Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Misafir sn6

Önerilen İletiler

Bence bu tartışma bir yere varmaz, ne müslüman arkadaşlar ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlayabilir, ne de buna inanmayan arkadaşlar kendi savlarını kanıtlayabilir. Zaten, adı üstünde: İNAN-ç. O yüzden, Ölümden sonra yaşamın olup olmadığını tartışmak yerine, Kuranın ölümden sonraki hayat konusundaki açıklamalarının ne kadar mantıklı olduğunu tartışsak daha iyi sonuç alabiliriz.

 

Sayın anti madde aynı kefeye koyma lutfen. İnanmayan insanların söyledikleri "yüz binlerce yıldır ölenler tekrar geri gelmiyor" bilimsel bir ispat olmuyormu? Maddesel olgular dışındaki masalları ispatlamanın, bilimsel bir çaba olmadığını yukarda belirtmştik.

 

Ayrıca; Kuranın "tekrar yaratılış" iddiası, maddesel bir kavram değilki ilkeli mantıkla yorumlanabilsin. Bilimsel mantık, Metafizik masalların tümünün uydurma olduğunu zaten ta başında söylüyor.

 

Sihirli değneği kaldırıpta doğaya karışmış zerreciklerin "hadi tekrar dirilin" diyerek tekrar yaratılacağı, bilimsel mantık'ın ilgi alanı değilki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

Bence bu tartışma bir yere varmaz, ne müslüman arkadaşlar ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlayabilir, ne de buna inanmayan arkadaşlar kendi savlarını kanıtlayabilir. Zaten, adı üstünde: İNAN-ç. O yüzden, Ölümden sonra yaşamın olup olmadığını tartışmak yerine, Kuranın ölümden sonraki hayat konusundaki açıklamalarının ne kadar mantıklı olduğunu tartışsak daha iyi sonuç alabiliriz.

 

"Kuranın ölümden sonraki hayat konusundaki açıklamalarının ne kadar mantıklı olduğunu tartışsak daha iyi sonuç alabiliriz." diyorsunuz...

Bence öneriniz mantıklı...

Ama Kuranın söylemlerine koşulsuz inanan bir kişiyle bunu ne kadar akılcı tartışsak da sizce bir sonuca varabilir miyiz?

Varabiliriz diyorsak alttaki alıntıyı olkumak ve değerlendirmekle başlıyabiliriz...

 

İbrahim aleyhisselam,nasıl dırılttiğine inanıyorsa,biz müminlerde inanıyoruz,sizlere isbat etmek zoruda değiliz.

Çünkü biz peygamber değiliz,daha peygamberde gelmeyeceğine göre, vahiyde gelmeyeceğine göre,dileyen son vahye inanır dileyen inanmaz.

Biz son vahyede son elçiyede inanıyoruz,sizlerede hiç bir şey isbat etmek zorunda değiliz.

Ahirette hesaba çekildiğinizde, ya rabbı, ben ölümden sonra dirilmeyi kavrayamadım,ondan dolayı inanmıyordum dersiniz...

Ahirette halini görmeyi çok isterdim ölümden sonra diriltileceklerine inanmayanların.

 

Okuduktan sonra kendimize "Varsayımlara dayalı bu yaklaşımları hangi akılcı yöntemle tartışırsak bir sonuca ulaşabiliriz." diye sorsak...

Nasıl bir yanıt verebiliriz?...

ya da..

Yazınızda,"ölümden sonra yaşamın olduğunun" kanıtlanamayacağını söylediğinize göre,

Birileri inançlarını değişemez doğrular, yadsınamaz gerçekler şeklinde dayatıp...

Yukarıdaki yazıda olduğu gibi varsayımlara dayalı "Ahiret hesabı" üzerine temennilerde bulunduğunda...

Ona nasıl bir yaklaşımla ne yanıt vermeliyiz?..

***

Şimdi biz kalkıp bu varsayımlı yaklaşımların mantıksız olduğunu ifade ettiğimizi düşünelim...

Onlara, Kuranın ölümden sonraki hayat konusundaki açıklamalarının,mantıklı olduğunu ifade etmedikten sonra,

Ne kadar mantıklı ifadeler kullanırsak kullanalım...Ön kabul ve dayatmalardan uzak durarak akıl süzgecimizden geçirip

tespit ettiğimiz mantıksızlıkları ifade ettiğimizde tartışmada bir sonuca ulaşabileceğimizi ön görebilir miyiz?..

 

Tüm Forumları dolaşın ön görülemeyeceğini fark edeceksiniz...

 

Ama gerçek şu ki; İnsanoğlu var olduğundan bu yana herşeyi gözlemliyor ve tartışıyor...

Tartıştıkça yetersiz ve eksik yönlerini algılıyor... (Kabul ediyor ya da Etmiyor)

Eğer kabulleniyorsa kendini geliştirmek için araştırıyor...

Araştırdıkça kavrıyor, kavradıkça anlıyor, anladığı kadarını öğreniyor,

öğrendikçe (ön kabulleriyle kendini sınırladığı yere kadar) gelişiyor...

***

Bence buradan çıkarılacak sonuç şu...

Bizler tartışmalarımızı her ne kadar karşımızdakilere doğrularımızı aktarmak için yapıyor olsak da...

Sonuçta aklın ve mantığın önderliğinde kendilerini geliştirebilenler...

Senin de ön gördüğün gibi tartışmaları kendileri adına daha iyi sonuçlandırabiliyorlar...

***

Buraya kadar seninle aynı düşünceleri paylaşarak, kendi bakış açımla ifade etmeye çalıştım...

Senden ayrıştığımız şu noktayı da vurgulamadan geçmek istemiyorum...

Bence herkes "Akıl süzgecini ve mantığını" önde tutarak sonuca ulaşsın ya da ulaşmasın her şeyi tartışmalı...

Tartışmalı ki, kendi gelişimi için gerekli adımlarını atarak bir sonraki tartışmada istenen sonuçlara ulaşılabilsin...

 

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölümden sonra tekar dirilme olmadığını, ölen insanlar kanıtlıyor, yani bu konuda bir kanıtımız var

 

saygılar

 

Sayın TARAFSIZ, Kurandaki Tanrı insanları öldükten sonra hemen dirilteceğini söylemiyor ki, kıyamet gerçekleştikten sonra dirilteceğini vaat ediyor.

 

İsra suresi

 

49. Dediler ki: "Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?"

50. De ki: "(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!"

51. "Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkansız olan başka bir varlık olun, (yine de diriltileceksiniz.)" Diyecekler ki: "Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?" De ki: "Sizi ilk defa yaratan". Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki: "Yakın olsa gerek!"

 

Bu ayetler hakkında hiçbir bilimsel tanı konulamaz, çünkü zamanın ötesinde gerçekleşeceği iddia edilen bir olay hakkında ne gözlem yapılabilir ne deney.. Dolayısıyla, tartıştığımız konu ilelebet İNAN-ç düzeyinde kalacaktır. her neyse, "ölümden sonra hayat var mı" sorusunu öldükten sonra cevaplayabiliriz sanırım. Eğer varsa, bunu öldükten sonra görürüz, eğer yoksa bu sorunun cevabı sonsuza kadar bilinemez.

 

Sayın anti madde aynı kefeye koyma lutfen. İnanmayan insanların söyledikleri "yüz binlerce yıldır ölenler tekrar geri gelmiyor" bilimsel bir ispat olmuyormu? Maddesel olgular dışındaki masalları ispatlamanın, bilimsel bir çaba olmadığını yukarda belirtmştik.

 

Ayrıca; Kuranın "tekrar yaratılış" iddiası, maddesel bir kavram değilki ilkeli mantıkla yorumlanabilsin. Bilimsel mantık, Metafizik masalların tümünün uydurma olduğunu zaten ta başında söylüyor.

 

Sihirli değneği kaldırıpta doğaya karışmış zerreciklerin "hadi tekrar dirilin" diyerek tekrar yaratılacağı, bilimsel mantık'ın ilgi alanı değilki.

 

Sayın Maraba, yüzbinlerce yıl boyunca insanın dirilmemesinin bilimsel bir kanıt olamayacağının nedenini üst kısımda açıkladım. Ayrıca, din ve bilim farklı temeller üzerinde kurulmuş, iki farklı yapıdır. Dinin, bilimsel bir şablon içerisine girmek gibi bir derdi yoktur. Eğer öyle olsaydı, ne Tanrının insanları yoktan var etmesi termodinamik yasalarıyla açıklanabilirdi, ne de peygamberlerin mucizeleri (eğer öyle birşey varsa) temel fizik yasalarıyla açıklanabilirdi. Din, inanç temeline dayanan; öğretilerini, düşünlerini ve ilkelerini deney ve gözlemlerle değil; düşünce, tasavvuf ve itikat yoluyla açığa vuran bir kavramdır. Dinsel öğeler dogmatiktir ve inaksaldır, bilimsel olan herşey de mutlak doğru değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrıca, din ve bilim farklı temeller üzerinde kurulmuş, iki farklı yapıdır. Dinin, bilimsel bir şablon içerisine girmek gibi bir derdi yoktur. Eğer öyle olsaydı, ne Tanrının insanları yoktan var etmesi termodinamik yasalarıyla açıklanabilirdi, ne de peygamberlerin mucizeleri (eğer öyle birşey varsa) temel fizik yasalarıyla açıklanabilirdi. Din, inanç temeline dayanan; öğretilerini, düşünlerini ve ilkelerini deney ve gözlemlerle değil; düşünce, tasavvuf ve itikat yoluyla açığa vuran bir kavramdır. Dinsel öğeler dogmatiktir ve inaksaldır, bilimsel olan herşey de mutlak doğru değildir.

 

Bir dakka, Din ile Bilim nasıl farklı temeller üzerine kurulmuş anlatır mısınız? Din ile Bilimin ayrıldığı tek nokta, dinin bilemediği şeyleri metafizik kavramlara yüklemesi, sıkıştığı zaman topu onlara atması ve bilinemezlik uyandırmasıdır. Beyinleri uyuşturmasıdır. Bunun dışında bakın nasılda aynı temeller üzerine kurulmuş görelim: İnsanlar yüzlerce yıldır savaşları deneyimlemiş ve savaş hukukunu bilimsel bir temele oturtmuştur. Der ki: İnsan öldürmenin hiç bir haklı tarafı yoktur. Bu evrenseldir. Savaş, nedeni ne olursa olsun insanların katledilmesinden başka bişey değildir, kan akarak haklılığını ispat etmeye çalışır taraflar. Dinlerdeki Tanrılar ne demiş? "Benim için savaşın". Bakın aynı toplumbilimsel bir vaka için o temelleri farklı dediğiniz şeyler fikir üretmiş ve tamamen karşıt fikirler. Medeni hukuk miras paylaşımında kadın ve erkeğin eşit olduğu bilimsel gerçeğine dayanarak şahitlikte eşit olmaları gerektiği gerçeğini ortaya koymuş. Din ne demiş? 2 kadın = 1 Erkek şahit. Aynı şekilde 4 kadınla evlilikte böyle. Miras hukukunda da aynısı vardır. Yani hiç kendinizi boşuna yormayın temelleri ayrıdır diye. İkisininde temeli aynıdır. Sadece bu temelleri bağladıkları nedenler farklı. Bir Materyal gerçeklere bağlar, diğer soyut hayallere.

 

 

Çıkıpta şimdi Metafizik Felsefenin ya da dinin "Tanrı"dan hareket ederek gerçekliği ortaya koyduğunu söylemeyin. Çünkü tarihte ne bir din ne de bir filozof ya da peygamber Soyut kavramlardan hareket edipte dini ortaya koymamıştır. Zaten bu imkansızdır. Bunlarda Materyalizm gibi Maddi gerçeklikten hareket edip inanılmaz bir şekilde saçmalamıştırlar ve eften püften her şeyi metafizik hayallere dayandırıp sonuçlandırmışlardır.

 

 

Neymiş? Dinler, Bilimi kıskanmaktaymış.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli görüşleriniz için teşekkürler sayın Gecekuşu :clover:

 

Çoğumuz bugünkü fikirsel yapısını belli bir müslümanlık evresini geçirdikten sonra kazandı. Alıntı yaptığınız yazının benzerlerini ben de müslüman iken internet forumlarında yazmakta idim. Önemli olan müslümanlıktan bugünkü fikir yapısına gelene kadarki prosedürü iyi analiz etmek, ve çıkardığımız düşünsel sonuçları tecrübelerimizle birleştirip diğer insanlarla paylaşmaktır. Bunun için de İslamı evrensel insanlık değerleri ve mantık çerçevesinde sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum. ikinci yaşamın var olup olmadığını tartışmak yerine, eğer İslamın vaat ettiği o ikinci yaşam varsa, karşılaşılabilecek mantıksızlıklar diğer insanlarla tartışılmalıdır. Mesela, ben bir insanın ikinci yaşamında bir insanın annesini, babasını, en yakın arkadaşlarını cehennemde gördükten sonra, kendisinin cennette mutlu yaşayamayacağını düşünüyorum . ama Kuran bunun tam tersini söylüyor. Bütün müminleri cennette mutlu ve huzurlu tasvir ediyor. Tabi, benim düşüncelerim mutlak doğru demiyorum, ama bir müslüman bana bu konu hakkında tatmin edici bir cevap verene kadar böyle düşünmeye devam edeceğim. Saygılar.

 

Sayın sinekvalesi, final döneminde olduğum için ayrıntılı cevap yazacak vaktim yok, ama yine de kısa bir cevap yazmak istedim. Bir kere din olgusunu müslümanlıktan ibaret sanmayın. Binlerce dinin herbirisini ayrı ayrı incelediniz mi de, bütün dinlerin insan öldürme, kan akıtma temeli üzerine kurulduğunu söylüyorsunuz. Sizin için dinler birer masal olabilir, ama benim için üzerinde durulması gereken, araştırmaya değer, önemli olgulardır. bir dini mantıksal olarak yalanlayamadığım sürece ben o dine masal demem.

 

İkinci bilim ve din farlı temellere dayanır. Din inanca dayanır, bilim ise deney ve gözlemlere. Bilim inancı dışlar, çünkü bilimin ilk şartı objektif olmaktır. ayrıca ne bilim dini kıskanır, ne de din bilimi. elmayla armutları karıştırmayalım lütfen.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın sinekvalesi, final döneminde olduğum için ayrıntılı cevap yazacak vaktim yok, ama yine de kısa bir cevap yazmak istedim. Bir kere din olgusunu müslümanlıktan ibaret sanmayın. Binlerce dinin herbirisini ayrı ayrı incelediniz mi de, bütün dinlerin insan öldürme, kan akıtma temeli üzerine kurulduğunu söylüyorsunuz. Sizin için dinler birer masal olabilir, ama benim için üzerinde durulması gereken, araştırmaya değer, önemli olgulardır. bir dini mantıksal olarak yalanlayamadığım sürece ben o dine masal demem.

 

İkinci bilim ve din farlı temellere dayanır. Din inanca dayanır, bilim ise deney ve gözlemlere. Bilim inancı dışlar, çünkü bilimin ilk şartı objektif olmaktır. ayrıca ne bilim dini kıskanır, ne de din bilimi. elmayla armutları karıştırmayalım lütfen.

 

Elma ile armutları karıştırmıyorum. Din madem inançtan ibaret, neden toplumlara ve insan ahlakına karışıyor? Mesela iki bekar insanın birleşmesinden tutun savaşmasına kadar her adımına karışmıyor mu? Öyleyse Allah'a inanalım tüm sorunlar bitsin, herkes Cennete girsin di mi? Ama öyle olmuyor. İlla ki dinin belirttiği toplumu hayata geçireceksiniz değil mi? Cumaları camiye giden, namaz kılan, aynı kitabı rehber edinen, kendisine karşı olanları Allah adına öldüren, Allah adına nikah gerçekleştiren, Allah adına yağmurdan tutun diğer doğa olayları hakkıdan bilgiler sunmaya çalışan bir toplum... Dinler için "İnançtır" deyip sıyrılamazsınız. Dinleri küçümsemiyorum, araştırmayada değer buluyorum açıkçası. Her din hakkındada elimden geldiğince bilgi topluyorum. Dinlerin hareket noktası ile Bilimin hareket noktası aynı, bu açıdan temelleri aynı. Sadece bağladıkları nedenler varklı. Aynı olguları ele alırlar. Hemen her din mutlaka ve mutlaka toplumsal bir düzen belirler. Hıristiyanlık, musevilik, müslümanlık, budizm, maniehizm. Ateizm bile dini redderek başka bir toplumsal alternatif sunar.

 

 

Madem üniversite öğrencisisiniz söyleyeceklerimi anlayacaksınızdır. Bilgileri bütünlükleri açısından iki şekilde ele alıyoruz: 1 - Kendi içinde tutarlı bilgiler ve 2 - Kendi dışındaki gerçekliklerle de tutarlılık oluşturan bilgiler.

 

 

Yüzüklerin Efendisi kitabını düşünün, kendi içinde tutarlıdır. Akıcıdır. Hangi soruyu sorarsanız mutlaka kendi içersinde bi gerçeklikte cevap verir. Hobbitler kimdir, Anduril nedir, Gandalf nasıl biridir ve kudreti nelerdir, Gollum neden yüzlerce yıldır yaşar, Cüceler nasıl bir toplumdur ve Elflerle neden anlaşamazlar... Hatta her ortadünya toplumunun alfabeleri ve diller hakkında bilgiler bile verir. Bu yönüyle kendi içinde tutarlıdır. Ama maddi gerçeklerle örtüşmez, örtüşemez, hikayedir. Dinler kendi içersinde tutarlıdır ya da değildir buna değinmem bile. Ama maddi gerçeklikle çelişirler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Var ya artık Allah'ın olduğuna inanıyorum. Vallahi billahi inanıyorum. Yoksa Sn6 sen evrimin sonucu olamazsın. Sen bi mucize olmalısın. Evet evet, kesinlikle mucizesi. Bu ne yaaa. Ya sen öteki tarafın olduğunu kimden öğrendin de bana olmadığını kanıtlamamı istiyosun? O zaman herkes kafasına göre öteki dünya uydursun, inanalım.

 

 

Neyse akşam namazını kaçırmayım bari, malum yeni müslüman olduk, daha en baştan savsaklamayalım.

[005.058] [E2] Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.

 

[002.014] [E1] Bir de iman edenlerle karşılaştıklarında: «Biz de inandık» derler. Kendi şeytanları ile başbaşa kaldıklarında: «Emin olun biz sizinle beraberiz, biz ancak alay ediyoruz.» derler.

[002.015] [E1] Asıl Allah onlarla alay ediyor ve taşkınlıkları içinde bocalarlarken kendilerini sürükleyip götürüyor.

[004.140] [E1] O, size kitab'ında şunu da indirmiştir: «Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla eğlenildiğini işittiğiniz zaman başka bir konuşmaya dalmalarına kadar o heriflerin yanlarında oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz ki Allah, münafıklarla kafirleri, topunu birlikte cehennemde bir arada toplayacaktır.

[036.030] [E1] Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

[037.012] [DV] Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

[037.013] [E1] Uyarıldıklarında da düşünmüyorlar.

[037.014] [iK] Bir ayet gördüklerinde, onu eğlenceye alırlar.

[045.002] [E1] Kitap indirilmesi o güçlü ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

[045.003] [E1] Muhakkak göklerde ve yerde mü'minler için ayetler vardır.

[045.004] [E2] Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.

[045.005] [E0] Gece ile gündüzün ıhtilâfında ve Allahın Semâdan bir rızk indirip de onunla Arzı ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları çevirmesinde de aklı olan bir kavm için bir çok âyetler var

[045.006] [DI] İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar?

[045.007] [iK] Yalancı, günahkar her kişinin vay haline.

[045.008] [E1] Allah'ın ayetleri, karşısında okunurken işitir de sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte onu acı bir azap ile müjdele!

[045.009] [E1] Ayetlerimizden birşey öğrendiği vakit, onu alaya alır. İşte onlar için horlayıcı bir azap vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

[005.058] [E2] Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.

 

[002.014] [E1] Bir de iman edenlerle karşılaştıklarında: «Biz de inandık» derler. Kendi şeytanları ile başbaşa kaldıklarında: «Emin olun biz sizinle beraberiz, biz ancak alay ediyoruz.» derler.

[002.015] [E1] Asıl Allah onlarla alay ediyor ve taşkınlıkları içinde bocalarlarken kendilerini sürükleyip götürüyor.

[004.140] [E1] O, size kitab'ında şunu da indirmiştir: «Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla eğlenildiğini işittiğiniz zaman başka bir konuşmaya dalmalarına kadar o heriflerin yanlarında oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz ki Allah, münafıklarla kafirleri, topunu birlikte cehennemde bir arada toplayacaktır.

[036.030] [E1] Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

[037.012] [DV] Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

[037.013] [E1] Uyarıldıklarında da düşünmüyorlar.

[037.014] [iK] Bir ayet gördüklerinde, onu eğlenceye alırlar.

[045.002] [E1] Kitap indirilmesi o güçlü ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

[045.003] [E1] Muhakkak göklerde ve yerde mü'minler için ayetler vardır.

[045.004] [E2] Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.

[045.005] [E0] Gece ile gündüzün ıhtilâfında ve Allahın Semâdan bir rızk indirip de onunla Arzı ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları çevirmesinde de aklı olan bir kavm için bir çok âyetler var

[045.006] [DI] İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar?

[045.007] [iK] Yalancı, günahkar her kişinin vay haline.

[045.008] [E1] Allah'ın ayetleri, karşısında okunurken işitir de sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte onu acı bir azap ile müjdele!

[045.009] [E1] Ayetlerimizden birşey öğrendiği vakit, onu alaya alır. İşte onlar için horlayıcı bir azap vardır.

Bu demektir ki: O zamanlar da Muhammed'in sözlerine inanmayanlar vardı ki alay ediyor, eğlenceye alıyorlardı. Yoksa durup dururken azap müjdeleyecek hali yoktu herhalde. Yani geleceği gören insanmış demeyin Muhammed için. Zira kendi yaşadığı zaman dilimi içerisinde değerlendiriyordu herşeyi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O halde dinle. Son din Bahailik son peygamberde Bahayullah. Bizler de senin bu peygambere bu dine inanmadığın için diğer tarafta halini göreceğiz. Sen yandıkça biz de sana acıyacağız. Ne oldu şimdi? Haydi bakalım. Kim kime acıyacak.

 

Seni tebrik ederim,

maraba'

Sonunda,

Ahirette hesab vereceğin bir kitab buldun,

Bizlere,Bahailik son peygamber, Bahayullah. hakkında ona inen vahiyler hakkında, ve o kitabtan dellerini bekliyorum,

saygılar.

Evren.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Seni tebrik ederim,

maraba'

Sonunda,

Ahirette hesab vereceğin bir kitab buldun,

Bizlere,Bahailik son peygamber, Bahayullah. hakkında ona inen vahiyler hakkında, ve o kitabtan dellerini bekliyorum,

saygılar.

Evren.

Sayın maraba burada inanması gereken kitabı bulduğundan mı bahsediyor! Algılamanız dikkate şayan doğrusu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölümden sonra hayatı tartışmak demek "ruh" un varlığını tartışmak demektir. Eğer ki madi yanımızın ötesinde bir de ruhi varlığımız var ise -islama göre- elbette cennete/cehenneme gidecek olan bu varlığımızdır. Ruhlar da dirilmeyi beklemez. Ölünce azrail alır götürür :)

 

Şimdi ben küçükken hem aile büyüklerimizden hem de gittiğim camilerde dinlediğim vaazlardan, bir de ölüm ve ötesi ile ilgili okuduğum kitaplardan şunlar aklımda kalmış:

 

Bazıları derdi ki, kişi ölürken, eğer iyi bir insan ise acı çekmeden ölür. Azrail onun ruhunu cesedinden, tereyağından kıl çeker gibi çıkarır. Ancak kötü insanların ise ruhları, dikenlerin içinden yün çeker gibi zahmetli olur ve kişinin ruhu büyük acı çeker. Hatta bu acı ölürken yüzüne de yansır. Şimdi bazıları da derdi ki, kişi mahşeri mezarında bekler. Eğer iyi bir insan ise mezarı ona villa gibi gelir. Ancak kötü bir insan ise ve inanmıyorsa daracık mezarında çok sıkışır. Bazıları da derki, kişi o büyük günü (mahşeri) beklerken dünyada değil başka bir boyutta bekler. Dinlediklerim ayrıca şunu söyler: Mahşer gününde kimse kimseyi tanımaz. Ananızı babanızı unutup tanıyamayacaksınız. E yani o kadar beklerseniz hafıza kaybı olabilir. Böylece yukrıda tartışılan sorunlardan birisinin önüne geçilmiş olur. Babanız cehennemde iken siz cennette olsanız da üzülmezsiniz. Çünkü, babanızı tanımazsınız. (Amma da çelişkili bir din yahu)

 

Her neyse, eğer insanlar ölümden sonrasına inanıyorsa bu ölüm korkusundan gelir. Taa eskilerden beri böyledir. Yeniden dirilme arzusu ve böylece üretilen hikayeler. Taa firavunlardan bu yana... Dedim ya ölümden sonraki hayat tartışılacaksa ruhun varlığı tartışılmalıdır. Eğer ölümden sonrasının varlığı/yokluğu bilimsel olarak ispatlanmak isteniyorsa ruhun varlığı/yokluğu ispatlanmalıdır. Günümüz bilimsel verileri de hiç bir şekilde bu tür manevi varlıkların varlığı ile ilgili bir delil göstermediğine göre ruh yoktur ve ölüm bir sondur. Haa, şimdi kalkıp bazıları bilimin bunu algılayamayacağını, ya da ölen insanın mahşer günü tekrar diriltileceğini söyleyebilir ve çıkar işin içinden. E ne diyelim, bekle ve gör be kardeşim...

 

Bu konuyu tartışırken, diğer önemli bir husus, bu konuyu öğreten öğretinin kendi içindeki tutarlığı ve doğruluğudur. Bu konuda hıristiyanlığı ya da islamı ele alabiliriz. Diğer forrumarda da uzun uzun tartışılmakta bu öğretiler (özellikle islam). Zaten kendi içinde hiç bir tutarlılığı olmayan bir "din" öğretisi, nasıl olur da ruhun varlığı konusunda gerçeği söyleyebilir? Ruh yoktur, ölümden sonrası yoktur. Var diyen ispatlasın. Öyle havadan inançlar ve hayallerle olmaz bu işler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazıları derdi ki, kişi ölürken, eğer iyi bir insan ise acı çekmeden ölür. Azrail onun ruhunu cesedinden, tereyağından kıl çeker gibi çıkarır. Ancak kötü insanların ise ruhları, dikenlerin içinden yün çeker gibi zahmetli olur ve kişinin ruhu büyük acı çeker. Hatta bu acı ölürken yüzüne de yansır. Şimdi bazıları da derdi ki, kişi mahşeri mezarında bekler. Eğer iyi bir insan ise mezarı ona villa gibi gelir. Ancak kötü bir insan ise ve inanmıyorsa daracık mezarında çok sıkışır. Bazıları da derki, kişi o büyük günü (mahşeri) beklerken dünyada değil başka bir boyutta bekler. Dinlediklerim ayrıca şunu söyler: Mahşer gününde kimse kimseyi tanımaz. Ananızı babanızı unutup tanıyamayacaksınız. E yani o kadar beklerseniz hafıza kaybı olabilir. Böylece yukrıda tartışılan sorunlardan birisinin önüne geçilmiş olur. Babanız cehennemde iken siz cennette olsanız da üzülmezsiniz. Çünkü, babanızı tanımazsınız. (Amma da çelişkili bir din yahu)

 

islamda hiç bir çelişki yoktur herşeyin bir cevabı vardır islamı çelişkili hala getiren insanlardır herşey apaçık insanların anlayıcı bir şekilde yazılmıstır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ruh, Allah’ın yarattığı bir kanun-u emridir. Emir aleminden gelmiştir. “Sana ruhtan soruyorlar. De ki: ruh emir âlemindendir. Size verilen ilim çok azdır” (İsra, 17/85).

 

Ruh, diğer yaratıklar gibi, belli sebeplere bağlı olarak doğan, gelişen ve ölen bir varlık değildir. Bilakis ruh, Allah’ın ilim ve kudretiyle, onun irade ve inayetiyle hiçbir zaman ölmez, sürekli baki kalacak bir özelliğe sahiptir. Ölen yalnız maddi bedenimizdir. Bu gün bilimin kabul ettiği bir gerçek de şudur: İnsanların yapıtaşları olan hücrelerinin büyük çoğunluğu alt ayda bir ölüyor, yerine başkaları gelip yerleşiyor. Altı senede ise, -sinir ve beyin hücreleri dışında- bütün hücreleri ölüp gidiyor ve yerlerine başka hücreler geliyor. Bu gerçek, öldükten sonra yeniden dirilmenin açık bir delili olduğu gibi, ruhun ölmeyip hep yerinde durduğunun da bir belgesidir. Çünkü, bu hücrelerin adeta ölüp dirilmeleri, gel-git yaptıkları bir sabit merkezin olmasını gerektirir. Bu ise ruhtan başkası değildir.

 

Kur’an-ı Kerimde “iki ölüm ve iki diriliş”(Ğafir, 40/11) ten söz edilmektedir. İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu, bunları: Yaratılmadan önceki durumu ile, yaşadıktan sonra meydana gelen bildiğimiz normal ölümü, iki ölüm; ilk defa var olmak ile, öldükten sonraki dirilmeyi de iki hayat olarak değerlendirmiştir. (bk. Razî, XXVII/37).

 

Buna göre, ruh vücuda girmeden önce de, bedenden çıktıktan sonra da insan ölü sayılmaktadır. Ruh girdikten sonra ki hali ise canlı olarak anılmaktadır. Bu ise, maddi hücrelerin dışında, biyolojik hayatın da kendisine bağlı olarak geliştiği bir dinamiğin varlığını gerektirmektedir ki, bu da ruhtur.

 

Beden ruhun çıkmasıyla ölür. Ruhtan çıkacak bir şey yok ki, onun çıkmasıyla ölmüş olsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buna göre, ruh vücuda girmeden önce de, bedenden çıktıktan sonra da insan ölü sayılmaktadır. Ruh girdikten sonra ki hali ise canlı olarak anılmaktadır.

 

Ya desene tıp bilimi yanlış leylerle uğraşıyor. Ölümle yüzyüze gelen birine acil kan bulmak ya da yoğun bakıma almak yerine hemen ruh bulsunlar :)

 

Bu ise, maddi hücrelerin dışında, biyolojik hayatın da kendisine bağlı olarak geliştiği bir dinamiğin varlığını gerektirmektedir ki, bu da ruhtur.

 

Neden gerektirsin yahu? Bir anlat da öğrenelim bu dinamiği. Ama hikayelerle söylentilerle değil! Akılcı ve gerçek şeyler göster. İspat et!

 

Beden ruhun çıkmasıyla ölür. Ruhtan çıkacak bir şey yok ki, onun çıkmasıyla ölmüş olsun.

 

Daha önce kaç ruh gördün de ruhtan çıkacak bir şey olmadığını biliyorsun? Ben de diyorum ki, ruhun bir özsuyu vardır. O gitti mi ruh da ölür :) Oldumu şimdi? İspatlayacaksın arkadaşım ispatlayacaksın!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

islamda hiç bir çelişki yoktur herşeyin bir cevabı vardır islamı çelişkili hala getiren insanlardır herşey apaçık insanların anlayıcı bir şekilde yazılmıstır

 

Demekle olmaz. Forumlardaki çelişkileri teker teker ortadan kaldıracaksın, ondan sonra çelişki yok diyeceksin!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ooff...

 

Savını bununla destekledsiği için veridir.

Ama bunu gerçeklikle değil yorum ile yaptığı (hayal ettiği, öyle kurguladığı, var saydığı, kabul ettiği) için de yorumsal veridir.

 

Boşuna "yorumsal" demedik...

 

 

sen bize hiç bişeyi ispatlıyamadın ki biz ispatlarımızı yazıyoruz ve yazılan gerçekleri sölüyoruz biz ne desek ne sölesek sen hayır o olmaz diceksin ispat ve deliller ben topiclerimde sundum sana soruyorum gülün adını değiştirsen değişik kokarmı....

 

biz ne kadar ispatlar sunsak sen yine kabullenmiceksin :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya desene tıp bilimi yanlış leylerle uğraşıyor. Ölümle yüzyüze gelen birine acil kan bulmak ya da yoğun bakıma almak yerine hemen ruh bulsunlar :)

 

 

 

Neden gerektirsin yahu? Bir anlat da öğrenelim bufinamiği. Ama hikayelerle söylentilerle değil! Akılcı ve gerçek şeyler göster. İspat et!

 

 

 

Daha önce kaç ruh gördün de ruhtan çıkacak bir şey olmadığını biliyorsun? Ben de diyorum ki, ruhun bir özsuyu vardır. O gitti mi ruh da ölür :) Oldumu şimdi? İspatlayacaksın arkadaşım ispatlayacaksın!

 

 

"RuHuN VaRLıĞıNıN İsPaTı"

 

 

İnsan beden ( vücut) ve ruhun birleşiminden oluşur. Beden et ve kemik olan aslı toprak olup, topraktan gelen kimyasal ve fiziksel değişime uğramış proteinler sayesinden yaşayan ölünce yine toprak olacak olan bir kompleks yapıdır.

Ruh ise Allah’tan gelen, vücudu canlı, gören, hisseden kılan ilahi bir hediyedir.

Ruhun Varlığının İspatı :

1- Diş var, diş doktoru da vardır. Ruhta vardır ki ruh doktoru da vardır. Bilimin olmayan bir şeyin doktorunu icat ettiğini iddia edebilecek biri var mı...?

2-Ölü bir insan düşünelim. Eli, kolu, beyni, gözleri, kalbi... vücudu tam olarak yerindedir. Bu insana fıkra anlatsak, bilmece sorsak, korkunç hikayeler anlatsak, hüzünlü olaylar anlatsak ... bir tepki verir mi bu ölü insan?

Canlı iken her fıkraya gülen, hüzünlü her olaya üzülen , korkan-sevinen üzülen bu insana ne olmuştur. Daha doğrusu can alıcı soru şu : Ölürken insandan eksilen nedir ki o olmayınca neşe, sevinç, hüzünde ... olmuyor. İşte o ruhtur.

Bazıları kalp çalışmıyor kan dolaşımı duruyor, beyin faaliyetlerini sona erdiriyor o nedenle insan gülmüyor ... diyebilir. Onlara şunu sormak lazım. Tüm bunların sona ermesine neden olan vücuddan ayrılan, vücudun pilini bitiren nedir ? çünkü iri bir adama bakıyoruz ayağı taşa takılıp yere düşüyor beyin kanamasından ölüyor. Küçük bir bebek apartmanın 5. Katından düşüyor burnu bile kanamıyor, yaşıyor. Normalde vücutlarının sağlamlığına bakınca tersi olması gerekir. Demek ki insanları yaşatan beden ve onun işlevleri değildir. Bunlar hayatta olmanın göstergeleridir. Hayat nedeni, yaşatan ruhtur. Ruh çıkınca bu göstergelerde işlevlerini yitirirler.

Demek ki duygularımızı var eden, hissiyatın kaynağı olan ruhtur. Yoksa sevinme, üzülme, fikir, düşünce... gibi kavramları, kuru bir vücut organları arasındaki elektrik akımı ile izah etmek imkansızdır. Ruhla duygu vardır. Ruh emaneti geri alınca, duygu, his, düşüncede... vücudu terk eter.

3- Yine bir ölü düşünelim : Gözleri vardır fakat göremez. Halbuki canlı gözü ile aynı gözdür ölünün gözü de .

Soru şudur : Ölürken bu insandan ne eksilmiştir ki gören gözler görmez olmuştur. Eksilen ruhtur, ruh gidence görmede sona erdiğine göre görende göz değil, ruhtur. Ruh gözleri bir pencere, bir periskop gibi kullanır ve dışarıyı seyreder .

Bazı insanlar görme olayını şöyle açıklarlar : Bakılan cisimden trilyonlarca ışık parçacığı göze gelir, göz bu ışık parçacıklarını kimyasal etkileşime sokar ve beyine bu ışık parçacıklarını elektrik akımı olarak gönderir. Görme olayı böylece vuku bulur.

Soru ve sorun şudur : Beyin hücresinde görme olayı bir elektron coşkusundan ibarettir. Beynimizin görme ile görevli merkezini binlerce kez büyütsek, karşımıza sadece hücre içinde belli noktalara yığılan elektron dizilimine rastlarız. Peki bu elektrik sinyallerini anlamlı görüntü şeklinde gören nedir ?

Beyin, göz zaten bu oyun içinde birer figürandır. Oyunu seyreden gören kimdir ?

Gören beyin ( et parçası, protein, yağ moleküllerini ) olamaz. Gözden gelen elektronları anlamlı görüntüye beynimiz dönüştürür ama beyin hem ekran hem göz

( izleyici ) olamaz. Beyin televizyondur, kendi yaptığı görüntüleri kendi izleyemez. O halde beyin elektron sinyallerini tv gibi görünür kılar, ruhta o tv’yi seyreder.

Ruh vücuddan ayrılınca, oyun devamda etse seyreden kimse kalmadığı için göz görme işlemindeki fonksiyonunun önemini kaybeder görmeye aracı olma hali sona erer.

Kendimize soralım : “Ben, dediğimiz varlık kimdir ? Et-kemik, yağ, protein yığını olan bu beden kendi kendine ben deyip düşünüp, görüp sevinip üzülebilir mi? Et yığını kendine ben diyebilir mi ? O halde kendine ben diyen bedenimiz değil ruhumuzdur.

" Bir ben vardır benden içeru "

Gören, düşünen, duygulanan, hisseden (6.his, telepati, psikometri) hep ruhtur. Buna en en güzel örnek çizgi filmlerdeki dev robotlardır. Robotun baş tarafında da bir insan bilgisayar tuşları, çeşitli kollar, düğmelerle dev robotu yönetir. Dövüştürür, yürütür, hareket ettirir. Fakat o robottan o insan çıkınca geriye paslanmaya başlayan bir °°°°l yığını kalır. Tıpkı onun gibi ruhumuzda robotu yöneten insan gibidir. Bedenimizde robot gibi. Ruhumuz beynimizi bilgisayar tuşları gibi kullanıp bedenimizi yönetir. Ruh çıkınca geriye çürümeye başlayan et ve kemik yığını kalır. Bazı alimler bunu ruh binici çesed attır diye özetlemişlerdir. Kısaca ruh vardır. Vücudu yönetir, düşünce, görme, his merkezidir.

Not : Parapsikoloji adlı ilim dalı ruhun faaliyetlerini pozitif bir bilim dalı olarak inceler, insanların bakışlarıyla kaşık, çatalı eğmesini, bir kişinin bir eşyasına dokunup, o kişi hakkında doğru bilgi vermeyi, karşıdaki insanın düşüncelerini okumayı, bazı olayları önceden sezebilmeyi, astral seyahati...vs. gibi paranormal (normal ötesi) olaylarla ilgilenir. Bizim evliya kerametleri dediğimiz olaylara rasyonalist (akılcı) bir açıklama getirmeye çalışır. Bunda özellikle kuantum fizik teorisi ve izafiyet teorisini hareket noktası olarak kullanır.

Gören ruhtur dedik. Bizler uyur iken bazen ruhumuz, bedenimizden ayrılır. Fakat “altınımsı renkte ince bir bağ ” ile vucudla beden arasındaki bağlantı koparılmaz. (Yoksa insan ölür...). Ruh gezer, görür, semayı seyreder sonra vücudumuza geri döner. Aradan bir süre (gün, yıl, yıllar ...) geçer. Sonra uyanık iken (beden+ruh) ruhumuzun gezdiği yerlere ilk kez gideriz ve Aa! Ben daha önce bu yerleri görmüştüm deriz. Evet görmüştük ve görende ruhumuzdur. Ruhumuz uykumuzda (rüya -ı satıka ile ) yakın geleçeği sembollerle sezebilir. Rüya tabirleri ilmi bu sembolleri açıklar.

Ruh ile beden , devamlı bir mücadele, savaş halindedir. Beden durmadan bir şey ister. Acıkır, yemek, susar, su, üşür, elbise, evi varken yat, yatı varken kat, mark... dolar... ister . Ta ki gözünü toprak doldurana (ölüne) tek. Ruh ise bir şey istemez. Acıkmaz, susamaz... ölmez... Ruh, beden mücadelesini beden kazanırsa o insan artık kötü ruhlu, bencil, egoist biri olur. Eğer ruh savaşı kazanırsa (vücudun midesini oruçla, ağzını kötü söz, yalan, gıybet yerine zikirle, fikirle, gözünü haramdan sakınarak, elini ayağını harama uzatmayarak, kalbini Allah’ın zikri ve aşkı ile doldurarak ...) ne zamanki beden ruha teslim olur ona itaat ederse, vucud bu defa ruha benzemeye başlar. Ruhun uçabilme, görünmeme, şiş batınca kan çıkmaması, su üzerinde yürüme, bir anda iki yerde olabilme... özellikleri bedene yansır. Keramet adı verilen olaylar tezahür eder. Ruha sahip her insan belli disiplin ( et yememe, oruç tutma, zikir, namaz...) ile keramet denilen aslında tüm canlı insanların yapabilme yeteneğine sahip olduğu (çünkü ruhları vardır), belli bir aşamayı gerektiren bu hallere sahip olabilirler. Tabii ki tüm fiiller Allah rızası için ve Allah rızasına uygun yapılmalıdır. Keramet... peşin sıra gelir. İslam’da önemli olan rızaullahtır. Yoksa keramet denilen istidracı gösterse de Allah rızasını kazanamayan, insanın yeri ebedi Cehennem olur.

Ruh bu gücü, bu kapasiteyi, potansiyel, statik enerjiyi nereden alır ? Kur’an-ı Kerim de bu soruya şöyle çevap vardır : Adem’i yarattığım zaman ona ruhumdan üfledim. Çamur halindeki Hz. Adem’e Allah-u Teala kendi ruhundan üflüyor.(Üflemek asla bir parça anlamına gelmez, yani üflenen ruhla Allah’ın bir parçası bize geçmez, ama nasıl ki dağlardan gelen rüzgarda tabiatın korkusu vardır, üflemede de o ulvi, yüce yaratıcının sıfatlarının izleri mutlaka vardır.). O çamur ruh ile birleşince insan diriliyor. Ruh çıkınca (ölünce) insan yeniden çamur-toprak oluyor.

Demek ki ruh bize Yüce Yaratıcıdan bir hediye, onunla yaşıyor, duygulanıyor, “ben” im diyoruz. O çıkınca kokuşan, çürüyen bir çeset kalıyor geriye.

Demek ki önemli olan ruhtur, ruh güzelliğidir. Beden ve beden güzelliği değildir.

Hz. Resul’un evlendiği annelerimiz belki dul ve yaşlı idiler ama ruhları güzeldi. Bir kadın düşünelim güzel mi güzel tıpkı ay parçası... Bu kadın bir gün evlenir ve ertesi gün başlar eşinin başını ütülemeye, durmadan bir şey istemeye, eşini eleştirmeye, eşini aldatmaya ... eşi olan insan mutlu olabilir mi ? Asla. Ama kadın ay parçası gibi masum görünür ve güzeldir. Fakat ruhu kirli ve kötütür. Bu nedenle o kadınla asla mutlu olunamaz.

Evet beden güzelliği de iyidir ama asıl ve önemli olan ruh güzelliğidir.

Hz. Resul’de evlenilecek kadında sülale, mal ve güzelliğe değil öncelikle ahlak, huy (ruh) güzelliğine bakın buyururlar.

Özetlersek, İnsan = Beden + Ruh

Beden = Et + Kemik = Çamur

Ruh = Rabbimizden hediye

Çamur + Ruh = İnsan

Çamur - Ruh = Ölüm ( Geriye çamur-toprak kalır.)

Asıl olan ruhtur. Onu da her şeyimizi olduğu gibi, Hayy olan Allah-u Teala (C.C) vermiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RuHuN VaRLıĞıNıN İsPaTı

 

Larsie,

İspat dediğin bu mu? Benim bir şeye inanmam için bilimsel gerçekliklere uyması gerekir. O nedenle, bana bilimsel ispat getireceksin, ordan burdan kopyaladığın anlamsız ***** **** değil. Alıntıladığın yazıda ispat yok Larsie, tamamen inanış ve kabul var...

 

Şimdi, okumadan kopyaladığın yazını (öyle olduğuna inanıyorum, çünkü okusan kopyalamazdın) birlikte eleştirelim istersan ha?

 

1- Diş var, diş doktoru da vardır. Ruhta vardır ki ruh doktoru da vardır. Bilimin olmayan bir şeyin doktorunu icat ettiğini iddia edebilecek biri var mı...?

2-Ölü bir insan düşünelim. Eli, kolu, beyni, gözleri, kalbi... vücudu tam olarak yerindedir. Bu insana fıkra anlatsak, bilmece sorsak, korkunç hikayeler anlatsak, hüzünlü olaylar anlatsak ... bir tepki verir mi bu ölü insan?

 

1. Ruh doktoru senin anladığın anlamda ruhla ilgilenmez Larsie, hiçmi Psikoloji diye bir şey duymadın?

2. Tepki vermez Larsie, ölen varlık tepki veremez!

 

Yazının devamıyla uğraşamıyacağım. Neden olduğunu anladın sanırım ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"RuHuN VaRLıĞıNıN İsPaTı"

 

İnsan beden ( vücut) ve ruhun birleşiminden oluşur.

 

Ruhun özelliği nedir? Yani bileşenleri nedir? Var olduğunun kanıtı nedir? Var olduğunu nasıl kanıtlayabilirsiniz? Var olduğunu nasıl deneyimleyebiliriz? Eğer insanı Ruh + Beden olarak kabul ediyorsanız, demektir ki Ruh bir bilimsel yapıya sahiptir. Öyleyse, Ruh bedenden çıkabiliyorsa, bilim bir gün onu yerine tekrar koymayı mümkün kılamaz mı? Mesela insan klonlamak, bedene ruh koymak değil midir? İnsan Tanrıcılık oynamakta ve bunu başarıyla yapmakta mıdır? Yoksa bize hayallerden mi bahsetmektesiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Larsie,

İspat dediğin bu mu? Benim bir şeye inanmam için bilimsel gerçekliklere uyması gerekir. O nedenle, bana bilimsel ispat getireceksin, ordan burdan kopyaladığın anlamsız laf salatalarını değil. Alıntıladığın yazıda ispat yok Larsie, tamamen inanış ve kabul var...

 

Şimdi, okumadan kopyaladığın yazını (öyle olduğuna inanıyorum, çünkü okusan kopyalamazdın) birlikte eleştirelim istersan ha?

 

 

 

1. Ruh doktoru senin anladığın anlamda ruhla ilgilenmez Larsie, hiçmi Psikoloji diye bir şey duymadın?

2. Tepki vermez Larsie, ölen varlık tepki veremez!

 

Yazının devamıyla uğraşamıyacağım. Neden olduğunu anladın sanırım ...

 

 

bunu okumadan kopyaladım doğru kendi yorumumu yapayım sana acıyı hissediyorsan demekki acı diye bişey var koku duyuyorsun ama göremiyorsun dimi ruh var diyorum bende ama bunuda göremiyorsun görmediğim bişeyi sana nasıl göstermemi umuyorsun ruhun diğer adı candır hangi bilimsel kanıtlarda bir ölüye bir can verebilindi... hangi bilim dalında okudunuz bir ölünün öldükten sonra diğer insanlar tarafından canlandırıldıgını hadi ispatla bakalım insan ölür ruhu ahirete gider bedeni ölüdür ama ruhu hesaba çekilir bedenen ölüdür ruhen yaşamaktadır öldükden sonra ahiret yaşamı okumanı tavsiye ederim :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ruhun özelliği nedir? Yani bileşenleri nedir? Var olduğunun kanıtı nedir? Var olduğunu nasıl kanıtlayabilirsiniz? Var olduğunu nasıl deneyimleyebiliriz? Eğer insanı Ruh + Beden olarak kabul ediyorsanız, demektir ki Ruh bir bilimsel yapıya sahiptir. Öyleyse, Ruh bedenden çıkabiliyorsa, bilim bir gün onu yerine tekrar koymayı mümkün kılamaz mı? Mesela insan klonlamak, bedene ruh koymak değil midir? İnsan Tanrıcılık oynamakta ve bunu başarıyla yapmakta mıdır? Yoksa bize hayallerden mi bahsetmektesiniz?

 

 

ruh artı can olarak kabul ediyoruz... insan klonlamak insanın hücrelerini diğer bir canlıya aktarmakdır ve o canlının özelikleri diğer bir canlının taşımasıdır şeklen aynıdır ama iki ayrı bir candır iki ayrı ruhtur... insan klonlamakla ruh koymanın ne alakası oldugunu hala çözemedim burda anlamsız bir cümle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bunu okumadan kopyaladım doğru

 

Değil mi ama ya :)

Bunu yapmayın işte!

 

kendi yorumumu yapayım sana

 

Yap bakalım, onu değerlendirelim...

 

acıyı hissediyorsan demekki acı diye bişey var

 

Acıyı hissedersin, çünkü elin yandığında hücrelerin zarar görür ve sinir sistemin bunu beynine iletir. Beyninde olayı tanımlayıp buna önlem alırsın. Elini çekersin mesela... Ruha ne gerek var şimdi?

 

Demekki acı dediğin olay fiziksel bir etkiye karşı vücudunun gösterdiği tepkidir. Yani maddi kaynakladır.

 

koku duyuyorsun ama göremiyorsun

 

Ne yani koku madde değil midir? Olmadı bak bu örneğin de...

Koku dedğin şey maddeye ait moleküllerdir. Yeterince güçlü mikroskbun olsa onu da görürsün. Bakterileri gözünle göremiyorsun ama var değil mi? Rüzar da öyle, kızılötesi ışık da öyle değil mi? Ama bunların hepsi bilimsel olarak ispatlanabilen şeyler. Ruh öylemi acaba?

 

 

dimi

 

yani di...

 

ruh var diyorum bende

 

Ben de ispatla diyorum...

 

ama bunuda göremiyorsun görmediğim bişeyi sana nasıl göstermemi umuyorsun

 

Diğer örneklerini ruh ile neden bağdaştırıyorsun peki? Olmadı bak...

 

ruhun diğer adı candır hangi bilimsel kanıtlarda bir ölüye bir can verebilindi...

 

Verilemedi. Peki bu ruhun varlığını mı kanıtlar? Yoksa insanların henüz canlı bir organizma üretemediklerini mi?

İyi düşün bak elmalar armutlar portakallar hepsi karışmış...

 

hangi bilim dalında okudunuz bir ölünün öldükten sonra diğer insanlar tarafından canlandırıldıgını

 

Okumadım... Bunu bitr tek dini kitaplar söyler.

 

hadi ispatla bakalım insan ölür ruhu ahirete gider bedeni ölüdür ama ruhu hesaba çekilir bedenen ölüdür ruhen yaşamaktadır

 

Bunu ben değil sen ispatlayacaksın...

 

öldükden sonra ahiret yaşamı okumanı tavsiye ederim :)

 

Ben onları çok okudum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

araştırmam sonucu şunları sıralayabiliriz ve sonucu koyabiliriz

 

Ruh Hakkında İslam Alemindeki İnanışlar

 

Değişik tuhaf yaratılışlı bir melek.

Cesede hayat veren şey. (Fahreddin er-Razi, Tefsirül-Kebir)

İnsanı canlı kılan bu ruhun mahiyeti, insandan bedeninde gördüğü fonksiyonu, cisimle birleşmesinin şekli ve bağlantısı Allah'tan başka hiç bir kimse tarafından bilinemez. (Kurtubi)

Ruh, yüce, nurani ve hayat sahibi bir varlıktır. Ancak, duyu organlarıyla hissedilebilecek cisimler gibi değildir. Bir anlamda, suyun gül içinde dolaşması gibidir. Bedende dolaştığı müddetçe ona bağlı olarak tüm organlara hayat verir. (Alusi ve Ibn Kayyım el-Cezviyye)

Allah Teala, kıyamet gününe kadar Adem (a.s.) dan olacaklarının tamamını huzurunda toplamış, önce onları ruh haline getirmiş, sonra onlara şekil vermiş ve de onları kendi nefisleri üzerine şahit tutarak "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?" diye sormuştu. (Ibni Kesir, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Ruh, anlayan, idrak eden ve kelama muhatap olup cevap verebilen kişilik kazanmış yapıdadır.

İlim erbabı, ruhların bedenlerden önce olduğu ve Allah'ın onları konuşturup şahit kıldığı hususunda ittifak etmişlerdir. (Ebu Hureyre r.a.)

Ölüm meleği tarafından ruh kabzolunur, bedendenden geri alınır, kıyamet gününe kadar geçici olarak kalacağı alemde "Berzah Alemi" alıkonulur. Dünya ile ahiret arasında bir geçiş olan Berzah Alami'nin mahiyetini ancak Allah Teala bilmektedir. Ancak, Berzah Aleminde ceza veya mükafat ruhlar üzerinde etkili olur. Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur. (Tirmizi)

Ruhlar beka (süreklilik) için yaratılmışlardır. Ölen, insanın cesedidir. Ruh, bedenden ayrıldıktan sonra, kıyamet günüde tekrar bedenine dönünceye kadar, Allah'ın nimet ve azabına muhatap olacaktır.

Ruhun, bedene girmeden önce belirli bir şekle sahip olup omadığı ve durumu hakkında insanoğlunun hiç bir bilgisi yoktur.

Ruh, bedenle birlikte gelişir, olgunlaşır ve kişilik kazanır. Zaman bedeni yıpratır, fakat ruh zamanın yıpratıcılığından etkilenmez. Kişinin iyi işleri, ibadetleri ruhu güzelleştirir, kuvvetlendirir ve olgunlaştırır. Kötü ameller ise aksi tesir yapar.

Ruh insan şeklindedir. (Ibn Kayyim, Kitabu'r-Ruh)

İyi amelle beslenmiş ruh, dünyadaki şeklinden daha mükemmel, daha parlak dah nurlu olmakta, ibadeti vücuduna ruh olarak yansımaktadır.

Ruhlar bedenlerden daha net birbirinden ayrılırlar. Bedenlerin birbirine benzemesi, ruhların birbirine benzemesinden daha fazladır. Yüce ruhlar, melekler bir beden içinde bulunmadan birbirinden ayırtedildiğine, cinler de yine birbirinden farklı olduğuna göre; bir beden içinde gelişen insan ruhlarıda elbette birbirinden farklıdır ve ayırtedici özelliklerini korurlar. (Ibn Kayyım el-Cezviyye)

Ruh, kabirde cesede girecektir. Yalnız bu bedene hayat verme şeklinde değildir. Kabirde ruhun cesetle irtibatı, uykuda bedenle irtibatı gibidir. (El-Cevahir fi Tefsiril kuran)

Hadis-i Şeriflerde Ruh

Ruhlar toplu cemaatlerdir. Onlardan birbiriyle tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar ayrılır. (Buhari)

Şüphesiz sizden birinizin teşekkülatı annesinin karnında kırk günde toplanır. Sonra orada o kadar bir müddetde pıhtı olur. Sonra o kadar müddetde orada bir parça et haline gelir. Sonra, Allak ona bir melek gönderir. Meleke, "Amelini, ecelini, rızkını, şaki veya said olacağını yazması şeklinde dört kelime emrolunur. Sonra da ona ruh üflenir... (Buhari)

Allah Teala, Adem'i yarattığında sırtını sıvazlamış ve kıyamet gününe kadar Allah Teala'nın onun onun zürriyetinden yaratacağı her insan onun sırtından düşmüştür.(Ibni Kesir, a.g.e.)

Ölenin gözü, alınan ruhunun ardından bakakalır. Melek kabzolunan ruhun elinden tutar, bu sırada yeryüzünde benzeri görülmemiş bir koku meydana gelir.

Müminin ruhu çıktığı vakit, onu iki melek karşılar, yukarıya çıkarırlar. Sema ehli, "Güzel bir ruh yer tarafından geldi. Allah sana ve yaşattığın cesede salat eylesin" derler. Peşinden onu Rabbine götürürler.

Gerçekten ölü kabrine konulduğu vakit, kendisini getirenlerin oradan ayrılırken ayakkabılarının seslerini pekala işitir. (Muslim)

Ruh hakkında ayet ve hadisler dışında ileri sürülen bütün görüşler kabule ve redde açıktır. Çünkü mutlak bilgi anlamında bir bağlayıcılıkları yoktur.

"Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir."(Isra Suresi 85) ayetindeki ruhtan, insanı canlı kılan ruhun kastedilmediğini ve dolayısıyla, insanın ruhu hakkında alimlerin konuşmalarının caiz olduğunu ileri sürenlerin, ruh hakkında ortaya koymuş oldukları görüşler, hiçbir zaman ruhun mahiyetinin gerçekliği hakkında ne tatmin edici olmuştur ve ne de aklın ve hayalin ürünü olmaktan ileri gitmişlerdir. Çünkü bilgi verilmeyen konu, tammıyla gayb alemiyle ilgilidir ve gayba dair bilgileri de Allah'tan başka kimsenin bilmesi söz konusu değildir.

 

"Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir." (Isra Suresi 85)

 

Rabbimin bana verdiği bu kadar ve bu kadarını bilirim ben sana başka diyecek sözüm yoktur :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben birşeyi soyuta atmıyorum inandıgım şeyleri yine inandıgımın bilgisine dayanarak sölüyorum.... ve bu kadar açıklama yapmısken sana sunu soruyorum o kadar diyorsunuz ALLAH yoktur diye bana bunun bilimsel açıklamasını yaparmısın :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.