Misafir MohiCaN Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 muhattap almadığın kişilere yetersiz diyemezsin kendi yetersiz bilginle insanları pkk lı yada pkk sempatizanı olarak gösteremezsin ki bu insanlar pkk ya terör örgütü dedikleri halde.. istersen o arkadaşların pkk hakkında söylediklerini de bu topic e taşırım seve seve. kapkaçcılık bugün bu ülkede sorunsa bunun nedeni kürtler değil son 50 senedir sağ politikalarla ülkeyi bu hale getirenlerdir. yeğenlerine üvey evlatlarına banka açıp sonra hotumlamalarına izin verenlerdir. gümrük birliğine girdik diye bayram edip en büyük kazığı atanlardır şu konuda hemfikir olalım hırsızın arsızın kürdü türkü olmaz. Alıntı
Misafir MohiCaN Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 SAyın bay provakatör : bunu hakanbaranyıldırım yazmıştır : Şahsen PKK terörünü lanetliyorum...Ne olmuş...Gözünde değerim mi arttı yoksa PKK bitti mi? bende aynen şunu yazdım : şahsen bende lanetliyorum ve şevvalde de aynı yazıyı yazdı.Derdin ne anlama özürlümüsün sen yoksa körmüsün ve sana benim adımı anmamanı söylediğimi çok iyi hatırlıyorum . Üzerimizden primmi yapmaya çalışıyorsun ezik insan. Buranın yönetimine seslenmek istiyorum o kadar okuyorsunuz bu yazıları bu şahıslara bir müdahale edilmeyecekmi ?? Yapmaya çalıştıklarına bir anlam veremiyorum lütfen beni yönetimden birileri bilgilendirsin bu konuda. Aksi halde kanımca şu sonuca varacağım bu vatandaş biizi suçluyor biz ne dersek diyelim sırf muhalefet olmak adına her fikrimize karşı duruyor teröre lanet ediyoruz bunu bile sorguluyor ve hiç kimse buna müdahale etmiyor artık kişisel haklarıma saldırı olarak alıyorum bunları ve gerekeni yapmanızı sizden şiddetle rica ediyorum. saygılarımla... türkiyede bazen bu işler böyle dönüyor illa pkk yı lanetleyin deniliyor. buyrun sizin pkklı ilan ettikleriniz neler söylemiş ardından siz nerelere getirmişiniz.. bu yazı emily tarafından bozana atfen yazılmış bir yazı kürt sorunu ve kürt işgali adlı bir topicten. Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Bu konuda pek çok şey yazıldı, öyle anlaşılıyor ki yazılmaya da devam edecek. Şu var ki, bütün Türkleri Kürt düşmanı yapmaya çalışmak, bütün Kürtleri de ya PKK cı ya da kapkaççı olarak göstermek vatanseverlikle çok da bağdaşmamakta. Üstelik PKK nın silahlı eylemleriyle gerçekleştiremediği bu düşmanlığın ve ayrışımın bizzat vatansever olmak iddiasındakiler tarafından gerçekleştiriyor olması da ironik. Bu ülkenin birliğini bütünlüğü savunmak iddiasındakiler, sürekli şehitlerimize atıfta bulunur, ama o genç insanların bu ülkenin hem toprağının hem de insanlarının birliği için toprağa düştüğü unutulur nedense. Bu konuda bir kez daha hatırlatmam gereken şey şudur, Devlet ile PKK arasında yürütülen silahlı mücadelenin, bu çerçeveden çıkartılıp halkı kapsayacak bir şekilde genişletilmesi çabaları son derece tehlikelidir. Bu konuda görüş beliten arkadaşların bu sorumluluk duygusuyla davranması ve akşamları yastığa başlarını koydukları zaman akıl ve vicdan muhasebesi yapmaları önemlidir. Üzerinde tepindiğimiz şey bir ülke ve 1000 yıldır herşeye rağmen birarada yaşamış olan insanlardır. İnsanlarımızın kanını akıtmayı değil, onları daha medeni ölçüler içerisinde insanca yaşatma konusunda enerjimizi harcamalıyız. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 asterix ama devlet PKK arasındaki mücadele bu kapsamda kalmamalı ki. bu halkı ilgilendirmeyen bir şey değil ki. neticede o askerleri devlet başka yerdne getirmiyor bu halkın çocukalrı onlar. ya da pkk nın yaptığı şiddet eylemelrinde ölenelr halktan. tabiki halkı kapsamalı bu mücadele halk buna prim ve izin vermemeli. neticede bu memleket sadece devletin değil ki. buna ilk sahip çıkması gereken halktır. Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 hep böyle olur ne yazık ki bu memlekette fikirler ifadelendirilemez karşısına hep bu duvarlar örülür vatan hainisiniz teröristsiniz denir tek dert pasifize etmek korkutmak yıldırmaktır bakınız şimdi dünyada hiçbir halkı kendi içinden çıkan kötü örneklerle mahkum edemezsiniz genelleme yapamazsınız bütün almanları Hitlerden dolayı yada Mussolini den dolayı bütün italyanları faşist ilan edebilirmisiniz bu halkları buna dahil edebilirmisiniz bu örnekleri çoğaltabiliriz isterseniz bu nedenle yapmayınız bunları bu çirkin itiraflarla bir halkı tanımlayamazsınız bunu onların karakteri gibi gösteremezsiniz ve bu hakkı kendinizde bulamazsınız muhatab almıyorum demişsin bu ne onur benim için ahhh bi bilsen Alıntı
Φ Kuzey Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Şimdiye kadar yüzlerce açık oturum, tartışma, forum ortamları gördüm, gördük, gördünüz. Tanrı aşkına birisi bana, bir gün böyle bir ortamda karşıt görüşlerden birisinin diğerine "evet, haklısın, ben yanlış düşünmüşüm, sana katılıyorum" dediğini gördüm diyebilir mi acaba?! Bir insanın olgunlaşabilmesi ya da olgunluğa giden yolda bulunmasının göstergesidir bu bence. Kaçımız buna sahibiz?! Alıntı
Φ fedakuşağı Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Lütfen herkes herhangi bir dünya haritasına baksın. İlk önce göreceğiniz sınırlar olacaktır. Şimdi öğrenmek istediğim bir şey var: Acaba sınıfsız ve sınırsız bir dünya amacı güden komünistler mi bölücü, yoksa hergün yeni düşmanlık tohumları ekerek sınırların üstüne duvarlar inşa eden faşistler mi? Gittikçe globalleşen dünyada insanların hala açlıktan ölmesi bir insanlık ayıbı değil de nedir? Bu sözde çizgileri aşılmaz kılan, küçücük çocukları simit satmaya mahkum eden nedir? Komünizm mi? Hiç sanmıyorum. Yaşanmaz denen bir dünyada yaşıyoruz. Lütfen bu dünyayı daha da yaşanılabilir bir hale getirmek için uğraşan devrimcilere biraz daha saygı! Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 asterix ama devlet PKK arasındaki mücadele bu kapsamda kalmamalı ki. bu halkı ilgilendirmeyen bir şey değil ki. neticede o askerleri devlet başka yerdne getirmiyor bu halkın çocukalrı onlar. ya da pkk nın yaptığı şiddet eylemelrinde ölenelr halktan. tabiki halkı kapsamalı bu mücadele halk buna prim ve izin vermemeli. neticede bu memleket sadece devletin değil ki. buna ilk sahip çıkması gereken halktır. yazımın ana fikri o değildi Cyrano, Alıntı
Φ Baumann Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Kirli savaşın birçok toplumsal sonucu bugün özellikle metropollerde karmaşık bir sorunlar yumağı olarak karşımıza çıkıyor. Sürecin korkunç toplumsal faturası, köylerinden zorla göç ettirilip metropollere yığılmış Kürt emekçilerin yaşamlarından yansıyor. Savaşın tüm kuralsızlığıyla emekçilere doğru genişletilip derinleştirildiği 1990‘ların başından itibaren, kent merkezlerinin çevrelerinde zorla göç ettirilen yoksul Kürt köylülerince yapılmış, pencereleri naylonla kaplı derme çatma barakalardan veya naylon çadırlardan oluşan ‘’gecekondular'’ oluşmaya başladı. Bu, Türkiye’de 1960′larda ekonomik nedenlerle başlayan göç dalgası ve gecekondulaşma olgusundan farklıydı. Gelenlerin çoğunun yeni bir yaşam kurma umudu bile yoktu. Onlar; doğası, konutları, geçim aracı olan hayvanları ve hatta insanlarıyla birlikte yakılıp yıkılan topraklarından dışarıya kendilerini can havliyle atmış Kürt emekçileriydi. Ya korucu olmaları ya da köylerini terketmeleri dayatılmıştı. Bu dayatma ve uygulanan gözü dönmüş terör karşısında kendilerini ya Türkiye’nin İstanbul başta olmak üzere, Adana, Mersin, İzmir… gibi büyük metropollerine ya da başta Diyarbakır olmak üzere çeşitli Kürt metropollerine atmışlardı. Kan ve barut kokuları içinde, doğasıyla ve insanıyla birlikte toptan imha ediliyordu. Süregelen savaşı etkisizleştirmek için uygulanan bu tanıdık “düşük yoğunluklu savaş” manzaralarının yıkıcı sonuçlarına metropollerin orta sınıf sakinleri önceleri tepki duydular. Kentlerin çevrelerinde oluşan bu yabancı yaşamları kabul etmediler. Ama yıllar geçtikçe bu savaşa değil, yerlerinden zorla göçettirilmiş emekçilere duydukları tepki yerini ‘’alışkanlığa'’ bıraktı. Bugünse; yoksulluk, kültürel uyumsuzluk ve her türlü toplumsal sonuçlarıyla boğuşan zorla göçettirilmiş bu emekçiler, metropolllerde artan yankesicilik, gasp, uyuşturucu…vs. olgusuyla birlikte yeniden gündemleşip, toplumsal tepkinin hedefi haline getirilmeye başladılar. ‘’İstenmeyen lanetliler‘’ yine onlar oldular! Ağırlığını yoksul Kürt köylülüğünün oluşturduğu kentlerin bu yeni sakinleri, yaşayabilmek için aş ve iş peşine düştüler. Ama yoksulluk ve işsizliğin had safhada olduğu Türkiye’de bu sorunlarını doğal olarak çözemediler. En fazla özel bir beceri gerektirmeyen, hiçbir sosyal güvencesi olmayan işlerde ucuz işgücü olarak kullanıldılar. Yaygınlaşan informel sektörün dolgusu yani… Zaten köylerinde alıştıkları yaşam tarzından farklı olan kent yaşamına kültürel uyum sorunu (birçoğu Türkçe bilmez, herhangi bir eğitim ve uzmanlığa sahip değil, kent yaşamına ve kültürüne yabancı) yaşarlarken, bir de işsizlik ve açlıkla boğuşmak zorunda kaldılar. Hemen hepsinin hiçbir parasal birikimi…vs. de yoktu. Fakat yaşamın çizgisindeki kırılma ve bu kesimlerin sınıfsal talepleri ile arasındaki açıyı giderek daha fazla açması, alışamadıkları kent yaşamının ağır cenderesinin üstüne bir de açlık ve işsizlikle boğuşan bu emekçilerde, trajik bir parçalanma ve çözülme olarak yansıdı. Ve bugün namus cinayetleri, fuhuş, çocuk dramı, artan yankesicilik ve gasp çeteleri… 15-20 yıllık bu birikimin patlamış sonuçları olarak karşımıza çıkıyor. Göç eden ailelerin ağır yaşam koşulları (zorunlu olarak), zamanla çocukların aile ekonomisine katkı yapacak araçlar olarak görülmesini getirdi. Ve metropollerde sakız, mendil satan, ayakkabı boyayan, simitçilik yapan çocuk sayısı aniden arttı. Giderek bu çocuklar başlı başına sosyolojik bir olgu haline geldiler… Aile yaşam koşullarının ağır cenderesiyle sokağa saldığı çocuklardan para beklerken, bu zamanla tamamen bir yabancılaşmaya ve para getiremeyen çocuklara şiddet uygulamaya dönüştü. Kentlerde kapitalizmin çarpık kültüründen, çarpık tarzda etkilenen bu çocuklar aile ile yaşadıkları sorunlar ve yoksulluk cenderesinin de sıkıştırıcı baskısıyla evden tümüyle koparak, sokak kültürü içinde debelenip her türlü istismara açık bir kitle oluşturdular. Kriminal çetelere gün doğdu! Bugün artık bu çocuklar her şeyleriyle onlara bağımlı, onların denetiminde kullanılan devasa bir insan malzemesi havuzu oluşturuyorlar. Aralarında bu yaşamın ağırlığını kaldıramayanlarsa fiili intihar olan balliye vuruyorlar yaşama olan küskünlüklerini, çıkışsızlıklarını. İstanbul’da kapkaç ve hırsızlık olaylarına alet edilen çocukların önemli bir bölümü Diyarbakır’dan çeteler tarafından kaçırılan ya da kendi istekleriyle gelen çocuklardan oluşuyor. Hırsızlık ve yankesicilik olaylarına karışan çocukların nüfus kayıtlarına bakıldığında karşımıza ezici çoğunlukla Diyarbakır çıkıyor. Diyarbakır düşük yoğunluklu savaş yıkımının tetiklediği zorunlu göçün temel yoğunlaşma noktası oldu. Burada tek başına şu an sayısı 12 binle telaffuz edilen bir sokak çocukları gerçeği sözkonusu. Bu rakamın yüzde 80′ini köylerinden zorla göç ettirilmiş ailelerin çocukları oluşturuyor. Bu çocukların ailelerindeki toplam nüfus ortalaması 8. Kentte 2004′te şahsa ve mala karşı işlenen suçlara karışan toplam bin 914 çocuk yakalanmış. Suç oranıysa 2003′e göre yüzde 32 artmış. Suça itilen çocukların yüzde 43‘ünün aile içi şiddete maruz kaldığı belirlenmiş. Ayrıca suça karışan çocukların yüzde 31′inin babası, yüzde 89′unun annesi okur yazar değil. Ailelerin aylık geliri 300 YTL. Yapılan resmi araştırmalar, ailelerin çocuklara,'’ Para getirsin de nasıl getirirse getirsin‘’ yaklaşımında olduğunu, sokakta suç işlemekte ustalaşan çocuklarınsa daha büyük kentlerdeki çetelere satıldığını ve ailelerin bu çetelerle işbirliği yaptığını söylüyor. Diyarbakır bugün her türlü çetenin pis işlerinde kullanmak üzere çocuk kaçırdığı, devşirdiği gerçek bir uçurum kente dönüşmüş durumda. Çeteler gasp, kapkaç, hırsızlık gibi suçlarda kullanmak üzere başka şehirlerden (Başta Diyarbakır, Ağrı, Batman) kaçırdıkları çocukları İstanbul’a getiriyor. İstanbul’da adli işlem gören 15 bin 273 çocuktan yaklaşık 10 bininin başka illerden ve ağırlıklı olarak Diyarbakır, Batman gibi kentlerden gelen, kaçırılan, kandırılan çocuklardan oluşuyor. Çeteler tarafından çeşitli vaadlerle kandırılan ya da kaçırılarak İstanbul’a getirilen bu çocuklar, kapkaç, ev hırsızlığı, tırnakçılık, gasp ve soygun gibi alanlarda eğitilerek uzmanlaştırılıyorlar. Hatta öyle ki suç işlemekte becerikli olanlar çetelerin gözbebeği olup, çeteler arası transferin konusu olabiliyorlar. Kız çocuklarının bu tablodaki yerleriyse her yıl geometrik olarak artıyor. Sadece bu olaylarda mı? En son Batman’da 12-13 yaşlarındaki iki kız kardeşin yaşadığı korkunç trajedi henüz tazeliğini korumakta. Savaşın kente sürdüğü aile, ekmek bile bulmakta zorlandığı için, yoksul mahalleye ekmek dağıtan ‘’hayırsever'’den ekmek dilenmişti bu çocuklar. Sonra bu ‘’hayırsever'’ tarafından, insanın tüylerini diken diken edecek bir fuhuş malzemesi haline getirilmişlerdi. Şehrin eşrafı, memurları, asker ve polisleri, işadamları…vs.’inden oluşan yaklaşık 2 bin kişilik bir güruha satılıp tecavüze uğramışlardı. Yaşadıkları bu vahşet boyunca içkiye alıştırılıp her türlü yozluğa alet edilmişlerdi. Hatırlanacağı üzere olay, burjuva gazetelerin 3. sayfalarında sefilce haber malzemesi olarak kullanılmak dışında bir anlam taşımamıştı. Savaşın dramatik sonuçlarını en ağır haliyle yaşayan çocuklara ilişkin örnekler, istatistiki dökümler uzatılabilir. Ki bu gün artık bu dökümleri rejimin bizzat kendisi yapıyor. Onlar, artık üzerinden atlanamaz boyutlara ulaşmış zorla göç ettirmenin toplumsal sonuçlarını, her zaman olduğu gibi savaş gerçeğinden, yaşam koşullarından bağımsız olarak, sadece rakamlarla ifade ediyorlar. Ki bu rakamlarda, profil çizimleri ve sosyolojik açılımlarda (!) bu çetelerin pıtrak gibi çoğalmasındaki derin iktidar bağlantısı hiç yoktur! Getirdikleri biricik ‘’toplumsal açıklama'’ ise ailelerin eğitimsizliği, çocukları kullanmaları… oluyor. Asıl gerçeklerden bağımsız ‘’suçlu'’ rakamları çıkarıp, suçlu profili çizerek, polisiye önlemleri geliştirmek üzere yeni kararlar alıp düzenlemelere gidiyorlar. Ve her defasında savaş mağduru, çözümsüzlükten her yere savrulmaya açık bu kesimleri, kent sakinlerinin tepkilerinin hedefi haline getirmeye çalışıyorlar. Sorunun ‘’toplumsal çözümü'’ konusundaysa, Kürt emekçilerini ulusal ve sınıfsal taleplerinden yalıtan entegrasyon (asimilasyon ve ehlileştirilmiş ucuz işgücü olarak) projeleri üretmekten öteye gitmiyorlar, gidemezler de! Bu eşyanın doğasına da aykırı olurdu zaten. Bu çetelerin büyük çoğunluğunun kimlerle bağlantılı oldukları artık gizlenemeyecek bir gerçektir. Kimileri, son süreçte artan gasp ve hırsızlık olaylarını, Kürt halkını aşağılayıcı tarzda miting malzemesi haline getirirken, bu gerçeğin üstünü bilinçli olarak kapatmaya çalışıyor. Ve en son yapılan Güvenlik Zirvesi’nin temel gündemlerinden biri de, ‘’büyük şehirlerde artış gösteren hırsızlık ve kapkaç olayları”ydı. Artık rejimin de keyfini bozan bu olgu her türlü toplumsal, sınıfsal dayanağından koparılarak, polisin ve güvenlik önlemlerinin bir bütün olarak yeniden yapılanması odağı içerisinden ele alındı. Alınan kararlar, kentleri gerçek bir hapishaneye dönüştürecek düzenlemeler içeriyor. Asayiş polisinin yeniden örgütlenmesi, il ve ilçe emniyetlerinde dolandırıcılık, yankesicilik ve mali şubelerde çalışan görevlilerin sayısının arttırılması, polis örgütü için yeni araçların alınması, polisin büro yerine sokaklarda görevlendirilmesi, yeni alınacak 10 bin kişilik üniversite mezunu polisin istihdam alanının belirlenmesi, kapkaç…vs.nin yoğun olduğu bölgelere karakol takviyesi yapılması, bu tür olayların sık sık yaşandığı sokak, mahalle, eğlence merkezi, park ve bahçelerde özel güvenlik ve polisin görevlendirilmesi, Diyarbakır’da tamamlanan MOBESE‘nin (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu Projesi) MOBESE ile kent gerçek bir elektronik hapishaneye dönüştürülecek. Rejim, kentlerde yükselen ve temel dinamiğini düşük yoğunluklu savaşla birlikte köylerinden edilmiş milyonlarca emekçinin uçurumlaşmış yaşamlarıyla her türlü istismara açık hale gelmelerinden alan kapkaç, hırsızlık, gasp olaylarını bahane ederek bir taraftan kendi zor örgütlerini takviye edip merkezileştirirken, bir taraftan da bu zeminin özellikle orta kesimlerde yarattığı hoşnutsuzluk ve tepkiyi kullanarak kentleri elektronik hapishanelere dönüştürmeyi meşrulaştırıyor. Aynı zamanda savaş sürüleri için özel güvenlik ağlarını genişletip işlevlendirerek istihdam alanı açıyor. Ve sonuçta işin entgrasyon ayağı başlıyor. Entegrasyon tanımı bizzat sistemin kendisinin kullandığı bir tanımdır. Bu bile başlı başına Kürt emekçilerine yaklaşımın çıplak ifadesidir. Entegrasyonun temel ayağını GAP projesinin ekonomik sosyal hedefleri oluşturuyor. Bu projenin hedeflerinin basit bir deşifrasyonu, entegrasyondan neyin amaçlandığının çıplak ifadesi olacaktır. GAP’la bölge kentlerindeki Kürt emekçilerinin (özellikle kadın ve çocuk) kapitalist üretim ilişkilerine hazırlayacak becerilerin kazandırılması ve aynı zamanda oluşturulan eğitim ağlarıyla asimilasyonun sistemli hale getirilmesi hedefleniyor. Ancak kirli savaşla, metropollere yığılmış, zorla göç ettirilmiş emekçilerle birlikte, toplumsal boyut kazanan sorun, sistemi, göç içerikli projeler üretmeye de yönlendirdi. Çünkü GAP’ı aşıp Türkiye metropollerinin gündemini belirleyen kapsamlı fatura, tüm ağırlığıyla şu son yıllarda adeta haykırıyor. 15-20 yılın yarattığı yıkım birikimi sistemin denetleyemeyeceği boyutlar kazanıyor. Bu nedenle; ‘’Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması'’ gibi kapsamlı projeler oluşturuldu. Bu projeye devlet kurumlarının yanısıra (MGK, Genelkurmay,İçişleri-Dışişleri Bakanlıkları, Hazine Müsteşarlığı), BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, AB Türkiye Temsilciliği, Göç-Der, Diyarbakır Barosu, TMMOB ile göç ile ilgili çeşitli ‘’sivil toplum'’ örgütleri katılıyor. Proje Hacettepe Üniversitesi Nüfus Enstitüsü tarafından koordine ediliyor. Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Dersim, Van ve bu illerden yoğun göç alan iller üzerinden göçün neden ve sonuçlarını incelemeyi kapsıyor. Projede yeralan resmi kuruluşlar göç olgusu ve sonuçlarını kirli savaş bağlantısından kopararak ele almakta ısrar ederken, aynı zamanda savaşla birlikte yerlerinden edilmiş nüfus sayısını da (ki bu rakam 3 ila 5 milyon olarak tahmin ediliyor) 350 bin olarak göstermek istiyor. 2006 Şubat’ında bitirilmesi hedeflenen projenin amacı ’göçe maruz kalan ve bunun sorunlarını en şiddetli biçimde yaşayan kesimleri hem kendilerine, hem de ülkeye yararlı olarak üretken bir konuma getirmeye yönelik tedbirlerin geliştirilmesine, köye dönüşün mümkün olduğu yerlerin rehabilitasyonu, ve sürdürülebilirliğine yönelik bir model ya da modellerin geliştirilmesine ve seçilen kırsal yerleşimlerde uygulamaya yönelik olarak planların hazırlanmasına yardımcı olmak üzere, göç eden kişilerin göç etmeden önce ve sonraki niteliklerine ve sayılarına ilişkin bilgilerin tesbit edilmesi‘’ diye özetleniyor. Projenin temel amacı ilk iki satırda kullanılan ifadelendirmeyle haykırılıyor adeta: ‘’Kapitalizme ve devletine hayırlı vatandaşlar…'’ şeklinde ifade edebiliriz bunu! Projenin temel ‘’çözüm'’ eksenini köye dönüş oluşturuyor. Bu isimle başlatılan projeler temelinde köylerine dönen Kürt emekçilerinin neler yaşadıklarını görüyoruz: Koruculuğun dayatıldığı asker baskısı, boşaltılan köylerin yeni ‘’ağaları'’ korucuların baskısı (Bu vatanperveler! en son Mardin’de 13 yaşındaki Selahaddin Günbey isimli çocuğu katlettiler. Gerekçeleri kendi topraklarına izinsiz girmiş olması), patlayan mayınlar, başlarını sokacak derme çatma konutların bile olmaması, her türlü geçim aracından yoksunluk,…vs. vs. Ulusal reformizm de Köye Dönüş projesi ve Kürt burjuvalarına yapılan yatırım ve istihdam olanaklarının yaratılması çağrıları gibi ‘’çözüm yöntemleri'’nin ötesine geçemiyor. Kirli savaş kapitalist gelişmenin başdöndürücü çözücülüğünü bile allak bullak edecek yeni bir sınıfsal, toplumsal doku yarattı. Hem de tarihsel gelişimde bir nokta bile olamayacak 15-20 yıllık kısa bir sürede. Güneydoğu’da geriye döndürülemez bir sınıfsal ayrışma ve çözülme bugün artık açık bir olgu haline geldi. Rejim bu gerçeğin farkındadır. O yüzden Güneydoğu’da faşizan ve asimilasyon politikalarına devam ederken, bir taraftan da, ortaya çıkan sınıfsal ayrışma ve eski dayanaklarının bugünkü koşullarda giderek işlevsizleşmesi karşısında, Güneydoğu’da kapitalist gelişmeyi, uluslararası sermayeyle ittifak halinde hızlandırıyor. Kapitalist gelişme günümüzde Güneydoğu’nun derinliklerine kadar bilinçli politikalarla geliştiriliyor. Hedeflenen entegrasyon, öncelikle, kapitalizmin genişlemesine ve derinlemesine geliştirilmesiyle içselleştirilmeye çalışılıyor. Kapitalist gelişme, ekonomik-sosyal entegrasyon ve siyasal-kültürel asimilasyon... Bu üç ayağın içiçe geçirildiği bilinçli, planlı bir yönelim sözkonusudur. Düşük yoğunluklu savaşın korkunç sonuçları ile işsizlik ve yoksulluğun bunalttığı halkı bu kesitte, ‘’iş, aş ‘’ imkanlarıyla emmeye, kapitalist gelişimle uyumlulaştırmaya çalışıyor. Rejim, Güneydoğu’daki kapitalist gelişmeyle, bölgedeki sivil dayanaklarını döneme yanıt verecek şekilde ‘’yenileyip'’ sağlamlaştırmaya çalışıyor. Bugüne kadar Kürt Halkına karşı kullandığı aşiret reisleri ve korucubaşlarından oluşan paramiliter dayanağın, gelinen aşamada, işlevsizleştiğini görüyor. Bu vatanperver sürülerini yeni sürece uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Kaldı ki kapitalist gelişim ağaların, şeyhlerin, aşiret reislerinin ekonomik ve sosyal yaşamdaki kalıntılarını da önüne katıp götürüyor. TV’lerdeki postmodern ağa dizilerinin bir hikmeti de bu kesimlere yol çizmek olsa gerek! Sistemin Kürt emekçilerine uyguladığı zorun Güneydoğu’nun içerden ayağını oluşturan Bucaklar, Adıyamanlar, Tatarlar… savaşın her türlü pis uygulamasının aktörleri olarak teşhir olmaları ve düşük yoğunluklu savaşın gelinen aşamasında, eski işlevleriyle anlamsızlaşmaları sonucu ya bu yeni sürece uyum sağlayıp, kapitalist gelişimin parçası olacaklar ya da zamanla kapitalist gelişim karşısında eriyip gidecekler. Rejim açısından Güneydoğu’da düşük yoğunluklu savaşın stabilizasyon ayağında, hayli yol katedildi. Bu aşamada Kürt halkı üzerindeki içerden denetimi, Bucak gibilerinin çıplak zoruyla değil, ekonomik-sosyal-kültürel bağları içiçe geçirme yeteneğine sahip burjuvazi eliyle yapma gerekliliğine uygun hareket etti, ediyor. Konukoğlu’ları, Çalıklar, Akyıllar, Karaboğalar… gibi Kürt burjuvalarının son yıllarda bizzat rejim ve TÜSİAD destekli yükselişleri bunun somut göstergesidir. Bu kesimler rejimin yakın dönem planları doğrultusunda, ‘’bireysel ekonomik girişkenlik'’ adı altında gerekli altyapı ve teşvik kredileriyle yemleniyorlar. Bu yemlenmenin karşılığıysa, sadakat, halk üzerinde ekonomik, sosyal, ideolojik, kültürel denetim kurmaları konusundaki girişkenlikleri olacak. Kürt burjuvaları bu görevi yerine getirmeye çoktan hazır. Diyarbakır’daki Akyıl şirketinin TÜSİAD üyeliği ile onurlandırılması bu noktadaki başarısının ödüllendirilmesidir özünde. Anlaşılacağı üzere Güneydoğu’da orta ve hatta giderek büyüme eğilimi taşıyan sermaye grupları, başta TÜSİAD olmak üzere, genel olarak Türkiye burjuvazisinin kanatları ve belirleyiciliği altında istim alarak yürüyor. Kürt reformizmi de, tüm duruş ve işlevlerinin kapitalist gelişmeyle ekonomik, sosyal entegrasyon ve siyasal-kültürel asimilasyonun derinleştirilmesi olduğu deşifre olmuş bu kesimlerden bir ulusal burjuvazi yaratma hayalleri kurabiliyor. Bu panoramadan başka Kürt Halkının daha ne gibi bir sorunu olabilir ki! Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 AYNI COĞRAFYADA AYNI ÜLKEDE YAŞIYORUZ,GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ BUGUN DE VE UMUYORUM BARIŞ İÇİNDE GELECEKTE DE... OLAYI IRKÇILIK BOYUTUNA TAŞIMAK,YADA KARŞILIKLI SUÇLAMALAR ( SİZ BÖYLE YAPTINIZ BİZ BÖYLEYİZ) BİZE YARAR SAĞLAMAZ ... VATAN SEVERLİK BU DEĞİL... BİRBİRİNİ PROVAKATÖR OLMAKLA SUÇLUYOR HERKES NEDEN SINIRLARIMIZIN ÖTESİNE BAKMIYORUZ HİÇ... ÇOK KLASİK OLACAK BELKİ AMA İNSAN OLABİLMEK EN BÜYÜK MEZİYET DEĞİLMİ... BU ÜLKENİN YILLARINA MAL OLMUŞ BİR "TERÖR" ÖRGÜTÜ VAR ORTADA BUNU YADSIYAMAZ KİMSE... AMA BU BİZE OLAYI GENELLEME HAKKI VERMEZ... BİZ KİMİZ SİZ KİMSİNİZ... NEDEN BÖYLE BİR BÖLÜNMÜŞLÜK İÇİNDEYİZ... ORTADA TERÖR VARSA BUNUN ZARARI BİZE Mİ SİZE Mİ!!! BUNUN ZARARI YAŞADIĞIMIZ ÜLKEYE.... BİRARADA YAŞAYAMAMAMIZ İÇİN ABD VE AVRUPA SEFERBER OLMUŞ BİZDE ÇANAK TUTUYORUZ... AKSİNİ DÜŞÜNEN ZATEN BİZDEN DEĞİL..... Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Senin gibi zihniyetlerin ! faşişt demesinden hiç gocunmam.. Olmadığımı bilenler yakınımda olanlardır.. Sen uzağımdasın .. Söylediğim en kesin ve net cümle şudur ; Bu ülke toprakları üzerinde yaşadıkları halde asıl ırkçılığı kendi ırklarını galeyana getirerekten toplum düzenini bozmaya yönelen güçlerin sert bir şekilde cezalandırılmalarıdır.. Bu arada sende de hafif paranoyalar başlamış.. Zaten tek derdin benimle uğraşmak olduğu için beni pravakatör gibi göstermeye çalışıyorsun ama yemezler.. Sadece kendine güldürüyorsun Alıntı
Φ güneykafkasya Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 (düzenlenmiş) kürt devletinin o coğrafyada yaşaması mümkün değildir.bir kere iran buna kesinlikle izin vermez cunku kendi topraklarında da kürtler var ve bu kürtler hala rüyalarında mahabad kürt devletini görüyorlar.ırak ve suriyenin de bu işe pek sıcak bakacağını zannetmiyorum.bakın bu planı amerika yapmış olabilir ama amerikanın bunu başarabileceğinin de garantisi yoktur.amerika ırakı işgal etti ama ortaya çok güçlü bir direniş çıktı ve amerikanın başına bela oldu. Türkiyede de zamanla bu tür bir direnişin ortaya çıkmayacağını kimse garantileyemez.Ankaradaki hukumetler zaman zaman ABD ve AB talimatlarıyla ulkeyi bataklığa surukluyor olabilirler ama bunun sonuncu nasıl olacak bunu kimse kestiremez. bu arada bizleri katil,faşist diye nitelendiren bazı meraklı arkadaşlara da birkaç lafım olacak... kimse merakından çocuk öldürmüyor.siz demokratik konfederalizm adı altında anayasal düzeni ve devletin merkezi yönetim yapısını bozma çabaları içindesiniz.şunu da unutmayın ki devlete karşı isyan bayrağı açan,kameralar önünde elinde taş bölgede bir intifada havası yaratmaya çalışan ************ *************** ************** ************ .buna kongra-gel yandaş ve destekçileri de dahildir. Tarih: 31 Aralık , 2005 Düzenleyen: Admin Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 (düzenlenmiş) Selam güneykafasya, bu konular beni asar katilmam fakat bu cümlene karsilik vermek istiyorum.. zira cocuklar araya girdimi bende varimdir. "********** ****** ************" sizler iste böylesiniz vuracak.. öldürecek`lerdensiniz hata bir an gelir annenizsi babanizi bile hice sayanlardansiniz.. bu cümleyi öylesine yazmiyorum su an.. konusdugum arkadaslar arasinda bunu diyenler var evet d.bakirdan ya iftira etiler ise dedigimde...ya öylesine yalan söylediler ise dedigimde.. konu her ne ise.. gözleri kapali olanlardansiniz...o anki durum gecerli sizce ama su varki pismanlik sonradan fayda etmiyor.. umarimki bi zaman gelir kendi evladin bu yazdigin 6 yas .... ve kendin 66 yasinda oldugunda bu "öldürüleceklerdir" diye yazdigin cümlenin icersinde olmaz , olmasiniz. Tarih: 31 Aralık , 2005 Düzenleyen: Admin Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 cocuklar oldurulmez diye bir kural yok........onlar bebekleri dahi oldurduler dimi....... goze goz Hişşş! Yavaş hele.. Bu kadar zaman yazılanları okudum da ırkçılıkla , faşistlikle suçlanan ben senin yanında melek kaldım be machi.. Bak ben bu yaşıma kadar çcuk öldüren Rum çetelerini tanıdım. Hepiniz sanırım o meşhur küvetteki çocukların cesetlerini hatırlarsınız... Ya da kundaktaki bebeğe kendi insanının çocuğu olmasına rağmen kurşun sıkan pkk zavallılarınıda gördük.. Ya da Babasının yanında İsrail askerlerinin kurşunlarına heba giden o zavallı Filistinli çocuğun katledilişinide gördük.. Ama Allaha şükür henüz çocuk öldüren bir Türk insanı görmedim ve görmekde istemem.. Çocuklar öldürülebilir diyen bir zihniyet sağlıklı bir zihniyet olamaz.Bu bizim anlayışımız olamaz o yüzden kendi adına konuş ve Çocuklar öldürülebilir derken Vahşiliğine biz Türkleri katma.. Hele devleti hele polisi hele hele Askeriyeyi hiç katma.Hiç birimize atış talimlerinde hedef olarak çocuk resimleri dikilmedi.. Kendine gel ve az insancıl ol.. Uçmuşsun sen Alıntı
Φ yağız Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 kürt devletinin o coğrafyada yaşaması mümkün değildir.bir kere iran buna kesinlikle izin vermez cunku kendi topraklarında da kürtler var ve bu kürtler hala rüyalarında mahabad kürt devletini görüyorlar.ırak ve suriyenin de bu işe pek sıcak bakacağını zannetmiyorum.bakın bu planı amerika yapmış olabilir ama amerikanın bunu başarabileceğinin de garantisi yoktur.amerika ırakı işgal etti ama ortaya çok güçlü bir direniş çıktı ve amerikanın başına bela oldu. Türkiyede de zamanla bu tür bir direnişin ortaya çıkmayacağını kimse garantileyemez.Ankaradaki hukumetler zaman zaman ABD ve AB talimatlarıyla ulkeyi bataklığa surukluyor olabilirler ama bunun sonuncu nasıl olacak bunu kimse kestiremez. bu arada bizleri katil,faşist diye nitelendiren bazı meraklı arkadaşlara da birkaç lafım olacak... kimse merakından çocuk öldürmüyor.siz demokratik konfederalizm adı altında anayasal düzeni ve devletin merkezi yönetim yapısını bozma çabaları içindesiniz.şunu da unutmayın ki devlete karşı isyan bayrağı açan,kameralar önünde elinde taş bölgede bir intifada havası yaratmaya çalışan 6 yaşında da olsa 66 yaşında da olsa gerektiğinde vurularak öldürülecekrtir.buna kongra-gel yandaş ve destekçileri de dahildir. ADINI VE AMBLEMİNİ DEYİŞTİR O ADA VE ABLEME BUDÜŞÜNCELER BAĞDAŞIK DEĞİL Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 demek kimse merakından çocuk öldürmüyor insanların dilleri dinleri renkleri neden sevilmelerine engel neden önce insan değillerde kürtler türkler neden hala yangının ateşin içinde yananları seyretmek istersiniz vicdanlarınızı nerelerde kaybettiniz siz bir çocuğun çığlığı bile ona seslenemiyorsa sizin için yapılacak hiçbirşey yok Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 kürt devletinin o coğrafyada yaşaması mümkün değildir.bir kere iran buna kesinlikle izin vermez cunku kendi topraklarında da kürtler var ve bu kürtler hala rüyalarında mahabad kürt devletini görüyorlar.ırak ve suriyenin de bu işe pek sıcak bakacağını zannetmiyorum.bakın bu planı amerika yapmış olabilir ama amerikanın bunu başarabileceğinin de garantisi yoktur.amerika ırakı işgal etti ama ortaya çok güçlü bir direniş çıktı ve amerikanın başına bela oldu. Türkiyede de zamanla bu tür bir direnişin ortaya çıkmayacağını kimse garantileyemez.Ankaradaki hukumetler zaman zaman ABD ve AB talimatlarıyla ulkeyi bataklığa surukluyor olabilirler ama bunun sonuncu nasıl olacak bunu kimse kestiremez. bu arada bizleri katil,faşist diye nitelendiren bazı meraklı arkadaşlara da birkaç lafım olacak... kimse merakından çocuk öldürmüyor.siz demokratik konfederalizm adı altında anayasal düzeni ve devletin merkezi yönetim yapısını bozma çabaları içindesiniz.şunu da unutmayın ki devlete karşı isyan bayrağı açan,kameralar önünde elinde taş bölgede bir intifada havası yaratmaya çalışan ************ *************** ************** ************ .buna kongra-gel yandaş ve destekçileri de dahildir. ÖLDÜRÜN HER GÜN BİNLERCE KÜRT BEBEĞİ DOĞUYOR VE DOĞACAK HANGİSİNİ ÖLDÜRECEKSİN HEE HANGİSİNİ DÜŞTÜĞÜN DURUM İÇLER ACISI BİR DURUMDUR.VİCDANIN OLDUĞUNDAN ŞÜPHELİYİM UNICEF BU SEVGİNDEN DOLAYI SANA ÖDÜL VERECEKTİR EMİNİM Alıntı
Φ Ulyanov Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Öncelikle ortada bir trajedi var. Kürt devleti kurulup kurulmayacagı tartısmaları cok sacma. ABD nin ırak ta ki isgal sürecinin bir değerlendirmesini yapacak olursanız kuzey ırak dısındaki bölge dısında kontrol altında hiç bir bölgenin bulunmadıgını göreceksiniz. Ve artık Irak ın baska herhangi bir yerinde ABD hegomonyası kurulması mumkun değil. Bu verilerle bakacak olursak Kuzey Irak ta bir devletin kurulma olasılıgı oldukca yuksek bu devlet aynı zamanda türkiye cumhuriyetinin en üst düzey temsilcileri tarafından da tanınmaya hazırlanıyor. Mit sorumlularının Genel Kurmay Baskanının yaptıgı acıklamalar kurulacak bir kürt devletine isaret etmekedir. Bu gelismelere İranın ayak direme sansı varmı pek yok. Peki bütün bunlar olurken Mesut Barzaninin Türkiye ye baskan sıfatıyla gelip gelmeyecegi tartısılıyor ve Barzani türkiyede ki kürt yurttaslarımıza AKP yi desteklemelerini ögütlüyor. Ve Barzaninin Türkiyede birzat Örgütlenen Partisi Hak-Par genel baskanı Fıratın türkiyenin bölünecegini siyaset meydanında dile getirmesi kimsenin tepkisini cekmiyor bu konusma 3 sene 2 sene önce yapılamazdı. Demek oluyor ki kürt devletinin kurulması da türkiyenin bölünmesi de türkiyeli yetkililer tarafından olmazsa olmaz olarak görülmüyor.... Görünen o ki yakın dönemde büyük bir cümbüs baslayacak. Her türlü hazırlıgı yapmanızı öneririm Alıntı
Φ gencaslan Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 her insan kendi istediği gibi bir yaşantı ister elbette kürtlerde insandırlar ve iyi yaşamak istiyorlar ama bütün sorunlar kendilerinde çünkü konuşmak ve anlaşmak varken çıkıp dağlarda silahla insanları öldürmek hiç bir anlamı yoktur ve bildiğiniz gibi 4 ülkede türkiye ,iran,ırak ve suriyede bu yollarla hiç bir sonuca varmamışlar ve varabilmezler ve bir şey daha var ki onlar kendileriylede sorun var ve önemli olanda budu yani kaç grup kürdün bir araya gelmesi imkansızdır ve bir kürt devleti amerikada istese çok zor bir şeydir !!! bana göre Alıntı
Φ Bozo Avdan Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Bakiyorum kimse bir sey anlamamis, hala eski yaklasimlarda israr ediliyor. Kurtler omurleri boyunca Turk'un derdini mi cekmek zorundalar? Oyle dusundugunuz icin mi Kurdistan'in guney kisminin ozgurlesmesinden rahatsiz oluyorsunuz? Yoksa "kulak ve gozlerimizi kapatip agzimiza geleni soylersek belki istedigimiz olur" diye mi dusunuyorsunuz? Anliyorum sizleri. Dusuncelerinizi belirtiyorsunuz ve belki de kotu bir niyetiniz yoktur. Ama herhangi bir alinti yapma geregi duymadan soyleyebilirim ki savunduklarinizin tumu su veya bu sekilde Kurt ulusuna dusmanliktir. "Halklarin kardesligini" savunandan tutun da acik acik Kurtlerin koleden baska bir sey olamiyacagini dusunene kadar hicbiriniz bu halka neyin lazim oldugunu bilmiyorsunuz. Ornegin Turk devletinin kurulusundan beri kendi hakimiyeti altindaki Kurtleri ne gibi uygulamalara tabii tuttuklarini goremiyorsunuz. "Kurt sorunu" dediginiz ama aslinda Kurdistan'daki Turk, Acem ve Arap isgalinden kaynaklanan sorun ve dolayisi ile "Turk, Arap ve Acem sorunu" diye tanimlanmasi gereken "sorunun" kaynaginin nereye dayandigini bilmiyorsunuz. Soylemlerinizi "PKK teroru" ile sinirlandirabilirsiniz ama bir ulusu yok etmek isteyen bu devletleri ve bu devletlerin kurulmalarindan beri basvurduklari politika ve uygulamalari gormedikce soylediklerinizin hicbir anlami kalmaz. Dolayisi ile hicbir "soruna" herhangi bir cozum getirmiyorsunuz, tam aksine sorunlarin derinlesmesine sebep oluyorsunuz. Cunku bu tur dusunceleri tekrar ederek bu karanlik devletinizin hem bizim hem de sizin userindeki hakimiyetinin devamini sagliyorsunuz. Sonucta ne bize, ne de kendinize hayriniz oluyor. Bakalim daha neler diyeceksiniz. Sevgilerimle Bozo Avdan Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 bu forumda kürtler ve türkler için "siz ve biz" tanımını kullanan tek tip aynı zamanda, şovenizmden şikayet etmektedir sanki kendisinden başka burada faşist söylemelr geliştiren varmış gibi. ha ona sorsanız, türkleri aşağılayarak kürtçülük yapmak" demorkatlık" türklükten bahsetmek ise faşistliktir. Alıntı
Φ Bozo Avdan Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 bu forumda kürtler ve türkler için "siz ve biz" tanımını kullanan tek tip aynı zamanda, şovenizmden şikayet etmektedir sanki kendisinden başka burada faşist söylemelr geliştiren varmış gibi. ha ona sorsanız, türkleri aşağılayarak kürtçülük yapmak" demorkatlık" türklükten bahsetmek ise faşistliktir. Sayin Cyrano, Sen bu forumda her ne kadar bir birey olarak kendi dusuncelerini biz okuyucu ve katilimcilara sunuyorsan da, aslinda kabullendigin ve savundugun dusunceler acisindan kabul ettigin siyasi bir kimlik var. Bu siyasi kimligin ötesinde mensup oldugun etnik bir kimlik var. Turk musun, bilmiyorum. Örnegin Laz, Gurcu ve hatta Kurt de olabilirsin. Bilmiyorum ve belki sen de bilmiyor ve sadece devletin sana verdigi kimligi sorgulamadan kabul edip kendini "Turk" olarak tanimliyorsun. Ben Kurd'um, onu biliyorum. Aslimizin Botan bölgesinden oldugunu, sonralari Diyarbakir bolgesine yerlestigimizi, Turkce'yi okulda ogrendigimi, hala Botan'da akrabalarimizin oldugunu, Kurdistan'daki savastan ve ozellikle "yayla yasagindan" dolayi sehirlere (mersin, Batman, Diyarbakir ve IStanbul) yerlesmek zorunda kalan gocer akrabalarimin oldugunu ve bunlarin son derece kotu hayat kosullari ile ugrastiklarini biliyorum. Siyasi olarak da binlerce yillik ulkem Kurdistan'in Turk, Arap ve Acem devletleri tarafindan bolunup 80 yildir yonetildigini biliyorum. Bu yonetimlerin Kurt dostu olmadigini, tam aksine Kurtleri degisik sekillerde ortadan kaldirip yok etmek istediklerini biliyorum. Ozellikle Turkiye Cumhuriyeti devleti tarafindan Kurtlerin Turklerstirilerek yeni bir "biz" olusuturlmak istendigini biliyorum. Sen de bana bu yapmacik "bizi" dayatiyorsun. Ama ben bu "bizin" biz Kurtlerin yoklugu oldugunu bildigim icin kabul etmiyorum. Ben "biz" derken 30-40 milyonluk Kurt ulusundan bahsediyorum. Dikkat et, Kurdistan ulkesinde senin "kardesim" dedigin insanlarin gercek kardesleri yasiyor ve senin "biz" anlayisin o kardesleri disliyor. Dolayisi ile bolucu olan sensin, ben degil. Eger benim dusunce ve anlayisim senin biz Kurtlere dayattigi "bizi" boluyor ise, bu bolunme sahtekarlik ve baskinin bolunmesidir. Olumludur. Senin "bizinin" bolunmesi ile gercek "bizler" birlesecek ve sahte "bizler" ortadan kalkacaktir. Belki sen sahtelik ve sahtekarliklardan rahatsiz olamiyacak bir sekilde buyutulmus ve dusunuyor olabilirsin ama ben gercek bir yasama kavusmak istiyorum. Belki sen sana verilenleri oldugu gibi kabul edebilirsin cunku sesini cikarmaktan korkuyor veya sesini cikaracak bilince sahip degilsin ama ben "Ben" olma mucadelesi veriyorum ve senin "bizin" benim "ben" olmama engeldir. Bizim insan olarak gorevimiz dogrulari yakalamaya, birbirimizin onune engeller koymamaya, hele hele birbirimizi ortadan kaldirmamaya calismaktir. Sen kazanamayacaksin Cyrano cunku ben "benim". Sen ise kendin degilsin. Zafer kendini taniyanindir. Sevgilerimle Bozo Avdan Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 pardon 80 yıl önce, bir kürt devleti vardıda cumhuriyet gelip işgal mi etti? kimmiş o senin "kardeş" dediklerin daha dün ABD uşağı katiller dediğiniz peşmergelermi, ha pardon onalr birden kardeş mi oldu tamam onlar dünde ABD uşağıydı size saldırıyordu, bu gün sizde ABD uşaklığına terfi ettiğiniz için artık kardeş oldular dimi. hey alalhım ya daha şurada kaç yıl öncesine kadar. "TC, ABD uşağı peşmergeler tarafından katlediliyoruz" diyenler bu gün kardeşlerimiz diyip bize nasihat veriyor. bu ülkede Türkler ve Kürtler bir arada yaşamayı tercih etmiştir. etmyenlerin gördüğü destekte ortadadır, Diyarbakır gibi bir şehir %25 oy gibi. o yüzden kürtelr adına konuşmayı falan bırak. Onların bir arada yaşamasını kabul edemiyenler her zaman marjinal kalmaya, lanetlenemye ve hakettiği sonu bulamya mahkumdur. işlenebilecek en büyük suç insanların bir arada yaşamasına kasetmektir. edenelr sonuda malumdur zaten imralı bülbülü gibi. Alıntı
Φ Anadolunun Sesi Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Saygıdeğer arkadaşlar önce yazıyı inceleyin daha sonra tekrar düşünün 1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa İsyanı 1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı 1843, Bedir Han İsyanı 1855, Yazhan Şer İsyanı 1878-1881, Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı 1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı 11 Mayıs 1919, Ali Batı İsyanı 21 Mayıs 1919, Mahmut Berzenci İsyanı 6 Mart 1921, Koçgiri İsyanı 4 Eylül 1924, Beytüşşebab İsyanı 13 Şubat 1925, Şeyh Sait İsyanı 10 Haziran 1925, Nehri İsyanı 7 Ağustos 1925, Reşkotan-Raman İsyanı Kasım 1925, 1. Sason İsyanı 16 Mayıs 1926, 1. Ağrı İsyanı 21 Ocak 1926, Hazro İsyanı 7 Ekim 1926, Koçuşağı İsyanı 26 Mayıs 1927, Mutki İsyanı 13 Eylül 1927, 2. Ağrı İsyanı 7 Ekim 1927, Bıcar İsyanı 6 Temmuz 1929, İt Resul İsyanı 20 Eylül 1929, Tendürek İsyanı 26 Mayıs 1930, Savur İsyanı 20 Haziran 1930, Zilan İsyanı 21 Temmuz 1930, Oramar İsyanı 7 Eylül 1930, 3. Ağrı İsyanı 24 Ekim 1930, Pülümür İsyanı Eylül 1930, 2. Mahmut Berzenci İsyanı Kasım 1931, Şeyh Ahmed Barzani İsyanı Ocak 1937, 2. Sason İsyanı 21 Mart 1937, Dersim İsyanı 1950, Kürt siyasal hereketi yönünde ilk girişimler başlar. 1961, Silopi'de "Kürdistan Demokrat Partisi" siyasi birimi oluşturulur. 1964, Kürt Devrimci Demokratik Kültür Derneği (KDDKD) kurulur. 1974, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi (TKSP) kurulur. 1974-1976; Kawa, Denge Kawa, KUK, Rizgari, Ala Rizgari, Tekoşin adlı kürt örgütleri kurulur. 1978, Lice'nin Fis köyünde PKK kurulur. Bunlar tamamen ayaklanma provalarıdır. Bu şekilde başarıya ulaşamayanlar, şimdilerde yeşermek için demokrasi-özgürlük kılıfını kullanıp siyasallaşmaya çalışıyorlar. Yani devletimizi, milletimizi içerden kemiren ayrıca dış işbirlikçileri ile de buna çoğu zaman zemin bulan ayrılıkçılar Bizler varken biraz zorlanacaklar galiba. bizlerin etkinliğini ise "demokrasi ve özgürlük" karşıtı olmakla suçlayıp azaltmak istiyorlar. Oysa Türkler Etkin Irk Milliyetçiliği yapmadıkları gibi ayrılıkçı olmayan hiç bir azınlık içinde asimilasyon yöntemini benimsememişlerdir. Eğer bir Türk İmparatorluğu olan Osmanlı günde 2 Sırplıyı katletseydi -keşke- şu an Bosna da yalnızca Müslüman oldukları için kimse katledilmezdi. Türklerin asimilasyon politikalarını benimsemediklerini belirtirken özellikle "Özal dönemi" içinde batıda başlatılan nüfus planlaması politikaları ile Türklerin nüfusunun ve Kürtlerin nüfusunun nasıl değiştiğini bilmekte fayda olacaktır sanırım buna göre son 15 yılda ülke nüfusu yüzde 24 oranında artış gösterirken, güneydoğu bölgelerimiz her şeye rağmen (terör-eğitim-iş göçleri) yüzde 40 artmıştır. Yani asıl asimile olan bizleriz yani ülkem Türkleştirilmiyor Kürtleştiriliyor. İşin diğer bir boyutu da Siyasal Kürtçülük - Terörist Kürtçüler ayrımı yapılması bununla dağdaki 3-5 silahlı salak yakalandığında bizleri ayrılıkçılar derslerini aldılar deyip kandırmaları. Böylece nasıl ki Hatay ili kazanıldıysa Kaybedilecek illerin sayısı da az olmayacaktır hatta bunun ön adımı da Roj Tv. ile atılmıştır. Belli sayıda belediye başkanı bunun ilk sinyallerini vermiştir. Ülkem insanları Türk milliyetçilerini Kürt Karşıtı olarak algılamamalıdır. Çünkü dün her türlü siyasal emperyalizme de Türk Milliyetçileri karşı çıkmıştı. Hatta Ayrılıkçı bölge Trakya olsa Türk Milliyetçileri buna da karşı çıkacaktır. Doğu yu bırakalım diyen Batı ya da karşı çıkacaktır. Çünkü Türk Milliyetçileri Ayrılıkçıları sevmediği gibi ayrılmayı da sevmezler. Bu kadar sorunun altından kalkmak için insanlarımızın güveninin kaybolduğu "devlet" anlayışının güvenilir "devlet" anlayışıyla değişmesi gerekmektedir. Bu da her türlü devlet kadrosunun Kapıcısından-amirine, bakanından-muhtarına kadar Milliyetçi-Ulusalcı insanlarla kurulması demektir ki. Ancak bilinçli bir eğitimle sağlanabilir. Devlet olmazsa, millet; Millet olmazsa, Milliyetçilik olamayacağı için önce devletin "DEVLET" gibi olması gerekir. Bu kurumu oluşturan milletin de "MİLLET" olması demektir. Ayrımcılık yapanlara verilecek en iyi cevap ise onların batılı işbirlikçilerini Ülkemde hiç bir ihaleye sokmamak olmalıdır. Bunun için Ülkemin Türk Silahlı Kuvvetlerine sesleniyorum. 1. Derhal Kürt Devleti kurulması için Ülkemi bölmek isteyen-Serv i dayatan başta ABD-İsrail-İngiltere olmak üzere işbirlikçi ülkelerle derhal tamir-onarım-yenileme ve yeni alımlarını varsa günümüzden sonraki antlaşmaları derhal durdur. Ta ki kayıpları politikalarından vazgeçmeye neden oluncaya kadar. 2. Türkiye'nin bu güne kadar olduğu gibi bu günden sonra da sahibi olan Türk Milliyetçiliği Fikri ne açık destek ver. 3. Başbakanlıkta yapılan güvenlik toplantılarında tek derdimizin “İrtica” olmadığını açıkla. 4. Teröristlere karşı oluşturduğun Silahlı Timlerle bu iş bitmez birazda Fikir Timleri oluştur. Bunu için Ülkemi yöneten millet vekillerine sesleniyorum 1- Siyasal olarak ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamadığım Hükümete “Üst kimlik politikasında “ destek verme. Ekonomik olarak yapılan yanlışları bu millet sineye çeker ama ülkeyi bölme aşamasına getirenleri asla affetmez. 2- Eğer buna gücün yetmiyorsa istifa edip, olanları seni seçenlere anlat. Partinden istifa et Milliyetçi bir partiye geç. Muhalefet görevi yap. Ülkemin iyi bir muhalefete de ihtiyacı olduğunu unutma. 3- Eğer mecliste bu da yoksa vekillikten istifa et. Millete bu durumu anlat. Bunun için Hükümeti yönetenlere sesleniyorum. Geç olmadan politikalarınızdan ya vazgeçin yada beceremiyorsanız derhal istifa edin. Hatadan dönmek büyük erdemliktir. Erdemli davranın. Bu milletin erdemli insanlara da ihtiyacı bulunmaktadır. Alıntı
Φ Bozo Avdan Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 pardon 80 yıl önce, bir kürt devleti vardıda cumhuriyet gelip işgal mi etti? kimmiş o senin "kardeş" dediklerin daha dün ABD uşağı katiller dediğiniz peşmergelermi, ha pardon onalr birden kardeş mi oldu tamam onlar dünde ABD uşağıydı size saldırıyordu, bu gün sizde ABD uşaklığına terfi ettiğiniz için artık kardeş oldular dimi. hey alalhım ya daha şurada kaç yıl öncesine kadar. "TC, ABD uşağı peşmergeler tarafından katlediliyoruz" diyenler bu gün kardeşlerimiz diyip bize nasihat veriyor. bu ülkede Türkler ve Kürtler bir arada yaşamayı tercih etmiştir. etmyenlerin gördüğü destekte ortadadır, Diyarbakır gibi bir şehir %25 oy gibi. o yüzden kürtelr adına konuşmayı falan bırak. Onların bir arada yaşamasını kabul edemiyenler her zaman marjinal kalmaya, lanetlenemye ve hakettiği sonu bulamya mahkumdur. işlenebilecek en büyük suç insanların bir arada yaşamasına kasetmektir. edenelr sonuda malumdur zaten imralı bülbülü gibi. Cyrano, Yazdigini dikkatlice bir kac defa okudum. "Acaba bu Turk neden bunlari yazmis" diye dusundum. Ozellikle "pesmergeler" uzerine yazdiklarin dikkatimi cekti. Diyorsun ya, daha dun soyle boyle, simdi ne oldu? Benim bu forumda yazdiklarima da hemen atlaman da kayda deger. Dusunuyorum. Bu Cyrano'nun derdi nedir? Neyi temsil ediyor? Cyrano, sen neyi temsil ediyorsun, biliyor musun? Kendisine her ne kadar saygin ve kontrolde bir imaj vermek istiyorsa da, senin devletin Kurtlerden korkuyor. Senin Zeynoo'ya da soyledim, devlet titriyor... curumeye baslamis, Kurd'un onunde egiliyor. Sende de o korkuyu goruyorum. Kurtlerin birliginden korkuyorsun. Kurtlerin birliklerini sagladiklarinda onlerinde hicbir engel duramiyacagini biliyorsun. O yuzden Kuzey ve Guney Kurdistan'in arasini acmak istiyorsun. Senin bu halin bana umit veriyor Cyrano. Sevgilerimle B. Avdan Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.