teröristler diyordu,Almanya'nin iki yüzünüde taniyoruz,Israil'e yalakalikyapmaktan baska cikar bir yolu yoktu ki Almanya'nin.Amerika da zaten icinde oturuyordu.

 

Kibrista Türkler katledilirken Inönü'nün yaptigi bir hava harekati sonunda "Benim Silahlarimla Kibris'a vuramazsin"diyordu Türkiye'ye Baskan Johnson.Inönü'de "BASKA BIR DÜNYA KURULUR,TÜRKIYE BU DÜNYADA YERINI ALIR"diye tarihi yanitini vermisti Johnson'a,yani yalakalik yapmadan,izin almayi düsünmeden.Aradan bakin kaac yil gecti,biz hala Amerika'ya sorariz,teröriste vuralim mi,yoksa vurmayalim mi?Telekomu o yüzden sattilar zaten,cünkü Kuzey Irak'taki Türkiye karsiti kimildamalarda artik Amerika'ya telefon acip konusmak pahali gelmeye baslamisti ,hükümete ve telekomu satti da kurtuldu,simdide vatandasin yatak odalarini dinletiyorlar,Ergenekoncu yakaliycaz diye.

 

Israil,ben savunma yapiyorum diyor,ve saldiriyor dünyada cit yok,hani dersin ki Filistinde ölenler insan degil öldürenler insan.Haberleri dinliyoruz,dönüp dolasip filistinlilerin topa tanka karsi kendilerini korumak icin kendleri yaptiklari Gassam raketlerini gösteriyorlar,carparsa belki öldürür ama carpmasi lotoda 6 tutmasi gibi düsük bir ihtimal,zaten 4 tane Yahudinin ölmüs olmasida bunu ispatlar.Israil topuyla tüfegiyle Ucagiyla helikopteriyle,tankiyla tam tesekküllü ordudu ile vuruyor,sanki karsisinda kendi capinda bir ordu varmis gibi vuruyor ve savunma yapiyoruz diyor,tüm dünyada onun dediklerini ezberlemisler gibi ayni seyleri tekrarliyorlar,"Israil savunma yapiyor".

Misir bütün sinir kapilarini Israilden almis oldugu emirle kapatmis tek bir filistinli kacip Misira gelmesin yani Israilin ölüm kusan makinelerinden kurtulmasinlar diye.Bugün AB Fransiz delegasyonu bu durumu siddetle protesto ederek sinir kapilarinin en azindan yardim amacli olarak acik tutulmasi gerektigini vurguladi.Simdi Misira sorsan Müslümanligi kimselere birakmazlar,Israille bilek güresinde yenilip sonunda bir anlasma yaparak kuyrugunu Israilden kurtardiktan sonra Israilin ve Amerikanin bir numarali adami olup cikti.Yalakaligin okulu olmadigi icin artik kisisel maharetlere kalmis derecesi.

 

Savunma yapan aslinda Türkiye'dir,ama Türkiye'yi yönetenler Israil' i Yönetenler olmadigi icin hem Amerika'ya hemde AB ye uymakla görevlendirilmislerdir.AB ne derse biz onu yapariz.AB Kürtce yayina gec dedi,gectik bakalim AB baska ne diyecek.

 

Yahudiler sadece kendilerine devlet kurmakla kalmadilar,her yöntemi kullanarak güclendiler,ve yakindogu'nun en güclü devleti oldular,Israil'in gücünden korkmayan parmak kaldirsin diyecegim geliyor.Biz ise kanla kurulmus olan devletimizi birilerinin istegiyle yikmaya calisiyoruz.Israil Yahudi devletidir,Türkiye'nin yüzde 99 u müslümandir derler,iste Israil'le Müslümanlarin arasindaki fark buradadir.Birisi devletini yüceltmeye calisirken digeri devletini satmakla ögünür.Bu satisin adinada DEMOKRATIK ACILIM der ve bunu herkes alkislar.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanya,benim verdigim silahlarla terörislere vuramazsin diyerek,özgürlük savascisi adini taktigi PKK yi savunuyordu,ama ayni zamanda Filistinde ki olaylara Filistinli teröristler diyordu,Almanya'nin iki yüzünüde taniyoruz,Israil'e yalakalikyapmaktan baska cikar bir yolu yoktu ki Almanya'nin.Amerika da zaten icinde oturuyordu.

.

.

.

saygilarla

Bir biriyle alakasi olmayan konulari ayni zemine tasimakla ne amacliyoruz acaba??? Istedigimiz kadar kendimizi övelim ve elma ile armutu inadina birbirine karistiralim, ama gercekler devamli gercek kalacak. Filistin davasiyla türkcülügün simdi ne alakasi var????

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.