Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dominik

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.844
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

dominik tarafından postalanan herşey

  1. Tüm Türkcülerimizin ve demokratik acilim karsitlarimizin, demokrasi ve özgürlük karsitlarimizin, tahamülsüzcülerimizin, 30 yildir terörü bitiremeyemelerinin sikintisini yasayip giden savas yanlilarimizin ve diger aklima gelmeyen sahis ve kuruluslarin gözü aydin. Simdi artik bu gücler kendi (iyi) niyetlerini göstersinler ve ülkemizdeki sorunu cözsünler. Yoksa bir 30 yil dahami bizi bekletmek istiyorlar ve sehit cenazelerinde kendi cikarlarini ön pilana cikartip timsah gözyaslari dökecekler hep beraber görecegiz.
  2. Bu gidis söylediginiz gibi daglarda daha cok bekleyecelerine benziyor, ama daha cookktaaa sehitler verecegiz ve bundanda bu ortami isteyenler sorumlu. Kimse burada sehitler icin timsah gözyaslari dökmesin artik. Dagda kalmalarini savunmak sehitlere razi olmaktir.
  3. Ben kendimi neden mesrulastirayim ki? Kürt degilim ki söylediginiz gibi kendi isteklerimi mesrulastirayim. O sizin ön yargilariniz olmali, görüslerinize ters düsenleri herhangi bir kaliba sokmak.
  4. Simdi birde ayricalik cikti, amac isi yokusa sürmek degilmi. neymis peki istedikleri Cerkes'lerin ve diger halklarin? Her iki tarafin isteklerini bir araya getirin ve karsilastirin. Cerkes'lerin yillardir haklari yeniyor ve bizler hala vermiyoruz birde kalkip yok efendim onlarin istekleri Kürt'lerinkinden degisikmis falan filan. Mademki Cerkes'lerin istekleri cok iyi niyetli ise neden kac yüzyildir gasp ediyoruz ve derhal vermiyoruz? Aynen Alevi vatandaslarimizin isteklerini destekledigimize benziyor, sadece lafta onlarin hakli oldugunu söyleriz ama gözle görünür hic bir ilerleme yapmayiz. Okuyunda görün Cerkes'ler hangi taleplerde bulunuyorlar.
  5. Siz hala buradamisiniz? Dogu bölgelerinde yasanan 1. dünya harbi olsun veya daha öncekilerde olsun orada dami gene en cok Trakyali, Egeli, Marmarali,.... savasta hayatini kaybetti? Su gözlüklerimizi ara sira degistirsek derim. Agzimizdaki baklayi cikartsak daha rahat konusacagiz. Vermis oldugunuz örnek ve rakamlarla aslinda Kürt halkini Türk düsmani ve düsmala ortak calisan olarak göstermek istiyorsunuz. Bunu söylemek icin hala virajli yollarda geziniyorsunuz, dogrudan söyleseniz herkes rahatlayacak. Zaten anlayan anladi.
  6. Sayin politika kimsenin digerinden üstünlügü yok ve olamazda. Sizin gelismelerden haberiniz olmasa gerek. Sadece Kürt vatandaslarimiz hak talebinde bulunmuyor, emsela Cerkes'lerde istiyorlar hemde ülkemizdeki tüm halklat icin. Yakinda Laz ve digerleride asimilasyonu red edip haklarini istemeye baslayacaklar. Sunu da unutmamak gerek Cerkes'lerin ve ileride diger halklarin haklarini talep etmeleri yillardir Kürt halkinin ve Alevi vatandaslarimizin vermis olduklari mücadeleye dayaniyor. Buyurum bu Forumda size Cerkes'lerinde acilim isteklerini gösteren aciklama: http://www.turkish-media.com/forum/topic/185880-cerkeslerde-acilim-istiyorlar/
  7. Türkiye'de uzun yillardan beri haklarini arayan Kürt halki ve Alevi vatandaslarimizin demokratik ve özgür Türkiye mücadeleleri yavas yavas ülkemizdeki diger halklarada örnek olmaya basladi. Bu baglamda Cerkes'ler Türkiye'deki bütün halklar icin demokratik acilim talebinde bulunuyorlar. Ileriki dönemde diger halklarinda talep istemeleri olabilir. Türkcüler yakin zamanda Cerkes ve diger halklarida bölücü olarak ilan ederlerse hic sasmayalim. "Çerkesler de 'açılım' istiyor: Anadil seçmeli ders olsun 10/12/2009 09:14 Demokratik açılım sürecinde var olmak için ortaya çıkan Çerkesler, taleplerini dün kamuoyuyla paylaştı. İSTANBUL - Demokratik açılım sürecinde var olmak için ortaya çıkan Çerkesler, taleplerini dün kamuoyuyla paylaştı. Demokrasi İçin Çerkes Girişimi’nin bir basın toplantısı ile duyurduğu talepler arasında itham edici resmi tarihin tadil edilmesi, ana dilin Çerkeslerin yoğun yaşadığı bölgelerde seçmeli ders olarak okutulması ve Çerkesçe isim yasağını kaldırılması öne çıktı. Sözcülüğünü yazar-mimar Yalçın Karadaş ve yazar-avukat Hulusi Üstün’ün üstlendiği girişim, farklı kültürlerin yaşatıldığı demokratik bir Türkiye’nin inşası için taleplerini ise şöyle sıraladı: - Tek tipleştirici ve itham edici resmi tarih tezleri reddedilmeli; bilimsel, sivil ve objektif bir perspektiften tarihimiz yeniden yazılmalı. -Ana dillerin varlığının hukuki ve fiili güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı ve bu konuda seçmeli anadil eğitimi, ana dilde isim-soy isim alınabilmesi ve yerleşim yerlerinin isimleri alanlarındaki yasaklar giderilmeli. -Anadillerdeki radyo-televizyon yayınlarında ve üniversitelerde dil ve edebiyatla ilgili açılan enstitülerde ileri adımlar atılmalı; tarihi, kültürel zenginliklerimiz ile yaşayan ve ölü tüm diller araştırma konusu yapılmalı. Meydana çıkmayız Soru-yanıt bölümünde ise Çerkeslerin taleplerini meydana çıkarak gündeme getirmeyeceği, şiddetin tasvip edilmediği ve demokratik açılımın ülkenin güçlenerek varlığını sürdürmesi için zorunlu olduğu mesajları öne çıktı. Karadaş, ‘Hükümet taleplerinize olumlu yanıt vermezse bir sonraki adım ne olacak? Meydanlara çıkacak mısınız’ sorusuna “Çerkesler sokağa çıkmayı tercih etmez. Biz konuşmayı, düşünmeyi her şeyden önce kendi içimizde bir tartışmayı başlatmayı amaçlıyoruz. Meydanlar provokasyona açıktır. Bu nedenle konuşacağız, yazacağız. Kendimizle yüzleşmemize ihtiyacımız var” yanıtını verdi. “Çerkeslerin Kürt açılımına bakışı nedir” sorusu üzerine Karadaş, ‘Kürt açılımı’ konuşulurken bir ‘Çerkes açılımı’ istemediklerini belirterek “Sadece kendi kimliğimize vurgu yapmıyoruz. Bütün halklar için demokratik açılım istiyoruz” dedi. Karadaş, şunları kaydetti: “Demokratik açılımın Kürt açılımı olarak nitelendirilmesi bizzat açılışa karşı duranların istediği bir şey. Kürt açılımı denmesi bir halkın hedef gösterilmesidir. Kürt açılımı denilerek sorunlar çözülemez. Bu nedenle biz buna Demokratik Yeniden Yapılanma demeyi tercih ediyoruz. Eğer bize bir Çerkes açılımı yapmak istiyoruz diye gelinseydi bunu kabul etmezdik. Bu bir halkı hedef göstermektir. Bu nedenle sürece Kürt açılımı denmesinden dolayı kaygılıyız.” Üstün de aynı soruya “Demokratik açılım süreci sosyolojik gelişme çizgisinde zorunlu bir gidişattır. Zaruridir. Türkiye yönünün demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne yönelmiştir. Bu istikamet silahlı bir mücadelenin sonucunda alınmış değildir. Bunca kültürel sentezin yaşandığı bir ülkede dilin ve kültürün yaşatılmasının engellenmesi hayatın akışına uygun değildir. Çerkesler olarak bu gelişime omuz vermek, doğal süreci hızlandırmak, barış içinde bir geçişin sağlanmasını istiyoruz” yanıtını verdi. Çerkes açılımının Kürt açılımını dengeleme amacı güdüp gütmediğine ilişkin de Karadaş, “Kimsenin işaretiyle yola çıkmadık. Kimse bizi yönlendiremez” dedi. ‘Molotofkokteyli atmayanlar açılım istemiyor sanmayın’ ‘Çerkesler somut olarak ne istiyor’ sorusu üzerine Karadaş “Özetle Türkiye Almanya ve Bulgaristan’daki Türkler için ne istiyorsa biz de onu istiyoruz. Bütün Türkiye halkı ne istiyorsa onu istiyoruz. Bugün eğer bir Arnavut çıkıp molotofkokteyli atmıyorsa talebi yok mu sanıyorsunuz. Biz beş şeye karşıyız; Irkçılık dayatma, şiddet, yalan ve inkar” dedi. Üstün de, bu konuda Çerkes dilinin yok olmaya yüz tuttuğunu bu nedenle Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde seçmeli anadil dersi konulmasını, kültür ve dilin yaşatılması için anavatan Kafkasya ile işbirliğinin yollarının açılması, resmi tarihin tadil edilip halkları itham eden ifadelerin çıkarılmasını istediklerini belirtip ekledi: “Savaşı tasvip etmeyen tüm Türk halkının taleplerinden farklı bir şey istemiyoruz.” Resmi tarihin yeniden yazımı konusunda Karadaş da, “Türkiye’de ırkçı-milliyetçi bir ulus yaratma adına Kürtlerden önce Çerkesler tavsiye edildi. Çerkes Ethem bahanesiyle bir halk karalandı. İç sürgünler oldu. Rumeli’den göçler yaşandı. Beri tarafta Türkiye’de Latin alfabesiyle ilk gazeteyi Çerkesler çıkardı, ilk spor kulübünü Çerkesler kurdu. Bunun gibi çok şey resmi tarihte yok” dedi. ‘Açılım olmazsa ülke asıl o zaman parçalanır’ Türkiye’nin açılımla parçalanacağına ilişkin endişelere de değinen Karadaş, “Değişim süreci Kürtler savaştığı için ortaya çıkmış değildir. Bu dünyanın geldiği noktadır. Dünya çok kültürlü yönelimlerle yeniden şekilleniyor. Ancak bu yeni değerler üzerine kurulu bir ülke ayakta durabilir. Eğer açılım olmazsa bu ülkenin geleceği yoktur. Türkiye açılıma giderek ayakta durabilir. Açılım ülke parçalanmasın diye yapılıyor, parçalansın diye değil” dedi. Karadaş, açılıma destek verenlere yönelik bölücülük suçlamasını ise “İnkâr en büyük bölücülüktür. Herkesin anadilde eğitim görmesi bölücülük değildir” diye reddederken Üstün “Son zamanlarda ciddi provokasyonlara şahit olmamıza rağmen bu ülkede kardeş kavgasının zemininin olmadığı bir kez daha görülmüştür. Osmanlıdan miras kalan medeniyet, birlikte yaşama ve irfanımdan kaynaklanan bir durumdur bu” değerlendirmesini yaptı. ‘Sürgün halkı olmak Çerkesleri devletçi yaptı’ talepkar olmak için neden geciktiği ve bu taleplerin tabanda karşılık bulup bulmadığı sorusu üzerine Karadaş, Çerkeslerin 1864’te Osmanlı topraklarına sürgün edilmiş bir halk olduğunu, sürgün psikolojisi ile hareket ettiğini, Kafkasya’da yaşanan işgal travmasının Osmanlının başına geldiğini görünce herkesten önce silaha sarıldığını ve diaspora halkı olmanın refleksiyle devletçi bir kimliğe büründüğünü, yaşadıkları ülkelerde sadakatten vazgeçmediklerini hatırlatarak “Çerkesler devletin siz ne istiyorsunuz diye kendisine sormasını beklemiştir” dedi. Karadaş, Türkiye’de yaşayan herkes gibi Çerkeslerin de farklı dünya görüşlerini taşıdıklarını, açılıma karşı çıkanlar olduğu gibi Çerkes girişimini destekleyenlerin de olduğunu ama zamanla toplumda tartışılarak sürecin daha iyi anlaşılmasını umut ettiklerini kaydetti. (Radikal)" Alinti: -http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=968486&Date=10.12.2009&CategoryID=77-
  8. Dersim katliamini yasayan 82 yasindaki Hüseyin Gül o dönem yasadiklarini söyle anlatiyor. "Dersimliler: Bizi kurşuna dizip uçurumdan attılar Resmi açıklamalara göre 16 bin, halk anlatımlarına ve tanıklara göre 70 bin kişinin öldürüldüğü, ırmaklarının, derelerinin kan aktığı, sağların ölülerin altında kalarak kurtulduğu ve sürgün yollarına düştüğü Dersim isyanının bastırılması için uygulanan şiddetin tanıkları, 'Herkesi otomatik silahlarla kurşuna dizip uçurumdan aşağı attılar' dedi. Tanıklardan, 82 yaşındaki Hüseyin Gül, köylülerle birlikte kurşuna dizildiğini, daha sonra da uçurumdan suya atıldığını ve kendi çabalarıyla yaralı bir şekilde dağa kaçarak kurtulduğunu söyledi. 1937-38 yılında yaşanan Dersim isyanında uygulanan devlet şiddetini yaşayan veya tanıklık edenler CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in Meclis'te yaptığı konuşma ile yaşadıkları acıyı yeniden ve derinden hissetti. Resmi açıklamalara göre 16 bin, halk anlatımlarına ve tanıklara göre 70 bin kişinin öldürüldüğü, ırmaklarının, derelerinin kan aktığı, sağların ölülerin altında kalarak kurtulduğu ve sürgün yollarına düştüğü 1938 Dersim isyanının bastırılması için uygulanan şiddetin tanıklardan biri olan 82 yaşındaki Hüseyin Gül, yaşananları şöyle anlatıyor: 'Askerler köylere gelip herkesi öldürüyorlardı. Askerler bizim köy olan Demenan'ı yakıp yıktıktan sonra biz kaçarak Kavun Köyü'ne gittik. Askerler Kavun Köyüne gelip köylülere 'Aranızda Demenanlılar var mı?' diye soru sordu. O gün köye gelen askerler Demenan Aşiretinden olan yaklaşık 40 kişiyi çocuk, kadın, yaşlı demeden kollarından bağlayarak topladı. Bizi karanlık çöktüğü bir vakit Harçik Suyu Kıyısın da bulunan bir kayalığın üzerine çıkardılar ve o gün topladıkları insanları ağır makineli tüfeklerle kurşuna dizdiler' dedi. 'Bizi kurşunlayarak suya attılar' Kurşunların değirmen taşı gibi üzerlerinde döndüğünü ifade eden Gül, şöyle devam etti: 'Ben de çenemden, sağ elimden ve sırtımdan yaralanmıştım. Yaralandığım sırada yere düştüm ve ölü numarası yaptım. Askerler beni ve öldürdükleri kişileri bacaklarımızdan tutup kayalıktan suyun içine attılar. Suya düştüğümde boğulmamak için çok çırpındım su beni 200 metre sürükledi. Suyun ortasında bulunan bir kayaya takıldım. Kayanın üzerine çıktım ve belli bir süre bekledim. Çenemden akan kan nedeniyle üzerim kıp kırmızı olmuştu. O sırada hala silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Suda sürekli cesetler akıyordu.' 'Dağlara sığındık ve kurtulduk' O sırada yanından bir cesedin geçtiğini ve elini o cesede doğru uzattığını kaydeden Gül, ceset sandığı kişinin de kendisine elini uzattığını ve elini sıkıca tuttuğunu dile getirdi. Gül, o kişinin ölü olduğunu düşündüğünü, fakat kendisi de elini tutunca sağ olduğunu anladığını ifade ederek, onu da kayalığın üzerine yanına çektiğini söyledi. Gül, 'Sonra baktım ki bu yaralı kişi benim teyzemin oğlu, o da benim gibi o zaman 10 yaşındaydı. O çok kötü yaralanmıştı. Kurşun kafasından, göğsünden ve omzundan geçmişti. Belli bir süre ikimizde kayalığın üzerinde bekledikten sonra kıyıya ulaşmak için tekrar suya girdik. Su bizi belli bir yere kadar sürükledikten sonra kıyıya vurduk. Bir söğüt ağacının dibine geçip sabahladık. 4 gün boyunca hep su içtik, yemek bulamadık, zaten 4. gün kuzenim öldü ' şeklinde konuştu. Gül, Kendisinin çevredeki köylere sığındığını ve aşiretinden birileriyle karşılaştığını, kendisini de alıp dağlara sığındıklarını söyledi. Dağlara sığınarak kurtulduklarını vurgulayan Gül, çok insanın öldürüldüğünü ve hiç unutamayacağına dile getirdi. 'Benim babamı karakolda astılar' 87 yaşındaki Beser Gül ise, 'Ben o zaman 14 yaşındaydım. Gome Derweşte yaşıyorduk yani şuan ki Esen Tepe Mahallesi'nde. Askerler babamı karakola çağırdılar. Babam karakola gitti ve bir daha haber alamadık. Kardeşlerim babamdan haber alabilmek için karakola gittiler, o sırada askerler kardeşlerime 'Babanızı astılar karakola gitmeyin sizi de asarlar' demişler. Ben de yakınlarımı katliamda kaybettim' Şeklinde konuştu. 'Tüm ailemi öldürdüler, ben de yaralandım' 82 yaşındaki Bego Polat da , 'O gün askerler köye gelip 30, 40 kişiyi kişiyi götürdüler. Askerler bize 'Sizi sürgüne göndereceğiz' dediler. Bizi sürgüne götürüyorlar zannedip önlerine alıp, Harçik Suyu kenarında bulunan Taxtıkal Mıntıkası'na götürdüler. Karanlık çökmek üzereydi, karşımıza dört tane ağır makineli tüfek kurdular. Sonra hepimizi taramaya baladılar. Bu tarama sırasında yanımda annem, babam, iki kız kardeşim ve erkek kardeşim vardı. Ben o sırada elimi kız kardeşimin başına koymuş tutuyordum. Kurşun kız kardeşimin başından geçti ve kafatası parçalandı, benimde sağ elimin orta iki parmağı koptu ben de bayılmıştım' dedi. Polat, ailesinden kimsenin yaşamadığını ve o gün tüm ailesinin öldürüldüğünü söyledi. 'Herkesi öldürdüler devlet şimdi de inkar ediyor' Askerlerin insanları taradıktan sonra yaşayıp yaşamadıklarını cesetleri süngülerle tekrar kontrol ettiklerini kaydeden Polat, bütün cesetleri suya döktüklerini, kendisini de ölü sandıklarını ve suya attıklarını ifade etti. Polat konuşmasını şöyle sürdürdü: 'O gün ben ve Hüseyin Gül dışında kimse sağ kalmamıştı. Ondan sonra sudan kurtulup dağa çıktık. Dağda direnenlerin yanına gittik. O şekilde kurtulduk, zaten sonra af çıkınca kente geri geldik. Herkesi öldürdüler devlet şimdide inkar ediyor. Devlet yetkililerden biri gelse insanları nerde nasıl katlettiklerini tek tek gösteririm.' Songül ADSIZ"
  9. PKK yapmadi diyen bir yorum gösterin lütfen. Olayi carpitmaya hic gerek yok. Nasilki Türkiye'de cözüme karsi olanlar var ise PKK icerisinde de var ve bu gücler her firsatta muhtemel bir barisi devamli sabote etmislerdir. Bunu böyle söylemek saldiriyi PKK yapmadi anlamina geliyorsa varsin gelsin derim.
  10. Buyurun bir sehit babasinin seslenisi daha. Eminim baris karsitlari bu seslenisede bir seyler bulacaklar... "İKİNCİ DERS, KÜRT BABADAN 01:11 10 Aralık 2009 Tokat'taki saldırıda evlatlarını kaybeden ailelerden yine barış sesi geldi. Muşlu er Yakup Mutlu'nun babası Kazım Mutlu, 'Bu savaşı durdursunlar. Yarın öbür gün başkasının oğlu da ölse aynıdır' dedi. Cengiz Sarıbaş'ın amcası 'Ölen de öldüren de bu ülkenin evladı' demişti Henüz hiçbir örgütün üstlenmediği Tokat'taki saldırı ‘provokatif’ bir eylem olarak değerlendirilirken, cenaze törenlerindeki görüntüler bu değerlendirmeyi doğrular nitelikteydi. Asker ailelerinin Türkiye'ye ders olacak barış mesajlarına törenlerde atılan provokatif slogan ve görüntülerle gölge düştü. Tokat'ın Reşadiye ilçesinde düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden 7 asker dün ve önceki gün düzenlenen törenle toprağa verildi. Törende asker aileleri Türkiye'ye ders olacak barış mesajları verdi. Jandarma Er Cengiz Sarıbaş’ın amcası Salim Sarıbaş kendisine uzatılan mikrofonlara 'Bu savaşın bitmesi lazım. Ölenlerde bu ülkenin çocukları, kurşun sıkanlarda bu ülkenin çocukları..." şeklinde açıklama yaptı. Jandarma Er Yakup Mutlu'nun Muş'taki cenaze töreninde, 'Kanın durmasını istiyoruz. Biz barış istiyoruz' diyen baba Kazım Mutlu Kürtçe ağıt yaktı. Baba Mutlu, “Bu savaşı durdursunlar, barış istiyoruz. Yarın öbür gün başkasının oğlu da ölse aynıdır, farketmez. Bu Yakup’tur, öbür Yakup da aynıdır. Bunu durdurmak istiyoruz. Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, Baykal'ın oğlu yok onların içinde. Mehmetciğin ne günahı var? Allah kabul etmesin. Ben istiyorum ki kan dökülmesin. Barış ve özgürlük istiyoruz” diye konuştu. Ancak cenaze törenlerinde atılan provokatif sloganlar ve görüntülerle, ailelerin barış mesajlarına gölge düşürülmeye çalışıldı. Cengiz Sarıbaş’ın İstanbul'da düzenlenen cenaze törenine katılan bir grup töreni tahrik etmeye çalıştı. Adana'da toprağa verilen Uzman Çavuş'un cenaze töreninde de benzer görüntüler yaşandı. Üstelik Tokat'taki saldırının hangi örgüt tarafından gerçekleştirildiği henüz netleşmemişken, törenlerde ellerinde Türk bayrakları olan bir grup PKK'yi adres göstererek, 'Kahrolsun PKK', Şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganlarını attı. Sokaktaki binalara da Türk bayrakları asıldı. 'SALDIRIDAN ÖNCE KONUŞTUM' Saldırıda ölen er Ferit Demir’in cenazesi de Muş'un Malazgirt ilçesine bağlı Erence köyünde toprağa verildi. Cenaze törenine Ferit Demir'in annesi Muhteber Demir, kardeşleri ve yakınları ile yetkililer katıldı.Törende, anne Muhteber Demir ve kız kardeşlerinden Sıdıka Demir fenalık geçirdi. Oğlu ile saldırıdan birkaç saat önce telefonda görüştüğünü ifade eden anne Demir, ''Saldırıdan önce devriye görevine çıkacağını söylemişti, ben de kendisine iyi bakmasını tembihlemiştim. Bana çok iyi olduğunu söylemişti. Bu felaket başımıza geldi'' diye konuştu. BirGün" Alinti: -http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1260400263&year=2009&month=12&day=10-
  11. Ne düsünecekki? Aynen bizlerin düsündügü gibi her yakalanan terörüst icin sevinecektir. Ama onlarin acilarini ve kayiplarini asla kimse yok edemez. Onlar cocuklarinin yasamasini ister. Vatan millet Sakarya onlar icin hikaye, ates düstügü yeri yakar. Sehitler üzerinden siyaset yapmayi bir birakabilsek. Bizden baskada sehitler üzerinden siyaset yapan baska bir ülke gösteremeyiz. Baska ülkelerde her gelen sehitten sonra insanlar hesap sorarken bizde onlari kendimize kalkan yaparak art niyetimizi saklamaya calisiyoruz.
  12. Cok dogru söylüyorsunuz, olayi baska yönlere cekmemize gerek yok, herkes biliyor ne olup bittigini. Isterdimki 93 te ve 2009 da Tokat'ta yasanan katliamin sorumlulari derhal yakalansin. Askerinin katilini dahi yakalayip getiremeyen ordudan süphelenmeyimde kimden süpheleneyim. PKK'nin icinde dahi istihbaretten sahislar var, onlar dahi en azindan katlima karisanlari tesbit edip orduya teslim edebilir. Detayina girmemize gerek yok, bunu bu isle ugrasanlar hepimizden daha iyi biliyorlar. Ama hic bir sorumlu yakalanmazken bizler buradan her seyi dogru biliyormusuz gibi derhal sorumlularin kimler oldugunu söyleyebiliyoruz. Evet her katliamin sorumlusu derhal PKK oluyor. Güneydoguda kimi öldürürsen öldür derhal PKK'nin üzerine atabilirsin. Ama Mehmet Altan'in asagidaki yorumu bizlere biraz olsun isik tutabilir. " Yeşil'e ne oldu sahi, bilen var mı? ...Genelkurmay’a, Milli Güvenlik Kurulu’na, Başbakanlık’a, İçişleri’ne, Milli İstihbarat’a ve Jandarma’ya karayolunun kesileceğini bildirmişti. Ancak bu hiçbir işe yaramadı... Kürt Sorunu nasıl çözülür? Cevap çok net: 24 Mayıs 1993 tarihinde 33 askerimizi “derin” bir dayanışma içinde katlettirerek “barış”ı kurşunlayanları ortaya çıkararak. Ya da Tokat’taki “failleri” hemen vakit sektirmeden bularak... “Savaş lobisi” kanlı “cinayet ekonomisi” için ne yaparsa yapsın, başaramayacak. Bunu biliyoruz... -------------------------xxx--------------------- Bingöl’de 33 askerimiz ne zaman öldürüldü? 25 Mayıs 1993’de... Hâlbuki Bingöl Emniyet Müdürlüğü 21 Mayıs tarihli “gizli” istihbarat raporu ile... Emniyet Genel Müdürlüğü’ne... ...Genelkurmay’a, Milli Güvenlik Kurulu’na, Başbakanlık’a, İçişleri’ne, Milli İstihbarat’a ve Jandarma’ya karayolunun kesileceğini bildirmişti. Ancak bu hiçbir işe yaramadı. Önceden öğrenildiği gibi PKK 25 Mayıs günü Bingöl-Elazığ yolunu kesti. Ve kente 20 kilometre mesafede korumasız 33 gencecik erimizi ve 5 vatandaşımızı kurşuna dizdi. *** Neden kimsenin kılını kıpırdatmadığını, o günlere geri dönerek anımsayalım... “PKK, tek taraflı ateşkes ilan etmiş. Güneydoğu’da olaylar durmuş. Öylesine bir sükûnet hâkim olmuş ki 24 Mayıs 1993’te Milli Güvenlik Kurulu bir bildiri yayınlamış ya da yayınlamak zorunda kalmış. ‘Güneydoğu Anadolu’da ve ülkemizin diğer köşelerinde huzur ve güvenin önemli şekilde korunduğu tespit edilmiştir. Alınmış olan güvenlik tedbirlerine ilaveten, Güneydoğu Anadolu’da iç barış ve istikrarın sürekliliği için toplumsal hoşgörüye uygun olarak, özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi’nde terör örgütüne katılmış olup da, kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.’ Ertesi gün Bakanlar Kurulu’nun toplantısı var. Milli Güvenlik Kurulu’nda sivil yöneticilerle generallerin birlikte verdiği karar uyarınca ‘af’ konusu görüşülecek. Büyük bir ihtimalle silahlı çatışma sona erdirilecek. Türklerle Kürtler için yeni bir hayat başlayacak.” *** Ümit Fırat, Neşe Düzel’e anlatıyor: “25 Mayıs 1993... Bakanlar Kurulu ilk kez gerçek bir af için toplandı. O gün derin devlet PKK’ya sahte bilgi verip 33 erin öldürülmesini sağladı. 17 yıl geçti bir daha çözüme hiç bu kadar yaklaşılmadı.” Avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada Abdullah Öcalan da, o dönemde de söz konusu olan bir “PKK- Ergenekon” ilişkisinden söz ediyor: “Sonra ortaya çıktı ki PKK içindeki krizin aşılamamasının nedeni, bunların çözümün gelişmesini istemeyen güçlerle ilişki halinde olması, Ergenekon ve Veli Küçük’le bağlantılarıydı.” *** 33 gencecik çocuğumuz Malatya’da eğitimlerini bitirmiş... Erzurum’a sevk ediliyorlar... Yolları kesiliyor ve katlediliyorlar. On altı yıldır soruyorum: “Askerlerin can güvenlikleri sağlanmadan nasıl böyle korumasız bir halde yollara çıkarıldığı henüz anlaşılmış değil. Vatandaşını teröristlerden koruyamayan bir devlet ile askerini koruyamayan bir ordu imajı nasıl doğdu, herhalde bu araştırılacak... Bunu, sadece askeri yetkililerin söylediği gibi ‘yolun virajlı’ olmasına bağlayamayız herhalde.” Şunu da ekleyeyim, terhis olan askerlerin evlerine “uçakla” gönderilmesini isteyen karara rağmen 33 erin korumasız bir halde ve otobüsle Erzincan’a gönderilmesi emrediliyor. O “emri” acaba kim vermişti? 33 askerini koruyamayan ama üç kez darbe yapan bir ordumuz var. O sırada neler yaşayacağımızdan... 28 Şubat’tan... 27 Nisan e-muhtırasından haberdar değiliz... Hala sebebi anlaşılamayan Gabar’daki şehit düşen askerlerimizden... Dağlıca’dan, Aktütün’den de... *** Barış... Açılım... Bunlar ciddileşince katliamlar da ardından sökün ediyor... Ölümleri yüreğimizi dağlayan askerlerimizin, günahsız kızımızın cenazeleri... Yeni saldırı girişimleri... Tatsız bir döneme yeniden girmiş bulunuyoruz. *** Kürt Sorunu nasıl çözülür? Cevap çok net: 24 Mayıs 1993 tarihinde 33 askerimizi “derin” bir dayanışma içinde katlettirerek “barış”ı kurşunlayanları ortaya çıkararak. Ya da Tokat’taki “failleri” hemen vakit sektirmeden bularak... *** “Savaş lobisi” kanlı “cinayet ekonomisi” için ne yaparsa yapsın, başaramayacak. Bunu biliyoruz... Artık bir sonuca ulaşamayacağı açık bu eski plan daha fazla can almasın... Bingöl’ü çözseydik Tokat yaşanmayacaktı...Tokat’ı çözelim ki, yarın bir başka acı göz göre göre yürekleri dağlamasın... Mehmet Altan-Star" Alinti: -http://www.nasname.com/tr/5556.html-
  13. Malesef hem sehitler hemde sehit anneleri üzerinden siyaset yapan bir milletiz.
  14. Anladigim kadariyla cogumuz bu savastan ve ölümlerden memnunuz. O halde ben derimki birakalim devam etsin. Ama aglamaya, sizlamaya, sehitler ölmeze, vatan bölünmeze benzer cigirtganligida yapmayalim. madem savas istiyoruz sonucunada katlanacagiz. Ben savas isteyenler bol sanslar dilerim, ama en azindan asker yerine kendileri gitsin cepheye. Masa basindan baskalarinin adina kahramanlik yapmak cok kolay.
  15. Her zamanki bildik hikayeler. Terör örgütü silah falan birakmaz ve birakmasini beklemekte sadece bos konusmaktir. Terör örgütü silahi birakmadan dahi terörün gelismesi engellenebilir. Terör örgütleri devamli var olan sorunlardan ve cözümsüzlüklerden beslenirler, aynen irkci-milliyetciler gibi. Terörü de asla bitiremeyiz, her zaman ve her dönem yasanabilecek olasiliklardandir terör. Ama ben ülke olarak terörün beslenme kaynagini kurutursam teröre en büyük darbeyi vurmus olurum. 30 yili askin (önceki seneleri bir kenara birakiyorum)terörün beslenme kaynagi olan "Kürt sorununu" bölge halkiyla beraber cözmek yerine, inkar, yasakci, tecrit,.... ve askeri yöntemlerle ve politikalarla terörü besledik. 1980 den günüümüze kadar kac nesil daga cikti. Isin kolayina gidipte yok efendim bunlar zorla daga cikarildi, aldatildi, falan filan diyerek kendi kendimizi aldattik. Gercek hayat bize bunun tersini gösteriyor, daga gidenler bölge halki tarafindan destek görüyor. Demekki tesbitlerimiz yanlismis. Daha hala "Kürt sorununun" varligini kabul etmeyen siyasi partilerimiz var, mesela MHP. Neden acaba? Onlarda aynen terör örgütü gibi cözümsüzlükten ve kaostan besleniyorlar. Kim bindigi dali kesmek isterki? Dolayisiyla PKK#ya silahi birak demek bana abest geliyor. PKK'ya karsi askeri cözüm üretilirken ayni zamanda da onun beslenme kaynagini kurutmak gerek, yani Kürt sorununa demokratik bir cözüm bulmak. Bu sayede PKK tabiiki bitmeyecektir ama yakin bir zaman icerisinde gücünü kaybedecek ve sadece marjinal bir terörö örgütü olarak ayakta kalmaya calisacaktir. Bunun örnegi dünyanin dört kösesinde yasandi.
  16. Sen o anneye belirli bir zaman sonra sor bakalim ne diyor. Simdi acisinin etkisiyle diyor ama hele bir kendisine gelsin bakalim. Devlete küfür eden sehit annelerine ne diyceksiniz? Onlar herhalde vatanhaini?
  17. Cok do´gru söylüyorsunuz, dolayisiyla ülkemizde uluslararasi maclarda yasadigimiz karsi ülke takiminin bayragina ve milli marsina saygisizlik yapan Türk futbol taraftarri bahsettiginiz degerlere sahip olmayanlardir. Ama malesef bu bahsettigimiz insanlarin tümü en keskin vatansever ve bayrak hayranlari. Iste bayraga deger verenlerin ikiyüzlülügü.
  18. Günümüzdünyasinda artik bayrak ve toprak icin ölüme gitmek banada fazla mantikli gelmiyor. Mücadeleyi insanlik icin vermek gerek ve insanlik icin ölen herkese saygim sonsuzdur. Tabii insanlik nedir onuda iyi anlamak gerek.
  19. Yok ugur Mumcu sistem karsitiydi, daha dogrusu sistemi yikmaya calisanlardi diyebiliriz. Olacak is degil yani. Ugur Mumcu devamli bu devletin ve sistemin en iyi savunucularindadi, her firsatta "Atatürk devrimlerini" "gericilere, seriatcilara" karsi savunanlardandi. Bunu söylerken tabii tabiiki seriatcilari savundugumudan degil, sadece bir tesbit olarak örnek veriyorum. Ayni sekilde Kürt halkinin mücadelesini her alanda PKK ile özdelestirip mevcut sistemden yana oldugunu devamli acikca göstermistir. Ama tekrarlayayim, mevcut sisitem öyle nankör ve vefasizki kendi emellerini korumak icin Ugur Mumcu ve benzerlerini dahi kurban etmistir. Yoksa size soruyorum o kadar savundugunuz bu devlet neden Ugur Mumcu ve benzerlerinin faillerini bulamadi???????
  20. Türkiye'de karanlik gücler ve baris karsitlari her dönem biraz bir karsilikli yaklasma olsa sonu devamli böyle provakosyonlarla hüsrana ugramistir. Bende Tokat olayinin tesadüf olduguna fazla inanmiyorum. Kabul edelim veya etmeyelim ama birileri devamli PKK ile devlet arasinda silahli catismanin devamindan yana ve bu yönde de yeteri kadar calisma yapiyorlar. Bu cikar cevreleri icin 7 veya 10 asker sehit olmus, Türkiye dahada zor biri duruma düsmüs hicte önemli degil. Onlar gercek vatanhaini ve insanlik düsmanidirlar.
  21. Sayin Diyarbakirli, size sormak gerek hangi Galaxide yasiyorsunuz diye. Türkiye'de Kürt'ler her dönem özgürdü, kültürlerini, dillerini ve müziklerini dahi hemde devlet yardimiyla gelistirebiliyorlardi. Onlar icin ayrica okul bile acti devlet hemde 85 yildir bu okullar var ve her yil 10 binlerce Kürt ögrenci bu olullarda kültürlerini ögreniyorlar. Lütfen artik sayin Diyarbakirli, Kürt'lere verdigimiz imtiyazlari görün ve taktir edin. Umarim anlamak isteyen anlamistir!!!
  22. Evet dogru hic bir sey diyemezsiniz. Soruyoruz nerede katilleri Ugur Mumcu ve digerlerinin? Delillerin yok edilmesi, mahkemeye cagirilanlarin (devlet görevlileri) gelmemesi yalanmi? Ugur Mumcu devletin en iyi savunucularindandi , ama o bile yasamasina yetmedi ve hatta katillerinin bulunmasina bile yetmiyor. Diger faaili mechullerden daha hic bahsetmiyoruz, onlarida masaya yatirsak Türkiye yerinden kalkamaz.
  23. Ugur Mumcu,...... Demek bunlarin katilleri belli(PKK) ve faili mechule gitmediler. Yesil'de o halde PKK'li!!! Nasil bir bilgi sahipleriyle tartisiyoruz anlayamadim.
  24. Arkadasim kimse burada terörü desteklemiyor, her azilandanda nem kamamamiz gerek. Kürt halkinin mücedelesinden ve legal olarak islevini yürüten bir partiye Kürt halkinin hakli mücadelesini savunuyor diye rahatsiz olanlardan bahsedilmis ve bunlarda nedense devamli milliyetci ve irkci kesim. Kürt'lerin demokratik mücadelesini savunan ve destekleyen milyonlarca demokrat ve yurtsever Türk var biz bunlardan bahsediyoruz. Tabii sizin demokrat olarak kimleri kastr ediyorsunuz o da ayri bir konu. Mesela ben demokratlarin icerisinde asla CHP nin kadrosunu görmüyorum.
  25. Cok dogru, kendin pisir kendin ye misali. Ben seni sen de beni översin ve günler böylece gecer. Gemi üsküdari geciyor biz hala sadece benim fikrimden olanlara yasama hakki vermeye ugrasiyoruz. Beni ancak baskasi överse övünelecek bir tarafim vardir!!!!!
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.