Φ Suheyla Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2007 Su bir gercek ki, turbanin seriat ozlemi anlamina geldigini goruyoruz. Seriat, ozgurlugu kokunden yok eden ve demokrasiyi silen bir rejim degil midir? Trajik olan, bayanlar Seriatin bilhassa kadin haklarini ortadan kaldirdiklarini bilmiyorlar mi? Seriat kanunlari ile uygulanan ulkelerde ki (ornegin Afganistan Taliban rejiminde, Iranda, Suudi Arabistan da) bayanlarin iztirap cektiklerini bilmiyorlar mi? Iste batida bazan biz goruyoruz, turban giyiliyor. Kimse aldiris etmiyor cunku, bati yasalarinda, Amerika veya Avrupa ulkelerinde , ya seriat anlamlarindan haberleri yok ya da ozgurluk yasalarina bir tehdit olarak gormuyorlar. Ama Turkiye de, durum degisik! Iran, Suudi Arabistana daha yaklasmak icin adim ve adim gitmek istiyorlar. Iste turban Seriata dogru gitmek icin atilmasi gereken adimlardan biri. Alıntı
Φ bezgin Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Milliyet'in yayımladığı "Gündelik hayatta din, laiklik ve türban" başlıklı araştırma dizisi geçen haftanın Türk basınının en çok tartışılan konusu oldu. Tarhan Erdem'in yönetimindeki KONDA araştırma şirketinin Milliyet için yaptığı bu çalışma hakkında Türkiye'de yayımlanan gazetelerde dünküler dahil olmak üzere toplam 105 köşe yazısı yayımlandı. Dizi hakkında 25 kadar haber yapıldı. Bu sayı, bir dizinin yarattığı yankı bakımından yeni bir rekoru gösteriyor. Bu dizi hakkında, ayrıca televizyon kanallarında da pek çok tartışma yapıldı. Dizi, İslamcı ve muhafazakar basında da büyük tartışma yarattı. Bu kesimdeki bazı köşe yazarları dizinin yöntemini ve zamanlamasını sorgulayıp, şüpheci bir yaklaşım belirterken , bu kesimde çok sayıda yazar da araştırmanın toplumda muhafazakârlığın yükselişte olduğunu gösteren sonuçlarını olumlu bir gelişme olarak karşılayıp , memnuniyet belirtti. Köşe yazarı demek bir anlamda vatandaşın nabzını düşüncelerini kağıda döken toplumun nabzını tutan ve ve toplum adına söylenmek istenilen şeyleri kağıda döken kuvvetli kalem demektir.... işte bazıları Tarhan Erdem - Radikal VEHMİN BU KADARINI BEKLEMEDİM Araştırma sonuçlarını, kendi anlayış, gözlem ve sezgilerini doğrulamadığını belirterek, 'Benim bilmediğim yanlıştır' inancıyla eleştirenler oldu. Bu eleştiriler araştırmanın ve sonuçta verilerin yanlışlığı inancına dayanmaktadır. Tuhaftır bazıları, yüzden fazla kişinin emeğiyle gerçekleştirilen bir çalışmanın verilerinin değiştirilebileceğini; başkalarının talimatıyla gerçeğe aykırı, hatta farkında olmadan başkalarının amacına uygun rapor yazılabileceğini sanıyorlarmış. Vehmin bu kadarını onlardan da beklemiyordum. Oktay Ekşi - Hürriyet AZINLIĞIN HAKKI NEREDE? Milliyet'in yayımladığı araştırma dün, "Ramazan'da lokantalar açık olmalı" diyenlerin tüm nüfus içindeki oranının yüzde 45; kapalı olmalı diyenlerin (toplam olarak) yüzde 49.4 olduğunu ifade ediyordu. Alkollü içki veren yerlerin ramazan ayı boyunca tümüyle kapalı olmasını isteyenler de yüzde 67.6'yı buluyormuş... Demokrasi asıl "azınlık teşkil eden" kesimin haklarını koruduğu ve güvence altına aldığı zaman demokrasidir. Yoksa elinizdekinin adı demokrasi değil "çoğunluk zorbalığı" olur. O nedenle bir yanda demokrat geçinip öte yandan bu basit gerçeği önüne koyduğunuz zaman "sen ne diyorsun, nüfusunun yüzde 98'i Müslüman ülkede lokantalar ramazan ayında elbet kapanır diyenler" aslında zorbalığı veya "İslam devleti modelini" savunuyorlar demektir. Yalçın Doğan - Hürriyet TÜRKİYE HIZLA İSLAMA KAYIYOR Gerçek, Milliyet'te yayımlanan Tarhan Erdem'in araştırmasıyla ortaya çıkıyor. Ramazanda lokantalar açık olsun, diyenler artık azınlıkta. Benim olduğu gibi, pek çok kişinin gözlemi araştırmayla doğrulanıyor. Kaldı ki, hani İslamiyet'te hoşgörü. Sırası geldiğinde, isteyen oruç tutar, isteyen tutmaz, nakaratı... Ama, pratikte lokanta kapatarak, oruca zorlama. Tıpkı, isteyen türban takar, isteyen takmaz, diyerek, türbanlı sayısının hızla artması gibi. Erdem'in dört gündür yayımlanan araştırmasının tek cümleyle özeti şu: Türkiye hızla İslam'a kayıyor. Bu araştırmalara bakıp, "Türkiye artık daha özgür, her şey rahatça söyleniyor" diyen Brecht'in rahibi kılıklı, saf bilim adamlarına şaşıyorum. Cüneyt Ülsever - Hürriyet ERDEM'E TEPKİLER HAKSIZ Türk aydınının taraf olma uğruna bilime bile sövme sefaleti, Tarhan Erdem'in araştırmalarına verilen tepkilerde ayan beyan ortaya çıkıyor. Tarhan Erdem yazın yaptığı seçim anketiyle bir tarafın takdirine mazhar olup, diğer tarafın hışmına uğrarken kışın yaptığı dindarlık anketiyle bu kez cenahlardan ters tepki aldı; örneğin yazın alkışlayanların kışın hışmına uğradı. Halbuki ekip, aynı ekip! Tecrübe aynı tecrübe! Fark şu: Bir araştırma bir tarafın işine gelirken, diğer araştırma öteki tarafın işine geldi. Bunlar bilimsel araştırmalarda ulaşılan sonucun değil, kullanılan bilimsel metodolojinin eleştirildiğini, bulgunun eleştirisinin de metodoloji üzerinden yapıldığını hiç bilmiyorlar. Yavuz Donat - Sabah ARTIŞIN NEDENİNİ GÖSTERİYOR Milliyet... Konda... Tarhan Erdem... "Başını örten" artıyor mu, azalıyor mu? Milliyet'teki araştırmaya göre "artıyor." Sayın Abdüllatif Şener, "Ben azalıyor gibi algılıyordum" diyor. Tarhan Erdem'in araştırması neden "arttığını" gösteriyor. Kırsaldan kentlere göç sürüyor. Başörtüsü, kadının iş bulmasını kolaylaştırıyor. Kırsalda hiç çalışmamış kadının, kentsel yaşamda bir işte çalışabilmesi için, başörtüsü sanki meşrulaştırıcı bir araç gibi. Ben Konda'nın çalışmasının bu yüzden böyle bir sonuç verdiğini düşünüyorum. Mehmet Tezkan - Vatan DİNCİ BASIN NEDEN ÜZÜLÜYOR Kİ? Dinci gazeteleri açtım.. Aaaa.. İtiraz ediyorlar... Türban takan sayısı artmadı, azaldı diyorlar... Allah Allah, nasıl olur! Türban takan sayısı arttı diye sevineceklerine üzülüyorlar... Manşetten hokkabazlık diyorlar... Tam tersine, zil takıp oynamaları gerekmez mi? Davul zurna çalmaları... Yıllardır türban türban diye bağıran onlar değil mi? Evet... dörde katlamış, sevinin... Ama onlar hayır diyorlar, türbanlı artmadı azaldı... Haydaaa... AKPCİ yazarlara ne demeli? Yemin billah ediyorlar, kimse türbanlı sayısının arttığına inandıramaz diyorlar.. Ahmet Taşgetiren - Bugün TOPLUMUN ÇOĞUNLUĞU DİNDAR Konda'nın anketi toplumun çoğunluğunun "dindar", en azından "İnançlı" olduğunu gösteriyor. İnançsızlık, ateistlikle birlikte yüzde 3 civarında kalıyor. Yani toplumun büyük çoğunluğu ya başını bir biçimde örtüyor ya da "kamu görevi" dahil hayatın tüm alanlarında var olmasına sempati ile bakıyor. Diyelim bir siyasi iktidardan, toplumun bu sosyal vakıasına saygılı olmasını beklemek tabii, değil mi? Ali Atıf Bir - Bugün ARAŞTIRMAYLA BU SONUCA VARILAMAZ Araştırmanın yayınının zamanlaması ile ilgili olarak yazılanlara asla kulak asmamak lazım. Hepimiz bu tür çarpıcı araştırma sonuçlarının gündem yoğunluğunda kaybolmaması için rafta bir süre bekletildiğini biliyoruz. "Son dört yılda türban artmadı" sonucunun peşinde değilim. Sadece Konda'nın araştırmasıyla da böyle bir sonuca (türbanlılar arttı) varılamayacağını söylüyorum. Mehmet Ali Birand - Posta TEHLİKE OLARAK GÖRMEYELİM Bütün bu gelişmeler bir "tehlike" değil, olumlu bir süreç olarak görülmelidir. Yeter ki, dindarlaşma süreci, devleti ele geçirmeye, ülkeyi yönetmeye, demokrasinin ayrılmaz parçası sayılan, laik parlamenter rejimi tahrip etmeye kadar gitmesin... Böyle bir tehlike var mı? Şu anda yok gibi görünüyor, ancak kuşku ve kaygı yaratan adımlar da giderek artıyor. Mehmet Barlas - Posta ANKET VE BAYKAL'IN KARARLILIĞI Tarhan Erdem'in türban anketini değerlendiren CHP Genel Başkanı Baykal, "türban takanların sayısının artmakta olduğunu biz de gözlemliyorduk. Ama şimdi bu bilimsel çalışmayla da ortaya konuldu" demiş. Acaba Baykal türban konusunu ele alan sosyologların bilimsel çalışmalarını da Tarhan Erdem'in bilimsel anketi gibi değerlendirse siyasi kararlılığı mı sarsılırdı? Cengiz Çandar - Referans ERDEM GARANTİ BELGESİDİR 22 Temmuz, Tarhan Erdem'i haklı çıkarınca, Tarhan Erdem damgalı herhangi bir kamuoyu araştırması da artık haliyle, bir "garanti belgesi" haline geldi. İşin ilginç yanı, son araştırmanın bulgularına, bundan birkaç ay önce Tarhan Erdem'e hakaret edenler sarıldı; 22 Temmuz seçim tahmini araştırmasına sarılanlar ise şimdi kuşkucu ve eleştirel bir tavır takınıyor. Bu durum, Türkiye'de her şeyin ne kadar kolay "siyasallaşabileceği"nin ve "siyasal ideolojik kutuplaşma"ya kurban edilebileceğinin göstergesi. Hasan Celal Güzel - Radikal HESAPLAR BUNA GÖRE YAPILSIN Artık bayatlamış bu jakoben tâifeye bir çift sözümüz var: Türban, bir geriye dönüş değil, muhafazakâr genç kızlarımızın eğitim ve modernleşme talebinin göstergesidir. Toplumda bundan dolayı bir huzursuzluk yoktur. Huzursuzluk çıkarmak isteyenler, bir avuç oligarşik jakoben azınlıktır. Erdem'in araştırmasında görüldüğü üzere, Türk toplumundaki ateist ve inançsızların oranı sadece yüzde 3,2'dir. Yani insanımızın yüzde 96,8'i inançlı ve dindardır. Herkes hesabını buna göre yapsın vesselâm... Haluk Şahin - Radikal TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR? Konda'nın Milliyet'te yayımlanan araştırma bulgularından sonra eminim pek çok yerde, pek çok kişi soruyor: 'Türkiye nereye gidiyor?' Bu soruyu soranların önemli bir çoğunluğunun 'Tüm kadınların mecburen örtündüğü bir şeriat ülkesi olacak' türünden korkulu yanıtlar verdiğine kuşku yok. 'Oh oh, nihayet 1923'ten bu yana yükselen grafiği tersine çevirdik, Türkiye aslına dönüyor' diye düşünenlerin de bulunduğunu tahmin edebiliriz. Bu sorunun yanıtını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bilmiyor. Gizli gündemi olanlar da bilmiyor, ulusalcı refleks bekleyenler de bilmiyor. Kimse bilmiyor. Orhan Bursalı - Cumhuriyet TESEV'İ 180 DERECE YALANLIYOR TESEV'in 2006 Kasım'ında açıkladığı "Din Toplum ve Siyaset Araştırması" sonuçları AKP iktidara geldi, toplumda örtünme azaldı şeklinde bir rüzgâr estirmişti. TESEV araştırması herkesin algıyabileceği sosyolojik gerçeğe karşı duruyordu. Ancak TESEV'in araştırması toplumda yaygın gözlemleri sosyolojik siyasal olgu algılamalarını doğruluyor ve TESEV'in açıkladığı araştırma sonuçlarını 180 derece yalanlıyor. Emre Aköz - Sabah BAŞKA ÖRTÜNME BİÇİMLERİ DE VAR Türkiye'de her 100 kadından 65'i başını örterek sokağa çıkıyor. Bunların kimi geleneksel başörtüsü, kimi türban, kimi çarşaf kullanıyor. Başka örtünme biçimleri de var. Resmi ideoloji tarafından rejim düşmanı ilan edilen türban, toplamda küçük bir orana sahip. Peki, "tehdit artıyor" izlenimi yaratmak için, türban oranı nasıl arttırılır? Basit: kategorinin kapsamını genişletirsiniz. Böylece mesela önceki araştırmada geleneksel başörtüsü dediğiniz örtüler de türban sınıfına girer. Ve hop, türban 4'e katlanır.. Cüneyt Arcayürek - Cumhuriyet GERÇEĞİN ALTINI ÇİZDİ Tarhan Erdem'in yayımladığı sonuçları doğru kabul ederek türban konusundaki irdelemeye göz atmak gerekiyor. Bilinen ama AKP iktidarının umursamadığı bir gerçeğin altını çiziyor anket: "Türbanın daha çok siyasi tercihe dayandığı görüldü" diyor. Mümtaz'er Türköne - Zaman ARAŞTIRMA SADECE ŞEKLE TAKILIYOR Türkiye, başörtüsü ile türban arasındaki farkı bilmeyen birinin, başörtüsü ile türban takanları mukayese ettiği araştırmayı konuşuyor. Tarhan Erdem, "Pantolonla etek arasındaki kadar açık bir fark" dediği şeyin, hâlâ bir şekil farkından ibaret olduğunu bilmiyor. Dinin özüne ve anlamına dair fikri olmayan müsteşriklerin bile düşmeyeceği bir hata. İnancı gereği örtünenler için böyle bir fark olmadığını, başörtüsünü geleneksel, türbanı da modern örtünme biçimi olarak tasnif eden yerli müsteşrikler anlayamıyor; çünkü onlar sadece ne olduğunu da bilmedikleri şekle takılıyorlar. Doç. Dr. Mustafa Acar - Zaman SONUÇLARI SORGULAMA NEDENİ YOK Tarhan Erdem, daha önce imza attığı araştırmalar ve özellikle seçim anketlerindeki isabet derecesinin yüksekliğiyle öne çıkmış, saygınlığı olan bir araştırmacıdır. Araştırmanın sonuçlarını daha baştan sorgulamak için ciddi bir neden yoktur. Karamsar yorumlar çıkarılabileceği gibi, Türkiye'de son on yıllarda başlayan hızlı sosyolojik değişimin tezahürlerinin, AKP gibi geleneksel-muhafazakâr değerlerle barışık bir iktidar döneminde daha görünür hale geldiği, bunda anlaşılmayacak, gizemli ve ürkülecek bir durum olmadığı sonucu da çıkarılabilir. Resul Tosun - Yeni Şafak GERÇEKLERİ GÖZLER ÖNÜNE SERDİ Milliyet'te yayımlanan araştırma, toplumun bazı gerçeklerini bir kez daha rakamlarla gözler önüne sermesi açısından önem arz ediyor. Kadınlarımızın yüzde 60'ından fazlası adına ister türban, ister başörtüsü deyin, ne ad verirseniz verin başını örtüyor. Toplumun ezici çoğunluğu da uygulanan yasağı onaylamıyor. Toplumda kadınlarımızın başının örtmesi değil örtüye uygulanan baskı huzursuzluk oluşturuyor. Fehmi Koru - Yeni Şafak NE OLUYORUZ DİYE SORMAZ MISINIZ? Konda firmasının hazırladığı anket aslında üç ay öncesine ait; hayli eski anketin şimdi yayımlanması ilginç. Radikal'de üç ay önce "Örtülü kadın sayısı azaldı, Malezya olmuyoruz" manşetiyle sunulan A&G raporu farklı telden çalıyor. Dikkat ederseniz, her iki araştırma da dört yıl önce yapılmış bir başka araştırmaya atıfta bulunuyor. Şimdi bu bilgilere sahip olduktan sonra durup, "Ne oluyoruz?" diye sormaz mısınız? Milliyet'in yaptığı (bence toplumun yüzüne ayna tutan) kamuoyu yoklamasına göre, halkımızdan faize karşı olanların (ki hepsi faiz alıyordur) oranı yüzde 52.7...Ramazanda sıradan lokantaların kapalı olmasını isteyenlerin oranı yüzde 49.4... İçkili yerlerin tümden kapalı olmasını isteyenlerin oranı ise yüzde 67.6... Devlet dairelerinde isteyen memurların başlarına türban takmasını savunanların oranı yüzde 68.9... Kadın, erkeğin elini sıkmamalıdır diyenlerin oranı yüzde 33.9... Alın oranların ortalamasını; yaklaşık yüzde 46.4 çıkıyor. AKP'nin oy oranı da zaten yüzde 46.6... Bu yüzden bu toplum da CEO'sunu bulamıyor. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Türban Tartışması Konda'nın Milliyet gazetesinde yayımlanan son anketi büyük tartışmalara yol açtı. Sanırım, bu konuda topluma tutulan aynanın gösterdiklerine kızmak ya da anketi düzenleyenleri suçlamak yerine, araştırmayı doğru okumak ve nedenleri üzerinde durmak gerek. Anket Türkiye'de muhafazakâr eğilimlerin gittikçe daha ağır basmakta olduğunu gösteriyor. Bu noktaya değinirken, Behiç Ak 'ın, hiçbir eski değeri koruma kaygısı taşımayan bu garip muhafazakârlığın niteliğini iğneleyici bir biçimde göz önüne koyan saptamasını da ıskalamamak gerek. Daha iyi yarınları, düne dönerek sağlayabilip sağlayamayacağımız konusu Türkiye'de sağ ile sol arasında çok uzun süre devam etmiş bir tartışma. Onun özüne burada girecek değilim. Ama Türkiye'nin muhafazakârlaşmasının nedenlerine bakarsak, burada AKP'nin etkisini açık biçimde görmemiz mümkün. Dinsel eğitimin anaokullarına kadar indiği konusu pazar günkü Cumhuriyet'in, Diyanet'e personel alımında iman şartının aranacağı yeni bir yasal düzenlemenin hazırlıkları da, pazartesi günkü Hürriyet'in manşetiydi. Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Yasası Tasarısı'nın 29. maddesinde, "Başkanlık personelinde 657sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda belirtilen genel şartlar ile atanmalarında dini öğrenim yapmış olma niteliği arananlar için bu genel şartların yanında 'çevresinde itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam dini esaslarına uygun olarak bilinir olması' şeklinde ortak niteliğin bulunması şarttır" deniliyor. Yani, Türkiye'de devlet, bazı kadrolarına memur alırken, onun itikat, ibadet ve tavırları ve hareketlerinin İslam dini esaslarına uygun olarak bilinir olması şartını arayacak. Böyle bir uygulamanın, laiklik ilkesiyle, devletin bütün inanışlara karşı eşit mesafede durma prensibiyle ne kadar bağdaştığı sorusunun yanıtı açıktır. Türkiye'de laik rejime ve dolayısıyla demokrasiye her gün indirilen darbelerin bir yenisi ile karşı karşıya bulunuyoruz. Dikkat buyurunuz! Göreve alınacak personelin iman durumu ile ilgili yargının hangi ölçütlere dayanacağı da belirtilmiş değildir. Bu konuda çevreden bilgi alınacak ve ona göre karar verilecektir. Yani mutekit olan, ama başını örtmeyen veya eşi başını örtmeyen biri çevre tarafından yeterince imanlı ya da mümin bulunmadığı için işe alınamayabilecektir. Böyle bir uygulama, ilk kez Prof. Şerif Mardin 'in dikkati çektiği mahalle baskısının devlet tarafından resmi bir kriter olarak kabul edilmesi anlamını taşıyacaktır. Böyle bir ortamda, son yıllarda kullanımı dört kat artmış olan türban sorununda uzlaşma ile çözüm bulunması nasıl sağlanabilecektir? Prof. Emre Kongar NTV'deki "Yorum Farkı" programında ve Cumhuriyet'teki köşesinde türbanın serbest bırakılması halinde, türbansızların karşı karşıya kalacakları çevre baskısını dile getirdi. Türban konusundaki anketi gerçekleştiren Konda ekibinin başında olan Tarhan Erdem de aynı konudaki kaygısını açıkladı. Türbanın siyasal bir simge olduğu hem Türk hem AİHM yargı kararlarında olduğu gibi, anketten de aynı doğrultuda bir sonuç çıkıyor. Bir siyasal simgeyi dinsel tabuya sarmalayarak kamusal yaşamın ortasına oturtmayı öngören bir çözümü önereceksiniz, öte yandan da, çeşitli yollarla devlet kadrolarını belirli bir görüşün insanlarıyla dolduracak, bunun yasal yollarını (tabii ki, hukuka ve anayasaya aykırı olarak) açacaksınız, eğitimin dinselleştirilmesini anaokuluna kadar indirecek, sonra da başını örtmek istemeyen insanların özgürlüğünü koruyacaksınız. Nasıl olacak? Bu gidişle değil başını örtmeme özgürlüğünün güvenceye alınması, bu istemin dile getirilmesine cesaret edilebilmesi bile anaksızlaşacaktır. Türkiye'de laiklik tarihe karışıyor. Artık kimse demokrasiden söz etmesin! ______________________________________________ Ali SİRMEN / 11.12.07 Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Göz aydınlığı dilerim... İşte beklenen bir büyük adım için daha ayaklardan birisi yine ayağa kaltı... Ne deyelim... "Her halk kaderini kendi tayin eder ve yaşar..." Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2007 Kanadalı baba, türban takmadığı için kızını öldürdü Toronto polisinden yapılan açıklamada, bir adamın kızını öldürdüğü yönünde bir istihbarat alındığı ve Aksa Parvez adındaki kızın kaldırıldığı hastanede öldüğü belirtildi. Ölen kızın babası Muhammed Parvez’in ise evinde gözaltına alındığı ve kızını öldürmekten mahkemeye çıkarılacağı kaydedildi. Polis açıklamasında, Muhammed Parvez’in cinayeti neden işlediği bilgisi yer almazken, genç kızın arkadaşları basına yaptıkları açıklamalarda, Aksa’nın, türban takmak istemediği için ailesiyle arasının kötü olduğunu söylediler. Genç kızın arkadaşları, Aksa’nın, ailesiyle birlikte olduğu zamanlarda türban taktığını, ancak okula geldiğinde çıkardığını, eve giderken ise yeniden türbanını taktığını ileri sürdüler. Aksa’nın 26 yaşındaki ağabeyinin de polisin çalışmasını engellemekle suçlandığı belirtiliyor. (Alıntıdır) Alıntı
Φ bezgin Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Türkiye?ye şeriat GELDİ.... Konya Vergi Dairesi?nin "Vatandaşı vergi vermeye teşvik" amacıyla hazırladığı bir afişi görünce... "Memlekete şeriat geldi de bizim mi haberimiz olmadı" deyiverdim. Söz konusu "Afiş" şöyle bir şey: Başörtülü bir ilköğretim okulu öğrencisinin fotoğrafı ve yanında "Vergini ver devletine/Haram katma servetine" cümlesi... Böyle bir afiş, ancak "Şeriat devleti"nde duvarlara asılabilir... Çünkü... Laik bir devlette vergi vermek, vatandaşlık görevidir. Şeriat esaslarına dayalı bir devlette ise... Vergi verenlerin haramdan uzak durduklarını söylemekte ve "Haram" gibi dinsel bir kavramın devreye sokulmasında bir sakınca yoktur... Yani... Bu afiş, "Türban propagandası"nın çok ötesinde anlam taşımaktadır. Eskiden olsa... İslamcı yazarlarımız, bu afişe karşı topyekûn mücadele başlatırlardı... Abdurrahman Dilipak abimiz, "Başörtüsü vergi toplama aracı değildir" diye kükrerdi... Ali Bulaç abimiz, "Bu nasıl laik devlet?" derdi... Ahmet Taşgetiren, "Başörtüsünü her alanda yasaklayan devlet, iş vergi toplamaya gelince başörtüsünü kullanıyor" diye yazardı... Vakit gazetesi her zamanki gibi işi biraz daha pespayeleştirir, "İçki üreten, kumar oynatan bir devlete verilen vergiler, nasıl oluyor da serveti haramdan koruyor?" diye sorardı... Fakat... Gelin görün ki... İktidarda AKP var diye... Hepsi ama hepsi sus pus... Sanki memleketimizde "Şeriat" ilan edildi... Sanki artık "Anayasa Kur?andır" ilkesi yürürlükte... Oysa değişen bir şey olmadığını İslamcı aydınlar da biliyor... Peki o zaman neden susuyorlar? Neden olacak? AKP?nin iktidarda olması, onlara "Memleket bizimkilerin elinde" havası veriyor. "Memleket bizimkilerin elinde" olunca da... "Devlete verilen vergi" ile "Servetin haramdan korunması" arasında bir ilişki kurulmasında beis görmüyorlar. Yani... "AKP?nin iktidarda olduğu Türkiye"ye çaktırmadan "Din Devleti" muamelesi çekiyorlar. Bense... İktidar kimin elinde olursa olsun, tutarlılık arayışımı sürdürüyorum. "Nedir senin İslamcı aydınlarla alıp veremediğin?" diye soranlara duyurulur... On bir maddede yeni YÖK Başkanı BİR: Tamam, yeni YÖK Başkanı muhafazakár biri... Ama öyle "Tutucu" ve bir "Anlayışsızlık abidesi" gibi yükselen muhafazakárlardan değil. Hadi gelin ona "Yeni muhafazakar" diyelim... İKİ: Yanında her şeyi rahatlıkla konuşabileceğiniz türden acayip "Kafa dengi" adamlar vardır ya... Yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan işte öyle biri... ÜÇ: Öyle tipik AKP bürokratlarına da benzemiyor... Gümüş yüzük takmıyor örneğin... Bıyıkları da "Badem" sınıfından değil... Ayrıca bir belediye geçmişine de sahip değil... Daha çok Turgut Özal tarafından atanacak türden biri mi ne? DÖRT: Pipo içiyor ama motosiklet tutkusu yok. Pipo içmesi "Dünya nimetleri"ne açık olmasına, motosiklete ilgisizliği işi kararında tutmasına işaret gibi görünüyor. BEŞ: Şükürler olsun ki eşinin başı açık. Ve yine şükürler olsun ki "İlk eşi"nin de başı açıkmış... ALTI: Abdullah Gül?e mi, Tayyip Erdoğan?a mı yakın? Cevap şu: İtikatta Abdullah Gül?e, amelde Tayyip Erdoğan?a yakın diyebiliriz... YEDİ: Öğrencilerine sınırları zorlayan şakalar yapıyormuş. Durun, hemen celallenmeyin! Unutmayın: Şaka yapan adamdan kimseye zarar gelmez. SEKİZ: Memleketin bütün dertlerini sırtlanmış gibi duran Kemal Gürüz?e göre biraz gayri ciddi; hükümete her konuda başkaldırmayı şiar edinen Erdoğan Teziç?e göre biraz tavizkár kaçabilir... Olsun... Bir de konuşunca ortalığın gerilmeyeceği türden bir YÖK Başkanımız olsun... DOKUZ: Yeni dönemde öne çıkan herkes gibi ona da "Fethullahçı" dendi... Aslı astarı yok tabii... Hoca, "Kafasını bir cemaate kiralayacak" türden adam değildir... ON: Siz hiç yaptığı bir açıklamada en az beş kez "Özgürlük" diyen bir YÖK Başkanı gördünüz mü? Keşke "Türban" yerine bu sözcüğe kafayı taksak. ON BİR: Artık "Biz türbanı serbest bırakmak istiyoruz ama işte görüyorsunuz YÖK Başkanı Erdoğan Teziç?in tutumunu" şeklinde bir bahane ortadan kalktığına göre... Bakalım hükümet ne yapacak? Daha da önemlisi bakalım Yusuf Ziya Hoca, "Bugünden itibaren üniversitelerde türban serbesttir" diyebilecek mi? Hürriyet Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Türkiye'de laiklik tarihe karışıyor. Artık kimse demokrasiden söz etmesin! ______________________________________________ Ali SİRMEN / 11.12.07 Geçen gün Hasan Pulur'un ,"kelimelerin gizli anlamları" adlı bir makalesini okudum.Şöyle diyordu demokrasi için; DEMOKRASİ- Kendini idareden aciz çoğunluğun, sırf çoğunluk adına, bir milletin idaresini ele alması, kaderine hükmetmesine dayalı yönetim biçimi. Hayırlı olsun. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Aaaa olur mu yahu? Başörtüsüne yasak getirmek de ne demek? Bırakın isteyen istediği gibi giyinsin. Nerede demokrasi, nerede hak ve özgürlükler? Türkiye'de bunlara destek veren bir hükümetimiz olmasaydı böylesine çağ dışı böylesine anlamsız şeyleri tartışmak zorunda kalmayacaktı insanlar. Yazık ama! Asıl "ah" çektiğim inançları doğrultusunda taktıklarını sandıkları türbanın gerçekte ne işe yaradığını bilemeyen uyuşturulmuş insanlar... Ah memleketim aaahhh... Sen bunları da mı hak edecektin? Tüketilen oksijenine yazık!!! Uyanın artık yahu! Bu kadar zil çalıyor hala uyumak derdindesiniz. Tren kaçıyor tren! Saygılarımla... yasakliyorlar ülke bütünlügü icin siyasi barisi tehlikeyi sokmamak adina, Fakat dikkat ederseniz onlarin Rahibelerinden ne bir ses ne bir tepki ? unutmayin Türbanin Ana ocagi orasi !!! iste fark, iste herkesin haddini bilmesi,, iste ülke sevgisi...bla bla bla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Kanadalı baba, türban takmadığı için kızını öldürdü Toronto polisinden yapılan açıklamada, bir adamın kızını öldürdüğü yönünde bir istihbarat alındığı ve Aksa Parvez adındaki kızın kaldırıldığı hastanede öldüğü belirtildi. Ölen kızın babası Muhammed Parvez’in ise evinde gözaltına alındığı ve kızını öldürmekten mahkemeye çıkarılacağı kaydedildi. Polis açıklamasında, Muhammed Parvez’in cinayeti neden işlediği bilgisi yer almazken, genç kızın arkadaşları basına yaptıkları açıklamalarda, Aksa’nın, türban takmak istemediği için ailesiyle arasının kötü olduğunu söylediler. Genç kızın arkadaşları, Aksa’nın, ailesiyle birlikte olduğu zamanlarda türban taktığını, ancak okula geldiğinde çıkardığını, eve giderken ise yeniden türbanını taktığını ileri sürdüler. Aksa’nın 26 yaşındaki ağabeyinin de polisin çalışmasını engellemekle suçlandığı belirtiliyor. (Alıntıdır) Aile baskisi? Din iman baskisi olabilirmi ! Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 söze gerek varmi... konu bütün konu derslere Türbanla girememek degilmiydi? Nerden cikti bu HAREMBUS Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2007 Trabzon Fatih Lisesi'nde türbanlı öğrenciler koridorda rahatça dolaşıyor. Trabzon Fatih Lisesi'nde bazı kız öğrenciler, kıyafet yönetmeliğine aykırı olarak türbanla okula girip koridorlarda dolaştığı saptandı. Kız öğrencilerin okula türbanla girişine okul yönetimi ses çıkarmazken bazı okul yöneticilerinin bu durumu normal karşıladıklarını söyledikleri öne sürüldü. Üniversitelere türban yasağının kaldırılmasına yönelik olarak AKP hükümetinin anayasada değişiklik yapma çabaları sürerken türban lise ve ilköğretim okullarına kadar girdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın, Rize'de düzenlenen meme kanseri konulu kompozisyon yarışması ödül törenine, okul müdürünün uyarısı üzerine türbanını çıkararak katılan Kalkandere İmam Hatip Lisesi öğrencisi Emine Elif Azder 'in babası Mustafa Azder 'i telefonla arayarak konuyla bizzat ilgileneceğini söylemesinden sonra dikkatler yeniden orta dereceli okullarda toplandı. Trabzon Fatih Lisesi'nde de bazı öğrencilerin bir süredir türbanlı olarak okula girdikleri belirlendi. Son dönemlerde bu öğrencilerin sayısında artış olduğu öne sürüldü. Öğrencilerin, yöneticilerin bilgisi dahilinde okula girip çıktıkları iddia edilirken eğitimciler, okulun her yanında kamera bulunduğunu, herhangi bir öğrencinin kural dışı davranışının gözden kaçmasının olanaksız olduğunu vurguladılar. 'TÜRBAN DEVLET KURUMLARINDA' Eğitim-Sen Trabzon Şubesi Başkanı Recep Gülay , bu konudaki ihlalleri Trabzon Valisi Nuri Okutan 'a ilettiklerini açıkladı. Sağlık kurumları başta olmak üzere birçok devlet kurumunda kamu görevlilerinin başını kapatarak işini yürüttüğünü belirten Gülay, "Ne yazık ki Sayın Başbakan'ın Rize'de bir ödül töreni sırasında öğrencinin başının açılmasına ilişkin tutumundan sonra bu tür ihlallerde artışlar oldu. Bazı öğrenciler okullara türbanla giriyor. Bazı okullarda yöneticiler görevlerini yapmıyor. Kurumların bu konuda uygulamalarında çifte standartlar var. Bu çifte standart ortadan kaldırılmalıdır" dedi. Eğitim İş Trabzon Şubesi Başkanı Mehmet Akıncı da bazı idarecilerin iktidarın tepkisinden çekinerek olaya gerekli müdahaleyi yapmadığını söyledi. Akıncı "Artık gizlenmeye, gizlemeye de ihtiyaç duymuyorlar. Yasa, yönetmelik, hiçbir kural onlar için önemli değil. Başbakan bu konuda açıkça taraf olmuşsa, Cumhuriyet Mitingi'ne katılan öğretmenlere cezalar veriliyorsa durum çok vahim demektir" diye konuştu. 'HEDEF ILIMLI İSLAM DEVLETİ' CHP Trabzon İl Başkanı Lütfi Karakullukçu ise tepkisini "Bu tavırların altında Türkiye'yi bir ılımlı İslam devletine dönüştürme çabaları vardır. Kimse bunu başaramayacaktır" diye dile getirdi. DSP Trabzon İl Başkanı Sibel Suiçmez de "Yasalarla yapamadıklarını fiili olarak aşarak halkı alıştırmaya çalışıyorlar. Bu durum, karşıdevrimin açıkça ilanıdır" dedi. Trabzon Fatih Lisesi'nde okul yönetimi , bazı kız öğrencilerin kıyafet yönetmeliğine aykırı olarak türbanla okula girmelerine ses çıkarmıyor. Cumhuriyet Ahmet Altan/Taraf Türbanlı kız Hollanda resminin büyük ustalarından Vermeher'in tablolarını andırıyor genç kız. Başını üzüntüyle öne eğmiş. Resim çekilirken, saçlarını örten beyaz başörtünün yanağına değen kısmının gölgesi yansımış yüzüne. Henüz on altı, on yedi yaşında. Büyükçe bir salonun önündeki sahnede duruyor. Ve ağlıyor. Öğretmenler Günü için yapılan kompozisyon yarışmasını kazandığı için davet etmişler onu oraya. Ödülünü alması için sahneye çağırmışlar. Tam ödülünü alacağı sırada, aşağıda oturan kaymakamla binbaşı “İndirin onu oradan” demişler. Herkesin önünde, “bu ödülü almaya layık birisi olmadığı” yüzüne vurularak aşağıya indirilmiş. “Neden” diyebilmiş sadece genç kız, “Neden?” Böylesine aşağılanmasının, herkesin önünde utandırılmasının nedenini öğrenmek istemiş. Bunun insanlığa, adalete, vicdana uyan bir cevabı yok elbette. Kendini bir an o kızın yerine koyabilecek kadar duygu ve zeka sahibi biri, o kızın orada nasıl bir acı hissettiğini anlayabilir. Ve, aynan o kız gibi sormak ister: “Neden?” “Neden bu kadar insafsız, bu kadar vahşi, bu kadar barbarsınız?” “Neden çocuklarınızı böyle aldırmazca üzüyorsunuz?” Bu kötü kalplilik mi bilmiyorum ama o çocuğa öyle davrananların da aynı muameleye uğramasını istiyorum. Vali, kaymakamı aynı tavırla herkesin önünde sahneden indirtsin, o binbaşıyı “İndirin onu oradan” diyerek komutanı utandırsın. Ama tabi böyle şeyler olmayacak. “Devletimizin görevlilerinin” başına gelmez bunlar. Başörtülülerin, Kürtlerin, Alevilerin, solcuların, demokratların, milliyetçilerin, kısacası bu ülkete yaşayan halkın başına gelir. Bu devlet, öylesine tuhaf davranıyor ki insanlara, normal hiçbir devlet için akla gelmeyecek şeyler düşündürüyor. Biliyorsunuz, bizim köy kahvelerinde bile tekrar edilen bir laf vardır, “İngilizler bölerek yönetir:” Bu lafı çok tekrarlarız. Bu sözü böylesine benimsememizin başka bir sebebi olabileceğin düşünüyorum artık. Osmanlı'dan bu yana bizim devletimiz kendi halkına bu “böl, yönet” yöntemini uyguladığına aklım yatıyor. Huzursuzluğu sürekli olarak “devlet” çıkartıyor çünkü. Birilerine “solcu diyor mesele çıkartıyor, birilerine “Kürt” diyor mesele çıkartıyor, birilerine “Alevi” diyor mesele çıkartıyor, birilerine “türbanlı” diyor mesele çıkartıyor. Birisi solcu olunca birisi de sağcı oluyor elbette, birisi Kürt olunca diğeri Türk oluyor, biri Alevi olunca öbürü Sünni oluyor, birisi dinci olunca beriki laik oluyor. Ve çatışma başlıyor. Devlet bu işlere karışmamış, herkesi birbirine düşman edecek kadar hoyrat davranmamış, bütün propaganda araçlarını insanları bölmek için kullanmamış olsa, bu ülkede bu kadar düşmanlık olmazdı gibi geliyor bana. Değişik ırklardan, değişik mezheplerden, değişik inançlardan, değişik fikirlerden insanlar, birbirimizle tartışarak yaşar giderdik. Normal bir ülkemiz olurdu. Ama sanırım sorun da burada. Bugünkü devlet kadroları, “normal” bir devlette bugün bulundukları mevkilerde olabilirler miydi? O küçük kızı sahneden indiren kaymakam Kanada'da kaymakamlık, o binbaşı İsveç'te komutanlık yapabilir miydi? Tekmeyle adam öldüren polisler İsviçre'de polis, onların müdürleri İngiltere'de polis amiri, bakanları Hollanda'da bakan olarak kalabilir miydi? Harekete uğrayan profesör, “Sen şüphelisin, sana her şey söylenebilir” diyen savcı hangi ülkede savcılık görevini sürdürebilirdi? Devletin halka karşı benimsediği bu hoyratlığın, insafsızlığın, saldırganlığın geçerli bir sebebi olduğuna kaniyim artık. Bu ülkenin normalleşmesini istemiyorlar. Hiçbir zaman istemediler. Osmanlı'nın son döneminde de, cumhuriyette de… Hep bir mesele olsun, hep insanlar bölünsün, hep huzursuzluklar yaşasın, hep çatışmalar olsun istiyorlar. Halk bölünüp kendi içinde çatıştığı sürece kimse devlet görevlilerinin birikimini, yeteneğini, zekasını, entelektüel kapasitesini sorgulamayı akıl edemiyor. Birbirimizle uğraşmaktan başımızı çevirip devlete bakamıyoruz. Ama bir düşünün, sağcısıyla solcusuyla, Alevisiyle Sünnisiyle, Kürdüyle Türkiyle, bu ülkede hapisten, işkenceden, baskıdan geçmemiş hiçbir kesim yok. Devlet, en çok “milliyetçileri” severdi, onlara bile neler yaptı… Çünkü aslında hiç kimseden yana değiller, sadece gerginliğin sürmesini istiyorlar. “Bölüyorlar, yönetiyorlar.” İngilizler bunu “sömürgelerine” yapardı.. Onlar kendi halklarına yapıyorlar. Kırmızı Başlıklı Kız, Kırmızı Türbanlı oldu! "Tevhide" protestosunda yaşları 3 ile 5 arasında değişen türbanlı kız çocuklarını kullandılar!... 03 Aralık 2007 15:52Yaşları üçle beş arasında değişen türbanlı kız çocuklarının da katıldığı protestonun ardından 50 kişilik grup, Tevhide Kütük'ü kazandığı ödülü almak için çıktığı kürsüden indirdiği iddia edilen Garnizon Komutanı, İlçe Kaymakamı ve İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu. 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle düzenlenen yarışmada birinci olan Kozan İmam Hatip Lisesi öğrencisi Tehvide Kütük'ün kürsüden indirilmesini protesto etmek amacıyla suç duyurusunda bulunmak için İstanbul Adliyesi önüne gelen türbanlı 50 kadın, türban taktıkları 3 ve 5 yaşlarındaki kız çocuklarını da eylemde kulandılar. Küçücük kız çocuklarının ellerine verilen pankartlarla protesto eylemine katan anneleri, türbanlı olduğu için ödül almak için çıktığı kürsüden indirilen İmam Hatip Lisesi öğrencisi Tevhide Kütük'e destek vermek için geldiklerini söylediler. Eğitim Bir Sen, Mazlumder, Hukukçular Derneği, AKV ve Özgür-Der gibi sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu 50 kişilik başörtülü kadın ve çocuktan oluşan grup "Ayrımcılık", "görevi kötüye kullanma" ve "onur kırıcı muamele" suçundan Adana Kozan Kaymakamı Aydın Tetikoğlu, Adana Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürü Mutlu Canbolat ve Adana Kozan Garnizon Komutanı Hüseyin Çopur'dan şikayetçi oldu. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZA, KIRMIZILI BAŞÖRTÜ Grup arasında başörtülü 3 ve 5 yaşlarındaki üç kız çocuğu dikkat çekti. Eylemde, kız çocuklarından Havin Yaren'in elindeki pankart gözden kaçmadı. Yaren'in elindeki pankartta tilki kırmızı başlıklı kıza, "Ben kırmızı başlıklı kız falan anlamam. Ormanıma başörtülü giremezsin" diyordu. "YILLARDIR AYNI FİLM, ARTIK YETER" DEDİLER Grup adına konuşma yapan Yıldız Ramazanoğlu, birincilik ödülünü almaya hak kazanan Tevhide Kütük'ün kılık kıyafet yüzünden ayrımcılığa ve onur kırıcı muameleye maruz kaldığını ifade etti. Ramazanoğlu "yıllardır devam eden bir filmi izliyoruz. Oyuncuları, yeri, zamanı değişken ama senaryosu hep aynı. 'Artık yeter' diyoruz. Bizden öncekiler, biz ve bizden bir kuşak sonrası bu hukuksuz dayatma ile fazlasıyla muhatap oldu. Yeni nesiller bu anlamsız dayatmaya maruz bırakılmasın. Bu amaçla sesimizi yükseltiyoruz" dedi. Ramazanoğlu, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannemesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşmeye, Dün yada İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirgesine, Çocuk Hakları Sözleşmesine, Türkiye Cumhuriyete Anayasasının ve yasaların ilgili maddelerince güvence altına alınmış olan hükümlere aykırı, ideolojik tutum ve davranış içerisinde bulunanları uyardıklarını ifade etti. "YARGI ADİL SUÇU VERİCEK" Avukat Gülden Sönmez ise " İçişleri Bakanlığına ve Milli Eğitim Bakanlığına yazdığımız dilekçelerde Kaymakamın ve İlçe Milli Eğitim Müdürünü görevden alınması noktasında yazılı talepte bulunduk. Zannediyoruz ki Türkiye'nin dört bir tarafından insan hakları kuruluşlarına gelen telefonlarından anlaşıldığı kadarıyla Türkiye'nin dört bir tarafından bu suç duyurusu artacak. Yargının adil sonucu vereceğine eminiz" dedi. DİLİPAK DA ORADAYDI Gruba destek vermek amacıyla eyleme katılan gazeteci-yazar Abdurrahman Dillipak "Bir çocuğa karşı yapılan haksızlık. Bir öğrenciye yapılan haksızlık. Bir kıza yapılan haksızlık. Bir inanç, bir geleneğe bağlı. Kültürel ve temel inanç hürriyetine aykırı bir tutumla karşı karşıyayız. Çünkü maalesef kamunun güvenliğini sağlamak hak ve özgürlükleri sağlamak zorunda olan bir kaymakam ve yine bu maksatla görevlendirilmiş. Askeri bir kişiden geliyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Devletin anayasa ve yasaları varlık ve meşruiyeti bireyin temel hak ve hürriyetlerini korumak içindir. Bunu korumakla görevli korumakla görevli mülki idare ve askeri görevli genel güvenliği sağlamakla görevli olan kişiler maalesef bir öğrencinin bir kızın bir çocuğun inancından kaynaklanan geleneğinden kaynaklanan temel hak ve hürriyetlerine yönelik ilhakı hak bununla ilgili hukuka aykırı bir durum görüyorsa soruşturma açabilirdi. Ama bizzat kendisi kaba bir davranışla o çocuğu oradan indirmiştir. Bir insana yapılan haksızlık aslında bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. O yüzden ben bunu çok önemsiyorum. Hak ettiği cevabı da toplumdan alması gerekmektedir" diye konuştu. TÜRBANLI TEVHİDE KÜRSÜDEN NASIL İNDİRİLDİ? Kozan İmam Hatip Lisesi öğrencisi Tehvide Kütük, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci olmuş ve ödülünü almak için sahneye davet edilmişti. Bir sinema salonunda düzenlenen törende kürsüye çıkan Kütük, iddiaya göre Garnizon Komutanı'nın isteği üzerine İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün talimatıyla sahneden indirilmişti. BAŞBAKAN TELEFONLA MORAL VERMİŞTİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, başörtülü olduğu için Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı tarafından ödül töreninde kürsüden indirilen İmam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tevhide Kütük'ü telefonla arayarak üzüntülerini ilettiler. Başbakan Erdoğan, "üzülmeyin" diyerek teselli ettiği Tevhide ve ailesine "Bu haksızlıklar birgün mutlaka bitecek" dedi. Tevhide Kütük'ün babası Arif ve annesi Gülsiye Kütük'ün verdiği bilgilere göre Başbakan Erdoğan, önceki akşam telefonla kendilerini arayarak, yaklaşık 10 dakika görüştü. Tevhide Kütük'ün başörtülü olduğu için kürsüden indirildiğini basından öğrenen Başbakan Erdoğan, baba Arif Kütük, anne Gülsiye Kütükve Tevhide Kütük ile ayrı ayrı görüştü. "TEVHİDE VE ABLASINI OKUTACAĞIZ " Başbakan Erdoğan, baba Arif Kütük'e olayın Tevhide'yi çok etkilediğine dikkat çekerek, "Kızımız sakın üzülmesin. Hem onu hem ablasını okutacağız. Ablası da bu yönde mağdur olmuş. Böyle olaylar okul yaşamına engel olmasın. Derslerine çalışmaya devam etsin" dedi. Başbakan Erdoğan, anne Gülsiye Kütük ile görüşmesinde de Tevhide'nin kürsüden indirildiği salonda onun da bulunduğuna dikkat çekerek, olaydan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Erdoğan, anneye de "Kızlarınızla ilgilenmek istiyoruz. Ailece üniversite hayatlarında da yardımcı olmak ve onlarla görüşmek isteriz" demişti. Adana Kozan'da 24 Kasım Öğretmenler Günü düzenlenen törendeödülünü alamadan kürsüden indirilen imam hatip lisesi öğrencisi Tevhide Kütük'ü Eğitim Bir Sen sevindirdi. Adana'nın Kozan ilçesinde düzenlenen yarışmada birinci olan ve 24 Kasım Öğretmenler Günü töreninde ödülünü alamadan kürsüden indirilen imam hatip lisesi öğrencisi Tevhide Kütük'e ödülü daha sonra evinde verilmişti. gazeteport **************** Tevhide'ye yapılan davranış ne kadar yanlışsa bu minicik kız çocuklarını türbana sokup siyasete alet etmek, olayı şova, gövde gösterisine dönüştürmek de o kadar yanlış ve tehlikeli... Erdoğan türbanlı öğrenciye sahip çıktı... BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Rize’de düzenlenen Meme Kanseri konulu kompozisyon yarışması ödül törenine, okul müdürünün uyarısı üzerine türbanını çıkararak katılan Kalkandere İmam Hatip Lisesi öğrencisi Emine Elif Azder’in babası Mustafa Azder’i telefonla arayarak, konuyla bizzat ilgileneceğini söylediği bildirildi. Valilik de, konuyu İl İnsan Hakları Kurulu’nun gündemine taşıyarak inceleme başlattı. Rize İl Sağlık ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Meme Kanseri’ konulu kompozisyon yarışmasında Kalkandere İmam Hatip Lisesi ikinci sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Emine Elif Azder birinciliği kazanmıştı. Azder, 29 Kasım 2007 tarihinde Valilik Mavi Salon’da düzenlenen ödül törenine, iddiaya göre okul müdürü Kazım Kaya Başaran’ın uyarısı ile türbanını çıkararak katıldı. Azder burada ödülünü Vali Yardımcısı Cengiz Karabulut’un elinden aldı. Olayın medyada yer almasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kız öğrencinin babası Mustafa Azder’i telefonla arayarak konuyla bizzat ilgileneceğini söylediği öğrenildi. Başbakan’ın kendisini aradığını doğrulayan Baba Azder, “Bana olayı sordu ve kendisinin konuyla bizzat ilgileneceğini söyledi'' dedi. Mustafa Azder, kızının ve kendisinin yanıltıldığını ifade ederek, “Okul müdürü ve diğer öğretmenleri, törenin Meme Kanseri ile ilgili olması dolayısıyla sadece bayanların programda yer alacağını söylediler. Ben de bayanların yanında kızımın başörtüsünü çıkarmasının sorun olmayacağını düşünerek ödül törenine katılmasına müdahale etmedim. Ancak kızım tören salonuna girdiğinde beklenmedik bir sahneyle karşılaştı. Tören salonunda kadınlar gibi erkeklerin de bulunduğunu gördü. Kızım yoğun bir psikolojik baskı altında kaldığı için salonu terk edemedi. Hem kızım hem de ben ahiret gününde bizlere karşı yapılan bu yanlışın ve saygısızlığın hesabını soracağız'' dedi. Azder, kızının yaşananlardan çok etkilendiğini ve artık bu konuda yorum yapmak istemediğini de sözlerine ekledi. Kalkandere İmam Hatip Lisesi Müdürü Kazım Kaya Başaran ise, ödül töreni öncesi öğrencinin kendisine gelerek nasıl davranması gerektiğini sorduğunu vurgulayarak, “Kızımız bana geldi. Adana Kozan’da yaşanan olayı hatırlatıp ‘Orada ne yapmam gerekir?’ diye sordu. Ben de ona, ‘Orası Valilik. Nasıl gitmen gerektiğini biliyorsun, sizi sevenleri zor duruma düşürmemek için gerekeni yaparsın’ dedim. Sonuçta baskı olmadan kızımız başını açarak ödülünü aldı'' dedi. Konuyla ilgili DHA’ya açıklamada bulunan Rize Valisi Kasım Esen, çelişkili ifadeler ortaya atıldığını belirterek, “Şu anda yaptığımız incelemede zorla başının açtırıldığı yönünde bir bulgu yok. Fakat biz basında yer alan haberleri ihbar kabul edip konuyu İl İnsan Hakları Kurulu’nun gündemine alıp detaylı olarak inceleyeceğiz. Sonucunda da gerekeni yapacağız'' dedi. Milliyet Sayın Gür "Öte yandan, 15 yaşında masum kız öğrencilerin , hadi devam ettiği okul ve şartları dikkate alınarak, bazı derslerde başörtülü (türbanlı değil) olması gerekliliği dikkate alınsa bile, başarılı olduğu bir konu üzerine ödül almak üzere geldiği bir mekanda türbana gerek var mıydı diye sormadan edemiyor insan..." demişti. Artık türbana gerek olsa da olmasa da bu tip olayların ardı arkası kesilmeyecek gibi görünüyor. Tuttu tuttu... Durmak yok, yola devam... Son zamanlarda üst üste bilinçli bir şekilde proveke edilen türban kampanyasının bir parçası olan bu sözde eylemi bir hukukçu ve özelikle bir vatandaş olarak doğru bulmuyorum ve kınıyorum.Türkiye Cumhuriyetinde kamuya ait alanlarda geçerli olan kılık kıyafet uslubu belirlidir ve her vatandaş bu yükümlülüğe uymak zorundadır.Nasılsa kamuya ait alanlarda çok frapan bir giyim tarzıyla bulunulamazsa aynı şekilde küçük bir çocuğun siyasi bir obje olarak kafası bilinçsizce kapatılarak bilinçli bir şekilde bu olayın yaşatılması provakasyon değildir de nedir sorarım size.Daha da önemlisi ne yazıkki neyi savunduğunu bile bilemeyecek yaşta olan küçük bir çocuğa bunu yaptırmak böyle bir olaya bilinçli bir şekilde malzeme etmek çocuk hak ve özgürlüklerine ve aynı zamanda insan haklarına aykırıdır.Kim ne amaçla neyin özgürlüğünü savunuyor hepimiz aynı ülkde aynı kanunlara ve yasal mevzuata tabiysek her vatandaşın uyması gereken bir kurala niçin bazı vatandaşlar için istisna getirilsin.O zaman bu durumda okula önlükle ve mecburi okul kıyafetiyle gitmek istemeyen öğrencilerin hakkını kim savunacak onların da istedikleri gibi giyinme ve hareket etme özgörlükleri olduğu sonucunu çıkarmalıyız bu durumdan.Özgürlükler kişiye has kişiye özel olamaz.Bu nedenle kim kimin hakkını ne amaçla savunuyor kimi kime şikayet ediyor öncelikle bunu düşünmek gerekmektedir.İnce hesaplar altında yapılan bu eylemi esefle kınıyorum...... Ama görmesini bilen herkezin gördügü şey yapılamak istenen belli...................... Gündem yaratıp mazlumları oynayarak yeni Anayasa taslağında türbanıda oylamaya sunarak emellerine yavas yavas vatandaşlarımızı uyutarak ulaşmaktır. Alıntı
Φ bezgin Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 söze gerek varmi... konu bütün konu derslere Türbanla girememek degilmiydi? Nerden cikti bu HAREMBUS Bazıları hala olayın vehametini anlamamış anlaşılan konuyu biraz daha açalım...aşağıdaki resimler güncel resimler yani fotomontaj falan değil TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEDİĞİMİZ DEMOKRASİ İLE İDARE EDİLDİĞİNİ SANDIĞIMIZ LAİK OLDUĞUNA İNANDIĞIMIZ KILIK KIYAFET DEVRİMİNİN YAPILDIĞINI ZANNETDİĞİMİZ ÜLKELERDEN BİRİNDE ÇEKİLMİŞTİR... Metrobüsten sonra Harembüs! (Foto) İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, vatandaşlardan gelen ihbarlar üzerine İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine bir soru önergesi verdi.13 / 12 / 2007 09:22 DSP'li vekil soru önergesinde Pendik belediyesinin sadece İmam Hatip öğrencileri için özel otobüs tahsis edip etmediğinin yanıtlanmasını istedi. Diğer okullara benzer bir uygulama yapılmadığını sadece İmam Hatip öğrencilerinin taşındığını iddia eden Milletvekili, İmam Hatip öğrencilerine ücretsiz servis ayrıcalığına açıklık getirilmesini istedi. İstanbul Gaziosmanpaşa'da bulunan Kazım Karabekir İmamhatip Lisesinin bazı kız öğrencileri için İETT'nin bir otobüsü servise çevrildi. Aynı okuldaki öğrenci servislerinin şoförleri "başka okullar için böyle bir uygulama yapılmıyor, buradaki velilerin girişimleriyle öğrenciler için otobüs tahsis edildi"derken, okul yönetimi konu hakkında açıklama yapmaktan kaçındı. KÖRÜKLÜ OTOBÜS TALEBİ Öğrenciler otobüsü servis gibi kabullenirken, indirimli akbil karşılığı otobüse binen öğrenciler evlerine doğru yola çıkıyor. "Okul Otobüsü" yazılı ışıklı tabelası bulunan araç, hiç bir durakta durmuyor. Başka yolcu almayan otobüs Çevre yolunu kullanıp, Bağcılar G.Osman Paşa arasında kız öğrencileri sabah akşam taşıyor. Sıkışık ve ayakta seyahat eden öğrenciler, körüklü otobüs istediklerini dile getiriyor. SERVİS ŞOFÖRLERİ ŞİKAYETÇİ İETT'nin okula otobüs göndermesi başta okulda öğrenci taşıyan servis şoförlerini rahatsız ediyor. Bu uygulamanın keyfi ve haksız olduğunu söyleyen servis şoförleri, "başka okullara gönderilmiyor, sadece buraya geliyor derken, ekonomik durumu kötü olan öğrencileri biz zaten bedava taşıyoruz. Otobüse binen öğrencilerin durumu iyi. Veliler belediyedeki girişimleriyle bu otobüsü buraya getiriyorlar" diye konuştular. OKUL YÖNETİMİ RAHATSIZ OLDU Otobüsün görüntülendiğini haber alan bir okul yöneticisi tehditler savurup, çekim yapılmasını engellemeye çalıştı. İETT YETKİLİLERİ: ÖĞRENCİ SERVİSİ OLARAK KULLANILAN OTOBÜSÜMÜZ YOK Konuyla ilgili bilgi alınan İETT yetkilileri İstanbul genelinde öğrenci servisi olarak kullanılan araçlarının olmadığını söylerken görüntüler bunu doğrulamıyor. Admin Not: Burası fotoğraf galerisi değil. Eklediğiniz resimler sayfanın görüntülenme hızını %99 azaltıyor... Bir tane eklersiniz ve diğerlerine link verirsiniz... Unutmayın açılmayacak sayfa üretmek yazılarınızın hiç bir şekilde okunmaması demektir.... Saygılar TEK BİR ŞEY YAZACAĞIM BU RESİMLERİN ALTINA BENİM ANNEMİN HERGÜN OKULA DİĞER VATANDAŞLAR GİBİ BENİM VERGİMDEN KESİLEN PARALARLA AMME HİZMETİ İÇİN ALINAN TIKA BASA DOLU OTOBÜSLERLE OKULA GİDEN KIZKARDEŞİMİN VE EŞİMİN NE SUÇU VAR.. CEVAP HAZIR"ONLARDA KULLANSIN EFENDİM..EN AZINDAN TACİZ ÖNLENİYOR VEYA DİNEN KALABALIKTA TEN VE DOKU TEMASI ÖNLENİYOR FALAN FİLAN"YOK YA.. PEKİ TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINI KULLANAN DİĞER ERKEK VATANDAŞLAR TACİZCİ KADIN VATANDAŞLAR DA MAĞDUR MU YANİ...BUNA GELENE KADAR O KADAR ÇÖZÜM VAR Kİ NE BİLEYİM YEŞİL ALANLARI YIKIP TEKRAR YEŞİL ALAN YAPACAKLARINA KALDIRIMLARIN TRETUAR TAŞLARINI KALDIRIP TEKRAR KALDIRIM YAPACAKLARINA KENDİ YANDAŞLARINA (ADAM DAHA EVVELDEN SIHHİTESİSATCI İKEN ŞİMDİ MÜTEAHİTLİĞE GİRMİŞ )AKIL VE MANTIK DIŞI PROJELERLE KAVŞAK VE YOL YAPTIRIP TRAFİĞİ İYİCENE FELÇ EDECEKLERİNE 3-5 OTOBÜS FAZLA ALABLİR DEĞİL Mİ ? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 AKP nin Türkiye'yi getirdigi nokta bu iste.Hala birileri onlarin borazanbasiligini yapmaktadir.Ülkeyi parcalanma durumuna kadar getiren AtatürK'ün kurdugu bu Cumhuriyeti sona erdirenleri isbasina getiren gücler kina yakabilirler,piyasada bol miktarda vardir.Duyurulur.Türkiye Türkiye olmaktan cikarilmistir.Türkiye ne oldugu bilinmeyen bir istikamete dogru yol almaktadir,kaptansiz gemi hesabi nereye carpacagimizi bilmeden biryerlere gitmekteyiz.ABD den alacagimiz aldik,AB de dirsegini göstermeye basladi,bizimkiler hala kalkiniyoruz gücleniyoruz yalanlari ile sinsi planlarini uygulamaya koymuslar,insanlar hayatlarindan memnun,nasil olsa Allah'in verdigi bir can bunuda kim alirsa alsin hesabi diyerek seyrediyor.Biz seyretmeye merakli bir milletiz,bizi seyrettire seyrettire zaten buralara kadar getirdiler,siz bilmezsiniz hükümet bilir dedirttiler.Iste alin simdi hükümetinizide hayrini görün,Tencere yuvarlanmis kapagini bulmus,tam bizim milletimize göre.Adamlar imam hatip disindaki bütün okullar fuhus yuvasidir dediler,bu millet sadece dinledi,hickimse kalkipta o imamhatiplerde okuyanlarin iclerinde ne ........var diyemedi.Baslarina türbanlari takipta bilmem ne yapmaya gidiyorlar diyen cikmadi,herkes onlari müslüman gördü.O zaman devletin otobüsleride onlarin emrinde olabilir.Adam olup kullandirmasinlar. saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2007 AKP nin Türkiye'yi getirdigi nokta bu iste.Hala birileri onlarin borazanbasiligini yapmaktadir.Ülkeyi parcalanma durumuna kadar getiren AtatürK'ün kurdugu bu Cumhuriyeti sona erdirenleri isbasina getiren gücler kina yakabilirler,piyasada bol miktarda vardir.Duyurulur.Türkiye Türkiye olmaktan cikarilmistir.Türkiye ne oldugu bilinmeyen bir istikamete dogru yol almaktadir,kaptansiz gemi hesabi nereye carpacagimizi bilmeden biryerlere gitmekteyiz.ABD den alacagimiz aldik,AB de dirsegini göstermeye basladi,bizimkiler hala kalkiniyoruz gücleniyoruz yalanlari ile sinsi planlarini uygulamaya koymuslar,insanlar hayatlarindan memnun,nasil olsa Allah'in verdigi bir can bunuda kim alirsa alsin hesabi diyerek seyrediyor.Biz seyretmeye merakli bir milletiz,bizi seyrettire seyrettire zaten buralara kadar getirdiler,siz bilmezsiniz hükümet bilir dedirttiler.Iste alin simdi hükümetinizide hayrini görün,Tencere yuvarlanmis kapagini bulmus,tam bizim milletimize göre.Adamlar imam hatip disindaki bütün okullar fuhus yuvasidir dediler,bu millet sadece dinledi,hickimse kalkipta o imamhatiplerde okuyanlarin iclerinde ne ........var diyemedi.Baslarina türbanlari takipta bilmem ne yapmaya gidiyorlar diyen cikmadi,herkes onlari müslüman gördü.O zaman devletin otobüsleride onlarin emrinde olabilir.Adam olup kullandirmasinlar. saygilarla herseyi ögrendiler catal bicakla yemesini ögrendiler boyanmasini ögrendiler cagimizin bütün gelismis teknoljisinle donatildilar ama birseyi ögrenmek istemediler Türkce laikligi onun getirmis oldugu kilik kiyafet yasasini? temeli temeline inince Türkcenin zayifligindanmi dersin yoksa onlar bu kurnazligi bilerekmi yatiyorlar yoksa kafa onikiden sonrami calisiyor veya calistirmak istiyorlar cok enterasan bir durum...cok iyi arastirilmasi gerekiyor? cok ama cok iyi analiz gerekiyor... birileri resmen arka planda kafa buluyor.. yunanistaninda son ismarladigi ucaklarin sistemine kafa yormak gerek!!! Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Bu cocuklar tesettür türban bilmezler,yemin ederimki onlara kalsa sipitip atacaklar kafalarindan,cünkü özgürlüklerini yitiriyorlar,baski ile takilan hersey özgürlükten calinan bir nebzedir. Bu cocuklar bilmez türbani,onlar analarindan dogup söz anlayacak yasa geldiklerinde önce Atatürk düsmanligi ile dolduruluyor,sonra müslümanlik adı altinda yobazlikla dolduruluyor beyinlerinin ici.6-7 yasinda bir kiz cocuguna türban taktiran kafa yobaz kafasidir,isterse profesör kizi olsun farketmiyor,yobazligin ****** okumusu olmaz yobazlik yobazliktir,okusada okumasada bu böyledir. O cocular bilmez türbani,onlarin evlerine giren gazeteler dergiler yobaz gazeteleri ve dergileridir,onlari Atatürke karsi düsman yetistiren,yobazligi ta kücük yaslarda beyinlerin isleyen gazete dergilerdir. Nazli Ilicak'a bir E.MAIL gönderip sordum;*::sayin Ilicak,türban artik serbest kalacak üniversitelerde,peki yarin bermuda sortlu birisi üniversiteye girip ben böyle okuyacagim derse onada sahip cikarmisiniz,nede olsa herkes özgürce giyinmekte özgürdür.*Ilicak'in bana verdigi yanit su oldu*Türbanla bermuda ayni seyler degil,türban takanlar inanclari geregi takiyorlar* yani Nazli Ilicak;bana sunu söylemeye calisti;BANA NE BERMUDA SORTLUNUN ÖZGÜRLÜGÜNDEN;BEN ONU SAVUNMAKLA GÖREVLENDIRILMEDIM KI. ATATÜRK'ümüzün isgalciler ile ilgili söyledigi cok meshur ve tarihi bir sözü vardir,bu sözü aklimizdan hic cikarmayalim ben onun söyledigi bu sözü AKP icin söylemekten gurur duyuyorum; *GELDIKLERI GIBI GIDECEKLER* saygilarla Alıntı
Φ bezgin Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 türban aslında amaca giden yolda binilen bir araçtır...şöyleki Hayrünnisa hanımın şu anda bulunduğu konuma uzak olduğu zamanlar türban konusu kafasına baya takılmış bu türban olgusunu nasıl gündem de tutar ve reklam yaparım diye düşünürken Mekteb-i Sultani mezunu İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi Hayrünnisa Hanım"ın türban sorununu çözmek için şahane bir öneride bulunmuş... Sorunun biraz da Hayrünnisa Hanım"ın baş bağlama biçiminden kaynaklandığını düşünen Eygi, "Yves Saint Laurent marka bir şal alıp başına atarsın, sorun çözülür" demiş. Yani Eygi, "Ünlü bir Fransız markasına takılırsan hem kimse bir şey demez, hem de acayip çağdaş olursun" demiş .Tabi bunlar örneklemeler o zaman adama demezler mi? Peki madem öyle, Erbakan Hocamız yıllarca Versace marka kravatlar taktı da ne oldu? O bilindik "Erbakan algısı"nda milim değişiklik oldu mu? Konu ile ilgili geçmiş sayfalardan birinden Türbanın çağdaşlık ilgisi olduğuna dair bir mesaj vardı bu örneği onun için yazdım ve Türbanı gündem de tutmak için yapılan ince taktiksel çalışmalara bir örnek daha; Tarhan Erdem"in, "Türban yasağı kalkarsa başı açık kimse kalmaz" şeklindeki öngörüsü Türkiye"de neye tekabül ediyorsa, "Türban zorunluluğunu ortadan kaldırırsak İran"da herkes başını açar" cümlesi ona tekabül etmektedir. Oysa önemli olan herkesin başını örtmesi ya da açması değildir. Önemli olan özgürlük yanlısı olmaktır. "Mahalle baskısı"nın baskılarla uğraşmak ayrı bir şeydir, yasakçılıkla sorun çözmeye kalkışmak ayrı bir şeydir. Bir de Magazin Türbanı var ki değme gitsin Seda Sayan"ından Gülben Ergen"ine, Sezen Aksu"sundan Petek Dinçöz"üne álemin ne kadar namlı kadını varsa hepsi türban üzerinden bir elektrik yaratmanın peşine düşmüş durumda... Kimisi "Ben örterim" demekte, kimisi "Benim türbanım kalbimde" demekte, kimisi ise "Ben hizmete bakarım, türbanla ilgilenmem" demekte. Ama ben en çok Helin Avşar"ın türbana girmiş halini merakla beklemekteyim . Bir de Sibel Can"ın "Hulki örtünmemi istiyor" şeklinde demecini. buyrun dediklerime 1 örnek... Seda Sayan'ın AKP sevgisi Seda Sayan: 'Halkı anlamıyorsunuz, AKP anlıyor... Onun için iktidar...' Televizyon eleştirmenlerine kızıp bağırırken “Halkı anlamıyorsunuz, AKP anlıyor... Onun için iktidar...” gibi hiç üstüne vazife olmayacak şeyler söylemiş... AKP seçimleri kazandıktan hemen sonra canlı yayına türbanlı çıktığından beri, Seda Hanım’ın durumu zaten belli... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 bismillahirrahmairrahim elhamdülillah ben de müslümanım istanbul belediyesinde iş istiyorum ben de ince bıyık bırakabilirim bu nasıl bir güncel konudur yafuuu seda teyze nin izinden gidiyoruz... Alıntı
Φ bezgin Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 bismillahirrahmairrahim elhamdülillah ben de müslümanım istanbul belediyesinde iş istiyorum ben de ince bıyık bırakabilirim bu nasıl bir güncel konudur yafuuu seda teyze nin izinden gidiyoruz... zaten yapılmak istenen bu ince ve hassa bir konu ama heryerden saldırıldığı için cılkı çıkıyor ve çok güncel ama bir o kadar da nazik ve önemli olan bu konuya böyle anlamsız nükdeler de yapılıyor bu güne kadar da fazla ilgilenmediğimiz adam sen de dediğimiz için yukarıdaki vermiş olduğunuz nükteler zamanla gerçekleşecek . Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 zaten yapılmak istenen bu ince ve hassa bir konu ama heryerden saldırıldığı için cılkı çıkıyor ve çok güncel ama bir o kadar da nazik ve önemli olan bu konuya böyle anlamsız nükdeler de yapılıyor bu güne kadar da fazla ilgilenmediğimiz adam sen de dediğimiz için yukarıdaki vermiş olduğunuz nükteler zamanla gerçekleşecek . canım sen benim nükde mi anladın mı da konuşuyosunnn git sen bu lafı Fazıl Say amcana söyle Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 SEDA SAYAN,GÜLBEN ERGEN ve onlar gibi daha bazilari,bu ülkenin kaymagini kepceyle götüren tencereyle saklayanlardir.Her türlü ahlak disi olaylarda adlari vardir,Vergi kacirmak icin okul yaptirir banka hesaplarini sisirirler.Ben vergi rekortmeniyim derken servetinin ne kadar oldugunu saklarlar,bunlarin türban takmalari ilerde programlara gelebilecek baskilari azaltmak amacini güder,yani aldatmaca.Yari ciplak insanlarin karsisinda kivirirlarken akillarina gelmeyen türban nedense birdenbire onlar icin önemli oldu.Bir atasözü vardir Anadolumuzda,umarim sansür edilmez;*Alt tarafi, dattaralillom*Seda Sayan ve onun gibilere söylenecek söz budur. saygilarla Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 'Kuran'da başörtüsü yok' dediğine pişman ettiler 'Mahalle baskısı'nı teşhis ettiği için soruşturulan Doç. Dr. Filiz'in başına gelen sadece bu değil. Tezleri yüzünden sicil notu düşürülmüş, profesörlük verilmiyor Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz, İslam felsefesi üzerinde uzmanlaştı. Filiz, avukatının verdiği bilgiye göre, "Kuran da başörtüsü yoktur. Başörtüsü Yahudi geleniği" şeklindeki tezleri nedeniyle fakülte yönetimi ve rektörlüğün tepkisini çeken Filiz, profesörlük unvanı için gerekli olan 300 puanın iki katı fazla puan topladığı halde, profesör olamıyor. Filiz 2005'ten beri İslam felsefesinde profesörlük için beklerken bu anabilim dalında hiç profesör yok. Haber linki; Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2007 5 yıldır AKP iktidarda. 5 yıldır türban yasağı devam ediyor. Peki AKP iktidara gelene kadar hergün Türban yasağını protesto edenler aynı protesto gösterilerini AKP iktidarında düzenlediler mi? Tek tük. Genel olarak hayır. Protesto gösterileri tekrar ne zaman başladı. Seçimler öncesinde. En son. Okula başı açık olarak devam eden bir öğrenci, ödül töreninde birden bire türban takıp çıkıyor sahneye. AKP li milli eğitim bakanıda tepki gösteriyor "okula türbansız devam eden bir öğrencinin resmi törene türbanlı getirilmesinde iyi niyet göremiyorum" diyerek. Hani mazallah bunu bir AKP'li değilde başka partiden birisi söylese Akit, Zaman falan adamı ertesi gün demokrasi düşmanı yaparlardı. Ondan sonra "Türban siyasi malzeme konusu yapılmıyor" Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Toplumsal bir gerilime tekabül etmediği halde, belirli aralıklarla gündeme getirilip yapay bir enerji içinde tartıştığımız konular hep olmuştur. Mesela bir dönem ‘komünizm tehlikesi’ böyle birşeydi. Türkiye toplumunu biraz tanıyanlar bile, bu topraklarda böyle bir sosyal veya siyasi sürecin işlevsel olamayacağını bilirler. Ama komünizmi gerçek bir tehdit gibi sunduğunuzda, onunla mücadele adı altında yürüttüğünüz sistemi de meşru hale getirebilirsiniz... Nitekim çok küçük bir azınlık dışında bu topraklarda komünizmin mümkün olduğuna inanan kimse olmamasına karşın, rejimin savunucuları yıllar boyu bu muhtemel tehlike ile savaşır gözüktüler. Amaç komünizm mücadelesi adı altında yürütülen baskı ortamının kalıcılığının sağlanmasıydı. Diğer bir deyişle ‘gerçek’ tehdit komünizmden değil, tam aksine bu hayali tehlikeden yararlanan rejimden gelmekteydi. Dolayısıyla normalde siyasetin konusu olması gereken otoriter rejim, ‘komünizm’ sayesinde tartışma dışı kalmaktaydı... Derken dönem değişti, Sovyetler yıkıldı ve Türkiye’deki rejimin dolaylı koruyuculuğu rolünü kaybetti. Türkiye AB yolunda ilerlemeye başlarken, iktidara da muhafazakar toplumsal kesimin temsilcisi olarak gözüken AKP geldi... Bu durumda rejimin bekası için geleceğe ilişkin akla yatkın yeni bir tehdit üretmek gerekiyordu va başörtüsü bu açıdan son derece elverişliydi. Çünkü herşeyden önce görünür ve sayılabilir bir davranış kalıbına karşılık gelmekteydi. Bugünlerde yeniden canlanan anket iştahının ideolojik gerekçesi budur. Toplumu gözlemleyip, içindeki başörtülüleri sayıp, karşımızdaki gizli tehlikeden bizi haberdar etmeye çalışıyorlar... Üstelik başörtüsü doğrudan dindarlıkla bağlantılı olduğu ölçüde, dinin kamusal alanı fethetme derecesinin göstergesi olarak da sunulabilir durumda. Yani başörtülülerin artması, toplumun dindarlaşmasının ve bu dinin sosyal hayatı ele geçirmesinin delili olarak kullanılıyor. Ne var ki aynen komünizm örneğinde olduğu gibi, burada da içerden bir bakış bu topraklarda ‘din devleti’ türünden bir rejimin olası olmadığını ortaya koymakta. Nitekim başörtülü kadınlarla yapılan çalışmalar, bu giysinin dinin gereği olarak takılmakla birlikte çok farklı dindarlık anlayışlarına tercüman olduğunu gösteriyor. Başörtülüler arasında ne din ne de ahlak açısından bir yeknesaklık gözlemlenmiyor. Ortak olan tek unsur, başörtüsünün modern biçimlerinin bir kişisel duruşu ima etmesi, kadının kendi bireysel tavrını ve kimliğini ortaya koyma isteğine karşılık gelmesi. Günümüzün aile yapısında başörtüsünün kendi içinde modernleşmesi çocuğun büyümesini, aile dışına çıkabilmesini, toplumsallaşmasını ifade ediyor. Dolayısıyla başörtüsü dindarlıkla ilişkili olsa da, özellikle ‘türban’ denen biçiminin esas işlevi, geleneksel kalıpları kıran yeni bir kadın bireyselleşmesini taşıması. Öte yandan bu kadınların siyasi açıdan genel bir muhafazakarlıkta birleştikleri dahi söylenemez. Fikirsel konulara girildiğinde baştaki örtünün değil, başın içindeki zihniyetin belirleyici olduğu ve özellikle türbanlıların geleneksel muhafazakarlıktan hızla uzaklaşmakta olduğu gözlemlenmekte. Dahası söz konusu uzaklaşma kadınları farklı siyasetlerden ziyade kültürel alana yöneltmekte. Bu açıdan bakıldığında türban siyasallaşmanın değil, aksine siyasetin dışına çıkmanın aracı. Ama bu onu siyasal simge olmaktan çıkarmıyor! Çünkü rejimin ideolojik savunucuları karşılarında tehdit olarak sunabilecekleri bir ‘simge’ görmek istiyorlar. O simgenin içerdiği hayali tehlikeleri gerekçe göstererek kendi siyasetlerini topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bugün ‘türban’ gerçekten de siyasi bir simge, ama bu kelime kadınların başındaki giysinin değil, laik kesimin kafasının içindeki ideolojik algının adı... Etyen Mahçupyan Alıntı
Φ botan Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Siyasi ideolojisini halka empoze etmek isteyen kişi bu işi ister örtülü ister açık olsun yapma mücadelesini verecektir,siz ona zorla basını açtırırsınız belki ama kafasının içindekileri silemezsiniz,bu işin çözümü daha fazla eğitim,onları daha fazla aramıza alıp kültürel eşitliği sağlamaktır.YASAKLAR ASLA ÇÖZÜM DEĞİLDİR... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2007 Birilerine kalsa,Türkiye asla tehdit altinda degildir,Türkiyede hersey yolunda sadece milliyetciler ve Laik kesimin paranoyasi,hatta Türkiyede terörde yoktur bile derlerr. Sanki Türkiye'de-DEV-GENC,DEV-YOL,DHKP-C,TIKKO,MARKSIST-LENINIST ÖRGÜT PKK ve daha buna benzer bir sürü Marksist Maoist örgütler olmadida, bunlarin hepsi devletin uydurmasiydi diye derler.Böyle gercekleri örtmeye yönelik cabalarin tek bir gayesi vardir oda Türk devletini karalamak. ******* Türkiye bir zamanlar birileri inkar etsede bir Komünizm tehlikesi altindaydi.Bugünde ayni ideolojilere sahip olanalr hala o günleri yeniden geri getirmeye calisirken yaptiklari mücadelenin adini demokratik mücadele olarak carpitmislardir.Insan haklari diye teröristlerin haklari aranmaya baslanmis,teröristlerin katlettigi insanlarin birakin insan olma haklarinin olmasini birde onlar fasizmin askerleri diye adlandirilmislardir.Fasizmin karsi görüsü Komünizimdir,aslinda iki ideolojide insan onuruna aykiridir,ayni siddette ikisiylede mücadele edilmesi gerekir.Bugün Recep Tayyip Erdoganin *Türkiyeli*kavrami aslinda Komünistlerin encok kullandigi bir kavramdir.Ulus devlete karsi olanlarin daha dogrusu üniter yapiya karsi olanlarin savundugu bir kavramdir. saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.