dominik tarafından postalanan herşey
-
İzmir Nedir ve İzmir'den Ne İsterler?
Taraf gazetesinden Rasim Ozan Kütahyali Izmir'i ve Izmir'lileri söyle tarif ediyor; "..... ........ Daha evvel kaç defa yazdım... İzmir’in psikolojisi bozuk... 12 ay boyunca evlerinde ve işyerlerinde sürekli bayrak ve Atatürk resmi asan bir şehirden bahsediyoruz... Bu bayraklar haybeye de asılmıyor... Bu bayrak ve Atatürklerin muhatabı şehrin Kürtleri ve İslâmi yaşam tarzına sahip sakinleri... Ulusalcı-faşizmin iç düşman gördüğü yurttaşlarımız... İzmir’in işlek merkezlerinde biraz gezen herkes bu sakat psikolojik ortamı hissedebilir... İşte bu saldırılardan sonra da İzmir’in en işlek ortasınıf caddesinde inadına daha da çok bayrak asılı durumdaymış... Böyle bir feci olay yaşanıyor. Bu yapılan ayıp görülmüyor, hatta bundan gurur duyuluyor... Şu an TBMM çatısı altındaki en ırkçı-faşist milletvekilinin İzmir’den çıkması da tesadüf değil... Bir insana “Onun anneannesi Ermeni zaten” diyerek küfrettiğini zannedecek kadar zavallı bir kişi şu an İzmir’in en popüler milletvekili... Türkiye’nin barış sürecini sabote etmek için her provokasyonu yapmaya yeltenen de aynı kişi... İzmir’e “Uygar, çağdaş şehir” demeyi çok seviyoruz... Uygar bir şehirde böyle insanlık düşmanı bir faşist en sevilen milletvekili mi olur? Buna uygarlık değil, barbarlık denir... Evet, şu an İzmir barbarlığın istilası altındadır... Entelektüel hayatı hiç olmayan, doğru düzgün yayınevi ve dergisi olmayan şehrimiz İzmir nedense tüm ırkçı, faşist, kana susamış yayın organlarının ve derneklerin başkenti durumundadır. İç savaş kışkırtıcılığı yapan yayın organları niye hep İzmir’den çıkıyor?.. Kimisi kendine “sol” diyen, kimisi İslâm-öncesi Türklüğü yücelten garip isimli dernekler ve dergiler niye bu şehirde ikamet edip, belli popülariteye ulaşabiliyor? Çünkü İzmir’in paranoyak ve hastalıklı zihinsel iklimi şu an faşizm üretiyor... Bu faşist hareketler de o iklimde hayat buluyor... “Kürtlerden alışveriş etmeyin” diyorlar... “Kürt sorunu yoktur, Kürt istilası vardır” diyorlar... Hrant Dink suikastı için “Türkiye bir düşmanını kaybetti, hoş gidişler ola” diyorlar... İzmir’in ileri gelenleri “Bunlar marjinal gruplar” diyerek kendini kandırdı hep... CHP’nin ırkçı-faşist İzmir milletvekilinin bu kadar popüler olması nedir peki? Narlıdere’den Bostanlı’ya kadar tüm sahil şeridinde viyadüklere, tünellere, köprülere yazılmış “Bir cana, bin can isteriz”, “Dünya Türk olacak” yazıları nedir peki? Bu manyakça yazılar nasıl “Uygar İzmir”lileri rahatsız etmez? Niçin en sert, en faşizan MHP tabanı İzmir’dedir? MHP’nin İzmir milletvekili adaylarından bir tanesi Diyarbakır Cezaevi’nde Kürt mahkûmlara canlı fare yediren, insanların kafasını ********* çukurlarına sokarak nefessiz bırakan işkenceci subayı utanmadan savunmuştu... “Diyarbakır Cezaevi’nde yapılanlar hukuka uygundur. Esat Yıldıran o cezaevinde vatan savunması yapmıştı” diyebildi İzmir’in bu faşist MHP’li avukatı... "
-
Bölücüler İş Başında...
Atatürk resmini tasimak bölücülük olmadigi gibi böyle bir sey iddaa edende yok. Her PKK'yi lanetleyende otomatikmen Atatürkcü degildir. Kimse burada Atatürk'ün veya bayragin arkasina siginmasin. Türk Solu denilen örgütün bakis acisi ve söylemleri herkes tarafindan biliniyor ve hic bir demokratta onlari Atatürkcü olarak kabul etmiyor, bilakis irkci ve fasizan düsüncelere sahip olarak kabul görüyorlar. PKK'yi lanetlemek bize her türlü davranisi hak olarak vermez!!!!
-
DERSİM-iz Öymen
Dersim katliamina ve Dersim'lilere Berzan Boti'nin bakis acisi. "Dersim Soykırımı ve Sünni Kürdlerin Tutumu Üzerine 23 Nov, 2009 09:14:00 Berzan Botî Yazı boyutu Dersim'i eleştirirken objektif olmak zorundayız! (Berzan Botî) Dersim’e ikinci darbe ve ötekileştirme de, başta PKK/Öcalan olmak üzere Kürd sol çevreleri sayesinde gerçekleşti. Dinsel nedenlerden farklı olsa da, dersim (Alevilik) kimliğine yönelik saldırılarda Öcalan, en az bağnaz dinciler kadar olumsuz rol oynadı. Düşünen, sorgulayan ve bireyselleşmiş insanlara karşı genel anlamda alerjisi olan PKK’nin, bu özellikleri en çok taşıyan Dersimlileri hedef alması şaşırtıcı değildir. PKK dışındaki diğer sol Kürdlerin de sık sık “Aleviliğiniz Kürdlüğünüzden/devrimciliğinizden önce geliyor” yönlü eleştirileri Dersimlileri anlamamanın ve ötekileştirmenin başka bir göstergesidir. -------------------------xxx-------------------- Dersim Soykırımı ve Sünni Kürdlerin Tutumu Üzerine Her ne kadar gerçek ismiyle (soykırım) anılmasa da Dersim Katliamı’nın Avrupa Parlamentosuna taşınması hem demokrasi güçleri adına, hem de Kürdler adına olumlu bir gelişmedir kuşkusuz. Bu olumlu gelişmeye karşın soykırımın “Dersim 1937-38, Aleviler-Yaşananlar ve Devletin Rolü” başlığıyla tartışılıyor/tartışılacak olması düşündürücüdür. Tartışılacak bölüm başlıklarına bakıldığında: “Osmanlı dönemi”, “Cumhuriyetin kuruluşu”, “Kürtler”, “Aleviler”, “Devletin uygulamaları” ve “Kıyımlar”, “Cumhuriyet döneminde uygulanan alevi politikası”, “Türkiye”nin inanç politikası ve farklılıklar ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde çoğunluğun uyanışı” Kürd ve Alevi kavramlarının birbirinden soyutlanmaya çalışıldığı görülüyor. Bu iki kavramı ayrıştırma noktasında devletin bilinçli politikaları belirleyici olsa da, Kürd politik çevrelerinin de bu konudaki olumsuzlukları azımsanmayacak derecededir. Kürdler genel anlamda soykırımlara karşı olması gereken duruşu sergileyemediler ve egemen anlayışın etkilerini kıramadılar bu güne kadar. İnanç kaynaklı olarak ciddi bir Kürd kesiminin hala Osmanlı’yı aklama çabasında olması büyük bir talihsizliktir. Belli bir kesimin de işbirlikçi dedelerini (bazı Kürd aşiretlerini) aklama çabası, 1915 soykırımına karşı net bir tutum takınmalarına engel oluyor. Bu ikircikli tutum; devletin, Kürdleri bir bütün olarak dünya kamuoyunda “vahşi”, “saldırgan” ve “tüm olumsuzlukların sebebi” olarak sunmasına engel olmaması bir yana, böyle bir sunuma katkı da sağlamaktadır. Özgürlük için bu kadar bedel ödeyen ve katliamlara, soykırımlara maruz kalan bir halka yapılabilecek en büyük kötülük, (neden ne olursa olsun) genel anlamda soykırımlara karşı gerekli tepkiyi göstermemek ve ikircikli bir tutum benimsemektir. Birinci paylaşım savaşı sürecinde, büyük devletlerin ekonomik/stratejik çıkarları için halkları tahrik etmesi, birbirine karşı kullanması ve gerektiğinde onları feda etmesi gibi konular tartışılabilse de, başta Ermeniler olmak üzere Asuri-Süryanilerin, Rumların ve Êzidilerin soykırıma uğradığı gerçeği tartışma gerektirmeyecek kadar açıktır. Hiçbir gerekçeye sığınmadan soykırımı görmek, bu insanlık suçunda rol oynayan hiç kimseyi ayrık tutmadan lanetlemek herkesten önce Kürdlerin görevi olmalıdır. Tıpkı bugünkü T.C. ve işbirlikçilerini lanetlemeleri gerektiği gibi. Dersim Soykırımı ve Alevilerin Ötekileştirilmesi Dersim soykırımını somutlaştırmak için ‘BM Soykırım Suçunun Önlenmesi Ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesi e) fıkrasına bakmak yeterlidir: 2. Madde: "ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.” Diyor. 2. maddenin e) fıkrasında; “Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek” tanımlanması var. Dersim’de kaç bin insanın katledildiği, hangi insanlık dışı yöntemlerin kullanıldığı gibi konulara girmeden sadece, e) fıkrasıyla yetinilse bile soykırımın yapıldığı gerçeği ortaya çıkar. Bilindiği gibi soykırım sırasında Dersimli küçük kız çocukları Asker ailelerine nakledilmişlerdi. Tıpkı geçmişte Ermeni çocukların yetimhanelere ve bazı ailelere nakledilmesi gibi… Bu gün uygar insanların soykırım diye niteleyip lanetlediği, ‘“bir gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek” uygulama Osmanlı’da olağan bir anlayıştı. Osmanlı’daki devşirme sistemi, yani Müslüman olmayan çocukların ailelerinden zorla koparılarak Müslümanlaştırılması tam da soykırım sözleşmesindeki 2. madde e) fıkrasına denk düşmektedir. 1915 soykırımını, Dersim soykırımını ve bu soykırımların öncesi/sonrası tüm insanlık suçlarını değerlendirirken, Osmanlı’daki bu düşünsel kaynağı göz ardı etmemek gerekiyor. Bu anlayış, biçim değişikliğine uğrasa da, öz olarak varlığını günümüze kadar koruyabilmektedir ne yazık ki. Asıl olan bu zihniyetle keskin bir hesaplaşmaya girmek ve mahkûm etmektir. Kürdler içinde hala ciddi bir Osmanlı hayranlığının olması, Dersim’in (Alevilerin) ötekileştirilmesinde çok önemli bir etkendir. Kürd kimliğinden çok önceleri Alevi kimliğinden dolayı Osmanlı’nın saldırılarına maruz kalan Dersimliler, haklı olarak Osmanlı zihniyetini düşman olarak görmektedirler. Osmanlı’yı savunmak, Alevilerin uğradığı baskıları onaylamaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Alevilerin bu anlayıştaki Kürdlere güvenmemesi anlaşılır bir durumdur ve haklı gerekçelere de dayanıyor. Bazı Aleviler Kemalizm’i sığınak olarak görüyorsa, sorumlu, Kemalizm’den daha çok güvence veremeyen Sünni Kürdlerdir. Sistem her zaman Alevilere şu mesajı verdi: “sizi korumasam Sünniler hepinizi yok eder” Sistem, Alevilere karşı ‘Demokles’in kılıcı’ işlevini Sünnilere yüklemiştir. Sünniler bu işlevi yerine getirmeyeceklerine dair Alevileri inandırmadıkça, bazı Alevilerin Kemalist kimliğini eleştirme hakkına da sahip olamazlar. Ulusal birlik, her hangi bir dinin/mezhebin anlayışı temel alınarak sağlanamaz. Olsa olsa yeniden keşfedilmeye çalışılan Osmanlı-Türkçü anlayışa hizmet olur. Bu nedenle dindar olmak ile dinsel bakışı toplumsal sorunların çözüm adresi ve ulusal birlik reçetesi olarak sunmak arasındaki farklı net olarak ortaya koymak gerekiyor. Bazı Kürdlerin sorunlarımızı inanç merkezli yaklaşımlarla çözemeyeceğimizi görmeleri için, İnançlarının Türkiye’deki temsilcilerine bakmaları yeterlidir. Osmanlı anlayışının Gerçek temsilcileri (bu günkü hükümet) bile inancı toplumsal sorunların çözümünde dayanak olarak görmekten vazgeçmiş durumdadır. Çünkü toplumsal gerçekliğin inançla açıklanamayacağını ve sorunların inançla çözülmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Buna rağmen bazı çevrelerin bir mezhepsel yaklaşımı “her şeyin ilacı” olarak sunması ve fırsatçılık yaparak devrimci değerlere saldırması, halkı ilkel düşünüş biçimlerine hapsetme çabasından başka bir şey değildir. Bu gün hala mezhep tartışması yapıyorsak ve ulusal birliğin oluşmasına engeller çıkarabiliyorsak, birilerini suçlayarak rahatlama yerine, mevcut olumsuzlukta oynadığımız kötü rol ile hesaplaşmamız gerekiyor. Dersim’e ikinci darbe ve ötekileştirme de, başta PKK/Öcalan olmak üzere Kürd sol çevreleri sayesinde gerçekleşti. Dinsel nedenlerden farklı olsa da, dersim (Alevilik) kimliğine yönelik saldırılarda Öcalan, en az bağnaz dinciler kadar olumsuz rol oynadı. Düşünen, sorgulayan ve bireyselleşmiş insanlara karşı genel anlamda alerjisi olan PKK’nin, bu özellikleri en çok taşıyan Dersimlileri hedef alması şaşırtıcı değildir. PKK dışındaki diğer sol Kürdlerin de sık sık “Aleviliğiniz Kürdlüğünüzden/devrimciliğinizden önce geliyor” yönlü eleştirileri Dersimlileri anlamamanın ve ötekileştirmenin başka bir göstergesidir. Türk solu “enternasyonalliği” ile övünürken Kürdlerin ulusal olanı dillendirmesini “ilkel milliyetçilik” olarak mahkûm etmeye çalıştı. Ulusal sorunu olmayan Türklerin ulusal olana vurgu yapmaması doğaldır. Buna karşın ulusal sorunu çözülmemiş Kürdlerden de bunu istemesi samimi ve gerçekçi değildir. Türk solunun Kürd solunu anlamaması gibi, Kürd solu da Dersimlileri anlayamadı veya anlamak istemedi. Dinsel kimliğinden dolayı baskı görmeyen Sünni Kürdler, Alevileri “Alevi kimliğine vurgu yapıyorlar” diye eleştirirken; ya gerçekçi değiller, ya da samimi değiller. Marksist kimliğimize rağmen, şayet Sünni inanca yönelik bir baskı olsaydı, bizler Sünni kimliğimizi canlı tutmak ve korumak zorunda kalırdık. Bu, saldırıya uğrayan kimliğin korunması güdüsüdür. Bu güdüsel, doğal tepki aynı zamanda düşünsel tutarlılıkla ve baskılara karşı durmakla da örtüşmektedir. Eğitim, bireyselleşmek ve özgürce düşünebilmek için yeterli neden değildir, ama bireyselleşmek için zorunlu bir koşuldur. Sadece Kürdistan’da değil Türkiye genelinde de eğitim alanında özellikli bir yere sahip olan Dersim, cemaat/tarikat ilişkilerinden en çok sıyrılan bölgedir. Onur Öymen nezdinde CHP’ye gösterilen tepki de Dersim’in özgün yanını, gelişmiş bilincini gösteriyor. Dersim’de bazı Kemalistlerin varlığı, bazı derneklerin Kemalist kimliği veya kişisel çıkarı için Dersim potansiyelini kullanan birilerinin olması, Dersim’e Kemalist bir kimlik biçme hakkını kimseye vermez. Kılıçdaroğlu, Kamer Genç gibi olumsuz kişilikleri bahane edip Dersim’e saldırmak, özel olarak Alevi- Kürdlere genel olarak ta devrimci değerlere yönelik bir saldırıdır. Bilinçli-bilinçsiz de olsa bu saldırıyı yapanlar sadece sisteme hizmet etmektedirler. “Gericilerimiz, farklı inançlara tahammül edemedikleri; solcularımız da, komplekslerinden, yetersizliklerinden dolayı Dersim’e saldırıyor” demek dışında haklı bir neden bulmak oldukça zor. Dersim Soykırımı’nın tanınması, Dersim’in Kürd-Alevi kimliğinin birbirini dışlamaması, Alevi inancının da Sünni inanç kadar rahat bir alan bulması ve Kürdistan’da ulusal-demokratik birlikteliğin kurulması için herkese sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi için de ilk adım olarak herkesin kendisine yönelmesi gerekiyor." -http://www.nasname.com/Yazarlar/bboti/5375.html-
-
İzmir Nedir ve İzmir'den Ne İsterler?
Izmir'de her türlü insan yasamaktadir, demokratik protesto yerine tas ve sopalarla saldiran oldugu gibi dincisi, aydini, alkolükü, irkcisi, demokrati, fasisti,..... var. Dün "gavur" denilenlerle bugün "fasist" denilenlerin aynilari oldugunu nereden biliyoruz?
-
MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Sayin Ahmet AY, ben sizin dikkat cektiginiz noktayi saygiyla karsiliyorum ama ona ragmen ben disaridan kasiyanlara veya kasiyabileceklere karsi önlemimi almam gerekir diye düsünüyorum. Yani ben kendi vatandaslarimla sorunumu en azamiye indirmaye calisirsam disaridan kasiyacaklarinda sayisi o kadar azalir cünki kasiyacak yara bulamazlar. Kimseye firsat vermemek gerekir. Firsati verende bensem yarayi disaridan kasiyanada katlanmak zorundayim.
-
CHP ve MHP'YE SORUYORUM, SIZ NE YAPTINIZ ALEVILER ICIN?
CHP ve MHP genel baskanlari AKP'yi hükümeti döneminde Alevi vatandaslarimizin hakli taleplerini sadece gecistirtirdigini ve Alevi vatandaslarimizin duygularini sömürdügünü iddaa ediyorlar. Her iki partinin önde gelenleri Erdogan'a soruyorlar neden Cem evlerinin resmilestirilmedigini ve din derslerinde düzeltilme yapilmadigini. Ilk basta bakildiginda CHP ve MHP ninböyle konusmasi cok dogru gibi gözüküyor ama isin icine biraz derinden bakildiginda onlarinda aslinda AKP'den hic bir farklarinin olamdigi cok net bir sekilde gözüküyor. Ayni soruyu bu partilere sormak istiyorum. CHP 1923 lerden beri hayatta ve 1950 lere kadar da tek basina iktidar. Sonrasinda dönem dönem koalisyon ve tek basina olarak iktidarda oldular. MHP 1970 lerden sonra koalisyon ortagi olarak dönem dönem iktidarda oldular. Simdi bu iki parziye de soruyorum, siz neden Aleviler icin AKP'den beklediginizi kendi döneminizde yapmadiniz? Sadece muhalefette oluncami Alevi dostu olmak gerek?
-
MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Türkiye'de yasayanlar hala alt ve üst kimliklerinden dolayi sikintilar yasiyorlarsa, Kürt, Cerkez, Ermeni vs sorunlarimiz varsa demekki Türkiye hala ulusallasamamis. Sizin dediniz gibi öyle "Hadi bi koşu Ulus oluverelim" demekle olmuyor ne yazık ki... Ulusallasabilmemiz icin önce ic barisi saglamamiz gerekli ve toplumun tümünü kapsayan bir devlet yapisi olmali. Gerisi bizlere zorla dayatilan ulusallastirmadan fazla ileri gitmez. Bakin Türkiye'de büyük bir kesim "Ne mutlu Türküm diyen" sözünden "Türküm, dogruyum, ...." sözünden rahatsiz oldugunu ve kendileri icin rendice edici sözler odugunu acikca söylüyor. Bunun yaninda ayni devlette yasmalarina ragmen sadece din bazinda farkliliklar olan insanlar mesela Aleviler dahi hala esit vatandaslik olmadigindan sikaysetci. Demekki Türkiye hala ulusallasamamis ve kendi vatandaslariyla barisamammis.
-
DERSİM-iz Öymen
"CHP’nin Dersim yöresindeki üç ilçe belediye başkanının ve çok sayıda parti yöneticisinin istifa ettiği haberi az önce geldi... Konuya ilişkin kanaatim, en başından beri, Onur Öymen’in sözlerinin Aleviler tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığı yönünde oldu. Alevilerin Onur Öymen’in CHP yönetiminde kalmasını içlerine sindirmelerini bekleyen yaklaşımlar bana en başından beri gerçekçilikten uzak göründüler. CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi. Cumhuriyet döneminin olumlu ve olumsuz yanlarının sorumlusu ve bir anlamda mirasçısı. Türkiye Cumhuriyeti tarihi düz bir çizgi üzerinde ilerlemediği için CHP de düz bir çizgi içinde değerlendirilebilecek bir parti olmadı. Örneğin 1970’li yılların başında Bülent Ecevit önderliğinde bir dönem boyunca geleneksel çizgiden koptu. Daha sivil bir konuma yerleşti. Bu kısmen antimilitarist sayılabilecek çizgi 1980 askeri darbesine kadar sürdü ve CHP ile Aleviler arasında daha gönüllü bir buluşmaya da zemin hazırladı. Bununla birlikte, daha önceki dönemlerde de, Alevilerle Kemalizm arasında bir dostluk vardı. Bu dostluğun nedenleri üzerine birçok farklı değerlendirme yapılabilir. 1960’lı yıllarda Tunceli, Elazığ, Erzincan yöresinde yaptığım yolculuklarda, yöre insanlarının evlerini ziyaretlerimde duvarlardaki Atatürk fotoğrafları ilginç bir detay olarak gözüme çarpmıştı. Tek parti iktidarı dönemiyle ve Cumhuriyet döneminin geneliyle çok tatlı anılarının olmamasına rağmen, Aleviler Cumhuriyet’in kurucusu parti olan CHP’yi kendilerine yakın bir parti olarak kabul ettiler. *** Hacıbektaş Postnişini Veliyeddin Ulusoy, Alevilerin Atatürk döneminde de baskı gördüklerini anlattı. Bunun o zamanlar dedeleri tarafından nasıl karşılandığı sorduğumda, “Sanırız Atatürk’ün bunlardan haberi yoktu” şeklinde konuştuklarını aktardı. Alevilerin, Cumhuriyet’le ve CHP ile olan sevgi-nefret ilişkileri, Türk siyasetinin temel paradokslarından biri olarak bugünlere kadar geldi. Alevilerin CHP’yi bunca acı gerçeğe rağmen neden tuttukları sorusu üzerine çok çeşitli şeyler söylenebilir. Türkiye’deki sağcı partilerin temel özelliklerinden biri, Sünni-Hanefi çizgisinin temsilcisi olmalarıdır. Demokrat Parti de, Adalet Partisi de, Doğru Yol Partisi de, Milli Nizam Partisi geleneği de hep Sünni İslamı kendilerine dayanak olarak gördüler. CHP’nin ve Kemalizm’in kendine özgü bir tanım içinde de olsa ‘laiklik savunucusu’ bir imaj sergilemeye çalışması, ‘dinci akımlar’ı engelleme iddiası taşıması, Sünni İslamcı kesimin saldırılarından ve yok saymalarından bunalan Aleviler’in CHP’yi ve Kemalizm’i kendilerine yakın bulmalarına yol açtı. Aleviler, sağcı partilere karşı kendilerini koruma amacıyla, bir anlamda ‘kötünün iyisi’ olarak gördükleri CHP’ye yöneldiler. Alevilerin CHP’ye kızıp kendi siyasi partilerini kurdukları dönemler de, CHP’nin solundaki radikal sol akımlara yöneldikleri dönemler de yaşandı. Ama bütün bunlara rağmen, CHP’nin ve Kemalizm’in onların gözüne esas olarak bir sığınak gibi göründüğünü söylememiz mümkün. *** Aleviler, Dersim katliamının hangi güçler tarafından gerçekleştirildiğini biliyorlardı. Buna rağmen Atatürk’ü ve İnönü’yü bu katliamdan soyutlamayı tercih ettiler. Suçu Demokrat Partili Celal Bayar’ın üzerine atarak durumu idare etmeye çalıştılar. Gerçek ortada duruyordu, Aleviler gerçeği bilmelerine rağmen acılarını içlerine gömerek yaşamayı yeğliyorlardı. Onur Öymen’in sözlerinin neden olduğu bu patlamayı bu arka plan bağlamında değerlendirmek gerekiyor... ‘Anlık bir öfke patlaması’yla karşı karşıya değiliz. İstifa eden Dersimli belediye başkanlarının da dile getirdikleri gibi, ‘Kürt açılımı’ yöre halkını yakından ilgilendiriyor. Düşük yoğunluklu savaşın en çok vurduğu yerlerden birisi de Dersim. Yakılan, yıkılan, boşaltılan köyler ortada. Dersim son 25 yıldır ilaveten yeni büyük acılar çekmişti, çekmeye devam ediyor. Açılım onları ilgilendiriyor. Barış ve çözüm onları ilgilendiriyor. CHP’nin izlediği ‘savaşçı’ çizgiden duydukları rahatsızlığa rağmen hep durumu idare etmeye gayret eden bir tavır sergilediler. Onur Öymen, Alevilerin açmazının üzerine tuz biber ekti. Kaldıramayacakları bir saldırı yaparak, yaraları açığa çıkardı. Artık, cin şişeden çıktı. CHP yönetimindeki Deniz Baykal ve ekibinin gerçek yüzü anlaşıldı. Alevilerin bunu kaldırmalarını, bu tarz söylemleri olan bir partinin arkasından gitmelerini beklemek artık çok zor. Bu yara derin bir yara. CHP ile Alevilerin çok da içten olmayan beraberlikleri bu kez çok derin bir yara aldı. Yaralar artık tedavisi imkansız sayılabilecek bir noktaya ulaştılar. CHP yönetimindeki Baykal ekibi, gerçeğe, değişime ve barışa direniyor. Dersim katliamını savunan CHP ile bunun mağduru Aleviler arasındaki paradoksal birlikteliğin devamı çok zor. Yolun sonu görünüyor." Alinti:-http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=24.11.2009&ArticleID=965901-
-
DERSİM-iz Öymen
Birakinda bu karari Dersim halki kendisi versin. Baskalarinin adina onlarin kim oldugunu tayin etme huyumuzdan vazgecelim.
-
Bölücüler İş Başında...
Bir partinin konvoyuna tas atanlari PKK yi lanetlemek adina destekleyenler ve dogru görenler tabiiki bunun soncunada katlanacaklar. Yarin baska bir sehirde baska bir parztiye gene baska sebeblerden tas veya silahla karsilik verilirse burada konusanlarin susmasi gerekli. Kendisinde tas atma hakkini bulanlar yarinki kavgalarin ve ölümlerin önünü acmis oluyorlar ve Allah muhafaza beklemedigimiz olaylar olursa sorumlusuda kendileridir.
-
“TEHLİKELİ CEHALET”
Tehlikeli cehalet bizleri 85 yildan fazla yalan ve korkularla yönetenlerdir.
-
MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Bu tür yaklasimlar ülkeye bir sey getirmez. Bakin 85 yildir geldigimiz noktaya göreceksiniz ne kadar faydasiz oldugunu. Devlet kendi hatalarini sorgulamadigi sürece bizlere de Israil dehset senaryolari üretmek düser.
-
Bölücüler İş Başında...
Aslinda cogumuz Türk Solu gibi düsünüyor ve hareket ediyoruz ama tabii sakincali oldugu icin ya susuyoruz yada PKK yi öne sürüp kiviriyoruz. PKK bölücü ve terör örgütü olabilir, ama bu bize asla Türk Solu gibi aciktan irkcilik yapan bir örgütü de Atatürkcülük adina savunmamizi gerektirmez.
-
MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
1923 lerde de herhalde Israil vardi ve Kürt'ler o dönemde de Israil ile is birligi yaptigi icin devlete karsi isyanlarda bulundular. Arkadasim bu isbirligi senaryolari eskidi, yenisini bulalim derim. Kendi vatandaslarinin kendisine neden karsi eylem yaptigini sorgulamayan bir devletin asla basi beladan kurtulmaz.
-
MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Mossadmis, yok Israilmis bunlari gecelim arkadaslar. Cumhuriyetin kurulusundan günümüze kadar sadece Kürt'ler ile degil diger etnik kökenlilerimizlede devamli ört bas edilen sorunlarimiz var. 85 yil öncedemi Mossad vardi canim. Her dönem yeni bir senaryo yaziyoruz. Sorunlarini 85 yildir inkar ederek günümüze kadar cözümsüzlestirenlerin ayibini bizler yasiyoruz. Bu sorun cözülmeden devam ederse 10 yil sonra gene bir cözüm ortaya atilsa muhakkak yeni bir Mossad veya baska bir israil icat edecegimizden eminim.
-
CHAVEZ'IN ULUSALCILIGI
Türkiye'de kendilerini ULUSALCI olarak niteleyenler genelde Chavez'i överler ve gercek devrimci ve ulusalci olarak lanse ederler. Bakin Chavez'in devrimci ve ulusalci bakis acisi nasilmis. Ulusalcilik günümüzde irkci ve etnik milliyetci söylemleriyle dikati cekiyor. "Chavez diktatör seviyor: İdi Amin belki de vatanseverdi 23/11/2009 08:10 Venezüella'nın solcu Devlet Başkanı Hugo Chavez, Fransa'da ömür boyu hapis cezasını çekmekte olan uluslararası terörist Çakal Carlos'a övgüler düzmekle kalmayıp Batı'nın kara listesindeki liderlerle sahip çıktı. Uganda’nın ağır sıklet boks şampiyonu, ülkeyi işkence ve ölümlerle inletmiş eski diktatör İdi Amin için “Yamyam olduğunu düşündük. Benim şüphelerim var. Belki de sadece bir ulusalcıydı, bir vatansever” dedi. İdi Amin’in düşünüldüğü kadar ‘vahşi’ olduğundan şüphelerini beyan eden solcu lider, nükleer programı vesilesiyle Batı’ya kafa tutan İran lideri Mahmud Ahmedinecad ve muhalefete göz açtırmayan Zimbabve lideri Robert Mugabe’den de ‘kardeşlerim’ diye söz etti. (ap)"
-
DERSİM-iz Öymen
"Tunceli'de Öymen istifaları Ferit DEMİR/TUNCELİ,(DHA) CHP Genel başkan yardımcısı Onur öyMen'in Dersim olayları ile ilgili sözleri nedeniyle Tunceli'de CHP'l iüç ilçe belediye başkanı da dahil olmak üzere 300 istifa var. Öte yandan Almanya'da katıldığı bir panelde hemşehrilerinin protestosuna uğrayan Kemal Kılıçdaroğlu da neye uğradığını şaşırdı. TUNCELİ'de CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Ömen'in Dersim isyanıyla ilgili sözleri nedeniyle, aralarında 3 ilçe belediye başkanı ile ilçe başkanlarının da bulunduğu yaklaşık 300 kişi bugün partilerinden istifa ediyor.CHP Genel Başkan Yardımcı Onur Öymen'in 10 Kasım günü TBMM'de Dersim isyoniyla ilgili yaptığı konuşmaya tepki göstermek için Tunceli'de CHP'Den bgün yaklaşık 300 kişi istifa edecek. dün gece kentte bir toplantı yapan CHP'liler, bu toplantının ardından toluca istifa kararı aldı. Bugün Saat 13.00 sıralarında bir basın açıklaması yapacak olan CHP'liler patilerinden istifa ettiğini açıklayacak.CHP"den istifa edecekler arasında eski Tunceli Milletvekili Hasan Göyüldar, CHP'nin Tunceli'de yerel seçimlerde kazanan Pülümür Belediye Başkanı Mesut Coşkun, Ovacık İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, seçimleri bağımsız kazanan ve CHP'ye geçen Nazimiye İlçesi Belediye Başkanı Cafer Kırmızıçiçek, Pülümür İlçe Başkanı Hasan Hayri Kesik, Nazimiye İlçe Başkanı Abdullah Kırmızıdağ, ile ilçe yönetim kurulu üyerinin de aralarında bulunduğu, belediye meclis üyeleri olmak üzere yaklaxşık 300 kişi bulunuyor.İstifacılar, bugün Saat 13.00 sıralarında Cumhuriyet Maydanı'nda bir basın açıklaması yaparak istifalarını açıklayacak. KILIÇDAROĞLU'NA ALMANYA'DA ŞOK Kılıçdaroğlu'na Almanya'da protesto CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya'da katıldığı bir panelde bir anda protestolar arasında kaldı. Panele ara verilirken, hemşehrilerinin protestosuna uğrayan Kılıçdaroğlu zor anlar yaşadı... CHP İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, "Öymen'in düşünceme uygun bölümlerini alkışladım, alkışlamadığım yerler de var ve Öymen'in o bölümünü hiçbirimiz alkışlamadık" dedi. Kılıçdaroğlu, Münih'te Neufahrn Alevi Kültür Merkezi ve Türk Alman Dostluk Federasyonu'nun düzenlediği "Siyasette Dönüşüm" konulu panele katıldı. Başbakan Erdoğan'ın, Meclis'te yapılan demokratik açılım görüşmeleri sırasında CHP'li Onur Öymen'in Dersim olaylarına ilişkin görüşlerini hatırlatıp, "Kılıçdaroğlu da bu sözleri alkışlamış" yönündeki açıklamasının gerçekleri yansıtmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, "Başbakan'ın söylediği gibi o sözleri alkışlamışsam özür dilerim. Ancak bunun böyle olmadığı ve hiçbir CHP'linin alkışlamadığı Meclis oturum zabıtları ve resimlerden bellidir. Öymen'in düşünceme uygun bölümlerini alkışladım, alkışlamadığım yerler de var ve Öymen'in o bölümünü hiçbirimiz alkışlamadık" şeklinde konuştu. AVRUPA ALEVİ FEDERASYONU'NDAN PROTESTO Avrupa Alevi Federasyonu yönetiminden Mahmut Akgül'ün konuşmasında, "Öymen'in Dersim olaylarıyla ilgili sözlerini protesto ediyor ve toplantıyı terkediyoruz" şeklindeki müdahalesiyle pankart açan ve slogan atan bir grup dinleyici toplantıya 15 dakika ara verilmesine neden oldu. Aradan sonra konuşmasını sürdüren Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz yurtsever ve yedi düvele savaş veren dedelerimizin yolundayız ve ulusal bağımsızlığımızı korumaya kararlıyız. Herkesin etnik kimliği ve dini kendine aittir ve siyasetin konusu değildir" şeklinde konuştu. "Dünyanın artık terkettiği yöntemin 21. yüzyılda Türkiye'de uygulanıp CHP'nin ele geçirilmek istendiğini" öne süren Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in tartışma yaratan sözleriyle ilgili olarak da, tarihte çok trajik olayların yaşandığını ve bunların kin beslemeden belgeler ve arşivlerle gün ışığına çıkarılması düşüncesinde olduğunu belirterek, "Onur Bey, sözleriyle Dersimlileri incitmek istemedi, ancak sözleriyle kabuk bağlamış bir yarayı kanattı" dedi. "BAYKAL, SOSYAL DEMOKRAT BİR PARTİNİN BAŞKANI OLAMAZ" Panelde söz alan Avrupa Türk Transportçular Derneği Başkanı Halis Ateş,meclisteki konuşmasından dolayı derneğin onursal üyesi Onur Öymen'in ihraç kararı için savunmasını istediklerini söyledi. Panelin soru ve eleştiri bölümünde söz alan vatandaşlar, "İktidara gelmek istemeyen Baykal'dan kurtulmak istiyoruz. Gittiğimiz geminin kaptanıyla hedefe varamayacağız. Baykal, sosyal demokrat bir partinin genel başkanı olamaz" sözleriyle görüşlerini dile getirdiler."
-
DERSİM-iz Öymen
Bahsettiginiz bir devrim gerceklestimi? Hayir diyorsaniz bunun sebebleri sizce sadece agalari destekleyen "Kürt'lermi" ?
-
DERSİM-iz Öymen
Arkadasim devlet dahi gecmisteki hatalarini görmeye baslamisken duygusalikmis gibi gercek disi iddaalarda bulunmamaiza gerek yok. Iki gün önceki CNN Türk'teki bir tartismada bilgi sahibi ünüversite profesörü dahi devletin gecmisteki hatalarindan vaz gectigini ve artik bundan sonrada geri dönüsün olmadigi tesbitini yapabilirken bizler hala yok efendim katliam degilmis, sadece agalara ve destekcilerine karsi halki korumak icin mücadele edildigi hikayesinden vaz gecemiyoruz. Olaylar gercektende sizin inandiginiz gibi yaanmis olsaydi 70 yil sonra hala insanlarin kafalari bu kadar bulanik olmazdi.
-
CHP...Sarıgül...ve düğmeye basanlar...
Bence CHP zaten kendi kendini yanlis politikalariyla yok ediyor. Ecevit'in ayrilisi ve DSP'yi kurup CHP'ye alternatif olmasidami bir oyunun parcasiydi? Dogru siyaset yapan ve halki arkasina alan hic bir parti öyle kolayca bazi oyunlarla saf disi birakilamaz. En dogru yolun CHP'nin kendini irdelemesi gerek. Son 20 yila kadar Tunceli'de dahi tek parti olan ve her dönem hic sorunsuz bir sekilde iki milletvekilini almasi ve simdi ise orada marjinal bir parti durumuna gelmis olmasinin nedenlerini irdelemesi gerek. Diger dogu sehirlerindeki yok olusundan hic bahsetmedim. CHP aynen devletin yaptigi hatayi yapip sorunlarin nedenlerini iceride arayacagina disarida ariyor. Bence bosuna ariyor. Cöküsünün nedenleri basta Deniz Baykal olmak üzere partinin yanlis ve halktan kopuk siyaseti. Kendi secmenini sirtindan bicaklayan tek parti CHP diyebilirim.
-
DERSİM-iz Öymen
Sirf demogojiden ibaret söylemler. 70 yili askin hesap sormamislar ve soranlarida derhal bölücü ve asiret destekcileri olarak fislemisler simdide kalkip yok efendim katledilmis bebeklerin hesabi sorulmasin demiyormusuz. Sucsuz insanlarin ve bebeklerin öldürülmesinin hesabinin sorulmasininda bir yolu olmali ama o yolu hic agziniza almiyorsunuz. Nasil hesap soracaksiniz?
-
DERSİM-iz Öymen
KIM BU DERSIM'LILER? "'Resmi raporlarda Dersim katliamı: 13 bin kişi öldürüldü' 19/11/2009 10:18 CHP'li Onur Öymen konuştu arşivlerde kalan tarihi belgeler yeniden gündeme gelmeye başladı, Dersim'le ilgili Dördüncü Umum Müfettişlik raporuna göre olaylarda 13 bin 160 kişi öldü, 11 bin 818 kişi sürgün edildi Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık'ın, Dersim araştırmasında ulaştığı yüzlerce belge ve fotoğraf kitap oluyor. Belgelerde ölenlerin ve sürgüne gönderilenlerin gerçek sayısının yer aldığı bir raporla, olaylar sırasındaki fotoğraflar da bulunuyor CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in TBMM'deki konuşmasıyla gündeme gelen 'Dersim İsyanı' ve devletin düzenlediği harekâtla ilgili 71 yıldır gizli kalmış belge ve fotoğraflar gün ışığına çıktı. 1937-1938 yıllarında harekâta katılan asker ve subayların, dönemin emniyet müdürlerinin, vali ve kaymakamların kişisel arşivlerinden isyanla ilgili hiç bilinmeyen yüzlerce fotoğraf ve yazılı belgeye ulaşıldı. Belgeler arasında, ölenlerin ve sürgüne gönderilenlerin gerçek sayısının bulunduğu bir raporla, isyanın liderlerinden olduğu öne sürülen Seyit Rıza'nın idam kararının alındığı mahkeme çıkışında oğluyla kol kola görüldüğü fotoğraf da bulunuyor. Bölgenin önemli aşiret reislerinden Şahin Ağa ve amcasının cansız bedenini, askerlerin mağaralara düzenlediği baskınları ve halkın çaresizliğini gösteren fotoğraflar da dikkat çekiyor. Bir başka karede ise askerlerin gözetimindeki kadın aynı anda iki çocuğunu birden emziriyor. Fotoğrafların birinde ise harekât emrini veren dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Hozat ziyaretinde görülüyor. 4. UMUM MÜFETTİŞLİK RAPORU Dersim olaylarıyla ilgili 9 yıl boyunca araştırma yapan Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık, arşivindeki bu önemli belgeleri ilk kez SABAH'la paylaştı. Harekâta katılmış, hayatta kalan asker ve bürokratlara, ölenlerin akrabalarına ulaşan Saltık; sahaflar, müzayedeler, özel koleksiyoncular ve İngiliz Ulusal Arşivleri'nden de yararlanarak, kendi tabiriyle 'çuvallar dolusu belge ve yüzlerce fotoğrafa' ulaştı. 'Katliam' olarak nitelendirdiği Dersim olaylarında ölen ve sürgüne gönderilenlerin sayısının yanlış bilindiğini söyleyen Saltık, "Harekâtın başında olan bir subayın Dördüncü Umum Müfettişlik raporuna ulaştım. Bu rapora göre, 13 bin 160 sivil ölü var. Sürgüne gönderilen hane sayısı 2 bin 258. Kişi sayısı ise 11 bin 818" diye konuştu. "KAN İÇER İNSAN ETİ YERLER" Dönemin Ovacık Kaymakamı'nın Ankara'ya yazdığı bir rapora da ise Tunceliler'in kan içip, insan eti yediği, güneşe taptığının yazıldığını anlatan Saltık, "Harekât için daha ne bekliyorsunuz demeye getirmiş. Bir müzayedede o dönemin Tunceli Emniyet Müdürü'nün fotoğraf albümünü de ulaştık. Harekat sırasında çekilmiş fotoğraflardı. Bir vali muavinin arşivini de bulduk, ölenlerin tek tek fotoğrafları var" dedi. Belge toplarken zorlandığını da ifade eden Saltık, nedenini şöyle anlatıyor; "Bazıları hiç konuşmazken bazıları anlattıklarının kayıt altına alınmasını tercih etmedi. Konuştuklarının öldükten sonra yayımlanmasını isteyenler oldu. Kimi '12 Eylül'de solcular bizi öldürür' korkusuyla elindeki tüm fotoğrafları imha etmiş. Araştırmalarım sonucu şunu gördüm ki, Dersim hareketine katılan askerlerin, subayların çoğu bir daha eski haline dönememiş. Çoğunun söylediği aynı: 'Çok kötü şeyler yaptık'." BU DA JANDARMANIN DERSİM ANDICI Jandarmanın 1931'de tuttuğu Dersim raporunda, "Kızılbaş, Sünni'yi sevmez, kin besler ona ezelden beri düşmandır" deniyor. Türklüğü telkin için 2 okul açılması öneriliyor Jandarma Umum Kumandanlığı'nın (Jandarma) 1931 yılında Dersim'le ilgili tuttuğu raporu ortaya çıkardı. Tutulan raporlar, bir kitap haline getirildi ve sadece 100 adet basıldı. Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi'nin raflarında bulunan "Dersim" kitabında; aşiret, aşiretlerin yapısı, hükümete yakın olanlar olmayanlar, devlet karşıtı aşiretlerin içlerine sızma yöntemleri ile Batı'ya göç ettirilen aşiretlerin listesine yer veriliyor. KILIÇDAROĞLU'NUN AŞİRETİNE Cumhuriyet döneminde, Dersim'de devlete karşı ayaklanan, kendi içlerinde işbirliği yapan aşiretlerin tümü sürgün ediliyor. Sürgünde Trakya ilk adres oluyor. CHP'li Onur Öymen için 'gereğini yapsın" diyen partisinden Kemal Kılıçdaroğlu'nun isyancı dedesinin Kureyşanlı Aşireti, Tekirdağ'ın Saray kazasına gönderiliyor. Trakya'ya sürgüne gönderilen 347 aileden 3 bin 470 kişinin ulaşım masrafları devletin kasasından çıkıyor. Botanlı Aşireti Edirne (Uzunköprü), Koç Uşağı Aşireti ve Hozat Reisleri Balıkesir (Balya), Şadilli Aşireti Balıkesir ( Bandırma), İksor Aşiret Reisleri (Kırklareli), Balabanlı Aşiret Reisleri Çorlu'ya gönderiliyor. KİM BU DERSİMLİLER Rapordaki en dikkat çekici bölüm ise devletin bakış açısını ortaya koyması açısından Dersimliler'le ilgili tespitler: Konuştukları dil Zazacadır. Dersim kalabalık ve çok silahlıdır. Dersim'de silah toplamak gün ve ay işi değildir. İki sene işidir. Türk ve Türklüğü telkin etmek için iki mektep açılmalı. Hükümete karşı tamamıyla anarşiktir. Dersim hükümeti cumhuriyet için bir çıbandır. Dersimliler askerlik yapmazlar. Zaza kadını, Türkmen ve Yörük kadınları gibi cinsi temasa pek düşkündür. Türkmen kadını gibi evinin işlerini çevirir. Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmasaydı bugün güzel Türkiyemiz'de tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkanı belki de mümkün olmayacaktı. Aleviliğin en kötü ve tefrika değer cephesi Türklük'le aralarındaki derin uçurumdur. Bu uçurum Kızılbaşlık itikadıdır. Kızılbaş, Sünni Müslümanı sevmez. Kin besler, onun ezelden düşmanıdır. Kızılbaşları, yuvarlak kafası, geniş alnı basık yüzü ile gözlerinin daima akın yollarını, uzakları araştıran cevvaliyeti ile Türk neslinden ayrı bir nesle bağlamak güç bir iş olur. Dersim; Türk, Faris, Asur, Ermeni, Arap gibi milletlerin tortularını almış bir mıntıkadır. Ermenilik Dersim içinde şimale gittikçe kesafetini kaybetmiş ve ancak kasabalar ve onların yakınında barınıp taşamamış ve hiçbir zaman Dersim umum nüfusunun yüzde 20'sini aşamamıştır. Harbi umumiden sonra izlerini bırakarak ölmüştür. (Sabah)"
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Her ölümcül hastalikli tutuklu en azindan hastanede cezasini cekmeli.