Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİPNOT'lar...


DİPNOT

Önerilen İletiler

DİPNOT:

Dipteki not...

dibe vuran* not...

meraklısına not...

gözü gören, konuyla ilgili,

oradaki kaynağın peşine düşecek kimselerin okuduğu not...

haysiyetli not...laf olsun diye yazılmaz, laf olsun diye okunmaz...

ama genellikle okunmadığı için orada, oracıkta,...

yani dipte tuhaf bir yanlızlık üretir...

(Eksi sözlük)

________________________________________________________________________________

DÜNYA VE TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER...

Gerçekten bugün insanı en çok düşündüren olgu, dünya yaşamına bir yüzyıldan fazla egemen olan entelektüel akımların ve tartışmaların hiçbirinin, Türkiye’yi idare edenler ve ona oy verenler katında yansıdığını gösteren bir küçük işaretin olmamasıdır.

Dünya entelektüel yaşamını allak bullak eden düşünceler, akımlar, tartışmalar Türkiye eğitim alanında ilköğretimden üniversiteye kadar yer almıyor. Sadece birtakım yaftalar olarak kültür portmantosuna palto gibi asılıyor.

Türkiye’nin tarihçileri nedense dünya ile yüzlerce yıl savaşmış Osmanlı’nın karşısındaki ülkelerin sanayi, eğitim, kültür, sanat, üretim alanında bize göre ne durumda olduklarını merak edip de yazmıyorlar. Böylece karşılaştırmasız tarih yazını sadece gollerin gösterildiği futbol maçlarına benziyor.

Türkiye’de hiçbir kültür tarihçisi resimsiz, heykelsiz, bilimsiz, felsefesiz gelişmiş bir kültür olamayacağını düşünmedi. Kimse bizde Mühendishane açıldığı zaman, Viyana’da da mühendishane var mıydı diye merak etmedi. Biz Rus Bilimler Akademisi’nin ne zaman kurulduğunu merak etmiyoruz. Viyana’da dünyanın en büyük doğa tarihi müzesi varken, bizde neden olmadığını düşünen bir adam çıkmıyor. Haydn, Mozart, Beethoven ise kırsal kültürlünün aklına bile gelmiyor.

 

BUGÜNKÜ YÖNETİCİLER OSMANLIDAN DAHA BILINCSİZ...

Bugünkü kırsal kültür temsilcileri 18. Yüzyıl Osmanlı idarecilerinden çok daha cahil. Oysa o dönemde Avrupa hakkında bilgisizlik bir ölçüde anlaşılabiliyor. Ama AB kapısında beklerken Türkiye’de yapılmaya çalışılan işler çağdaş bir insanın kabul edemeyeceği kadar mantıksızdır. Bu cehaletin sürüp gitmesinde, paraya odaklanmış düşünceleri ve amaçları yansıtan, ve halkı düşünemeyen akılsızlara çevirme görevini üstlenen bir medya var. Hiçbir alanda teknik ve entelektüel standartları yerine getiremeyen bu ülkede, beyin yıkama görevi üstün bir ‘efficiency’ ile gerçekleştiriliyor. Bu durum medyanın amacına uygun bir programı gerçekleştirmesi midir, yoksa medyayı yöneten kültürün de halkın düzeyinde olmasından mı kaynaklanıyor bunu söylemek zor. Fakat temelde politik yönlendirme dışında medyanın çağdaş kültürle ilişkisi sporadik gösterilerden ibarettir. İktidar payandacıları gazete ve dergilerinde çağdaş kültürün ve demokrasinin havarileri pozunda, tavus kuşu gibi dolanıyorlar. Ama örneğin hiçbirinin aklına ‘Amerika’da bu kadar çok Türk tarihçisi varken, Türkiye’de neden bir Amerikan tarihçisi çıkmıyor?’ sorusu gelmiyor.

Mustafa Kemal’in büyüklüğünü anımsamamak olası değil. Türk tarihçilerine dünya tarihi yazdırmak isteyen, Anadolu arkeolojisini öğrenmek için Avrupa’ya Anadolulu öğrenci gönderen, Avrupa musikisi konservatuarı açan, 87 Alman profesörünü yeni açılan üniversiteye davet eden bir devlet ve kültür adamı 70 yıldır gelmedi. Bugünkü cehalet gösterisinin çevresinde dolanmak bile acı verici.

La Monde Diplomatique yıllarca önce Kendi Kültürleriyle Hasta Olan Toplumlar’ adlı bir küçük kitapçık yayınlamıştı. Yazar Claude Julien’in makalesinde Petain Dönemi’nde egemen olan ruh halinin bütün bir toplumsal sınıfı etkilemiş olduğunu anımsatır. Türkiye’de olan da budur. Kırsal kültür zaten üstünkörü var olan çağdaşlık düşüncesini esir ya da satın almıştır.

 

b070200.jpg

Sevgili Doğan Kuban'a sevgi ve saygılarımızla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

. Haydn, Mozart, Beethoven ise kırsal kültürlünün aklına bile gelmiyor.[/b] [/size][/font]

 

size sinan çetinin mutlu ol bu bir emirdir kısa filmini izlemenizi öneririm...

 

Çok doğru bir tesbit. Olan, tam olarak budur. Köylü kültürünün, çoğunluk adı altında dayatılması.

 

köylü türkün efendisidir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

köylü türkün efendisidir..

 

İyi de...

Atatürk'ün verdiği değerlerle ve devrimleri sayesinde efendiliğe yükselen köyle ne yazıkki 60 yıldır sağ iktidarlar sayesinde bugünkü temel problemlerin temel sorunların ve kirli politikaların oyuncağı durumuyla yoğruldu...

Ne var ki çağdaş kültürün hiçbir alanında yeterli bir performans göstermeyen kentlere yığışmış kırsal kültürlüler nedense Avrupalı olmak istiyor. Avrupa Birliği sözü yıllarca çamaşır tozu reklamları kadar yaygınlaştı. Fakat aynı adamlar Avrupalılara kafir demeye devam ediyor. Ömürlerinde hiçbir zaman Avrupalı gibi düşünmemiş ve düşünmek de istemeyen insanların Avrupa Birliği’ne girmek istedikleri bir garip çağda yaşıyoruz. Bu arada Amerikan emperyalist propagandasının temalarını okuma-yazma bilmeyen halka kahve retoriği ile ve bir safsata bulutu içinde yansıtıldığı bir beyin yıkama çağında yaşıyoruz.

Öncelikle bunu unutmayacağız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

köylü türkün efendisidir..

 

 

Çok doğru köy ensitütülerinde kendini yetiştiren , geliştiren köylüler , yani tam da Atatürk'ün dediği gibi.1400 sene önceki masallarla beyni yıkanan,gelişmeye ve çağdaşlaşmaya direnen , bir torba erzağa ve kömürü geleceğini satanlar değil.Alın öyleleri sizin efendiniz olsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok doğru köy ensitütülerinde kendini yetiştiren , geliştiren köylüler , yani tam da Atatürk'ün dediği gibi.1400 sene önceki masallarla beyni yıkanan,gelişmeye ve çağdaşlaşmaya direnen , bir torba erzağa ve kömürü geleceğini satanlar değil.Alın öyleleri sizin efendiniz olsun.

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

başlıkta izah edilen tespitlerin çoğuna katılıyorum.ancak.tespit yapmak,çözüm bulmak manasına gelmiyor.türk toplumu bir çok travmayı birarada yaşayan bir toplum.şu anki toplumsal kültürün oluşmasında.hızlı nüfus artışı var, 50 yıldır süren, köyden kente göç olgusu var,çarpık kentleşme ve 80 sonrası özal dönemiyle kuralsız ve hızlı bir şekilde geçilen serbest piyasa ekonomisinin etkileri var.insanlarımız tam özümsenmemiş,içselleştirilmemiş cumhuriyet dönemi üst yapı değişiklikleriyle beraber 30 yıldır hızlı bir zihinsel dönüşümün içerisinde.herşeyin para ve menfaate dayalı olduğu,altta kalanın canının çıktığı.gemisini yürütenin kaptan olduğu bir dünya bu.sonuçlar ortada.çözümüde pek yok, yada iktisadi ve sosyal bir dibe vuruş belkide.etik değerlerin her şeyden önce olduğunun anlaşılacağı,kuralsızlığın ve aşırı maddi hırsların toplumu zehirlediğinin herkezce kabul edilmesinin.toplu bir günah çıkarmanın başka bir yoluda yok sanki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

başlıkta izah edilen tespitlerin çoğuna katılıyorum.ancak.tespit yapmak,çözüm bulmak manasına gelmiyor.türk toplumu bir çok travmayı birarada yaşayan bir toplum.şu anki toplumsal kültürün oluşmasında.hızlı nüfus artışı var, 50 yıldır süren, köyden kente göç olgusu var,çarpık kentleşme ve 80 sonrası özal dönemiyle kuralsız ve hızlı bir şekilde geçilen serbest piyasa ekonomisinin etkileri var.insanlarımız tam özümsenmemiş,içselleştirilmemiş cumhuriyet dönemi üst yapı değişiklikleriyle beraber 30 yıldır hızlı bir zihinsel dönüşümün içerisinde.herşeyin para ve menfaate dayalı olduğu,altta kalanın canının çıktığı.gemisini yürütenin kaptan olduğu bir dünya bu.sonuçlar ortada.çözümüde pek yok, yada iktisadi ve sosyal bir dibe vuruş belkide.etik değerlerin her şeyden önce olduğunun anlaşılacağı,kuralsızlığın ve aşırı maddi hırsların toplumu zehirlediğinin herkezce kabul edilmesinin.toplu bir günah çıkarmanın başka bir yoluda yok sanki.

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şu anki toplumsal kültürün oluşmasında.hızlı nüfus artışı var, 50 yıldır süren, köyden kente göç olgusu var,çarpık kentleşme ve 80 sonrası özal dönemiyle kuralsız ve hızlı bir şekilde geçilen serbest piyasa ekonomisinin etkileri var.insanlarımız tam özümsenmemiş,içselleştirilmemiş cumhuriyet dönemi üst yapı değişiklikleriyle beraber 30 yıldır hızlı bir zihinsel dönüşümün içerisinde.herşeyin para ve menfaate dayalı olduğu,altta kalanın canının çıktığı.gemisini yürütenin kaptan olduğu bir dünya bu.

 

bu tespitler halkın suçluluğunu göstermez....yaşananlara köylü kültürü nolcak denmez...aşağılayan aşağılanmayı göze almış olur....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fethullah Gülen,

Türkiye ile birlikte dünyanın pek çok ülkesinde kök salmış durumda

'Cemaat ağ gibi her yeri sardı'

 

Dışarda deli bir poyraz, ara sıra ıslık çalıyordu... Ama hiç önemli değildi, ne de olsa odamız sobanın çıtırındaydı... Köşedeki 55 ekran TV küskün sadece... Buna karşın, meyve tepsisi, çerez tabağı önümüzde, güleryüzlü, Emine Hanım gibi... Mengiz 'le Barin ise tepemizde geziniyor... Haco'nun gözleri, onların ilgisinden çok hoşnut; mutluluğun ak zamanlarını çocuklarının soluğuyla halkının gönencinde arayan biri olduğunu ele verircesine bakıyor... Aklıma gelen soruları tek tek soruyorum, o da açık yüreklilikle yanıtlıyor:

 

- Din, ılımlı İslam, tarikat, cemaat ve Türkiye'deki gelişmeler konusunda ne düşünüyorsun?

Haco- Cumhuriyetin ilanıyla etkisiz hale gelen ve yeraltına çekilen tarikat ve cemaatler, son 25 yılda devletin de himaye etmesiyle ülke çapında her alanda boy göstermeye başladı. Devletin birçok kurumuna sızarak etkili konumlara geldi. Para, banka finans kaynakları, yardım dernekleri, vakıf gibi kuruluşlarla Türkiye'yi bir ağ gibi sardılar.

 

- Peki, nedir bunların amacı?

Haco - Bunların amacı, laik Cumhuriyeti alaşağı ederek yerine tarikat ve cemaat kurullarının hâkim olduğu şeri bir düzen kurmak, Atatürk ilke ve devrimlerini bir bir yok etmektir. Günümüz Türkiyesi'nde varılan nokta ne yazık ki bunu gösteriyor.

 

- En çok Gülen cemaatine karşı bir duruş gösteriyorsun, neden?

Haco - Gülen cemaati ya da Fethullah Gülen, tarikatlar içinde ılımlı İslam adı ile en sinsi ve derinden çalışan bir cemaattır. Müritlerinin büyük bölümü yüksek tahsil görmüştür. Devletin önemli birimlerinde görev almaya başlamışlardır. Laik düzen açısından en tehlikeli cemaatın bu olduğu kanısındayım.

 

Fetullah Gülen'YA KARŞI APOCULARIN BİR DİRENİŞİ VAR'

 

- Bu konuyu biraz açar mısın? Özellikle Orta Asya, Afrika, Kuzey Irak ve Türkiye'de açtığı okullarla birlikte değerlendirildiğinde, Gülen hareketinin öncelikle Güneydoğu özelinden Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini düşünüyorsun?

Haco - Fethullah Gülen hareketi Türkiye ile birlikte dünyanın birçok ülkesinde kök salmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de zaman zaman bu cemaatin faaliyetlerine, okullarına sahip çıkmış, belki de destek vermiştir. ABD ile İsrail ise Türkiye'den daha fazla destek vermiş, bu oluşumu himaye etmiştir. Ilımlı İslam tezinin ABD ve İsrail'ce geliştirilen bir şey olduğu kanısındayım.

 

- Seni böyle düşünmeye iten gerekçelerin ne?

Haco - Öncelikle eski Sovyetler Birliği coğrafyasında, Balkanlar'da işe başlayan Fetullah Gülen hareketi, yavaş yavaş bu bölgelerde rağbetten düştü ve yasaklandı. Bunu gören hareket, fakir, cahil, eğitimi düşük bölgelere meyletti. Dikkatle bakıldığında Gülen'in hızla girdiği alanın Türkiye'nin güneydoğusundan Irak'a kadar uzanan coğrafya ve Afrika ülkeleri olduğu hemen anlaşılır. Son günlerde bölgede görülen Fetullah Gülen-Apo gerginliğinin temelini de Fetullah Gülen'nun bölgede örgütlenme çalışmaları oluşturuyor.

 

- Yani, bölgede Fetullah Gülen'ya karşı Apocuların bir direnişi mi var, diyorsun?

Haco - Evet...Bana göre, Apo'ya şu anda ülkeyi verseniz yönetemez; çünkü devlet içinde kadrosu yok. İnanın, bir tek polisi bir yerden başka bir yere atayamaz. Ancak, Fetullah Gülen için bunu söyleyemezsiniz. Fethullah Gülen 'in çekeceği bir tekbirle Türkiye'deki devlet kurumlarında secdeye duracak on binlerce müridi var. Bunların içinde polis de var, kaymakam da, vali de, savcı da, başka görevliler de... Allah göstermesin, şu anda yönetimi ele geçirmesi halinde 24 saatte kadrosunu işbaşına getirip ülkeyi cemaat kurallarına göre yönetebilecek güce, kadroya sahiptir. Böyle bir bilgi ve beceriye sahip Fetullah Gülen tarikatçısı için kutsal olan din, aile, toplum birliğinden çok, Fethullah'ın emir ve görüşleridir. Buna körü körüne bağlıdırlar... Eleştiri, karşı çıkma gibi bir mekanizma bu cemaatte yok. Çünkü, dünya ve Türkiye'deki finans ve sermaye çevrelerinde büyük bir güce sahiptir. Onlarca banka kurabilecek maddi imkânı var. Laik Cumhuriyeti ele geçirmek isteyen tarikat ve cemaatlerin başında gelen ve en tehlikelisi bana göre Fethullah Gülen' in ılımlı İslam tezidir.

 

" AKP'NİN BAŞARISI, KARŞISINDA MUHALEFET OLMAMASINDAN'

 

- Ulus devlet, Kemalist ulusalcılık konusunda ne düşünüyorsun?

Haco - Türkiye, Cumhuriyetin kurulması ve Atatürk devrimlerinin başlamasıyla ileri bir adım attı. Avrupa'daki medeni toplumlar liginde yerini aldı. Daha sonra bu ilkelerden yer yer sapıldı. Benim ulus devletten anladığımsa ülkede yaşayan tüm insanların din, dil, renk, düşünce farkı gözetilmeden eşit işlem görmesidir. Ancak, ulus devlet bugünlerde tarikat ve ümmet güçlerinin baskısı altındadır. Türkiye ise böyle bir dönemde dünyaya açılan bir ülke konumundadır. Dünyadan ayrı yaşaması, gelişmesi, mümkün değildir. Ulus devlet kavramının çağdaşlaştırılması, çağdaş dünyanın normlarıyla gelişmesi gerekmektedir.

 

- Bu dönemde AKP ve siyasi misyonu hakkında ne düşünüyorsun?

Haco - AKP'nin başarısı partisinin faaliyetlerinden çok, karşıda yeterli bir muhalefetin olmamasından kaynaklanıyor. AKP, ikiyüzlü bir politika içinde. AKP'nin açık yüzü liberal demokratı çağrıştırsa da gizlediği esas yüzü muhafazakârdır. AKP'nin dış yüzünde demokrasi cilası olabilir, ama içi cemaat ve tarikatlarla doludur. Partinin dayandığı ve uygulamak istediği, yer yer de uygulamaya başladığı yönetim tarzı cemaat ve tarikat usulleridir. Çağdaş kurumları bir bir ele geçirmektedir. Büyük kentlerdeki varoşlara günübirlik "din" adı altında girmekte, büyük taban yaratmaktadır. Eski doğu kültür derneği ve eski solcu güçlerin yaptığı gecekondu uğraşlarının daha genişletilmişini din adı altında AKP yapmaktadır. Türk solu köşesine çekilmiş, pısmış onun temsilcisi olduğunu söyleyen bazı partiler de artık modası geçmiş eşya konumuna gelmiştir. O partiler halktan rağbet görmedikleri için AKP bir zaman daha başarılı olacaktır.

 

- AKP ne yapmak istiyor sence?

Haco - AKP'nin cemaatlerle flörtünün altında yatan gerçek yavaş yavaş kırmadan, dökmeden ses ve gürültü çıkartmadan ülkedeki laik hukuk sistemini etkisiz kılıp fiilen tarikat ve şeriat düzenini getirmek istiyor?

 

- Nasıl başaracak bunu sence?

Haco - Basın sayesinde... Çünkü, AKP'nin en büyük başarılarından biri ulusal ve yerel basının yüzde 80'ini satın alarak ya da korkutup ürküterek kendi safına çekmesi veya kendi aleyhinde haber yapmasının önüne geçebilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. AKP'nin en büyük hedefi ise önümüzdeki yerel seçimlerde Güneydoğu'daki yerel yönetimlerin iktidarını ele geçirmektir...

 

- Peki, sana göre AKP'nin bu hedefine ulaşması nasıl engellenebilir?

Haco - Şu anda AKP'nin önünde küçük de olsa en büyük engel, doğuda Kürt demokratlarının başlattığı ilerici hareket ve bu hareketin desteklediği DTP'nin önemli ölçüde kazandığı yerel yönetimlerdir. AKP, ne pahasına olursa olsun bunları alıp Kürt demokratik hareketini kırmak veya cemaat iklimine kaydırmak istiyor. Bunu yaparken her yolu da meşru buluyor. Örneğin, AKP'nin dağdan eve dönüş söylemleri pek ciddi görülmemekle birlikte, bazı Kürtlerde okşayıcı his yarattı. Ancak, AKP ve dayandığı tarikat güçlerinin bu günlerde Güneydoğuda çekindikleri tek güç Kürt demokratik hareketi olduğu unutulmamalı. İşte bu nedenle AKP, seçimlerde bu hareket kulvarında başarı elde eden DTP yerel yönetimlerini linç etmek ve kaybettirmek istiyor.

 

- Peki, bu durumda CHP ne yapıyor sence?

Haco - Bana göre bu haliyle CHP'nin yapabileceği bir şey yok. Çünkü, CHP ilkelerinden sapmıştır. Halka inememiştir. Türkiye'de halkın ne istediğini zamanında tespit edememiştir. Politika üretmede yetersiz kalmıştır.

________________________________________________________

 

 

 

 

 

 

04/04/2008 Cumhuriyet - Çetin İvenoğlu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce Alıştırma - Sonra Uyuşturma...

 

ERDAL ATABEK

 

 

 

Önce alıştırmanız gerekir.

 

Görüntüye.

 

Seslere.

 

Hareketlere.

 

Sessizliğe.

 

Çevrenizde olup bitenlere.

 

Yavaş yavaş alıştırırsınız.

 

Alışırlar.

 

Türbana.

 

Çarşafa, peçeye.

 

Taşyapıya.

 

Oğulların gemilerinin olmasına.

 

Çocukların televizyon kurmasına.

 

Yakınların yolsuzluklarına.

 

Sevgililere alınan evlere.

 

Çokeşliliğe.

 

Erkeklerin, kadınların ayrı ayrı oturmasına.

 

Ramazanda öğle yemeği verilmemesine.

 

Beyaz takkeyle gezenlere.

 

Hem de öyle alışırsınız ki size çok doğal gelmeye başlar.

 

Bizde böyle deyip geçmeye başlarsınız.

 

'Galiba demokrasi bu da biz mi anlamıyoruz?' diye kuşkulanırsınız.

 

Sonra da uyuşursunuz.

 

Yavaş yavaş uyuşursunuz.

 

İçinizden bile tepki duymaz olursunuz.

 

'En az üç çocuk yapın' derler, dinler geçersiniz.

 

'Bizi azaltmaya çalışıyorlar' derler, gülme duygunuz bile kaybolmuştur.

 

'Batı'nın ahlaksızlığını aldık' derler, öyle dinler durursunuz.

 

Uyuşturmuşlardır sizi.

 

Bir yandan Çanakkale zaferini kutlarsınız.

 

Öte yandan Çanakkale savaşını yıllar sonra kaybettiğinizi bile fark etmezsiniz.

 

Başbakanınız planlarını Amerika'ya açıklar.

 

Siz burdan dinlersiniz.

 

Amerika Ankara'yı işgal etmektedir.

 

Siz İngilizce öğrenmeye çalışırken durumu göremezsiniz.

 

***

 

Alışırsınız ve uyuşursunuz.

 

Geçmişe dalıp gitmişken,

 

geleceği kaybetmekte olduğunuzu fark edemezsiniz.

 

Plan da bunun için yapılmıştır.

 

Önce alıştırma.

 

Sonra uyuşturma.

 

Yüzünüze demokrasi derler, arkanızdan gülerler.

 

Yüzünüze çokkültürlülük derler, arkanızdan bölerler.

 

Yüzünüze değişim derler, arkanızdan soyarlar.

 

Yüzünüze gelişim derler, arkanızdan bakarlar.

 

Alışırsınız.

 

Uyuşursunuz.

 

Tehlikenin farkında mısınız?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce Alıştırma - Sonra Uyuşturma...

 

ERDAL ATABEK

 

.

.

.

Uyuşursunuz.

 

Tehlikenin farkında mısınız?

 

Çok güzel bir paylaşım olmuş...

Çok teşekkürler...

Umarım yukarıdaki yazı tehlikenin farkında olamayacak kadar alıştırılmış, uyuşturulmuş beyinlere birazcık ışık olur...

 

Erdal Atabek gibi aydın bir insana ve bir o kadar siz sevgili gelinciğimize dostça kocaman sevgi ve saygılar... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SORULAR ve UMUT...

 

  • Acaba, türbanlı kadınımız gerçekten özgür mü?
  • Acaba, türbanlı kadınımız gerçekten kentlileşti mi?
  • Acaba türbanlı öğrenciler bilimin tüm nimetlerinden yararlanabilecekler mi?
  • Acaba türbanlı kadınlarımız çocuklarını laik yetiştirecekler mi?
  • Acaba türbanlı kadınlarımız Cumhuriyet sayesinde kadına yönelik elde edilen hak ve kazanımları koruyabilecekler mi?

Türbanlı bir kimlik yerine, yalnız teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten, erkekle kadını eşit kabul eden, demokratik ve bilimin yolundan şaşmayan bir kadın kimliğinin egemen olduğu bir ülkede yaşamanın umuduyla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş


  • 1789 FRANSIZ DEVRİMİ ÖNCESİ MARİE ANTOİNETTE'İN FRANSIZ HALKINA ÖNERİSİ:
    'EKMEK BULAMIYORSANIZ, PASTA YİYİN'
    YAŞADIĞIMIZ GÜNLERDE BİRİLERİNİN TÜRK HALKINA ÖNERİSİ:
    'PİRİNÇ ALAMIYORSANIZ, BULGUR YİYİN'
    'VAKTİ GELİNCE, PİRİNCİ BİZ GÖNDERİRİZ' smil3dbd4dcd7b9f4.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SORULAR ve UMUT...

 

  • Acaba, türbanlı kadınımız gerçekten özgür mü?
  • Acaba, türbanlı kadınımız gerçekten kentlileşti mi?
  • Acaba türbanlı öğrenciler bilimin tüm nimetlerinden yararlanabilecekler mi?
  • Acaba türbanlı kadınlarımız çocuklarını laik yetiştirecekler mi?
  • Acaba türbanlı kadınlarımız Cumhuriyet sayesinde kadına yönelik elde edilen hak ve kazanımları koruyabilecekler mi?

Türbanlı bir kimlik yerine, yalnız teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten, erkekle kadını eşit kabul eden, demokratik ve bilimin yolundan şaşmayan bir kadın kimliğinin egemen olduğu bir ülkede yaşamanın umuduyla...

 

türbanli kadin nasil özgür olabilir olmasina imkan yok türbanli kadin mini etegini giyip tenis oynayabilirmi?

 

türbanli kadin nasil kentlessin operaya baleye gidebilirmi?

 

nasil yararlansin bilimin tüm nimetlerinden örnegin solari ma gidebilirmi yalniz basina?

 

nasil yetistirsin yönlendiren babalari

 

 

nasil koruyacaklar o dönem omuz omuza savastilar bugün harem selamlikla o omuzu terk ettiler!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar sizi anlamak güç sizi bakınca büyük iskenderin politakısını görüyorum büyük iskender kim diyceksiniz Kurtlar Vadisindeki diziden bahsediyorum Polatda doğruyu yani Türkiyenin iyiliğine çalışan adam Siz internet yoluysa açıkcası çok politik konuşuyonuz bunları konuşabilmek için iyi takip etmek lazım neyse...Sizin yorumlarınızı okudumda aklıma şu sözler geldi Aysun Kayacının bir programda Benim oyumla dağdaki köylünün oyu birmi bu lafı söylemeye bir insan nasıl cürret edebilir.Bakın bunları diyenlerin amacı belli AKP %48 oyunun köylülerin yani cahillerden oluştuğnu onlar ne anlar gibisinde biz bunları kaile almayız gibisinde ortam hazırlanmaya çalışıyo bunlar çok yanlış sen belki daha kültürlüsün ama o adamın senden akıllı olduğu %100 kesin kime oy verceğni daha iiyi biliyo anların arasından Herhangi prtye oy verende var

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar sizi anlamak güç sizi bakınca büyük iskenderin politakısını görüyorum büyük iskender kim diyceksiniz Kurtlar Vadisindeki diziden bahsediyorum Polatda doğruyu yani Türkiyenin iyiliğine çalışan adam Siz internet yoluysa açıkcası çok politik konuşuyonuz bunları konuşabilmek için iyi takip etmek lazım neyse...Sizin yorumlarınızı okudumda aklıma şu sözler geldi Aysun Kayacının bir programda Benim oyumla dağdaki köylünün oyu birmi bu lafı söylemeye bir insan nasıl cürret edebilir.Bakın bunları diyenlerin amacı belli AKP %48 oyunun köylülerin yani cahillerden oluştuğnu onlar ne anlar gibisinde biz bunları kaile almayız gibisinde ortam hazırlanmaya çalışıyo bunlar çok yanlış sen belki daha kültürlüsün ama o adamın senden akıllı olduğu %100 kesin kime oy verceğni daha iiyi biliyo anların arasından Herhangi prtye oy verende var böyle çapalar içine girmeyin çünkü çok çaresiz vede zavallı gözüküyonuz tşkler saygılarımla

 

zavalli gözüküyorsunuz lafini Aysun Kayacı ya edepsiz diyenlere yönlendireceksin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce Alıştırma - Sonra Uyuşturma...

 

ERDAL ATABEK

.

.

.

Tehlikenin farkında mısınız?

 

 

 

 

Evet ERDAL ATABEK söyliyecek söz bırakmamış..sağolasın GELİNCİK....artık alışkanlık ve uyuşma su,hava toprak gibi dogal oldu...........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye deki camii sayısı:77.000(yaklaşık 1500 camiinin yapımı devam etmekte)

 

14.403 tane cami yaptırma derneği mevcut...yani ortalama her 345 kişiye bir camii düşüyor

 

Şimdi diyebilirsiniz ki bunlarda ne var...belki ilk bakışta pek göze batmıyor,fakat diğer asgari-egzeri ihtiyaçların gün yüzüne çıkan rakamları,bir acı ve çok tehlikeli gerçeği gösteriyor...

 

Türkiyedeki hastahane sayısı:1220...Sağlık ocağı sayısı:6300...doktor sayısı 77.344...hastane yatak sayısı 189.000

 

işte size an acı karşılaştırma....

 

Türkiyede her 345 kişiye bir cami düşerken,her 60.000 kişiye bir hastane düşüyor

Aynı anda 189.000 kişi hastanede yatabilirken,tam 26.000.000 kişi namaz kılabiliyor...

 

Önümüzdeki 1-2 yıl içinde yapılması planlanan 30 ila 40 civarında hastane varken yapılması planlanan 1440 camii inşaatı var...

ve EĞ-SEN e göre 200.000,hükümete göre ise 96.000 öğretmen açığı var...

 

Birde hani Anayasamızın 2. maddesinde yer alan ve kaldırılmasını bırakın kaldırılması için teklifi bile söz konu olmayan SOSYAL ibaresi ülkemizde ne durumda....

 

Kütüphane sayımız:1435...sadece 13 ilde devlet tiyatrosu var....ve işte yine acı ve bir gerçek...

Türkiyede sadece 1 opera,11 bale,10 heykel,18 sinema,18 resim,38 tiyatro derneği var...

 

ama Cami yaptırma ve kuran kursu dernekleri sayısı kaç dersiniz...tam tamına 14.403...

birde mali kaynaklara ve düzenlemelere bakalım;

Üledeki dini faliyetleri düzenleme ve yürütme görevini üstlenen Dinayet İşleri Başkanlığının 1997 yılı bütçesi 66 trilyon iken günümüzde bu rakam 1.2 katrilyonu(tl) gecmekte

yine geliyoruz acı karşılaştırmalara....

 

Türkiyede tam 8 bakanlığın bütçesi,dinayet işleri başkanlığının bütçesinden daha az...

20 üniversite ve dört bakanlığın ortak bütçesi dinayet işleri başkanlığı bütçesine eşit

 

İşte dinayet işlerine ayrılan bütçe,işte devletin temel yapı taşlarına ayrılan bütçe...

 

Diyanet İşleri Başkanlığı : 1.2 Milyar Y.T.L.

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI : 783 Milyon

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI : 563 "

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI : 677.219.000

ULASTIRMA BAKANLIĞI : 687.265.000

SANAYI VE TICARET BAKANLIĞI : 280.095.000

EN. VE TABİİ KAY. BAKANLIĞI. : 249.296.000

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI : 632.417.000

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI : 404.396.000

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

84280407acf149fca648fa2pm0.jpgBu Bir Tramvay Değildir...

"Türkiye nereye gidiyor?" günümüzün gözde sorusu. Bugün iktidar, eldeki oy oranına bakarak kendisine karşı gördüğü herkese ve her kuruma karşı tavır alabiliyor; bunu yaparken "demokrasi" ve "demokratlıktan" dem vuruyor. Şafak baskınları karşısında "hukuka saygı" diyenler, AKP'nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianame için "demokrasi ayıbı" , "yargı sınırını aştı" ve "yargısal darbe" gibi ifadelerle "tepkisini" dile getiriyor. Demokrasinin üç unsuru; yasama, yürütme ve yargı ile kuvvetler ayrılığı ilkesi burada unutulup gidiyor.

Bu nedenle oyun oynanırken kuralları değiştirecek anayasa değişiklikleri yaparak ve hatta bunu halkoyuna sunarak "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünün "gerçeğe dönüştürülebileceği" hesaplanıyor! Dolayısıyla yargılamadan kurtulma tasarısı hayata geçirilmek isteniyor.

İktidarın temel dayanağı, iddianamenin "basında yer alan demeçlerden oluşturulduğu" ve "bunlarla bir partinin kapatılamayacağı; bu yüzden parti kapatmanın zorlaştırılması gerektiği" . Ancak sözler önemli. Çünkü iktidarın önüne koyduğu hedef var. Bu hedefe giden yolda sözcükler dikkate alınmalı. Yeri gelmişken Wittgenstein 'ın, Avrupa'nın faşizm ve Nazizmle yüzleştiği yıllarda güncesine düştüğü "sözcükler eylemlerdir" ifadesini hatırlamakta-hatırlatmakta yarar var. İşte iddianamedeki sözler-sözcükler de, düşünmenin düşünceye, oradan da eyleme dönüşmesinde önemli yere sahip. Tam da bu nedenle demokrasi, AKP eliyle demokrasicilik oyununa, çoğunlukçuluk ve "Yalnız sayısal çoğunluğun dediği olur" anlayışına eşitleniyor. Sonuçta anayasa değişikliklerine gereksinim duyuluyor; "O kadar muktedir olsam partimin kapatılmasını engellerdim" sözü, yapılmaya çabalanan değişikliklerle olanaklı hale getirilmeye çalışılıyor. Sözcükler, doğrudan eyleme dönüşüyor... Burada örselenen gerçek demokrasi değil mi? Demokrasi sözcüğünü dilinden düşürmeyenler ve onu yalnız seçim sandığıyla bir tutanlara ne demeli? Başına geçtiğimiz tahtaya kalın harflerle tramvay yazsak, buna "demokrasi" diyeceklerin kimler olduğu belli değil mi? Ya da demokrasi yazdığımızda, kimlerin bunu tramvay diye okuyacağını bilmiyor muyuz?

O zaman, tahtadaki demokrasi sözcüğünün altına ne yazılmalı?

Belki şu olabilir:

Bu bir tramvay değildir... ;)

 

 

 

 

 

 

 

 

_______Ali BULUNMAZ ________

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

84280407acf149fca648fa2pm0.jpgTÜRK...

Bugün artık etkisiz ve tepkisiz bir toplumun hedefi olmaz, idealleri olmaz, kimliği olmaz…

Günümüz küresel güçlerin Türkiye’deki laboratuar çalışmaları, Türk Milleti’ni böyle ‘ruhsuz’ hale getirme amacını taşımaktadır.

İşte Amerika’nın da, Avrupa’nın da yanılgısı buradadır…

Ve Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri gibi ‘derme-çatma’ bir ülke değildir.

Ve Türkiye, asırlardır Türklerin himayesinde yaşamış Avrupa gibi bir ‘uşaklık merkezi’ de değildir.

Türkiye, Afganistan değildir, Irak hiç değildir.

Türkiye’nin hedefleri vardır… İdealleri vardır…

Bayrağımız, vatanımız, bağımsızlığımız bizim milli sevdamızdır…

Güçlü bir devlet, milli bir iktidar bizim amacımızdır..

Her geçen gün gelişen, büyüyen, milletiyle güçlü bir dayanışma içinde olan,

insanlarına sosyal devletin kollarını açmış, onlardan modern eğitim ve sağlık hizmetlerini esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti idealimizdir.

;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

84280407acf149fca648fa2pm0.jpgTito 12 Mart 1978'de Yugoslavya'nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada demiş ki: ''- Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi, ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur... İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka ülkelere kalır. Nasır benim dostumdur, ancak ondan önce dünyanın geleceğinin korunması Anadolu'ya düşer. Anadolu'da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır.''

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

  • - AKP, gözünü özerk kurumlara dikmiş
    Yüzde 47 yi doyurmak kolay değil! / Deniz Som / Cumhuriyet
  • Amerika nın kasası ile ve Avrupa nın yasası ile Türkiye Cumhuriyeti ni yönetemezsiniz! / Satılmış Akgün

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.