Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİPNOT'lar...


DİPNOT

Önerilen İletiler

Aşiret, tarikat, cemaat sarmalında, sadaka düzeninde kitleleri nereye kadar uyutabilirsiniz?...

Güçlü devletin kamusal güvencelerinden yoksun, eğitim, sağlık, çalışma hakkı, sosyal güvenlik sistemlerindeki çöküşten hızla paylarını alan, çaresiz kalan milyonlar.. yitirdiklerini görmemek, isyan etmemek üzere çok hızlı insan haklarının korunmasında araç olacak gerçek siyasal, sendikal, toplumsal örgütlülüklerden uzaklaştırılıyorlar. Özel yaşam, inanç alanlarına ait değerlerle afyonlanarak, insan olarak yitirdiklerini görmemeleri, algılamamaları sağlanmak isteniyor...

 

Siyasi iktidar olarak milyonların çalışma hakkını gasp eden krizin teğet geçtiğini savlayarak, sosyal devlet düzeni içindeki kazanılmış haklarını ellerinden alarak.. aşiret, tarikat, cemaat sarmalında, sadaka düzeninde kitleleri nereye kadar uyutabilirsiniz? Yapılan araştırmalar eksik olsa da, her dört kişiden birinin içinde bulunulan olumsuz ekonomik, sosyal, siyasal koşullar bağlantılı depresyonda olduğu yolunda bir ipucu veriyorsa; dünyada en yaygın ahlak dini Müslümanlık, dini inançlara bağlılık, bireyleri nasıl kurtarsın ki...

 

Yoksulluğu, yoksunluğu paylaşmamak üzere, yoksul güney dünyasında çok daha acımasız çatışan insanlar, ülkemiz gerçeğinde de yaşandığı üzere, ırk, din ayırımcılığı üzerinden çatışmaları, bireysel yaşam üzerinden de aynı şiddetle yaşıyorlar. Toplumsal, bireysel ölçeklerdeki, bu çatışmaların boyutları giderek insanlık hallerinden uzaklaşıyor...

Hak mı bu...

 

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Siz uyurken...

 

DÜN gece siz yatağınızda uyurken, dünya saatte 110 bin kilometre hızla yol aldı.

Gemiler geçti Boğaziçi’nden.

Bebeği oldu Tokat’ın köyünden Bergül’ün.

Siz uyurken...

Afrika’da otuz yedi çocuğu öldürdüler gerillalar.

Yeryüzünde tam 500 milyon çift sevişti.

Ve 165 bin insan öldü dün gece.

Yarısı gençti...

Sancıları tuttu yoğun bakımdaki hastaların.

Dün gece ne çok şey oldu bilemezsiniz...

Siz uyurken...

* * *

Siz uyurken fareleri kovaladı kediler.

Turna sürüleri geçti çatıların üzerinden.

Tırtıllar erikleri yediler.

Teröristler sine sine karlı dağlardan inip mayınlarını döşediler geçitlere.

Asker annelerinin gözüne uyku girmedi yine dün gece...

* * *

Siz uyurken ne çok şey olur.

Çocuklarımızın marşlarını aldılar ellerinden, zafer türkülerimiz anlamsızlaştı.

Çağdaşlığa dönük yolumuz...

Devrimlerimiz...

Geleceğimizi kaybettik; siz uyurken...

Rüyalarımız vardı; medeni, güçlü, özgür, aydınlık, demokrat, mutlu bir ülkenin yüzü gülen insanları olmanın o hoş rüyası...

Oysa kâbuslar var gecelerimizde...

Şaşkın-umutsuz gençlerimiz yine gizli gizli ağladılar... İşsiz babaların gözüne uyku girmedi... Çocuklarına güzel bir dünya isteyen o yürekli çağdaş kadınlarımız endişeliydi yine dün gece...

(.......)

Tuzakları gece kurarlar...

Hesaplar, sinsi planlar...

Pusular...

Ve nasıl olduysa, devrimlerimizi savunmak birer suçmuş gibi yapışır oldu yakamıza...

Aydınlığımızı aldılar elimizden.

Siz uyurken...

82784133.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İNSANLAR NEDEN/NASIL ALKIŞLAR...

Nasıl olur?..

Bir siyasetçi; tek gururumuz aydınlık devrimlerimizin simgesi Çankaya’ya türbanı-tesettürü ile çıkıp oturmuşsa... Türkiye bir Arap ülkesine dönmüşse... O, en yüksek mahkemenin kararına göre “irticanın merkezi” bir siyasi partinin Cumhurbaşkanı ise... Aynı suçtan yargılandığı dava arkadaşı zimmetten hapis cezasına çarptırılmış ve Cumhurbaşkanı olarak onu affetmişse... Kendisi de yargı karşısında “şüpheli” ise... Ama savcı çağırdığı halde, hukuka en çok saygı göstermesi gereken kişi olarak hesap vermiyorsa...

Ve kendileri, aileleri, çocukları, dünürleri bir anda zenginleşirken...

Ülkenin üniversite mezunu çocukları sürünüyorsa sokaklarda... Babalar giderek yoksullaşıyorsa... Anneler endişeliyse...

İnsanlar onu niye alkışlar?..

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İNSANLAR NEDEN/NASIL ALKIŞLAR...

Nasıl olur?..

Bir siyasetçi; tek gururumuz aydınlık devrimlerimizin simgesi Çankaya’ya türbanı-tesettürü ile çıkıp oturmuşsa... Türkiye bir Arap ülkesine dönmüşse... O, en yüksek mahkemenin kararına göre “irticanın merkezi” bir siyasi partinin Cumhurbaşkanı ise... Aynı suçtan yargılandığı dava arkadaşı zimmetten hapis cezasına çarptırılmış ve Cumhurbaşkanı olarak onu affetmişse... Kendisi de yargı karşısında “şüpheli” ise... Ama savcı çağırdığı halde, hukuka en çok saygı göstermesi gereken kişi olarak hesap vermiyorsa...

Ve kendileri, aileleri, çocukları, dünürleri bir anda zenginleşirken...

Ülkenin üniversite mezunu çocukları sürünüyorsa sokaklarda... Babalar giderek yoksullaşıyorsa... Anneler endişeliyse...

İnsanlar onu niye alkışlar?..

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

İnsanlar onu niye alkışlar?..

 

Kirmizi po polu maymunlar vardir bu latife degil gercektir onlar arkalarina poposuna bakarak alkis yapar.. sebebi poposunu yeterince temizleyememesindendir.

 

insan ogluda öyledir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Alkis konusunda eminim ki bizim üstümüze yoktur.Birde Kurban kesme konusunda,yanlis anlasilmasin Kurbandan maksadim Kurban bayraminda kesilen kurbanlar degil,o ayri bir tartisma konusudur.Benim kurbandan maksadim apronda kesilen develer,siyasetcilerin ugruna kesilen kurbanlardir.

 

Cankaya bir savas sonucunda ele gecirildi.Cankaya'nin zaptedilmesinde emegi gecenler zaten Cankaya'nin statüsüne karsi olanlardi.Ismet Inönü'nün sirtindan Atatürk'e hakaret edenler,Cankaya ile Laiklige darbe vurdular.Ikinci Cumhuriyetciler,dinciler ve küresel liberaller sayesinde Türkiye rayindan cikarildi.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Alkis konusunda eminim ki bizim üstümüze yoktur.Birde Kurban kesme konusunda,yanlis anlasilmasin Kurbandan maksadim Kurban bayraminda kesilen kurbanlar degil,o ayri bir tartisma konusudur.Benim kurbandan maksadim apronda kesilen develer,siyasetcilerin ugruna kesilen kurbanlardir.

 

Cankaya bir savas sonucunda ele gecirildi.Cankaya'nin zaptedilmesinde emegi gecenler zaten Cankaya'nin statüsüne karsi olanlardi.Ismet Inönü'nün sirtindan Atatürk'e hakaret edenler,Cankaya ile Laiklige darbe vurdular.Ikinci Cumhuriyetciler,dinciler ve küresel liberaller sayesinde Türkiye rayindan cikarildi.

 

saygilarla

 

Teşekkürler sevgili politika.. :)

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GÜNAH...

 

Son günlerde okuduğum “UÇURTMA AVCISI” adlı kitapta, dinci kuşatmanın oyuncularına uyan çok anlamlı bir bölüm var. Sizlerle paylaşayım.

 

Kitabı okumayanlar için açıklayayım.

Yazarı, Afganlı Khaled Hosseini. Eser, aynı adla film de yapılmıştı.

Yazar, babasını içki içerken gördüğü bir gün, okuldaki din hocası Molla Fetullah Han’ın (Ne güzel bir isim benzerliği değil mi?) ” İçki günahtır ! ” sözünü anımsatıyor.

Çocuğun gerçek yaşam ile okulda öğrendikleri arasında bocaladığını farkeden baba onu karşısına alıp şunları söylüyor :

Mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir…

– Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden kocayı, çocuklarından bir babayı çalmış olursun…

– Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın…

– Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun…

– Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur. Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister can olsun isterse bir dilim nan… *************

– Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur….

 

Günah işleyenler ise, bize her fırsatta din öğretmeye kalkan, ahkam kesen, dini çıkarları için kullanan, özetle “Allah ile aldatanlar” değil midir?...

 

Yalansız, dolansız, hilesiz, hırsızsız insanlar ve yönetimler ülkesi bir Türkiye dileğiyle...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GÜNAH...

 

Son günlerde okuduğum “UÇURTMA AVCISI” adlı kitapta, dinci kuşatmanın oyuncularına uyan çok anlamlı bir bölüm var. Sizlerle paylaşayım.

 

Kitabı okumayanlar için açıklayayım.

Yazarı, Afganlı Khaled Hosseini. Eser, aynı adla film de yapılmıştı.

Yazar, babasını içki içerken gördüğü bir gün, okuldaki din hocası Molla Fetullah Han’ın (Ne güzel bir isim benzerliği değil mi?) ” İçki günahtır ! ” sözünü anımsatıyor.

Çocuğun gerçek yaşam ile okulda öğrendikleri arasında bocaladığını farkeden baba onu karşısına alıp şunları söylüyor :

Mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir…

– Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden kocayı, çocuklarından bir babayı çalmış olursun…

– Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın…

– Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun…

– Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur. Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister can olsun isterse bir dilim nan… *********

– Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur….

 

Günah işleyenler ise, bize her fırsatta din öğretmeye kalkan, ahkam kesen, dini çıkarları için kullanan, özetle “Allah ile aldatanlar” değil midir?...

 

Yalansız, dolansız, hilesiz, hırsızsız insanlar ve yönetimler ülkesi bir Türkiye dileğiyle...

 

Saygılar...

DİPNOT...

clover.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eğitim ile ilgili olarak Prof. Selçuk çarpıcı bir Türkiye tablosu çizmişti:

 

Dünyanın en dikkati dağınık ve hiperaktif ülkesi Türkiye. Tıpkı hiperaktif çocuklar gibi: Dikkati dağınık, zamanından önce tepki veriyor, sabırsız, konudan konuya atlıyor, başladığı işi bitirmekte ve uzun vadeli plan yapmakta zorlanıyor... Zihinler 4 farklı coğrafyaya yönelmiş durumda. Kimileri Avrupaya (Batılılaşmak), kimileri Anadoluya (Anadolululaşmak), bazıları Orta Asyaya (Türkleşmek) ve bazıları da Medineye (İslamlaşmak) dönük bir yaşam biçimini benimsemiş durumda. Herkes kendi kampını oluşturmuş, kendi davasının adamı olmuş. Tek ortak payda modernite; o da yıllar içinde farklılıklar gösterdi. 1980 sonrası politikaları ile bütünüyle aşındı ve yozlaştı. Bu kamplaşma ve yozlaşma nedeniyle ülkenin vizyonunda parçalanmışlık var. Nasıl bir devlet istiyoruz? Nasıl bir eğitim istiyoruz? Bu soruların yanıtı herkese göre farklı.

 

Hatarlatalım dedik...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

... (*)

Ayşe Arman tesettüre bürünüp başından geçenleri anlatınca konu dallanıp budaklandı..

Aslında eski tartışma alevlendi..

Bizde haklı olarak şunu merak ediyoruz...

 

Sahi, büyük şirketlerde neden üst yönetici konumunda türbanlı kadın yok..

(Bir iki küçük aile şirketi hariç.)

Genel Müdür, finans koordinatörü, pazarlama departmanı başkanı, ihracat müdürü gibi..

Amerika’daki, Avrupa’daki iyi okullarda eğitim alan türbanlılar var..

Mütedeyyin kişilerin hâkim olduğu yüzlerce de şirket.. Her alanda.. Çoğunluğu ihracat yapıyor.. Faizsiz çalışan finans kuruluşları da var..

Neden bunlarda bir türbanlı yönetici yok?

 

Türbanlı bir iş kadınının Boğaz’da yabancı konuklarını ağırladığını duymadım.. Veya ülke ülke dolaşıp toplantılar yaptığını.. Akşam verilen bir kokteyle katıldığını.. Tek başına sosyal alana girdiğini.. Bir meslek kuruluşunda aktif görev üstlendiğini..

 

Hep kamu kamu diyorlar da..

Kendi iş dünyalarında niye yok?

Bengisu Karaca biliyordur.. Bize de anlatsa.. Ayşe Arman hazır türbana alışmışken o cenahta kapı kapı iş arasa..

Farklı bir alana açılmış oluruz..

 

Saygılar...

DİPNOT....

 

__________________________________________________

 

 

 

 

(*)... http://haber.gazetevatan.com/haberdet ... ;Categoryid=4&wid=131

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

TSK’Yİ ELEŞTİRMEK ARTIK TABU DEĞİL,

DARISI DİN TABUSUNUN BAŞINA” thumbsup.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

... (*)

Hep kamu kamu diyorlar da..

Kendi iş dünyalarında niye yok?

Bengisu Karaca biliyordur.. Bize de anlatsa.. Ayşe Arman hazır türbana alışmışken o cenahta kapı kapı iş arasa..

Farklı bir alana açılmış oluruz..

 

Saygılar...

DİPNOT....

 

__________________________________________________

 

 

 

 

(*)... http://haber.gazetevatan.com/haberdet ... ;Categoryid=4&wid=131

 

Yüzyılın en büyük empatitör'ü taktım ben Ayşe Arman'ın adını. Muhakkak onuda yapar kendisi :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yüzyılın en büyük empatitör'ü taktım ben Ayşe Arman'ın adını. Muhakkak onuda yapar kendisi smile.gif

 

Kesinlikle sevgili Mouchette...

Size katılıyorum... thumbsup.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkoncan

 

 

Daha da gelmem Davos’a...

 

Maaile giderim Rixos’a.

 

*

 

Hamdolsun, all inclusive.

 

*

 

7 yıldız.

 

1.100 metrekare villa.

 

Geceliği 7.600 Euro’cuk.

 

*

 

Kim bu?

 

*

 

Kimsesizlerin kimi!

 

*

 

Yiğit muhtaç olmuş güneş kremine, bilmem sürsem mi, sürmesem mi yani...

 

*

 

Zaten ne demiş Yunus?

 

Söz ola kestire başı...

 

Balili kızlar yapsın Thai masajı.

 

*

 

Şaka bir yana...

 

Tatil iyidir.

 

İnsanın sinirlerini yumuşatır.

 

Başbakanımız bundan böyle, "İftar çadırları açık büfe olsun" diyebilir mesela... Teravihten sonra da sahura kadar snack bar... (Snack bar’ı ulemaya sormakta fayda var...) Veya, alır valileri karşısına, "Bineceksin zodyaka, gideceksin fakir fukaranın halk plajına, şambreli sen dağıtacaksın, bunu yaptığın gün bu Türkiye yüzer, yüzer" diyebilir. Ya da ne bileyim, "Demokrasi kanodur, hedefine varana kadar biner, varınca inersin" diyebilir... "Durmak yok, küreklere asılmaya devam" bi nevi... Malum, kitap defter fırlatıyor, kafa yarıyor... Bakarsın, Yeni Camii’nin önündeki güvercinlere serper gibi hediye fırlattığı çocuklara palet, deniz yatağı filan dağıtır bagajdan... Ya da, "yandık" diye ağlayanlara, "Sahiller otel dolu, ananı da al git, serinle" diye akıl verebilir. Güneş kamaştırıyor, gözleri var görmezler; güneş gözlüğü verebilir...

 

*

 

"Antalya’ya gelip şezlonga uzanmak varken, Anıtkabir’e gidip sap gibi durmanın manasını anlamıyorum" diyebilir.*

 

Ve, bunca iyi niyetine rağmen, hálá diklenen olursa da, "Animatörlük yapma lan" dese yeridir.

 

*

 

Çünkü, bulmuş böyle balık hafızalı milleti, 7 değil, 17 yıldızlıya gitse yeridir.

 

Yılmaz Özdil

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Wittgenstein’in dediği gibi,

"söylenebilecek her şey açıkça söylenebilir” .

Bu tartışmaya devam etmek için açıkça konuşmak gerekiyor,

“ama öyle değildi ama böyle değildi” diye sızlanarak değil ve de, ileri sürülen savları mantıki sonuçlarına kadar götürmeye hazır olarak!...

 

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YOL HARİTASI...

 

Darbeci cumhurbaşkanı:

“Kürt diye bir şey yoktur, dağlarda

karda yürürken kart kurt diye sesler

çıkar, bunların ismi ordan geliyor.”

*

Tombul başbakan:

“Üç beş çapulcu bunlar…”

(Bodrum’da tatildeydi o sırada.

Ayağında Hawaii şort vardı.)

*

Kadın başbakan:

“Çakıl taşı bile vermeyiz…”

(Oğlu, Boğaz’da yaptı askerliğini.)

*

Çoban cumhurbaşkanı:

“Kürt realitesini tanıyoruz.”

(Dün dündür!)

*

Yavaş konuşan başbakan:

“AB yolu Diyarbakır’dan geçer.”

(Yol haritası!)

*

Kasketli başbakan:

“Apo’yu niye bize verdiler

inanın ben de bilmiyorum.”

(Öğrenemeden vefat etti.)

*

İmam başbakan:

“Tutturmuşlar sınır ötesi diye,

içerdeki 5 bin terörist bitti mi ki

dışarıdaki 500’le uğraşalım?”

*

İmam başbakan:

“Askerlik yan gelip yatma yeri

değildir canım kardeşim…”

(Oğlu, dövizli askerlik yaptı.)

*

Kart kurt diyen cumhurbaşkanı:

“Artık bir Kürt devleti var…

Kaç senesi var bilmem, Türkiye

eyalet sistemine geçebilir…

DTP Meclis’e girmeli, yumuşar.

Leyla Zana ile görüşebilirim.”

(Aferin.)

*

George Clooney cumhurbaşkanı:

“Tarihi fırsat var.”

*

İmam başbakan:

“Kürt açılımı başlatıyoruz.”

*

Zaman ne çabuk geçiyor di mi?

*

“Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim, her şeyimi uğruna boş yere mi verdim, yalan sözlerle aldatıp seninim derdin, her şeyimi uğruna boş yere mi verdim…”

(Kürdili hicazkar!)

*

Sanırım, son 25 yıllık iktidarlara oy verip de, keşke elim kırılsaydı demeyen tek seçmen kitlesi DTP’ye oy verenlerdir…

Çünkü bi tek DTP milletvekilleri aldığı oyun hakkını verdi.

*

Asıl realite budur.

 

wink.gif

 

 

 

Yılmaz Özdil / Hürriyet...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burası Türkiye Ağabeyciğim!...

 

Burası Türkiye ağabeyciğim! Bizim burada katil önce susturulur. Dilsizleştirilir. Dilsizleştirilmesi için hapishanede, devletin güvencesi altındayken, öldürülür.

Mezara konur.

Eti çürütülür.

Kemiği ufalanır.

10 yıl geçer.

10 yıl boyunca devlet susar, MİT susar, Emniyet susar; “katili ben konuşturacaktım, Adalet Bakanı’ndan izin aldım, Sabancı’yı öldürmeye yönlendirip, teşvik eden derin devletin adamlarının kim olduğunu teker teker bana açıklayacaktı, dili çözülesi katil bülbül olup konuşacaktı… Fakat öldürdüler…” diyen gazeteci-televizyoncu da susar.

Televizyoncu-gazeteci!

Belgeselci-filmci!

Sen kimsin?

Yargının-Yürütmenin-Yasamanın birbirinden bağımsız çalıştığı demokratik ülkelerin hangisinde; kan bulaşmış sır perdeleriyle örtülmüş önemli cinayetlerin katillerini konuşturma görevini filmci gazetecilere bırakıyorlar?

 

Burası Türkiye ağabeyciğim!

Burada bu soruları sormazlar!

Sadece “konuşturacaktı” derler.

Alçak derin devlet öldürdü!

Mağduriyetini üretirler.

***

Burası Türkiye ağabeyciğim!

Sabancı’nın katilinin, devlet güvencesi altında öldürülerek susturulması sırasında ceza ve tevkif evlerinden sorumlu olan Ali Suat Ertosun adlı HSYK üyesi bir hukukçu, iktidarın arkasında durduğu Ergenekon savcılarını taraflı bulduğu için “adalete şaşırtma veriyorlar, bu savcıların yerlerini değiştirelim” teklifi yapınca; “katilin katledilmesi olayı” hatırlanır.

Sabancı’yı katil vurmuştu.

Katil devlet güvencesindeydi.

Devlet, derin devlete göz yumdu.

Katili derin devlet susturdu.

Ali Suat Ertosun, derinciydi.

Vurun Ali Suat Ertosun’a!

Sabancı’nın Katili Mustafa Duyar, susturulmuş, mezara konulmuş, eti çürümüş, kemiği ufalanmış olduğu halde 10 yıl sonra konuştu. Hiç eti çürümüş ölü konuşur mu? Burası Türkiye ağabeyciğim! Burada konuşur. Hürriyet Gazetesi’nden Faruk Mercan, Sabancı’nın katilinin 9 Ocak 1997’de (12 yıl önce) savcılığa verdiği ifadelerini, dün yayınladı.

Eti çürümüş katil konuştu!

Konuştu da ne diyor?

Hiç! Fasa-fiso.

Çaycı Fehriye haber yolladı.

Tabancaları kuşandık.

Sakıp Sabancı’yı vuracaktık.

Odaları şaşırdık.

Özdemir Sabancı’yı vurduk.

Yatla Rodos’a kaçtık.

***

Eti çürümüş, konuşuyor.

Bir uzun filmi anlatıyor!

Bir yığın fotoğraf karesi gösteriyor fakat “asıl kare” ortada yok; Sabancı’nın katilini kim yönlendirdi, yönetti, teşvik etti, korudu, dışarıya kaçırdı? Derin devletin adamları mıydılar? Bu soruya cevap olacak fotoğraf karesi sisli perdenin arkasından çıkartılıp netleştirilmiyor.

Burası Türkiye ağabeyciğim!

Eti çürümüş katilin 12 yıl önceki konuşmasının yayınlandığı gün; eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir de ne hikmetse iktidar yanlısı gazetelere “Sabancı cinayetini örtbas eden güç, Savcı Öz’ün peşinde” diye iddialı açıklamalar yapıyor. İktidar yanlısı yandaş gazetecilerin ağzıyla konuşuyor.

Peki MİT niçin konuşmuyor.

Katili teslim alan MİT!

Bütün bilgileri toplayan MİT.

İlk ifadeleri alan MİT!

Bütün bunları arşivleyen MİT.

MİT, Başbakan’a bağlı.

Eti çürümüş katil konuşuyor.

Filmci gazeteci konuşuyor.

Eski cezaevi savcısı konuşuyor.

İktidar yandaşı yazar konuşuyor

Fakat MİT konuşmuyor.

Burası Türkiye ağabeyciğim!

 

newborderbyduckarespade.jpg

 

 

 

 

 

______ Necati Doğru

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkeyi; aydınlarını hapse atan ve devre dışı bırakan bir oligarşi yönetiyor. İktidardaki ‘klan’, ‘biz’; ‘onlar’ diye ülkeyi bölüyor, eleştiri ve öneri kabul etmiyor (Muhalifler) zaman oluyor; haklarında yazılmış bir iddianame dahi olmaksızın hapse atılabiliyorlar… ”

 

Evlerden şenlik… Neresi burası?

Lafı dolandırmadan söyleyelim: komşumuz İran…

Bu sözlerin sahibi de, İran’ ın tanınmış muhalif Ayetullahlarından” Hüseyin Ali Montazeri…

 

Yorum sizin...

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hello Sarah....

....

“Hello Sarah, bugün nerelerde İncil dağıtacağız, onu haber verecektim sana aşkım...”biggrin.gif

 

 

Dipnot... ___________________________________________

 

İncil dağıtan bir genci linç etmeye kalkan ve bunu inanca saygı duyması gereken bir müslüman'a itafen yazıyorum...

Her neye inanırsa inansın Tüm inançlara, inançsızlara ve arada kalanlara saygı ve sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oturarak çiş yaparken düşüneceksiniz...

 

 

MEDYADAN izlediyseniz, insanların çişlerini hangi pozisyonda yapacaklarına vali karar verdi:

 

Oturarak...

 

 

İnsanı boşuna vali yapmazlar.

 

Vali ne derse o...

 

Otur otur...

 

Kalk kalk...

 

*

 

Pisuarlar, çişlerini genelde ayakta yapan erkekler için düşünülmüştür. Zaten ben oturarak çişini yapan erkek hiç görmedim...

 

Dünyanın her yerinde, özellikle uygar ülkelerde yaygın biçimde kullanılan, hijyenik, modern, medeni bir tasarımdır pisuarlar.

 

Dinciler pisuarlara da kızarlar...

 

İşte Ordu Valisi bu meseleye eğildi, pisuarların “itikadımıza uygun olmadığına” karar verdi ve “Pisuarları sökün” dedi...

 

Söktüler...

 

Çişinizi oturarak yapacaksınız...

 

Ve o sırada düşüneceksiniz:

 

“Ben niye bu pozisyondayım?..”

 

*

 

İşin doğrusu; AKP tüm valilerin böyle olmasını istiyor.

 

Bunun için zaten geçtiğimiz günlerde üniversite giriş sistemini değiştirerek, imam olarak yetişenlerin doktor-mühendis-yargıç-kaymakam-vali olmalarını sağladı. Ve siz gazetelerde-televizyonlarda “İmam hatiplerin önü açıldı” haberlerini okudunuz...

 

Vali, pisuar taşlarını “İtikadımıza uymaz” diye söktürüyorsa, gerisini düşünmek tabii ki size düşer:

 

Neden Türkiye giderek Arabistan’a benziyor?..

 

Çağdaşlıktan neden uzaklaşıyor memleket?..

 

Bu ilkellikler niye?..

 

Niçin Türkiye’nin namuslu aydınları, aklı başında insanları, Türkiye’yi yöneten bu dincilere tepki gösteriyorlar?..

 

Ve Arap kültürünü Türk toplumuna giydirmek isteyenler, neden Atatürkçüleri, laik cumhuriyeti savunanları yok etmek peşindeler...

 

 

Ve bu kavgalar...

 

Bu çekişmeler...

 

Bu çığlıklar niçin?..

*

 

Oturarak çişinizi yaparken, bunları düşüneceksiniz...

Bekir Coşkun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Açılımı’ niye kimse açamıyor?..

 

 

ASLINDA ben de size “açılım” yazısı yazmak istiyorum. Ama “açılım”ın ne olduğunu bilmiyorum bir tek...

 

 

 

 

Dün Başbakan iki saat konuştu “açılım” üzerine, ama açılımın ne olduğunu-içeriğini yine de söylemedi.

 

Neden?..

 

Bir Başbakan “açılım” der de, onun ne olduğunu niçin söyleyemez?..

 

*

 

Bakın:

 

Türkiye için devletin otuz yıldır belirlediği iki iç tehdit vardır.

 

Birincisi; irtica...

 

İkincisi; bölücülük...

 

Anayasa Mahkemesi, iktidarın “irticai faaliyetlerin merkezi” olduğuna karar verdiğine göre...

 

Birincisi iktidardadır...

 

Ve birincisi, ikincisini yanına çekiyor...

 

*

 

Çünkü; bu ikisini bir araya getiren unsur, “Türk” tanımına karşı oluşlarıdır.

 

AKP, Atatürk Cumhuriyeti’nin temeli olan “Türklüğü” değil, amaçladığı ılımlı İslam’ın referansı olan “İslam’ı” birleştirici unsur kılmak ister.

 

Bölücüler ile burada uzlaşıyorlar.

 

İşte; iktidardaki birinci tehdit, ikinci tehdide yol açmak için aylardır şu “açılımdan” söz ediyor... Ama Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı işlediği suçun ağırlığından, içeriğini dahi aylardır söyleyebilmiş değil iktidar...

 

*

 

 

En kısa anlatımıdır belki:

 

Bu cumhuriyeti birlikte kurmuş, toprağı, suyu, ekmeği, kanı karışmış Türkler ile Kürtleri ayrıştırarak... Tıpkı “Müslümanlar-laikler”de olduğu gibi akrabaları birbirlerine düşman ederek... Çirkin bir oyunu insanlara yutturmak mıdır açılım!..

 

Türkiye bölünüyor...

 

Görmüyor musunuz?..

Bekir Coşkun

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Harç...

 

 

NEDİR bu harçlar?..

 

Üniversiteyi bitirip, işsiz gezmenin ilk bedeli mi?..

 

 

Çocuklar hâlâ işsiz...

 

Hâlâ akşamları eve giderken “İş bulamadın mı?” sorusuna yanıt verememenin ağırlığından kurtulmak için, köşe başlarındaki “mekânlarda” biraz daha olsun oyalanıyorlar...

 

Nerden bileceksiniz siz...

 

Sofralar nasıl mutsuzdur.

 

Babalar nedense daha sabırsızdır o soruyu sormakta. Anneler o soruyu istemezler yürekleri pır pır...

 

Lokmalar yutulamaz...

 

*

 

“Harçlara zam” haberleri sizin için bir şey ifade etmiyordur.

 

Siz nerden bileceksiniz; ailesine yük olduğunu düşünen, bunun karşılığını gelecekte veremeyeceğini kestiren, kendisini işsizliğin ve daha nice sorunların beklediğini bilen gençlerin dünyasında o “harç”ın ne denli büyük para olduğunu?..

 

Neyin karşılığıdır bu harçlar?..

 

Hangi kaliteli öğretimin?..

 

Hangi mutlu geleceğin?..

 

Hangi umudun?..

 

*

 

Çocuklar hâlâ işsiz...

 

Ne veriyorsunuz onlara o “harç” karşılığında?..

 

Hiçbir işe yaramayan diplomalar bu denli mi pahalı ve bedelleri bu denli mi “zam” gerektiriyor?..

 

Siz nerden bileceksiniz; babadan çekinip de mutfakta gizli gizli ağlayan bir anneye “harç parasını” söylemenin ağırlığını?..

 

Çocuklar, düzene karşı ilk dürüst ve yürekli tepkilerini koyup da “harç zamlarına hayır” dediklerinde, hafife aldığınız zamların onların dünyasında ne kadar büyük meblağ olduğunu nasıl anlayacaksınız?..

 

Sizin çocuklarınız gibi değil ki onlar...

 

*

 

Onları ittiğiniz kötü yaşamların peşinatı mı?..

 

Verilen emeğin karşılığını bulmamış ömürlerin, yüzü gülmemiş hayatların, kahırlarla geçecek zamanların ilk bedeli mi?..

 

Muhtemel acıların...

 

Gözyaşlarının ilk taksiti mi?..

Nedir bu harçlar?..

 

 

78772979.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.