Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dominik

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.844
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

dominik tarafından postalanan herşey

  1. Daha düne kadar Deniz gezmis'e devlet düsmani diyenler, askere silah cekti ve terörüst oldugunu idaa edenler baktilarki bu yalan tutmadi simdi kendi siyasi görüslerinin lideri olarak lanse etmeye calisiyorlar. Bu bana bir dönemler Kürt yoktu onlarin hepsi dag Türk'leridir diyenlerin simdi ise her söylemlerini inkar edip Kürt'lerin varligini kabul etmelerine benziyor. Ikincisi ise Atatürk tek basina onlara kalkan olarak yetmiyor baska bir kalkan bulmaya calisiyorlar, o kalkanda simdi DENIZ GEZMIS. Ulisalci sol desikleriniz Deniz Gezmis'in idamini onaylayanlar hatirlatmak isterim. Deniz Gezmis cunta döneminde, yani "Atatürkcü ve ulusalci" TSK ve ara hükümet olan gene "atatürkcü ve ulusalci" CHP hükümetinin oylariyla asildi. "Ulusal solcu" Deniz Gezmis'i kim asti eger anlattiklarim dogru degilse? Solcularmi asti? Dincilermi asti? Yoksa kendilerini ulusal sol ve atatürkcü olarak lanse eden fasistlermi asti?
  2. Pes dogrusu vallahi. TSK her aciklamasinda dagda tek bir terörüst dahi kalmayacak, onlari yok edene kadar terörle mücadelemiz devam edecek diyor, siz ise TSK'nin terörüstü yok etme gibi bir amaci yok diyorsunuz. TSK adina sizemi inanacagiz? Yoksa bu TSK'nin basarisizligina yeni bir kilifmi?
  3. Asagida alintiladigim Oral Calisir'in anlatimlari ülkemizde hala nelerin döndügünü ve bizlere hangi hikayelerin anlatildiginin göüzel bir aciklamasidir. Demokrasiyi savunuyoruz diyenlerin bilerek veya bilmeyerek bizleri kaos ortamina sürükleyenleri nasil savunduklari umarim görülür ve herkes kendi adina düseni yapar. "Doğan Öz cinayeti ve 'Özel Harpçi'ler ORAL ÇALIŞLAR Doğan Öz, Ankara’da Cumhuriyet Savcısı’ydı. 24 Mart 1978 sabahı işine gitmek üzere arabasına binerken evinin önünde vurularak öldürüldü. O kişi (İbrahim Çiftçi) yakalandı. Suçunu itiraf etti. Bazı tanıklar da kendisini teşhis etti. Sanık yargılanırken 12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleşti. Askeri mahkeme, sanığı idama mahkûm etti. Dosya Askeri Yargıtay’a gitti. Karar veren askeri mahkeme ile Askeri Yargıtay arasında gidip gelen dosya, sonunda Askeri Yargıtay Birinci Dairesi’nce Yargıtay Savcısı’nın da talebiyle onandı. İdam kararı tam kesinleşmişti ki araya bir ‘el’ girdi. O ana kadar cezanın onaylanmasını isteyen askeri yargıtay savcısı, ‘hangi kuş’ ona haber getirdiyse fikrini değiştirdi ve karara itiraz etti. Bunun üzerine dosya Askeri Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu’na gitti. Genel Kurul 15 üye ile toplandı. 8 üye delil yetersizliğinden sanığın beraatini isterken 7 üye idam yönünde oy kullandı. Bu tek oyluk farkla İbrahim Çiftçi aklandı ve tahliye edilmesi yönünde karar alındı. Dosya yeniden idam cezasını veren ve dosyaya egemen olan mahkemeye gitti. Mahkeme, yargı tarihine geçecek bir kararla İbrahim Çiftçi’yi beraat ettirdi. Karar özetle şuydu: Elimizdeki bilgiler, belgeler ve tanık ifadeleri cinayeti İbrahim Çiftçi’nin işlediğini gösterirken ve vicdani kanaatimiz de bu yönde oluşmuşken, Askeri Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu’nun kararına uymak zorunda kalarak sanığı beraat ettiriyoruz. *** İbrahim Çiftçi’yi görünmeyen ‘bir el’ beraat ettirmişti. Askeri yönetim koşullarında, Askeri Yargıtay Genel Kurulu’nu yönlendirecek bu el nasıl bir el olabilirdi? 8 askeri hâkimi, o ana kadar kararın onanmasını isteyen askeri savcıyı kim bu yönde hareket etmeye ‘ikna’ edebilirdi? Bu soruyu Doğan Öz’ün eşi emekli yargıç Sezen Öz’e sordum. O şunları söyledi: “Doğan Öz, o dönemde Ankara’da cereyan eden ve ölümle de sonuçlanan olayları inceleyen savcılardandı. Elde ettiği bilgilerden zaman zaman endişeye düştüğünü fark ediyordum. Araştırmaları anladığım kadarıyla devlet içindeki bazı güçlere doğru uzanıyordu. Tehditler yoğunlaşmıştı. Ben üzülürüm diye bana pek de belli etmek istemiyordu.” Sezen Öz bunları anlatırken durdu ve şunları da ekledi: “Seferberlik Tetkik Kurulu’nda inceleme yapan hâkim Kadir Kayan da gazetelerden öğrendiğime göre tıpkı eşim Doğan gibi tehdit mektupları ve telefonları alıyormuş. Gelen notlardan birisinde ona ‘Senin de akıbetin diğer öldürülenler ve Doğan Öz gibi olacak’ deniyormuş. Bu tehdit mesajı bile Öz cinayetinin arkasındaki örgütlenmeyi ve sistemi anlamaya yeter.” *** Doğan Öz’ün öldürülmesinin ardından onun dosyalarını inceleyen Sezen Öz, iki sayfalık ilginç bir rapora rastlamıştı. Raporda şimdi çok tartıştığımız Özel Harp Dairesi söz konusu ediliyor ve Türkiye’nin bir askeri darbeye sürüklenmek istendiğine dikkat çekiliyor. Doğan Öz’ün raporu, darbe öncesi yoğunlaşan cinayetlerin, suikastların çaresizlik ortamı yaratmaya ve darbeye zemin hazırlamaya yönelik olduğunu belirtiyor. Raporda günümüze ışık tutan şu cümleler yer alıyor: “Yapılan aralıksız araştırmalarımız ve çalışmalarımız, yeni hükümet döneminde de sürüp giden, ilk bakışta can ve mal güvenliğini tehdit eder gibi görünen şiddet olayları ‘anarşik eylemler’ olarak nitelenecek kadar basit değildir... Şunu öncelikle bilmekte yarar var: Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla Genel Kurmay Harp Dairesi’ne bağlıdır. Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlemini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok aşamalı eğitimden geçen assubaylar kullanılmaktadır... Bu genel çerçevede cinayetleri, şiddet ve anarşik eylem nitelendirmelerini daha iyi anlamak olasıdır. Konuya bu kapsamda yaklaşılmadıkça, öncelikle can ve mal güvenliğini sağlamak, şiddet ve anarşi eylemlerini kaynağında kurutmak olanak dışı olduğu gibi demokrasiyi tek seçenek olmaktan çıkararak bütün kurumlarıyla faşizmi kökleştirmek de gündeme geleçektir... Gerçekten de şiddete karşı halkı örgütleme, kitleler içinde şiddeti yoğunlaştırma ile olanaklıdır. Bazı goşist sol akımlar gerçek hedefmiş gibi gösterilerek ve hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle olmazsa darbeyle iktidar olma demokratik yaşam biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan...” *** Doğan Öz, öldürülmeden iki ay önce bu raporu hazırlamıştı. Eşi Sezen Öz, Doğan Bey’in ölümünden sonra ‘kontgerilla raporu’nu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e götürdü. Ecevit, Sezen Öz’ün anlattıklarını not aldı. Bir şey demedi. Cinayetler yaygınlaşarak devam etti. 12 Eylül 1980’de ‘anarşiyi önlemek’ gerekçesiyle askeri darbe yapıldı. Birlikte aynı cezaevinde kaldığımız rahmetli Bülent Ecevit’e çıktığımız cezaevi havalandırmasında beyaza boyalı pencerelerinden bizi seyreden ‘Özel Harpçi’leri sorduğumda ‘askere laf anlatamadık’ karşılığını vermişti. Sizce Doğan Öz’ü hangi güç öldürttü? Sizce katilini hangi örgütlü güç beraat ettirdi? Doğan Öz öldürüleli 32 yıl oldu. Sezen Öz, “32 yıl önce oraya girilebilseydi, Doğan’ın saptadıkları dikkate alınsaydı ve gereken cesaret gösterilseydi, Türkiye şimdi başka yerde bir olurdu. Yitirdiğimiz binlerce insanımız şimdi aramızda bulunurdu.” diyor... Sezen Öz haksız mı?" Kaynak: -http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=972991&Yazar=ORAL%20%C7ALI%DELAR&Date=06.01.2010&CategoryID=98-
  4. 85 yilin yanlis, baskici ve inkarci politikalarinin iflasi sonucu gelebilecek en kötü bir nokta derim. Kendi düsen aglamaz derler. Yillardir kardesi kardese öldürten, laik devletiz deyip imamhatip aciminda yaris yapan, Atatürkün izindeyiz deyip ülkeye dinine ve milletine bagli nesiller yetistirecegiz diyen TSK (1980 cunta sefi), Ramazan aylarinda yarisa medya önünde oruc acan, etnik kökenlilerinin kimligini inkar eden, hak isteyeni derhal asan ve kesen zihniyetin ve rejimin erisebilecegi en son noktaya gelmistir. Gercek cogulcu demokrasiyi, esit vatandaslik haklarini, egitimi topluma verecegine insanlarina irkciligi ve dinciligi asilayan bir rejim en sonunda kendisini besledigi ve yetistirdigi Kurt'larin icerisinde bulur ve kurtulusuda olmaz. Herkese "kendim ettim kendim buldum" sarkisini dinleyip söyle bir düsünmesini tavsiye ederim.
  5. Arkadasim Atatürk'ü lider görmene kimse bir sey demiyor, ama kalkan yapilmasin diyoruz. Bu güne kadar herkes Atatürk'ü kendisine kalkan yapmistir. Ama anlayana tabii.
  6. ???? Mesela hangi örnekle kanitlayabiliriz?
  7. Ehhhh neyi anlatmaya calisiyorsunuz? Siumdi yukaridaki yorumunuz Ilyas Salman'in Türk Soilu gibi icerigi burum burum irkcilik kokan bir dergide yazmasini haklimi kiliyor? Veya önce söyledikleriyle celiskilerini ortadanmi kaldiriyor? Basligi tekrar okuyalim lütfen.
  8. Allah Allaahh, ya siz benim her yorumumu neden üzerinize aliniyorsunuz anlamis degilim. Cevap verdiginiz yorumuma tekrar bakin ve kime cevap verdigimi dogru görün. O arkadasada neden öyle cevep verdigimin gerekcesi gene orada alintilanmis. Bu konuda beni uyaracaganiza her yorumu kendi üzerinize alipta cevap vermeseniz daha dogru olur.
  9. Cok dogru bir tesbit. Bana bilmiyorum hangi güc ama bir güc herhangi bir sekilde sabir veriyor ve elimden geldigince yazmaya calisiyorum. Bilmedigim o güc bana sabir vermekten vaz gectigi an bende aynen diger degerli insanlar gibi güzel zamanimi burada bosuna harcamayacagim. Burada yorum yazanlari okudukca Türkiye'nin neden hala düzelmedigini ve yakin bir zaman icerisinde de düzelmeyecegini, devamli cagdas toplumlarin arkasinda kalacagini daha iyi anliyorum. Demokrasiden dahi bahsederken totaliter rejimlerdeki yöntemlere benzer politika ve uygulamalari bizlere burada normalmis gibi göstermeye calisiliyor. Demekki elimizdeki malzeme bu kadar ve bu malzemeylede ancak bu kadar yol alinir. Kardeslikten, baristan, özgürlüklerden ve esitlikten yana olan tüm insanlara saygilar ve basarilar.
  10. Bir taraftan yukaridakileri söylüyorsunuz diger taraftanda asagidakileri: Ne bicim celiski bu anlasilir degil. Hani Ulusalciligi etnik irkcilik olarak alana basta ben karsi cikarim demek? Nerede kaldi bu söz? Yoksa "Türk Solu" dergisi sizin anladigiuniz bicimde bir Ulusalci cizgidemi?
  11. Önce Deniz'leri, Mahir'leri ve diger devrimcileri iiy tanimak gerek. Atatürk yetmedi simdide Deniz'leri kendimize kalkan yapiyoruz. "DENİZ'İ KENDİNE ÇEKENLERİN AMACI NE? 37 yıl önce arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile beraber idam edilen Deniz Gezmiş şimdilerde ulusalcı kanatlar tarafından kendilerine çekilmek isteniyor. Gezmiş`in ilkokuldan beri arkadaşı olan Aydın Çubukçu bu oyunu bozan açıklamalarda bulundu. iyibilgi röportaj Bozkurt Nuhoğlu 4 Mayıs`taki Akşam gazetesinde Deniz Gezmiş`in Kemalist, ulusalcı ve İttihatçı olduğunu söyledi. Başka çevreler de benzer çabalar içinde. Bunun siyasi amacı nedir sizce? Deniz son derece sevilen bir simge olduğu için yandaş sağlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Deniz`in eylemlerinden yola çıkarak tanımlamaya gayret ediyorlar. Oysa Deniz, söyledikleri gibi `ulusalcı` tanımına girecek birisi değildi kesinlikle. Bu iddiayı ortaya atanlar çeperlerini, kitle desteklerini sağlamak için Deniz`i kullanıyorlar. Tabii ki buna karşı çıkacağız, yalanı deşifre edeceğiz. Deniz`in ne olduğu ipin altında söyledikleridir. Fakat bunlar uzun süre sansür de edildi. `Yaşasın Kürt-Türk halklarının kardeşliği` söylemi gibi... Evet, `Yaşasın Marksizm-Leninizm`, `Yaşasın Türk-Kürt halklarının kardeşliği` demenin neresi ulusalcılık? Bozkurt Nuhoğlu, Deniz Gezmiş`in Marks okumadığı için Marksist olmadığını da söylüyor. Eylemci olduğu için teoriyi önemsemiyor muydu, yoksa bu iddia da `çarpıtma` mı? Bozkurt 70 yaşındadır ama Deniz onun şimdiye kadar okuduklarından daha çok kitap okumuştur. `Ulusalcı` olduğu iddiaları önemli ölçüde savunmalarına dayandırılıyor. Siz nasıl okuyorsunuz savunmayı? Savunmada avukat arkadaşların rolü vardı. Avukatların büyük rolü vardı. Anayasayı savunarak idamların durdurulabileceği gibi bir iddia vardı. Yani bir `varoluş stratejisi` mi? Evet, ama bu `Deniz`ler samimi değildi` demek değil... Milli Kurtuluş Savaşı sürecine, Mustafa Kemal`e samimi saygısı vardı. Kendisini `İkinci Kurtuluş Savaşı` devrimcisi olarak görüyordu. Dolayısıyla savunmalarının altına imzalarını da atmışlardır. Ama ip altında söyledikleri de bir bakıma bunların özeleştirisiydi... Yani 60 Anayasası`na dair güvenin, o zamana kadar ki tutumlarının yeterli olmadığını mı gördüler? Tabii ki... Yani her şeyden önce partisiz devrimcilik, partinin arkadan geldiği bir devrimcilik Marksizm`le ilgili değildir ama Che Guevara`nın, Latin Amerika deneyiminin Deniz`de etkisi büyüktür. www.iyibilgi.com röportaj "
  12. O halde statükoculuk yapip eksigi cok olan düzeni savunacagimiza bizleri dahada ileriye götürecek, dinin etkisini yok edecek sekilde mücadele etmeliyiz. Bu anlamda gercek laik parti ve kuruluslarin dogru analiz etmeleri gerek. Öncelikle Atatürk'ü kendimize kalkan yapmaktan vazgecmeliyiz. Bugün en keskin din ve millietcilik (irkcilik) ekseninde siyaset yapanlar dahi Atatürk'ü kullaniyorlar. Laikligin garantisi olan toplumlari kazanmaliyiz ve onlarin haklarini gasp etmekten derhal vazgecmeliyiz. Bana göre gecmisteki en büyük hatamiz Türkiye Cumhuriyetinin ister tek partili dönem ister cok partili dönem olsun siyasetlerini laikligin garantisi olan Alevi ve demokrat kitleler üzerinden yapacaklarina dinci ve millietci kesim üzerinden yapmislardir. Yani Türkiye kendi mezarini kendisi kazmistir. Bu anlamda kendi düsen aglamaz derler.
  13. Tabiiki Türkiye'de Kürt asilli olmayanlarinda bir cok haklari gasp edilmis durumda. Ama kendimize birilerini örnek alirken susanimi yoksa mücadele edenimi almamiz gerekli? Bu aynen fabrikalarda gireve giden iscilerin durumuna benziyor. Ayni fabrikanin bazi iscileri digerleri gibi ayni haklardan mahsun olmalarina ragmen greve falan gitmiyorlar, aldiklariyla yetinip ve hatta bazilarida patronlarina dua ediyorlar. Simdi greve giden isciler kendilerine diger iscilerimi yoksa gitmeyenler gidenlerimi örnek almali?
  14. Öncelikle bir konuya aciklik getirelim. Devletin istihbaret yapmasina kimse karsi degil. Güvenlik güclerininde teröre karsi mücadelesine ve bu mücadele sirasinda silahli catisma sonucu öldürmelerede kimse karsi degil. Konu buda degil. Karsi gelinen binlerce insanin (süpheli veya gercek suclularin) yasal olmayan yollardan yakalanip mahkemeye teslim etmeden öldürülmeleri. Siz "devlet burada terörüstleri öldürerek suc islemis olmuyor teröröle mücadele böyledir. Öldürmesen ölürsün" demekle kimi kast ediyorsunuz acik degil. eli silahli ve devlet güclerine silahla karsi koyanlardan bahsediyorsaniz eyvallah derim cünki, onlar teslim olmak yerine silahla karsi koyuyorlar. Ama birilerinin evini, isyerini basip tutuklayarak veya kacirarak bir yerlere götürüp sonrada piyasadan kayboluyorsa, yani öldürülüp herhangi biryere atiliyor veya gömülüyorsa bunun adi asla hukuk devleti olamaz. Devlet ne yapiyorsa hukuk icerisinde olur. Kimse teröre destek verenler cezalandirilmasin demiyor, ama cezayi kim verecek? Mahkemeler devletin bir birimi degilmi? Her istihbaretin dogrulugunu nasil garantileyeceksiniz? Sanigin sucunu sadece mahkeme kanitlar ve deliller dogrultusunda verir. Irak savasinda istihbaretlerin ne denli güvenilir oldugunu tüm dünya gördü. Ve istihbaretin yanlislari orada günümüze kadar en azindan 150 bin insana mal oldu. Bizde ise 20 binlere yaklasti. Devamli bana anlamazdan geldigimi söylüyorsunuz. Iyi düsünün ve görün kimin anlamazdan geldigini. JITEM vardir ama dogal olarak inkar ediliyor. Inkar dogal bir tepkidir. Her suclu yaptigini inkar eder. JITEM'in kurucularida bu pisigoloji ile yaptiklarini inkar ediyorlar. Benim devlet anlayisimdaki özel bir devlet yok. Ben sadece vatandaslarini koruyan onlara karsi hukukun üstünlügünü savunan ve uygulayan bir devlet arzuluyorum. Cok mu fazla bir istegim var dersiniz?
  15. Demokrasiyi iyi kavramamiz gerekli. Demokrasinin güvencesi asla Asker veya baska bir güc olamaz. Demokrasinin güvencesi öz güvenine sahip, özgürlügü kendisine pusula yapmis özgür ve evrensel düsünen millettir. Ordu demokrasinin güvencesidir demek o ülkede demokrasinin olmadiginin en güzel bir aciklamasidir. Bizler 85 yildir bu masallarla aldatildik. Bu anlamda "demokrasimizin güvencesi" olan orduya her türlü tavizi verip, ne yaptilarsa vatan ve millet iicn kabul edip alkisladik. Askeri darbelerin haddi hesabi yok ama bunu yapanlardan hesap soracagimiz yerde öve öve bitiremiyoruz, onlari hata yapamayacak kadar kusal görüp elestirenlere derhal gereken cevabi veriyoruz. "Türk ordusu Atatürk'ün gösterdiği yolda demokrasi ve diğer çağdaş uygarlık düzeyinin tüm gereklerine ulaşılmasını hedeflemektedir." Bu söylem bit ötopidir, cünki hic bir evrensel anlamda demokrasiye ulasan ülkeler ordulari sayesinde erismemislerdir. Bilakis orduyu siyasetten uzak tutup sadece anayasa icerisindeki görevi cercevesinde birakmislardir. Biz hala dogu bloku ülkelerinin gecmisteki cürümüs ve iflas etmis siyasetini uyguluyoruz. Onlar hatalarindan ders cikartip dogrulari bulurken biz halaa statücülükte direniyoruz.
  16. Yukarida belirttiginiz özelliklere bire bir uygun bir parti olmadi ve olacagindanda fazla ümitli degilim ve olsa dahi malesef marjinal kalir. Türkiye malesef Osmanliyi yiksada ayni aliskanliklarini devam ettirdi siyasette. Yani köklü bir devrim yapilmadi, yüzeysel kaldi. O yüzden ülkemizde paarti saltanatligi ön pilanda, iktidara gelen veya meclise giren partiler 100% bir seyhin desturunu almak zorunda. Almayanlarin akibeti belli. marjinal bir parti olarak hayatlarini sürdürüyorlar. Ülkede köklü bir degisikligin yapilmasi sart. Devlet degim millet ön pilana cikmali. Ülkenin sahibide devlet degil millet olmali ve devletin görevi sadece milletin elcisi olmali. Bizim böyle bir sisteme kavusmamiz sart ama cok mesafe almamiz gerekli. Hele birde önümüzdeki statücü rejim savunucularini, yani yenilige karsi olanlari hesaplarsak yakinbir zamanda hedefimize ulasacagimiza hic inanmiyorum. Önce vatandasin kendisini aydinlatmasi ve ezberden vaz gecmesi gerek.
  17. Cok güzel bir aciklama, terörü besleyenler 30 yil ülkemizde olaylarin yasanlasina sebeb oldular ve simdi gene onlar bu olayi bitirecekler. Biz ülke ve millet olarak en yaptik sorgulayan yok. Ezberlerimizi ne zaman birakirsak cözüme ulasaimiz kanisindayim. Hala ayni ezber, yok efendim ülkeyi dis gücler bu hale getirmisler, falan filan. Yok Apo'yu bize paketlemisler. imse ülkedeki olaylarda dis kaynaklarin etkisini inkar etmiyor. Insanoglunun var olusundan beri hep ayni olmustur, bazi ülkeler bazi topluluklarai kendi cikarlari icin kullanmislardir. Ama önemli olan bunun bilincinde olup dis güclerin eline koz vermemektir. Yillardir inkar ve yasakci politikalar uygulayarak bu zemini bizzat bizler hazirlamisizdir. Önce kendi hatalarimizi görüp düzeltelim ve sonra baskalarina dil uzatalim. 85 yildir cözülmeyen sorunlarimizi devamli hali altina atarsak, insanlari zorla sen susun busun yaparsak verem hastaliginin virusunu etrafa yayariz ve salgin hale geldikten sonrada bas edemeyip sucu baskasinin üzerine atip isin icerisinden tereyagindan kil ceker gibi cekiliriz. Apo'nun getirilisi Apo, türkiye ve dis güclerin ortak antlasmasi sonucu olmustur. Biz bunu dahi anlayamiyoruz. Bize anlatilan hikayelere kaniyoruz. Bu oyuna en basta icimizdeki sözümona en keskin devlet büyükleri TSK de dahil ortak. Her hükümet kendisine verilen görevi yapmaya calisiyor. Ecevit ve Bahceli Apo'yu asmaktan kurtarma görevini üstlenip onun icin özel bir hotel (Imrali) yaptirilmasi ve oradan politikaya katkida saglamasini düzenledi, simdiki hükümette günümüzde yasadigimiz görevleri üstlendi. Yarinki hükümette diger gerekli görevleri üstlenecek. Aha buraya yaziyorum, yarim ister Baykal gelsin ister Bahceli PKK konusunda bugünki konustuklarinin tam tersini yapacaklar. Ama yaparkende bizlerin gözünü boyayacaklar ve yaptiklarina bir kilif uyduracaklar. Yok aslinda birbirimizden farkimiz ama biz Osmanli bankasiyiz reklami aklima geldi yazayim dedim.
  18. Anlasilmistir önceki ismi Hasan di sonra Kel hasan olarak degistirildi. Isimler önemli degil birim önemli. Demekki böyle bir birim var, sadece makyaj degistirilmis. Devlet'in suc isleme lüksüde yoktur iznide. Devlet milleti temsil eder ve kanun disina cikamaz. Eger Devlet " terörüst canakcilarini" kanuna aykiri sekilde yok ettiyse bu bir suctur ve itiraf etmesi gerekli. tabii bu demokratik devlet anlayisi icin gecerli. sizin nasil bir devlet anlayisiniz var bunu bilemem. "terörüst canakcilarinin" sucunun ölüm ile cezalandiracagini devletmi yoksa mahkemelermi karar verir? Bu zihniyet ülkeyi günümüze kadar tasidi ve yarardan fazla zarari oldu. Halada zarar vermeye direniyorlar.
  19. Istihbaret ile yasa disi bir olusumu bir tutamayiz. Tabiiki güvenlik gücleri istihbaret olmadan sonuca ulasamaz, ama burada bahsedilen sizin ve bizim anladigimiz istihbaret birimi degil, yasal olmayan bir birimim gene yasalara aykiri eylemleri.
  20. Lütfen daga cikmalari bu kadar kücümsemeyelim ve "... varsınlar dağın tadına bakmayanlarda baksınlar, nasıl olsa bakınca tadına anlıyorlar, kaçıp ölüm korkusuna güç bela kurtulup sonrada pişman olanlar gibi,tıpkı teslim olan itirafçı pkklıların dağdakilerin çoğunun 211 den haberi yok,haberdar olsalar kaçan çok olur dedikleri gibi." söylemlerle alay eder gibi yazmamiza gerek yok. Bu cok ciddi bir mesele. Sizin dalga gectiginiz gencler sayesinde 30 yili askin binlerce sehit annesinin göz yasi dinmiyor ve halada dinmeyecege benziyor. Diger taraftanda her daga cikani sonradan gercegi ögrenipte "teslim oluyorlar" deyip gecistirmemek gerek. 30 yildir olayi ciddiye almadigimiz, dagdakileri 3-5 capulcu deyip gecistirdigimiz icin bölgesinin en güclü ordusu olan TSK 30 yili askin bunlarin sonunu getiremedi. Olayi ciddie alip daga cikacak genclerin önünü nasil kesecegimizin hesabini yapmaliyiz. Bunu su an gecmisteki gibi yapmak istemiyoruz cünki, yaparken ezberimizi bozmak zorundayiz. Ezberimizi bozmak istemedigimiz icin sehit vermeye raziyiz.
  21. 85 yillik "laik Atatürk" rejimini böylemi tarif ediyorsunuz? 1950 lere kadar veya hangi tarihe kadar ülkemizde laiklik vardida böyle konusuyorsunuz. Kendi yorumlariniza ters düsüyorsunuz. Totaliter fasizimden yakiniyorsunuz ama totaliter fasizmin en keskin savunuculari "Türk Solu" degisini bizlere övüyorsunuz. Günümüzde kuzu postuna girmis daha baska totaliter fasizmin savunuculari dahi en keskin demokrat ve vatanperver olarak lanse ediliyor burada. Seriatcilarin ve etnik "bölücülügünde" gelsimesindeki yegane neden gene bizleri yöneten "Atatürkcü" basbakanlar ve askerler olmadimi? Önce dost bildigimiz gercek düsmanlarimizi tanimaliyiz. Digerlerini zaten biliyoruz. Hep o savunduklarimiz degilmi bizleri bu hale getirenler? Bir dönemler resmini dahi duvara asiyorduk. Yaptiklari yanina kar kaldi. Ülkeyi kaosa sürükledi, PKK'nin yükselmesini ve seriatcilarin cig gibi büyümelerini ve basimiza bela olmalarini devletin tüm imkanlariyla sagladi.
  22. Siz ya "Türk solu" nu tanimiyiorsunuz ya da bilmeyerek ve istemeyerek irkci ve etnik milliyetcileri bizlere burada anti-emperyalist göstermeye calisiyorsunuz. Siz eger Türk Solu dergisinde yazani tebrik ediyorsaniz bizlere burada demokrasi heveslisi oldugunuzdan bahsetmeyin lütfen.
  23. Madem yapilan straji dogru ise, neden yaptiklarini kabul etmiyorlar? Bakin simdide JITEM'i red ediyorlar? Kimden korkuyorlar veya cekiniyorlarda yaptiklarini inkar ediyorlar? Dogru olduguna inandigim bir eylemin sonuna kadar arkasinda olurum, ama bunu koskoca bir devlet yapamiyor. Demekki var bir cürüklük yaptiklari iste.
  24. Tesbitiniz icin tesekkürler, bende sonuna kadar ülkede gercek bir laik sistemin olmadigi kanisindayim. Bu tesbiti yaparkende tabiiki ülkeyi laiklestiremeyen zihniyetede atifta bulunmamiz gerekmezmi? Laiklik karsitlari dogal olarak bunun mücadelesini verdiler, ama birde bizlere 85 yildir ülkenin Laik oldugunu ve bu laikligin Mustafa Kemal önderliginde yapildigini anlatan resmi ideoloji ve onun destekcileri var. Madem ülkede tam anlamiyla laiklik yok ise ne var? Ve arzuladigimiz gercek anlamdaki laikligi nasil yerlestirecegiz ülkeye? Bunlar bekleyen Dervisin isine benzemesin sonunda. "Bekleyen Dervis bekleye bekleye gebermis misali." Yillardan beri Alevi vatandaslarimiz olsun, diger aydin ve demokrat kesim olsun bunu ifade ediyorlar. Onlar Türkiye'de gercek anlamda demokrasinin ve Laikligin olmadigini anlata anlata dillerinde tüy bitti, ama bazilarimiz hala Nuh diyeruz Peygamber demiyoruz. Simdi birde buna sizin "sabretmeleri" anlamina gelen söylemlerinizi eklersek, bir yüz yil daha beklememiz gerekliye düsünüyorum.
  25. Peki Deniz Gezmis'i asnalari nasil degerlendiriyorsunuz? Atatürk karsitilarimi yoksa "gercek" Atatürkcülermi iktidardaydi, daha dogrusu cuntanin basindaydi? Bir önceki söylemlerimiz bir sonrakine zit oldugu zaman ne kadar aci verici demi?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.