Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Önemli olan bizlerin de PKK'ya karsi olma maskesi altinda kendi irkci yüzlerini gösterenlere PKK'ya karsi oldugumuz derecede karsi olabilmemeiz.

 

Katılıyorum...

Gönderi tarihi:
PKK'yi savunanmi olduda bana bu örnegi gösteriyorsunuz anlamadim. Benim icin su veya bu tarafin söylemleri degil, genel olarak bu tür fasizan ve irkci söylemlerin olmasi ve buna karsi durulmasi önemli olan. Ben o yorumu okurken PKK bize karsi söylüyorda bizde onlara karsi misilleme olarak yapiyoruz diye bir aciklama yazmiyor. Önemli olan bizlerin de PKK'ya karsi olma maskesi altinda kendi irkci yüzlerini gösterenlere PKK'ya karsi oldugumuz derecede karsi olabilmemeiz.

Kendini Ulusalcı diye tanıtan Türk soylu diye bir int sitesi bunu söylüyor diye bütün ulusalcılara bunu nasıl mal edebilrsiniz ,nasıl bir zihniyettir bu?

ulusalcıları ornek gösteriyorsunuz ama,yazdığınızı uygulayan pkk zihniyetleri aklınıza gelmiyor onları örnek veremiyorsunuz,Pkk yı savunmadığınızı söylüyorsunuz güzelde kardeşim aynı düşüncede olan pkk zihniyeleri var,ilk aklına gelen neden ulusalcılar bunu anlamadım.

Gönderi tarihi:
Kendini Ulusalcı diye tanıtan Türk soylu diye bir int sitesi bunu söylüyor diye bütün ulusalcılara bunu nasıl mal edebilrsiniz ,nasıl bir zihniyettir bu?

ulusalcıları ornek gösteriyorsunuz ama,yazdığınızı uygulayan pkk zihniyetleri aklınıza gelmiyor onları örnek veremiyorsunuz,Pkk yı savunmadığınızı söylüyorsunuz güzelde kardeşim aynı düşüncede olan pkk zihniyeleri var,ilk aklına gelen neden ulusalcılar bunu anlamadım.

Sayin kaplan-200, siz simdi o sitenin PKK adinami yazdigini iddaa ediyorsunuz? Benim bu konuda herhangi bir bilgim de yok belgemde. Ben sadece kedilerini ulusalci diye nitelendiren bir kurulustan bahsettim. Ben sizin yazinizdan o sitede yazilan yazinin icerigine katilmadiginizi anliyorum, eger öyleyse sevindirici bir sey. Zaten ülkemizde kafa karistiranda bu ya . Önüne gelen Atatürkcü, milliyetci, Ulusalci, Seriatci vs. Kimin ne zaman ne icin hareket ettigi belli degilki. Bu gün sayin Perincek'te ulusalci oldugunu idaa ediyor, belki onuda ulusalci olarak kabul etmeyeceksiniz. Normal vatandas nasil ayirt etsinki kimin ne anlamda ne söyledigini. Varsa elinizde belgeler o sitenin ulusalci degilde pkk'ci falan olduguna gösterin lütfende bizde bosuna gercek ulusalcilari karalamayalim. Ben daha bugüne kadar kimseden o site hakkinda ulusalci degilde pkk'li falan oldugunu duymadim. Sitelerinde Milli Mücadele Dernegi ve ADKF gibi ulusalci kuruluslarin propagandasi yapiliyor ve onlarla ic iceler. Bana göre bu sitenin ulusalciligindan süphe duyulacak bir sey yok. Onlar ne yazikki ulusalciligin gercek yüzünü acikca sayfalarinda yaziyorlar. Ben sadece bir örnegini tasidim buraya ve gördükkü hicte hos olmayan tezleri var.

Gönderi tarihi:
Kendini Ulusalcı diye tanıtan Türk soylu diye bir int sitesi bunu söylüyor diye bütün ulusalcılara bunu nasıl mal edebilrsiniz ,nasıl bir zihniyettir bu?

ulusalcıları ornek gösteriyorsunuz ama,yazdığınızı uygulayan pkk zihniyetleri aklınıza gelmiyor onları örnek veremiyorsunuz,Pkk yı savunmadığınızı söylüyorsunuz güzelde kardeşim aynı düşüncede olan pkk zihniyeleri var,ilk aklına gelen neden ulusalcılar bunu anlamadım.

Benin tanidigin en keskin ulusalci bir kurulus ve site. Isinize gelmeyince hemen pkk'li yapiyorsunuz. Adamlar dobra dobur ulusalciligin amacini söylüyorlar sitelerinde. Hitler NSDAP sinden hic bir farklari yok. Bunu bile göremiyorsak ve isimize gelmedigi icin inkar ediyorsak en vahim bir olaydir bu.

Gönderi tarihi:
Sayin kaplan-200, siz simdi o sitenin PKK adinami yazdigini iddaa ediyorsunuz? Benim bu konuda herhangi bir bilgim de yok belgemde. Ben sadece kedilerini ulusalci diye nitelendiren bir kurulustan bahsettim. Ben sizin yazinizdan o sitede yazilan yazinin icerigine katilmadiginizi anliyorum, eger öyleyse sevindirici bir sey. Zaten ülkemizde kafa karistiranda bu ya . Önüne gelen Atatürkcü, milliyetci, Ulusalci, Seriatci vs. Kimin ne zaman ne icin hareket ettigi belli degilki. Bu gün sayin Perincek'te ulusalci oldugunu idaa ediyor, belki onuda ulusalci olarak kabul etmeyeceksiniz. Normal vatandas nasil ayirt etsinki kimin ne anlamda ne söyledigini. Varsa elinizde belgeler o sitenin ulusalci degilde pkk'ci falan olduguna gösterin lütfende bizde bosuna gercek ulusalcilari karalamayalim. Ben daha bugüne kadar kimseden o site hakkinda ulusalci degilde pkk'li falan oldugunu duymadim. Sitelerinde Milli Mücadele Dernegi ve ADKF gibi ulusalci kuruluslarin propagandasi yapiliyor ve onlarla ic iceler. Bana göre bu sitenin ulusalciligindan süphe duyulacak bir sey yok. Onlar ne yazikki ulusalciligin gercek yüzünü acikca sayfalarinda yaziyorlar. Ben sadece bir örnegini tasidim buraya ve gördükkü hicte hos olmayan tezleri var.

size yanlız bu konuda katılıyorum,yanlız beni anlamadığınızı yada anlamak istemediğinizi düşünüyorum!

ben ya ne zaman söyledim bunlar ulusalcı değil pkklıdır diye?

ben diyorumki bunlar kendini ulusalcıyım diye geçinen ve bana göre ulusalcılalcılıkla hiç alakası olamayn sitedir.

ulus-al-cılık ne demek ?

 

ulus:millet

ulusal:milli demektir ,yani ülkesinde yaşayan millet analmındadır. burada ırkçılık ile alakası yoktur ulusalcılığın.

 

buna benzer bir çok siteler örneğin örneğin ''kürşadherekatı''sözde milliyetçi bir site okuyun bakın nasıl bir milliyeçi.

bunların amacı milliyetçiliğe ve ulusalcılığa zarar vermektir.

Yani he milliyetçiyim,ulusalcıyım,demokratım,sosyalistim diyenler gerçek milliyetçileri,demokratları, vs bağlamaz.

 

nasıl anlayacağız diyorsunuz !istedikten sonra anlarsınız sevgili kardeşim.

 

örneğin şimdi ulusalcılığın ilkelerini araştırın ve öğrenin,sonra yazdığın yazıyla kıyasla ve bak ulusalcılığı temsil ediyormu?

 

yani siz öyle anlamak ,inanmak istediğiniz için inanıyorsunuz!

Gönderi tarihi:
size yanlız bu konuda katılıyorum,yanlız beni anlamadığınızı yada anlamak istemediğinizi düşünüyorum!

ben ya ne zaman söyledim bunlar ulusalcı değil pkklıdır diye?

ben diyorumki bunlar kendini ulusalcıyım diye geçinen ve bana göre ulusalcılalcılıkla hiç alakası olamayn sitedir.

ulus-al-cılık ne demek ?

 

ulus:millet

ulusal:milli demektir ,yani ülkesinde yaşayan millet analmındadır. burada ırkçılık ile alakası yoktur ulusalcılığın.

 

buna benzer bir çok siteler örneğin örneğin ''kürşadherekatı''sözde milliyetçi bir site okuyun bakın nasıl bir milliyeçi.

bunların amacı milliyetçiliğe ve ulusalcılığa zarar vermektir.

Yani he milliyetçiyim,ulusalcıyım,demokratım,sosyalistim diyenler gerçek milliyetçileri,demokratları, vs bağlamaz.

 

nasıl anlayacağız diyorsunuz !istedikten sonra anlarsınız sevgili kardeşim.

 

örneğin şimdi ulusalcılığın ilkelerini araştırın ve öğrenin,sonra yazdığın yazıyla kıyasla ve bak ulusalcılığı temsil ediyormu?

 

yani siz öyle anlamak ,inanmak istediğiniz için inanıyorsunuz!

Sayin kaplan-200 bu kavram kargasaligi icerisinde önüne gelen kedisini söyle veya böyle ifade ediyorsa önce bu kavram kargasaligina son vermek gerek. Diger taraftan sunuda bilmenizi isterim, sizin ulusalci degil diye nitelendirdiginiz kuruluslar ayni zanada ulusalci diye nitelendirdiginizleri öyle degil diye nitelendirebiliyor. Aralarindaki kavgayi be cözecek degilim. Ben ne ulusalciyim nede milliyetciyim. Ben her seyden önce bir insanim ve ehrkese ayni uzakliktayim ve yakinliktayim. benim icin önce insan sonra siyaset gelir. Ben dogal olarak piyasada kendisini ulusalci veya milliyetci veya pkk ci veya sosyalis diye nitelendiren herkesi ele alirim ve degerlendiririm. Bakiniz seriatcilara bakin onlarda sizin gibi digerlerini dini dogru uygulamiyorlar diyorlar, nezamanki onlarin önüne mesela Iran, Afganistan ve Suudu Arabistan gibbi ülkeleri seriat düzenini uygulayan ülkeler olarak örnek verdigimiz gibi. Onlarda bana göre islerine gelmedigi icin, güya kendi seriat düzenleri cok iyiyiymiste, diegerlerininiki yanlis uygulamaymis ve o yüzden öyle bir örnegi kabul etmiyorlarmis. Olurmu böyle bir sey. Bakiyorlarki insanlar o ülkelerde uygulkanan seriat düzenini cok acik ve secik gödükleri ve nefretle baktiklari icin bizimkiler takkiye yaparak insanlari aldatmaya calisiyorlar.

Dieger taraftan kim ve neye dayanarak kimin dogru oldugunu tesbit edeceklerki???

Gönderi tarihi:

Kürt-Türk Kardeşliğinin Baş Düşmanı: Burjuva Devlet İdeolojisi

 

 

Onlarca senedir Türkiye’nin gündeminden düşmeyen Kürt sorununda PKK örgütünün „terörist“, „düşman“ ve „hain“ olarak ilan edildiği ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan çatışmaların sadece PKK’nın kendi iç yapısal tutumundan kaynaklandığı önde sürüldü. Nitekim bununla da kalınmadı ve PKK’nın, kendisini Kürtler’in „özgürlüğü“ misyonunun temsilcisi olarak tanıtması ve medyanın da bu söylemi kullanması sonucu PKK ve diğer „terör“ örgütü olarak tanımlanan politik silahlı gruplar, savundukları ideoloji ve temsil ettikleri halk dahil baş düşman ilan edildi. Ancak bu sorun hiçbir zaman burjuva devlet ideolojisinin özeleştirisi halini almadı.

 

Burjuva devletçiliğini Kant’dan alarak sistematize etmiş olan Hegel, 1821 yılında, yani bundan yaklaşık 180 sene evvel kaleme aldığı „Grundlinien der Philosophie des Rechts“ (Hukuk Felsefesinin Temelleri) çalışmada, varolan devletçilik anlayışının özünü yansıtmakla kalmamış, aynı zamanda da onu geliştirmiştir. Kant’ın fazlasıyla metafizik ve dini olan hukuk ve devlet anlayışına Hegel pratik ve sistematik bir içerik kazandırmıştır.

 

Politik hayatta deneyimlediğimiz sorunlar, çelişkiler ve çatışmaların belli bir ideolojik arka plana sahip olduğu açıktır. Kürt sorununu bir burjuva devlet ideologunun yazdıkları üzerinden deşifre etmekse Kürt ve Türk halklarının arasına sokulan nifakı anlamak açısından bir zorunluluk teşkil etmektedir.

 

Kürt „sorunu“ olarak gündeme oturan problematik, Türkler’in Anadolu’ya göç etmesinden çok önceleri Mezopotamya’nın kuzey batısı, Anadolu’nun güneydoğu ve doğusu ve Kafkasya’nın güneyinde yaşayan Kürt kavimlerinin topraklarının göçmen Türkler tarafından gasp edilmesinden beri güncelliğini korumuştur. Zamanla güçlenen Türk, Arap ve Pers devletleri karşısında baskı altına alınan ve tehdit edilen Kürt toplulukları yaşadıkları bölgelerde güçlerini kaybetmiş ve kendi devletlerini ve iktidarlarını kuramayacak bir konuma itilmişlerdir. Devletleşme sürecinde Mezopotamya coğrafyasında yerel devletlerce Batılı saldılırılarına karşı bir özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi söylemi benimsenmiştir. Orta Doğu devletlerinde dışarıya karşı bir bağımsızlık politikası provoke edilirken bu devletlerin kendi içlerindeki durum göründüğünden farklıdır.

 

Konu Türkiye bağlamında ele alındığında ortaya birçok çelişki ve sorun çıkıyor: Batılı işgalci devletlere karşı bir kurtuluş savaşı vermiş olan Atatürkçü Türk devleti, o zamanın düşman ideolojisi olarak işgalciliğin ve emperyalizm olarak ilan edilmesine rağmen hem geçmişine, hem de bugünün Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı tezine bakıldığında, benimsediği kimlik bazında çelişkiye düşmektedir. Yani bağımsızlık tezini savunan bir devlet ideolojisi bir başka halkın bağımsızlığına hem geçmişte, hem de bugün mani olmaktan dolayı bir iç çelişmeye düşmektedir. Yani ortada bir bağımsızlık söz konusudur. Ancak bu bağımsızlığın faturası başka bir halka kesilmektedir.

 

Kürt sorununda deneyimlediğimiz pratik çelişkilerin arkasında ideolojik çelişkilerin ve çatışmaların olduğunu görmek Hegel’in Hukuk Felsefesinin Temelleri baz alındığında hiç de zor değil. Kitabının üç farklı yerinde Hegel, Kürt sorununun oluşumunda bir tez, bir antitez ve bir de sentezin temelini atmıştır. Kürt sorununu burjuva devletçiliğinin bir ürünü olarak ele aldığımızda, bu üç ayaklı diyalektik düzenek bize gerek PKK’nın, gerekse de içi boşaltılmış kemalizm ideolojisinin sorunsal temelinden ayrı tartışıldığını göstermektedir. Yani PKK’yı tek hedef olarak ilan etmenin ardındaki suni halk düşmanlığı söylemi, aslında devletçilik ideolojisinin kendi iç çelişkilerinin bir ürünüdür.

 

Hegel’in Kürt sorunu bağlamında devreye girdiği nokta, onun, burjuva devlet ideolojisini yapılandırdığı esnada, -farkında olmadan da olsa- ana tezini çelişkileri ve yıkıcı sonuçlarıyla beraber bir „bütün“ olarak ifade etmesidir. Hegel burjuva devletçiliğinin halk üzerindeki tutumunu dayanışma üzerine, anti-tezini halkların birbirleriyle çelişkisi üzerine ve sentezi de devletin her türlü şiddeti ve gücü üstünlük mücadelesi uğruna kullanabileceğini meşru kılması üzerine kuruludur.

 

Hegel devletçilik ideolojisini eksiksiz olarak ortaya koymuştur. Burjuva devletçiliğinin çelişkileri ve yıkıcılığıyla bir bütün olarak ele alınması Hegel’in burjuva ideolojisini çelişkili veya yanlış anlamasından değil, tam tersine onun, devlet ideolojisini yalın bir nesnellik içinde tüm çelişkileriyle ortaya koymasından ileri gelmektedir. Dolayısıyla Hegel devleti çelişkili olarak anlatmaz. Bunun yerine onu çelişkileri içinde eksiksiz anlatır. Keza kendi yazınında Hegel devleti olumlamış, yani ona karşı olumsuz ve eleştirel bir tavır almamıştır. Hegel devleti sadece anlatmakla kalmaz, aynı zamanda onu över ve destekler.

 

 

Tezinde bireylerin kendi ben-merkezli çıkarlarının engellenmesi ve vatandaşların ortak çıkarlar çerçevesinde tek bir güç, yani devlet otoritesi ve hiyerarşisi altında toplanması fikri savunulmaktadır. Sabit, dogmatik bir düşünme biçimi provoke edilmekte ve saf bireysel ve özgür bir benlik yerine, devletin bütünlükçü ve bütünleyici yapısı altında bireyler toplanmak istenmektedir. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye topraklarında yaşayan tüm milletlerin birleşerek batılı güçlere karşı kendi bağımsızlığını savunmasında olduğu gibi. Bu teze zıt pratik birkaç deneyim Türkiye’de kemalizmi temsil etmek iddiasında olup Amerika tarafından finanse edilen askeri darbelerde baş aktör olma görevine talip ordunun varlığı, Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği’ne karşı Amerikan ordusunun ülkeyi askeri üs olarak kullanmasına izin verilmesi, Özal devrinden itibaren yabancı sermaye sahiplerinin ve firmaların ülkeye akın etmesine göz yumulması, IMF’nin boyunduruğu altına girmek, AB’nin ırgatı olmak ve en son olarak da ABD’nin Orta Doğu projesinin baş kuklası haline gelmektir.

 

Anti-tezde Hegel halkın iç ve dış sınırlarının çizilmesinin gerektiğini ve halk dayanışmasının aynı devlete ait olan bireylerin sadece kendi aralarında gerçekleştirmesi sonucu mümkün kılınacağını söylemektedir. Halk olarak da kastedilen devletin egemenliği altında toplanan veya toplanılan insan kitlesinden başka birşey değildir. Halkın dayanışması demek, dışarıdan gelen saldırılara karşı devlet çatısı altında birleşen bireylerin devletin bütünlüğünün yıkılmasına karşı direnmesi demektir. Demek ki devletçilik bağlamında farklı halkların ya da devletlerin birbirleriyle birleşmesi değil, halkların birbirlerine karşı kendi aralarında birleşmesi ve bütünleşmesi söz konusudur. Devletin varlığı uğruna halklar devlet ideolojisinin soyut varlığı uğruna birbirlerinin düşmanı konumunda bulunmaktadırlar.

 

Bunun dışında Hegel anti-tezde halkın veya milletin bir bağımsızlık mücadelesi için kendi devletini kurması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu devletin kurulması veya savunulması demek, başka hükümdar bir devlete karşı tavır almak, kendi halkını örgütleyerek kendi devletini kurmak ve kendi halkından güç alarak diğer halka karşı bir çatışma planlamaktan geçmektedir. Bunlara örnek olarak –her ne kadar Amerikan desteği ve emriyle MİT tarafından kurulmuş olsa da- PKK’nın iddia edilen hedefi budur. Propagandası yapılan PKK’nın hedefi Kürtler’in Türkler’den bağımsız bir devlet kurması ve bu doğrultuda da kendi halkını Türkler’e karşı örgütlemesidir. Buna karşı kendi devletçilik geleneğinden dolayı Türk devletinin göstereceği tepki, PKK örgütüne karşı-saldırı biçiminde olacaktır ve PKK’nın kendi içinde özgürleşme olarak tanımladığı hareketi terör, düşmanlık veya kriminal vaka olarak etiketlemektedir.

 

Kendi bütünlüğü için Türkiye Kürtler’e karşı askeri bir tedbir almıştır. Son tahlilde PKK’nın izlediği politika Türk devletçilik anlayışından özünde farklı değildir. Halk örgütlenmesi yolu üzerinden dinamize olan Kürt-Türk çatışması devletlerden bağımsız düşünüldüğünde halklar arası dolaylı olarak yapılan bir savaştır. Ortada soyut bir devlet üstünlüğü fikri vardır. Çatışmanın ana nedeni halklar arası savaş değil, devletler arası savaştır. Devletlerin savaşının faturasını ise organize edilen halklar ödemektedir.

 

Sol literatürde „halkçılık“ olarak bilinen kavramla devletin kendince tanımladığı halkçılık kavramı arasında bazı örtüşen ve ayrışan noktalar vardır. Sol literatürde halkçılıkla kastedilen, elde bulunan kaynakların halkın tümü için eşitçe kullanımı ve dağıtımıdır. Yani burada devlet halk için vardır. Devletin varlık nedeni halktır, çünkü devlet halka hizmet eder. Bu anlamda devletçilik olumlu bir unsur olarak görülebilir.

 

Ancak burjuva devletinin kendi halk tanımı devlet için varolan bir halktır ki, bu Hegel’in ve tüm bir burjuva devlet ideolojisinin benimsediği tanımdır. Burada halk değil, devlet birinci plandadır. Devletin varlık amacının halk oluşundan ziyade halkın varlık amacının devlet oluşu burjuva devletçiliğinin temel anlayışıdır. Dolayısıyla burjuva devletleri arasındaki savaşın mağduru halk olacaktır. Halklar çarpışacak, halklar birbirini katledecek ve halklar birbirini öldürecektir. Ancak devlet varlığını sürdürecektir.

 

Halkçılığın ilk tanımına dönersek burjuva devletçilik anlayışında bir çelişki yakalamış oluruz. O da devletin halk olmadan varlığını sürdüremeyeceğidir. Burjuva devletinin çelişkisi kendi soyut ve maddi olmayan varlığı uğruna kendi halkını kırıma uğratmaya prensipte hazır oluşudur. Sonuçta burjuva devletine göre halklar birbirlerine kırdırılır, ortada bir tür özgürlük rüzgarı estirilir. Ancak durumdan sadece devletin kendi soyut ve maddi olmayan varlığı istifade etmektedir.

 

Hegel’in tez ve anti-tez çatışması sonucu vardığı rasyonal sentez devletin soyut ve maddi olmayan varlığı uğruna şiddet ve güç kullanımının meşru bir zemin kazanmasıdır. Devlet kendi soyut ve maddi olmayan varlığı içindeki soyut ve maddi olmayan “özgürlüğü” için kendi boyunduruğu altında tuttuğu halkı başka bir halka karşı sürmektedir ve devletçilik ideolojisi üzerinden karşılıklı bir soykırım yapılmaktadır(sadece Kürt değil, aynı zamanda tıpkı Ermeni olaylarında olduğu gibi). Devletçiliğin halk bağlamındaki özeti halkların karşılıklı soykırımıdır. Her nasıl PKK halkçı bir söyleme uzaksa, Türk burjuva devleti de o denli halkçılıktan uzaktır. Devletin, gücü ve şiddeti meşru kılmasının sonucu halk olgusunun devlet ve güçle özdeşleştirilmesi ve PKK’nın kendisinin de Orta Doğu’da yaşayan Kürtler’in tamamını temsil ettiği veya temsil etmesi gerektiği görüşü yaygınlık kazanmasına neden olmuştur. Çünkü PKK’nın arkasında devlet ideolojisi yanında bir halk kitlesi aranmıştır. PKK-Türk ordusu arasındaki çarpışmanın bir Kürt-Türk halklarının çarpışmasına kayması, kısaca devlet ideolojilerinin zıtlaşmasının faşist bir bölünmeye dönüşmesi yine Hegelci devlet ideolojisinin kendi doğasından kaynaklanan bir üründür.

 

 

Sonuç:::::::::::::::::::::::::

 

Hegel’in devlete, burjuva ideolojisine ve onun ürünlerine olan yaklaşımı bizi bugün Türk ve Kürt düşmalığına sürüklemiştir. Hegelci burjuva devlet anlayışını ve düşünme biçimini kıramadıkça ve kendi halklarımızı ve insanımızı bir devlet ve devletçilik ideolojisi üzerinden kategorize etmekten vazgeçmediğimiz sürece Kürt ve Türk halkları egemen güçler tarafından birbirlerine düşman kılınacaktır. Tabi ki işin içinde Amerika’nın da parmağı vardır. Yani Türk-Kürt çatışması sadece Hegelci devlet geleneğinin kendi doğasından kaynaklanmamaktadır.

 

Hegelci devlet ideolojinin kendi iç çelişkileri dışında var olan teorik temellere de Türkiye ABD, AB ve IMF emperyalizminin boyunduruğu altında olduğundan sadık kalmamıştır ve tanımına bakıldığında tam anlamıyla “özgür” olmamıştır. Yani tüm çelişkilerine rağmen Türkiye tam bir burjuva devlet olmamıştır. Burjuva emperyalizminin eksik kaldığı yer, sömürgeleşme politikasıyla doldurulmuştur. Gerek petrol kaynaklarına ulaşmak, gerek bölgedeki diğer ülkelere egemen olmak, gerekse de iki halkın birbiriyle çatışması sırasında her iki tarafa da silah satarak kar etmek Amerikan’ın başlı başına amacıdır. Yapılması gereken 1- Amerika’nın bölgeden tamamen silinip atılması, 2- Türkler’in ve Kürtler’in Hegelci burjuva devlet söyleminden uzaklaşıp halkçı bir devlet anlayışına yakınlaşmak konusunda karşılıklı anlaşmalarıdır. Burjuva devletinin şiddet ve savaş yanlısı söyleminden arınıldığı oranda halkların kardeşliğinden, ortak paylaşımdan ve eşitlikçilikten söz edilebilir. Faşizmin temellerini atan Hegel bu açıdan Türkiye’nin Kürt politikası bağlamında büyük bir öneme sahiptir. Halkçılık Hegelci anlayıştan arındırılmadığı sürece Türkler Kürtler’i, Kürtler de Türkler’i kendilerine düşman bileceklerdir ve her iki halk da birbirlerini katletmeye devam edecektir.

Gönderi tarihi:
inkar ve imhadan vazgecilirse belki ilk adım atılmıs olur

Iste bu olmadi. Nasil istersiniz bizde böyle bir sey? Inkarcilik kemigimize kadar islemis. Biz ancak inkar ederek kendimizi tatmin edebiliyoruz, sizde kalkmissiniz bizden ne istiyorsunuz. Imha desen gene aynisi, güzel vatanimizi rant ugruna cetelerle ve mafyayla beraber mahf ediyoruz, her ormani nerdeyse yok ediyoruz, cöpler ve kanalisasyon aritilmadan denize ve irmaklara veriliyor. Biz güzel yurdumuzu bile düsünmezken sizde kalkmissiniz kürtlerin yasadigi bölgeyi imha etmeyin diyorsunuz. Olmaz kardes böyle bir istek. Biz inkarci ve imhaci bir toplumun fertleriyiz. Gercekten bize yardim etmek istiyorsan lütfen bizi bu sifrozen davranisan kurtaracak bir terapist bulman gerek. Eger bulamazsan cogu beni burada yazilarimdan dolayi vatanhaini ilan edecek. Dedimya biz cözümsüzlükten medet uman bir toplumuz. Önümüze geleni suclariz ve herkesi düsman ilan ederiz. Yakinda kendimizi de kendimizin düsmani görecegiz diye korkuyorum vallahi. Ehh ne yapalim baska düsman üretemezsek en sonunda kendimizin düsmani oluruz.

Gönderi tarihi:

Kürtlere tecavüzcü diyen gazeteci tecavüzden tutuklu!

 

Kürtler için ?taşıdıkları kanın gereği ırza tecavüz ediyorlar, genelevleri onlar işletilyor, her türlü adi suçu onlar işliyor? diyen Kars Yağmur Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Haber Sorumlusu Çetin Keleş ?ırza geçmekten? tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde Trabzon Vakfıkebir?den koruma amaçlı olarak gönderildiği Kars Halime Arslan Yetiştirme Yurdu?na yerleştirilen 16 yaşındaki N.K.?ye, aralarında siyasetçi yakınları, gazeteci ve askerlerin de bulunduğu 10 kişinin, 8 ay boyunca tecavüz ettiği ortaya çıkmıştı. N.K.?nın yaşadığı dehşet, başından geçenleri öğretmenlerine anlatması ile gün yüzüne çıkmıştı.

N.K.?nın polise verdiği ifadeye göre, tecavüzler 2007 yılının Ağustos ayında başladı. 2 Nisan 2008 tarihinde arkadaşıyla buluşmaya giden N.K., zorla bir otomobile bindirilerek kaçırılmak istendi. Bindirildiği otomobilden atlayarak kaçan N.K., yaşadıklarını öğretmenlerine anlattı. Çocuk Şube Müdürlüğü?ne götürülen N.K?nin verdiği ifadede, Kars?ta ?rütbeli tecavüz? adı verilen çeteyi ortaya çıkardı.

 

?KELEŞ TECAVÜZ ETTİ, H.Ç. KAYDETTİ?

Tecavüz skandalına karıştığı için tutuklanan Kars Yağmur Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Haber Sorumlusu Çetin Keleş için N.K ifadesinde şunları belirtmişti: ?H. Ç. beni Çetin Keleş?in bürosunu götürdü. Çetin Keleş burada, benimle zorla cinsel ilişkiye girdi. H.Ç de bütün bunları kameraya kaydetti. Bu şahıslar sık sık beni yurttan arayıp rahatsız ediyordu.? Polis, Keleş?in bürosunda yaptığı aramada, bilgisayarlarda N.K. ile çekilmiş sevişme görüntülerinin kayıtlı bulunduğu çok sayıda dosya bulmuştu.

 

******* ******** ********* ****

Çetin Keleş 6 Temmuz 2006 tarihinde ?genel yayın yönetmeni? olduğu gateye yazdığı bir yazıda Kürtler için ?tecavüzcü? diyor. Keleş, ?Her yönüyle PKK / Kürt gerçeği? başlıklı yazısında şunları yazmış: ??Kürt sorunu bazılarının empoze etmeye çalıştığı gibi sadece PKK?dan ya da siyasi olaylardan ibaret değildir. Türkiye genelinde her türlü pis, rezil işi yapanların, er türlü adi suçu işleyenlerin büyük bir kısmı kürtlerdir. Genelev işleten kürdü, pavyon işleten kürdü, kumar oynatan kürdü, mafyacılık yapan kürdü, uyuşturucu satan kürdü, yankesicilik, hırsızlık, kapkaç yapan kürdü, kaldırımları parselleyen kürdü, ırza tecavüz eden kürdü emperyalistler kışkırtmıyor, PKK ile de ilgileri yok? Taşıdıkları kanın gereğini yerine getirerek bu suçları işliyorlar.?

 

300 KİŞİ SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞ

Keleş?in yazdıklarına 300 Karslı tepki göstererek, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Bunun üzerine Keleş hakkında, ?Halkı kin ve düşmanlığa tahrik? suçlamasıyla dava açıldı. Keleş hakkında açılan dava Kars Asliye Mahkemesi?nde sürüyor.

N.K.?nin ifadesi üzerine gözaltına alınan 8 kişi, tutuklamış, N.K.?ya tecavüz eden askerlerden terhis olan ve kenti terk eden H.Ç. ve V.A. hakkında ise arama kararı çıkarılmıştı.

Gönderi tarihi:
inkar ve imhadan vazgecilirse belki ilk adım atılmıs olur

 

Bence de srunun cozumu icin atilacak ilk adim INKAR ve IMHADAN vazgecmekten geciyor. Yani istedginiz reformu yapin, istediginiz kanalda istediginiz dilde yayin yapip "su an Kurtce serbest" diyin, eninde sonunda gecmiste yapilan yanlislar ve hala devam eden INKARCILIK politikasi itiraf edilmedigi surece baris denen o guzelim sey bizlerden cok ama cok uzak olacaktir. Bakin Guney Afrika'yi ornek alalim, tarafsiz, baris platformlari kurulsun. Gecmiste ne yapilmissa soylensin, insanlar afedilsin, barissin! Tek cozum yolu bu!

Gönderi tarihi:

23 sayfayının tamamını okuyamadım özür diliyorum..Ve sözlerime başlıyorum

Kürtlerin boyle ayrıcalıklar istemesi "ülkenin bütünlüğü" konusundaki geleceği şüpheye düşürür.Eğer ülke toprakları içinde başka bir millet yoksa bilemiceğim ama var.

Sanırım Osmanlı imparatorluğunun çöküşündeki büyük etkenlerden biriside buydu.(ama bu ayrıcalıkları vermek mecburiyetindeydi cunku birleşik bir devletti Osmanlı)

Türkiye, birleşik bir devlet değildir bunu istemeleri hakları yok.

Şunu söylemekte fayda var benim kürtlerle bir derdim yok olamaz sadece onları bize karşı kışkırtan insanlarla var...

 

SAYGILAR

Gönderi tarihi:
23 sayfayının tamamını okuyamadım özür diliyorum..Ve sözlerime başlıyorum

Kürtlerin boyle ayrıcalıklar istemesi "ülkenin bütünlüğü" konusundaki geleceği şüpheye düşürür.Eğer ülke toprakları içinde başka bir millet yoksa bilemiceğim ama var.

Sanırım Osmanlı imparatorluğunun çöküşündeki büyük etkenlerden biriside buydu.(ama bu ayrıcalıkları vermek mecburiyetindeydi cunku birleşik bir devletti Osmanlı)

Türkiye, birleşik bir devlet değildir bunu istemeleri hakları yok.

Şunu söylemekte fayda var benim kürtlerle bir derdim yok olamaz sadece onları bize karşı kışkırtan insanlarla var...

 

SAYGILAR

 

Sayin Kabziervah,

 

Turkiye'yi bolmek isteyen yok. Kurtlerin cogunlugunun, ki buna ben de dahilim, Turk halkiyla beraberce esit olarak yasama arzusu var. Ulke butunlugunden bahsediyorsunuz siz, ben o zaman size soyle bir soru sorayim, sizce simdiye kadar Kurt sorunu uzerine yapilan siyasetler ulkede buyuk bir kutuplasmaya ve siddete, yani buyuk bir dusmanliga neden olmadi mi? Yani sizce devletin yaptigi siyaset, kaba kuvvet olayi ulkeyi bolme asamasina getirmedi mi? Sizce bir takim degisiklikler ve duzenlemeler yapma zamani gelemedi mi? Bir takim itiraflarin zamani gelmedi mi sizce?

 

Eger ulkem bolunmesin diyorsaniz, ulkenin bozuk yanlarini duzelteceksin. Ki bu ilk bozuk siyaset ve siyasetcilermizin duzeltilmesinden baslar, bozuk adaletin duzeltilmesinden baslar...

 

Saygilar...

Gönderi tarihi:
Sayin Kabziervah,

 

Turkiye'yi bolmek isteyen yok. Kurtlerin cogunlugunun, ki buna ben de dahilim, Turk halkiyla beraberce esit olarak yasama arzusu var. Ulke butunlugunden bahsediyorsunuz siz, ben o zaman size soyle bir soru sorayim, sizce simdiye kadar Kurt sorunu uzerine yapilan siyasetler ulkede buyuk bir kutuplasmaya ve siddete, yani buyuk bir dusmanliga neden olmadi mi? Yani sizce devletin yaptigi siyaset, kaba kuvvet olayi ulkeyi bolme asamasina getirmedi mi? Sizce bir takim degisiklikler ve duzenlemeler yapma zamani gelemedi mi? Bir takim itiraflarin zamani gelmedi mi sizce?

 

Eger ulkem bolunmesin diyorsaniz, ulkenin bozuk yanlarini duzelteceksin. Ki bu ilk bozuk siyaset ve siyasetcilermizin duzeltilmesinden baslar, bozuk adaletin duzeltilmesinden baslar...

 

Saygilar...

 

Hemen sorunuza cevap vereyim

Kesinlikle kutuplaşma yaratır! Ve diğer görüşlerinizede katılıyorum. Ancak demek istediğim, topraklarımızda bir 2 millet yok verilen ayrıcalıklar her hepsine verilmeli buda dediğim gibi "ülke bütünlüğünü" şüpheye düşürür.

 

Saygılar

Gönderi tarihi:
Hemen sorunuza cevap vereyim

Kesinlikle kutuplaşma yaratır! Ve diğer görüşlerinizede katılıyorum. Ancak demek istediğim, topraklarımızda bir 2 millet yok verilen ayrıcalıklar her hepsine verilmeli buda dediğim gibi "ülke bütünlüğünü" şüpheye düşürür.

 

Saygılar

 

Hayir kardesim ulkenin butunlugu sizin bahsettiginiz bolunme ve milliyetcilik korkusundan tehlikeye girdi maalesef. 20 milyon Kurt artik kendi dilinde egitimde istiyor, Medya'da istiyor. Eger bir kac Gurcu'su ya da Cerkez'i de bunu istoyrsa o onlarin bilecegi is. Birakin herkes istedigini serbestce konussun. Resmi dil Turkce olsun. Bolgesel yonetyimler Kurtce hizmet verebilsin! O kadar basit. Bu ulkeyi guclendirir. Hatta siz ce kalkin iki uc kelime Kurtce konusabilin. "Bra" ya da "Azadi" diyebilin! Korkmayin. Bir sey olmaz deseniz iki kelime Kurtce!

 

Yani simdiye kadar BOLUNME KORKUSU uzerine yapilan siyaset ulkeyi bolme asamasina getirdi mi getirmedi mi?

Gönderi tarihi:
Hayir kardesim ulkenin butunlugu sizin bahsettiginiz bolunme ve milliyetcilik korkusundan tehlikeye girdi maalesef. 20 milyon Kurt artik kendi dilinde egitimde istiyor, Medya'da istiyor. Eger bir kac Gurcu'su ya da Cerkez'i de bunu istoyrsa o onlarin bilecegi is. Birakin herkes istedigini serbestce konussun. Resmi dil Turkce olsun. Bolgesel yonetyimler Kurtce hizmet verebilsin! O kadar basit. Bu ulkeyi guclendirir. Hatta siz ce kalkin iki uc kelime Kurtce konusabilin. "Bra" ya da "Azadi" diyebilin! Korkmayin. Bir sey olmaz deseniz iki kelime Kurtce!

 

Yani simdiye kadar BOLUNME KORKUSU uzerine yapilan siyaset ulkeyi bolme asamasina getirdi mi getirmedi mi?

 

İstemek hakkı oldugunu dogrulamaz. Biz ABD gibi birleşik devlet değiliz ki onlar gibi "çin mahallesi" yerine bizde "Kürt mahallesi" olsun.

Ah bir bu hakları (ki bence hakları olmadıgı halde) sizlere verseler ve bunu başka milletler istemeyeceğini bilseler ve rahatca verseler. Bu benimde istediğim birşey.

 

Şunu da eklemeden geçemiyecem. Keşke senin gibi diğerlerininde böyle düşündüğünü bilsem...

Gönderi tarihi:

sorunun çözümünde takip edilecek siyasi yol haritası ile muhataplar ve üslup sorunudur.

 

PKK ile açık veya örtülü her türlü münasebet red edilmekte; halkın oyuyla seçilmiş DTP ise PKK ile ilişkilendirilerek muhatap alınmamakta; Diyarbakır sivil toplum kuruluşları gibi heyetler ise resmi söylemin dışında bir söylemin dışında bir söylem geliştirdikleri için devre dışı bırakılmaktadır.

 

Peki, DTP ve sivil toplum kuruluşları da muhatap alınmayacak ve onlarla da konuşulmayacaksa kiminle konuşulacaktır! Ülkenin son “30” yılını adeta bir “cehenneme” çeviren, 40 milyar dolara mal olan bu sorun nasıl halledilecektir.

 

Peki, yılda 50 milyar dolar faiz ödeyen Türkiye, “salt ekonomik olarak” tanımladığı bu sorunun çözümü için “en önemli iş” denilen GAP sulama kanalları için gerekli olan 12 milyar doları niçin bulunamamaktadır!

 

Dünyanın birçok ülkesi tarihlerinde böylesi çok önemli sorunlarla karşılaşmıştır. Sorunların çözümü ancak ciddi bir teşhis, soğukkanlı yaklaşım ve kapsamlı projelerle mümkündür.

 

Tarihte günü kurtarmaya çalışmış hiçbir siyasetçi “bugüne” kalmamıştır.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ise bu konu ile ilgili fikirleri “gel – gitler” yaşıyor. 12 Ağustos 2005 günü Diyarbakır'da yaptığı konuşmada “Bu sorunun adı Kürt sorunudur, benim sorunumdur, ben çözeceğim. Devletlerde hata işler, gerektiğinde halkından özür diler" diyen Başbakan bir müddet sonra Rusya'daki bir Kürt vatandaşın sorun ile ilgili sorusuna “sorun yoktur diye düşünürsen sorun olmaz” diye cevap vermişti. Diyarbakır Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle yaptığı toplantılarda sorunu “salt ekonomik sorun” olarak tanımlamıştı. Kürt sorunun sadece, salt bir ekonomik sorun olduğu görüşüne katılmak mümkün değildir. İran, Suriye ve Türkiye siyasetlerini yıllardır meşgul eden; sadece Türkiye'de son 30 yıl içerisinde 40 bin insanın hayatına mal olmuş; başta ABD, Avrupa Birliği, Rusya gibi dünya siyasetine yön veren güçlerin gündemine girmiş bir sorunu “salt ekonomik bir sorun” olarak nitelendirmek imkânsızdır. “Salt ekonomik sorunu” çözmek için Doğu ve Güneydoğu'da 150 bin kişilik bir askeri güçle, 70 bin kişilik bir korucu ordusunun bulundurulması da izahı güç bir konudur.

ALTAN TAN

Gönderi tarihi:
İstemek hakkı oldugunu dogrulamaz. Biz ABD gibi birleşik devlet değiliz ki onlar gibi "çin mahallesi" yerine bizde "Kürt mahallesi" olsun.

Ah bir bu hakları (ki bence hakları olmadıgı halde) sizlere verseler ve bunu başka milletler istemeyeceğini bilseler ve rahatca verseler. Bu benimde istediğim birşey.

 

Şunu da eklemeden geçemiyecem. Keşke senin gibi diğerlerininde böyle düşündüğünü bilsem...

 

Kardesim,

 

Anadilimi konusabilmek, anadilimde yayin ve egitim haklari gib haklar sadece ALLAH'in bana verebilecegi haklardir ve vardir bu haklarim. Siz ya da meclisteki hic bir kimse benim b u dogal, en insani hakkimi elimden alamaz,. Allah'in bana verdigi bu hakki Allah almadi, siz kalkmis bizlerden almaya calisiyorsunuz!

 

*******

 

Diyarbakirli...

Gönderi tarihi:
sorunun çözümünde takip edilecek siyasi yol haritası ile muhataplar ve üslup sorunudur.

.

.

.

ALTAN TAN

 

Agzina saglik Biji Turkiye.. Agzina saglik BRA! (bakin Kurtce kardesim dedim, ne oldu? Hala sagiz, hala olmedik!)

Siz de soyleyebilin, sizler de sagolun! Hepiniz!

:)

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Kürt sorununun çözümünde bir umut olabilmesi için 3. Selim dönemine bir bakılmalı.

 

Kürt sorununa dair çözüm önerileri ve paketleri yine Türkiye’nin gündemine girmiş bulunuyor. 1990’lardan beri ne zaman sınır ötesi operasyon yapılsa ardından çözüm önerileri ve paketler konuşulmaya başlanıyor. Bugünlerde yine çözüm paketlerinden konuşulmaya başlandı. Fakat işin enteresan yanı henüz görünen, açılan hatta duyulan bir paket bile ortada yok. Hiç olmazsa eskiden önce paketler açılır, onun üstüne konuşulurdu. Bu konuda (Kürt sorunu) ne kadar geriden başlanıldığına en somut örnek bu olsa gerek. Daha da önemlisi artık çözüm önerisi olarak öne sürülen paketlerin inandırıcılığı da kalmamış durumda. ’90’lı yıllardan beri bir çok paket açıldı-kapandı. Hemen hepsi de laf kalabalığından öte bir anlam taşımadı. Yakın tarih bu paket enflasyonu ile doludur. İlk paket olması itibariyle 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Adnan Kahveci’ye hazırlattığı rapor açılmadan kapatıldı. Raporun adı ‘Kürt Sorunu Nasıl Çözülür’ idi. Dönem itibariyle önemli bir rapordu. Bu raporda Kürt sorununun siyasi çözümünün artık şart olduğu belirtiliyordu. Bask modeli öneriliyor hatta gerekirse federasyon dahil her türlü çözüm tartışılabilir deniyordu. Merhum Adnan Kahveci bu çözüm paketini Meclis’e getiremeden meçhul bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Daha sonraki günlerde hiç kimse Kahveci’nin bu raporundan bahsetmedi. 1995’te TOBB raporu da bir dönem tartışıldı. Ama Ordunun tepkisi sonucu rapora sahip çıkan olmadı ve o rapor da ortada kaldı.

 

1997’de bu kez TÜSİAD bir rapor hazırladı. Bu raporda önemli konulara dikkat çekiliyordu; ‘bugüne kadar Kürt dili inkar edildi, şimdi Kürt dili ve kültürü serbest olmalı’ deniliyordu ve daha önemlisi ilk kez bir raporda Genelkurmay'ın, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması gerektiği söyleniyordu. Bu rapor da diğerleri gibi bir süre konuşulup rafa kaldırıldı. Daha buna benzer bir çok rapor STK ve kurum rapor üstüne rapor hazırladı. Ama hiçbir hükümet tarafından dikkate alınmadı. Hatta bir çok siyasi parti muhalefette iken Kürt sorununa dair çözüm paketinden söz etmesine rağmen iktidar olduklarında her türlü çözüm paketine sırt çevirdiler. Bu yönüyle Türkiye’de hükümet olmuş siyasi partilerin rapor ve paketler konusunda sicilleri pek içaçıcı değildir. Son 15 yıl Türkiye siyaseti Kürt sorununa dair açılmış paketlerin kapatılması tarihiyle doludur.

 

Kürt sorununun çözümü yolunda elbette ki rapor ve çözüm paketlerinin hazırlanması önemlidir. Ama bundan önce sorunun önünde engel olan güçleri tespit etmek durumundayız. Kürt sorununun çözümünde engel güçler kimlerdir? Öncelikle bu konuyu irdelemek de yarar var. (Radikal-Teşekkürler Sevgili Evren)

Gönderi tarihi:

resmi açıklamaların bile güneydoğuda 3000den fazla köyün boşaltıldığını ve en az 1 milyon insanın yerlerinden göç etmek zorunda kaldığını ve orda yaşayan insanların çoğunun yoksulluk sınırının bile altında yaşadığını kabul ettiği bir ortamda, ya bu adamların ne işi var burda, dönsünler yurtlarına, *******, şöyleler, böyleler, yok zaten böyle bir sorun demek sadece trajikomik değil, aynı zamanda yaşadadığınız ülkenin gerçeklerine karşı nasıl yabancılaştığınızın da bir göstergesidir. ama belki de bu sorunun bunca senedir derinleşmesinin, çıkmaza girmesinin ve çözülememesini de açıklıyor bu gibi söylemler. ırkçı değilim hatta karşıyım, demokratım, ama kürtler olunca başka demek, kendinizle çelişmekten öte, olaylara tek yönlü ve tuzukuru biçimde bakan, kendi konforunu herşeyin üstünde tutan, empati, anlayış ve hoşgörü gibi kavramları sadece karı kız, dost ahbap meseleleri için geçerli olduğunu sanan, başkalarının acılarını anlamaktan aciz zihniyeti de açıklar aynı zamanda. sopa sizin elinizde oldukça işler kolay, dilediğinizce atıp tutarsınız ama aba artık çoktan kayboldu gitti, kral çıplak artık.

Gönderi tarihi:
Yeninden merhaba arkadaşlar,

Evet işin sonuna geliyoruz galiba yeni kanunlar kanunlaşınca artık bu işten rant sağlayanlar başka işlere yönelecekler heralde. Artık kimse dilimizi kültürümüzü yaşatımıyoruz diyemeyecek veya bazılarının dediği gibi 'kürt' 'mürt' yok kavramı rafa kalkacak...

 

Siz ne dersiniz :?: :!: :?: :wink:

 

Sevgiler Çözünürlük...

 

Herşeyin çözünür olduğunu sakın unutmayın :wink:

Isin sonunami geliyordunuz,

siz iletiyi gondereli 5 yila yakin oldu, daha halaa isin sonuna gelinmedi.

sayin

'cozunurluk' date='12-16-2003,

 

Gelinecek gibide gozukmuyor,

Bir kavmin ken di ana lisaninda egitimine, en azindan ana lisani dersini secmeli ders olarak almasina, yonelik yasal duzenleme, yapilmazsa,

daha cok 5 yillar gecer,

Yara kangirene donusur,

istemesekte ulke parcalanir, cunku dis gucler, parcalanmasini istemektedirler,

oyle ise, toplum olarak dis guclerin eline koz vermeyelim,

saygilar

Evren.

Gönderi tarihi:
Kürt sorununun çözümünde bir umut olabilmesi için 3. Selim dönemine bir bakılmalı.

.

.

.

Kürt sorununun çözümü yolunda elbette ki rapor ve çözüm paketlerinin hazırlanması önemlidir. Ama bundan önce sorunun önünde engel olan güçleri tespit etmek durumundayız. Kürt sorununun çözümünde engel güçler kimlerdir? Öncelikle bu konuyu irdelemek de yarar var. (Radikal-Teşekkürler Sevgili Evren)

Kürt sorunmu pkk sorunumu?sistematik çalışmalarla gündeme pkk sorununu kürt sorunu olarak yaymak....

yarın laz sorunu-çerkez sorunu-azeri sorunu zamanla hepsi sorun olacak fakat once lazlar adına bir örgüt kurulacak daha sonra diğerleri vs.vs.

Gönderi tarihi:
Kürt sorunmu pkk sorunumu?sistematik çalışmalarla gündeme pkk sorununu kürt sorunu olarak yaymak....

yarın laz sorunu-çerkez sorunu-azeri sorunu zamanla hepsi sorun olacak fakat once lazlar adına bir örgüt kurulacak daha sonra diğerleri vs.vs.

 

bu ülkede kürt sorunu yokturç. bu ülkede kürt kökenli yurttaşlarımızın pkk ya tepki koymaması sorunu vardır. bu soruna kürt sorunu olarak bakmak kürt kökenli yurttaşlarımızı dışlamaya yönelik bir yaklaşımdır. ancak bu sorun çözülürken veya çözülmeye çalışılrken kürt kökenli yurttaşlarımızın (yani kürtlerimizin) sorunlarına iyiden iyiye kulak vermek gerekmektedir. birilerini görmezden gelerek nasıl sorun çözülebileceğini düşünebiliyoruz ki !?!?!?

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Azıcık Kürdün başına gelenler

 

“Biz Türkler Kürtlerle ilgili ne biliyoruz? Tanıdığımız bütün Kürtler Türkçe konuşuyor. Biz Kürtçe ‘merhaba’ demeyi becerebilir miyiz?Kürtler; Saadettin Kaynak şarkılarını okuyabilir, Neşet Ertaş türkülerine eşlik edebilir. Ya biz! Bir tane bile olsa Kürtçe şarkı biliyor muyuz?

 

Bütün Kürtler, Türklerin Orta Asya’dan gelip Malazgirt Ovasından Anadolu’ya girdiğini bilir. Peki, Kürtler nereden geldi, dağda Kart-kurt sesi çıkaran dağ Türkleri olduğunu biliyorduk, 20 yıl önce öyle olmadıkları ilan edildi. Yoksa hep burada mıydılar?

 

İştahla yediğimiz yemeklerin kaçı Kürt yemeği dersiniz?

 

Biz; yanı başımızda yaşayan, komşumuz, arkadaşımız, hani “o kız alıp kız verdiğimiz” Kürtlerle ilgili ne kadar da az şey biliyoruz. Almanlarla, Japonlarla, Fransızlarla ilgili bildiğimizden bile daha az, farkında mısınız?

 

Hâsıl-ı kelam, Kürtler bugüne kadar epey Türkleşti. Sıra bizde.

 

Biraz da biz Kürtleşelim. Hem de cebren ve hileyle değil, gönüllü olarak, isteyerek.”

 

İşte bu çağrıyla birkaç aydır bir grup Türk bir araya geldik, hızlandırılmış Kürtçe derslerinden, Kürt müziğine, Kürt edebiyatından, Kürt tarihine kadar çeşitli dersler aldık. İşte bu gönüllü asimilasyonun sonunda kendimizi geçen hafta sonu Diyarbakır’da bulduk. Son üç günü Diyarbakır, Mardin, Midyat, Hasankeyf arasında geçirdik. Pazar akşamı da Diyarbakır’da Dengbej Evinde mezuniyet töreni yaptık. Meziyetlerimizi sergiledik. Azıcık Kürtleşmiştir belgelerimizi hakettik.

 

Mesela ben artık azıcık Kürtçemle o gece mezuniyet törenine gelenlere şunu söyleyebildim.

 

Navê min Yıldıray e. Ez ji Rize me. Yani Kurdê behr diti.

 

Le ez pir kêm bume Kurd li ber vi ezê tırki baxêvim.

 

Yanlış da olabilir ne de olsa azıcık Kürdüm ben.

 

Merak edenlere hemen söyleyeyim, Kürt olmanın Türk olmaktan pek farkı yok ilk başta. Ama acısı daha sonra çıkıyor.

 

Azıcık da olsa Kürt olmanın bile bu topraklarda bir bedeli varmış.

 

İşte o diplomayı aldıktan sonraki gün o bedelin azıcık olanı da bizim nasibimize düştü hemen.

 

Yirmi kişilik bir minibüsle Hasankeyf’e gitmekteydik. Tamamen turistik amaçlı bir geziydi bu. Şarkı türkü söyleyip yolda gördüğümüz koyun, keçi türünden her canlıyla fotoğraflar çektirmekte, “şimdi biz oryantalist olduk mu olmadık mı” türünden tartışmalar yapmaktaydık. Batmanlı şoförümüzün Orhan Gencebay seçkisi eşliğinde böylece yol alırken birden minibüs yavaşladı.

 

O anda bir tankın üzerinde ağır silahıyla bekleyen bir askerle yüzleştim minibüsün camından. Yol çevirmesi olmuştu. Hani artık bundan bir kaç yıl kadar önce bölgede iki şehir arasında seyahat etmeyi imkânsızlaştıran, son yıllarda azaldığı söylenen yol çevirmelerinden biri de bize denk gelmişti.

 

Ağır silahlı zırhlı bir cipin üstünde, her an üzerinize ateş açacak gibi elindeki otomatik silahla duran bir asker vardı. Karşı tarafta ise renkli yazlık kıyafetler içindeki kadınlı erkekli, fotoğraf makineli bir turist kalabalığı.

 

Önce birkaç subay vardı, karşı tarafta da başka bir tank bekliyordu.

 

Bir turistik bölge yolu üzeri için ağır ve ürkütücü bir çevirmeydi bu. Yoldan Sıla dizisinin çekildiği evi görme aşkıyla oralara kadar gelmiş orta sınıf beyaz Türk kadınlarını taşıyan otobüsler geçiyordu. Biz indiğimizde araçları durdurulmuş çapkınlığa gidiyormuş havasındaki şen şakrak Kürt gençlerin üzeri aranıyordu. Onlar tam Kürt oldukları için onları nasibine daha uzun beklemek düşmüştü.

 

Bizim araca yaklaşan subay önce erkekler aşağıya dedi. Kızların da kimlikleri toplandı.

 

Hayatımda ilk kez karşı karşıya geldiğim, elinde sigarası, canı fena halde sıkılmış bir subay bizimle hemen senli benli konuşmaya başladı. “Tanışıyor muyuz” diye sorup başımı belaya sokmamak için bayağı bir kendimle didiştim. Üzerimizi aramalarını emretti askerlere. Bayağı filmlerdeki gibi kollarımızı havaya kaldırdık, aradılar. Sonra kimliklerimizi güvenlik soruşturması için (GBT) araca götürdüler.

 

Bu arada “Affedersiniz arkadaşlar, bu rutin bir güvenlik aramasıdır” gibi sıradanından bir açıklama bekledik. Gerek duymadılar. “Acelemiz var, hemen Hasankeyf’i gezip Diyarbakır’a dönmemiz gerek” dedi rehberimiz alçak bir ses tonuyla. “Fazla soru sormayın, size gıcık olursak işiniz bitmez” manasına gelen bir diyalog geçti aralarında. Zaten “Dediğimizi yapmaz, soru sorar, herhangi bir şey derseniz sizin için pek hoş olmaz” havası asılı durmaktaydı. Sonra durumun nezaketini tam olarak anlayamayan gruptan bir arkadaş, etraftaki güzel tarlaların resmini çekmeye başladı. Hemen bir asker fotoğraf çeken arkadaşın yanına geldi, “Komutanım seni çağrıyor” dedi. Komutan resimlere baktı, herhalde ışığını, perspektifini yanlış bulduğu için bazı resimleri sildirtti.

 

İşte dakika bir gol bir hükmünde azıcık Kürdün başına gelenler bunlar. Siz hesap edin hepten Kürt olanlar neler yaşadılar ve yaşıyorlar? Azıcık düşünün. Azıcık empati kurup, azıcık onları anlamak için.

 

[email protected]

 

Ben geldim;hak için;insan için...Mavi olmayan gökyüzünü okuyarak...AMA O NERDE!

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.