Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK


DİPNOT

Önerilen İletiler

Hemen kanınıza dokunuyor değilmi..

Hatta senin yazından sonra Sevgili Bekir çoşkun'un yazısına da baktım...

Bölücülerle türbancıları aynı kefeye koymuş...

Ve çok ta haklıdır..

Biz bez parçasına umut bağlayan bir zihniyet inanç değildir...

Bir bez parçasıyla politikaya bulaşan zihniyet binkere inanç sahibi değildir..

Olsa olsa rejim düşmanı, atatürk düşmanı, doğma özlemcileridir...

Ve türban denen illet ULUSUMUS İÇİN ATATÜRK VE REJİME SİNSİCE BAŞKALDIRIDIR...

Ama kafalara türban, sıkmamaş, takke bağlarınız/takarsını ama aydınlanmanın, ilerlemenin, çağdaşlanmanın, ulusalcığlın, kemalizmin başına asla bağlayamayacaksınız...

O laik olduğu yerde bulunuyor şimdilik...

Bilime inanmış aydın insanlarım bü tür simgeleri, kara örtüleri, dinsel şekilleri ve bizleri bütün dünyaya ***** eden zihniyeti mutlaka aşacktır..

 

Nerden başlarsın, nasıl başlarsın, başlarsın da başlangıcı bilmeyene buna mukabil her şeyi bildiğini düşünene, bunu düşünmek zannedene,kendi gibi düşünmeyene değer vermeyene adına da bilimsellik diyene neyi nasıl anlatırsın?Vay ki bu halimize vay!...Birileri her şeyin en doğrusunu biliyor, birilerinin dediği her zaman en doğru, birileri bu vatanın tek sahibi, birileri bu vatanı tek başına kurtardı,birileri Atatürk'ün tek sevdalısı,birileri en çağdaş ve tek çağdaş,birileri hep ilerici....

Birileri diğer birilerini hiç, biri olarak görmek istemiyor.Bu birileri çok üstün özelliklere sahip ne hikmetse.Bünyesinde barındırdığı güzellikleri(!) nasıl ve nerden yüreğiyle bulup,yüreğine yerleştirdiyse.Bu yürekle nasıl diğerleri yüreksiz görünüyorsa şaşıp şaşıp kalıyorum.İnsan bu olsa gerek diyorum... :excl::alkis:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan'ın gelininin pişkinliği!!!

 

 

 

 

 

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelini (Bilal Erdoğan'ın eşi) Reyyan Erdoğan'ın Washington'da "kamusal alan" olarak kabul edilen bir mekanda kendisine "Giydiğiniz türbanın Atatürk ilkelerine aykırı olduğunu biliyor musunuz" diye soran bir kişiye "Evet biliyorum" yanıtını verdiği ortaya çıktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kutuplara bölünmüş, sevginin gönüllerde yeşermediği, insani değerlerin değer olmaktan çıktığı, aklı selimin, iyi niyetin idrakine varılamadığı bir toplumda hangi sorunu gerçekten sorun olarak görüp, sorunlara gönül birliğiyle,iyi niyetle yaklaşıp çözebilirsiniz?Hala geçmişte yaşıyoruz şucusuyla bucusuyla.Hesaplaşmalarımız geçmişe dönük ve geçmişten günümüze gelen.Bu hesaplaşmalar her sorunda su yüzüne çıkıyor farklı kılıflarla.Gerçekleri dillendiremiyoruz, üstü kapalı görünürde gerçeklerin kılıfında görünmeyen zihnimizdeki fikirlerin mücadelesini veriyoruz.Ne demokrasiyi tam anlamıyla idrak edebilmişiz ne de yürüdüğümüz yolu.Mücadelesini verdiğimiz fikirlerin farklı farklı kaynak temelleri var.Aynı kaynaktan beslenen; lakin birbiriyle buluşamayacak kadar ayrı düşünen o kadar insanımız var ki!

Bu bağlamda büyük guruplar halinde ayrı düşünüyor, ayrı yaşıyor, ayrı yollar çiziyoruz.İnsan olmanın gereği her insan aynı düşünmek zorunda değil tabi ki.Ama bir milletten bahsediyorsak millet olmanın gereği ortak paydalar vardır herkesin buluştuğu.Ortak kederler ortak sevinçler vardır herkesin paylaştığı.Ortak fikirler vardır milletçe savunulan.Aynı duygularla çarpan yürek bütünlüğü vardır.

Bizim bugünkü yaşadığımız ve yaşamaya da devam edeceğimiz birçok sorun millet olmanın vasıflarını bir yerlerde bir şekilde zayıflatmış olmamızdan ya da o vasıfları tesis edememiş olmamızdan.Bizim milletimiz böyle değildi.Bu kadar ayrı düşmemişti yakın tarihe kadar.Tarihteki sayısız devleti bizim yürek birlikteliğimiz, kültür birlikteliğimiz kurmuştu.Bugün kiminle niçin mücadele ediyoruz?Dışarda o kadar düşman içerde o kadar maşa varken oturmuşuz birbirimize kesin doğru dediğimiz fikirleri, yaşam koşullarını kabul ettirmeye çalışıyoruz, didişiyoruz.Birileri bize bakıp ne kadar mutlu oluyor kendi istediklerini kendilerini yormadan gerçekleştirdikleri için...

Halet-i ruhiyemiz benim penceremden böyle görünüyor bakmak ve bunları yaşamak içimi acıtsa da.

Herkes huzur istiyor ülkede ne hikmetse huzursuzluk doğuyor bu istek nihayetinde.Herkes kendi felsefesinin huzur getireceğini düşünüyor(!)-kendi düşüncesi de değil öğretilen aslında- ayrı düşünene kabul ettirmeye çalışıyor kendi düşüncelerini .Bu tarz yaklaşımı en fazla uygulamaya çalışan ve bu hususta her yolu mübah sayan bayağı etkili bir topluluk var bu ülkede.Diğer büyük grup ise bunun karşısında fikirlerini demokrasiyle bazen demokrasinin dışında ama tamamen tahakküm uygulamadan savunuyor mücadelesini veriyor.

Sorunlarımız ayrılık bağlamın da Tanzimat dönemiyle başlıyor bence.Ülkeye farklı bir biçim verme farklı bir yol çizme anlayışıyla yollar ayrılıyor.Malum savaşlar, kurtuluş ve Cumhuriyet.Yeni bir anlayış yeni bir devlet.Yeni devletle yeni bir toplum oluşturulmaya çalışılıyor zorlamalarla devrimin gereği.Cumhuriyet'e karşı çıkanlar oluyor(Kurtuluş mücadelesini vermiş büyük komutanlar dahi Kazım Karabekir gibi...).O şartlarda devrim mücadelelerle, Cumhuriyet'i tesis edecek kurumlarla yerleştirilmeye çalışılıyor.Mustafa Kemal bu hususta eğitime çok önem veriyor keskin zeka ve ileri görüşlülüyle.Toplum yeni devletin fikirleriyle donatılmaya çalışılıyor.Bunu yaparken özünü reddetmiyor, tarihi yok saymıyor, milletin kültürel temeline dayanarak Cumhuriyet'i temellendiriyor.Buna mukabil yeni toplum oluşturulurken zararlı olduğu düşünülen, Cumhuriyet'e zarar veren birçok olgu zorlama da yapılarak ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.Bu noktada halkın bir kısmı Cumhuriyet'i, geçmişi redetmediği ölçüde, özüne çok ters gelmeyen zorlamalar olmadığı ölçüde kabulleniyor olması gerektiğine inanıyor.Bir kısım halk kesinlikle ne olursa olsun Cumhuriyet'i istemiyor, eski düzenin aşkıyla yanıyor ve mücadeleye başlıyor.Mustafa Kemal bunlarla tavizsiz mücadele ediyor.

Gel zaman git zaman, zaman geçiyor Cumhuriyet yerleşmeye başlıyor.Yerleşmeye başlıyor ama hala topyekün bir sahiplenme tam başarılamıyor.Mücadele daha da ağırlaşarak, yollar iyice ayrılarak ve gruplar büyüyerek devam ediyor.Öyle bir noktaya geliniyor ki özellikle Atatürk öldükten sonra, Atatürk'ün çevresinde Cumhuriyet'in kuruluşunda yer alan çevre Cumhuriyet mücadelesini verirken eskiyi tamamen reddetmeye,hiçe saymaya, milletin harcını oluşturan değerleri yok saymaya vardırıyor bu mücadeleyi.Tahammülsüzlükler başlıyor.Bu noktada geçmişe dair hangi noktada bağlılığa hizmet eden öge varsa düşmanı olunuyor.''Laiklik''ilkesi Cumhuriyet'in kendisi oluyor, farklı anlamlar yükleniyor ve halkın geçmiş kültürüyle bağından, özünden kaynaklanan sorunlar(!) ''Laiklik''e bağlanıp her şey düşmanlaştırılıyor.Laikliğin ötesinde Cumhuriyet'e gerçekten düşman olanlar da mücadelesine devam ediyor,tamamen eski düzeni istiyorlar.Bunu isteyenlere ''irticacı(gerici anlamına geliyor ama bu kavrama da tek anlam yüklendi)yani şeriatçi'' yaftası yapıştırılıyor.

Didişmeler, tahammülsüzlükler, düşmanlar çoğalıyor.Cumhuriyet'e yüklenen, demokrasi anlayışı, Cumhurit'i sadece kendilerinin savunduğunu düşünenlerin anlayışı Atatürk'ün fikir çizgisinden de çıkıyor başka bir boyuta varıyor.Birçok fikir Atatürk'e dayandırılıp kalıplaştırılıyor, tabulaştırılıyor.Demokrasi adına demokrasi yerle bir edilebiliyor, kendi Atatürkçülük anlayışları doğrultusunda kendileri gibi düşünmeyenler dışlanıyor, hor görülüyor sindirilmeye çalışılıyor.Fikirler zoraki kabül ettirilmeye çalışılıyor.Kendi anlayışları doğrultusunda kendilerine her zaman bir düşman yaratılıyor bulunuyor.

Din bu noktada büyük rol oynuyor ve ülkenin temel ayrılığında başı çekiyor.Halkımızın büyük bir kısmı Müslüman ve bunun sonucunda inancını kendi anlayışında özgürce yaşamak istiyor.Geçmiş kültürünü terk etmeden,bağını koparmadan reddetmeden Kendi anlayışında Müslümanlığının temelinde modernleşiyor.Müslümanlar arasında çok büyük bir oran kendi hayat anlayışını Cumhuriyet'i reddetmeden yaşamak istiyor.Küçük bir kısmı günümüzde Cumhuriyet'in düşmanı olarak görülen kesim ise(Bugün hiç ayrım yapmadan dinle ilgisi olan herkes bu gruba dahil ediliyor.) hayatını bu sistemde devam ettirmek istemiyor.

Sonrasında her şey birbirine karışıyor.Kim gerçek Müslüman,kim gerçekten Atatürkçü,kim Bu ülkede Din istemiyor,kim demokrasiyi savunuyor belli olmuyor.Ayrışma hat safhaya varıyor.Bu karmaşa sorun olmayacak olguları dahi sorun haline getiriyor. Ne doğru ne yanlış birbirine giriyor.Herkesin kendi doğrusu,herkesin kendi Atatürk'ü, laiklik anlayışı,Cumhuriyet'i, demokrasisi,dini,milliyetçiliği,modernlik anlayışı,Avrupa anlayışı ortaya çıkıyor.

Ortada ne samimiyet kalıyor ne iyi niyet kalıyor, ne Atatürk kalıyor ne de din kalıyor...

Böyle bir ortamda gücü yeten gücü yettiğince kendini kabul ettirmeye fikirlerini tesis etmeye çalışıyor.

Birilerinin bunlar hiç umrunda değil ortamdan nasıl nemalanırım diye vatansız tüccar misali kasasını düşünüyor.

Daha çok acı çeker bu millet bu gidişle.Birileri mucize bekliyor....Yazık yazık vallahi yazık...Kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz birilerinin istediği gibi ya kanıma dokunan bu oluyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kutuplara bölünmüş, sevginin gönüllerde yeşermediği, insani değerlerin değer olmaktan çıktığı, aklı selimin, iyi niyetin idrakine varılamadığı bir toplumda hangi sorunu gerçekten sorun olarak görüp, sorunlara gönül birliğiyle,iyi niyetle yaklaşıp çözebilirsiniz?Hala geçmişte yaşıyoruz şucusuyla bucusuyla.

.

.

.

 

Ortada ne samimiyet kalıyor ne iyi niyet kalıyor, ne Atatürk kalıyor ne de din kalıyor...

Böyle bir ortamda gücü yeten gücü yettiğince kendini kabul ettirmeye fikirlerini tesis etmeye çalışıyor.

Birilerinin bunlar hiç umrunda değil ortamdan nasıl nemalanırım diye vatansız tüccar misali kasasını düşünüyor.

Daha çok acı çeker bu millet bu gidişle.Birileri mucize bekliyor....Yazık yazık vallahi yazık...Kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz birilerinin istediği gibi ya kanıma dokunan bu oluyor...

Tamamda arkadasim bugün Türkiyede müslümanlik savasi verenlerin müslümanlikla ne kadar alakalari var.Müslümanligini yasamak istiyorlar diye dinle alakasi olmayan bir yasam stilini dayatmanin müslümanlikla bir ilgisi varsa sizinle beraberim.Eger özgürlükler bir ülkenin yasalarini hice sayiyorsa ya fazla bir özgürlük var yada yasalarda yanlislik var,o zaman yasaya filanda gerek yok,birakalim herkes kendi fantazilerini yasasin.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamamda arkadasim bugün Türkiyede müslümanlik savasi verenlerin müslümanlikla ne kadar alakalari var.Müslümanligini yasamak istiyorlar diye dinle alakasi olmayan bir yasam stilini dayatmanin müslümanlikla bir ilgisi varsa sizinle beraberim.Eger özgürlükler bir ülkenin yasalarini hice sayiyorsa ya fazla bir özgürlük var yada yasalarda yanlislik var,o zaman yasaya filanda gerek yok,birakalim herkes kendi fantazilerini yasasin.

 

saygilarla

Fazla dikkatli bakmaya gerek yok zaten.Görünürde yasa var, hukuk var özgürlük var. Yani varoğlu var demokrasi adına.Bu sorunları ortadan kaldıracak toplumda huzuru tesis edecek yasalar var da niye huzur yok?Yasa dediğin insan için vardır ve de evrensel hukuğa dayanır.Yasalar birinin isteğiyle değil toplumda düzeni sağlamak, toplumun ihtiyaçlarına çare olmak için milletin gönül desteğiyle çıkarılır ve toplum ona sahip çıkar.Beğenmezse de demokrasi var diyorsan deiştirir.Hukuk, yasalar kimsenin tekelinde değildir.Sahipleri ne bir partidir ne de bir kurumdur.Her isteyen elimde güç var diye hukuk yorumu yapamaz, hukuğu yasayı kendi fikri için kullanamaz.Hangi görüşe sahip olursa olsun.

Niyet önemlidir kardeşim bir problemin çözümünde.Niyetlerde amelleri doğurur.Kimse kimsenin fiile dönüşmemiş fikrini ,niyetini yasaları da temel göstererek mahkum etme tamamen yanlış görme hakkına sahip değildir.

Birileri fantazileri elden gitmesin diye basbas bağırıyor görüyoruz.Hatta bunun için hukuk bile hiçe sayılabiliyor çok yaşadık bunları.Bir sorunun sorun teşkil etmesi için bu sorunun da çözülebilmesi için ne lazım Allah aşkına birileri akıllıca iyi niyetle söylesin de ben yanlış düşünüyormuşum diyeyim!...

Dayatmadan bahsediyorsun söylermisin kim kime açık ve net olarak hangi düşünceyi dayatıyor.Bu ülkede kendini bu ülkenin tek sahibi görenler mi hüküm sürüyor yoksa dediğin dayatmacı Müslümanlar mı?

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'li vekil türban hedefini açıkladı

25 Ocak 2008

Taner ORAL KONYA DHA

KONYA'da Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden AKP milletvekilleri, ilginç açıklamalarda bulundu. TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Konya Milletvekili Avukat Hüsnü Tuna, türban yasağıyla ilgili açıklama yaparken, "İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personellerde de böyle bir yasağın olmamasıdır. Bu utanç verici bir şey diye düşünüyorum."dedi.

 

Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden AKP Konya Milletvekilleri Tarım ve Köyişleri Eski Bakanı Sami Güçlü, Ali Öztürk, Mustafa Kabakçı, Hüsnü Tuna ve Kerim Özkul katıldı. Milletvekilleri, gazetecilere çalışmalarıyla ilgili bilgiler verdi. TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Hüsnü Tuna, son günlerde tartışılan türban yasağıyla ilgili konuştu. Tuna," Biliyorsunuz Türkiye'de özgürleşme adına yeni bir Anayasa çalışması devam ediyor. Bunun için de bir değişiklik düşünülüyor. Bu değişkilte hedef bir, özgürlüğün sağlanması ikincisi bu özgürlüğü sağlayacak maddenin yargı veya başka bir unsur tarafından ortadan kaldırılmamasının tedbirinin alınması noktasında çalışma yapılıyor. İnşallah önümüzdeki hafta içinde netleşir. Üniversitelerde kılık kıyafet serbest olursa, kamu hizmetinde yasak devam eder mi? İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personellerde de böyle bir yasağın olmamasıdır. Bu utanç verici bir şey diye düşünüyorum ben. Ama bunun yeri 42'nci madde değil. Çünkü 42'nci madde eğitim hakkıyla ilgili madde olduğu için. Orada çalışma hakkını düzenleyemiyoruz. Zamanı gelinçe inşallah o çerçevedeki düzenlemeler de gündeme gelecektir. "dedi.

 

 

TAYİNLERDEN ŞİKAYET ETTİ

 

 

AKP Milletvekili Mustafa Kabakçı'da konuşmasında tayin isteyen memurlardan şikayet etti. Kabakçı "Konya'ya tayin olduktan sonra evliyse kayınvalidesinin evinin yanına, evli değilse babasının evinin yanına tayin isteyenlerden de fırsat bulursak siyaset yapacağız. Bu biraz Konya ağızı bir şey oldu ama. Siyasetçi bu baskının altından samimi olarak kurtarılmalı. "dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ders: hayat bilgisi

 

Konu: türban nedir?

 

Başlangıç notu: Konu "bence" kaynağı ile anlatılacaktır, öyle bilimsel çıkarımlar, her nabza şerbetler falan beklemeyin reca ederim.. Hatta türbanı bir tür özgürlük bilmem nesi olarak görenler varsa, devamını okumasınlar derim.. sinir yapmayalım durduk yere.

 

Evet efendiiim... Başlıyoruz:

 

Türban, dizaynnn! edilesi, tasarım tasarım tasarlanası bir şeydir...

hatta artık TBMM çatısı altında bile devlet devlet tasarlanabilecektir...

 

turbanqf0.jpg

 

Aman haa! Karıştırmayalım, kimseye ayıp etmiş olmayalım... Bakınız efendim,

TÜRBAN BU DEĞİLDİR!!!

 

nene.JPG

 

Ama şunlar olabilir misal:

 

kolt.JPG

(Yorum hakkımı saklı tutuyorum ve lakin, sol baştakini tek geçerim:)

 

Türban, bir araçtır:

 

carsafli_turban_turhan1.jpg

 

Türban, bir kimliğin ilk şartıdır:

 

kimlikkkk.jpg

 

Türban, kadın esaretinin süslü simgesidir... Bu kadar! Ne eksik ne fazla:

 

Çünkü: Kadını hayatın içine ancak kısıtlayarak, örterek, saklayarak (kerhen) dahil eden hiçbir inanç ya da ideoloji utanıp sıkılmadan özgürlükten falan söz edemez!

 

Hayatın içi ve kadın:

 

toplutür.JPG

 

turdans4se.jpg

 

Türban bu milletin yaşadığı en trajik ironidir:

 

Sevdiğim bir söz var: "İroniden anlamayan nesle aşina değilim"... Ha işte o ironiden anlamayan, hatta hiç duymamış insanların ülkesidir artık bu topraklar..

 

01a.jpg

O yüzden bu insanlar canı gönülden "inanırlar"ki: türban ve özgürlük, yan yana gelebilecek bir şeylerdir..

 

Türban, bu memleketin insanlarına söylenen en utanılası yalandır:

 

armine.jpg

 

Ve türban, bir "adım"dır... Ama çok önemli bir adımdır!... Son durak için:

 

çarşaff.JPG

 

Türban, "bu" olmamalıdır!

 

sonsiy02oi4.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim anlamadığım nokta şurası:Türban bu değildir diyorsun; peki nedir diye soracağım , bu nokta da gayr-ı ciddi davranıp olayı alay zemininde dile getiriyorsun.

Kendi tanımını yapıyorsun kendi yorumunu yapıyorsun bu diyorsun.Söylenmiş bir yalan diyorsun kim yalan söylemiş Kuran mı?Ayetlerle sabit olan bir şeyi birileri kandırıldı üslubuyla söyleyip rencide ediyorsun.Ortada sorun varsa görüş sunulacaksa üslubu bu mu olmalı?Ya da olmayan bir türban Müslümanlık diye sunuluyor olsun.Yani yanlış olsun bu üslupla mı doğruyu gösterecek ve kabul ettireceksin?Küçük görerek, alay ederek, dışlayarak,gerici sıfatını kullanarak mı başörtüsünü başlardan çıkaracaksın.

Biz başörtüsüne karşı değiliz bizim ninemiz de takıyordu; biz simge olan türbana karşıyız diyenlerden misin?

Bağlama şekli değişti, kılıç gibi keskinleşti önüne geleni kesiyor biçiyor, bugün yapmasa da yarın kesinlikle böyle olacak, zinhar bu örtü takılmasın, takılırsa da bizim istediğimiz gibi takılsın(bu hakkı da artık size kim verdiyse?)demokrasiyi,Cumhuriyet'i korumak adına bu yapılmalı oh ne ala, demokratik bir Türkiye!Gözlerim yaşardı çağdaşlıktan,demokrasiden valla.Umarım sadece bizim ulaştığımız demokrasinin son noktasına diğer ülkeler de ulaşır da onlar da refaha erer.Dünya devletlerine demokrasi öncülüğü yapıyoruz ya.Biz bulduk bunu hatta çağdaşlığı.Herkese örnek olsun bu analyışımız ki; Onlar da Cumhuriyetlerine bu düsturla sahip çıksınlar.

Bizden olmayanlar bizim var olmamız için yok olmalıdır,öyle mi?Ben çağdaşım, ben demokratiğim, ben laikim,ben doğruyu bilirim gel bana sor, senin ne düşündüğün beni ilgilendirmiyor, zaten ne düşündüğünü biliyorum ve kesinlikle yanlış düşünüyorsun, yanlış yaşıyorsun, seni düzeltmek için doğru yola sevk etmek içn her yol mübah vay be!Allah'tan herkes böyle düşünmüyor.Düşünselerdi birilerinin dağa çıktığı gibi insanlık dışı yol seçerlerdi nihayetinde taş üstünde taş kalmazdı bu vatanda.En azından susup oturanlar mücadelesini insan gibi kırmadan, dökmeden bölmeden yapanlar var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fazla dikkatli bakmaya gerek yok zaten.Görünürde yasa var, hukuk var özgürlük var. Yani varoğlu var demokrasi adına.Bu sorunları ortadan kaldıracak toplumda huzuru tesis edecek yasalar var da niye huzur yok?Yasa dediğin insan için vardır ve de evrensel hukuğa dayanır.Yasalar birinin isteğiyle değil toplumda düzeni sağlamak, toplumun ihtiyaçlarına çare olmak için milletin gönül desteğiyle çıkarılır ve toplum ona sahip çıkar.Beğenmezse de demokrasi var diyorsan deiştirir.Hukuk, yasalar kimsenin tekelinde değildir.Sahipleri ne bir partidir ne de bir kurumdur.Her isteyen elimde güç var diye hukuk yorumu yapamaz, hukuğu yasayı kendi fikri için kullanamaz.Hangi görüşe sahip olursa olsun.

Niyet önemlidir kardeşim bir problemin çözümünde.Niyetlerde amelleri doğurur.Kimse kimsenin fiile dönüşmemiş fikrini ,niyetini yasaları da temel göstererek mahkum etme tamamen yanlış görme hakkına sahip değildir.

Birileri fantazileri elden gitmesin diye basbas bağırıyor görüyoruz.Hatta bunun için hukuk bile hiçe sayılabiliyor çok yaşadık bunları.Bir sorunun sorun teşkil etmesi için bu sorunun da çözülebilmesi için ne lazım Allah aşkına birileri akıllıca iyi niyetle söylesin de ben yanlış düşünüyormuşum diyeyim!...

Dayatmadan bahsediyorsun söylermisin kim kime açık ve net olarak hangi düşünceyi dayatıyor.Bu ülkede kendini bu ülkenin tek sahibi görenler mi hüküm sürüyor yoksa dediğin dayatmacı Müslümanlar mı?

Muhabbetle...

Bu ülkede gercekten müslüman olanlar sabah aksam türban yasak okuyamiyorum diye ortaliga dökülmezler,okuyacak olan okur kardesim,Allah herlade sizlerden daha iyi takdir etmektedir.Eger türban yasaksa ve okuyamiyorsa basini acip okula giderse Allah onu carparmi yoksa.Okumamak icin uydurulan onlarca bahane fil gözyaslari,devlete isyan yasalara isyan,bu ülkenin kurucularina isyan nedir bumüslümanlikmi yoksa bozgunculukmu.Her türlü naneyi yiyi sonra üniversite kapisinda müslümanmi olunuyor.Görecez bakalim aglayanlari,bakalimki kac tanesi okuyup bu millete faydali olacaklardir.Görecegiz türbandan sonra neler isteyeceklerini.görecegiz tarikatlarin üniversitelerde cirit attigi günleri.

Müslümanlik türbanla yasanmaz.20 yildir bu ülkenin huzurunu PKK ve türban savasi verenler bozmustur,tarikat seyhlerinden emir alarak üniversite kapilarinda cigirtkanlik yapmak,Cumadan sonra haykirarak cihada kalkismak türbanci müslümanlarin eserleriydi.Ben iddia ediyorumki türban savasi verenlerin yüzde 99 u ya kendileri ya babalari ya analari ya dedeleri yaabileri tarikat mensuplaridirlar.Yani Cumhuriyet okullarina kafir okullari ciyen zihniyetin mensuplari.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ders: hayat bilgisi

 

Konu: türban nedir?

 

Türban insalıgın inaçları geregı baslarına taktıgı bir bez parcvasıdır..Allah emretmiş bunu sen istedıgın kadar isyan et burda

 

Evet efendiiim... Başlıyoruz:

 

Aman haa! Karıştırmayalım, kimseye ayıp etmiş olmayalım... Bakınız efendim,

TÜRBAN BU DEĞİLDİR!!!

Türbanı Allah.(c.c.)bayaların sacını erkeklerden namahrem oldugu için ortmesini istemiştir..resimdekını goruyosun takmasada olurdu

nene.JPG

 

Ama şunlar olabilir misal:

 

kolt.JPG

(Yorum hakkımı saklı tutuyorum ve lakin, sol baştakini tek geçerim:)

Allah(c.c.)erkege sünnet kılmıstır o bez parcasını(şapka,örtü.vs.)fakat kadınlarınkı farklı baglanır fiziksel nedenlerden

 

Türban, bir araçtır:

carsafli_turban_turhan1.jpg

İnsanlar nasıl bakarsa oyle görür....

Türban, bir kimliğin ilk şartıdır:

Türban heryerde türbandır..ayrıca o kımlıkde dedemin bekar zamanından kalmaya benzıyo ve Turkiyede deil..

kimlikkkk.jpg

 

Türban, kadın esaretinin süslü simgesidir... Bu kadar! Ne eksik ne fazla: [/size

Çünkü: Kadını hayatın içine ancak kısıtlayarak, örterek, saklayarak (kerhen) dahil eden hiçbir inanç ya da ideoloji utanıp sıkılmadan özgürlükten falan söz edemez!

 

Gecmişine bi don bak bakalım..senın ataların nasıldı????yoksa onlarda en az suankıler gibi ozgur deilmiydi??

Hayatın içi ve kadın:

 

toplutür.JPG

 

turdans4se.jpg

 

Türban bu milletin yaşadığı en trajik ironidir:

 

KATILIYORUM HEMDE BUYUK HARFLERLE KIMSENIN OZGURLUGU SACMA NEDENLERLE KISITLANAMAZ!

 

Ve türban, bir "adım"dır... Ama çok önemli bir adımdır!... Son durak için:

 

çarşaff.JPG

 

Bencede son durak için bi adımdır..hepimiz bir gun son duraga karısıp toprak olacagız

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Milet bilim dünyasını sarsacak olaylara imza atıyor bize de türbanı tartıştırıyor!

Arkadaşlar! Dinin temeli sarsılıyor artık.

Bırakın bu tartışmaları... Türban takan taksın!

Gözünü kulağını dünyaya kapatan kapatsın!

Bu millet bu şekilde yaşamak istiyosa yaşasın!

 

Şu habere bi göz atın derim. Sonra anlayacaksınız türban diye tutturan zihniyetlerin, tarihin hangi karanlık köşesinde kaldığını!!!

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...howtopic=114689

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kadinlar böyle hosunuza cok gidiyor diilmi,gece karanligi gibi,Allahi alet etmeyin yalanlariniza.Allah türbani emretmedi.Türbani ALLAH emretti diye size ögretenler maalesef cok akilli imislerki sizi kandirabilimisler.Kuranda türban diye tek bir satir yoktur,ikincisi kuranda saclarin görünmeyecek diyede hicbir cümle ve emir yoktur,sizin yazdiginiz Kuranlarda olabilir bunu iddia etmem.Ama Muhammedin Kuraninda öyle birsey yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kadinlar böyle hosunuza cok gidiyor diilmi,gece karanligi gibi,Allahi alet etmeyin yalanlariniza.Allah türbani emretmedi.Türbani ALLAH emretti diye size ögretenler maalesef cok akilli imislerki sizi kandirabilimisler.Kuranda türban diye tek bir satir yoktur,ikincisi kuranda saclarin görünmeyecek diyede hicbir cümle ve emir yoktur,sizin yazdiginiz Kuranlarda olabilir bunu iddia etmem.Ama Muhammedin Kuraninda öyle birsey yoktur.

Etiketle etiketle ayır kardeşim.Bir de şunu söylemeniz yok mu dini o beğenmediğin dindarlardan iyi biliyormuşsun gibi dinde türban yok, saçı kapatma yok şu öyle değil, bu böyle değil...

Sen nerden biliyorsun bunları?Amacın insanların dini yanlış yaşadığını görüp içinin el vermemesi mi, bundan dolayı bu yanlışı düzeltmeye çalışmanın mücadelesi mi?Sen kimin savunduğu dine inanıyorsun inançlı kardeşim?

Örtünmeyle ilgili ayetleri söyleyeceğim ama baştan yok saydın zaten artık senin içn kanıt olmaz.Biz aynı dine inanıyoruz da ayrıştığımız tek nokta başörtüsü mü?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konya'da türban her yerde serbest olsun eylemi

260120081635588422510.jpg

KONYA'da aralarında erkeklerin yanı sıra türbanlı kadınları ve çocukların da bulunduğu yaklaşık 50 kişi, ellerinde `Başörtüsü Allahın emridir, örtünme inancına kimliğine sahip çık' yazılı parkart açarak eylem yaptı.

 

Kayalıpark önünde 20'ye yakın sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek `İnaç Özgürlüğü Platformu' adı altında basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Mazlum- Der Konya Şube Başkanı Mustafa Akmeşe, türbanın bütün kamu kurumlarında da serbest olması gerektiğini söyledi. Tıp Fakültesi ikinci sınıftan türbanı nedeniyle ayrıldığını söyleyen Hediye Betül Apan, başörtüsü üzerinde oynanan oyunlara son verme vaadidinde bulunanların ve başörtüsüne yönelik dayatmaları kaldıracaklarını söyleyenlerin henüz somut bir adım atmadığını söyledi. Apan, "Bu konuda somut bir adım atılmadı. Şu an dile getirilen çözüm yolları da sorunu çözecek nitelik taşımıyor" dedi. Hizmet alan ile verenler arasında hiçbir farkın olmadığını, türbanın sadece üniversitelerde serbest olmasıyla sorunun daha karmaşık hale geleceğini anlatan Apan şöyle konuştu:

 

"Sadece üniversitelerdeki serbestlik sorunu daha karmaşık hale getirecektir. Eğitim üniversitelerden ibaret değildir. Bu alanda eğitimden sonra kişinin çalışma hakkı da vardır. Mevcut yasalarda başörtüsünü yasaklayan bir kanun yoktur. Bazı yönetmelik ve dayatmalar vardır. Bu haliyle sadece üniversitelerde yapılan bir düzenleme kabul edilemez. Başörtüsü kayıtsız şartsız bütün kurumlarda kaldırılmalı ya da hiçbir kanuni düzenleme yapılmadan fiilen dayatılan yasak aynı şekilde sonlandırılmalıdır."

 

Açıklamadan sonra grup sessizce dağıldı.

 

 

Van'da da türban eylemi

 

VAN'da 74 haftadan bu yana her cumartesi günü sürdürelen `Başörtüsüne özgürlük' eylemi kapsamında bugün basın açıklamasını okuyan Umut- Der üyesi Erhan Şengül, CHP'yi eleştirirken, AKP ve MHP'yi de `samimiyetsizlikle' suçladı.

 

Sanat Sokağı'nda Gökkuşağı, Umut-Der, İnsan-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen ve Anadolu Gençlik Derneği üyesi yaklaşık 30 kişinin katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı platform adına Umut-Der üyesi Erhan Şengül okudu. Şengül, medyanın `başörtüsü', `türban' diyerek kavram kargaşası oluşturduğunu ve `enformatik bir terör estirdiğini' iddia etti. Şengül, şöyle dedi:

 

"Tüm alanlarda koşulsuz özgürlük temel talebimizdir. Sorunun çözümü Meclis'tir. Meclis kamu vicdanını rahatlatacak adımları kararlıkla atmalıdır. Meclis iradesini ipotek altına almaya yönelik yüksek yargının beyanatını kınıyoruz. AKP ve MHP önerileri yüzeysel ve tribünlere oynayan, samimiyetten uzak görüntü arz etmektedir. CHP, bildiğimiz gibi partide milletvekili sıfatı taşıyan bir yaratık, `Örtünmek ahl^aksızlıktır, açılın özgürleşin' diyerek CHP mantığını ortaya koymakta ve fazla söze hacet bırakmamaktadır. Bölge halkının hassasiyetlerini yansıtması gereken DTP'de ise kafalar karışık."

 

Grup üyeleri `Kahrolsun İsrail', `Başörtüsüne özgürlük' sloganları atarak dağıldı.ÇOBANOĞLU/ VAN, (DHA)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Keşke en büyük derdimiz türban olsaydı

1. Ülkemizde kadın sorunlarını en önemliden önemsize doğru sıralayacak olsak acaba türban kaçıncı sırada gelir?

2. Ülkemizde kadınların eğitimiyle ilgili sorunları sıralasak, kadınların eğitiminin önündeki engeller arasında türban kaçıncı sırada yer alır?

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dinini sen yanlıs ogrenmıssın kardes..İslamiyet dininde Allah emredıyor namahrem yerleri kapamayı..sen nerden duydun oyle seyleri..gir diyanetvakfı sitesine orda bi yetkılıye sor..

Islamiyet denince akillarina türbandan baska birsey gelmeyenlerin dini nasil ögrendikleri ortadadir.Islamiyette türban yoktur,sacla ilgili tek bir ayette yoktur,bunlar sizin Kuraninizda yani tarikatlarin Kuranlarinda yazar,müslümanlarin Kuraninda öyle bir sey yok.Ama Kuranda,bozgunculuk yapmak en büyük günahlardandir diye yazilidir,bu ülkede bozgunculuk yapanlarda türbancilarla PKK lilardir.Yani dinle imanla alakasi olmayanlardir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

[/size]

1. Ülkemizde kadın sorunlarını en önemliden önemsize doğru sıralayacak olsak acaba türban kaçıncı sırada gelir?

2. Ülkemizde kadınların eğitimiyle ilgili sorunları sıralasak, kadınların eğitiminin önündeki engeller arasında türban kaçıncı sırada yer alır?

 

 

 

 

Aynen katılıyom sana o halde bunun sorun olmaması için o yasagın kalkması gerekıyo..kalmadıkca hep boyle oldugumuz yerde sayarız

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

türban denen nesne bir icat bu icadı yaratma nedeni hem kadını asosyal bir konuma çekmek hemde toplumu din eksenine kaydırmak. türban takan kadınlar bu oyunun piyonları. önce üniversitelerde eğitim hakkı diyecekler ardından liseler ve ilköğretime kadar inecek. ve kamusal alana sokulacak. bir kadın neden saçını saklar inancı gereğiyse o zaman aynı inanç ona çalışma hakkıda tanımıyor. hem kadına eğitim hakkıda tanımıyor. kadın erkek birlikte eğitim görecek bu dindar kesim bundan rahatsız olmayacak. mümkün değil. kafalarına geçirdikleri bez bu ülkenin üzerine örtülmüş bir çarşaf altında ne olduğunu görmek için onu kaldırmak gerekir. türkiyenin bu yüzyılda bu hale getirilmesi demek ortadoğuda hakimiyetini kaybetmesi demek. kafasını işleten insan bilir önemli olan doğru ahlaktır ama türban satılan mağazalarda ahlak satılmaz. kadını sömüren onun sırtından servet kazanılan bir sektördür tesettür sektörü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP tarafından ortaya atılan her görüşü ve öneriyi desteklemekle görevli olanlar veya savunmaktan yarar umanlar türban konusunda beklenen desteği gecikmeden verdiler; bazıları türban kullanımını ilköğretime ve kamu çalışanlarına kadar genişletti. Halkımız da kendilerini ibretle izledi.

 

AKP'nin belli konularda ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini anlayabilmek için hemen yargıya varmamak; ilk açıklamayı izleyen günlerdeki yeni açıklamaları veya danışmanların konu ile ilgili yorumlarını ve düzeltmeleri beklemek; parti yetkililerinin birbirinden farklı ve çelişkili beyanlarını değerlendirmek gerekiyor. Benzer bir durum uzun vadeli olarak türban konusunda da yaşanıyor.

 

Sayın Başbakan önceki yıllarda, türbanla ilgili verilmiş bir sözleri bulunmadığını; türbanın küçük bir azınlığın sorunu olduğunu; türban konusunda toplumsal mutabakat mevcut ise de kurumsal mutabakatın da sağlanması gerektiğini ifade etmiş ve türbanın siyasal bir simge olduğu yolundaki görüşleri şiddetle reddetmiş iken, hangi nedenle bilinmez, Madrid'de birden görüş değiştirdi ve türbanın siyasi simge de olabileceğini söyledi. İç dünyasında bunu, kendi partisinin bir simgesi olarak değerlendirmiş olacak ki yurda dönüşünde, başka siyasi partilerin de türbanı siyasal bir simge olarak kullanabileceği yolunda bir düzeltme yaptı ve bu sorunun çözülmesi için yeni anayasayı beklemeye gerek olmadığını, 1982 Anayasası'na konulacak bir cümle ile sonuca ulaşabileceğini açıkladı.

 

Danıştay Başkanlar Kurulu'nun ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın konu ile ilgili açıklamaları üzerine, partisinin Ümraniye Kadın Kolları Toplantısı'nda yaptığı ve Devlet Televizyonu'nda (iddiaya göre naklen ve / veya tümüyle) yayımlanan konuşmasında bu kez türbanı, herhalde MHP Genel Başkanı'nın açıklaması üzerine, siyasi simge olmaktan çıkardı ve yeniden din ve vicdan hürriyeti kapsamı içinde ele aldı. Gazetelere ayrıntısı ile yansıyan bu konuşma, kullandığı sözcükler ve üslubu itibarıyla muhatapları kadar, aynı zamanda "Başbakan" sıfatını da taşıyan AKP Genel Başkanı'ndan daha farklı bir konuşma ve yaklaşım bekleyen tarafsız çevreleri de ziyadesiyle üzdü. Ancak bu tür söylemlere ve üsluba alışık olan insanlarımızı fazla şaşırtmadı.

 

Danıştay'ın anayasal bir kurumun sorumluluk ve anayasanın kendisine yüklediği görevlerin bilinci ile yaptığı açıklamaya karşı gösterdiği tahammülsüzlük, kullandığı sözcükler ve üslubu Başbakan'ın, yakında açıklanması beklenen anayasa taslağı için yapılacak eleştirilere karşı takınacağı tavrı şimdiden haber vermektedir. Tüm bunlar Başbakan'ın, AKP taslağında yer alan ve kendilerince önemli görülen kurallar üzerinde tartışmaya yanaşmayacağını, bunlardan taviz vermeyeceğini ve yasalaşma sürecinde dayatmacı davranacağının işaretleridir. Tabii ki böyle bir ortamda yapılacak olan anayasa toplumun bir kesimi tarafından benimsenmeyecek ve sadece AKP'nin ve başka nedenlerle kendisine destek verecek siyasi partilerin anayasası olacaktır.

 

Danıştay'ın açıklaması üzerine kullandığı "ihsas-ı rey" deyimi de yerine oturmamıştır. Danıştay, seneler önce, yürürlükteki hukuk kurallarını esas alarak türban konusunda bilinen kararını vermiş ve bu karar aleniyet kazanmıştır. Türbanla ilgili düzenlemeler henüz öneri aşamasındadır, tartışılmaktadır; yasal bir nitelik kazanmamıştır. Bu nedenle önerilen kurallara dayanılarak yapılan bir idari işlem de söz konusu olamaz. Bu durumda Danıştay hangi somut davada ihsas-ı reyde bulunabilir?

Danıştay, muhtemelen Başbakan tarafından birçok kez yapılan çağrıları ciddiye alarak, toplum ve devlet yönetimi yönünden çok önemli sonuçları olabilecek tartışmalı bir konuda görüşlerini açık ve anlaşılabilir bir biçimde duyurmuş; hiçbir ihsasta bulunmamıştır.

 

Kaldı ki Danıştay'ın açıklaması yanlış yorumlanmıştır. Danıştay'ın açıklamasındaki görüş yasama organına bir müdahale olarak ele alınmış; dahası muhtemel anayasa değişikliğini tanımayacağı, uygulamayacağı ve hatta kendisini TBMM yerine koyduğu biçiminde kamuoyuna sunulmuştur. Bu bir çarpıtmadır. Danıştay, iktidar partisi tarafından kamuya açıklanan ve henüz yasama süreci başlamamış olan bir öneriye karşı görüşlerini açıklamıştır. Önerinin anayasa değişikliği olarak yasalaşması halinde elbette ki bu kuralları uygulayacaktır.

 

Sayın Başbakan, gereği ve hiçbir haklı nedeni olmadan zaman zaman bazı konuları ortaya atıyor, bunun için ilginç mekânları seçiyor ve toplumun gerilmesine neden oluyor. Yeni bir anayasa taslağı hazırlanmış ve bu taslak hayata geçirilecek ise bu aceleye ne gerek var? Anayasa değişikliği olarak "Meclis'ten ne geçirirsek kârdır" veya "Yangından ilk kurtarılacak mal" anlayışı içinde mi bunları yapıyor? Yoksa bu öneri yerel seçimlerin öne alınacağının habercisi mi? Belki de gündemi değiştirmek istiyor. Eğer bu nedenle yapıyorsa başarılı da oluyor. Televizyon kanalları ve gazetelerin köşe yazarları hemen konuya sarılıyorlar ve Türkiye'nin gündemi gerçekten değişiyor.

 

AKP tarafından ortaya atılan her görüşü ve öneriyi desteklemekle görevli olanlar veya savunmaktan yarar umanlar türban konusunda beklenen desteği gecikmeden verdiler; bazıları türban kullanımını ilköğretime ve kamu çalışanlarına kadar genişletti. Halkımız da kendilerini ibretle izledi.

 

Türbanla yükseköğretimi, salt din ve vicdan özgürlüğü bağlamında ele alıp destekleyen, ancak Türkiye'nin sosyolojik şartlarından habersiz, masa başında düzenleme yapan veya görüş bildirenlerin de daha gerçekçi olmalarını, toplumsal yapımızı daha iyi tanımalarını, önerilen uygulamayı daha önce yaşamış olan ülkelerin bugünkü durumlarını dikkatle incelemelerini ve bu uygulamanın sonunun nereye varacağını düşünmelerini diliyorum.

 

 

Nuri ALAN Eski Danıştay Başkanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anayasa Mahkemesi ve AİHM'nin kararları ortadayken türbanın serbest bırakılabilmesi için anayasaya hüküm konması anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeleri ve İnsan Haklan Avrupa Sözleşmesi'yle açıkça çelişecektir.

 

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İspanya'da gerçekleştirdiği basın toplantısında türbana yönelik olarak beyan ettiği, "Simgelere, sembollere, özgürlüklere yasak getirebilir misiniz?" şeklindeki sözleri hukuku doğrudan ilgilendirdiği için bu açıklamanın yapılması zorunluluğu doğmuştur.

 

Öncelikle belirtmeliyiz ki, hukukta bu konuda birçok mahkeme kararı yayımlanmıştır. Türbanın siyasi simge olduğu ve de simgelerin kamusal alanda kullanımını yasaklayan mahkeme kararları bir arada düşünüldüğünde, hukukumuzda bir türban mevzuatı oluştuğunu söylemek olasıdır.

Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve de son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen türban kararlarının gerekçelerinde altı çizilen en önemli konu, bir siyasi (dini değil) simge olan türbanın başta üniversiteler olmak üzere hiçbir kamusal alana girmeyeceği ve laiklik adına girmemesi gerektiğidir.

 

Bilindiği üzere anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddesi olan 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliğini, 24. maddesi ise dini özgürlüğün sınırlarını düzenlemektedir.

AİHM'nin de türban kararlarında sıklıkla vurgu yaptığı Anayasa Mahkemesi kararı da türbanın hukuk karşısındaki konumunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Buna göre Anayasa Mahkemesi'nin 1998 tarihli Refah Partisi davası ve 2001 tarihli Fazilet Partisi davalarındaki kararlarında, söz konusu partilerin liderlerinin kamu sektöründe ve/veya okullarda türban giyilmesine ilişkin ifadelerinin şeriat temelinde bir rejim oluşturma niyetini ortaya koyduğu şeklinde değerlendirmiştir.

 

Yine Leyla Şahin/ Türkiye kararında AİHM, üniversitelerde dini simgelerin giyilmesine getirilen yasaklamanın temelini oluşturan düşünce laiklik ilkesidir. Çoğulculuk değerlerinin, diğerlerinin haklarına saygının ve özellikle yasa önünde kadın ve erkeğin eşit olduğunun öğretildiği ve hayata geçirildiği bir çerçevede görülmekte olan dava da dahil olmak üzere, kız öğrencilerin üniversitede bulundukları sırada başlarını türbanla örtmelerine ve dini semboller kullanmalarına konuyla ilgili yetkililerce onay verilecek olması halinde, bu onayın laiklik değerlerine aykırı olarak değerlendirilmesi anlaşılabilir bir durumdur, diyerek, türban yasağının, İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesine aykırılık oluşturmadığına hükmetmiştir. Aynı kararda başvurunun özel hayatı düzenleyen 10. madde ile ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesiyle ilişkilendirilemeyeceğini hüküm altına almıştır.

 

AİHM'nin de kararlarında sıklıkla vurgu yaptığı Anayasa Mahkemesi kararında da "Türban takmak, önemsiz ve masum bir uygulama olmanın dışında, Cumhuriyetin temel ilkelerine ve kadınların özgürlüklerine aykırı bir simge olma yolunda ilerleyen bir süreçtir" ifadesi yer alır. Başbakan'ın bu son demeciyle türban, süreç olmaktan çıkmış; Cumhuriyet'e ve çağdaş yaşamı benimsemiş kadınların özgürlüklerine karşıt bir olguya dönüşmüştür.

 

Avrupa'da yasak

Sayın Başbakan'ın "Böyle bir yasak dünyanın neresinde var?" biçimindeki sözleri de o anki heyecanla söylenmemişse bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü herkesçe bilindiği gibi Avrupa'nın birçok ülkesinde birçok siyasi simge yasaktır. Buna türban da dahildir. Örneğin Fransa ile Almanya'da okullara türbanla girmek yasaklanmıştır. Fransa'da dini simgeler ya da dini çağrıştıran imler okullardan kaldırılmıştır.

 

İspanya'da faşist Franko dönemini andıran simge ve işaretler bizzat yasa çıkarılarak yasaklanmıştır. Buna son örnekse Başbakan'ın bu açıklamasından tam bir gün sonra İtalya'da yaşanan olaydır. Papa 16. Benediktus, Roma La Sapienza Üniversitesi'nde akademik yılın açılış» için yapılacak törene, protestolar nedeniyle katılamamıştır.

Öğretim üyesi ve öğrencilerin protestolarının temelinde yatan nedene bakıldığında, yine aynı dini simgeyle karşılaşıyoruz. Papa'nın dini temsil ettiğini belirten öğrenciler, La Sapienza Üniversitesi'nin laik bir üniversite olduğunu, bu nedenle dinin yaşayan simgesi olan Papa'nın ziyaretinin laiklik ilkesine zarar vereceği endişesinden dolayı bu ziyarete izin vermeyeceklerini belirtmişler ve Papa'yı kararından vazgeçirmişlerdir.

 

Türbanın kamusal alanda yasaklanmasına karar veren Anayasa Mahkemesi, türbanı serbest bırakan düzenlemelerin anayasanın laiklik ilkesini düzenleyen 2, yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10. ve nihayet din özgürlüğünün sınırlarını hüküm altına alan 24. maddesine aykırı olduğuna karar vermiştir.

 

Zorla kabul ettirilemez

Yüksek mahkeme kararında laiklik adına yaşamsal tespitler yer alır. Buna göre anayasal bir kazanım olan laiklik; yasa önünde eşitlik ve din özgürlüğünün bir garantörü olarak rol oynamış ve demokrasi için esaslı bir koşul olmuştur. Laiklik ayrıca, devletin, bir din ya da inancı tercih ettiğini göstermesini engellemiştir. Son olarak, laik bir devlet, yasama işlevini yerine getirirken, dini bir inanca dayanamaz.

 

Herhangi bir dine özgü kıyafeti giymenin bir hak olarak görülemeyeceği; ibadet, din ve vicdan özgürlüğünün öncelikle, bir dine uymak ya da uymamak bağlamında karar verme özgürlüğünü garanti altına alır. Mahkemeye göre, herkes, bir kadın ya da erkek, toplumun gelenekleri, dini ve sosyal değerleri açısından dilediği gibi giyinme konusunda özgür bırakılır. Ancak, bir dinin dayanak gösterildiği özel bir kılık kıyafet yasasının, bireylere zorla kabul ettirilmesi, söz konusu dini inanç, çağdaş toplumla bağdaşmayan değerler grubu olarak sunulup ve algılanır.

 

Nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğu Türkiye'de, türban giymenin zorunlu bir dini ödev gibi sunulması dini gerekleri yerine getiren Müslümanlar, getirmeyen Müslümanlar ve inanmayanlar arasında kılık kıyafet yüzünden ayrımcılıkla sonuçlanabileceği, türban takmayı reddedenlerin hiç kuşkusuz din karşıtı veya dinsiz olarak değerlendirebileceği de kararda belirtilmiştir. Devlet eğitiminin tarafsızlığı ilkesiyle uyumlu olmayan türbanın, farklı dini inanç ve itikat sahibi öğrenciler arasında çatışmaların doğmasına neden olabileceğine de dikkat çekilmiştir.

 

Üniversite sonrası

Bu durumda hükümetçe hazırlanan Anayasa taslağında türbanın önünün açılması ve üniversitelerde serbest bırakılması tartışmalarına da değinmek istiyoruz. Kamuoyuna yansıdığı biçimiyle türbanın üniversitelerde serbest bırakılması için anayasaya konması düşünülen "Ahlak kurallarına ve ceza kurallarına aykırı olmamak koşuluyla, üniversitelerde giyim kuşam serbesttir" hükmü de türbanın hukuken önünü açmaya yetmeyecektir.

 

Anayasa Mahkemesi ve AİHM'nin kararları ortadayken türbanın serbest bırakılabilmesi için anayasaya hüküm konması anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeleri ve İnsan Haklan Avrupa sözleşmesiyle açıkça çelişecektir. Kaldı ki türbanla okuyan bir öğrencinin eğitimden sonra mesleğini yerine getirirken de türban takmak isteyeceği, bu konuda da dayatmada bulunacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle eğitimin türbansız sürdürülmesi laiklik açısından bir zorunluluktur.

Siyasi iktidarın aldığı oya güvenerek çoğunlukçu siyaset yöntemiyle "ben yaptım oldu" anlayışından, bir an önce vazgeçmesi tüm toplum kesimlerinin yararınadır.

 

Medeniyetler zirvesine katılan Sayın Başbakan'ın, uygarlığın ve demokrasinin ölçütü olan laiklik ilkesini en fazla korumakla görevli olan kişi konumunda olduğu da unutulmamalıdır.

 

 

Av. Kazım KOLCUOĞLU İstanbul Barosu Başkanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türban yasağı, yargı kararlarında belirtildiği gibi Cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi olan laiklik ilkesinin gereğidir. Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen yorumları yine anayasaya göre bağlayıcı niteliktedir.

 

Bu kararları üniversite dışında alınan ve sadece yargıyı ilgilendiren kararlar olarak yorumlamak hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.

 

Türbanı kadın özgürlüğü olarak sunan ve bunu siyasi rant aracı olarak kullanan düşüncenin Çankaya'ya çıkmasının ardından, yeni YÖK Başkanı'nın üniversitelerde tüm yasakların kaldırılacağını açıklaması türban konusunu yeniden gündemin ön sıralarına taşıdı. Siyasal simge olarak kullanılan türbanın üniversitelerde kullanılması anayasa ve yasalarımıza aykırıdır. Anayasanın temel ilkeleri değişmedikçe bu aykırılık devam edecektir.

 

Üniversitedeki öğretim elemanları, memurlar ve öğrencilerin kılık kıyafetleri ilk kez YÖK Başkanlığı'nın 20.12.1982 tarihli genelgesi ile düzenlenmiştir. Söz konusu genelge öğrencilerle ilgili olarak 22.7.1981 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesine gönderme yapmış ve kız öğrenciler için "Kurum içinde baş örtülmeyecek" düzenlemesini getirmiştir. Adı geçen genelgenin iptali için açılan davayı Danıştay 8. Dairesi 13.12.1984 tarihli kararıyla (1984/1574) reddetmiştir.

 

Daire bu kararında "Başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir. (...) Aydın, uygar ve cumhuriyetçi gençler yetiştirmekle görevli eğitim kurumlarının bazı kuralları öğrencilere uygulaması doğaldır. Bu kurallar herkesçe bilinen ve benimsenen Cumhuriyetin kurallarıdır. Bu kuralları öğretmek ve benimsetmekle görevli eğitim kurumlarının bunlardan ödün vermesi düşünülemez" denilmektedir.

 

 

İlk düzenleme 1988'de yapıldı

Üniversitelerde öğrencilerin kıyafetleri ile ilgili ilk yasal düzenleme 10.12.1988 tarih ve 3511 sayılı yasa ile yapılmıştır. Bu yasa ile 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na ek 16. madde eklenerek "Yükseköğretim kurumlarında, dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir" düzenlemesi getirilmiştir.

 

Söz konusu yasa, Anayasa Mahkemesi'nin 7.3.1989 tarihli kararıyla (1989/12) anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında "Devlet kuruluşlarında dini inanç ve düşünce sebebiyle belli kişilere örtü veya türban örtme hakkının tanınması, Anayasanın 24. maddesinde belirlenen din ve vicdan hürriyeti sınırlarını aşan ve laiklik ilkesiyle tamamen çatışan bir durum arz etmektedir. (...) Türkiye Cumhuriyeti'nde sadece belli bir inançta bulunan kesimin yıllardır oluşturmak istediği Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı yaşam biçimi, benimsedikleri kılık ve kıyafetle simgelenmekte ve böylece toplumda ayrı bir yeri ve kamplaşmayı ortaya koymaktadır" denilmektedir.

 

Yürürlükteki yasa

Üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili ikinci yasal düzenleme 25.10.1990 tarih ve 3670 sayılı yasa ile yapılmıştır. Bu yasa ile 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na ek 17'nci madde eklenerek "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir" hükmü getirilmiştir. Bu yasa halen yürürlüktedir. Yasanın anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal davası açılmış ve Anayasa Mahkemesi bu davayı reddetmiştir. Burada ret gerekçesi önem kazanmaktadır.

 

Yüksek mahkeme 9.4.199 sayılı kararında (1991/8) aynı konudaki önceki kararına gönderme yaparak "yürürlükteki yasa" deyiminin anayasayı da kapsadığını belirtmiş, "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak koşulu, anayasaya aykırılığı saptanmış olan, dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılması durumunu kılık kıyafet serbestisi dışında tutmaktadır.

 

Madde, öngördüğü serbestiyi kendi içinde sınırlandırmıştır" demiştir. Başka bir deyişle "yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak" demek zaten türban yasağını içermektedir. Mahkeme söz konusu yasayı bu gerekçe ile iptal etmemiştir.

 

Yasaları bağımsız yargıçlar yorumlar

Anayasamızın 153'üncü maddesinin son fıkrasında "Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlar"denilmektedir. Bu nedenle yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararları hukuken bağlayıcıdır. Bir hukuk devletinde yasaları bağımsız yargıçlar yorumlar. Bir suçtan dolayı ceza alan bir kişi, "Ben yasayı böyle yorumlamıyorum, bu karara uymuyorum" diyemez.

 

Siyasi ve ideolojik nedenlerle hukuka uymamak, hukuk kurallarını beğenmemek hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Üniversitelerde türban yasağına uymayan öğrencilere verilen disiplin cezaları aleyhine idari mahkemelerde açılan pek çok dava yukarıdaki gerekçelerle reddedilmiştir.

İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine konu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na (AİHK) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşınmıştır. AİHK, 3.5.1993 tarihinde verdiği kararla, "Yükseköğrenimi laik bir üniversitede yapmayı seçen bir öğrencinin bu üniversitenin düzenlemelerini kabul etmiş sayılacağını, laik üniversitelerin, öğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkin kurallar koyabileceğini, bunun din ve vicdan özgürlüğüne müdahale sayılamayacağını" belirtmiştir.

 

AİHK'nin bu kararından sonra, 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine 100.000 Avro tazminat talebi ile dava açan Hayrünnisa Gül davasını geri çekmiştir.

AİHM ise Leyla Şahin davasında 29.4.2004 tarihli kararında "İstanbul Üniversitesi'nce İslami başörtüsü giyilmesine kısıtlama konulmasının ve bunu uygulamak için tedbir alınmasının demokratik bir toplumda gerekli olduğunu" belirtmiştir.

 

AİHM'nin temyiz mahkemesi niteliğindeki Büyük Kurulu, 10.11.2005'te Leyla Şahin'in itirazını karara bağlamış (44774/98), "Türban yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal etmediğini" teyit etmiştir.

 

Hukuk yolları tükendi

Görüldüğü gibi üniversitelerimizde türban yasağının kaldırılması ile ilgili olarak iç ve dış hukuk yolları tükenmiştir. Bu yasağa uymayanlar hakkında ceza kanunlarımızda tanımlanan bir yaptırım bulunmamaktadır. Konu disiplin hukuku çerçevesinde yaptırıma bağlanmıştır.

 

YÖK Başkanlığı'nca 2000 yılında üniversitelere ve üniversiteyi kazanan öğrencilere gönderilen yazıda, "Türbanlı olarak üniversiteye gelmek, üniversitenin huzur ve sükûnetini bozan siyasi ve ideolojik bir eylem" olarak kabul edilmiş ve Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ne göre (Md 10/B) yükseköğretim kurumundan çıkarılmayı gerektiren bir disiplin suçu olarak değerlendirilmiştir. Türban yasağı, yargı kararlarında belirtildiği gibi Cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi olan laiklik ilkesinin gereğidir.

 

Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen yorumları yine anayasaya göre bağlayıcı niteliktedir. Bu kararları üniversite dışında alınan ve sadece yargıyı ilgilendiren kararlar olarak yorumlamak hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Hukuka uymak ve uymayanları uydurmak yöneticilerin asli görevleridir. "Hukukun üstünlüğüne bağlı kalacaklarına" namus ve şerefleri üzerine ant içmiş olan siyasetçiler bu kurallara uymak zorundadırlar. Yasağa uymak siyasi bir tercih sorunu değil, hukuki bir zorunluluktur.

 

Laiklik ilkesi anayasadan kaldırılmadıkça üniversitelerde türban yasağı devam etmektedir. Anayasanın temel niteliklerini değiştirmeye parlamento çoğunluğunun yetkisi yoktur ve gücü yetmez. Türbanın Çankaya'ya çıkması, üniversitelerdeki türban yasağı ile ilgili yukarıda belirtilen hukuki düzenlemeleri geçersiz kılmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türbanlı başkan da olsun

 

 

Isparta Belediye Başkanı Balaman, türbanlı belediye başkanı olmasını istedi..

Türbanlı bir kadının belediye başkanı veya daire başkanı da olabilmesi gerektiğini savunan Balaman, bir İmam Hatipli'nin hırsız veya uğursuz olduğunun görülmediğini, aralarından terörist de çıkmadığını öne sürdü.

 

Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman, İl Müftülüğü tarafından Süleyman Demirel Kongre Sarayı’nda düzenlenen ‘Hafifelik Taç Giyme Töreni’nde konuştu. Ülke gündemine oturan başörtüsü sorununun Meclis'te çözülmesi gerektiğini söyleyen Hasan Balaman, Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu ve başörtülü bir kadının da belediye başkanı veya daire başkanı olabilmesi gerektiğini kaydetti.

 

Hasan Balaman, başörtünün AK Parti’nin siyasi simgesi olmadığını belirterek, diğer siyasi partilere mensup başörtülü kadınların da bulunduğunu söyledi. Salonda bulunanlara, ‘Başörtülü MHP'li yok mu’, ‘Başörtülü CHP'li yok mu’ diye sorup ‘Var’ yanıtını alan Balaman, Milliyetçi Hareket Partisi’nin sadece üniversitelerde başörtünün serbest bırakılmasına yönelik düşüncesi olduğunu belirtti. Başkan Balaman, “Böyle birşey olmaz. Yasak her yerden kalkmalı” dedi.

 

Türkiye Cumhuriyeti’ne gelecek nesillerin sahip çıkacağına değinen Balaman, “İmam hatipli bir kişinin hırsız veya uğursuz olduğu görülmemiştir. Bunların aralarından terörist de çıkmamıştır” diye konuştu.

 

 

 

 

 

Evet Konya derken buyrun Isparta'ya...................daha bunlar başlangıç!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP’li Tuna’nın “türban yasağının kamuda da kaldırılması” talebi yeni bir tartışma başlattı.

 

AKP ve MHP’nin türbana özgürlük çalışmaları adım adım ilerlerken, AKP’li Tuna’nın “türban yasağının kamuda da kaldırılması” talebi yeni bir tartışma başlattı. Her ne kadar Tuna, bu sözlerin kendisini bağladığına yönelik bir açıklama yapsa da, önceki gün TRT’de yayınlanan bir programa türbanlı bir sosyoloğun davet edilmesi, türbanın çoktan kamusal alana da girdiğini gözler önüne serdi.

 

 

Türban tartışmaları devam ederken, TRT elini çabuk tuttu ve tartışmalı bir ilke imza attı. TRT 1’de önceki gece yayınlanan “Enine Boyuna” adlı tartışma programının konukları arasında bir de türbanlı sosyolog-yazar yer aldı. TRT’nin canlı yayınlanan programı boyunca telefonları, tepki nedeniyle kilitlendi.

 

Akşam Gazetesi'nin haberine göre, türban konusunun ele alındığı tartışma programının konuğu olan sosyolog-yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, türbanıyla TRT ekranlarında görünen ilk isim oldu. Programın diğer konukları ise, yazar Nazlı Ilıcak, sosyolog Tülin Bumin, Cumhuriyet Kadınları Derneği Üsküdar Şube Başkanı Fatma Çoban’dı. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Saruhan’ın da telefonla bağlandığı programda karşılıklı atışmalar hakimdi.

 

ELEŞTİRİLERE TEPKİLİ

 

TRT ekranlarına türbanıyla çıkan sosyolog Barbarosoğlu, zaman zaman Fatma Çoban’la da “türban” polemiğine girdi. Ilıcak, Bumin ve Barbarosoğlu türbanın “bir özgürlük sorunu” olduğunu ifade etti. Cumhuriyet Kadınları Derneği temsilcilerinin, türban girişimini “Anayasa’nın laiklik ilkesine” aykırı bir girişim olarak değerlendirip AKP’yi yerel seçimler öncesi bu konuyu “siyasi araç” olarak kullanmakla suçlayan ifadelerine ve kadınların türban üzerinden siyasete alet edildiklerini ileri sürmelerine türbanlı konuk Barbarosoğlu’ndan tepki geldi.

 

KAMUSAL ALAN İTİRAFI

 

“Kendisi olmadan antisi olan bir akımla karşı karşıyayız” diyen Barbarosoğlu, “Türbanizm yok ama anti-türbanizm var. Siz bizi karanlıkta mı zannediyorsunuz? Bizleri aydınlatma görevi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Bize yukarıdan bakıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz” şeklinde konuştu. Bu sözler üzerine Fatma Çoban, “Ben size hakaret etmiyorum, Cumhuriyet devrimlerine uymaya davet ediyorum” deyince türbanlı Barbarosoğlu, “Burası kamusal alan, bu sözlerle bize hakaret ediyorsunuz” diyerek ilginç bir yanıt verdi. Barbarosoğlu’nun bu sözlerini düzeltmek ise Nazlı Ilıcak’a düştü. Ilıcak, “Yok canım, burası kamusal alan değil” diye konuştu.

 

YENİ KONUKLAR YOLDA

 

TRT’nin önümüzdeki günlerde yeni anayasa tartışmalarının ele alınacağı bir program hazırlığı içinde olduğu öğrenildi. Türban serbestinin de ele alınacağı programlara türbanlı konukların davet edileceği de belirtildi.

 

 

 

KAMUSAL ALANDA TÜRBAN SESSİZ VE TEPKİSİS TOPLUM OLMAYA DEVAM.......................

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.